'4 Ikincikânun 1938 CUMHURTYET Sekiz Amerikah zabitin marifeti Eski Alman Imparatoru Wilhelm kaçırılacakmış Umumı Harbin mes'ulü addedilen Kayzer, Holandadan kaçırıldıktan sonra Vilsona yılbaşı hediyesi oîarak teslim edilecekti... £ski Alman Imparotoru îkinci Wil helm'in, Almanyaya avdetine ve son senelerini, Prusya'da bir şatoda geçirmesine Hitler tarafmdan müsaade edildiğini işi tiyoruz. 1938 senesine girerken ortaya çıkan bu rivayet, bundan 19 sene evvel, gene ayni tarihde ve bir Noel gecesi geçen bh vak'anın 19 sene sonra şayi olmasma sebebiyet vermiştir. Bu vak'a, sabık Kayzerin kaçırılması teşebbüsüdür ve kahramanları da sekiz Amerikah zabittir. Harbi Umumî müttefik ordulann mağlubiyetile neticelenmis, îkinci Wilhelm Hollanda'ya iltica etmişti. Lloyd George, hergün, sabık împarator aleyhinde ateş püskürüyor, onun idamını istiyordu. Bizzat Amerika Cumhurreisi Wilson, Alman milletile Alman hükumeti arasmda bir tefrik yapıyor, harb mes'ullerinin ve bil h&ssa Kayzerin tecziyesi hususunda ısrar ediyordu. Sabık Alman Imparatoru, bütün karikatürlere mevzu teşkil etmişti. îşte bugünlerde, 31 kânunuevvel 1918 akşamı, Amerikanın harbe girdiği tarih tenberi cephede çalışan sekiz Amerikah zabit, küçük bir Lüksenburg şehri olan Tuntange'de toplanmış, Noel gecesi başladıklan işünuş âlemine devam ediyor lardı. Şampanya ve viski sel gibi akıyordu. Bir arahk, bu sekiz zabitten biri ortaya bir fikir attı. Sekizinin de çok eğlenceli ve orijinal buldukları bu fikir, Alman Imparatorunun, sığındığı Hollandadan ka çınlarak Amerika Cumhurreisine yılbajı hediyesi olarak verilmesi idi. Teklif derhal kabul edildi ve daha gece yarısı olmadan, sekiz zabit, büyük bir otomobile dolarak Belçika hududuna doğru yola çjktılar. Otqmobil, otuz kilometro yol aldıktan sonra frenleri bozulduğu için yanyolda kalmışh. Zabitler, bir handa geceyi geçırdiler ve ertesi sabah, hâlâ dağılmıyan şampanya humarınm hızile yollanna devam ettiler. Amerikah zabitler Liege şehrine geldikleri zaman, Hollandaya geçebilmek için, haftalarca pasaport muamelesi beklemek lâzım geldiğini öğrendiler. Fakat Brükselde, talih kendilerine yardım etti. Sekiz zabitin en büyük rütbelisi olan ve Kayzeri kaçırmak teklifini ileri süren miralay Lea, vaktile Amerikada meb'usluk etmişti. Amerikanın Belçika sefiri, onu gorünce derhal tanıdığı ve bütün müşkülât bu suretle bertaraf oldu. Sekiz zabite kollektif bir pasaport verildi, pasaporta bir gazete için hususî surette anket yapmağa gittikleri yazıldı ve sekiz arkadaş yollanna devam ettiler. Kânunusaninin beşinci günü sabahı, ellerindeki pasaport sayesinde hudud nöbetçileri tarafmdan selâmlanmak suretile Hollanda toprağına giren Amerikah zabitler, ayni günün akşamı saat sekizde, îkinci Guillaume'un iltica ettiği Amerongen şatosunun parmakhkları önüne gel miş bulunuyorlarch Kapının çıngırağını çaldılar. Derin bir sessizlik içinde gömülmüş olan şatoda ışıklar yandı. Hollandalı bir asker göründü. Karşısında Amerikah zabitleri görünce büyük bir hayrete düşen nefer: Çabuk, bizi nöbetçi zabitinin yanına götür! Emri karşısında itiraz etmeği aklına bile getirmeden demir kapıyı açtı ve Amerikah zabitler şatonun bahcesine girdiler. Şatonun kütübhanesindeki koltuklara' kurulup yaprak sicraraUnnı tüttürmeğe başlıyan Amerikalılar, iki dakika sonra, icerve, heyecan içinde bulunduğu halinden belli olan gen" bir adamın girdiğini gördüler. Bu, şato sahibimn oslu, Kont Bentink idi. Sekiz zabite hitaben: Ne arzu ediyorsunuz? Diye s o r ' j . Miralav Lea bu suale: Ziyaretin sebebini bizzat împa ratora sövliyebilirim, cevabmı verdi. Kont Bentik odadan çıktı. Dışarıdan telâşlı ayak sesleri, telefon muhavereleri işitiliyordu. Beş dakika sonra, bir hizmetkâr, zabitlere, sigara ve buzlu su getirdi. Biraz sonra şampanya şişeleri de geldi Sişeler açıldı, Amerikalılar gene içmeğe başladılar. Şatonun içi şimdi gürültülerle dolmuştu. Kont Bentink, tekrar odaya geldiğ zaman: Ziyaretinizin sebebini sarahatle söylemedikçe, Sa Majeste sizi kabul edemiyecektir. Haberini getirdi. Miralay Lea, bunu bizzat Imparatordan başk kimseye söyliyemiyeceğini tekrar edince Kont tekrar odadan çıktı ve bu defa Amerongen belediye reisile birlikte geldi tktısadî hareketler Suyun götürdüğü servet Sık sık tesadüf ettiğimz bir acıklı va:iyet gene tekerrür ediyor. Tabiatin b r mislini daha hiçbir memlekete bahşetmediği Boğaziçi suları, zaman zaman Karadenizin bağrından alıp getirdiği servet yığmını, gene Istanbulun kuca jma attı. Ardı arası gelmiyen bir bahk akını, günlerdenberi Boğaz ve limanın kıyılarmı sıyırarak akıp gidiyor. Bu. akıp gidiyor ifadesi tam yerindedir. Boğazm suları, iktısaden muhakkak ki şu bahk sürülerinden daha faydalıdır. Değil onları kendi vesaitimizle ihrac etmek, ayağımıza kadar gelip de limanda haftalarca, hatta bazan aylarca bekliyen komşu memleketler balıkcı gemi e kayıklarına dahi doğru dürüst bir satış yapamıyoruz. Bunları tutup kongervesini yapmak bertaraf, tuzlamasım bile beceremiyoruz. Daha basiti var; tutulan balıkîan memleketin içerilerine sevketmek de,il ya, şehrin kenar mahallelerinde dahi sattıracak imkânlara malik değiliz. Hasılı ne teskilât, ne tesisat ve ne de vasıtaya sahibiz. Hiç amma hiçbir şe yimiz'yok diyebiliriz. Îşte bunun için suyun getirdiği bu servet, gene böyle suva gidivor. BilindiŞine göre. ikinci beş yıllık programda denizaltı servetlerinin işle tilmesi, balık konserve sanavii irin mühim maddeler bulunacaktır. İstanbul limanının yapacağı isler arasmda bir balık konserve fabrikası kurulması da vardır. Vardır amma, acaba daha evvel iotidaî de olsa birşey yapmak kabil de5il midir? F. C Türkiyenin haricî siyaseti KÛŞ6 Le Temps gazetesinin mühim bir makalesi Pariste intişar eden «Le Temps» gazetesi, 31 kânunuevvel tarihli sayısında, diş siyasetimize dair olarak Louis Reville imzasile bir mıkle neşretmiştir. Hükumetimizin haricî siyasetinden, siayi^kâr bir lisanla bahseden bu yazıda, muharrir, bu siyaseti, herşeyden evvel «Balkancı siyaset» tabirile ifade edebileceğini söyliyerek, Ankarada imzalanan Balkan Antantını, münakaşa kabul etmez bir sükunet unsuru olarak tavsif ettikten ve Istiklâl mücadelesinin ufak bir hulâsasını yaptıktaa sonra ezcümle diyor ki: «Rus Alman münferid sulhu ile resmen tasdik edilen Rus inhizamı, Rusyayı Istanbulun sevkulcey* vaziyetinden uzaklaştırdıktan sonra, İngilterenin, kendi himayesi altında, geniş bir Bizans Imparatorluğu kurulması hususunda gizli bir arzu beslemiş olduğu anlaşılıyor. General Mustafa Kemalin teşebbüsile yapılan Türk millici harekeri, bu güzel Bizans macerasının tahakkuku ümidini, az bir zaman içinde mahvetti. Lozan muahedesi, bu güzel hulyanın inhidamını resmen asdik etti ve Sevres muahedesinin, iki müstakil cumhuriyet teşkil edebilecek kabiliyette olduklarını zannetmek hiffetini gösterdiği Kürdlerle Ermenileri, Türk hakimiyeti altında ipka etti. Atatürk, bütün gayretini, Lozan mu ahedesinin kendisine iade ettiği araziye hasrederek milletini teceddüde götürmeğe büyük bir cehidle teşebbüs ederken, Yu nanhlar da, muzaffer ordularının savletile Anadoludan çıkarıldıkları Şef tarafmdan uzatılan eli tutmakta gecikmediler. Tür kiyenin gösterdiği en büyük dirayet, Ru meli ile Anadoluya münhasır kalan 762 bin kilometn murabbaı arazinin, bugün on yedi milyonu tecavüz eden ve o zaman on üç milyo.ı olan Türk nüfusuna kâfi gelecegini anlamış olmaktır.» Muharrir bundan sonra, Balkan pak t;nın hangi şerait dahiline imzalandığmı anlatarak paktın mahiyeti hakkmda kısaca malumat verdikten sonra, Balkan posta ittihadmın, Balkan devlet bankaları kongresinin ve dört Balkan memleketinin yaptığı diğer muhtelif tezahürlerin dört taraflı şark paktının sağlamlığmı isbat ettiğini söylemekte ve sözü Türk ordusuna getirerek şu suretle devam etmektedir: «Askerî noktai nazardan bakıhnca, ağustos 1937 manevraları, Türk ordusunun, hesaba katılması icabeden mühim bir kuvvet olduğunu isbat etmiştir. Bu ma nevralarda, Atina paktını imzahyan üç Balkan memleketi erkânıharbiye reisleri ve sureti mahsusada davet edilen ecnebi ataşemiliterler de hazır bulunmuşlardır. 1938 bidayetinde, Ankarada bir erkânıharbler konferansı in'ikad edeceği söyleniyor. Hiç şüphe yok ki bu suretle bir araya toplanan dört Balkan ordusu çok mühim bir unsur teşkil etmektedir. Sâdabad paklına gelince, Efganistan, Irak ve Iran, Türk diplomasisinin teşeb büsü üzerinedir ki, Atatürkün memleketi ile birleşerek, müşterek hududlannın ta arruzdan masuniyetini mütekabilen tahtı tekeffüle almışlardır. Bu paktın mahiyeti, dört Arab devleti tarafmdan takib edilecek müşterek siyasetin muharrikliğinden ibaret olmakla beraber, Irakta. Kemalist nüfuzun, Ingiliz nüfuzu üzerinde zaferi demektir. Diğer taraftan, Sovyet Rusya komşuluğundan az çok endişe duyması muhtemel olan Iran, Türk müzaheretine güvenmektedir. Zira, keza Sovyetlerle PENCERESiNDEN Nasıl konuşuyorlardı? Nasıl konuşuyorlar ? «Türkiye komşularile olan münasebatını tahtı temine almış olduğundan şarkta çok iyi bir vaziyete sahib bulunuyor» Eski Alman tmparatoru YVilhelm Bu iki kişi ile miralay arasmda başlıyan münakaşa uzayıp gidiyordu. Pasaportta isminin yani.da meb'us unvanı yazıh olan ve arkadaşlarile birlikte gazetecilik yapma$a çıktığmı söyliyen bu zabit, belediye eisinin her sualine, yalnız: Imparatoru jahsan görmek istiyo•um. dan başka cevab vermiyor, belediye resile Kont Bentink de, onun her ısrarına, ayni nezaketle: Wilson'u, yahud General Pershing'i temsilen buraya geldiğinize dair namusunuz üzerine ternjnat vermezseniz, imparator sizi kabal edemiyecektir. Demekle iktifa ediyorlardı. Öteki zabitlerden kimi haykırıyor, kimi tepiniyor, kimi etrafa yumruk savuruordu. Ortahkta asabî bir hava dolaşmaa başlamıştı. Böylece bir saat geçmiş, biraz evvelki hizmetkâr, tekrar şampanya iişeleri getirmişti. Koridorlarda mahmuz rt çizme sesleri dolaşıyordu. O esnada sekiz zabitten birisi pencereden dışan bakınca, şatonun duvarlarının projektörlerle aydınlanmış ve duvar diblerine mitralyözler dizilmiş olduğunu ;ördü. Içeride münakaşa devam ederken, aziyet hükumete bildirilmiş, şatonun ctrafı, üç yüz asker tarafmdan kuşatılmıştı. Zabitlerin otomobilini polisler çevir mişti. Şatonun etrafı, bu meraklı vak'ayı eyre koşan büyük bir kalabahkla dolu ski devirlerin birinde on bir kadının bir yere gelerek kocalarıni sırasile şu biçimde tarif ve tavsif ettikleri kitablarda yazılıdır: 1 Benim eşim dağ başına bırakılmış lâgar deve etine benzer. Bulunduğu yere zahmet edilip de çıkılmağa değmez. 2 Ben eşimi anlatamam. Çünkü kekomşu olan Ankara hükumeti, onlarla çok dostane münasebat idame etmektedir.» ime ile onu tarife imkân yoktur. O, herBundan sonra, hükumetimizin, büyük ey gibi görünmek istiyen koca bir «hiç» Avrupa devletlerile olan münasebatma 3 Eşimin ahmak olduğuna şüphe geçen muharrir, Atatürkün Mecliste söylediği nutkundan bahsederek, bu nutkun, yok. Birlikte yaşadığımız halde ben, eri Milletler Cemiyetine bağhhğımızı ifade aybolmuş kadın durumundayım. 4 Benimki, denize yakın kumsallaeden cümlelerini tebarüz ettirmekte ve a benzetilebilir. Ne sıcaktır, ne soğuk. nutkun, Türk Fransız dostluğile San cak meselesinden bahseden kısımlarını Bu sebeble kendisinden ne korkulur, ne usanıhr. zikrederek şöyle söylemektedir: 5 Kocam evde pars, dışarıda aslan «Sancak, Türk Fransız dostluğunun ;ibidir. Içeriye geldikçe uyur, dışarıya mehek taşı vaziyetindedır. Fakat, Fransanın, Fransız Suriye muahedesinin tan ıktıkça böğürür! zimini ikmalden evvel meseleyi Milletler r 6 Eşim yemekte yüğrük, içmekte Cemiyeti vasıtasile halletmesınde kendisi üğrük, uyumakta yüğrüktür. Onu sofra irin menfaat mutasavver olabileceği söy e desti başında hayretle seyre dalarım. lenirse, Cenevre kendi hükmünü vermiş ol Yatakta ise kaybederim. Mübarek adam duğuna göre bizim bunu harfiyyen tatbik enimle değil, uyku ile izdivaç etmiş gietmeğe âmade bulunduğumuz aşıkârdır. Yegâne müşkülât, Türkiyenin İskenderun ve Antakyaya müdahalesini her halde iyi bir şekilde karşılamıyan Suriye ile bizim aramızdaki vaziyettir. Ikı müşkül vaziyet arasında kaldığımıza göre, hakemlik gibi nazık bir rol oynamak zaruretinde bulu • üuyoruz.» Bundan sonra, Türk matbuatının Sancak meselesi karşısındaki durumunu, ana yasa münasebetile yapılan neşriyaü, bunu müteakıb hükumetimizin Cenevreye verdiği notayı hatırlatan muharrir, Suriyedeki Fransız kuvvetleri kumandanının nyaseti altındaki heyetin Ankarayı ziyaretinde gördüğü hüsnü kabulü, Suriye Başvekili Cemil Mardamın Ankara seyahatini zikrettikten sonra, Almanya ve Ingiltere ile olan münasebatımızj kısaca mevzuu bahsederek makalesini şöyle bitiriyor: «Hulâsa, Türkiye, komşularile olan münasebatını Atina ve Sâdabad paktlarile tahtı temine almış olduğundan, şarkta, çok iyi bir vaziyete sahib bulunmaktadır. Bundan maada, tâbir caizse, iki kozunu birden oynamak meharetini göstermiştir. Zira. Sovyetlerle hüsnü münasebatını idame etmekle beraber, ayni zamanda, Ege denizindeki komşuluğundan bir arahk, bir parça kuşkulanır gibi olduğu faşist Italyaya da, hissedilecek derecede yaklaşmıştır. Almanya ile olan münasebatı, daha ziyade ticari sahada olup, son senelerde, Türkiyenin en iyi müşterisi Almanya olmuştur. Fakat, Almanya, dört milyon Türk lirasına yakm mal mubayaa ettiği için, Türkiyeye karşı borcludur ve bu para, klering esaslan mucibince bugün «donmuş» vaziyettedir. Buna mukabil, Büyük Britanya, Türkiye Cumhuriye tinin menfaatine olarak uzun vadeli bir muameleye girişmiş ve siyasî bakımdan, beynelmilel bütün kredisini, borclusu lehine hasretmege mecbur kalmıstır. Fransaya gelince, Fransız kültürü, Türkiyede el'an revacda olduğu cihetle oradaki nüfuzumuz derinliğini muhafaza etmekle beraber, yeni rejim, vaktile Fransız sermayesine verilen imtiyazları tedricen satın aldığı için, bu hususta hayli geri adımlar atmış bulunuyoruz. Maamafih, Türk Fransız münasebatını muvakkaten karartan bulutlar dağılır dağılmaz, bu asırlık dostluğun ihyasına hiçbir mâni kalmıyacaktır. Cumhur Reisi Atatürk, Kilikya meselesini halletmek için M. Franklin Bouillon Ankaraya izam edildiği zaman, kendisile doğrudan doğruya müzakereye giren ilk memleketin Fransa olduğunu her halde unutmamıştır.» 7 Zevcim derd kumkuması, illet erşfisidir. Eczacı olsaydım beni iflâs ettiirdi. 8 Benimki tavşan gibi yumuşak' huyludur, gül gibi de güzel kokuludur. Herkesi, meziyetlerile, yener. Fakat bana seve seve ve sevine sevine yenilir. 9 Eşimin boyu uzun, huyu güzel, :1i açık, yüzü güleçtir. Onun yanında ge* :elerimi kısa, günlerimi uzun bulurum. 10 Benimki benden ziyade başkalarınındır. Misafirlerinin çokluğundan beni pek seyrek olarak hatırlar. Ben de, mdan ziyade konuklarımıza hizmet efc* mekle vakit geçiririm ve evimde bir misa<« fir gibi yaşarım! 11 Zevcimin iyiliğini benim yağım* da ve etknde görebilirsiniz. Beni böyle şişiren onun iyiliğidir! Uç gene bayanm bu mevzua şu suretle :emas ettiklerini de kulağımla işittim: 1 Var mı, yok mu, farkında değilim. Ben uyurken o eve gelir. O uyurken ben evden çıkarım. Birbirimizin sesini telefonda duyarız, fikirlerimizi yatak ucuna bıraktığımız puslalarla mübadele ederiz. Bu vaziyette gülüştüğümüz yok. Fakat döğüştüğümüz de vâki değil!..* 2 Zevcim bana hayrandır. Lâkin bu hayranhğını her ay sonunda çahştığıra müesseseden ücretimi aldığım vakit belli eder. O gün ben kazancımı kendisinin eline veririm. O da kalbinin ateşini yüre* ğime döker. 3 Benim vaziyetim bunun tersine. Aşkı ancak zevcimin aylık aldığı gün hissederim. O bana cüzdanım açar, ben ona kalbimi açarım. Bu suretle müvazeneli bir ömür geçiririz: Ben yıpranmam, o da M* sanmaz. Demek ki izdivaç, ötedenberi herhan* gi bir şekilde «imtizaç» tan ibaret kniş« O hikâye ve bu muhavereden anlaşılan! hakikat de bundan ibaret!.. Borsalarda muamele hararetli Yılbaşı tatilinden sonra açılan borsaarda hararetli muameleler olmuştur. Kambiyo borsasında, dün muhtelif para ve esham fiatlarında düşüklük görülmüştür. Paris borsasının fiatlarına istinaden kaydedilen bu düşüklüklerin başında dolar gehnektedir. Dün bir dolar 5,00,40 franga kadar düşmüştür. Halbuki bir gün evvel 4,99,75 idi. Fransız frangında da dün birkaç santim düşüklük görülmüştür. Türk Borcu tahvilleri Paris borsasında 6 frank düş müştür. Fakat istanbul borsasında yılba şından evvelki fiatma nazaran biraz alarak akşam 18,45 te kapanmıştır. Ticaret borsasında, bilhassa buğday üzerinde hararetli muameleler olmuştur. Ziraat Bankasmın îzmir ve istanbul piyasalanna çıkardığı eski seneler mahsuü buğdaylara karşı fazlaca rağbet vardır. Bunların kalitesi umumiyetle iyi olduğundan fazlaca fiat verilmektedir. di. Bu vaziyet karşısında, Amerikah zabitler nihayet ayılabildiler ve büyük bir mahcubiyetle otomobillerine binip avdet Beraet ettiler ettiler. Bundan üç sene evvel çocuk boğmak Hollandc hududundan geçerken hiçbir müşkülâta uğramıyan ve sağ salim Tun ve gömmek meselesindeen suçlu ola ange'.. gelen zabitler, birkaç gün sonra, rak mahkemeye verilen Hayrünnasla Hollanda hükumetinin Amerika makama Peykemalin Ağırceza mahkemesinde detı nezdinde yaptığ. protesto üzerine tev vam eden ve geçen perşembe günü hitama eren son muhakemesinde bu işin kif edilmişlerdi. Divanıharbe verilmele asıl ve esası olmadığı anlaşılarak berarini icab ettiren müteaddid suçlarla zan etlerine karar verilmiştir. altında idiler. Sarhoşluk saikasile yaptıkKüçük Fantoma arı bu divanece hareket, Felemengin biPlâjlara dadanan ve Küçük Fantoma tarafhğını ihlâl, salâhiyeti suiistimal, mülâkabile tanınan Bürhan hakkındaki saade almaksızın ecnebi bir memlekete tahkikata devam edilmektedir. seyahat, gayrikanunî şekilde askerî oto Bürhanm plâjlardan başka hastane mobil kullanmak gibi ş«ylerdi. tçlerinden lere de dadanarak birçok hırsızlıklar biri, şatoda.. ayrılırken üzerinde Kayze yaptığı anlaşılıyor. Hırsız bugünlerde rin arma ı bulunan bir sigara tablasını ce^p teslim edilecektir. bine indirdiği için, sabık Imparatonın hutki esrar kaçakçısı susî malını sirk t cürmü de bu suçlara daSehak ve Hüsnü isminde iki şahıs. hil bulunuyordu. esrar içmek ve satmaktan suçlu olarak İDÜYEDE M. TURHAN TAN s Acıklı bir ölüm Muharrir arkadaşlarımızdan Esad Mahmud Karakurdun küçük kardeşl ! Hakkı Karakurd tedavi edilmekte ol# duğu Cerrahpaşa hastanesinde geçirdiğf kısa bir «krizi> müteakıb dün sabaH vefat etmiştir. ' İzmir Muallim mektebi talebesindeıi olan ve henüz yirmi iki yaşında bulu* nan bu zavallı çocuk üç senedenberi te* davi altında bulunuyordu. Nihayet yapılan bir ameliyat neticesinde vaziyetl sıhhiyesi büsbütün vahamet peyda eds^ rek sarfedilen bütün gayretlere rağmerJ kurtarılamamıs, hayata ebediyen göz ^ lerini \mmmustur. ' Bu elim zıyadan dolayı arkadaşımıa sad Mahmuda, annesine ve diğer kar* deşlerine taziyet beyan eder ve Allarn tan hensine sabrı cemil ihsan buyur $ masını dileriz. Nihayet, ' ı kepazeliğin örtbas edilmesi mürecca'ı görüldü ve sekiz Amerikah zabit, bu hâdiseyi, asgarî on beş sene ifşa etmemek şartile, sadece bir ihtarla yakayı kurtardılar. Rivayete göre, General Pershing, öf kesi geçtikten sonra mahrem bazı dostlarına: Bu çocuklarla o akşam, berabe Hollandaya gitmek için bir senelik maaşımı feda ederdim itirafmda bulunmuş. îşte 19 sene evvel bir yılbası gecesi verilen bu kararn, tarihî bir hâdise ve mühim bir gün olması ihtimali böylece akim kalmıstır. kaçakçılık davalarına bakan besinci asliye mphVemesine verilmislerdir. Yaralı kadın Öİdü Aksarayda bir evde kahve pisirmekteyken benzin ocağımn patlaması ne ticesinde asır surette yaralandığmı yazdığımız Nadire, dün Haseki hasta nesinde aldığı yaralann tesirile ölmüştür. Bir dükkânı kasden yakanlar Bundan bes altı ay evvel, Tophanede bir bahkrı dükkânını ka?den yakmak tan suçlu Niko, Andon, Nazik ve Os manın dün Ağırcezada durusmalarına devam edilmis, bekci ve diğer bazı kimseler şahid olarak dinlenmişlerdir Mahkeme gelmiven şahidlere tebligat irin baska güne kalrrnstır. Ribbentrop'un Bükreşe gideceği söyleniyor Parisden gelen haberler Fransa ve Çekoslovakyanın Romanyaya yaptıkları silâh ve mühimmat sevkiyatının dur duklarını bildirmektedir. Bu haberler Londrada hayretle karşılanmıştır.» Arablar bir şimendifer hattını bozdular B s>Ua Londra 3 (Hususî) Kudüs civarınBabasmın katilini Torjhane rıhtımında Arablar şimendifer hattının ravla rını çıkarmişlardır. Tren memurlan da öldüren Halimle Saferin muhakemetehlikeyi görerek katarı durdurmuşlar lerine dün AŞırcezada devam edilecekti. Fakat vazılan tezkereye Rizeden hedır. nüz cevab gelmediŞi için muhakeme 10 iki^^'^'nuna bırakılmı^tır. Teşekkür Alt çene azı dişlerimin her ikisinde birbirini müteakıb hasıl olan kapuşon iltihabından mütevellid rahatsızlıklan tedavideki hazakat ve bu dislerden bi rini cıkarmakta gösterdiği sürat ve meharetle, beni tehlikeli vazivetten kur tardığından dolayı, Beyoğlunda tstik lâl caddesinde Bav Receb Apt. mukim diş hekimi Bav Üzevir Garih'e gazeteniz vasıtasile teşekkür ederim. M. A. Ateş Osmanlı Bankası Krediler servisi şefi smın kat m öldü»*en Halimin muhakemesi ;lî \Baftarafi 1 inn dar olacak olan reylerin asgarî yüzde 40 ını temin edecektir.> Le Journal yazıyor: «Roma protokolunu imza etmiş olan memleketler mümessillerinin yakmda Budapeşte'de yapacakları toplantıda bilhassa Romanyadaki Macar ekalliyetler meselesi mevzuu bahsolacaktır. Görüşmeler. yakında Roma ile Bük res arasmda İtalya ile Yusoslavyavı yekdiğerine baölıvan iki taraflı itilâfa müşabih bir itilâf akdi icin hazırlıklar vapilmasma hâdim olacak ve akdedîlecek itilâf, İtalya için büyük bir iktısadî ehemmiyeti haiz bulunacaktır. Rumen Ravve^»Uin\n Musolini'ye gönderdiği mfktub Piyangonun talihlileri Yılbası pivansosunun büyük ikraml • vesi olan 500 000 lirayı kazananlardan hiri de İ7mirde makipe kavnakçısı Mevluddur. Pehrimizr'pki limon tüccarla • rından Foti de 100 bin liralık ikrami <• veyi kazanmıstır. Saidive hanmdaki gömlekçi dükkâ nını iki bin lira sigorta parasına tamah ederek kasden vakmaktan suçlu Pana vot, odacı Raşid ve Ligorun gecende birinci sulh ceza mahkemesinde duruşmaîarı yapılmıştı. Suçlular, dün birinci sorgu hâkimi huzuruna çıkanlmışlardır. Yakmda asliye ceza mahkemesinde duruşmaları na başlanacaktır. Asliye cera ma'îkemesine gönderilecekler Roma 3 (A.A.) Yeni Romanya Başvekili Goga'nm Mus<;olini'ye gönderdiği bir mektubda fa^ist İtalva için havran lığını beyan etmekte, iki memleket arasmda samimî bir dostluk kurmak arzu srnu göstermektedir. Bu mektubu mevzuu bahseden Tri buna gazetesi diyor ki: tnçiliz pazf.*elerînin tefsirleri «Romanyada yepyeni bir vaziyet h Londra 3 (A.A.) Romanyadaki ka sıl olmuştur. Bundan iki memleket abine değişikliğini ele alan Daily teleg rasında karşılıkh ve samimî bir teşrik raph diyor ki: mesai azmi doŞmustur. Kısa bir zaman«Goga'nm Polonyada Yugoslavya :1e da feyizli neticeler alınacaktır.> birlikte komünistliğe karsı daha sıkı bir Çekoslovakya'ya iltica eden teşriki mesaide bulunmak teşebbüsü aRomanyalt Yahudiler lâka ile takib olunmağa de§er. Goga. Londra 3 (Hususî) Romanyadak Polonya Hariciye Nazırı Beck'in bir bitaraflar bloku vücude getirmek siyase Musevilerden mürekkeb binlerce kadı ve çocuk bugün Çekoslovakyaya iltica tine temayül etti§i anlaşılıvor. Diğer taraftan Kral Carol îtaya ile iyi etmislerdir. Yakında diğer kafilelerin münasebetler tesisini ötedenberi arzu et de Çekoslovakyaya hicret edeceği ha ber veriliyor. mektedir. Teşekkür Uzun senelerdenberi carumdan bez diren ve aSrılar içinde kıvrandıran hastalı&ım teshisle arjandisit amelivatını vüksek bir meharet ve hazakatle ve cok hafiflikle vanarak beni bütün ıstı* rab ve sıkıntılardan kurtaran Den'z hasta^esi kudretli savm ooeratörü binba<:ı Salâh Sun'a sükran ve minnettarlıklarımı ve kendilerini daima hür metle yadetmeği vicdanî borç tanıya ca^ımm ilânına saym gazetenizin ta * vassutunu rica ederim. Deniz Harb lisesi muallimlerinden( Yüzbaşı Keylânsoy