22 Mayıs 1938 CUMHURÎYET Bu seneki imtihanlarda muvaffak olamıyanlar çok az Bu garib hâdiseye H. Bernstein'in bir piyesinin İstanbul Üniversitesi yabancı diller Komedi Fransez'de temsili işi sebebiyet verdi mektebi imtihanlan bitmiştir. Tutulan istatistiğe göre bu ders yılı başmda yabancı diller mektebine 3187 talebe kaydo lunmuştur. Bunlardan 382 talebe, ders yılı içinde muafiyet imtihanı vermek, yahud yüksek kura geçmek suretile, mu vaffakiyet gösterdiğinden ders yılı sonu imtihanlarına girmeğe mecbur tutulma mışlardır. Geçen sene devamsızlıklan yüzünden imtihana alınmıyan talebe adedi 500 den fazla idi. Bu yıl bu miktar 234 olarak tesbit edilmiş ve bunlardan bir çoğunun fakültelerine de devam etmedikleri anlaşılmıştır. Bu sene yazılı imtihanlara 2260 talebe iştirak etmiştir. Bunlardan yalnız 246 sı muvaffak olamamıştır. Yazılı imtihanlarda kazanıp da sözlüye iştirak eden talebe adedi 1993 tür. Bunlardan 1786 sı tamamen geçmiş, 207 si ikmale kalmıştır. Iki Fransız müellifi dün düello etti MUHARRIR KAVGASI Yabancı Diller mektebinde Müstemlekecilik entrikaları [Baştarafı 1 inci sahifedei gösteriyordu. İstanbul ve Ankaradan böyle âfiyet ve sıhhat haberleri gelirken Paristen bu tarzda yalan haberlerin sızmasına biz Türkler fazla bir ehemmiyet vermemiştik. İki akşam evvel radyo bu haberleri kat'î surette teyid ve ilân edince, doğrusunu söyliyeyim, bir anda biz Türkleri de bir endişedir aldı. Elimizdeki son malumatın her türlü endişelere mâni olacak vuzuh ve kat'ıyette bulunmasına rağmen, insan böyle kötü bir haber karsısında kendisini heyecana kapılmaktan kurtaramıyor. Bunun için buradaki Türk muhiti bu haberin hainane bir yalan o'duğunu öğrenincıye kadar hayli endışelı ve heyecanh saatler gecırdi. Atatürkün her dakika daha büyük bir sıhhat ve âfiyet içinde bulunduğu hakkındaki haberleri alınca tekrar herkesin yüzü güldü. Yalan haber sade Türk muhitinin mi halecanını mucib oldu, zannedersiniz?.. Hayır; Lübnanın bütün halis muhiti, bılhassa Lübnan arabhğının mühim bir kısmı radyonun neşrettiği meş'um yalanla bizim kadar ve belki de daha ziyade heyecana düsmüş ve üzülmüştür. Bir çok dostlarım, radyonun haberini takib eden sabahtan itıbaren soluk soluğa bana geliyorlar ve soruyorlardı. Önce onlara elimde bulunan gazeteleri göstererek izahat veriyordum. Bunların içinde bazıları o kadar derdli idiler ki ilk zamanlarda kendimin de derdli olduğumu unutarak onları teskine ve haberin mutlaka yalan olması lâzımgeldiğini söyliyerek tatmine çalışıyordum: Cür'etkâr bir tesebbüs Prof. Pikar beş bin metre derinliğe inmek istiyor Bu iş için hususî bir alet yaptıran meşhur Belçikalı âlim tasavvurlarını anlatıyor Meşhur Belçikalı âlim profesör Pi kar'ın, yarım kalan stratosfer seyahatlerinden sonra, deniz dibine bir seyahat yapmağı kararlaştırdığını ve bu iş için yepyeni bir dalıcı alet ihzarile meşgul olduğunu evvelce haber vermişrik. Asrımızm belki en cür'etkârane te şebbüsünü teşkil edecek olan bu deniz dibi seferine varkuv\etile hazırlanan profesör, 5000 metre derinliğe nasıl ineceğini şöyle anlatıyor: « Denizlerin dibinde tetkikat yap mak için bugüne kadar iki vasıta mevcuddu. Bunlardan biri ince örgü ağ, öteki de Amerikalı Beebe'in kullandığı küredir. Fakat, ağ, çok derinlere kadar ulaşmamakla beraber, dibden topladığı şeyleri suyun yüzüne ya ölü, ya harab bir halde getiriyor, Amerikalının küresi ise, 900 metreden fazlaya inemiyordu. Benim, 5000 metre ve belki daha derine dalmak için vücude getirdiğim küre bambaşka birşeydir. Evvelâ tamamen Profesör Pikar'ın içinde denize dalmağl serbest, yani harice hiçbir suretle bağlı tasavvur ettiği garib aletin değildir. Bu kürenin içine girerek isteditemsili bir resmi ğim derinliğe kadar dalabileceğim. Çok Suyun yüzüne çıkmak için ağırlığı at» derinlerde yiyeceğin fazla olması dolayıtıktan sonra, küre, dörtte bir nisbetindfll sile, deniz hayvanlan da fazla miktarda satha çıkacaktır. 300 kilogram ağırlılj mevcuddur. Dibe indikten sonra küreyi cereyana küreyi çok derine kadar götürmeğe kâfi» ırakacağım, fotoğraflar, filimler çeke dir. Dibe beş metre kala duracak dereco* ceğim, intıbalarımı, bana refakat edecek de hesablı ağırlık atacağım. Denizin dibî» olan gemideki kâtiblerime dikte ederek ne, küreye bağlı bulunan çelik bir kabl<$ yazdıracağım. Sonra, ağırlık atarak su sürünecek ve küre cereyana kapılıp ilerİM yecektir. Ben, dibe müteveccih olan lom* yun yüzüne çıkacağım. bozumdan bakarak, hiçbir insan gözü « Küre, derin sularında muazzam tazyiseyredeceğirru kına tahammül edebilen elektrondan ya nün görmediği şeyleri pılacaktır. 2 metre kutrunda bir küre için Dibdeki sivriliklere, çıkıntılara otomatiK 12,5 santimetre cidar kâfi gelecektir. olarak uzak geçeceğim. Bunu temin ede * üç olan cihet, elzem olan menfezlerin cek olan da kürenin altında sallanan çet kapatılması keyfiyetidır. Methal kapısı hk kablodur. Bu kablo bir çıkıntıya, SİV'* için bu zorluk yok. Sivri ucu dışarı gel ri bir tepecığe fılân tesadüf edince, küre, mek üzere tesbit edilecek olan mahrutî oraya oturan kablo kısmının ağırlığı nis* bir cisim, suyun tazyikı sayesinde sızmtı betinde hafifliyecek, ben de, kablonuıj ya kat'iyyen mâni olacak ve bu mesele serbestçe sallanıp tekrar küreyi aşağı çebu şekilde halledilecektir. Denizi taras keceği zamana kadar o nisbette yüksel« sud etmeğe mahsus lomboz meselesinde miş olacağım. Ağırlık, kürenin altında bulunan bif mühim bir güçlükle karşılaşıyoruz. Camnevi huniden dökülecektir. la elektronu o şekilde birleştirmek îâzım 5000 metre derine inmenin tehlikeleri, ki, 1000 atmosferlik tazyikte bile, içeriye su sızmasm. Bu müskülün de hakkın büyük bir şehirde hergün, işimizin başma! dan geleceğimi ümid ediyorum. Yalnız, giderken maruz kaldığımız tehlikelerderi camın bu tazyika tahammül edeceğinden büyük değildir. Kürenin muhtelif aksa şüpheliyim. Nazarî olarak tehammül e mı, ne perçinli, ne de vidalı, sadece igreti deceği muhakkak görülüyor amma, aksi tutturulmuş ve icabında sökülebileceK ni de düşünmek mecburiyetindeyim. E tarzda olacaktır. Bu parçalar, kürenin bedenine, müte ^ er, cam patlıyacak olursa, sular, benim addid manyetik mıknatıslarla tutturul julunduğum yere, tasavvuru imkânsız bir kuvvetle saldıracaktır. Lombozun önün muş olacaktır. İcabında, istediğim parçade bulunacak olan râsıd, bir şerapnel yı feda ederek küreyi hafifletmek ve suçarpmış gibi parçalanacaktır. Ben ve ar yun yüzüne çıkmak benim elimde ola kadaşım gayet süratli bir ölüme mahkum caktır. En hafif ihtimaller bile hesaba katılkalacağız. mıştır. Arkadaşımın ve benim, ikimizin Beraberimizde bulunan aletler, bizi gerek suyun yüzünden, gerek denizin di birden bayıldığımızı farzetsek bile, bir binden ayıran mesafeyi, kat'iyetle ölç müddet sonra bataryalar kendiliğindea memize müsaiddir ve ültra kısa dalgilar duracak, kürenin iğreti aksamı elektro sayesinde, bizi denizin sathından takib e manyetik mıknatısm tesirinden kurtulup decek olan gemi ile daimî muhaberede denize dökülecek ve biz de suyun yüzüne çıkacağız.» bulunabileceğiz. M. Henri Hernştayn Paris 21 Fransanın iki tanınmış tiyatro muharriri olan Komedi Fransez administratörü Burde ile Bernstein arasında yapılan bır kalem mücadelesi netıce sinde Bernstein, Burde'yi düelloya da vet etmişti. Bu düello dün kılıcla yapılmış ve Burde sağ kolundan yaralanarak düello durmuştur. İki muhasım barışmamıştır. İki Fransız muharriri arasında dün vuku bulduğunu yukarıdaki kısa ajans haberile bildirdiğimiz bu düellonun meraklı bir tarihçesi vardır. Bundan bir müddet evvel Fransız ti yatro müelliflerinden ve Paristeki Jimnaz tiyatrosu müdürü Henri Bernstein ile, Komedi Fransez tiyatrosu müdürü gene müelliflerden Eduard Bourdet arasında, Bernstein'in «Judith» isimli bir piyesinin temsili meselesinden dolayı bir ihtilâf çıkmıştı. Sonrada bu ihtilâfm halli için bir zemin bulunmuş ve piyesin, bu ayın başında temsili kararlaşmıştı. Lâkin, bu anlaşmaya rağmen, müellifin, Judith'in provalarını idareden imtina ettiği görülmüş, bunun üzerine, tiyatro müdürü, işi mahkemeye tevdie karar vermişti. Bu kararı müteakib, müellif de, bütün eserlerini Komedi Fransezden istirdad etmiştir. En son gelen ajans haberleri, Henri Bernstein ile Eduard Bourdet arasmdaki ihtilâfm bir düelloya müncer olduğunu bildiriyor. Fransız temaşa âleminin maruf iki şahsiyetini çatıştıran hâdiseyi müellifle ti yatro müdürü arasında teati edilen müteaddid mektublardan son ikisi, etrafile izah ettiğinden bu mektubları aynen iktibas ediyoruz. Henri Bernstein, mektubunda şöyle demiştir: «Taahhüdlü mektub tufanınıza ancak bugün cevab verdiğimden dolayı beni mazur görünüz. Beni, ikamesile tehdid ettiğiniz davayı açmaktan vaz geçtiğinizi görüyorum ve buna hiç şaşmadım. Zannederim ki böyle hareket etmekte haklısınız. Bana gelince, ben vaziyetimi muhafaza ediyorum. Siz Komedi Fransezde müdür olarak kaldığmız müddetçe Judith'i orada temsil ettirmekten imtina ediyorum. Bunu, mukavelenin iptali yolunda bir taleb telâkki ettiğinizi ve bu talebi, muslihane kabule karar verdiğinizi söylüyorsunuz. Öyle olsun. Hâdiseleri muhtasaran hatırlatayım: Siz 15 teşrinievvel 1936 da tayin edildiğiniz zaman, aramızda, uzun seneler denberi, şahsî bir ihtilâf mevcuddu. Judith isimli piyesimin, mukavele mucibince, o tarihi takib eden nisan ayından evvel temsil edilmesi lâzımgeliyordu. Vazifeye başladıktan on iki gün sonra, hiç hakkınız olmadığı halde, mukaveleyi feshettiniz. Meseleyi, mafevkiniz clan Millî Terbiye Nazırına arzettim ve ona yazdığım mektubu gazetelere de gönderdim. Durumunuzu değiştirdiniz ve birkaç hafta sonra beni tamamile tatmin eden mufassal bir anlaşma imzaladık. Maalesef, bu anlaşmayı tatbik etmemek niyetinde imişsiniz. Sizin, yazılı taahhüdlere karşı gösterdi&iniz riayetsizlik, dekor ve maket kısmı çok ehemmiyetli olan bir peyesi hazırla mak ve vaz'ı sahne etmek hususunda beni mutlak bir imkânsı?.Iık içinde bırr%:ıyordu. Maksadmız aşikârdı. Esasen geç bir tarih ve Judith'in temsili için son had olan 15 mayısı tecavüz ederek, piyesimi, tatil mevsimine kabi! olduğu kadar yakın bn yaz mevsiminde oynamak suretile mahvetmek istiyordunuz. Komedi Fransez'e tevdi ettiğim diğer eserleri de geri almak hususundaki serbestimi muhafaza etmek kararındayım. Esasen «Rafale» ile «Secret» yi repertuvarçıkardığımz için; böyle hareket et M. Eduar Burde mekle sadece, bilfiil mevcud bir vaziyeti tevsik etmiş oluyorum. Tarzı hareketinize, sizin hesabımza müteessifim. Kalemini elinden bırakıp bir devlet tiyatrosunun idaresi başma geçen ve ilk idarî iş olarak, vaktile tekdirkârı göründüğü bir meslektaşa suimuamele eden bir tiyatro müellifi, seleflerinizden hiç birisinin üzerine almak istemiyeceği bir rol oynuyor demektir.» Müellifin bu mektubuna, Eduard Bourdet şu cevabı vermiştir: «Mektubunuzu okudum. Judith meselesi şöyle hulâsa edilebilir. Geçen sene aramızda vukubulan an laşmayı müteakib, sizin arzunuz üzerine, 22 kânunuevvel ile 15 mayıs arasında temsil edilecektir. Bu anlaşma mucibin ce, size 2 şubatta yazdığım bir mektubla, piyesinizi 15 martta provaya başlıyaca ğımızı bildirdim. Uzunuzadıya düşündükten sonra, 9 martta verdığiniz bir cevabda, piyesi geri almağı tercih ettiğinizi bildirdiniz. Gös terdığiniz bir takım müphem sebeblerden çıkardığım neticeye göre, piyesinizi tem sil için kâfi derecede hahişker davranmamış olmaklığım bu karan vermenize saik olmuş. Hahişker davransam da davran masam da bir taahhüde girmiş bulunuyordum. 9 martta gösterdiğiniz bu arzu üzerine, istediğiniz gibi harekette serbest olduğunuzu söylemiş, fakat, yapılan masrafları ödemeniz lâzım geldiğini şart koşmuştum. Bunun üzerine, matbuata tevdi ettiğiniz uzun bir mektubda, eserlerinizi geri aldığınızı bildiriyorsunuz. Bu sizin sarih hakkınızdır. Esasen, istirdad etmek istediğiniz iki piyes, pek çok oynanmış ve bu yüzden, şöhretleri, bir parça azalmış olduğu için, bir müddet tatil edilmeleri, ileride tekrar oynand'klan zaman muvaffakiyet kazanmaları için elzemdir. Komedi Franseze gelince, ma zide sizin eserlerinizden mahrum olarak nasıl yaşadıysa, ileride de «Rafale» siz ve «Secret» siz elbet yaşıyacaktır. Benim hakkımdaki mütalealannıza gelince, bunda hata ediyorsunuz. Kelimelerimi iyice tarttıktan sonra, size şunu söylemeğe mecbur bulunuyorum ki, alelu mum başkalarım ve hassaten beni tenkid etmek için lâzım gelen evsaftan hiçbirisine maalesef sahib değilsiniz.» İki maruf muharrir gazete sütunlannda bu kadar nazik bir şekilde yaptıkları münakaşaya hususî meclislerde biraz daha kaba olarak devam etmişler ve sonunda kılıcla düello etmeğe karar vermişlerdir. Üniversite profesörler toplantıst meclisi îstanbul Üniversitesi 937 938 ders yılı mesaisini bitirmiştir. Alınan umumî neticeler etrafında görüşülmek için pro fesörler meclisi toplantısına başlanmış, ilk defa olarak geçen hafta Tıbbiye ile Edebiyat fakülteleri profesörler meclisleri, Rektörün riyasetinde toplanarak bir se Sade sizin değil, bizim de bütün nelik mesaiyi gözden geçirmiştir. Dün de, Dişçi mektebi profesörleri ümidimiz ondadır! Rektörün reisliğinde toplanarak görüş Diyenler pek çoktu. Arada: müşlerdir. Bizim bu manda rjelâsından kurtulHukuk tarihi imtihanlan mamız ancak onun müdahalesine kaldı. istanbul Üniversitesi Hukuk Tarihi Bizi kurtaracak varsa ancak odur! imtihanları gelecek ders yılı sonuna tehir Diye faryad edenler de vardı. Atatüredilmiştir. Geçen sene birinci sınıfta iken bu dersten imtihanda muvaffak olama kün hastalık ihtimali karşısmda Beyrutta mış yahud hiç girmemişler de ayni şekilde mühim bir kütlenin bu kadar telâşa, endiimtihana tâbi tutulacaklardır. şeye ve heyecana geleceğini, bu kütlenin Kız talebenin askerlik imtihatü vücudünü pek iyi bilmekle beraber, hiçbir İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesi zaman düşünmemiştim. Tanıdıklarımdan kız talebesinin askerlik imtihanları başlabu nevi müracaatlerin sayısı pek çok olmıştır. İlk defa olarak 20 mayısta birinci sınıf ve 21 mayısta da ikinci sınıf ta duğu kadar tanımadıklanmdan da bir lebesi imtihana tabi tutulmuşlardır. Ya çokları vardır. rın üçuncü sınıf talebesi, 24 mayıs salı Çok şükür, havadisin baştan aşağı yagünü de dördüncü sınıf kız talebesi as lan ve uydurma olduğu Ankaradan gelen kerlik imtihanlarını vereceklerdir. haberlerle anlaşıldığı zaman bizimle beîmtihanlar sabah 8,30 12; akşam aber bütün bu dostlar muhiti ve hatta pek 13,30 18dedir. az istisnası ile bütün Arab ve müslüman Sözlü imtihanlaı Üniversite talim taburundan rektörlü Beyrut da sevindi. ğe gelen bir tebliğe göre sıhhî vaziyetleri dolayısile heyet raporile askerlik kampına iştirak edemiyecek Hukuk talebesinin mağduriyetine meydan vermemek için sözlü imtihanlar 23 mayıs pazartesi ile 30 mayıs arasında vapılacaktır. Bu dost muhitin kanaatine göre bu havadisin uydurulması Garo'nun bir entrikasmdan başka bir şey değildir. Hataydan gelen haberler, orada Türklerin umulmadık derecede ekseriyet kazandıklarını gösteriyor. İskenderunda intihabatın ilk günlerinde Türk listelerine tehacüm o kadar kuvvetli olmuş ki Garo bu işin neticesinden korkarak alınacak tedbirler hakkında Kont dö Martel ile mutabık kalmak üzere derhal buraya koş muş. Dostların ifadelerine göre Atatürkün vahim surette hastalandığı haberi, sırf Hatay halkı üzerinde tesir yapmak maksadile işae edilmiştir. Bunlar tahmin değildir; dostlarımın arasında manda mehafilindeki cereyanları bilmek bakımın dan kulakları delik olan çok insan vardır. * * * Ankara Şehir Tiyatrosu artistleri döndü Ankara 21 (Telefonla) Büyük bir turneye çıkan Ankara Şehir Tiyatrosu artistleri Ankaraya dönmüşlerdir. Alman îtalyan iktısadî görüşmeleri Berlin 21 Von Ribbentrop, Alman îtalyan iktısadî müzakereleri münase betile Berlinde bulunan İtalyan heyeti azasmı dün kabul etmiştir. Neşredilen resmî bir tebliğde, Al manya Hariciye Nazırınm iki memleket arasında muallâkta kalan iktısadî me seleler hakkmda İtalyan heyeti azasile görüştüğü kayıd ve bu görüşmenin «dostane bir hava içinde> cereyan ettiği lâve edilmektedir. Mürteci devlet [Başmakaleden devam] sahibile, birkaç büyük sermayedarın hususî menfaatlerini korumaktır. İşçi sınıfının bayrakçılığını yapan sollar Yahudilerin ve yabancılann elinde bir oyuncaktırlar. Kafası bozuk olan bir adamın hareketlerinde muvazene aranamıyacağı gibi bu şartlar altında idare edilen Fransadan da mantıkî hareket çıkması biraz gücdür. Hatay davamızın bizi şiddetle alâkadar eden son safhalarında karşımızda bulunan Fransanın vaziyetini olduğu gibi görmemiz faydalı olur. Berlinli küçük deve Iranın yeni Hariciye Nazırî Tahran 21 İranın Londra elçisi Bu karar üzerinde asıl amil olan, iki Süheyli Hariciye Nazın tayin olunmuştaraf arasmdaki son dil kavgasıdır. ur. Eduard Bourdet, müellife yazdığı Muğla dağ alayına sancak mektubda, onun, eski dostluklarından verildi bahseden sözlerine şu şiddetli mukabelede bulunmuştur: Muğla 21 Kahraman dağ alayı«Sizi az tanıdığım için takdire, hatta na sancak verme töreni parlak bir şekilde sempatiye lâyık bir meslektaş telâkki et yapılmıştır. Binlerce halk, mektebliler, tiğim devri hatırlatmak ihtiyatsızlığında asker Cumhuriyet alanmı doldurmuştu. Tören İstiklâl marşı ile açılmış bir bulunuyorsunuz. Bu hayli eski devir, o zamanki meslektaşım olan sizin, bana kıt'a asker önlerinde bando mızıka oldukarşı hatır kırıcı, şerefsiz ve dürüstidem ğu halde sancağı getirmişlerdir. Orgeneâri bir tarzda hareket ettiğiniz gün kapan ral Izzeddin Çalışlar çok samimî bir numıştır. Beni, bunu söylemeğe mecbur e tuk irad ederek Reisicumhur ve millî diyorsunuz. O tarihtenberi, hakkınızda kahraman Atatürk namına sancağı kahki kanaatım değışmemiş ve son tarzı hare raman dağ alayı Komutanına vermiştir. Alay Komutanı da bir nutuk söyliyerek ketiniz bu kanaatimi teyid etmiştir.» Bu mektub şöyle bitiyordu: «Be sancağı teslim almış ve askerle birlikte nimle görüşmek için gazetelerden başka sancağın şeref ve sanını korumak için üç bir vasıtaya müracaat etmek istiyorsanız, defa and icmislerdir. yarın sabah Pariste bulunacağımı kaydetmenizi rica ederim.» Henri Bernstein, ayni günün akşamı gazetelere şu beyanatta bulunmuştur: «M. Bourdet, icabetten hiçbir zaman kaçmadığım bir randevuya beni iki kelime ile çağırmanın kâfi geldiğini pekâlâ bilirdi. Bana yapılan büyük zararı ve eserleri sahneden geri çekmek hususundaki mecburiyeti efkân umumiyenin nazan dikkatıne koymuştum. Bir meslektaşa karşı dürüst hareket ettiğini söyliyen müdür, şimdi benim hakkımda beslediği hissiyatı tamamen ortaya dökmüştür. Bu hissiyatın mahiyetini esasen pek iyi biliyordum. Fakat, yüksek bir devlet memurunun, mes'uliyeti mevzuubahis bulunan bir işi, bir iki yalan ve hakaret mektubile kapatmasına imkân yoktur.» Hatay intihabatma karşı Türkiyede gösterilen alâka derecesini bilmiyorum. Fakat, sizi temin edebilirim ki Lübnan Arabları arasmdaki alâka pek büyüktür ve Hatayın kurtulmasını candan istemekte, pek az müstesnası ile, bütün Lübnan arablığı müttehiddir. Suriyede bir dereceye kadar Hatayı Suriyeden sayan ve bu bakımdan müteessir görünen bir Suriye nasyonalist zümresi yok değildir. Fakat, Suriyeden koparılarak Lübnana bağlanmış ve burada da katoliklerin ve Fransızların hâkimiyeti altında bırakılmış olan Lübnan arablığı bu işe tamamen Türk gözile bakıyorlar. Bilhassa, Sam Trablusu muhiti kâmilen bizim teze bağhdırlar. Gecende doktor Aras buradan geçerken pek çok Arab münevveri uzun uzun kasideler hazırhyarak kendisine takdim ettiler. Bu kasidelerin hemen hepsi Atatürkün, Türkün ve doktor Arasm heyecanh methiyelerile dolu idi. Bu muhitteki Türk muhabbetinin derecesini tasvir etmek hakikaten müşküldür. Bundan iki hafta evvel burada, 6 mayıs matemi yapılıyordu. Bu matem, Cemal paşa tarafından idam ettirilmiş olan Şam ve Beyrut eşrafınm hatıralarını taziz için her sene yapılmak mutad oldu. İdam edilenler Suriye ve Lübnanm hürriyeti uğrunda şehid olmuş telâkki edilirler. Fransanın, o zamanki casusları tarafından yapılan gayretlerle getirilmiş olan bu «hürriyet», burada herkesi o kadar bıktırmıştır ki matem merasimine müslümanlar hiç iştirak etmediler. O günler NAD1R NAD1 de bunlardan pek çoğu bana: Keşke Cemal paşa o hainlerden beş on düzine daha idam edip bu muhiti temizlemiş olsaydı da bu günleri görmeseydik! Diyordu. Bunlar hatır için söylenir sözler değildir. Hatır için böyle söylense bile iki üç gün uğraşıp kaside yazmak kimsenin aklına gelmez. Doktor Arasa takdim edilebilen veya edilemiyen kasidelerin adedi elliden fazladır! Bütün bunları yazanlar.kaside mukabilinde caize alan eski dalkavuk şairler değil, belki de içlerindeki heyecanı bu vesile ile ifadeye çalışan samimî insanlardır. Bundan dolayı Beyrut arablarının büyük bir kısmı Atatürkü Türkler kadar severler demekle mübalâğa etmiş olmam. Atatürk ve Türkiye onlar için hakikaten tek ümid halindedirler. Bunun için yalan havadis kendilerini bu kadar heyecana düşürdü. Berlin Berlin hayvanat bahçesi • nin develerinden biri doğurmuştur. Resmimiz Berlinli küçük deveyi süt emerken gösteriyor. Davis kupası maçları Stokholm 21 Davis tenis kupası maçlarının neticesi: İsveçle İsviçre birer muvaffakiyet kaydederek müsavi puvanlar kazanmışlardır. Almanya Norveçle berabere Berlin 21 David kupası: Almanya Norveçe 20 galib gelmiştir. Belgrad maçları tehir olundu Belgrad 21 Dün öğleden sonra Zagrebde Yugoslavya ile İngiltere arasında yapılması mukarrer olan Davis kupası tenis maçı, havalarm fena gitmesi yüzünden tehir edilmiştir. C. T.