Meşakkatvemacera dolu 35 san 'at yılı nasıl geçti? «Mabeyn mızıka takımında kendimi göstermek üzere aradan epey zaman geçti. Çiinkii rol almam için artistlerden birisinin ölmesi lâzımdı...» Yazan: SALÂHADDİN GÜNGÖR Naşid Özcanı, canı kadar sevdiği sahneden birkaç taş merdıven ayırıyor. Büyük halk san'atkârı, beni Turan tiyatrosunun üstündeki yuvasında, zarif bir reveransla karşıladı. Sahnede kabına sığmıyan coşkun a dam, evinin içinde nekadar ciddî, nekadar ağırbaşlıydı. San'at hayatının otuz beşinci yılmı kutlulamağa geldığimi söyleyince zeki gözlerinde kuvvetli bir ışık dolaştı: Bizim jübileden bahsedeceksiniz galiba... Sonra işi tuhaflığa dokerek: Evet, bilıyorum, dedi, başımıza takke geçirecekler! Gülümsedim: Takke, diyîp tevazu göstermeyin, üstadım, başınıza çelenk takacaklar... San'at hayatınızın otuz beşinci yılına, başınızda, halkın sevgisinden örülmüş bir çelenkle gireceksiniz! Büyük san'atkâr, bir çocuk gibi kı zardı. t. Ben, devam ettîm: O gün, halka hitaben birşey söylemiyecek misiniz?.. Hafifçe mırıldandı: Sahnedeki Naşidi orada göremî yeceksiniz. O gün yalnız söylenenleri dinliyeceğim. Jübilemiz yapılırken, bana boyun eğip eyvallah demekten başka şey düşmez!.. Sonra, gözleri yaşararak ilâve etti: Bir, dünü, bir de bugünü düşünfl yorum! San'at kıymetimiz ne olursa olsun, adımız «oyuncu» idi. Ve bu oyuncu sözü, adeta köçek, paskal, maskara gibi manalara geldiği için, mahkemede şehadetimizi bile kabuJ etmezlereü. Bugün ise, yalnız halktan değil, resmî makamlardan bile yardım görüyoruz. Büyük san'atkâr Naşid hayatını anlatıyor 12 Mart 1938 CUMHT7RIYET Franko ordusu yıldırım PENCERESİNDEN Eflâtun'un aşk felsefesi hızile ilerliyor Harekât o kadar seri inkişaf ediyor ki iki ordu arasmda irtibat kalmadı Salamanka 1 1 Büyük karargâh, düşmanm şiddetli mukavemetıne rağmen, Belhite'nin ve ayrıca Almonacıol dela Kuba'nın, Karinisero'nun, Puebla de Alborbon'un, Valsa Nueva sırtlannın, Kodo köyünün, Munieka'nın, Plesa'nın, Piu'nun, Kortes de Aragon'un, Mai kas'ın, Laplanilla'nın, Kabezos'un, Al tos'un, Lamiela'nın, Kollado dela Vor gen'in, Malaten del Rio'nun, Mirabu eno'nun, Lasfuentes'in ve Moneva'nın zaptedildiğini bildirmektedir. Teruel 11 Teruel cephesindeki nasyonal radyo, aşağıdaki tebliği vermiştir: Nasyonalist kıt'aların taarruzu, bü tün cephede ileri hareketlerle devam et mektedir. İleri hareket o derece seri ve hükumetçi kıt'aların geri çekılişi o derece aceledir ki kıt'alanmızın düşmanla nbıtayı idame ettirmesı hemen hemen mümkün olmamaktadır. Düşman mühim miktarda silâh ve cepane bırakmıştır. Kıt'alarımızdan bir çoğu, gizlenmeğe hacet görmeden ayakta ilerlemekte ve muharebe meydanı, bir taarruzdan ziyade bir manevra manzarası arzeylemektedır. Cenup bölgesinde bütün köprüler tahrib edilmiş ise de bunlar pek çabuk bir su rette tamir olunmuştur. Hükumet kıta'ları tam bir hezimete raaruz kalmışlardır. Saragos 1 1 Franko kıt'aları Belehite'yi zaptetmislerdir. azetemize Yunanistandan mektublar yolhyan bir arkadaş. var ki günün hâdiselerinden ziyads tarihe, edebiyata, felsefeye aid bahislere meylederek yazılarına faydah bir çeşnî katmakta ve mektublannı hepimize tatlı tatlı okutmaktadır. İste bu arkadaş son mektubunda romandan ve romancılığın eski Yunanistanda nasıl doğduğundan vukufla, ihtı» sasla bahsederken Eflâtun'un aşk felsefesine de temas etti. Malum olduğu üzere Eflâtun dünyada mevcud olan herşeyin şekil ve güzellik itibarile eksik ve kusurlu olduğunu iddia ederdi ve her şeyin bir ide (idee) si ol« duğuna inanırdı. Onun kanaatine göre bu ideler bütün varlıkların ilk mükemmel nümuneleriydi. Gene o kanaate bakılırsa maddî şeyler bu ezelî nümunelerin kabataslak taklidlerinden başka birşey değildi. Şu halde insan bir kimseye âşık olursa o kimsenin görünüşüne değil, zarafeti, azameti, rikkati sezilen idesine m»club ol^ duğunu kabul etmek lâzımdır. Yani âşık» sevgilisinin maddî vücudüne gönül ver« miyor. Onda gizli duran «kemal» fikrıne ve «güzellik nüvesine» meczub oluyor. Demek oluyor ki birini sevmek ancak bir vesile, bir vasıtadır. Asıl maksud o va» sıta ile hakikat aşkına ermek, hakikî kemali bulmak ve ilâhî bir neş'e hâsıl eylemektir. Barselon ve Madridin birer tebliği Barselon 1 1 Millî Müdafaa Nezareti tebliğ ediyor: Şarkta nasyonalist taarruzu devam eylemektedir. Muniesa, Puebla de Alborbon, Kortes de Aragon ve Ermita de Sangregorio'yu tahliyeye mecbur olduk. Mukabil taarruza geçtik ve birçoğu İtalyan olmak üzeıe mühim miktarda esir elde ettik. Madrid 11 Hükumet kıt'aları dün Guadarrana cephesinde mukabil taarruza geçerek Malagast sırtları müstesna ol mak üzere çarşamba günü kaybettikleri bütün mevzileri istirdad etmeğe muvaf fak olmuslardır. (a.a.) Franko'nun Bükres aianı Ankaradan dönüyor Salâhaddin Giingör, san'atkâr Naşidle karşı karşıya Mabeyn mızıka takımında kendimi göstermek için, aradan epeyce zaman geçmesi lâzım geldi. Çünkü, burada istidaddan ziyade eskiliğin değeri vardı. Nihayet, bana da bir vazife verdiler: Mu hacir taklidi yapacaktım. O zamanlar, her çeşid taklidliciliğin ayrı ayn üs tadları vardı: Meselâ Iranlı taklidinde Hakkı Naci, şarklı taklidinde Hakkı, Türk taklidinde Patlıcan Rifat, koca kan taklidinde, adı üstünde Kocakarı Fuad Bey, hepsinden fazla muvaffak olurlardı. O sıralarda, muhacir taklidi yapan Servet Efendi öldüğü için, beni onun yerine geçirdiler. Sonraları, gelmiyen ar kadaşlar olursa, onlann vazifesini de yapmağa başladım. Gitgide san'at sevi yemi ilerletince, (Bertran) ın yanında Kuklacı Halim Beyle birlikte, bizim eski tabirle paskal rolüne çıktığım oluyordu. Gedikpaşa tîyatrosunu kuran meşrıur Güllü Agob, benim mızıkaya alındığım sıralarda yeni ölmüştü. Ve adı da artık Agob değil Yâkub olmuştu. Agob de dim de hatınma geldi: Bir gece, Abdülhamidin huzurunda Güllü Agob takımı, «Değirmenci Kızı» piyesini oynuyormuş. Oyunun sonlanna doğru, kral rolünü yapan Güllü Agob, kızına sormuş: Burada, bu kadar asılzade var. Söyle bakayun, buulann içinde muradın hangisidir? Bilinmez nasıl bir gafletle piyeste unutulan bu «murad» sözü, zavalh Güllü Agobun, ikinci defa gözden düşmesine sebeb olduğu, o tarihlerde söylenirdi. Abdülhamid, o geceden itibaren Güllü Agobu huzurunda oynatmadığı gibi, aradan birkaç gün geçince, Agobun teşkil ettiği dram kumpanyasını da bir irade ile dağıtmıştı. Meşrutiyetin ilânına kadar Mızıka takımı san'atkârı sıfatile kâh ortaoyununda, operette, çalıştım, kâh hokkabazlık yaptım, arada bir pandomimalara, dramlara da çıkarak her gösterilen işi kabul ettim. Meşrutiyetten sonra da muallim Zeki Bey idaresindeki dram heyetile, hayir cemiyetleri menfaatine verilen müsamerelerde muhtelif roller almak suretile va zifeme devam ettim. Kendisinden bahsettiğim Bertran, ikisi de yaman birer hokkabaz olan karısı ve kızile bir aralık Reşad Rıdvan Beyin kurduğu «Tiyatro Heveskâran Heyeti» ne dahil olmuşlardı. Bertran, bilhassa Abdülhamidin mü kemmel taklidini yapardı. Hele «Ağamız Eğleniyor!» ismindeki bir revüde Abdülhamidi o kadar iyi yaşatmıştı ki, tiyatro binasının alkıştan nasıl olup da yıkılmadığma hâlâ şaşarım. Nihayet tensikat yapılarak tiyatro kısmı lâğvedilince ben de tamamile serbest krldım ve bir müddet Nureddin Şefkati, Kemal Daverî ve diğer arkadaşlann grupunda çalıştım. Heyet, çok geçmeden dağıldı. Bunun üzerine birkaç genc ama tb'rle birleşerek Şehzadebaşında, eski Fevziye tiyatrosunda, oyunlar vermeğe baş ladık. Heyeti teskil eden, rahmetli «Müfld Ratib» di. O zamanlar, pek genc olan Muvahhidle burada tanısmıştık. Daha sonraları, değerli san'atkâr Şadi ile Eakırköy Beled'ye tiyatrosunda «Zor Nıkâh» ı ve «Maskeli Adam» ı oynadık. Meşhur orta oyunu üstadı kavuklu Hamdinin grupunda da çok zamanlar vazife aldığım oldu. Şimdi Millî sinemanm bulunduğu yer, vaktile tiyatro idi. Burada Sahnei Heves adlı bir sahne teşekkülü kurularak, oyunlar vermeğe başlaraıştı. Beni de aralanna aldılar. Büyük Behzad, ressam Muazzez, Benilyan ve Rozali bu heyetin sanatkârlan arasında idiler. Bir müddet sonra Sahnei Heves, he , vesi kursağmda kalarak dağıldı. Bu sefer de Cemal Beyin bir araya topladığı birkaç san'atkâr Kemal Emin, büyük Behzad, ressam Muazzez, Kadıköylü Refık, Binemeciyanlar ailesi b'tede beride oyunlar veriyorlardı. Ben de, bu arada, «Tensikat», «Beyimin tiyatroya merakı» ve daha hatırımda kalmıyan bazı piyeslerde roller alıyordum. O zamanlar, içtimaî mevki sahibi bir kaç zat, aralannda bir orta oyunu heyeti teşkil etmişlerdi. Bu heyet, umumî yer lerde oynamazdı. Hünerlerinden ancak hususî meclislerde, pek mahdud kimseler istifade edebilirlerdi. Merhum üstad İbnirrefik Ahmed Nuri, ressam Muazzez, Müsahib zade Celâl, Beylerbeyli Fuad, bestekâ* Kaptan zade Rıza, Nureddin Şefkati, Reşad Rıdvan bu teşekkülün başlıca şahsiyetleri arasmda idiler. Ahmed Nuri pîşekâr rolüne çıkar, Musahib zade kocakan taklidi yapar, Darülbedayii kuran Reşad Rıdvan mer (Beyimin tiyatroya mergkı) vodvilinde Naşid, Bayram Ağa rolünde hum da «Çelebi» olurdu. Taklidli rollerin bazılarmı da ben üzerime alırdım. Nureddin Şefkati, Muvahhid, Ce mal Beylerle Hekimyan ve Kınar Hanımlar, şimdiki Fransız tiyat rosunda, «Millî Sahne» adile oyunlar verdikleri sırada, Hüseyin Suadin «Hoşkadem gebe» komedisinde arab bacı roIünü yaptığımı hatırlarım. Karagöz gazetesi sahibi AIi Fuad Bey, vaktile bir «Canlı karagöz» kumpanyası teskil etmişti. Bu kumpanyanın oynadığı «Şüpheli çocuk» adlı operetle diğer piyeslerde taklidli rolleri bana vermişlerdi. Veznecilerdeki tiyatroda da bir aralık paskal Sami ile birleşip muhtelif komediler oynamıştık. Birinci komik sıfatile oynadığım ve halkın büyük rağbetini kazandığım ilk oyun, «Haremağası ut meşkediyor!» adındaki taklidli komedi idi. Haremağası ben olmuştum. Ut hocası Hamparsum rolünü de paskal Sami yapmıştı. Nihayet kendi başıma oyunlar vermeğe başladım. Naşid, Horhor Ağa rolünde Meselâ; bunca işleri arasmda, benim îçin jübile yapılmasım ilk defa ortaya atan îstanbul Valisi Muhiddin Üstündağdır! Bir de eski devrin valilermi düşünün... San'atkârı himaye etmek şöyle dursun, jurnal edilmek korkusile, tiyatroya bile gelmezlerdi. Naşid Ozcan, yavaş yavaş açılıyordu. Bana, çocukluk günlerinden başlıyarak, otuz beş yıllık san'at hayatının kısa bir tarihini çizdi ve: « Ben, halis bir îstanbul çocuğu yum, diye söze başladı, ailem, hep orduda hizmet eden kimselerdi. İçlerinde kendini sahneye veren, tek kişi benim! Büyük amcam Bahriye Merkez hasta nesi Başhekimi Rifat Paşadır. Babam Akmfd Bey de miralaydı. Şehzadebaşında, Balabanağa mahal lesinde (1889) yılında doğmuşum. İlk tahsilimi, Kuyucumurad ve Şehzadebaşı mekteblerinde yaptıktan sonra, Beyazıd rüştiyesine girdim. Babam, beni baytar olarak yetıştırmek istiyordu. Fakat, ben daha ilkmekteb sıralann dayken musikiye, tiyatroya, taklidli o yunlara merak sarmıştım. Bu merak, kuvvetli bir istidadın da yardımile, o kadar arttı ki, evde zaptedilemez oldum. Nihayet, ister istemez, beni Mabevn mızıka sna yazdırmağa mecbur oldular. O ta rihlerde Mabeyn mızıkası, memleketin biric'k san'at merkeziydi. Istanbulun en meşhur komedi üstadJarı, muhtelif tiplerin taklidlerini yap makta meharet 6ahibi olan san'atkârlar, hep Mabeyn mızıkasının çatısı altmda toDİanmışlardı. Aralannda, yabancı artistler de az değildi. Bunların başında da Jtneşhur İtalyan artisti Bertran vardı.' Ankara 1 1 (Telefonla) Balkan Antantı konseyının toplandığı günden beri şehrimizde bulunan Franko'nun Bükr*s ajanı Marki dö Prat'ın birkaç gün daha şehrimizde kalacağı anlaşılmaktadır. Oğrendiğimize göre, Marki, hariciyemizle temas imkânını henüz bulamamıştır. Bükreşte bulunan hususî kâtibesini de Herkes bu kanşık aşk tarîfini hazmeTeruel 1 1 Franko kıt'aları muka şehrimize getirmiş olan Frankist ajan, vemete maruz kalmadan Aragon cephe buradan Belgrada gidecek, oradan Bük demediğinden halk arasmda Eflâtunî aşk için bambaşka bir tarif vücude g©« rese dönecektir. sinde ilerlemeğe devam etmektedirler. tirildi ve şehvanî emellerden, düşünce • lerden tamamile uzak bulundurulan sev» gilere Eflâtunî aşk denildi. Nitekim gıı tarafı 1 inei sahijede) edilecektir.» rizî ve hayvanî aşklara da eşek sevgisî M. Blum, saraydan çıkarken gazete M. Oryol'dan istenilen tasrihat adı veriliyordu. cilere şunları söylemıştir: Paris 11 M. Blum, bu sabah M. Bizim arkadaş da bir kalem darbesile « Beynelmilel vaziyet dolayısile te Vensan Oryol'ü kabul etmiştir. M. Orişte felsefe tarihinin sahifeler dolduran maslarda acele etmek mecburiyetindeyim. yol, radikallerin kendisinden programı Temaslarıma bugün de devam ederek, hakkında izahat ve tasrihat taleb etme bu pek ince bahsine temas etmişti. Ben yarın öğleye kadar kat'î bir netice elde ğe karar vermiş olduklarını ve bunun onun gelişigüzel hatırlatıp geçtiği Eflâ« etmeğe çalışacağım.» için kendisine bir delegasyon göndere tunî aşk nazariyesi üzerinde bilmera M. Blum öğleden sonra, sosyalist gru ceklerini söylemiştir. neden hayli tevakkuf etmek mecburî* pu reisi M. Serol'u kabul ettikten sonra, Komünistlerin vaziyeti ve fikirleri yetini duydum. Ortaçağ şövalyeleri gebirbirini müteakıb M. Pol Bonkur, M. Pol Reyno, Blüm ile bilhassa iktısadî ne muhabirimizin işaret ettiği veçhile m Maks Dormoy, M. Vensan Oriol ve M. ve malî vaziyeti tetkik ettiğini beyan et Eflâtunî aşka kıymet veriyorlardı. Lâkini Jorj Bone ile görüşmüştür. miştir. Blum'un komünistlerle yaptığı mü gene onlar, sözde emelsiz sevdikleri, kai Radikaller bu gece toplanarak M. zakerelere gelince, bu hususta komünist dınlan «ismet kemeri» kullanmak mec • Blum'un teklifleri hakkında kat'î karar ler tarafmdan neşredilen bir tebliğde buriyetinde bırakıyorlardı. lannı vereceklerdir. şb'yle denilmektedir: Bugün şövalaresk aşklar yok. Lâkin M. Blum'un radikal sosyalistlerden «Torez komünistlerîn, kendilerînîn de oyle gülünc takayyüdler de yok. Herkes istediği cevab dahil olduğu ve Halk cephesi programını aşkı teneffüs, tegaddi ve hareket gibi ha« Parîs 11 M. Blum bugün radikal tatbik eden bir Halk cephesi hükumeti yatî unsurların bir eşi sayıyor. Eflâtun sosyalist partisi reisi M. Daladie'ye bir teşkil edilmesinin yegâne hal çaresi ol da tekrar dünyaya gelse zannetmem kî duğu kanaatinde bulunduklarını hatırlat başka türlü düşünebilsin?.. mektub göndererek demiştir ki: « Dün öğleden sonra radikal sos mıştır.» M. TURHAN TAN Halk cephesıne mensub bütün parti ve yalist partisine şu sarih suali sormayı deteşekküllerin mümessillerinden mürek ruhde etmiştiniz: Parti bir halk cephesi hükumetine keb olan halkçılar toplantısmın millî koDoğum mitesi dün öğleden sonra içtima etmiş iştirake amade midir? Ankarada Maden Tetkik ve Arama Şimdi bana bildirdiğiniz karar suretin tlr. Hiçbir tebliğ neşredilmemiş olmasına Enstitüsü mühendislerinden Kemal de, partinin halk cephesıne sadakati te rağmen umumî iş konfederasyonunun kâ Lokmanm bir kızı dünyaya gelmiştir, yid edıldikten sonra benim sualime, bil tibi Juho beyanatta bulunarak, amele sı Adı İnci konmuştur. Yavruya uzun ö* hassa finans ve dış politika bakımmdan nıfınm fedakârlıklarda bulunmağa hazır mür dileriz. hükumetin müstakbel programına müte olduğunu fakat zengin smıflardan da müallik diğer bir suale cevab verilmekte savi fedakârlıklar taleb edilmesi lâzım dır. geldiğini söylemiştir. Juho, umumî iş konRefikamm doğumunu hiç ağrı duyurBir Halk cephesi hükumetinin progra federasyonunun müstakbel hükumete mumadan büyük bir şefkat ve ihtimamla mı, dört polıtik partinin iştirakile tesbit zaheret edeceğini, fakat amele teşekkül yapan saym doktor Cemal Zeki Önala edılen müşterek program olması icab leri azasından birine bir nezaret verilme bütün kalbimizle teşekkür eden ve löğuedeceği cihetle şimdıye kadar bu kabıl mesini arzu ettiğini ilâve etmiştir. samızm her türlü esbabı istirahatinî tafsilât istenmesi mutad değildi ve asıl tş konfederasyonun tebliği fevkalâde bir surette temin etmiş bu mesele bugün teşriki mesaisı temin edileUmumî iş konfederasyonu akşam top lunan (Alemdar Sıhhat Evi) camiasına bilecek partilerin hangileri olduğunun bi lanarak bir tebliğ neşretmiştir. Bu tebliğ da bu vesile ile teşekkürlerimi iblâğa linmesidir. de umumî iş konfederasyonunun, 1936 sayın gazetenizin tavassutunu rica İşte bir cevab verilmesini tekrar rica haziranmda kazanılan sosyal kanunlann ederiz. Galata Bahtivar han No. 2 A. Pirim ettiğim ilk nokta budur. Bu mesele hal ihlâl edilmesini kabul etmiyeceği ve halk ledildikten sonradır ki, bunun tatbik şart cephesini perçinliyen 14/7/1935 tarihli ları hükumete iştiraki kabul eden parti ahde riayetkâr bir hükumetle açıkça teşler arasmda faydalı surette müzakere riki mesai edeceği tebarüz ettirilmektedir. Ölümünün kırk günlük devriyesi M. Blum istişarelerini dün de bitiremedi Alenen Teşekkür Ayini ruhanî münasebetile Berlin Elçimiz, Alman Genclik teşkilâtını gezdi TODORIPR. SAROĞLU \ istirahati ruhu için 13 mart pazar günü saat 10,30 da Büyükada Rum Ayios Dimitrios kilisesinde bir ayini ruhanî. icra olunacaktır. Tanıdıklarının teşrif m leri rica olunur. Bayan Dul Vasiliki Saroğlu fle bütün akrabaları. Köprüden riareket eden 8,45 vapurile merasime iştirak olunur. Cenaze levazımatı P. Angelidis SALÂHADDİN GÜNGÖR (Sonu yarın) Açık teşekkür Eşimin doğumunda tehaddüs eden müşkül vaziyetleri. uzun müddet hasta başından ayrılmıyarak, kendine has bir iktidar ve meharetle bertaraf edip, bi« ze ve ailemize bir evlâd bahşinde pek büyük yardımları dokunan doğum dok« torumuz Bay Mahmud Hüdai Honaya sonsuz minnet ve teşekkürlerimizi alenen bildirmeği bir borc telâkki ederiz. Bursa İpekiş fabrikası muhasebecisi Süleyman Şahinbaş Trakya mıntakası için saf Kıbrıs ır kmdan damızlık evsafını haiz ve salgın hastalıklardan salim olmak şartile 9 tane merkeb aygırı getirtilecektir. Ge ne damızlık olmak üzere bir firmaya iki bin baş kıvırcık koyun müsaadesi verilmiştir. ^^ Yeni getirtilecek merkeb aygırı ve kıvırcık îstanbul Edirne asfalt şosesinin Silivriden geçen kısmmda mevcud birkaç kilometrelik Arnavud kaldırımlı yolun da tamamile asfalta kalbedilmesi kararlaştırılmıştır. Silivriden geçen şosedeki Lozuk kısım Büyük Elcimiz Hamdi Arpağ (X işaretli) Alman Nazırlarından Rozenberg ve matbuat şefi Ditrih'le beraber yetin bu sene Almanyayı ziyaret etmesi Berlin 11 D. N. B. bildiriyor: Türkiye büyük elçisi Hamdi Arpag, ümidini izhar eylemiştir. Hamdi Arpag, refakatinde büyük elçilik memurlann gösterilen hüsnü kabulden ve Hitlerci dan birçoğile birlikte, M. fon Şirah'ın genclik teşkilâtını tanımayı hararetle ardaveti üzerine, dün, Berlin Genclik Teş zu ettiğini bildi'diği Türk gencliğine yakilâtı direktörlüğü servislerini gezmiştir. pılan davetten dolayı samimî surette te M. fon §irah, Türk gencliğinden bir he şekkür eylemiştir. (a.a.) Hayret Çintan ve | \ Rüştü Diktürk Nikfihlandıklarını bildlrirler. Fatih 113938