8 tklncikânun 1938 CUMHURÎYET Büyük davalaı Iktısadî hareketler Istatistiklerimizin ıslahı Bizde istatistik işlerinin lüzum ve ehemmiyetinin idrak edilmesi pek yeni bir tarihin işidir. Osmanlı Imparatorluğu zamanında gelişigüzel ve hiçbir zaman hiçbir esasa istinad etmeden yapılıvermiş olan istatistikler bir tarafa bırakılırsa, istatistik işine başlanılmasının, hatta istatistik ke lımesinın manasının anlaşılmasınm yen devirle beraber başladığını görürüz. Resmî istatistiklerimizin, son on sene zarfında ehemmiyetlı bir ınkışaf arzettiğı ve bunlardan birçok iktısadî hâdiseler hakkında işe yarar malumat elde etmek kabil olduğu muhakkaktır. Bunun temi ninde Başvekâlete bağlı bir istatistik u mum müdürlüğü kurulmuş olması ve bu teşkilâtın cidden kıymetli ve sıkı mesaisi çok büyük âmil oLmuştur. Kısa bir müddet zarfında, bu vadide birçok işler ya pılmış olduğunu söylemek bir hakşinaslık olur. Fakat acaba, istatistik teşkilâtımız memleket iktısadî vaziyetinin inkişaf seyrine uyabilmiş, ayni hızla yürüyebilmiş midir? Bu suale müsbet bir cevab verilemez. Hakikat şudur ki; istatistik teşkilâtımız memleket iktısadî vaziyetinin inkişaf seyrinin tesbiti hususunda lâzım gelen bütün doneleri verebilecek bir dereceye vâsıl olmamıştır. Bunun için iktısadî istatistikle rimizin hiç değilse en mühimlerinin ıslah ve tevsii lâzım geldiği kabul edilmelidir. Esasen alâkadar makamların da böyle bir zarureti kabul ettiklerini ve hatta işin tetkik kısmına giriştiklerini işitmekteyiz. Devlet makinesinin, her şubesinde bu kısma verilen ehemmiyeti tebarüz ettirecek ilk misal, Türkofis teşkılâtmın istatistik kısmmı genisleterek cidden mütehassıs elemanları kadrosuna almış bulunmasıdır. istatistiklerimizin bugünün ihtiyacla rına uygun bir şekilde tanzim ve tevsii cihetine ne gibi esaslar dahilinde gidilmek lâzım geldiği, buna karar vermekten daha güçtür. Şimdiye kadar bu işleri kâfi muvaffakiyetle idare edenlerin bu ciheti de bütün teferruatile gözönüne alıp başaracaklarına şüphe etmemek lâzımdır. İngiltere silâhlanmak için 1,500,000,000 lira harcıyor Yazan: LORD LLOYD İngiltere devlet adamlarından Bugün, her yerde, hususî ve umumî yoktu. Sosyalist partisinin belkemiği a münakaşalann başlıca mevzuunu Ingilte mele sendikalan bile teslihat davasına renin silâhlanması teşkil ediyor ve bu mü muzaheret etmeğe başlamıştı. Şimdi munakaşalarda dikkat nazarlan, en zi halif ve muvafık bütün partiler ayni kayade, îngiliz bahriyesinin hakikî kuvveti naati besliyorlar, bütün milletin hararetli muvafakati içi gösterilen yegâne şart üzerinde temerküz etmektedir. şudur: Yeni teslihat tecavüz, ihtiras, ve Filvaki yeni harbir. kısa bir knock out (nakavut) darbesi olacağını zanne Ingilterenin hayatî menfaatleri tehlikede denlerin gözü havadadır. Lâkin Îngiliz kalmadıkça başka milletlerin işlerine lüîmparatorluğile yapılacak herhangi bir zumsuz yere karışmak gibi hususlarda harbin kısa birşey olacağını zannedenler kullanılmamalıdır. azdır. Bu yeni teslihat sayesinde şimdiden Ingilterenin tarihi ve bahusus bahrî ta azim bir kuvvet temin ettik. Yarın daha rihi ispat ediyor ki İngiltere daima aldığı büyük ve 1935 senesinde kimsenin hayal dersleri unutmuş ve ihmal etmiş, lâkin ve hatırına gelmiyen bir mikyasta, hem tehlikenin zoru karşısında kendisine çok denizde, hem havada kuvvet sahibi olapahalıya mal olan derslerini tekrar öğren cağız. mistir. Bu mesainin azametini idrak için HaBu hal Ingilterenin talihi eseridir. in riciye Nazın Anthony Eden'in Cenevregiltere birçok defa kullandığı donanma de bildirdiği malumatı ele alalım: lan söküp atmış, sonradan tekrar yenisini Halihazırda îngiliz tezgâhlannda büyapmıştır. Fakat her zaman; buhran ken yük tiplerden olmak şartile 450,000 tondisini sürükleyip götürmeden evvel inşaa luk harb gemisi yapılıyor. 55,000 ton da tını tamamlamağa muvaffak olmmtur. sipariş edilmfk üzere bulunuyor. Kendi Umumî Harbden sonra deniz silâhlan başına bir donanma teşkil edecek olan bu nı azaltmaktı tarihin en uzun ve en ziya inşaat için 130 milyon îngiliz lirası tahde azimle yapılan bir tecrübesini yapmış sis edilmiştir. Bu, ise daha bir başlangıctı. Harbin akabinde kendiliğimizden bir dan ibarettir. 1935 senesinde îngiliz buçuk milyon tonluk harb gemisini sök donanmasında 15 tane Capitolship denilen tük. Bu Vaşington konferansından evvel büyük muharebe gemisi (yani dretnot) yapılmıstı. Konferanstan sonra da yeni vardı. Uçü müstesna olarak bunların den 600,000 tonluk modern muharebe hemen hepsi eskimişti. O zaman denize çıkarabileceğim'T 51 kruvazörden çoğu gemisini feda ettik. yasını tamamlamak üzereydi. Ayni zamanda, ingiltere ordusunu ve hava kuvvetini de donanması gibi budaYeni programı tatbika başladıktan mış ve neticede diinyanm bir mislini daha sonra iki seneden az bir müddet zarfında görmemiş olduğu muazzam îngiliz silâh eski muharebe gemilerini yenileştirdik. lan, Umumî Harbden evvelki mikyastan Bazılarını adeta yenibaştan yaptık. Zırhdaha dun bir dereceye düsmüştür. lı gemilerimizin çoğu şimdiden denize çıkingiltere bunlan hep diinva sulhu uğ mağa hazırdır. runda yapmıştı. İngiltere bu büyük ideali Bundan başka beş yeni muharebe getakib ederken farihin derslerini ihmal et misi yapıyoruz. Herbiri 8 milyon îngiliz miş olduğu gibi, baskalarında da, mev lirasına mal olacaktır. cud olmıyan feragati nefis meziyeti ve Kruvazörlere gelince, en modern tipte dünincesi olduğunu tahayyül etmisti. olmak üzere 1936 senesi ilkbahanndanîngiliz Hlleti, Cenevre havası icinde, beri 14 kruva" r siparis edilmiştir. Bunlar akıl ve mantığın ihtiraslara galebe edece yapıimaktadır. Bunlardan ayrı olarak esğini zan ve ümid etmiştî. ki kruvazör'erin yerlerini doldurmak üzeBen hiçbir zaman böyle zan ve ümid i re y^nilcrini yanıyoruz. Hnlrıinr»»tiı» ilk lere kapılmamışhm. Çünkü diğer millet gayesi sudur: Gayet kuvvetli 70 kruvalerin açıktan açığa silâhlahdığını ve de zöre sahib olmak. niz hakimiyetinin Ingilterenin elinden çıkMuhribler, denizaltı gemileri ve hemakta oldupunu görüyordum. sabsız diğe: küçük gemilerin vaziyeti de, ingiltere, Umumî Harbden evvelki en zırhlı ve kruvazörlere benziyor. Meselâ büyük iki denizd devletin donanmalarına 1936 senesinde üc yeni muhrib filotillâsı muadil kudrette deniz kuvvetine sahıb ol sipariş etmistik. Geçen sene de iki mak mikyasını terkettikten ba.şka, en bü filotillâ sipariş ettik. Bu suretle îngiliz yük bahrî devlet derecesini bile muhafa donanmasına en kuvvetli ve modern tipza edememişti. Bereket versin ki bahrî ten 45 muhrib daha ilâve edilmiş oluyor. tefevvuk Amerikanm eline geçmiş ve başHarb gemilerinin sayısmı artınrken ka bir devlete nasib olmamıştı. deniz hava kuvvetlerini de tensik ederek Teslihat yarışı devam ediyordu. Ja inkişaf ettıriyoruz. Yeni teslihat programı ponya, îtalva, Fransa, Almanya modern mucibince dört yeni tayyare gemisi yapve kuvvetli donanmalar yapıyorlardı. in tırıyoruz. Bunlar en modern tipteki taygiltere ise ataletini muhafaza etmekte ve yarelerle mücehhez olacaktır. en budala ve kıs? görüşlülerin bile ihmal Gemilerin çoğalması zabitan ve mü edemiyeceği c i gemüerin yerine yenile rettebatın d çoğaltılmasmı icab ettirmişrini koymak ledbirile iktifa ediyordu. tir. Yeni yeni talim müesseseleri kurduk. Filvaki îngiliz donanması en düşük Gönüll" kaydı suretile kâfi derecede yeni seviyedeyken bile ihmal edilecek bir kuv efrad temin ediyoruz. vet değildi. Fakat, artık, tarihî büyük Donanmanm kuvvetlendirilmesi için vazifelerini if ı edecek vaziyette bulun yapılan bu muazzam gayretin muvaffakimuvordu. Neticede bütün îngiliz Impara yetini; sanayiimizdeki mükemmel teşki torluğu tehl'keye maruz kalmıştı. Iâta medyunuz. Şimdiye kadar sulh zaBununla beraber 1936 da ahvalin gi manında bu kadar genis mikyasta teslidişi îngiliz milletinin aklını başına getir hat yamldığı vaki değildi. di. Efkârı umumiye, en korkak hükumeîngiliz müdafaasmm ihmali, silâh fabtin bile kâfi sayacağı derecede harekete rikalannın ve inşaat tezgâhlarınm da a gelmişti. zaltılmasma bais olmu«tu. Mümarese saTehlikenin mevcudiyeti artık anlaşıl hibi işçiler azalmıştı. Bu ihmal ve sukut mıştı. Ne îngiliz milleti, ne de îngiliz Im karşısında Ingiliz sanayiinin full speed paratorluSu icinde hiçbir fikir aynlığı, (tam yolla) ileri eitmesi îneiliz sanayii Bulgar ordusu bütün harb hazırlığını yapmış Bulgar gazeteleri Romanyadaki kabine deği şikliğinden büyük ehemmiyetle bahsediyorlar BULGARİSTAN MEKTUBLARI PENCERESİNDEN Leylâ usiki üstadlarımız terennüm ettikleri yerlerde <Leylâ, Leylâ» dıye üç, beş dakika süren acıklı bir inilti duyurtmazlarsa vazife lerini iyi yapmamış olacaklarına kanaat taşımakta olmalılar ki sık sık bu va veylâyı bize dinletip duruyorlar. Leylâya gösterilen rağbet yüzünden bu adı tanımıyan kalmadı. Artık Fatin tezkeresinde üç, beş şiiri görünen Hâ mid Efendi kızı, birinci ve bur yıl önce ölümüne yandıgımız kıymetli şair ikinci Leylânm adını dile alan yok. Bütün kulaklarda hanendelerin Leylâsı ağlıyor! Leylâ, bize, malum olduğu üzere, Arab masallarından geçme bir isimdir. Rivayete göre, Beniâmir kabilesinden Mehdi adh birinin kızı idi. Ayni ka bile genclerinden asıl adının Akra mı, Meaz mı, Kays mı olduğu henüz belli olmıyan biri, ona gönül verdi, yanıp tutuştu ve sonunda delirerek «Mecnun> diye anılır oldu. Arablar bu rivayetten heyecanlı bir mevzu çıkarmışlardı. «Leylâ ile Mec nun» macerasmı plâtonik aşka Srnek tutarak yıllarca ve yıllarca şiirler yazmışlardı. îran şairlerinden çoğu da ayni yola döküldü, Leylâ ile Mecnun, Fars diyannda asırlarca terennüm olundu. Arabdan ve Acemden odünç kel'jne alarak güzelim türkçeyi alacalı bohçaya çeviren eski Türk şairlerinln îranlı meslektaşlanndan geri kalmalanna ünkân yoktu. Bu sebeble Leylâ fle Mec • nun bizim dilimlze de geçti ve bu mevbilhassa Füzulinin kaleminde nefi» bir belâğat abidesine temessül etti. Halbukl Arab tarihçilerinden çoğu Leylâ ile Mecnunun uydurma birer şalisiyet olduğunu söylerler. Bu gibilerin ddiasına göre Leylâ yoktur, Mecnun yoktur. Fakat onları muhayyileslnde yaratan bir şair ve daha doğrusu bir âık vardır. Beniümeyye'ye mensub olan bu adam, sevgilisinin admı şiirlerîne okmaktan cekinivordu, kendi aşkını da düpedüz havkırmaktan utanıyordu. Sevgilisine Levlâ, kendine de Mecnun adını /erdi ve bu uvdurma isimler altında îiirler yazdı. Bununla beraber itiraf edilmelidir ki, Arab edebiyatmda Levlâva /e Mecnuna atfolunarak söylenen şiirerin çoŞu şaheser sayılacak kadar gü :eldir. Bu güzellikten ilham alarak LejTâvı tasvir ve Mecnunu terennüm cden Türk şairleri de ekseriya muvaffak olıı»T KÛŞ6 Bulgar bahriyelileri Kralm onünde and içiyorlar Sofya (Hususî) Yeni yıla giriş, her yerde olduğu gibi burada da, geçmiş günlerin önemli hâdiseleri üzerinde durmağa bir vesile teşkil etmiştir. Bunların başında Bulgar Harbiye Nazırı General Lukof'un ordu mensublarına hitaben gönderdiği tamim gelir. Nazır, bu tamiminde 937 senesinin Bulgar ordusu için çok müsaid bir sene olarak geçtiğini ve Bulgar askerinin hem ruhan yükselerek gıptayı çekecek bir hale gelmiş, hem de tesbit edilen plân mucibince çalışarak bütün projeleri realiteye inkılâb ettirmeğe muvaffak olduğunu kaydettikten sonra bu halin Bulgar ordusunun yüksek bir disiplinle bütün harb hazırlıklarını mütekâmil bir surette yapmış bulunduğuna delâlet ettiğini ve icra edilen son askerî manevralan da ordu mensublarının bu çalışma ve muvaffak olma işlerinin bir çelengi telâkki ettiğini yazmaktadır. Kampana gazetesi ise gayritabiî gördüğü bu vaziyetin Romanyadaki siyasî partilerin birçok gruplara aynlmış olmasmdan doğduğunu kaydettikten sonra (Romanyada eğer bir sosyal ve politik kuvvet mevcud bulunsaydı memleket idaresinin dümenini elinde bulundurur ve bugün Romanya birçoklarının dediği gibi meçhuliyetlere tevdi olunmazdı. Rumen demokrasisi bu hareketile çok tehlikeli bir hata yapmıştır. Maamafih bunun tashihi henüz mümkündür) demekte ve şunları ilâve etmektedir: «Goga'nm Almanyaya olan sempatisi herkesçe malum bulunduğundan Romanyadaki bu tebeddülün Avrupada sarsıntılar yapması gayet tabiidir. Hatta Goga partisinin alâmeti de Almanyadaki gibi bir kırık haçtır, ve bu elbette basit bir tesadüf eseri değildir.» *** F. G. nin kudretine yen; bir delil teşkil eder. On beş senelik ihmale rağmen Bahriye Nazırı yeni teslihat programı başladıktan altı ay sonr. insaatı tesri etmeğe muvafak olmustur. 18 av sonra. simdi, inşaatı j esride yeni bir rökor yapacağımız bekleniyor. Meselâ Maidstone ismindeki de nizaltı depo gemisinir inşaatı, 1938 senesi sonunda bitecekken, insaatın tesrii sayesinde gelecek mayısta bitmesi temin edilmiştir. Ancak 40 milyon nüfusu bulunan İngiltere müdafaasını tensik ve tezyid için milyar 500 milyon (yani 9 milyar 450 milyon Türk lirası) îngiliz liralık bir yükün altına girdiği gibi, ayni zamanda içimaî servislerini azaltmamış ve birkaç sene evvel muasır tarihte misli görülmiyen bir buhranda sonra kalkınma yoluna giren ticaretine de sekte vermemiştir. Bu gayret ve himmet Büyük Britanya dalarına münhasır kalmış değildir. Bütün büyük dominyonlarda ayni gayrete şahid bulunuyoruz. Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada kendi sahil müdafaalannı ve hava kuvvetlerini artırdıktan başka îngiliz împaratorluğunun umumî ve müsterek müdafaası sahasmda da, îngil tere ile beraber çalışıyorlar ve kendileri eski harb gemilerini modern parçalarla tecdid ediyorlar. Iste IngılterenL başladığı yeni teslıhatm 1937 senesi sonundaki vaziyetini kı saca arzettik. Hıçbi: devleti tehdid etmiyoruz. Bu, inpilizce konusan âlemin kuvvetini emin bir surette topladığına bir beşaret teşkil ediyor. Lord Lloyd tuz ve kan tad bırakan bir nevi kötü açlığa yem atmak için başka kelimeler aradı. Hayc 1 ' Durmaymız! Ileri! Gürültü koparan makinenin etrafmda bir hayvan sürüsü, eşiniyor, tepiniyor, şahlanıyordu. Yeleleri, kötü havalardan kızarmıs uzun kuyruklan, gözlerinin ucundan korkunun beyaz kıvılcımlan sıçrıyan kuzu gibi sakir başlarıle, narin uzun bacakları üstünde ayı yavruları gibi tüylü taylar: ve kundura gürültü'eri, dalgalanan sağrılar, boğucu toz bulutunda vahsi koku. Gürültüleri ve uğultuları geçtikleri zaman kadın: Susuzluktan ölüyorum, dedi, şu yeşil sudan içmek istiyorum. Yamacda dizçökmek ve iki beyaz nılüferin arasma yüzümü daldırmak istiyorum. Tülünü kaldırd ve çıplak yüzünü gösterdi. Erkek bu daima yeni çıplaklığın kalıbıymıs gibi göğsünde bir çukurluk hissederek kadına baktı. Kadın zaman zaman dud?klarmı dişlerinin ara=ına alıyor, boğazınm içinden güçlükle çekebildiği salyasile onlar: ıslatıyordu. Gözleri bebeklerini kaybetmi, ve merkezinden mahrum kalmış gibi görünüyordu. On gün evvel, yani 26 kânunuevvel, Nazıra göre bütün bu muvaffakiyetleikinci Bulgar Çarlığının kuruluş gününe ri kudretli ve yaratıcı bir ordunun doğrastlıyordu. mağa başladığını müjdeliyen mutlu bir Bu münasebetle ikinci Bulgar Çarlı başlangıç saymak lâzımdır. ğımn kuruluçunun 750 nci yıldönümü .r1 1 ı ..ı..r ,: »ıj. L . I ı. ken, Bulgar ordusu için daha verimli bir hüratla kutlulanmıştır. sene olmasını temenni ettiği 938 de orduO gün profesör Nikof tarafmdan nes.nun yeni davaları tahakkuk ettirmesini redilen bir eser de dağıtılmış, radyoda böylece Çarın övünmesine lâyık bir te rakki ve tekâmül hamlesi göstermesini di kuvvetli neşriyat yapılmış, aynca konfeliyerek «bu yılın bütün imkânlarından ranslar verilmiştir. Zora gazetesi yazdığı bir başmakalesert ve büyük terakki adımlarile istifade de; Asenof kardeşler tarafmdan tesis eetmeliyiz» demektedir. Hükumetin tasdik edilmek üzere Kra dilen ikinci Bulgar Çarlığının kuruluşunla gönderdiği yeni bütçede millî müdafaa da; şahlanan Bulgar millî atılışının ve faslınm mühim bir surette çoğaltıldığı baskaları için müthiş bir felâket şeklinde tecelli eden bu hamlelerin âmil olsöylenmektedir. duğunu anlattıktan sonra, bu millî atilı*** Bulgar matbuatını bugünlerde işgal e şın kendisini gerek uyanı? ve ihtilâl hareden bellibaslı meselelerden biri de Ro ketleri, gerek Balkan Harbi esnasında çok manya hâdiseleridir. Nasyonal hiristiyan ateşli bir surette gösterdiğini ve haıicî partisinin iktidar mevkiine geçmesinin tehlikeler karşısında bütün Bulgarları bir büyük bir hayretle ve bir emrivâki şeklin araya topladığını kaydetmektedir. de karşılandığı gizlemnemektedir. Gaz.eteye göre «bu haleti ruhiye bilâhaUtro gazetesi başmakalesinde; Go re değismiş ve Bulgarhğı bir araya toplıga'nm ilk iş olarak Kodreanu'yu yere yacak yerde bilâkis muhtelif hizblere avurmak istiyeceğini, çünkü Kraldan baş yırmıştır. Bunlar ise aralarında zaman lıyarak en geri partizana kadar bütün zaman, fakat yapmak için değil, yıkmak Rumenlerin, Çelikmiğferlilerin başında için birlesmislerdir. Günlük hâdiseler bir olarak Kodreanu'nun parlamentoya 70 tarafa bırakılarak tarih tetkik edilecek omeb'usla girmesini hos görmiyeceklerini, lursa Bulgarların Balkan yarımadasmda Goga'nm Kralın itimadına, diğerinin ise vatanlarmı muhafaza edebilmeleri için Rumen milletinin misistik hislerine istinad millî birlik denilen kuvvete ihtiyaclan olettiklerini, bu itibarla Çelikmiğferlilerin Romanyada yüksek bir kuvvet teşkil et duğu anlaşılır. Bu kuvvet bütün Bulgartiklerini, bu yüzden de iki baş arasında lığı bir araya derleyip toplıyan kuvvettir. müthis bir ölüm dirim mücadf lesi başh Bugün Bulgarlık işte bu kuvvete muhtacdır.» yacağmı yazmaktadır. Ah.. Ne güze' sema. Görüyor musunuz? Gökyüzü solgun ve adeta lekesizdi. Yekpare bir görünüşü ve bununla beraber topraktan yükselen sıcaklıklarla çeşidli bir terkibi vardı. Ne yapacağız? Istırabı ona talihinin en uzun günün ışığma bağlı olduğunu bildiriyordu. Onünde yüzü gibi arkaya devrilmiş saadetinin hayali vardı. Bu yanşa, sonsuz, devam etmek mi, yoksa meçhul bir inzivada durmak mı istediğini bilmiyordu. Vana'yı ve Aldo'yu kapının altında mı bekliyelim? Ve artık venemediğ; bu ıstıraba kendisini kaybeuercesine bırakarak: Paolo, Paolo, dedi, rica ederim şu sarayı görmek içir duralım. Onu görmem lâzım. Bu Isabell. *nın sarayıdır. Bu saatte açık mıd'r acaba? Ne olursa olsun girmek istiyorum. Rica ederim. Bugün onu görmeliyim. Hatınmı kırmayın. O harikulâde azabı, o şehvet öfkesi, mukavemeti, gururu, yorgunluğu, susuzluğu birdenbire dağılıyor ve harabeler üstünde sayık'atıcı bir aşk hayaline karışıyordu. Kadın batmakta olan güneşi bir işaretle durdurmak istiyormus gibi duruyordu. Bu Isabella'nm sarayıdır. Onu görmeliyim. Belki vakit çok geçtir. Geç değil. Saat altıyı geçti. Bugün yaat dokuza kadar hava aydınl'ktır. Bekçi bize kapıyı açmaz. Açsın. İstiyorum. Bir defa deniyelim. Ben eminim. İstiyorum. Makine kaoının önünde durdu. Gümrük memurlan yaklastılar. Kadın sağır edici gürültüde bir ilhamla aydmlanmış, iki kanad arasınd? parlıyan yüzünü onlara yaklaştırdı. Sık sık nefes alıyordu. Saray nerede? Memurlardan biri durdu ve yolu gösterdi. Sessiz ve adeta çöl gibi ıssız şehir bataklıklara ve kedert gömülüyordu. Hatıraları, kırlangıclarır keskin çığbklarla yırttıkL rı ve gümüşlü gökyüzüne küçük pençelerinde parça parça götürdükleri sükutu dolduruyordu. Ya Vana ile Aldo? Buraya gelince elbette bizim geçip geçmediğimhi sorarlar. 1 v «i: ...1, dediği şair Nevres, adı Leylâ olmıyan ıir güzele gönül verip de timarhaneve tıldığı vakit yazdığı bir şiirde, akıllı ken kaleme aldığı şiirlerden çok riyade muvaffakiyet göstermiş ve o eserile Vlısırlı Yusuf Kâmil Paşamn dikkatini •elbederek divanmm basılmasına im :ân elde etmisti. Nevresin deli iken ve timarhanede »ulunurken yazdığı şiir şudur: Bilmezdim özüm gamzene meftun imişim ben Afetzede, dilhaste, ciğer hun imişim ben 'eviazedesîn sen dediler, zülfüne söyle: Çeksin beni zincire ki mecnun imisim ben Bilmezdim iki çeşmim iki cuyi rcuanmtf Çağlar, akar ağlar iki Ceyhun imisim ben Nerm etmedi ol seng dtli nâlei gervıim Nevres! meğer efsane vü efsun imisim ben Bunlar iyi. Leylâ güzel bir kardı, gü> zel şiirler ırlıyordu. Mecnun, plâtonik bir âşıktı ve aşk uğrunda can verip gitmişti. Türk, Arab ve Fars edebiyatmda eylânm hüsnü, Mecnunun aşkı kıya mete kadar yaşıyacaktır. Bu hükümler de doğru Fakat Leylânm vaveylâ oluşu çekilmiyor!.. M. TURHAN TAN Sorarla" mı? işte meydan. Meydan bir cinayet, ihanet, sefahet, incelik ve güzellik tarihinde nefes alıyormuş gibi büvük gölgelerle dolu, kiliseleri, kuleleri, evleri arasında yapayalnız uzanıyordu. Kırlangıclar oraya sayıklamağa benzer uğultu'. saçıyordu. Saray kapalıydı. Bu hummalı kadına en büyük talihi orada gömülmüş gibi geldi. Soluyarak yere atladı, ve yumruklarile kapıya vurmağa ba'jladı. Bu ne hiddet Isabella, parmaklarınız acıyacak. Bekçiyi korkutacaksınız ve bu saatte toz toprak icinde bir çılgını 'eri sckmak istemiyecek. Paolo gülüyordu. Çekingen bir ses: Kapınm zili var, dedi. Ancak o zaman, tozdan konuşan bir alçı büste dönmüş olan makinisti gördü!er. Aceleci kadın hayret ettı ve sonra kahkaha ile güldü. Zili aradı ve bütün kuvvetile cekti. Çınlama bilinmiyen yerlere yayıldı. Bir ayak sesi, bir homurdanma, bir anahfar gıcırtısı işitildi; kapı açıldı; eşikte bekçi göründü. (Arfcast var) Gabriele d'Annunzıo 4 Tercume eden: Cemil Fikret Dayanılmaz bir endişe kadını tehyiç ediyordu; sank' o yalnız o anda kendisile ve herşeyle mutabık olan birşey yapmağa veya anlatmağa mecburdu, ve sanki söylemekten ve yapmaktan âciz olduğu o şey her düşüncesine, her sözüne, her hareketine ve hatta nabzınm vuruşlanna ve nefes ahşlarına aykırı geliyordu. Fırtına karşısında, hayatını teksif etmek ve anî bir su baskınma karsı koymak istiyormus gibi icinde gülmek mi, aSlamak mı ihtiyacı olduğunu bilmeden iki büklüm duruyordu. Ve işte ona yorgunluk uyutucu bir ilâcın karanlık yükü gibi bastırıyor, basını arkadaşıni" omzuna eğmenin ıstıraM' hevesini ve sonsuz bir uyuşukluk icinde kendi kendini unutmak arzusunu veriyordu. Ve işte arzusunun bütün kuvvetleri, şehvetin bütün hay?lleri icinde şahlanıyor ve hezeyanl bir baş dönmesi icinde savrulup duruyordu. Bir hatıra ile sıçrıyarak uyanmış gibi: En uzun gün bu, dedi, yazın en uzun günü.. Bilmiyor muydunuz? Kısa bir müddet bekledi ki arkadaşınm sol eli direksiyonu bıraksın ve ona dokunsun. Bu temastan yeni birşey doğmasını kuvvetle ümid ediyordu. Yolunu saşıran bütün ruhu sayısız ürpermelerle sanki ayni ağın içine tutulmu;, ve dehşet icinde kanadları kırılmış çevik kırlangıclar gibi çırpmıyordu. Erkek takallüs etmiş ve dikkatini kendini tutmağa, makinesine hâkim olmağa vermis, susuyordu Kadın fenerin bakırında biçimini kaybeden arkadaşma bakmak istedi; ve onıı incitmek icin daha sert kelimeler buldu; fakat bu kelimelerin hiçbirini seçemedi ve kendini tuttu. Bu onun kinini çoğaltmıştı. Bu ıstıraba karsı gelmek, ve icinde vaşanmış bütün ömrünü harab edeii ve dilinin üstünde bir