CUMHURİYET 15 ŞuEat 1938 Odol Nedir? ODOL öyle rastgele bir ağızsuyu değildir. Millî Küme maçları başladı Güneş, Fenerbahçeyi, Beşiktaş G. sarayı yendi Kurban bayramının ilk üç gü nü şehrimiz, alâka verici birçok futbol nıaçlarına sahne olmuştur. Yugoslavya, lik ve millî küme maçlar.nm oynandığı bu üç günde bilhassa Güneş Fenerbahçe, Beşiktaş Galatasaray müsabakaları çok büyük bir rağbet görmüş, hasılat ve seyirci rökorlan tesis edılmiştir. Yaptığımız tahkikata nazaran gişelerde dokuz bin küsur bilet satılmış ve 4,785 lira 20 kuruş gayrisafi hasılat kaydedilmiştir. Hoş bir antiseptiktir ve her gün kullanılınca nefes hep temız olur, hohladığınız zaman hoş gelir. Ağızın içinı iyice dezenfekte ettiğı için dişlerımizı bozan ve çirkinlestıren o çürütücü ve ekşitici şeyler ağızda artık peydahlanamaz ve tutunamazlar. Dişlerının güzel ve sağlam, dolayısı ile de, hayatlarının zevkli ve neşelı olmasını isteyenler ODOL kullanmalıdırlar. Afyon Nafla Müdürlüğünden: Beşiktaş: 2 Galatasarayt 1 Soldan sağa: Güneş • Fener maçından nazik bir sahne; Melihin sürdüğu topu Fener kalecisi tutmak istiyor, fakat kaçınyor ve top böylece kaleye giriyor zaklıkta Galatasaray aleyhine bir frikik cezası verildi. Hakkı bunu dağrudan doğruya kaleye attı. Sacid yatarak gole mâni oldu. Fakat topu bloke edemedi. Muzaffer kendine gelen topu geri pası şeklinde yavaşça Hakkıya yuvarladı. O da çok sıkı ve yerden bir şütle, zaviyenin Sacid tarafından hayli küçültülmüş olmasına rağmen, takımma ikinci ve galibiyet golünü kazandırdı. İş işten geçtıkten sonra kendini toparlayıp canlanan Galatasaray muhacimleri Beşiktaş kalesini çok sıkı bir çember alt:na aldılar. Oyunun sonuna kadar sü ren bu tazyik sırasında Beşiktaş kalesine sağlı sollu birçok konerler çekildi. Bir defasında da top kale direğine çarparak avuta gitti. Fakat netice değişmedi ve Galatasarayhlar hâkim bir oyundan sonra sahadan 21 mağlub ayrıldılar. Galib Beşiktaş takımının müdafaasında Rifatla Faruk, hücum hattında da hepsi fakat bilhassa Hakkı ile Şeref muvaffak oldular. Siyahbeyazlılar en küçük fırsatlardan istifade etmesini bilmek suretile muvaffakiyeti hakettiler. Kendilerini tebrik ederiz. Galatasaraya gelince maçı sırf hücum hattınm uyuşukluğu, tembelliği ve beceriksizliği yüzünden kaybetti. Eğer, Ga ldtasaray antrenörü veya takım kaptanı, hiç olmazsa Beşiktaşın ikinci golünden sonra, Salimi muhacim hattına getirmeği akıl etseydiler bu atılgan oyuncunun himmetjle maç ağlehi ihtimal berabere bi terdi. Çünkü Galatasaray muhacim hattında eksik olan şey, yalnız bir enerjik muhacimdi. Fakat, Galatasaray kaptanı da, antrenörü de bunu düşünemediler. Galatasaray takımında, Salim, Adnan Mustafa ve Necdet çok iyi idiler. du. Bu güzel ve ustalıklı akınların enfes denilebilecek gollerle de neticelenmesi biitün seyircileri zevkli bir temaşaya daldırdı. İlk dakikalarda Salâhaddinin havadan gelen bir topu çok sıkı bir vole şütle gole çevirmesi Fenerbahçenin kuvvei maneviyesine bir hayli dokundu; fakat Sarılâcivertliler kendilerini çabuk toparhyarak Güneşin güzel oyununa kusursuz bir şekilde mukabeleye başladılar. Güneşin beş muhacimini dolaşan top Fenerbahçe hücum hattına geçince ekseriyetle Fikretle Naci arasında mekik dokuyordu. Nihayet bu kombinezon semeresini verdi. Naci Fikretten aldığı pası istemeden çok fal solu bir şüte çevirdi. Top kendini yere atan Cihadın üzerinde aşarak kaleye girdi. Güneşliler berabere vaziyette uzun müddet kalmadılar. Fenerbahçenin attığı golün üzerinden iki dakika bile geçme den Melih çabuk bir çıkışı ile evvelâ Lebibi sonra da Necdeti atlattı ve boş kalan kaleye takımının ikinci golünü kaydetti. Fenerbahçe müdafaa hatlarında beliren bu ilk aksamayı diğerleri takib etti. Soldan Fenerbahçe kalesine havale edilen yerden bir topu yumurtlıyan Le bib ile Angelidis Melihe Güneşin üçüncü golü aünasına fırsat vermiş oldular. Fe nerbahçenin müdafaasında baş gösteren bozuklukderhal takıma gifayet ettii Güı neş, sistemini rakibine kabul tttırmiş bir vaziyette gollerin sayısını artıracağa bçm zerken Melih ile Fener kalecisi Necdet havada çarpıştılar. Bu sadmeden baygır. ve yarah bir şekilde çıkan Melih sediye ile götürülünce Güneş on kişi kalmış oldu ve Fenerbahçe takımı çok feci bir âkıbetten kurtuldu. Devrenin bitmesine on dakika kala Melih vücudü sargılı bir şekilde tekrar oyuna girinciye kadar Güneş takımı vaziyeti idare etmekle iktifa etti. Fakat tam takım haline geldikten sonra tekrar hü cuma geçti. Rebiinin Fenerbahçe kalesi ağzına kadar indikten sonra verdiği geri pasını Murad çok sıkı bir şütle gole çevirdi. Gol ile neticelenen bu akında Rebiinin topu, kendine has bir şekilde el ile doğrultmasını hakem göremezdi ve nitekim göremedi. Birinci devre 4 1 Fenerbahçenin aleyhine bitti. . z İkinci devre îkinci devreye Fenerbahçeliler çok sıkı bir şekilde başladılar. Cıhad kalesini mühim bir tehlikeden kurtardıktan sonra, Faruk da boş kalan kalesine girmek üzere olan bir topu mükemmel bir kafa vuruşile kornere attı. Bundan sonra Gü neşliler derhal mukabil bir akın yaptılar. Niyazi, soldan gelen yüksek bir pası vole bir şütle köşeden beşinci defa Fenerbahçe kalesinin ağlarına takınca Sanlâci verdliler hırçınlaştılar. Buna mukabil Güneşliler vaziyeti olduğu gibi muhafaza etmek istediklerini ihsas eder bir oyun tutturdular. İkinci devrenin mütebaki kısmı Fik retin gayretile harekete getirilen Fener bahçe hücum hattının Güneş müdafaa sıle mücadele etmesile geçti. Devre ortasında Mehmed Reşadın kale ağzına çektiği bir favul atışına Niyazi yetişti ve bir kafa vuruşile takımma ikinci golü kazandırdı. Oyunun bitmesine beş dakika kala Farukla Niyazi derinlemesine avuta giden bir topun peşine takıldılar. Niyazi olanca süratile koşarken bu topu ortala mak istedi. Fakat muvaffak olamadıktan başka yere düştü. Netice üzerinde rol oynıyacak oyuncu çıkarmak, penaltı vermek gibi cezaları kolay kolay tatbik etmediğini bildiğimiz hakem Adnan Akın Niyazinin bu düşüşünü Güneş aleyhine verdiği bir Penaltı ile cezalandırdı. Fakat Cihad Fikretin adeta kucağına attığı topu kurtardı ve gol olmadı ve biraz sonra maç 52 Güneşin galibiyetile bitti. Güneş takımı on bir kişi beraberce oynamak suretile tam bir futbol oynadı. Kim iyi, kim fena oynadı sualine karşı şahıs zikretmektense kısaca takım, vazifesini gördü cevabını muvafık buluyonız. Fenerbahçe takımında, iki müdafi, neticenin 5 2 gibi oldukça ağır bir hal almasından yegâne mes'ul kimselerdir. Fikret, Esad, Niyazi en iyi oyunculardı. Güneşin attığı beş gul tutulabilecek neviden olmadıkları için kaleci Necdeti kabahatli görmüyoruz. Mevsimin ilk millî küme maçı Beşiktaşla Galatasaray takımları arasında oynandı. İstanbulsporlu Nuri Bosudun idaresinde cereyan eden maça takımlar şu tertiblerle iştirak ettiler. Beşiktaş: Mehmed Ali Faruk, Hıristo Nuri, Feyzi, Rifat Eşref, Şeref, Hakkı, Muzaffer, Hayati. Galatasaray: Sacid Salim, Re şad Celâl, Adnan, Mustafa Bülend, Haşim, Esfak Süleyman, Necdet. İlk devrede Beşiktaş oldukça sıkı esen lodos rüzgârile beraber oynadı. fakat buna rağmen Galatasaray takımı gittikçe daha düzgünleşen bir oyun tutturdu. Sol muavirt Nurinin ilk çeyrek saatte aksamasmdan ve ondan sonra da yorulup hiç bir iş göremez hale gelmesinden istifade eden Süleymanla Necdet arkadaşlarma çok mühim fırsatlar hazırladılar. Fakat bu oyuncular neticeyi almak için en küçük gayreti sarfetmediklerinden veya edecek halde olmadıklarından Galatasa ray gol çıkaramadı. Buna mukabil Be şiktaş hücum hattı, Hakkı ile Şerefin gayretli hamleleri sayesinde, daha az akın yapmakla beraber oyun üzerinde çok daha müessir oluyordu. Galatasaraylüar:n aşağı yukarı üç akında bir, muhakkak gol olabilecek bir sürü fırsatlar kaçırmalan Besiktaşhlan gittikçe harekete getirdi ve Siyahbeyazhlarda görülen bu tedrıcî aksülâmel de\renin sonlanna doğru neticesini verdi. Rifatın çok uzun bir ortalayışını müsaid vaziyette yakahyan Şeref Sacidin müdahale teşebbüsüne rağmen takımma ilk gölü kazandırdı. İlk devre \ 0 Beşiktaşın lehine bitti. tkinci devre İkinci devrede rüzgârı beraberlenne alan Galatasarayhlar derhal Beşiktaş kalesini sardılar. Mehmed Ali, Kalesini korumak için birkaç defa oyuna müda bale mecburiyetinde kaldı. Bu devrenin başlangıcında Sarıkırmızı hücum hattınm biîhassa canhlığı nazarı dikkati celbedi yordu. Bu canlılık semeresini vermekte gecikmedi. Haşimin Feyziyi bertaraf ettikten sonra çektiği sıkı bir süt, Mehmed Alinin kıpırdamasma meydan vermeden topu köşeden kaleye soktu ve vaziyet 11 beraber oldu. Bundan sonra devrenin ortalanna kadar, Sarıkırmızılılar mülemadiyen üstün oynadılar. Fakat, bir gol atmakla sanki vazifeleri bitmiş gibi hücum hattı tekrar uyuşuk bir hale düştüğü için başka sayı yapamadılar. Devre ortasından rtibaren oyun bir müddet çok yavaşladı. Beşiktaş müdafaasile Galatasaray muhacimlerinin karşılaşmalarında görülen bu yavaşlık topun Galatasaray nısıf sahasına geçmesile zail oluyor ve bu nısıf sahada sanki oyüna yeni başlamiş ter ve taze iki takınnn müsabakası seyrediliyordu. Oyunun sonları yaklaştıkça Beşiktaş hücum hattı faaliyetini artırdı ve on sekiz çizgisinin köşesinden az bir mesafe u Teklif edilen bedel lâyık hadde görülmediğinden dolayı ihale edilemiyen Afyon Lisesinde yapılacak «44799» lira «66» kurus keşif bedeili tadılât ve paviyon insaatı bu kere şartnamedeki müddet kevfiveti uzatılarak daha müsaid bir şekilde yeniden ve 17/2/1938 tarihine müsadıf perşembe günü saat 15 te Afyon Nafıa Müdürlüğü Komisvonunda ihale edilmek üzere kapalı zarf usulile eksiltmeve konulmuştur. Eksiltme sartnamesi ve buna müteferri diğer evrak iki lira virmi dört kurus bedel mukabilinde Afyon Nafıa Müdürlüğünden ahnabilir. Muvakkat teminat 3360 liradar. İsteklilerin Nafıa Vekâletinden 1938 senesi için ahnmış otuz bin liralık müteahhidlik vesikası göstermeleri ve teklif mektublarım 17/2/1938 tarihinde saat 14 e kadar Afvon Nafıa Müdürlüğüne göndermeleri ilân olunur. (639) Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, Artritizm, romatizma Zonguldak Nafıa Müdürlüğünden: Zonguldak Vilâyeti Bartın kazasmda yapılacak otuz üç bin iki yüz elli dört lira otuz beş kuruş keşif bedeili yüz kişilik Cezaevi inşaatı işi kapalı zarf usulile eksiltmiye konulmuştur. Eksiltmesi 25 şubat 938 cuma günü saat on beşte Zonguldak Nafıa Müdürlüğü odasında toplanacak Komisvonda yapılacaktır. Eksiltme sartnamesi ve buna müteferri diğer evrak yüz altmış altı kuruş mukabilinde Zonguldak Nafıa Müdürlüğünden ahnabilir. Mu vakkat teminat iki bin dört yüz doksan dört liradır. Eksiltmiye girmek istiyenlerin Resmî Gazetenin 3645 sayılı nüshasmda çıkan talimatnameye tevfikan Nafıa Vekâletinden ahnmış müteahhidJik ehliyet vesikası ile Ticaret Odasmdan ahnmış vesika ve muvakkat teminatlarile İsirlikte teklif mektublarım yukarıdaki günde ihale saatinden bir saat evveline kadar Komisyon Reisliğine vermeleri ilân olunur. (438) cisi Harbiyeliler 2 0 galib bitirdiler. Fakat ikinci devrenin yarısından sonra Muhafızhlar iki gol çıkarmağa muvaf fak oldular ve maç 2 2 beraberlikle neticelendi. . ~> Feneryılmaz Kasımpaşayı 20, Altınordu Hilâlı 2 1 yenmiş Anadoluhisarla Davudpaşa Berabere kalmışlardır. Beylerbeyi de oyuna gelmiyen Karagümrü ğe hükmen galib sayılmıştır. Uçok: 1 Alsancak: O îzmirde Üçokla Alsancak arasındakf millî küme maçı yağmurlu bir havada ve gölü andıran bir sahada yapılmıştır. İlk devre Üçokun kaçırdığı bir penaltıdan sonra 00 beraberlikle bitmiştir. İkinci devrede ekseriyetle Alsancak hâkim oyramışsa da birçok gol fırsatlan kaçırmış ve bu arada Üçok rakib müdafün ters vuruşile bir gol kazanmıştır. Maçın so nunda Alsancaklılar da bir penaltı kaç'.rmışlar ve sahayı 10 mağlub vaziyette tcrketmişlerdir. B takımları maçı Taksim ve Şeref stadyomlarında de * vam edilen B takımları maçlarında şu neticeler ahnmıştır: Beşiktaş Beykozu 72, Kasımpaşa Davudpaşayı 4 1, İstanbulspor Süleymaniyeyi 1 0 yenmiş, Galatasarayla Topkapı 3 3, Anadolu hısarla Feneryılmaz 11 berabere kal mışlardır. Güneş: 5 Fenerbahçe: 2 İkinci maç îstanbulspordan Adnan Akının idaresinde Güneşle Fenerbahçe arasında oynandı. Takımlar, şu şekilde idi: Güneş: Cihad Faruk, Reşad Yusuf, Rıza, Ömer Salâhaddin, Niyazi, Melih, Murad, Rebii. Fenerbahçe: Necdet Sedad, Lebib Esad, Angelidis, Mehmed Re şad Niyazi, Şaban, Bülend, Fıkret, Naci. Her iki takım birbirine büketler tak dim ettiler. İyi âdet amma Fenerle Güneş bunu yalnız biıbirlerine karşı yapmakla iktifa etmemelidirler. Çünkü Fenerle Güneş birbirile dostturlar amma öteki takımlarla elbette düşman değildirler. Onlar da kardeş takımlardır. Maçın ilk çeyrek saatinde iki takım fevkalâde güzel, bir klâs futbolü çıkardılar. Mütekabilen yapılan çok ustalıklı akınlarda gördüğümüz paslar yerli ta kımlarımızın oyunlarına hiç benzemiyor Barut Gücü Kadıköy Halkevi maçları Barutgücü vaki olan davet üzerine Fener stadında Kızıltoprak Halkevi ta kımile karşılaşmıştır. Barutgücü A ve B takımlarile Halkevi A ve B takımlan arasmdaki maçlarda B takımları 4 4 ve A takımlan da 0 0 berabere kalmış lardır. A takımları maçı çok heyecanh olmuştur. Oyundan sonra Halkevi, misafirlere bir çay ziyafeti vermiştir. Yugoslavya: 1 Şişli: 0 Harbiye: 2 Muhafız: 2 Millî küme maçlarına Ankara ve îzmirde de başlanmıştır. Ankaradaki maç Harbiye ve Muhafızgücü arasında oynandı. Birinci devreyi Ankara birin Millî küme maçlarında kulüblerin vaziyetleri Güneş Beşiktaş Ücok Harbiye Muhafız Fenerbahçe Galatasaray Alsancak Maç adedi Galib Berabere Mağlub Attığı gol 1 5 1 1 1 1 1 • ı yediği gol Puvan 2 1 0 2 2 5 2 1 3 3 3 2 2 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 2 1 2 2 2 1 0 Yazan: Cabriele d'Annunzio 37 Tercüme eden: Cemil Fikret Susuyorsun. Şimdi susuyorsun. Demek ki ikrar ediyorsun. Cevab versene! Birdenbire atılrnış, onu omuzlarından yakalamış, sarsmağa başlamıştı. İsabel la, hareketsiz duruyor, bekliyordu. Pa olo, ellerini çekti, büyük bir ürperti ile geriledi. Defol! diye haykırdı, Scni öldürmek istemiyorum. İsabella ayağa kalktı: Gidiyorum, dedi. Karşılıklı duruyorlardı. îsabella onun yüzüne bakmıyordu. Yalnız, bu adamın bütün hayatınm, ne beşerî, ne rabbaî hiç bir kuvvet tarafından menedılemiyecek meş'um bir âkıbete doğru gittığini bili yordu. Tekrar: Gidiyorum. Dedi, eldıvenlerini, şapkasını, vuale tini almak için döndü. Adyö, dedi. Fakat bu son kelime dudaklarının arasında kaldı. Paolo hücunı etmiş, onu yere devirmiş, üzerine çullanmış, yumruklarile yüzüne, kollarına, göğsüne, rasgele vuruyor, bir yandan da o biraz evvelki ağır~hakareti mütemadiyen savuruyordu. İsabella bağırmıyor, kendini müdafaa defol git! etmiyordu. Yalnız, her yumrukta hafif, hasta bir çocuğun iniltisi kadar hafif bir sesle inliyordu. *** Akşamın lâciverdi, pencerelerde gitgide koyulaşıyor, perdelerin kıvrıntılarına, odanın köşelerine, kapı altlarına gölğeler doluyordu. Uzaktan, sessiz odaya, şehrin belli belirsiz duyulan gürültüsü geliyordu. Ve İsabella, durmadan ağlıyordu. Paolo Tarsîs, dizlerî üzerinde yürüyerek ona yaklaştı. Bütün vücudü titriyerek: İsabella! diye seslendi. Hıckırıklar devam ediyordu. Paolo ayağa kalktı; el yordamile duvarı araştırdı. Odanın içini bir ışık kapladı. O zaman, Paolo, kadının, olduğu yerde büzüldüğünü, korkak bir hayvan gibi toparlandığını, kollarını yüzüne kapayıp saklanma^a çalıştığını gördü. Ve kalbi parçalandı. İsabella! Onun yanına çömeldi, yüzüne ısrarla örttüğü ellerini çekti, koltuklarının altmdan tutup kaldırmak istedi. Kanla karışık göz yaslarının ıslattığı ağzını görünce: Affet beni! Affet! diye yalvarmaga basladı. Hakkın var. Ben deliyim. Ben alçağın biriyim. Haklısın. Affet! Vicdan azabmdan ve ona karşı duyduğu merhametten deli gibi oluyordu. Ra'şeler içinde, İsabella'nın kollarını yüzünden ayırdı; yumruk yerlerini ve gözierinden akan yaşlar sanki cildin altına dolmuş gibi ıslak biçare yüzü gördü. Affediyor musun? Beni affediyor musun ? Paolo Tarsîs, onun ellerinî elleri içîne almış, vicdan azabından kıvranıyor, vücudünden koparılıp ayrılan ruhunun sesi sanılacak kadar içten gelen bir sesle yalvarıyordu. Ve bu göz yaşlan içinde eriyen vücudden, tırmık ve ezikle dolu bu yanaklardan, bu mağmum saatte zayıflamış gibi görünen bu çeneden, ıstırab içinde ufalmıs hissini veren bu mahluktan, bir kere daha kısa ve sonsuz bir sey, geçici ve ebedî, sade ve hududsuz bir şey fışkırdı. Bu, onun bakışlarıydı. Ve, hiçbir sey konusmadan, birbirlerine yaslanıp kaldılar. İsabella, vücude yapısan ıslak bir esvab, lâmbanın içine boşaltılan ve kabın şeklini alan zeytinyağı gibi, bütün teslimiyetile kendini onun omuzları üzerine bırakmıştı. Paolo: Kalk, diye yalvardı, gel. Müsaade et, seni kaldırayım. Sonra, daha yavas. bir sesle ilâve etti: Müsaade et, seni soyayım, tedavi edeyim. Geç kaldım. Gideceğim. Ve ayağa kalktı. Fakat kalkarken, hafif bir baygmlık geçirdi. Kendine gelince, şaskın gözlerle etrafına bakındı; bütün köse bucağı, şüpheli bakışlarla araştırdı. Sonra, sanki bir başka kadın ruhıma temessül etmiş gibi, bambaşka bir eda île: Bu akşam erken gitmek lâzım, dedi. Eve gitmeli. Dışarıda kalırım sonra! Bayramm birinci günü misafir Yu goslavya takımı üçüncü ve son maçını Şişliye karşı oynadı. İlk dakikadan itibaren üstünlüğü ele alan Yugoslavlar sol açıkları vasıtasile yegâne gollerini yap tılar. Vakit ilerledıkçe oyunun kalitesi düştü ve iki taraf adeta mahalle arasın da kontra yapan iki teşekkül halini aldı. Uludağda bayramda yapılan Ikmci devrede Şişli gayretli hamleler yapkayak müsabakaları tı. Fakat yaptığı hücumlar topu rakib kaBursa (Hususî) Bayramda, ki| leye havale edip bunun üzerine saldırmak sporlan yapmak üzere İstanbuldan ve gibi çok iptidaî bir şekilde kaldığmdan netice değiştirilemedi ve Yugoslavya Ankaradan 400 den fazla kayakçı şehrimize gelmiş ve Uludağa çıkmıştır. O « maçı 1 0 kazanmış oldu. teller dolmuş, yataklarda ikişer kişi ya İkinci küme lik maçları tırılmak mecburiyeti hasıl olmuştur. BurBayram günlerinde ikinci küme lik sadan muhtelif kafileler de iltihak edince maçlarına devam edilmiş ve şu neticeler Uludağ pek kalabalık oimuştur. ahnmıştır: Galatagencler Ortaköyü 21, C. H. Partisi umumî merkezi tarafından sesli filim aldırılmıştır. Filimci KeBugün cuma. Kapıyı kaparlar. Sokakta nan ve Nejad, büyük ve küçük makine kalırım. Beni içeri almazlar. Herhalde beni gözetliyorlar. Herhalde şimdi bura lerle Uludağa çıkmışlar; muhtelif güzel da bulunduğumu bilmiyorlar. Vaktinde manzaralarla, kayakçılarm her türlü hayetişemiyeceğim. Beni dışanda bıraka reketlerini tesbit etmişierdir. Ses kısmı Bursada tamamlanacaktır. caklar... Bayramdan evvel şehrimize ve civara Sözleri yavaş yavaş hezeyan haline geliyordu. Sanki gizli bir kuvvet, düşün yağan kar erimiştir. Şehirde 20 santimi geçen kar irtifaı Uludağda oteller saha ^ celerini eritiyordu. İsabella, ne söylüyorsun? Seni na s'nda 3 metroyu bulmuş, daha yukarıda 7 metroya kadar yükseimiştir. Maama sıl dışarıda bırakırlar? Kim bırakır? fih bayramda esen lodos karları yumu Çabuk çabuk cevab verdi: şattığından Uludağda ze\kle kayak ya Çakal. Babam ve çakal. pılamadığı anlaşılmıştır. Sonra silkindi; gözlerini birkaç defa kırptı; elini dudağına bastıpdı ve duda Kayakçılık Federasyonunuri gından eline bulaşan bir damla kana yardımı baktı. Paolo, onun mustarib yüzüne, şiş Bursa (Hususî) Türk Spor Ku göz kapaklarına, yaralı ağzına baktıkça, rumu Kayakçılık Federasyonu, Bursa utancmdan yere geçiyor, ona karşı büdağ sporları kulübüne gönderdıği bir yük bir şefkat, sonsuz bir merhamet dumektubla, ilk kayak kurbanı Süleyman yuyordu. Güçlünün ailesine bir yardım olmak üzeUyuyan bir kimseyi uyandırmak ister re iki yüz liralık bir yardım yaptığını bilgibi seslendi: diriniştir. Bursa dağ sporlan kulübü bu îsabella! parayı Süleymanın ailesine teslım ede Kadın: cektir. Buradayım, diye cevab verdi. İstanbul dağcılık kulübünün manevî Garib garib şeyler söylüyordun. şahsiyeti namına da 50 lira gönderilmiş • Ne diyordun? tir. Kulüb azaları ayrıca yardım etmek Ne diyordum? tedirler. {Arkası var)