14 Mayıs 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

14 Mayıs 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 14 Mayıs 1938 KUçUk hlkâye Kaybedilen bahis Peride Celâl Halli müşkül bir mesele Fabrika ve imalâthaneler birbirinden nasıl tefrik edilecek ? RADVO Amerikada filme çekilen «Sekizinci» Ernest Lubiç, Gary Cooper ve Claudette Colbert'in yardımile çok güzel bir eser vücude getirmiştir aksamki programj ANKARA: 13,30 kanşık plâk neşriyatı 13,50 plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları 14,15 dahili ve haricî haberler 18,30 çocuklara Karagöz (Kuçük Ali) 19,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (H. Recai ve arkadaşları) 20 saat ayarı ve arabca neşriyat 20,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arkadaşları) 21 konferans: Ferid Celâl Güven; İçell saylavı 21,15 stüdyo salon orkestrası 22 ajans haberleri 22,15 yarınki program ve İstıklâl marşı. İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadls 13,05 plâkla Türk musikisi 13,30 Muhtelif plâk neşriyatı 14 son 18,30 spor ve gencllk bayramı: Konferans, Abidln Dajver, muharrir 18,45 plâkla dans musikisi 19,15 konferans: Universite namına: Profesör Şakir Şakar (Gürbuz ve sağlam nesil yetıştirmek İçin hangl yol lardan yürumeliyiz) 19,55 borsa haberleri 20 Necmeddin Bıza ve arkadaşları tarafından Türk musikLsi ve halk şarkıları 20.45 hava raporu 20,48 Ömer Rıza tarafından arabca söylev 21 Belma ve arkadaşları tarafından Turk musikisi ve halk şarkıları, saat ayarı 21,45 orkeatra 22,15 ajans haberlerl 22,30 plâkla sololar, opera ve operet parçaları 22,50 son haberler ve ertesi günun programı 23 son. Erenköyüne gidip Zebranın teyzesinin töskünde bir hafta kalmak fikri evvelâ kımin aklına geldi bilmiyorum. Fakat tnuhakkak ki hepimiz buna pek sevindik ve derhal kabul ettik. Bir yığın genc kızdık. Aramizda başta Zehranm nişanlısı Nedim olmak üzere iyi anlaştığımız birkaç erkek arkadaş da vardı. Zehranm teyzesi bizi memnuniyetle karşıladı. Köşkte bekâr bir yeğeni ile yalmz bajma oturuyordu. Yeğeni otuz be? yaşlarında durgun, ağır başlı bir avukattı, ismi Namıktı. Biraz mağrur ve müstehzi bir hali vardı ki hoşuma gitmedi. Bununla beraber çok nazik bir adam olduğu da muhakkaktı. Köşkte ilk günler pek neş'eli geçti. Avukat Namık da aramıza kansmışb. Bahçenin altını üstüne getirdik. Köşe kapmacadan başhyarak, çocukluğumuzda oy nadığımız bütün oyunlan tekrar ettik. Bahar yeni gelmişti ve bize çılgın bir neş'e veriyordu. Köşkte geçirdiğimiz üçüncü günün gecesiydi. Büyiik salonda toplanmıştık. Ertesi gün yapılacak gezintilerden bahsedi liyor, her kafadan bir ses çıkıyordu. Akşamüzeri uzun bir yürüyüş yapmıştık. Kendimi biraz yorgun hissettiğim için bir koşeye çekildim. O sırada yanıma Zeh ranm nişanhsı Nedim geldi. Derd yan mağa başladı. Ben bunun kadar kıskanç bir adam görmedim. Tabiî gene Zehradan şikâyet ediyordu. Yok, onu eskisi gibi se\rniyormuş da doktor Cemale yüz veriyormuş, daha bir sürü lâf. Doğrusu bu adamm kıskançlığından ben de Zehra kadar yaka silkiyorum. Çünkü nerede olsam derdleşmek için gelir beni bulur. Zavallı Zehra da Nedimi öyle seviyor ki.. Fakat dedim ya bu adamda kıskançlık bir hastalık adeta.. Zehranın flört ettiğini soylediği doktor Cemalle kızın arasmda Kicbir şey olmadığını pek iyi biliyorum. Zaten Cemal kadar zararsız insan yoktur. Daha vapurda bdna kur yapıyordu. Şimdi de işte karşıda Nerimeyi çenesinin altına almış, hararetlı hararetli bir şeyler anlahyor. Nerimenin de onunla alay ettiğine eminim. Öyle kaşlannı kald^m siyah şeytan bakıslı pözlerini kırparak bir insana baktı mı muhakkak için için onunla esleniyor demektir. K Kafam Nedimin sözleıile büsbütün serıemledi. Elinden kurtulmak için ne . yapacağımı şaşırdım. Neyse ki Zehranın ! yeğeni avukat Namık imdadıma yetişti. O yarrmıza gelince tabiî Nedim susmağa mecbur oldu ve çekilip gitti. Oh.. Derin bir nefes aldım. Koltuğa yaslandım, güîerek avukata: Aman ne rılgm adam! İyi ki ben; linden kurtardınız, dcdim. Gülümsedi, sigarasından derin bir nefes çekerek: Ne o, size yoksa flört mü yapıyordu, dedi. Ben bu adamı buradaki bütün erkeklerden daha ağır bajh, ciddî buluyordum. Hatta ona hafif bir hürmetim bile vardı. Meğerse ne kadar kü»tahmı§! üa§larımı çattım: 0nun Zehranın nişanlısı olduğunu unutuyorsunuz... Dudağım büktü: • Şimdiki gencler arasmda böyle düşunceler var mı? Büsbütün öfkelendîm. Herhalde fazla neş'emiz birbirimize yaptığımız şakalar, samimî çocukça hallerimiz avukat tarafından bir sürü delidolu insan diye, telâkki edilmemize sebeb oldu diye düşün. düm. Refakatimizdeki birkaç erkek arkadaş da midesini buîandırdı. Kimbilir aklından ne çirkin ihtimaller geçiriyor? Zehranın akrabası olmasa ona verilecek cevabı biliyorum amma.. Neyse işi alaya vurmaktan başka çare yok, gül düm: Ay sîz genc degil misiniz!.. Elile şakaklarındaki birkaç tel akl gÖsterdi. Dudaklarında müstehzi bir tebes süm belirerek bana doğru eğildi: Demin Nedime niçin sinirlendiği ni?i söyler misiniz? Başımı çevirip baktım. Nedim Zehrayı bir köşeye çekmi?. Kimbilir kızı gene sebebsiz yere nasıl hırpahyor. Sinirime dokundu. Anlaşıldî burada geçireceğimiz birkaç sünü bize zehir edecek. Sinirlenmiyecek gibı değil ki de dim. Zehrayı delice kıskanıyor. Ne manasız sey! Nirin ona kızıyonunuz? Sizin de kıskanç olmadîğımzı kim tahmin edebi lir.. Al'ah APah gene saçmalıyordu. Şimdi bunu da nereden çıkardmız! Sigarasını tablaya bastirdı. Gayet sa km bir tavırîa: Sizin de Nedim kadar kıskanç o^du^un.uza bahse girerim, dedi. Bu adamm garib konuşmalarma biraz alışmağa başlıyorum. Pekâlâ kabul ediyorum, deditn. Fakat kıskanç olduğumu nasıl isbat edeceksiniz?.. Dikkatle gözlerime baktı: Bu kolay. Önümüzde daha üç gün var. Bu müddet zarfında hem de vak'a ve şahidlerle kıskançhğınızı meydana çıkaracağım. Kahkahalanmı güçlükle hıtuyordum: Eğer bu üç gün zarfında benim kıskanç bir insan olduğumu isbat edemezTicaret Odası, İstanbul Maliyesinin bir seniz bir şey kaybettiniz demektir. luali üzerine garib bir işin halli mecburiBaşmı salladı: yetinde kalmıştır. Maliye Odadan, fabri Evet, şimdiden tayin edeceğiniz ka ile imalâthanenin farkını sormaktadır. herhangi birşeyi o zaman »ize almağa haÇünkü kazanc kanununda fabrika ve imazınm. Meselâ bir altın bilezik iyi mi? lâthaneler ayrı ayn vergiye tâbi tutul İş, ciddiye biniyordu. Onu dikkatle muştur. Şimdiye kadar bu hususta bazı tetkik ettim. Gözleri parhyordu. Ben de müsküllerle karşılaşılmıssa da bunlarm elimde olmıyarak heyecanlanmi}tım. Ba halli kolay olrruştur. Fakat koca fabrikaşımın bir işaretile kabul ettiğimi anlattım. lann imalâthane ismini aldıkları ve imaSonra yavaşça mırıldandım: lâthanelerin de bilerek veya bilmiyerek Kendinize pek güveniyorsunuz.. fabrika gibi görünmeğe çalıştıkları göruGülümsedi: lünce mesele çatallaşmıştır. Eğer kazanırsam ben de sizden bir Oda, meseleyi şöyle halletmiştir: îmaşey istiyorum. lâtta el emeği makine kuvvetine galib o Söyleyin, kazanmıyacağımzdan e lursa orası imalâthanedir, aksi olunca da min olduğum için ne ister&eniz, kabul et fabrika addedilmelidir. meğe hazmm. Fakat bunun tefsirinden de bir hayli şeEğıldı, yavaşça fısıldadı: killer çıkacacı anlasıılmaktadır. Öyle ise üç gün sonra karım olmayı kabule mecbur kalacaksınız.. VtLÂYETTE Hayretten dondum, kaldım ve o ya Beş kuruşa bir karga nımdan uzaklaştı. Birdenbire kalkıp çoŞehrin kalabahk olmıyan semtlerincuklara tutuştuğum bahsi açayım biraz de de karga mücadelesi açılmıştır. İtlâf eğlenelim dedim, fakat aanki biri eteğimedilen her karga için beş kuruş veril den çekiyordu. Yerimder. kalkamadım. mektedir İtlâf edilen kargalar Vılâyet Gece odama Zehra geldi. Tabiî Ne Ziraat müdürlüğüne gönderilmektedir. dimden şikâyet etti. Sonra bir aralık avuMÜTEFERRIK kattan bahsederek: «Aman bu Namık ağabeğim, dedi, deli midir, nedir. Biliyor Sabiha Gökçen Ankaraya musun ne yapmiş?» Zehra belki de bizim gitti bahse tutuştuğumuzu öğrendi diye düşünBir müddettenberi şehrimizde teerüdüm. Fakat o, sözünün arkasını joyle gebe uçuşlan yapmakta olan Türkkuşu tirdi: Başöğretmeni Sabiha Gökçen, Ankara Bizim Nerime ile bir bahse tutuj ya gitmiştir. Sabiha Gökçenin kumanmuş, ne bahsi olduğunu soylemedi. Fakat dasındaki Türkkuşu tayyarelerinin hakazanırsa onunla ev'enecck^ıiş... ziran başmda Balkan turnesine çıka Hayret içinde kaldım. Zehra hiçbir cakları anlaşılmaktadır. şeyin farkında değiJdi. Biıaz daha otur Yeni istihsal kooperatifleri du ve gitti. Çanakkale ve Karabigada kurulacak Gece bir müddet uyuyamadım. Demek yeni istihsalât kooiDeratifleri teşkilâ bu adamda bahse tutuşmak adeta illet tını yapmak üzere tkinci Umumî Mü halinde diye, düşünüyordum. Hiddet i fettişlik Iktısad müşaviri Saffet şehri çindeycTım. Budala, peki farzedelim ki i mize gelmiş ve dün Çanakkaleye hare , kımiz de bahsi kaybettik, o zaman ne ola ket etmistir. ccktı. İkimizle birden evlenmesine imkân Müreftede fakir halka var mıydı? Demek bizimle eğlenmekten dağıtılan arazi baska bir maksadı yok. Mürefte (Hususî) Mürefte ve ciKöşkte geçirdığımiz son üç gün zar varındaki emlâki metruke bundan bir fında kabil olduğu kadar ondan uzak havli zaman evvel mübadillere taksim durdum. Müthiş sinirime dokunuyordu. edilmis ve arta kalan 40 dekarlık arazi Aramızdaki bahsi de unutmuş gibiydik. de fakir fakat kabiliyetli 18 köylü aileNerime d^ hiçbir şey söyiemiyordu. sine verilmişti. Aileler hükumetin bu yarÜçüncü günün sabahı erkenden ka dımına lâyık olduklarını çalışıp müstahpım vuruldu. Eşyalanmi küçük valizime sil bir vaziyete ştelmekle ispat etmislerdi. verle=tirmekle meşguldüm. O gün artık Mıntakamız Iskân memurluğunun evİstanbula dönüyorduk. Giriniz dedim. İvelce dağıtılan bu araziyi sahiblerinin elçcri Zehra süzüldii. Yüzü heyecandan lerinden alarak yeni göçmenlere dağıt pembelesmişti. Telâşla yanıma koşarak: mak istemesi herkesi telâşa düşürmüştür. Namık ağabeyim bahsi kazanmış, Alâkadarlar, yüksek makamlara müra dedi. caat ederek dağıtılan iki veya üç dekarYerimden sıçradım. Gözlerim hayretle lık bu toprakların geri alınmamasını rica büyüdü. Zehra hemen ilâve etti: etmişlerdir. Nerime ile evlenecek. Bursanm kadastrosu bitti Dudaklarımı ısırdım ve »esinıi çıkarmıBursa (Hususî) 927 senesinde başyarak eşyalanmi yerleştirmekte devam et lanmış olan Bursanın kadastro işi ta tim. Biraz sonra Zehra gitti. Gözlerim mamen bitmiştir. 1 haziran 938 de Burkarşımdaki aynaya dalmiştı. Öfke ile sada kadastrosu ikmal edilmemiş hiçbir yumruğumu valize yerleştirdim. Yüzüm binanın kalmıyacağı anlaşılmaktadır. sapsarı olmuş, kaş,larım hiddetle çatılmış Gayrimenkul malların plân kadastral tı. Zehra gittikten on dakika sonra tek sisteminde tapu kütüklerinde kayıdları rar kapım vuruldu. Girinz deyince içeri vücude getirilerek eshabma plânlı ta ye bir baş uzandı. Avukat Namığın başı. pu senedleri verilmiştir. Böylece artık Gülümsüyordu. «Girebilir mîyim?» diye gayrimenkul malda tasarruf ve hudud münazaaları gibi davalar süratle ve kosordu. Başımla, girebileceğini işaret etkünden halledilmiş olacak. ayni zamantim. Elimde olmıyarak heyecanlanmıştım. da gayrimenkullerin yer üzerindeki îçimden, onu tokatlamak geliyordu. O, hakikî vaziyet, miktar ve kıymetleri de ağır ağır yanıma yakîaştı. «Sizinle giriş tamamen doğru bir şekilde tesbit ediltiğim bahsi kaybettim, dedi. îşte altın bi mis bulunacaktır. leziğiniz». Uzattığı bileziğe baktım. Nerimenin her zaman koluna taktığı kalm burma bilezik... Hayretle: «Fakat bu bilezik Lokmenhekim Nerimenin!» dedim. Omuzlarını silkti: Tanmmış dahiliyeclterlmizden doktor «Ben ona daha güzelini alabilirim, ne zi Hafız Cemal Lokmanheiimin çıkarmakta yanı var». Birdenbire kan beynime sıçradı. olduğu fLokmanhekim) isimli sıhhî halk Uzerine atıldım. Elindeki bileziği kapıp mecmuasmın 21 İnci sayısı da zengin münderlcatla çıkmıstır. Flatı yedi buçuk kuyere fırlattım: ruştur. Tavsiye^deriz. Defol buradan, diye bağırdım. DeAzak Sinemasmda folun diyorum size. Bu hareketiniz beni CEMAL SAHİR tahkirden başka bir şey değildir. Aşk resmi geçidi Kızacağını ve hemen gideceğini zannetoperetini miştim. Halbuki koştu. Kollarımdan tut24 mayıs salı gütu. Başımı göğsüne doğru çekerek: «Bahnü akşamı si kazandım, dedi. Sizin de bu hareketiniz gala müsameresile takdim ediyor. beni kıskandığınızı gösteriyor. Biraz evvel Şehzadebaşı de Zehra Nerime ile evleneceğimi haber TURAN TİYATROSU verdiği zaman sararıp solduğunuzu inkâr Halk san'atkârı Naşid edemezsiniz ya...» Kollanndan kurtul ve arkadaşlan mak imkânsızdı. Zaten bunu biraz kenMiçe Pençef varyetesi dim de pek istemiyordum. O, telâsh ve Gizli mezar heyecanlı bir tavırla Nerimenin hiçbir şeyKomedi 3 perde, dans, solo, düet den haberi olmadığını, bileziği bile Zehranın, akşam ondan «biraz verir misin, bir an bile gözden kaçırmıyarak harab oltakmak istiyorum» diye aldığmı anlatı muştum. Bu da tabiî onun zeki gözlerinyordu. Zehra ile ikisi bir olarak bahsi den kaçmamıştı. Ve asıl mesele şu idi ki bana kaybettirmek için ne mümkünse yap ikimiz de birbirimizi seviyorduk. O yanıma girer girmez Zehranın dermışlardı. Çünkü ilk gördüğü andan iti hal arkadaşlara koşup herşeyi yetiştirdiğinı baren onun hoşuna gitmiştim. Bütün bunları bir solukta söyleyip de «fakat sonunda biraz sonra kapı ardına kadar açılıp da kıskanç olduğunu nasıl isbat ettim...» di esikte göründükleri zaman anladık ve birye, müstehzi müstehzi güldüğü zaman se birimizden aynldık. Müstakbel kocamm simi çıkaramadım. Hakikaten bu birkaç dudaklannda kıpkırmızı ruj lekeleri vardı. gün icinde kendime bile itiraf etmediğim Bu, herkesi çılgın gibi güldürmiye kâfi bir azabla Nerime ile onun hareketlerini, geldi. Yabancı merkezlerden müntahab parçalar Sekizinci fiîminin kahramanları Claudette Colbert Gary Cooper Paristen yazılıyor: Bizde san'atkâr Şadinin büyük bir muvaffakiyetle temsil ettiği «Sekizinci» piyesi vardır. Bunu merhum Ibnirrefik Ahmed Nuri Fransız piyes muharriri Alfred Savoir'in «Mavi sakalın sekizinci karısı» eserinden güzel bir şekilde ve tam bize uydurarak adapte etmişti. îşte Amerikahlar bu piyesi filme çektiler. Fakat Amerikan damgası altında yapılan kordelânın asıl jaratıcısı Ernest Lubiç'dir. Ağzından pürosu hiç düşmiyen bu kısa boylu tıknazca adam bir vakitler sessiz Alman fılimlerinde aktörlük ettikten sonra gene o devrin en büyük rejisörleri sırasına geçmiştı. Sesli filımde de bu kudretini kaybetmedi. Fakat Almanyada asarî olmıyanlara karşı açılan mücadele neticesinde Amerikaya gitmeğe mecbur oldu. Hoş, bu hâdiselerden evvel de birçok zaman yeni dünyada çalışmıştı amma, son azimeti tam bir ayrıhş oldu. Yakın zamanları kadar hemen hiçbir serinde mağlubiyete uğramamış olan bu adama sade rakibleri değil, lâalettayin seyirciler bile kızıyorlardı. Hele rakibleri Sekizinci» yi vücude getirmek teşebbüsüne giristiğini duyunca: Eh, dediler, bu sefer Lubiç'in sırtı yere gelecek.. Çünkü «Sekizinci» yi filme çekmek pek de kolay bir iş değil! Fakat Lubiç de itiraf etmeli ki sırtı çene yere gelmedi, tırmanmak istediği ihramın dibinde değil, yan yolunda bile kalmadı, en yüksek zirvesine kadar çıktı. Doğrusunu isterseniz, aylardan, hattâ senelerdenberi bu kadar komik bir eser «yedilmemiştir, desek yalan söylememiş oluruz. Bir söz, bir hareket bazan salonu dakikalarca kahkahalara boğuyor. Nükte ve tuhaflık geniş bir denizin sahili döven dalgaları gibi birbirini takib ediyor. Belki «Sekizinci», Çıplak Melek, ve «aire gibi, Lubiç'in diğer eserleri kadar mühim bir kordelâ değildir. Lâkin rejisör, bize Amerikanın şimdiye kadar pek nadir gÖnderdıği komik filmlerden en güzelini hedıye etmiştir. İçinde o kadar fazla nükte var ki sade bir filmi değil, bu şekilde sekiz on kordelâyı doldurmağa kâfidir. Şadi'nin Sekizinci'sini içinizde seyretmemiş olanlar pek nadir olacağmı tahmin ettiğim için mevzuunu hikâyeye lüzum görmüyorum. Çünkü bir vakitler «Nebila» hitabile başlıyan Mısırlı ağzile konuşulan sözler herkesin ağzında bir terane haline gelmişti. Piyesin aslındaki bu Amerikalı bizde Mısırlı olmuştu. Mesele, zengin adamm o servetini kaybetmiş babanm kızmın kalbini kazanmasında değil. ne garib yollardan giderek ele geçirebilmiş, olmasındadır. Gary Cooper o Amerikalı zengıni her zamanki inceliği ve tabiîliğile temsil ediyor. Clodette Colbert îse her gün biraz daha terakki ederek Amerikanın en muktedir komedi artistlerinden biri haline geldiğini bu eserde de ayrica isbat ediyor. •İC «Halk tabakasmdan dört kisi» is mindeki filmile Spencer Tracy yüzüntü kordelâda rol almış oluyor. Bu eserde Errol Flyn, Rosalind Russell, Olivia de Havilland da mühim roller oynamakta dırlar. + trene Dunne ile Douglas Fair banks Junior «Yaşamak zevki» isminde bir filim çevirmektedirler. Operalar 22 05 Milâno: Ayda (Verdinin). Büyük konserler 18.35 Hilversum: Bethofen'in eserleri (gramofonla). 21,05 Bruksel: Muhtelif parçalar. 21.05 Layipzig: Alman musikisi. 21,05 Bimall Irlanda: Mozart'ın eserleri. 22,20 Luksenburg: Senfonlk konser. Oda musikileri 18,05 Strasburg: Haydn ve Sporck'un eserleri. 19,25 Breslav: Piyano triosu. Operetler 21,15 Königsberg: Boccaeio (Suppe'nin) Askerî bandolar 20,15 Frankfurt; Tayyareci havaları. Sarkı konserleri 20,15 Münih: Düetolar. 20,20 Budapeşte: Macar şarkıları (İmse Plo tarafından). 22,05 Milâno: Gigli, Cigla. Pazero (Ayda operasında). 23,10 Parls (Radyo>: Andre Balbon senfonik orkestra ile birliktei. NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece şehrimizin muhtelif semtlerir.dekı nobetçı eczaneler: istanbul ciheti: Eminonünde (Salih Necati), Alemdarda (Esad), Kumkapıda (Haydar), Küçukpa zarda (Yorgu, Şehzadebaşında (Asaf). Fenerde (Vıtali), Karagümrukte (Arif), Şehremlninde (Hamdi), Aksarayda (Z. NuriJ, Samatyada ^Teofilos), Bakırköyde (Mer kez), Eyubde (Hikmeı Atlamaz) eczanelerl. Beyoğlu ciheti: Şişli Halâskârgazi cadüesinde (Nargile ciyan), Taksim İştıklâl caddesinde (Limoncıyan), Beyoğlu İstiklâl caddesinde (Della3uda), Asmalımesçidde 'KinyolD, Galata Karakoyde "(Huseyin Hüsnü), Kasımpaşada tVasıf), Halıcıoğlunda (Barbud), Be şiktaşta (Vidin), Ortaköy, Arnavudkoy, Bebek eczaneleri. Kadıkoy Moda caddesinde (Nejad), Al tıyolda (Namık), Üsküdarda (Imrahor^, Buyukadada (Şinasi Rıza), Heybelide (Halk), Beykoz, Paşabahçe, A. Hisar eczaneleri. [ H Şeyh AHMED | SON RUM8A I Haklan olan en şerefli muvaffakiyetle devam ediyor. I Gündüz matınelerinde ve frece saat 9 suvaresinde 2 tilm birden • • • • • Panffaltı KÜRTÜLUŞ sinemasmda •••^ Askerlik ışleri Kartal Askerlik şubesinden: Yedek subayların senelik yoklaması 1 haziran 938 den itlbaren başlıyacaktır. 30 haziran 938 de bıtecektir. şubede kayıdlı subayların nüfus cüzdanları, asıkeri vesıkalarlle şubeye muracaatleri ve İstanbulda oturanlarm mektubla muracaat etmiyerek bi2zat gelmeleri lü zumu ilân olunur. *p *•* *l* Bugün E L E K sinemasında ( Yeni Eserler ") ALİCE FAY ve Meşhur JAZZ BERNiE Seana : 2.30 6 930 Uyan ve Yaşa 2 bUyük film birden LA GARSON MARiE BELL ve JACOUE CATELAIN Seans : 4,30 ve 8 de FOX JURNALDE : Arnavut Kralının izdivaç meraM simi ve TUrk Yunen Paktının imzalanması M İPEK Mihracenin Gözdesi Bugün tarafından sinemasmda ve ı ürkçe sözlü ve Türk musikisi SAKARYA en Hind Mezarı Senenin en büyüb muvaftakiyetieri sinemasında parlak muvaffakiyetleri RUTH CHATTERTON ve VVALTER HUSTON FRED ASTAiRE ve G1NGER ROGERS'ln ( Fransızca söziU ) Seans : 3.30 6,30 9,30 F0X KIRKLIK KADIN oynanmıs bir dram. VALS DALGAS1 Seans : 25 ve 8 de Sarıyer Askerlik gubesinden: Tekaüd maaşı almakta bulunan ve ha » len ya mütekaiden veya ucretle istıhda mından dolayı veya herhangi bir sebeble tekaüd maaşını almak üzere muracaat etmıyen veya izinsiz olarak yurd dışına çı kan ve hükmen tekaüd hakkından mah rum edildiğinden dolayı tekaüd maaşı kesilen mütekaidlerin mayısm 31 inci gunü akşamına kadar nüfus kâğıdı ve resmi senedlerile şubeye müracaatleri. *** Kadıköy Askerlik şubesinden: 1 938 yılı haziran birden nihayetine kadar yedek subay ve askerî memurlarm mutad olan yoklamaları yapılacaktır. 2 Şub«mlzde kayıdlı olan yedek su baylar ve askerî memurlar yoklamaya gelirlerken beraberlerinüe nüfus cüzdanla rını, askeri hizmet vesikalarmı ve sıhhi subaylar İçin diploma ve ihtısas vesikalarmı, sıhhi raporu olanlar da raporlarını alarak gelmeleri. 3 Mektubla yoklamaJarmı yaptıracakların da yukarıda yazılı belgelerini mei tublarında tafsilâtlı yazarak göndermelerl rica olunur. Jurnal'de : Türk Yunan Paktı imzalanmast ve Arnavutluk kralının evlenmpsi. Suvare 8 de her ıki film birden Q Lil sinemasında 2 bUyUk Fransızca sözlU film : I ^ „ ^ i 1 LUCİEN BAPROUX RAiMU Dagover • Sabine Peters 5eans i 4,30 ve 8 de 1 Seans 2,30 A S R Î ( TÜRK | A D A M j 6 9,15 A N T?N Mektebli kızlar E M A S I Simone Simon Ekler Jurnal îlâveten ilk seansta Her kadına bir erkek

Bu sayıdan diğer sayfalar: