2 Birincikânun 1937 CUMHURÎYET Dün Millet Meclisinde münakaşalar oldu Maden hurdaları satışlarının men'i lâyihasıda uzun müzakerelere yol açtı ve her iki kanun encümenlere iade olundu kib etti. Mithat dedi ki: «Şunu arzetmek isterim ki, 1683 numaralı kanunun 18 inci maddesi çok sarihtir. Bunu diğer encümenler nazarı dıkkate almamış; meselenin iyice incelenmesi için müsaade ederseniz bir kere de encümenimize verilsin.» Adnan Menderes (Aydın) Encümene gidecekse görüşmiyelim. Reis Mütaleaların serdine mâni teşkil etmez, heyeti alıye karar verirse gene encümene gider. Refik İnce (Manisa) Hatırlıyo rum ki bu meseie birkaç defa buradan geçti. Hakikati söylemek lâzım gelirse, ortada kanunları yanlış anlamaktan mütevellid bir hata vardır. Tekaüde sevketmek keyfiyetinde en büyük makamm teşviki mevzuubahistir. İzahattan bu anlaşılıyor. Eğer o gün için kendılerinin bu askerî memuriyette muvaffakiyet göstere cekleri zannolunan kimselere (sen gel, bu tarafa geç, fakat geçmek için tekaüd ol) denıldıği zaman, o zabitler bu tekaüdlüğün kendi istikballerine mâni olacağını zan ve tahmin etmiş olsalardı, zan nederim ki bu istikbali meçhul hayata aŞimdi bugiin bunlar tekaiid edilirse, tılmazlardı. yeni kanula mı olacak, yoksa eski kanunEmin Draman (Yozgad), Lutfi Müla tekaiid edilmiş olduğuna nazaran, ge fid (Kırşehir), Bütçe encümeni mazbata ne eski tekaiid maaşın3, bu yeni geçen muharriri Raif Karadeniz, Ziya Gev zaman hesab edilerek, o mu zammolunaher (Çanakkale) de söz alarak fikirlerini cak ?» söylediler. Bu sırada müzakerenin kifa Millî Müdafaa Vekili hükumetin tek yeti hakkmda bir takrir verildi, fakat kâfi üfindeki sonuncu fıkrayı izah etti ve en olmadığı hakkmda da mütalealar söyle:ümenin bu noktadaki mütaleasına temas nildi. Divanı Muhasebat encümeni de îderek dedi ki: maddenin kendisine venlmesini istedi. Şükrü Koçak Divanı Muhasebat « Encümen diyor ki: «Bu muamele bazı zevata aid bir iştir. Bunu umumî encümeni bu lâyihayı istiyemez. Elimiz kanuna koymıyalım, Vekâlet bu şeraitte deki dahilî nizamnamenin 49 uncu mad bulunanları tetkik etti, bunlar hakikaten desi, Divanı Muhasebat encümeninin vaböyle çıkarılmışsa, buradan istifa et, te zifesini tesbit etmistir. Kanun tedvin edekaiid ol, memur sınıfma geç, orada terfi mez, hatta tefsir dahi edemez.» ve terakki edersin» denmiş, o da «pek iyi» Refik İnce Divanı Muhasebat encü demis, tekaiid olmuş, oraya geçmiş ve meninin tetkikat yapmak salâhiyeti oldubu gibilerîVekâlet ayırsm v6 ayrı bir tek ğunu söyfttii. Bü~rSâ"hrs üzerinde de mü lıf yapsın. nakaşalar olduktan sonra, lâyihanın en Hükunrttin noktai nazart kanunun i cümen^gShderilmesine karar verildi. çine bu vaziyette olanları ithal ederek, Maden hurdaları ihracının men'ine bunlarm haklarını vermektir. Hüku dair lâyihamn müzakeresi metin bu kanunun teklif etmiş olduğuna Bazı maden hurdalarının dışan çıkarılve bizim de imzamız bulunduğuna göre, masınm yasak edılmesi ve satın alınması biz bu noktai nazar üzerinde bittabi ısrar hakkındaki kanun lâyihasile, nalband ederiz. mektebleri hakkındaki lâyiha da bugünIzahat heyeti umumiyeye değil, mad kü Mecliste görüşüldü ve bazı münakaşadeye taalluk ediyor, müsaade buyurulur lar oldu. sa maddelere geçelim, müzakeratı madAhmed İhsan Tokgöz, memleket dade üzerinde yaparız.» hilinde satışın serbest olduğu kaydedildi: Maddelere çeçilmesi kabul edildi. ğ halde fabrikaların gösterdiği fiatla Hatiblerin sözleri hurdaların alınacağı yolundaki hükme Söz alan hatiblerden bir kısmı 1931 de ilişti: (Bunda serbest birşey göremiyo dedi. Meclise verilmiş olan ve altı senedir Mec rum) liste duran bu teklif münasebetile Bütçe Müzakereler sırasında daha önce yaEncümeninin fikrine iştirak ettiler: (Bir pılmış mukavelelerin ne olacağı da soruldefalık tatbik ile netice bulacak bir hüküm du ve tatbikatta müşkülât çıkacağı ileri olduğuna göre, kanunun asıl maddesine sürüldü. uymak doğru olmaz) denildi. Tahsin San (Aydın) dedi ki: « On beş senedenberi memleket için Millî Müdafaa Vekili tekrar söz alarak tereddüd edilen noktalar hakkmda de nekadar hurda varsa harıl harıl Av nıpaya sevkediliyor. Bilhassa İtalyanlar izahat verdi. Millî Müdafaa Encümeni reisi Gene İzmirden ve İstanbuldan hurdaları yok ral Kâzımın izahatından sonra Ahmed pahasın? alarak taşıdılar, onları gemi yaSaffet (Elâziz) fikirlerini söyledi, bunu parak İngiltereye ve Fransaya karsı duDivanı Muhasebat Encümeni mazbata ruyorlar. Hatta bu vapurlardan bizlere muharriri Mithat (Aydın) ın izahatı ta dahi sattıİT. Neden sonra aklımız basr İki ve hatta üç tekaiid kanunu mevzuu bahsolduğu malumunuzdur. Bu üç ka nuna göre, tekaiid edilenler mevcuddur. Askerî tekaüdlerden hizmete alınmış o lup da bu hizmeti gördiıkleri esnada malu! kalmış ve yahud terfi etmiş olanların tekaiid muamelesi yeni kanuna göre yapılacağına dair son tekaiid kanununda sarahat vardır. İşte 18 inci madde budur ve bu kayid mutlak olarak hazar ve sefere şamil addolunmuştur. Fakat hazarda askerî mütekaidlerin, askerî rütbelerile muvazzafa alınarak kumanda ile tavzif edilmesi diğer bir kanunla menedilmiştir. Yalnız son fıkranın delâlet ettiği mana şudur: «Askerî mütekaidleri, askerî memur sınıfına nakil için kanun müsaiddır, ve askerî memurin kanunu da buna müsaid görül müştür, vaktile askerî mütekaidlerden memur sınıfma veya subaylğa naklolunmuş ve burada yüzbaşılıkla tekaiid edilmiş olanlar askerî rütbesile fekrar muvazzafa alındıktan sonra yarbayhğa, albaylığa terfi etmiş veya buna muadil bir vazife bulmuştur veya bulunuyor.» IBaştarafı 1 tnd sahıîedel Tekaiid kanununun tadili De la Roque davası Hâdiselere Başvekilin karısını da karıştırdılar Paris 1 (A.A.) De la Rocque davasmın dünkü celsesi de la Rocque tarafından Choc mecmuasının müdürü miralay Guillaume ve bu mecmuada çıkan makalenin muharriri Duc Pozzo di Borgo aleyhinde açılan hakaret davasına tahsis edilmiştir. Bu makalede de la Rocque'un Dahıliye Nezaretinin tahsisatı mesturesinden para aldığı iddia edilmekte idi. Dünkü celsede Duc Pozzo di Borgo, General Pallo'nun zevcesinin kendisine Madam Chautemps'ın miralay de la Rocque tarafından zevcine C. S. A. R. meselesi dolayısile tevkif edilmesi lâzım gelen kimselerin listesini getirmiş olduğunu söylediğini bildirmiştir. Madam Chautemps mahkemeye gönderdiği bir mektubla bu iddiayı tekzib eylemiştir. Başvekilin zevcesi mektubunda şöyle yazmıştır: «Bu meseleden haberim yoktur, kocam bana bu işten hiç bahsetmedi. Bana atfedilen sözleri kimseye söylemediğirra temin ederim. Esasen General Pallo'nun zevcesile geçen mayıstanberi görüşmedim.» Diğer cihetten meb'us Ybarnegaray 1932 senesi intihabatı için Tardieu'den para aldığı hakkındaki iddiaları reddetmiştir. Meb'us şöyle demiştir: « Tardieu'nün doğru söylemediğini bir kere daha müşahede etmek mecburiyetindeyim. Benim kendisine karşı hiçbir borcum yoktur ve kendisinden nefret etliğimi söylemek hakkını da haiz bulunmaktayım.» Paris 1 (A.A.) De la Rocque davasının gelecek celsesi 6 ilkkânuna bırakılmıştır. Son yağmur ve fırtınalar Kâğıdhane köyüne sellerin hücumundan dört manzara daha Rasadhanemizin kaydettiği zelzele İstanbul 1 (A.A.) 30 sonteşrin saat 15 i beş dakıka üç saniye geçe İstanbul Rasadhanesi kuvvetlice bir zelzele kaydetmiştir. Konyada feyezan neticesi yıkılan evler ve Nümune mahallesinin su altında* hali Merkez üssünün îstanbuldan mesafeÇanakkaleden buraya gelmesi lâzımgelen Bir haftadanberi yağan yağmurlar evKaradenizdeki fırtına si 4600 kilometro tahmin edilmektedir. velki gece dinmiştir. Yağmurların fazla Karadenizde sekiz giindenberi devam posta otobüsü görünmeyince telefonla yağmasile taşan Kâğıdhane deresi dün eden fırtına da sükunet bulmuştur. Dün merkezden malumat alınmak istenmiş, mıza geldi, hurda çıkmasını menediyo eski halini almıştır. Dere hâlâ büyük bir Boğazdan giren ve Karadenize çıkan va fakat hat bozulduğu için muvaffak olu . namamıştır. Ertesi gün çıkarılan imdad ruz. Bir komisyon tayin ediyoruz, bu süratle akmaktadır. Bu yüzden sandallar purlar olmuştur. ıeaİR içineıçok zor girebilmektedirler. nun Avrupada ve İktısad Vekâletinden Dün gelen Karadeniz vapuru yolcu otobüsile Bigaya 1 5 1 6 kilometro me alacağı fiat üzerinden satış yapılması iste Kğıdhane köyünde sular altmda kalan ları, rıhtımda akrabaları ve ahbablann safede postalann suların hücumuna ma, " • jandarmft karakolile köprü, ev ve ahır dan mürekkeb büyük bir kütle tarafından ruz kalarak bozulduğu anlaşılmıştır. Posniyör. Bu kayda lüzum yoktur.» Müzakereler sırasında 5 inci maddeye lar su baskınından kurtulmuştur. Köyün karşılanmıştır. Bir gün geciken bu vapu ta otobüsünün içindeki yolcular suların fiat tesbiti dolayısile (asgarî ve azamî bilhassa sebze bahçelerindeki sebzeler run yolcularına göre, Karadenizde bir hücumundan kurtulmak için otobüsün çahadleri olan) ibaresinin ilâvesi teklif e harab olmuştur. Köylü, zararın 3,000 li haftadanberi oldukça şiddetli bir fırtına tısına çıkarak sabaha kadar büyük bir korku geçirmişler ve nihayet gün ağardıkdildi. Takrir kabul olundu ve madde raya yakm olduğunu söyiemektedir. hüküm sürmüştür. Bütçe encümeninin talebile encümene Ege denizinde yıldız poyraz fırtınası tan sonra civardaki köylerin halkı tara • Hava seferleri başladı gönderildi. devam etmektedir. Çanakkale Boğazı fından kurtarılmışlardır. Havaların fena gıtmebi yüzünden inmethali fırtına mıntakası dahilindedir. Biga Karabiga şosesi de kısmen su Nalbandlığa dair görüşmeler kıtaa uğrıyan Ankara İstanbul hava sealtmdadır ve Karabigsdan akşamüzeri Çanakkale Boğazindaki kaza Nalband mektebleri ve nalbandhk ferleri başlamıştır. Dün rüzgâr şimali gelmesi lâzım olan İstanbul postası d* Evvelki akşamüzeri Lrtına yüzünden san'atı hakkındaki kanun lâyihasının mü* garbiden esmiştir. Hararette mühim de gelmemiştir. zakeresinde de bazı hatibler söz aldılar. ğişiklik olmamıştır. Ankara ile Eskişe Çanakkale Boğazında bir kaza olmuş Uludağa kar yağıyor büyük bir Fransız şilepi karaya oturmuşBu arada Tahsin San (Aydın) kanunun hire öğleden sonra kar yağmıştır. Bursa 1 (Telefonla) Uludağa bir tur. Brisbane ismini td^yan bu Fransız reddedilmesi fıkrinde bulundu: Belediye düşünüyor kaç gündenberi kar yağıyor. gemisi, Doğanaslan feneri mevkiinde fır« Türkiyede 40 bin köy vardır. Bir Kğıdhane deresinin taşması İstanbul tınadan dolayı, ârızalı arazıde karaya otane nalband mektebi bu köylerin ihtiyaBelediyesini düşündürecek vaziyetlerin turmuştur. 4,300 tonluk Bulgaristandan Fransada edebiyat mükâfatcını temin edebilecek mi? Nalbandhk; ları kazananlar buğday yükile Maltaya gitmekte olan hayvanatın ehlilestirildiği devirdenberi ortaya çıkmasına sebeb clmuştur. Son zamanlarda Haliç ve dolayısile bu şilep bir müddet kendi kendini kur Paris 1 (A.A.) Goncourt mükâfatı devam eden san'attır. Her işi bitirdik de tarmağa çalıştıktan sonra telsızle Türk «Sahte pasaport» isimli romanı dolayı sıra buna mı geldi? Geçenlerde yaptığı Kâğıdhane deresi, kumla dolmuştur. Evvelki günkü ve geceki sel hücumu Gemı Kurtarma şirketm'ien imdad ıste sile Belçikalı romancı Charles Plis mız kömür kanunu yüzünden halkımızm nekadar müşkülât cektiğini biliyoruz. Kö yüzünden elektrik şirketinin Silâhdardaki miştir. Türk Gemi Kurtarma şirketinin nier'ye verilmiştir. Paris 1 (A.A.) Efemina edebiyat mür 4 kuruştan 7 kuruşa çıktı. Bunlar fabrika«ı tehüke geçirmıs denilebılir. İie Alemdar tahlisiyesi gece saat ikide va mükâfatı «Kır» ismindeki hikâyesi dohalkın ihtiyacı düşünülmeden yapılan ka ride daha şiddetli bir sel hücumu karşı purun yanına vâsıl olmuş ve dün sabah layısile Raymon de Vincent'a verilmişnunların tabiî birer neticesidir. Bu kanun sında fabrikayı suyun istilâ etmesi ve şeh kurtarma amehyesi baş!amıştır. tir. Biga çayı da taştı da yarın ayni akıbeti doğuracaktır.» rin karanlıkta kalması ihtimali de yok deParis 1 (A.A.) Theophreste edebiBiga (Hususî) Üç gündenberi de yat mükâfatı «Mereval» adındaki eseri Müzakerelerden sonra, kanun kabul ğildir. Dün dağlardan ınen suların taz edildi. yikile derenin ağzını kapıyan kumlar açıl vamlı bir surette yağan yağmurlar yüzün münasebetile Jean Rogissard'a veril den Biga çayı taşmıştır. Evvelki akşam miştir. Meclis bi~ hafta sonra toplanacaktır. mıştır. Bazil, bu sözü bitirince sustu ve Do ris'e baktı ve onun mevcudiyetini o za man farkeder gibi oldu. Titriyen dudaklannın üstündeki ter damlalarını gördü. Arkandaki esvablar çok kalın, dedi. Biliyorum. Böyle ziyaretler icin koyu renk esvab giymek icab eder diye düşündüm de... Bundan başka da koyu renkli esvabım olmadığı için... Doris gülümsedi. Bazil'in de gülüm sediğini hayretle gördü. Sonra, telâşlı te lâşlı şu sözleri söyledi: Bryant'la benim aramda hiçbir şey olmadığını ve asla da olmıyacağım söylemek için buraya geldim. Bazil durdu, düşündü. sonra: Biliyorum, dedi. Mahkemede öğ rendim. Ehemmiyetsiz şey! Doris, ağzını açtı ve kapadı. Biraz sustu, sonra: Hayır... dedi, asıl mühim olan şeyler, mühim zannedılenler değil. Hayır, kat'iyyen değil. Nemirof kendini tutamadı; rusça olarak: Moya dorogaya Devoçka. Dedi. Masa başındaki delikanlı başını kaldırdı, yarı müstehzi ihtar etti: Lutfen beyaz adam lisanile konuşun. Doris, rusça sözün manasını anlamamış, fakat maksadı sezmişti. Tıpkı, atölyedeki ilk gece olduğu gibi, içini bir alevin ışığı kapladı. Ellerile, parmaklığa sıkı sıkı yapıştı: Seni, nekadar icab ederse o kadar zaman bekliyeceğim; bunu bilmelisin. dedi. Nemirof onun haline acıyor, onu teselli etmek ıhtıyacını büyük bir şıddetle duyuyordu. Cesaret verici bir tavırla: Çok uzun sürmez, diye mukabele etti. Sikâyete meydan vermiyorum. Öyle olmasa ziyaretçi kabul etmeme izin vermezlerdi. Müddetim bitmeden çıkacağım. Yirmi sene hapis cezasma mahkum adamlar var ki, kuru vaid üzerine iki sene sonra tahliye edilmişlerdir. Covven de nekadar beceriksiz olursa olsun azçok nüfuz sahibidir... Masa başındaki kâtib, boğazını kaşıdı; bunu gören Nemirof birden sustu. Herhalde bu gibi sözler söylemek yasak olsa gerekti. Lâfı değiştirdi: Hep evde mi oturuyorsun? diye sordu. Evet; Salvatori ile beraber oturuyorum. Fakat, yakında ondan ayrılıp iş arıyacağım. Nemirof o esnada, kâtibin başı ucunda, duvara asıh duran bir saatin tıkırtısını işitti, vaktin çok dar olduğu aklma geldi; başını parmaklığa dayadı ve yavaş sesle: Tamamile iyileştin mi? Ağrılann geçti mi? diye sordjı. Doris: Evet. Diye yalan söyledi. Bazil, onun yalan söylediğini daima halinden anlardı. Gene kıza son derece acıyordu. Hafif sesle sordu: Ben buradan çıktıktan sonra eski hayatımıza devam edecek miyiz? Baştan başlarız, hem bu sefer daha makul, daha iyi bir şekilde, olmaz mı? Doris, güftesini anlıyamadığı bir şarkı dinliyor gibiydi. Kısa saç sana yakışıyor, dedi. Vücudce de iyisin. Seni ezemiyorlar. Katib: Beş dakikanız kaldı. Mühim birşey konuşacaksanız çabuk olun. Diye ihtar etti. Bu ihtar üzerine, ikisi de, belki bir dakika kadar sustular. Yalnız bakışıyorlardı; gözlerile birbirlerinin ruhuna nüfuz ediyorlardı; bu bakışlarla kucaklaşıyorlardı. Söylenecek en mühim sözü böylece söylemişler ve anlaşmışlardı. Doris, derin bir göğüs geçirdikten sonra devam etti: Sen buradan çıktığm zaman, ben meşhur bir mugannıye olacağım ve çok para kazanacağım. Burada kapalı kaldığın müddetçe tahayyül ettiğin bütün heykelleri yapabileceksin. Ben de, hastanede iken bir sürü şeyler düşündüm... Sustu ve, göğsündeki yarayı ima eden bu sözlerle onu rencide etmiş olmak korkusile, ürkek ürkek Nemirof'a baktı. Nemirof, yumruklarını parmaklığa dayamış duruyordu. Daha anlat, dedi. Büyük mermer parçaları alabileceksin, her istediğini yapabilecek, meşhur olacaksın... Sonra, bundan bıkmca, seninle beraber gideceğiz, bir adaya çekileceğiz... Biribiki adasına. Oyle olsun. Biribiki adasına gideriz. Orada bızı hiç kımse tanımıyacak, hiç kimse rahatsız etmiyecek... Maalesef vaktiniz tamam oldu. Kâtibin, yumuşak bir sesle yaptığı bu ihtarın akabinde, Nemirof'un arkasındaki demir kapı açıldı ve Wallace göründü. Nemirof'un nefesi tıkandı, fakat gene gülerek, rusça: Vsego şoroşevo dorogaya, dedi. Doris, bu veda cümlesine, almanca olarak mukabele etti. Nemirof, Doris'in vüzünü hafızasma bir kere daha hakketti. Sonra, birdenbire parmaklığa yaklaştı ve avcunu, açık olarak parmaklığa yapıştırdı. Doris ona baktı, sonra o da elini kaldırdı ve kendi avcunu onun avcuna yapıştırdı. Aralarında parmaklık vardı. İArkast var) Vicki BAUM Yazan: Çevlren: Hamdi VAROCLU 35 Nemirof gözlerini kırpıştırarak, tel örgülerin arkasından ayağa kalkan ve kendisine doğru yaklaşan gölgeye baktı. Gözleri, çiy aydınlığı unutmuştu; ona tahammül edemiyordu Asağı yukan inip çıkan siyah lekeler görür gibi oluyordu. Biraz sonra, bu lekeler biribınnden ay rıldı, kayboldu ve Nemirof, o zaman, Doris'in yüzünü görebildi. Kalbi, bir silâh patlar gibi yerinden oynadı. Söyliyecek söz bulamıyordu. Karşısında, düşüncelerini ve rüyalarını dolduran Doris'den daha zayıf, daha ufak tefek bir Dorıs vardı. Koyu renkli robunu giymişti, üst dudağ'nda terler bılikmişti. Nemirof. bütün bu teferrüatı, hep birden, tel örgünün delikleri arasın dan şayanı hayret bir vuzuhla görmüftü. Bu manzarayı sonra istediği gibi, teferrüatile evirip çevirmek için, zihnine hakketti. Nemirof, karşısında duran Doris e ne söyliyeceğini bilemiyordu: Doris de parmaklığm öte tarafmda, ellerini bitiştimîş. duruyordu. Bu sükut uzuyor, tahammül edilmez bir hale geliyordu. Nemirof, nihayet ilk sözü söyledi: Buraya kadar nas.l geldin? Covven kolayını buldu. Sana se lâmı var. Gene bir sükut oldu Sonra, Doris bir sual sordu: Nasılsm? Dünyanın bu en saçma sualine, Ba zil'in vereceği cevap malumdu: İyiyim, teşekkür ederim. Doris, ezberlendiği besbelli olan, ikinci bir saçma sual sordu: Sana bir hizmette bulunabilir mi ' yim? Bazil, defter başındaki delikanlmın söyliyeceği sözleri not etmesi ümidile hararetli bir mukabelede bulundu: Burada hakikaten iyiyim, diye tekrar etti. Gayet muntazam bir hayat... Askerlik bundan daha zahmetlidır. Va kıa, askerlikte disipline alışmış olmamn çok faydası var.