CUMHURÎYET 13 Birincikânun 1937 Lik maçlarımn altıncı hafta karşılaş malanna dün Taksim, Şeref ve Kadıköy stadyomlarında devam edilmiştir. Bu üç stadyomda alınan neticeleri sırasile yazıyoruz. Dün yapılan lik maçları NEZLE ile geçer Güneş: 7 Topkapı: 1 Taksim stadyomunda ilk maç Güneşle Topkapı arasında ve Ahmed Ademin idaresinde cereyan etti. Güneş: Safa Yusuf, Faruk İbra him, Reşad, Daniş Canbaz, Murad, Melih, Ömer, Salâhaddın. Topkapı: Tahsin Hakkı, Salim Şeref, Mehmed, Tahsin Yunus, Kâ mif, Osman, Haydar, Hamdi şeklinde çıktılar. Bu maçın birinci devresi umumiyet itibarile Güneşin hâkim ve güzel oyunile geçti. Zaman zaman Topkapılılar da kendilerini toplayıp Güneşlılerin müte madî hücumlanna mukabele etmek iste dilerse de Farukun yerinde müdahaleleri yüzünden fazla bir muvaffakiyet göste remediler. İlk golü Melih, gıizel bir kafa vuruşile yaptı. Ömer, Güneşın ikinci golünü plâse bir vuruşla yapıncıya kadar aradan bir hayli zaman geçtiyse de bun dan sonra diğer sayılar çorab söküğü gr bi, birbiri peşisıra kaydedildi. Bu suretle kaleci Tahsinin bir hatasından Murad üçüncü, bir korner atışmdan Melih ha fif bir vuruşla dördüncü ve devrenin sonlanna doğru gene Melih penaltıdan Güneşin beşinci gollerini yaptılar. îkinci devrede Topkapılılar nisbeten daha az sıkıştılar. Bilhassa Güneş sağ muavini Daniş sakatlanıp oyundan çık tıktan sonra bir aralık hücum vaziyetini dahi ellerine aldılar. Fakat karşı tarafın gediğini yani Danişin çıkmasile boş kalan Güneş müdafaasının sağ tarafını kollayıp mütemadiyen oradan işlememek hatasında bulundular. Bununla beraber Haydar sağdan gelen güzel bir pası Topkapının şeref golüne tahvil etmeğe mu vaffak oldu. Buna mukabıl Güneşliler de Murad vasıtasile iki gol daha atarak o yunu 7 1 gibi büyük bir sayı farkile galib bitirdiler. Topkapı takımmda kaleci çok zayıftı. İki bekle sağaçık arkadaşlanna nisbetle daha iyi oynadılar. Güneş takımmda da Farukla Murad en iyilerdendiler. enerjik bir oyun çıkararak adeta tek kale oynuyorlardı. Bu sıralarda Istanbulsporlular İsmailin ayağile bir gol çıkardılar. Oyunun bundan sonraki kısmmda İstanbulspor hâkim oynamakla beraber Ve f?nın enerjik müdafaası İstanbulspora fazla gol fırsatı vermedi ve maç 3 1 Vefanın galibiyetile bitti. Kırıklık, baş, diş, ve adale ağrıları en serî ve en kat'î şekilde yalnız kaşe GRİPİN Havaların serinlediği bagunlerde aJacağınız ilk tedbir evinizde bir kaç Beşiktaş: 5 Süleymaniye: 0 İkinci maçı Beşiktaş ve Süleymaniye takımları yaptılar. Maçı Şazi Tezcan idare etti. Saat 14,30 da takımlar şu şekilde yer aldılar: Beşiktaş: Mehmed Ali Enver, Hüsnü Rifat, Feyzi, Fuad Eşref, Şeref, Nâzım, Rıdvan, Hayati. Süleymaniye: Muvaffak Sabri, Ruhi Reşid, Orhan, İbrahim, Hamdi. îbrahim, Daniş, Bürhan, Rauf. Beşiktaş takımmda Hakkı oynamıyor du. Oyun Beşiktaşın hücumile başladı. Fakat birbirlerile anlaşmıyarak daha ziyade şahsî bir oyuna kaçıyorlardı. Bu da Süleymaniye müdafaası için bir avantaj teskil edıyordu. Beşiktaşlılar 16 ncı dakikada Feyzi nin ayağile ilk gollerini yaptılar. Maamafih oyun daha fazla mütevazin bir cereyan takib ediyordu. 30 uncu dakikada gene Feyzi sıkı bir şütle ikinci golü çıkardı ve devre bu suretle 20 bitti. ikinci devrede Beşiktaşlılar tam bir hakimiyet tesis ettiler ve devrenin muhtelif dakikalarında Şerefin ayağile iki Nazımın ayağile de bir gol çıkararak maçı 50 kazandılar. GRİPİN bulundurmak olmalıdır. Vefa İstanbulspor maçından bir intıba kolayhkla Beykoz kalesine kadar üstüste karşılaştılar. Sahada iki bin kişilik bir seınmeğe başladı. Fakat üç ortanm neticeyi yirci kütlesi bulunuyordu. alabılmek için en küçük bir zahmete katÖğleden sonra ilk maç Vefa îstanlanmak istememesi yüzünden bu akınlar bulspor takımlan arasında yapıldı. dan biri olsun golle neticelenemedi. Bu Vefa: Muvahhid Sefer, Saim Süaralık Beykoz müdafaasında Kemalle leyman, Lâtif, Abdüş Mustafa, Şükrü, Bahadır yerlerini değıştirdiler ve sanki o Lutfi, Hüseyin, Muhteşem. yunun cereyan tarzının değişmesi bu de istanbulspor: Mecdi Hasan Sa ğişikliği bekliyormuş gibi hakimiyet mah mih Hayri, Orhan, Enver Adnan, süs bir şekilde Beykoza geçti. Sarı siyah Sabih, Sami, İsmail, Fahri şeklinde sa lılar devrenin sonu yaklaştıkça Galatasa haya çıktılar. ray kalesine daha ziyade yaklaşarak oyuVefalılar oyunun ilk dakıkalarında bir na devam ettiler, hatta bir aralık Şehabın gol kaçırdılar. Fakat üstün bir oyun çı bir vuruşu neticesinde top Galatasaray karıyorlardı. Beşinci dakikada Lutfi gükalesinin direğine çarptı, fakat içeri gir zel bir hücumla Vefanın birinci golünü miyerek geri geldi. Biraz sonra devre 1 0 Galatasaraym lehine neticelendi. ikinci devrede, Beykozlular tam bir futbol oynadılar. Bu sebeble bu devrede her iki kale de zaman zaman sıkışık va ziyetler geçirerek seyirciler oldjkça he yecana sevkedilmiş oldu. Bu devrenin ekser zamanında top ortalarda oynandı. Gerek Beykoz ve gerekse Galatasaray müdafaaları karşılarındaki hücum hatla nna fırsat ve aman vermediler. Müteva zin ve zevkli bir şekilde devam eden o yun esnasında hakem Feridun Kılıc bir takım yanlış kararlar verdi. Nitekim maç bitmek üzereyken Galatasaray aleyhine verdiği penaltı bunun bariz bir misalidir. Rakib bir açığın ortalayışını Galatasaray müdafilerinden biri defederken kaza ile top eline değdi, bu hareket de penaltı cezasını istilzam etti. Bahadır, verilen bu Güneş Topkapı maçında cezayı plâse bir vuruşla gole çevirip va heyecanh bir an Galatasaray: 1 Beykoz: 1 ziyeti 1 1 berabere kıldı. Biraz sonra da yaptı. Beş dakika sonra ortadan uzanan Taksim stadyomundaki ikinci maç Fe oyun 1 1 beraberlikle bitti. bir hücumla da Mustafa ikinci golü çı ridun Kılıcın idaresi altında \e Beykozla Beykozlulan dünkü, bilhassa ikinci kardı. Galatasaray takımlan arasında oynandı. devredeki, oyunlanndan dolayı tebrik Oyunun bundan sonraki kısmı müte Beykoz: Safa Bahadır, Halid ederiz. İçlerinde bilhassa Bahadır, Ha vazin bir cereyan takib etmeğe başlamışMehmed, Kemal, Sadeddin Turhan, lid, Kemal ve Sadeddin muvaffak oldu h. Istanbulsporlular canlı hücumlarla VeGalib, Şehab, Said, Kâzım. Iar. Galatasaray takımmda müdafaa, bil fa kalesini sık sık ziyaret ediyorlardı. FaGalatasaray: Necmi Suavi, Salim hassa Suavi ile Salim iyidiler. Hücum kat 35 inci dakikada Vefalı Lutfi uzakFazıl, Eşfak, Celâl Danyal, Haşim, hattının iki içi ise çok cansızdılar. tan bir burun vuruşile Vefaya üçüncü goBülend, Süleyman, Necdet şeklinde sa Vefa: 3 İstanbulspor: 1 Ii; de kazandırdı. Devre bu suretle 3 0 haya çıktılar. Dün Şeref stadmda Vefa îstanbul Vefanın lehine bitti. lik dakikalarda Beykozlular gol ye spor, Beşiktaş Süleymaniye takımlan tkinci devrede îstanbulsporlular çok memek için takım halinde müdafaaya çekildiler ve bu yüzden Galatasaraylılar bu insan vücudünden müteşekkil tahtaperdeyi geçmek için zorluklarla karşılaştılar. Maç adedi Galib Beraber Mağlub Attığı gol Yediği gol Puvan Bundan sonra Beykozluîar nefislerine itiGalatasaray 6 4 2 23 9 16 mad etmeğe başlıyarak yavaş yavaş a Fenerbahçe 6 4 1 29 8 15 çıldılar, hücum hattınm birkaç oyuncusu Beşıktaş 6 3 3 25 9 15 müdafaadan ziyade ileride oynamağa koVefa 6 4 1 1 18 10 15 yuldu. Bundan istıfade eden Galatasa 6 Güneş 4 1 21 1 8 15 raylılar Danyalin bir ortalayışı ve Süley6 L Spor 2 1 10 3 11 10 manm bir plâse şütile güzel bir sayı ka 6 Beykoz 3 1 2 6 11 11 zandılar. 1 Süleymaniye 6 1 4 7 21 9 6 1 Eyüb 38 Bu gol Galatasaraym oyununu güzel 5 6 7 6 1 24 5 4 leştirdi, paslaşmalan, deplâsmanlı ve ce Topkapı 7 nah değiştirme suretile yaptıklan akınlar Kalbi bozmadan, mide ve böbrekleri yormadan bütün ıstırapları dindirir. Taklitlennden sakınınız ve her yerde ısrarla Grîpini isteyiniz. icabında gilnde 3 kaşe alınabilir. Fenerbahçe: 9 Eyüb: 1 Fenerbahçe stadyomunda ilk maç ögleden evvel ikinci kümeden Beylerbeyi ve Altınordu takımlan arasında olmuş, beraberlikle neticelenmiştir. Öğleden sonra ikinci maçı Fenerbahçe Eyüb takımlan yapmışlardır. Fenerbahçe: Hüsameddin Sedad, Lebib Esad, Atıld, Reşad Niyazi, Şaban, Bülend, Naci, Orhan. Eyüb: Halid Mehmed, Alâeddin Ferdi, Şükrü, Me'hmed Hâşim, Samî, Nusret, Haydar, Fethi şeklinde sahaya çıkmışlardır. Fenerbahçe birinci devreyi baştan nihayete kadar tek kale şeklinde oynadığı halde yalnız bir gol çıkarabilmiştir. ikinci devrenin dördüncü dakikasmda Fenerliler Bülendin kafasile ikinci golü yapmışlar, buna Eyüblüler sağ açıklarınm yaptığı bir golle mukabele etmişlerdir. Eyüblüler 2 1 vaziyetten bir beraberlik ümidile açık bir oyuna başlamışlar ve bu vaziyet müdafaa sistemlerini bozmuştur. Fenerliler bundan istifade ederek arka arkaya çıkardıklan gollerle maçı 9 1 gibi yüksek bir farkla kazanmışlardır. Dünya mevaddı gtdaiyesi arasında en büyük mükâfatla zafer nifanını, diplom donör ve altın madalyayı kazanan ve bu suretle birinciliği bihakkın tasdik olunan HASAN özlii unları r Vitamin, Kalori, Gıda, Sıhhat Pirine, Yulaf, Mercimek, Buğday, İrmik, Patates, Mısır, Türlü, Bezelye, Badem, Çavdar, Ozü Unlannı Çocuklarınıza Yediriniz. Allahın yarattığı saf hububattan alman vitamini ve kalorisi, kuvvei gıdaiyesi çok olan Hasan Özlü Unlanna doktorunuz şehadet eder ki hayatın ve tabiatin en mugaddi ve en mükemmel gıdasıdır. Hasan Özlü Unları çocuklarınıza tam afiyet temin eder. Neşvünemelarına yardım eder. Onları çabuk büyütür. Neş'eli tombul, hastahksız, yapar. Hasan Özlü Unlarile çok leziz muhallebi ve çorba ve yemek yapılır. Mutlaka H A S A N markasma dikkat Kulüblerin pııvan vaziyeti Maltepe futbol şampiyonu oldu Askerî mektebler arasındaki futbol şampiyonasının final maçı dün Taksim stadyomunda Maltepe ile kuleli takımlan arasında oynanmıştır. Galatasaraym antrenörü Zabo'nun idaresinde cereyan eden bu maç çok zevkli ve heyecanh olmuş ve 0 0 beraberlikle bitmiştir. Kuleliden kaleci, Maltepeden de sağ bek ve sağaçık çok muvaffak olmuşlardır. Bu suretle Maltepe şampiyon olmuştur. Maltepelileri tebrik ederiz. j Gitti ha!.. dedi. Cevab vermedim. Yanıma yaklaştı ve yuzOme yatından baktı. Ihtimal ki gözlerimde yaş anyordu. Çünkü sordu: Dokunmadı mı hiç? Sözümü az tekzib eden hafif bir tees Hayır! dedim. Düşüncelisiniz de... Bütün bu hikâyede ne kazandr ğımı, elime ne geçtiğini düşünüyonım. Rukiye filozofça bir gülüşle güldü; kaşlarını kaldırarak başını da sallıyordu: Korkuyorum ! Tefrtka: 61 Yazan: Server Bedi trm, çek defterimi buldum, geldim, yemek masasının üstünde beş yiiz liraiık bir çek imzalıyarak Zehraya verdim: Şimdilik bu kadar. Gene lâzım olursa bana haber gönderirsin. Birşey söylemedi, kâğıdı kıvırdı ve çantasma soktu. Bir kere daha yutkunduktan sonra elini uzattı: Allahaısmarladık! dedi. Cevab vermedim. Gözgöze geldik. Yanaklanna iri yaşlar iniyordu. Birşey söylemek için durdu. Çantasmdan mendilini çıkararak yüzünü kuruladı. Düşündü. Sonra hiç birşey söylemeden arkasmı dönüp çıktı. Benden aynlan bu Parisli kadmın Siv rihisarda bizim eve geldiği günkü halini ve kıyafetini düşündüm: Üstünde, hemen topuklanna kadar uzun, yırtık, çamurlu bir siyah pazen entari vardı. Kundurasız kalın yün çorablar giymişti. Sokakta böyle yürüdüğü için, çorablar pis ve delik deşikti. Dağnık ve uzun saçlan alnmı, bir kaşını kapatıyor, kepekli ve yağlı kâkülleri burnunun üstüne kadar düşüyordu. Başını hep önüne eğerek, aşağidan Vazgeçmez. Gördün mü ya! Rukiye düşünceye daldı. Kaşlarını ckaldırıp indiriyor, arada bir başını sallıf'yordu. Çenesini kaşıdı, yutkundu ve son Ihükmünü verdi: Hakkın var. Zordur. Düşündüm. [Doluya koydum olmadı, boşa koydum olıdı. Hakkın var, beyefendi. Ayak seslerinden, Zehranın merdiven|den indiğini anlamıştım. Rukiye kapıyı façtı ve Zehra eşikte göründü. Bej renkli keten tayörünü, eldıvenlerini giymişti. Dik ve resmî bir duruşla Rukiyenin yüzüne baktı ve onun odadan çıkmasını bekledi. Hizmetçi ayrıldıktan sonra, Zehra kaşlarını çatarak ve yutkunarak: Şimdi hiçbir eşya götürmiyeceğim, dedi, Modada bir pansiyona gitmek istiyoîum. Eşyaları sonra aldırırım. Dimdik duruyor, çantasmın kulpile oynryarak önüne bakıyordu. Ben de yerimden kımıldıyarak: Pekâla! dedim. Sonra kapıya doğru yürüyerek ona biraz beklemesini isaret ettim. Yukarı çık yukanya, şüphe ve korku içinde bulanan bir bakışı vardı. Konuşurken ellerine düşen vazifeyi bilmiyor, avuclarını göğsile kalçalan arasrnda, lüzumsuz hareketlerle götürüp getiriyordu. O partal köylü kızmı bu zarif Parisli kadm haline getiren mır cizeye, ilE defa dikkat ediyormuşum gibi hayret ederken bir de onun biraz evvel şu kapıdan çıkan hayalini gözönüne getirdim. Ne fark! Ne fark! Bir meşe kütüğü , Viyana mamulâtmdan zarif, pınl pınl yanan bir masa haline geldiği zaman, baltayı yediği tarihlerdeki haline nekadar benzemezse bu Zehrada da, o kadar, eski halini andıran bir münasebetten eser yoktu. Sünhesiz onu bu hale getiren ben değildim. Istanbul denilen fabrika idi. Fakat bize geldiği gündenberi onu büyüten, yetiştiren, zevkinin ve bilgisinin teşekkül etmesme sebeb olan bendim. Zehra benim yanımda oturmuş, yemiş, içmiş, bir şehirli kıvammı bulmuş, çekini de kıvınp çantasma attıktan sonra, bir kelime söylemeden, gidiyordu. Rukiye mi, kim söylemişti? Bir tabir hatınma geldi: Çantada keklik! Ben çantada kekliktim! Bir müddet daha derisi yüzülen bu lezzetli av hayvanı rolüme devam etmeğe mecburdum. Rukiye içeri e c'c1 girdi. ' " E... dedi, Fazıl Beyciğim... Dünyanın hali budur: Erkek kazanır, kadın yer... Kadm yer ama böyle başkasmı sevip de sonunda alıp başını gitmez. Rukiye durdu ve birdenbire yüzüme baktı: Sen hiç hovardalık etmedin mi? diye sordu. Ne olacak? Bunu da hovardalık say, çık işin içinden... Fena mı? İki üç yıl, gül gibi kızla düşüp kalktm. Hem alıp başmı gitmiyecekti ki, sen savdın. Orası öyle. Benim düşünce f Şimdi biraz pişmarmn, değil mi? ır ıı Nihayet: Doğru söyle. İçimde zerre kadar pîşmanlık var mıydı? Bunu hissetmiyordum ama bulanık bir takım duygularım arasında buna benzer birşey olabilirdi. Hayır! dedim. Rukiye gene başmı sa1' arak: Vardır, vardır, dedi. Hayır. Ben hesabla hareket eden bir adamım. Eski kanmın hâlâ manasmı anlıyamadığım teş\ikile yanlış bir iş yaptım. Devam edemezdi bu. Aradaki otuz yaş farkı bir düşünsene! Fazla! Değil mi? Eskiden ben böyle ev lenmeleri çok ayıblardım ve sonunun çıkmıyacağını söylerdim. Bu hatayı kendim yapbm. Yok yok... O herif olmasaydı bu kız seni sevecekti. Gene sevemezdi. Sevecekti. Sevmeğe baslamıştı bile. Hayır. Giderken gözleri yaşlıydı. Parladım: Tabiî... dedim, sen söylemedin mi? Ben çantada kekliğim. Tabiî benden aynlmak istemezdi. Yok yok... Öyle değil... Paran için değil. , Giderken sana birşey soyledi mi? Hiç. Ben de kenarda durdunu Kalbi kınk bana. Biliyorum. Ama yerden göke kadar hakkı da var. Ben onun arkasından az söz mü ettim? Gene düşünceye daldım. Gözumün önünden birçok sahneler geçiyordu. Rukiye pencereye doğru bakarak: Ah... dedi, başına birşey gelmese..« Ne zaman? diye sordum. Bugün, bu gece ona birşey olacak diye korkuyorum. Korku şimdi de sana mı geçti? Bugün, bu gece birşey olmaz. Omer Bana söz verdi. Sözünde nekadar dunır? Birkaç gün sözünde duracak. Bakalrnı. O zamana kadar belki yumusar. Rukiye şiddetle itiraz etti: Yumuşamaz o. Ne biliyorsun? Kabil değil. Hele şjmdi kadm yalnız eve de çıktL Arnk nc olacağım Allah büir. Ben kanşmam arbk. Rukiye derin bir nefes alıp bıraktı: Eyvah, dedi, siz böyle söylerseniz Ömer o zavallıyı paralar. Görürsünüz. (Arkast var)