11 İkinciteşrin 1937 CUMHURIYET Büyük davalar Telâşa mahal yok Şehirde külliyetli miktarda odun, kömür var Her sene bu mevsimde olduğu gibi bu sene de bazı taraflarda odun ve kömü fiatlarının ^ükseklığinden şikâyet edil mektedir. Fakat alâkadar makamların verdiği malumata göre mahrukat fiatları nı yükseltecek ortada hiçbir sebeb yok tur. Stok halinde şehrin ihtiyacını kar sılıyacak kadar odun ve kömür mevcud olduğu gibi bir taraftan da gelmektedir Hatta son zamanlarda İstanbula gelen mahrukat miktarı o kadar çoğalmıştır k bunun bir kısmınm civar şehirlere bile gönderildıği olmuşlur. Binaenaleyh bu güne kadar Belediyenin müdahalesini icab ettirecek hiçbir vaziyet olmamıştır. Maamafih ötede beride bazı küçük esnafın, havaların bozuk gitmesinden istifade etmek istiyerek perakende fıatlarını yükseltmeleri her zaman için mümkün görülmektedir. Bunun için de şikâyet vukuunda bu kabil esnaf hakkında derhal takjbat yapılması hususunda alâkadarlara emir verılmi \\r. Belçika buhranının hakikî sebebleri Yazan: Henri de Man Son kabinede Maîıye Nazırı Başvekil Van Zeeland'ın istifası derin takım mütalebatla ve tenkidlerle mütera bir buhran doğurdu. Bu istıfa, bizi, bir fık bulunuyor, beyannameler şeklinde şahsiyetin yerine bir başkasınm ikamesin neşredıliyor ve resmî heyetler vasıtasile den çok daha şümullü meseleler karşısın hükumete bildıriliyordu. Hükumete menda bırakmıştır. Hakikatte, bu hâdise, sub diğer partiler, dolayısile, ayni usulü çoktanberi için için hazırlanan bir rejim tatbikta gecikmediler. Yalnız, bunlar buhranının açığa vurulmasmı intac etmiş liberal parti gibi, işi muhalefete kadar tir. götürmek ihtimalinde açıkça bahsetme Maamafih, kabinenin, heyeti umumi mişlerdi. yesile kendıliğinden çekilmesini icab ettiBuna mukabil, partiler muzaheretinin, ren Van Zeeland'ın istifası, hükumetin meclis ekseriyetinin muzaheretine, filen siyasetine külliyen yabancı hâdiselerden takaddüm etmesi keyfiyeti, bizzat meclis mütevelliddir. ekseriyeti içinde büyük zâflara sebebiyet Bu itibarla, M. Van Zeeland'ın isti verdi. Üç tarafh antant, kabinede, arızafası hâdisesinin, hükumet formülünün sız bir surette devam ettiği halde, mec 1935 tenberi müstenid bulunduğu pren liste, muhtelif parti meb'uskrının birçok sipleri tekrar mevzuu bahsettiren bir buh mühim meseleler üzerinde, hükumet rana sebebiyet vermiş olması, ilk nazarda aleyhinde rey verdikleri görüldü. garib görülebilir. Bu suretle, 1935 senesinde başlıyan Diğer taraftan Belediye kooperatifi de Bunu anlamak için, o formülün neden hayal ile, yani üç taraflı büyük bir ekse kendi azasına odun, kömür tevziine başibaret olduğunu, ve onu tevlid eden 1935 riyet hulyasile, lıberallerin ekseriyeti ve lamıştır. Kooperatifte odunun çekisi 325 martındaki vaziyetle olan alâkasını ha katoliklerin ekalliyetinde husule gelen kuruş, kömürün kılosu da dort kuruş on tırlamak lâzımdır. inhilâlden mütevellid, gitgide daha ufak Belçika, iki buçuk sene müddetle, bir meclis ekseriyetinin ifade ettiği haki aradır. Van Zeeland'ın Başvekâleti esnasmda, kat arasında, her an daha aşikâr bir uyoldukça hususî mahiyeti haiz bir temer gunsuzluğa varılmıştı. metine ihtiyac gösteren hâd bir iktısadî küz kabinesi tarafından idare edilmiştir. ve malî buhran; Bu unsurların muhalefete olan tema «Millî ittihad hükumeti», hakikatte, üç 2 Umumî refahı istihdaf eden iktıtaraflı bir hükumete alem olmuş bulunu yülleri, esasen kuvvetli sebeblere istinad sadî icraat üzerinde, bütün kuvvetleri, ediyordu. Mayıs 1936 umumî intihabayordu. tındanberi, sosyalist parti, hükumet ekse muayyen bir zaman için teksif etmek zaDaha bidayette, M. Van Zeeland, ne riyetinin en kalabalık zümresi olmuştu. rureti ve imkânı; kadar esaslı olursa olsun, bir meclis ek 3 Hükumetin başında, siyasî nokBuhran yenıldikten ve iktısadî refah avsenyetile iktifa etmiyeceğini söylemişti. det ettikten sonra, hükumet, bir takım iç :ai nazardan M. Van Zeeland kadar biViicudünü zarurî telâkki ettiği, hemen timaî ıslahat yapmağa koyulmuştu. Bu araf ve iktısadî sahada onun kadar sa hemen umumî bir siyasî ve iktısadî itimad ıslahat, işçi, orta smıflar ve zürra gibi âhiyettar bir şahsiyetin mevcudiyeti. havası yaratmak ve idame etmek için, «küçük insan» lara verilen imtiyazlar giFakat, iktısadî kalkınma işi ilerledikkatolik, sosyalist ve liberal üç büyük parbi telâkki edildı. M. Van Zeeland, Bel çe, bu şeraitten ilk ikisinin tabiatile ortatinin her birinde ekseriyet elde etmek isçikada, içtimaî terakkinin, daima, iktısa dan kalktığı ve dolayısile, üçüncü sebebin tiyordu. dî kalkınma ile sıkı surette ırtibatlı olarak O sırada, nakdin devalüasyonu neti tahakkuk ettirileceğini nekadar söylediy de manasını kaybettiği aşikârdır. Zira, cesinde, iktısadî ve malî siyaset saha se de, «sola doğru kayma» diye tavsif baştaki şahsiyetin vazifesi, mahiyetini sında bir istikamet tebdili mevzuu bah edilen harekete, kâfi derecede mukave değiştirmekte ve iktısadî olmaktan ziyasolduğundan, bu teminat zarurî görül met ve muhalefet göstermemekle itham de içtimaî ve siyasî bir mana almaktadır. Bu takdirde, iktısadî bir ümidsizlik vamekte idi. Evvelki kabinelerin takib etti olunuyordu. ziyetinden doğan millî vahdeti, siyasî ği deflasyon siyasetinin akamete uğra Gerçi, liberallerde ve bazı katolik mu sahada idame ve tarsin etmek için, esas ması ve 1935 martındaki hâd bankalar başlıyan tibarile şayanı kabul görünen iki şık buhranı, ancak M. Van Zeeland gibi, hafazakârlarda filizlenmeğe safçı muhalefet, kendi kuvvetini, açıkça ardır: Faşist tarzı hal ve demokratik malî sahada müstesna salâhiyeti haiz bir < şahsiyet tarafından halledılebileceğe ben muhalefet yapan komünistlerje, flâman arzı hal. ' ziyen bir mesele ortaya çıkarmıştı. iktısa nasyonalistlere ve rexiste'lere teşrik etse Faşist târzı hal, ieraî kuvvetin otoritedî kalkınmanın noktai hareketi olan deva dahi, mecliste ekseriyet teşkil edebilmek sini tamamen teşriî kuvvet otoritesi fevkilüasyon, ancak partiler arasında bir vifak ten hayli uzak bulunuyordu. Programı ne çıkanp, bütün partileri, cebren, bir havası yaratıldığı takdirde iyi neticeler nın tatbikına azmetmiş bir Van Zeeland tek parti içine almak suretıle, otoriter ve hükumeti, buna rağmen, 1936 da dört severebilirdi. otaliter devlete inkılâb etmek. ne için intihab edilmiş bulunan mecliste, Üç taraflı bir temerküz hareketi halinDemokratik tarzı hal, hükumetin otomahdud fakat kâfi bir ekseriyete güvenede tahakkuk ettirilen bu millî ittihad usuitesini, doğrudan doğruya meclis ekseribilirdi. lüne, o tarihtenben sadık kalınmıştır. yetinin iradesine istinad ettirmek suretile, Fakat, böyle bîr vaziyet, bittabi, üç Maamafih, yarıyolda, ve bilhassa şu partileri, meclisin iradesine takaddüm detaraflı ittihad prensipile artık kabili telif son üç ay zarfında, bizzat hükumet, bu jil, onun vücud bulmasına ve izhar edildeğildir. usulün bir takım vahim mahzurlarla mamesine yardım etmekten ibaret olan hakiBu buhranın halli, partiler rejiminin lul olduğunu görmüştür. kî rollerine irca eylemektir. temelile alâkadar bir kanunu esasî meseEzcümle, bu sistem, partilerin nüfu Belçika için, bu iki metod arasında esini ortaya çıkarmaktadır. zunu meclis nüfuzuna takaddüm ettir 'apılacak tercihte, biran bile tereddüd Ben kaniim ki, şayanı memnuniyet ve mek gibi bir netice vermiştir. Binaena aiz değildir. Hürriyet mefhumunun devamlı bir tarzı tesviye, ancak, kanunu leyh, hükumet, ya esas tutuğu formülü Belçika kadar kuvvetle anlaşıldığı, yurdbizzat reddetmek, yahud, temerküze da esasinin ifade ettiği hakikate avdet ve daşların, kuvvetler karşısında boyun eğhil üç partiden birinin, hükumeti muzahe meclis otoritesi, partiler otoritesine naza melerinin Belçika kadar imkânsız görülretinden mahrum etmek tehdidile yapa ran kâmilen iade edildiği takdirde bulu düğü, hulâsa, faşist devletin, millî miza cağı tazyika baziçe olmak ıstırannda idi. nabilir. a Belçika kadar aykırı geleceği bir yer Partilerin millî bir itimad halinde topBu tehlike, son aylar zarfında, bilhasdaha yoktur. sa hâd bir devreye girmiştir. Liberal par lanmaları, 1935 senesinde Belçikada göBinaenaleyh, anlaşılıyor ki, Belçika, ti komitesinin, istifa eden liberal bir na rüldüğü üzere, parlamento usulüne muVan Zeeland hükumeti zamanında yapızmn yerine diğer birinin tayini tarzından halefetten başka birşey değildir ve tamaduyduğu memnuniyetsizlik üzerine, hü men istisnaî ve muvakkat ahvalde makul lan tecrübeden, kabıl olduğu kadar ge niş bir temerküz ve millî vahdet kabinesi kumetle, ayni salâhiyeti haiz bir kuvvet görülebilir. 1935 te mevcud bu istisnaî ahval şun formülünü alacak, fakat, bu millî vahdegibi gerçekten pazarlığa giriştiği görüldü. :in, meclis haricinde üç parti arasında bir Bu pazarlık, hükumet programının tatbi lardı: kına taalluk eden hususat hakkmda bir 1 Hakikî bir millî selâmet hüku ıakt olarak tefsiri cihetini terkedecektir. Franklin, ayni nezaketle cevab verdi: Emınim kı Juddy s>enınle tanışa madığına çok müteessif olacaktır. Havada bir gerginlik vardı. Bu ger ginlık, belki, birbırlerine söylemek iste dıklerini söyliyemediklerinden, belki de, koyun üstüne çöken, kenarları madenî renkli bulutlardandı. Doris: Nisanda bu kadar fazla sıcak olur mu? diye sordu. Bryant, havanm hakikaten sıcak ol duğunu söyledi ve: Taraçada içeriz, diye ilâve etti. Biraz evvel, koşa koşa yanlarına ge len iki köpek, peşlerinden oraya kadar gelmiş ve Doris'in ayaklannın dibine, çimenlere uzanmışlardı. Birşey bekliyor gibiydiler. Dilleri dışarıda, yorulmus gibi, güçlükle nefes alıyorlardı. Frankün onlara doğru eğildi: Yapmacık yapıyorsunuz, maska ralar! dedi. Bu söz, Doris'e, Bryant'ın o zamana kadar söylediği sözlerin hepsinden daha güzel, daha sevimli geldi. Sonra, Franklin, genc kızı, merdive nin en üst basamağından sonraki boşluğa doğru iterek: İşte heykeli buraya dikmeli, dedi. Doris, Bazil'in atölyesinde her zaman aldığı pozu, istemiyerek gene aldı. Franklin, bir iki adım geriledi ve baktı. Doris, vüzüne bakılmayınca, güzel hissi veri Londra Tesrinisaninin dordüncü ve beşinci günü Londrada zehirli gazlere karşı mücadele talimleri yapılmıştır. Resmimiz, talimlere iştirak eden İngiliz bahriyelilerinin faaliyetini göstermektedir. Londra Lbeveyni Rusyadan ka« çan Rus Prensi Theodore Obolensky İngillz ordusuna girmiştir. Resmimiz Rus Prensini kışlada askerî üniformasının düğmelerini parlattığını göste rivor. Rodezya (Cenubî Afrika) Dört Zenci bir Parsın hücumuna maruz kalmışlardır. Deynek ve sopalarla mücehhez olan yerliler uzun miiddet mücadeleden sonra parsı öldürmeğe muvaffak olmuşlardır. Ancrtk pars hayatını pahalıya satm'^, dört Zenciyi de kollarından ve bacaklarından yaralamıştır. Resmimiz parsı öldüren dört Zenciyi ve avlannı gösterivor. Nevyork Uzakşark harbinden/ İspanya hâdiselerinden, Avrupa buhranlarından Amerikadaki münakaşa lardan müteessir olmıyan Mis Louis Fluent yakında tertib edilecek oUn, kış sporları müsabakası için yeni bir numara hazırlamakla meşguldür. Resmimiz, Amerikan sporcusunu eğerli çember talimi yaparken gösteriyor. Berlin Alman Orduları Başkumandam General Fritsch, müteveffa General von Seekk'in kabrine konulan taşın resmi küşadında hazır bulunmuş ve ordu namına bir çelenk koymuştur. Şanghay Japon kıtaatının Şanghay'a yaklaşması üzerine Çinliler beynelmilel imtiyazlı mıntakaya ilticaya baslamışlardır. Resmimiz, dört çocuğu ile beraber imtiyazlı mıntakaya iltica eden bir Çinli kadını gösteriyor. yordu. Yazık ki giyiniksin! dedi. O esnada, evden büyük bir gürültü işitildi. Franklin, sevincle haykırdı: H a h ! misafirler sökün etti. Bu habere, Doris de memnun olmuştu. Kendisinden başka kimselerin davetli olduğuna, o dakikaya kadar inanamıyordu. Franklin'in peşisıra eve doğru giderken, kendi kendine: Belki bu sefer yakayı gene kurtarırım. Diye düşünüyordu. Bu vaziyet, ip üzerinde cambazlığa benziyordu. Günün birinde düşmek mukadderdi. Bryant, onu, Paskal isminde bir gence takdim etti. Bu genc, kâğıddan yaptığı bir boruyu öttürmekle meşguldü. Doris, bu adamın, o evi yapan mimar olduğunu biraz sonra öğrendi. Paskalın genc bir adam oluşu ve evin eskiliği, genc kızın nazarı dikkatini celbetmişti. O sırada, iki genc kız daha gözüktü. Franklin, bunları da Doris'e takdim etti. Birinin ismi Micky, ötekinin Ducky'di. Micky çok sarışın, Ducky çok esmerdi. Doris'i tepeden tırnağa kadar süzerek, bir bakışta, esvablarına, çorablarına, saçının tuvaletine kıymet biçtiler. Micky, ortaya bir lâf attı: Ducky iyi kızdır; ona, sahibsîz bîr bekâr erkek bulmalı! Ducky lâf a kanştı: Yahud muvakkaten dul bir erkek! Mimar Paskal, elindeki kâğıd boruyu ağzına götürerek var ku\vetıle hay kırdı: Franklin, kadına tövbe etti. Gökyüzü, şimdi, tamamen bulutlarla örtülmüştü. Arasıra, bir rüzgâr sağınağ1, yaprakları sarsıyordu. O esnada, evın önünde iki otomobil durdu; kahkahalar, yaygaralar icinde, üç çift ve bir yalmz erkek indıler. Franklin, Ducky'yi o er keğe doğru iterek: İşte bu Ducky'nin! dedi. Ducky dudak büktü: Ben daha iyi birşey ümid ediyordum, dedi. Franklin, Doris'i yanına çekerek: Ben, bu bayanla nişanlıyım, dedi Hazırun, genc kızı bir kere daha tepeden tırnağa süzdü ve bir kere daha paha biçti. Doris, içinden, müthiş bir öf kenin kabardığını hissetti. Kendisini ne zannediyorlardı ? Nevyork'un gürültüsü arasında tamamile unuttuğu babası doktor Bingsheim, birdenbire, bu ne idüğü belirsiz kızların arasında, bir heyulâ gibi gözünün ön"n«" geldi. Franklin: Yemek zamanı geliyor, dedi. Lutfen yukarı çıkıp giyinir misin? Son haftalar zarfında, onun vüzün Berlin Alman gencliğinde ziraat aşkını uyandırmak üzere Almanya nın her tarafından gencler hergün köyı lülere yardım etmektedirler. Alman gencleri bu suretle köylülerle beraber çalışarak köy hayatma alışmakta, ziraatin nazariyatile beraber ameliyatır nı da öğrenmektedirler. Resmimiz ara. ba ile saman nakleden bir genc kızı göstermektedir. deki manaları okumağa alışmış ve Do * ris'ten, kendi karısı kadar çekinmeğe baş/t lamıştı. Doris, onun bu arzusumı miuneU le karşıladı. Bütün bu davetli kalabahği ortasında, Franklin'le kendisinın birlik .ol* duklarını, hayretle görmüştü. Kapıdan eve girerken döndü ve, gend kızlara, biraz ev\el onların kendisine atfettikleri nazarların tıpkısile baktı. Kızlar kendisinden daha basit tarzda giyinmişlerdi. Bunu görunce, Doris'in içi ferahladı. Ayaklarında kısa, yün etek * lıkler, arkalarında bluzlar vardı. On altı dolar seksen çente alman kendi robu ise krepdösindi. Merdivenin basında duran metrdotelt Matmazele odasını gösterebilir.miyim? Diye sordu. Bu metrdotel hafifçe topallıyan bir adamdı. Doris, birinci kata kadar onun arkasından cıkarken bu to pallığın farkına vardı. Metrdotel bir kapı açtı ve Doris'i bir odaya scktu. Genc kız, odaya girer girmez müthU bir manzara ile karşılaştı. Kücük bavul a cılmış, içi bosaltılmıştı. Bavuldaki esya, Doris'in tuvalet eşyası, bir yedek men dıl, ucuzcu bir mağazadan, vaktiîe bi* dolara alınmış bir kimonodan ibaretti. İşte bütün bu zavallı seyler simdi ortaya dökülmüş, nekadar fakir olduğu anlaşıl* mıstı. (Ar/casi van Vicki BAUM Yazan: Çevıren: Hamdi VAROGLU 15 îngiliz usulü ve eşyasınm basitliğine aklı ermiyordu. Franklin, biraz çekingen bir tavırla: Hoş geldiniz! ! Dedi ve salondan kütübhaneye doğru yürüyen Doris'in yolunu keserek onu kolları arasma aldı ve öptü. Sonra: Haydi, bahçeye çıkalım da heykelin yerini görelim, dedi. Bazil ortahktan büsbütün kaybolduğu halde, Doris ve Bryant, aralarında, hâlâ heykelin lâfını ediyorlardı. Franklin, heykelin bahçede nasıl duracağı ve nası! görüneceği hakkında bir fikir edinmek üzere, genc kıza, Bazil'in eserine tahsis edilen yerde dunnasını söylemişti. Doris, bu fikri, bütün saçmalığına rağmen, evı ziyaretine bir bahane olsun diye kabul etmişti. Bazil ile, velev uzaktan alâkadar her şey, ona gizli bir zevk veriyordu. Franklin, genc kızı kolundan tuhıp evin etrafında dolaştırdı. Arka tarafta geniş bir taraça vardı. Taşların arasından, ilk çimenler bitmeğe başlamıstı. Taraçadan sonra bir çimenhk, ondan sonra alçak bir duvar, bir iki basamak merdiven, sonra bir çimenlik daha vardı. Buradan bakınca, masmavi koy ve bu maviliğin ortasında, bir tek beyaz yelkenli görülüyordu. Çimenler rütubetliydi ve ağaçların arkasından, güneşin, muhteşem bir guruba hazırlandığı görülüyordu. Doris, derin bir göğüs geçirdikten sonra: M. Bryant, diye sordu, bütün bunlar sizin mi? Beni niye ismimle çağımıyorsun? Genc kız, bir tebessümle istifayi ku sur ederek: Franklin, bütün bunlar senin mi? diye tekrarladı. Franklin, bahçe tarafını göstererek: Kavak ağaclanna kadar, dedi; babam, düğün hediyesi olarak vermişti Üsttarafı kendi malı. Doris, nezaketle dedi ki: Karının evde bulunmayışına çok eanım sıkıldı.