25 Mayıs 1938 CUMHURİYET TariJıî musahabeler Cesedsiz başlar 2 Kara Mustafa Paşanın Viyana önünde ınhızammdan zıyade onun beyni boş Sudanlı bir zenci ile kalbi kara bir Boşnağın gayzına kurban edilerek ö'ldürülmesi üzerine Osmanlı İmparatorluğu hercümerc içinde kalmışh. Avusturya ile zaten müttefik olan Lehliler bir yandan, sekiz on milletin yardımile kuvvetlenen Avusturyalılar bir yandan ilerlemeğe başladıklan gibi Venedik cumhuriyeti de Mora'ya asker dökerek Balkan yarımadasının bir ucundan o hercümerci alev bir yelpaze ile körüklemeğe koyulmuştu. Fakat tehlikenin büyüğünü Avusturyalıların savleti teşkil ediyordu. Viyana kurtuluşunu müteakıb onlar hızla ilerlemeğe başlamışlar, sınır boyundaki kaleleri birer birer düşiirdükten sonra Budin önüne gelmişlerdi. O şehrin bir parçası olan, Peşte kalesi Avusturyalıların elindeydi, Budin de sıkısıkıya muhasara ediliyordu. Serdar ünvanını taş<yan bir âvare, adile sanile Bekrî Mıi'tafa Paşa boyuna mağlub olarak ovadan ovaya çekili yordu, Osmanlı hâkimiyetinin Orta Avrupada yegâne istinad noktası bulunan güzel Budini kendi haline bırakıyordu. Budinde kumanda Kara Mehmed Paşanın elindeydi. Bu zat, muhasaramn ilk giinlerinde, bir düşman güllesile parçalanarak öldü ve kumandanlık vazifesi, o aziz şehidin vasiyeti üzerine, Diyarbekir Valisi olup kendi fırkasile kalenin mü dafaasına iştirak etmektc bulunan Şey tan İbrahim Paşaya geçti. Kıvrak bir zekâya sahib olduğundan dolayı kendisine Şeytan lâkabı verilmiş olan İbrahim Paşa o devrin en seçkin simalarından biri idi. Soyusopu belirsiz kımseler elinde hanı yağmaya dönen imparatorluk için İbrahim Paşa, mükemmel bir ordu kadar faydalı olabilecek şahsiyetlerdendi. Çünkü halis Türk kanı' taşıyordu ve bu haysivetle yurd uğrunda can feda etmekten çekinmemeği borc tanıyordu. Ayni zamanda görgüsü kuvvetli, bilgisi geniş, cesareti yüksek, ahlâkı temiz bir insandı. Anadolunun la göbeğinde, Divrigide doğan bu yiğit Türk Yeniçeri Ağalanndan Seyid Mustafa Paşa dairesinde terbıye gördü, Başbakı kulu olarak yükselmeğe namzedlendi, sonra başdefterdarlık yaptı, daha sonra Mısır ve Diyarbekir Valilıklerinde bulundu. Askerî kıymetini Lehlilerle yaptığı Kamaniçe savaşında gösterdi ve o harbde Kral Mişel Visno diski'yi kapana sıkıştırarak sulh dilenmek ıztırarında bıraktı. Jan Sobyeski'nin Visnodiski'yi devirerek sulhu nakzetmesi üzerine (Luviç) de Türkler tarafından sarıldığı ^e esir edilmesine ramak kaldığı şerefli günlerde de o, Türk ordusunda bir cenaha kumanda ediyordu. Kendisile çağdas olan tarihçi Sılâhtar Mehmed Ağanın samimî bir heyecanla yazdığı gibi ger çekten: «Bir veziri Rüstem tedbir ve bir müşiri Hayder mehatat» idi. Şu halde Budin kalesi bir arslandan bir kaplana geçmiş ve kaleyi muhasara eden sırtlanların bu kaplanla uğraşması lâzım gelmişti. İbrahim Paşa, kendinden beklenen gayreti göstermekte kusur etmedi. Acıklı bir yoksulluk içinde düzeni çok iler" bir düşmanla tam yüz on dört gün pençeleşti. Avusturyalılar, Budinin alınmasile Osmanhlığın bütün Macaristandan, belki bütün Sırbelinden ve hatta Rumeliden sürüp çıkarılmasına imkân elde edileceğini bildiklerinden o gün için modern sayılan her türlü harb vasıtalarını kullanarak Budini sıkıştırıyorlardı, müsbet bir netice elde etmek azmile raldırıp duruyorlardı Sayı bakımından Türklere nisbetle kahir bir üstünlük taşıyorlardı. Bir bölük Türk askerine karşı bir alay getirmişlerdi. Nam:k Kemalin meşhur teşbihini hatırlıyarak söylüyoruz: Avusturyalılar Budin önünde işliyen ömür günleri gibi boyuna çoğalıyordu. Türkler ise geri kalan hayat günleri gibi daima azalıyordu. Buna rağmen Budin düşmüyordu, düşürülemiyordur Çünkü, İbrahim Paşa, Budin içinde bir Budindi ve meşhur kale onun kumandası altında iki kale imiş gibi yıkılmaz bir hale gelmişti. Divrigili vezirin Budin müdafaası o gün nasıl umumî bir hayret ve takdir uyandırmışsa bugün de ibretle, heyecanl; okunacak destanlardandır. En uzak bi istikbalde de o destanm kıymeti mahfuz kalacaktır. Çünkü Budin müdafaası Türk azminin topa. tüfeğe, kıhca, çarkıfeleğe, lâğıma, açhğa, hastalığa ve her şeye göğüs gererek galib ve muzaffer ol ması demektir. Budin müdafaasında düşman, yürüyen bir yanardağ durumundaydı. Kale siperlerinde mıîlî |erefi müdafaa için kanlarını güle güle db'ken Türkler de yıkılmaz bir kaya rolü oynuyorlardı. îşte lâvlar püsküren, alevler saçan o korkunç yanardağa karşı yükseldiğin" gördüğümüz bu kayanın ruhu Divrigil îbrahim Paşa idi. Bir ay değil, iki ay değil, tam yüz on dört gün yarı aç, yarı çıplak bir vaziyet Iktısadî hareketler İngiliz İtalyan klering anlaşması GÖRÜLMEMİŞ BÎR FACİA [*] Yazan: M. TURHAN TAN İbrahim Paşanın mezar taşı e tam manasile müsellâh, tam manasile mükemmel bir orduyu hem de on bin lerce telefat verdirerek kale dışında utan Türk bahadırları en müşkül dem lerde o ihtiyar vezirin bir tebessümile şevke geliyorlardı, bütün yorgunluklarını unutup taptaze bir gayretle düşmana saldınyorlardı. İbrahim Paşa, sanki füturu ümide çeviren bir nurdu ve her kalbe hülul ederek kanı kurumuş damarlara taze bir hayat veriyordu. Düşman, bu sarsılmaz tahammül önünde nihayet acze düştü, Viyanadan yar drnı diledi. İmparator da otuz bin kişilik bir ordu hazırhyarak Arşidük Maksimiliyan'm kumandasma verdi, Budine gön derdi. Bu imdad, muhasara ordusunda Türklerin açtığı insan gediğini kapamış olduğundan Avusturyalılar ve müttefıkleri şevklendi, muhasara çemberi sıkıştı rıldı, lâğımların sayısı çoğaltıldı, bataryalann faaliyeti ziyadeleştirildi ve kale alttan ve üstten ateş tufanı içinde bırakıldı. Maksimilyan, bu tufanı yaratırken ihtiyar veziri vaîd ile aldatıp korkutmayı da sınamak istedi, kaleye bir elçi yollıyarak teslim teklifinde bulundu. Elçı, kalede yiyecek bir şey ve kullanılacak harb malzemesi kalmadığını ileri sürüyordu, müdafaanın manasızlığını anlatmak istiyordu. îbrahim Paşa, sade bir peksi metle karnını doyurageldiği halde, parlak bir nümayiş yaptı. Geveze elçiye mükellef bir ziyafet çekti, elli sahan yemek yedırdi. Sonra şu cevabı verdi: Emrim altında yüz bin cenk eri var. Nöbetle ve dinlene dinlene harbediyorlar. Mahzenlerimde de beş yıl döğüşmeğe kâfi zahire ve cepane yığıh. Eğer zahiremiz kalmazsa şehidlerimizi mezarlanndan çıkarır, yeriz. Cepanemiz tükenirse yıkılan duvarların taşlarını gülle yapıp kullanınz. Gene teslim olmayjz. Var, prensine böyle söyle. Maksimilyan'ın bu merd cevaba karşı ilkin yaptığı şey, kuduzca hücumlar tertib etmek ve sonra da on binlerce ölü, çadırlar dolusu malzeme bırakıp • kaçmak oldu. Yarı Avrupa, Şeytan İbrahim Pa şayı yenememiş, ve onun elinden Budini alamamıştı. Avcı Sultan Mehmed bu parlak zaferi şevkle selâmladı, İbrahim Paşayı serdarı ekremliğe terfi etti. Hatta bir fer man yazdırarak ona şeytan değil, melek denilmesini bütün ülkeye emreylemek nezaketini de gösterdi. Lâkin bir yıl sonra İbrahim Paşanın tesadüf veya idaresizlik yüzünden bir inhizama uğraması üzerine vaziyetini değiştirdi, Budin müdafaasınm şerefli hatırasını unuttu, Kızlarağası Yusufla istişare edip doksan yaşına varan bahadır vezirin başına bir çorab örmek emeline düştü. Kara Mustafa Paşayı katlettirip sadnazamlığa geçen Kara İbrahim de onu kıskandığmdan Yusuf Ağayı kışkırtıp duruyordu. Dordüncü Mehmed bu vaziyette bir cinayet daha işlemekten çekinmedi, Belgradda karargâh kuran İbrahim Paşanın idamına emir verdi. Budini kurtaran vezirin kesilen kafa sını Edirneye Bostancı ustalarından Re ceb Ağa getiriyordu. Niş'e gelince başın koktuğunu sezdi, sepeletmek için bir kürkçüye götürdü. Kürkçü kutuyu açmca bir nur yükseldi ve Receb Ağa ile beraber haşiyetli bir hayret içinde kaldı. Lâkin, mazluma hürmetten doğan bu illüsyon Avcı Mehmede nafib olmadı ve kelle Edirnede Kara Murtafa Paşanın başına yakm bir yere gömüldü. ( * * ) . Devrin şairleri cnun da matemini bir neşide de tesbit etmişlerdi. Tarihlerin kaydetmedikleri bu hazin mersiye, mezar kitabesi halinde olarak, son günlerde meydana cıkarılmıştır v? su bicimdedir: Valii Budin iken ibrahim Paşa, kalenin Verjnedi bir tâşın ıttı duşmam cenk ile mat Didiler ana melek, reşk itti cengine felek Bulmadı destı kazadan akıbet bir dem necat Haktaâlâ ni'metin efzun ide. mağfur ide Kildı bin doksan yeii sâlinde ol gazî vefat Geçen ay imzalanıp yeni mer'iyet mevkiine giren îngiliz İtalyan klering anlaşması birçok hususiyetleri ve dünya ticareti üzerindeki ehemmiyeti itibarile şayanı tetkiktir. İngiltere ile İtalya arasında düzelen siyasî münasebat ve yapılan siyasî anlaşma ile hiçbjr alâkası olmadığı iki memleketin resmî ağızları tarafından beyan olunmasına rağmen, bu düzelişin âmil olmasından şüphe edemiyeceğimiz yeni klering mukavelesi ile İngıltereden İtalyaya yapılacak ihracattan mütevellid dövizlerin yüzde seksen yedisi gibi mühim bir kısmı ihracat finansmanına tahsis edilmiştir. Eski borcların itfasına tahsis edilen kısım ise, yüzde on üçtür. Zecrî tedbirler dolayısile İngilterenin îtalyaya karşı çok daralmış olan kömür ihracatı tekrar yükselme imkânını bulmuştur. Bu suretle 1937 yılına nazaran 1938 yılında İngilterenin İtalyaya bir milyon İngiliz liralık daha fazla, yani takriben 3,25 milyon Îngıli7 liralık kömür ihrac edebileceği hesab edilmektedir. Bu miktar İngilterenin İtalyava yapması ümid edilen umumî ihracatm yarısıdır. Kömür ihracatçısı bir memleket olmamız ve bilhassa Akdeniz havzasınm kömür piyasasile yakinen alâkadar bulunmaklığımız itibarile şu Martha Marek'in muhakemesinden bir inüba (madalyon içinde Martha MarekJ noktaların bizim için ehemmiyeti büyük olOn beş gündenberi bütün A\aısturya 1934 te, Martha, halası Susan Lü sa gerektir. ve Almanyayı ve hatta dünyayı heyecan venştein'i dahi defneder. Çok geçmeden, Görülüyor ki, İngiltere, zecrî tedbirler içinde bulunduran Viyana'daki bir cina genc kadının dostu Kittenberger'in nagidolayısile İtalya piyasasmda kaybettiği yet muhakemesi, 1Q mayısta, mahkeme hanî vefat etmesi üzerine zabıta ölümünmevkii geç dahi olsa eski ehemmiyetile nin kat'î hükmü ile nihayet bulmuştur. Si den şüphe edilen adamlarm cümlesinin tekrar ele geçirmek yoluna girmiştir. gorta paralarına tamahan sıra ile kocası fethi meyyit ameliyatı yapılmasını emre F.G. nı, küçük kızını, halasını ve bir dostunu der. esrarengiz bir zehirie tesmim ederek öl Hepsinin de zehirlendiği tahakkuk etdürmekle maznun genc yahudi kadını tiğinden, zabıta memurlan, kadını tevkife Martha Marek, hüküm verilirken bile, so gelmişlerdir. Bu esnada kadının üç ya ğukkanlıhğını muhafaza etmiştir. şındaki oğlu Alfons, ölüm halinde idi. Böyle müthiş bir hüküm giyeceğini bil Derhal çocuk hastar.eye kaldırılmış ve zediği halde, son mahkeme celsesinde saç hirlenmiş olduğu meydana çıkmıştır. ları yeni ondülasyon yap'lmış ve üzerine Uzun bir tedaviden sonra çocuk diril yepyeni bir ipek bluz gıymiş olarak, he miş ve hain kadının teşebbüs ettiği son ciyeti hâkimenin önüne çıkmıştır. nayetin kurbanı böylece kurtulmuştur. Bundan evvelki celâfelerde Martha MaMartha Marek, Avusturyada, ilk derek, aklı başında olmad;ğını, kör olmak fa idama mahkum edilen bir kadındır. Caüzere bulunduğunu ve mefluc olacağmı ni kadının son dileği kendisine, kurbanlaBundan bir müddet evvel, bir kısım celiddia etmiş, kendisire acındırmak ve ceza rının ölümünde kullandığı zehirin verilmeseleri şehrimizde yapılmış olan Balkan sını tahfif etmek için çalişmıştı. Lâkin mah si olmuştur. Lâkin hâkim, bu dileğini isantantı şimendifer konseyinin Bükreşte ya keme tarafından, ınütehassıslara yaptınaf etmemiştir. pılacak toplantılarına iştirak etmek üze lan muhtelif muayene ve müşahedeler neŞeytanî kadının kullandığı thallium tore murahhaslarımız Romanyaya gitmiş ticesinde, katil kad'nın akhndan ve vü ierdir. Bükreşte yapılacak içtimalar, bir cudünden bir zoru olmadığı meydana zu. gözlük camı ve dürbün adesesi gibi ince cam işlerinde kullanılan bir ilâcdır. hafta devam edecektir. Bundan evvel bir çıkmıştır. Şimdiye kadar bu maddenin cinayet âleti kısmı şehrimizde hazırlanmış olan Balkan İddia makamı, maznunu «esrarengiz olarak kullanılmasına hiçbir cani teşebantantı memleketleri münakalât nizamna sehhariyeti haiz bir kadın» olarak tarif etmesinin ihzarına devam edilecektir. Bu mişti. Muhakemenir. son celsesine, düğüne büs etmemiştir. Cani kadının adaletin pençesine düşmenizamnameye Balkanlar arasında kara gider gibi bir kıyafetle gelmiş olması bu sîne, son dost edindıği terzi kadın Kit münakale işlerınin tanzimı bakımından bü makamın sözündeki isabeti teyid etmiştenberger'in oğlu sebeb olmuştur. Martha yükı bir ehemmiyet verilmektedir. tir. malî müzayakada bulunan bu kadına, paBulgaristanla anlaşma Hâkim, idam hükmünü şu suretle ifade rası vefatı takdirinde kendisine verilmek Avrupa hattımızm en ziyade alâkadar etmiştir: «Şeytanî mel'anetlerinin artık soüzere hayatını sigortaya koyması mukabulunduğu Bulgaristanla şimendifer mü nu gelmiştir». bilinde, istediği kadar yardımda bulunanasebatına ötedenberi bir intizam verile Hiç istifini bozmıyan katil kadın, hazır cağını söylemiştir. Terzi kadın, hayatını memişti. Bu yüzden tarife ve ücret ihti cevab olduğundan, hâkime şu yolda musigortaya koymuş ve çok geçmeden kör lâfları zuhur ediyordu. Devlet Demiryol kabelede bulunmuştur: olup vefat ettiğinden, sigorta parasını ları ile Bulgar Demiryolları idaresi ara« Ölümü, vicdanım müsterih olarak Martha almıştır. Ölen terzi kadının oğlu sında bazı temaslardan sonra 5 haziranda karşılıyorum. Mezarıma şu teselli ile gibu işten şüphe edip zabıtaya haber ver Sofyada müzakerelere başlanması takar diyorum: Ben öldürmedim, bilâkis beni miş ve neticede, kadın tevkif olunup barür etmiştir . öldürdüler». şını cellâdm baltasına teshme mecbur kalSofyada yapılacak toplantılara Devlet Hâkim şu cevabla mukabele etmiştir: mıştır. demiryollannı Bükreş toplantısına iştirak « Son anda bir komedi oynuyorsun». eden murahhaslarımız temsil edecektir. Muhakemedeki samiler, mahkum, hocAvrupa hattında yeni bir Görüşmelerin mevzuunu hududda tarife resine giden koridora götürülünciye kave ücret değişmelerini, fiat zatnlarını orta dar «Kahrolsun!» diye bağırmışjardır. grup tarifesi dan kaldıracak bazı formüllerin bulunmaDevlet Demiryolları idaresi Avrupa Martha Marek, sigorta parasına ta sı teşkil edecektir. hattında tatbik edilmek üzere yeni bir mah ettiği kurbanlarını öldürmek için iblisin bile aklına gelmiyecek bir zehir kul grup tarifesi hazırlamıştır. Haziranın birinden itibaren tatbik edilecek olan lanmıştır. Bu, thablıum denilen, ender buyeni tarife ile İstanbul Edirne arasmlunan madenî bir zehirdir. da seyahat edecek on kişilik gruplara Çoh sehhar bir kadın olduğundan, ken veya bu ücreti verenlere mevcud ta Sıvas (Hususî di etrafmdaki adamları, hayat sigortala rife üzerinden yüzde 50 daha tenzilât muhabirimizden) nnı kendisine verilmesi için vasiyet yaz yapılacaktır. 21 kişilik kafilelerde bir Şehrimizde hemen mağa sevketmiştir. kişi meccanen naklolunacaktır. Grup hemen ilk defa Şimdi otuzunu bitirmerniş olan bu ka biletleri iki ay muteber olacak ve grupolarak bir yazı üsdın, caniyane faaliyetine pek genc başla lardan istiyen şahıslar istedikleri is tadı için saygı tömıştır. Kocasından 80 bin ingiliz liralık tasyonda inip bilâhare yollarına devam reni yapıldı. Bütün bir sigorta parası almak için, 1925 sene edeceklerdir. münevverlerin se sinde, kocasının bacağını balta ile uçur ve seve iştirak etMimarlar Birliği İstanbul tikleri bu tören yamuş ve daha o zaman zabıta bu kadından zı hocalığı hayatı şüphelenmişti. şubesi kongresi nm ellinci yılını taFakat çok cerbezeli ve güzel olduğunTürk Yüksek Mimarlar Birliği İstanmamlıyan Abdi için Abdi Kalja dan, ne yapıp yapmış, beraet ka bul şubesi senelik kongresini dün Alaytertib olunmuştur. Abdi Kalfa adile zanmış ve üzerine o'e kocasının sigorta köşkünde akdetmiştir. şöhret kazanmış olan bu kıymetli üs sından 5000 İngiliz liralık bir hisse al Kongre riyasetine mimar Kemal Al tad, hocalığa başladığı gündenberi binmıştı. tan ve kâtibliklere mimar Şekure Nillerce şakird yetiştirmiş ve harf inkılâMartha Marek, on dört yaşında iken, tuna ve mimar Emin Uzman seçildiler. bından sonra gayretini bilhassa çoğal 60 lık bir ihtiyar yahudi taciri olan Moris İdare heyeti raporu okunarak kabul tarak irfan müesseselerinde ve millet edildikten sonra Mecliste müzakere edersanelerinde yazı dersleri göstermiş Triç'in aşkını celbetmiş, ihtiyar zenginden dılmekte olan mimarlık kanunu mesetir. Bugün Sıvasta eli kalem tutan hiç giranbaha birçok hediyeler almıştır. bir kimse voktur ki onun üzerinde Abdi Daha sonra, ihtiyar âşıkına, vefat etti lesi münakaşa olundu. Memur mimarlann, memur heykel Kalfanın hocalık hakkı bulunmasm!.. ği zaman bütün varını yoğunu bu genc Gazetemizin muharrirlerinden M. Tur kadına bırakacağına dair bir vasiyetname traş, memur ressam, memur doktor ve memur hukukçu gibi mesai saatleri hahan Tan da onun tilmizlerinden biridir. imzalatmıştır. Yapılan tören bu sebeble bütün halkın İhtiyar vefat ettikten sonra genc kadın, ricinde ve kendi kontrolları altında oliştirak ettiği bir rasime halini almış ve Marek isminde, üniversite talebesinden bir mıyan işler üzerinde çahşmalarının hem kendi san'atları, hem de memleket saym üstadın ellinci hizmet yılı samimî gence varmışür.O zaman kadın, 26 yaşınsan'atı noktasmdan faydalı olacağının surette kutlulanmıstır. da idi. 1932 de genc kocası Emil Marek, bildirilmesine, bu maksadla Ankaraya En kıymetli basların en kıymetsiz baş bacağı kesilmiş olduğu halde, uzu bir za üc arkadaşm gönderilmesine karar ve lara kurban edüdigi devirlerin hikâyeleri man nezi haletinde bulunduktan sonra öl rildi. müştür. Bu hâdise, komşulan üzerinde Yapılan seçimde idare heyetine mi çok hazin değil mi? derin şüpheler uyandırır. Çok geçmeden mar Arif Hikmet Höltay, mimar Zeki M. TURHAN TAN kadının kız çocuğu vefat eder. Vefatların Sayar. mimar Faruk Çeçen, mimar Se[•] İlk yazı 22 mayıs tarihli nüshamızda teakub etmesi, şapheleri büsbütün kuv dad Elden ve mimar Adaman intihab dır. edildiler. vetlendirir. [**] Silâhtar tarihi. C: 2, S: 217. Viyanalı genc Martha Marek'in feci cinayetleri Küçüklüğündenberi cinayetle meşgul olan bu kadın sigorta paralarına tamaan dört kişiyi öldürdükten sonra Viyanada idama mahkum edildi PENCERESİNDEN Gülüp geçemedim ç beş gün oluyor. Sık sık rastla* dığımız şive bozukluklanna, kelimeler üzerindeki yanlış telâft fuz ve tasarruflara dair gene bu sütunda yan ciddî, yarı şaka bir fıkram çıkmıştı. Dün Ali Sözbılır imzasile gelen uzun bir mektubda o fıkraya ilişiliyor ve rah* metli İbni Kemalden alıp fıkrama geçirdiğim bir beyit için de «saçma» deniliyor, İbni Kemalin sözüne saçma diyen her* hangi bir adamın saçmaladığına hükmetmek zarurî bulunduğundan benim de mektub sahibinin sözlerine gülüp geçmekliğim lâzımdı. Fakat bunu yapamadım ve hakikati müdafaa hevesine kapıN dım. Evvelki fıkramda geçen ve îbni Kemalin galetatından alınan beyit şudur: Hele gördün mü ebnayı zemanı Nasıl yanlış okur lafzı evanı Eskilerin müsemma binnakız dediklerî şekle uygun olarak Söztilir admı alan va söz bilmediği yazısmdan anlaşılan mek< tub sahibi «âvan» neden yanlış olsun< ânın cem'idir, diyor ve bu hükmü veM dikten sonra da îbni Kemalin sözüne saç* ma diyor, bu kadar kalsa gene iyi, mek" tubunun biraz aşağısında (âvani) kelimw sinin de doğru olduğunu söylüyor. Ali Sözbilmez diye tanımak istediğinf zata ilkin şunu haber vereyim ki evar^ ânın cem'i değildir. Arabca ismi müzekl kerdir. Türkçe (çağ) ın mukabilidir. Âıt ile farkı birincinin mevsim, fasıl manasıoj tazammun ettiği halde ikincinin lâhza* dem mefhumunu taşımasındadır. An, öyş le bir zamandır ki taksim kabul etmezj Mazinin nihayeti ve müstakbelin bidayd tidir. Birini öbüründen ayırır. Nitekird riyaziyede de o manaya gelir ve birbiril ni takib eden zaman cüzlerinin müştereU faslı hükmünde sayılır. Ânın cem'i ânat» tır. Serveti Fünun üstadları bu kelimeyî nüans (nuance) karşılığı olarak kullam dılar ki renkte, şekilde değişiklik ve çw şidlilik dahi ifade eder. Dostumuz Ali Sözbilmez, biraz daha gayret etse (an) kelimesile ifade olunmak istenilen alım ve çekim haletini dö zaman eczasından ve bu manadaki keli' meyi arabca lugatlerden sayacak. Evani* yi avani okumakta ısrar eden bir adamdan da başka bir bilgi beklenmez. Bununla beraber kendisine küçük bir hizmette bulunmuş olmak için işte o kelimenin de nereden geldiğini ve nasıl okunacağını yazıyorum: Evaninin aslı inâdır. Topraktan, camdan, gümüşten, ba* kırdan ve neden yapılmış olursa olsun her türlü kaba, kacağa Arablar inâ der ler. Bu kelimenin cem'i âniyedir. Fakat metruk ve mülga lehçeye inânm cem'i değil, cemül'cemi olan evani geçmiştir. Bakır evani, cam evani gibi. Bu satırları yazdıktan sonra hatırıma başımdan geçen bir kelime oyunu geldii Harf inkılâbının mubarek heyecanı içinde yaşadığımız günlerin birinde dar düşünceli bir adam yanıma sokuldu: Yeni harflerle, dedi, engur kelimesini nasıl yazacağız, gefteki med kayboluyor. Elime kalemi aldım, bir kelima yazip uzattım. Herif gerçekten güldürücü bir hayretle yüzüme baktı: Bu, dedi, üzüm. Ben enguru soruyorum. Cevab verdim: Ne engur, ne ineb artık yok. Türk üzümü üzüm olarak tanır ve gö'sterdiğim gibi yazar. Dostumuz Ali Sözbilmeze de aym sözü tekrar etmeği faydalı buluyorum. n °n Balkan şimendifer konseyinin Bükreş içtimaı Toplantılarda münakalât nizamnamesinin ihzarına devam edilecek Sıvasta bir san'atkâr için yapılan merasim M. TURHAN TAN H: Bay Faruk Talâta: Mektubunuzu teessürle okudum. İlmlne, kemaline hayran olduğum ve yıllarca eunl öpup faziletinden feyiz aldığım Üsküdarlı Talât Merhumun en kıymetsiz şilrl bile bence kıymetlidir. İşaret ettiğlniz fıkrada şiire ve şaire değil, koprünün lüzumundan çok fazla yüksek gösterilmesine ilışmek istemlştim. Affmızı dilerim. M. T. T. Gelin almağa giderken işlenen cinayet Erzincan (HUSLISÎ) Molla köyünden gelin almağa giden göçmenlerden Nuri isminde birile köy kahvecisi Musa kavgaya tutuştukları bir sırada Nuri ta bancasını çekerek ateş etmiştir. Çıkan kurşunlar Musamn çocuğunu ağırca olmak üzere eski maliye memurlarından Agâhı yaralamıştır. Carih yakalan mıştır. VEFAT Mülga Darülfünun Fen Fakültesi arziyat muderrıslerinden profesör Ahmed Müştak Öke, tedavi edilmekte olduğu Etfal hastanesinde dün saat 15 te vefaÜ etmiştir. Cenazesi, bugün hastaneden kaldırılacaktır. Merhumun kederdide ailesine taziyetlerimizi bildıririz.