KUçük hikâye İki lira mM A Mary Pickford CUMHURÎYET 11 tkinciteşrin 1937 ATATÜRK'ün DÜNYAYA HİTAB EDEN SESİNİ BÎZE DUYURAN... ÖNDERLERİMİZİN TÜRK ORDUSUNUN İDARELERİNİ GÖSTEREN... VE ŞİMDİ YE KADAR GÖRÜLENLERE BENZEMİYEN MİLLÎ, ŞEREFLİ FİLİM: Peride Celâl Yarım saattenberi hiç kıpırdamadan, rıep ayni şekilde duruyordu. Ayaklan nın ucunda yükselerek, bir kolunu havaya doğru kaldırmıştı. Siyah kaidenin üze rinde çıplak beyaz vücudü bir heykel gibi hareketsizdi. Yüzünde heyecana ve utanca benziyen hiçbir mana yoktu. Karşısmdakilere, onları hiç görmüyormuş gibi gayet lâkayd bakıyordu. Şövalelerine iğilmiş, vücudünün her parçasım ayn ayrı tetkik ederek çalışan §u bir yığın insandan hiç de sıkılıp çekinmediği belli idi. Onun için bu vaziyete alışmak pek kolay olmamıştı. İlk günlerde üzerindeki siyah örtüyü bırakacağı zaman her tarafı bir ateş dalgası içinde yanmağa başlar, heyecandan boğazı düğümlenirdi. Hal buki şimdi birçok bakışlann vücudüne saplanışını hissederek böyle çırçıplak dururken içinde en küçük bir kıpırdamş bile yoktu. Ona artık vücudündeki deri bir kılıf gibi geliyordu. Asıl mevcudiyeti hangi bir kılığın altında saklı idi. Ressamlarm gözleri vücudünde değil, yüzünde gezdiği zaman daha çok rahatsız olurdu ve en çok da şu sözler sinirine dokunurdu: «Biraz gülümseyin, kaşlannızı fazla çattınız», «omuzlarmızı çarpıtmayınız rica ederim.» Bu ihtarlar kalbine sıkıntı verir, kısa bir müddet için de olsa elinden hürriyetini alan bu insanlara adeta için için kin duyardı. O, isterdi ki onlar kendisile hiç konuşmasınlar, yüzüne, gözlerine hiç bakmasmlar.. Yalnız işleri bitip, fırçalarım ellerinden atarken «giyin» desinler. î|te o kadar. Ayaklan, havada duran kolu, yorulmağa başlamıştı. Yüzünü buruşturarak, yavaşça: «yoruldum» dedi. Bir anda şövalelere iğilen bütün başlar kalktı. Paletler ve fırçalar bir tarafa bırakıldı. Istirahat edilecekti. Kadın ayaklannın ucunda duran siyah örtüsüne bürünerek pa ravananın arkasma çekildi, orada bir koltuğa oturdu. Kalorifere sokuldu. Her zamanki gibi dalgındı ve her zamanki gibi evini, akademiye gelirken yalnız bı raktığı iki küçük çocuğunu düşünüyordu. Onlara uslu durmalarını, gürültü et memelerini tenbih etmişti. Acaba sözünü dinlemişler miydi? Ya sokağa çıktılar sa... Kocası muhakkc.k her zamanki gibi gene bitişik odada horlayıp duruyordu. Uyansa bile çocuklan yanına çağırmak, onlarla biraz meşgul olmak aklma bile gelmezdi. Yatağın içinde oradan oraya dönerek akşama kadar kendisini bekliyecek, eve dönünce akademiden aldığı iki liranm birini elinden kapıp sokağa, yani doğru meyhaneye koşacaktı. Ah bü adam.. An bu işsiz, gücsüz serseri ayyaş... Onun zimmetine para geçirip işinden kovulduğu akşam eve gelip de yüzüne haykırdığı sözleri bir türlü unutamıyordu. «Kan, kan demişti; artık sen çalışacaksın, ben yiyeceğim. Haydi bakalım çamaşır mı yıkarsm, hizmetçilik mi yaparsm. Ne yaparsan yap.. Bugün den tezi yok rakı parasmı senden isrJyo rum.» O günün gecesî çocuklanm bağrma basıp yatakta sabaha kadar ağlamıştı ve ertesi sabah iş bulmak için sokağa fırla mıştı. İlk kapısını çaldığı yakın bir ahbabı idi. Ona halini anlatmış, kendine bir iş bulmasını istemişti. O, kaşlarım kaldırarak: «Senin gibi ince, narin bir kadın hiç çamaşır yıkayıp, tahta sileı mi?» diye hayret etmiş ve esefli bir tavırla: «Biliyor musun akademiye model lâzımmış; avuc dolusu para veriyorlarmış» demıştı. Biraz sonra da «tabiî senin gibi bir aile kadınının harcı değil.» diyerek sözü değişrirmişti. O zaman sesini çıkarmamış, onu tasdik eder gibi görünmüştü. Fakat ahbabile vedalaşıp dışan çıktığı zaman hemen akademinin yolunu tutmuştu. Sevincle titriyordu. Kocasmdan ne güzel bir intikam alacaktı.. «Çâlış, kazan, getir..» İste o da çalışıp kazanacak, getire cekti. Kaç aydanberi böyle yapıyordu. O, «çamaşıra, tahtaya» diyerek evden fırlıyor, işte buraya, bu bir sürü insanın recek hiddeti, çılgm kıskanclığı görmek az zevk değildi. Fakat küçükler elini kolunu bağlıyordu.. Mademki onların ba balan idi, herşeye sabredecek, herşeye katlanacaktı. «Dinlendinizse çalışmaya başlasak artık.» Silkinerek başını kaldırdı. Karşısmda genc ressamlardan biri duruyordu. Kadın «peki» demek ister gibi başını salladı, ayağa kalkarak paravanayı itip dışarı çıktı. Öbürleri şövalelerinin başma geç miş kendisini bekliyorlardı. Ağır ağır gene yerine çıktı, büründüğü örtüyü tu tan ellerini çekti. Siyah örtü yavaşça kayarak ayaklarının ucuna düşünce her zamanki gibi çıplak vücudünde evvelâ hafif bir ürperti hissetti. Sonra alıştı, üşümesi geçti. Ayaklannın ucunda doğrularak kolunu biraz evvelki gibi havaya doğru kaldırdı ve öylece hareketsiz kaldı. Tam bu sırada birdenbire kapı ardına kadar açıldı. Eşikte iki hademenin içeri girmekten menetmeğe çalıştıklan bir adam gö ründü. Saçlan hiddetinden dimdik ol muştu, gözleri kanlı, bakışları korkuncdu. Kadın onu görünce olduğu yerde sallandı: «Kocam» diye, mınldandı. Sonra kendini toplıyarak hemen eğilip yerden siyah örtüyü aldı, çıplak vücudünü ört tü. Kaçmak, saklanmak ister gibi hiç bir korkulu harekette bulunmıyarak olduğu yerde kalmıştı. Orada bulunanlar onun siyah örtüye sımsıkı sarılmış, öyle dimdik durduğunu ve gözleri ateşler saçarak kocasına baktığını gördüler. Yüzü kindar bir tebessümle aydınlanmıştı. Hademe lerin omuzlarından geri çekerek dışan çıkarmağa uğraştıklan kocasmın ileri atılmak için çabaladığmı görünce keskin, ıslık gibi bir sesle: «Bırakın gelsin» dedi. Zaten adam silkinerek yakasını hademelerin ellerin,den kurtarmıştı. Bir ok gibi kadının üzerine doğru fırladı. Fakat yaklaşınca birdenbire olduğu yerde kaldı. Yumruklarını sıkmış, öfkeyle soluyarak kansına bakıyordu. Kadın gayet sakindi. Hatta dudaklarındaki gülümseme bile ziyadeleşmişti. Başkaları tarahndan işitilmesini istemiyormuş gibi alçak bir sesle: Eski yıldız tekrar filim çevirmeğe başladı Türk kahramanlığiDin bü>ük delilini .... DİKKAT: EGE MANEVRALAR EGE MANEVRALAR Kadıköy H A L E sinemasında: Türk istiklâlinin kurtarıcılarını... Türk zaferinin yaratıcılarını... Türk kudretinin azametini... filminde göreceksiniz. Atatürkün, Heyeti Vekilenin, kumandanlarımızın bizzat konuştuklarmı, top, tüfek, mitralyöz, tayyare, tank ve şanlı askerlerimizin hakikî ve manevra sahasında cekilmiş seslerini. YALNIZ Marmara filim stüdvosunun çektiği 1500 metroluk EGE MANEVRALARI millî filminde dinliyebilirsiniz. Bu muazzam filmi MARMARA FİLİM STÜDYOSUNDAN isteyin'iz. Bursa sokak No. 40 Telefon Telgraf Beyoğlu 42460 MARMARA Bu film pek yakın da YALNIZ Beyoğlunda S U M E R sinemasında gösterilecektir. Beyoğlunun en büyük sinemasında iki hafta blnlerce insanın hayranlıkla seyrettiği Mary Pickford Douglas Fairbanks'ın eski ve Buddy Rogers'in yeni karısı, sessiz sinemanm en meşhur yıldızı Mary Pickford tekrar beyaz perdede görünmeğe karar vermiş ve dostları muhtelif direktörler, rejisörler, muharrirlerden mürekkeb olarak bir şirket kurmuştur. Fakat artist yalnız san'at kısmile alâkadar olacak, idare ve hesab kısmını mütehassıslara terkedecektir. Mary senede dört kordelâ yapacaktır. Fakat stüdyo faaliyetinden uzaklaş mış olduğu gündenberi de Mary gene sinema işlerile uğraşmaktan geri durmu yor, «Birleşik Artistler» şirketinde tıpkı Samuel Goldwyn, Charlie Chaplin, Alexander Korda gibi hissedar ve meclisi idare azasıydı. S. Goldvvyn'le A. Korda şirketin esasatını kurmak üzere halihazırda Nev york'tadırlar. Şirketin sermayesi bir milyon iki yüz bin İngiliz lirası olacaktır. ROZ MARi'nin halikleri: JANET MAKDONALD NELSON EDDI Dün yuzlerce insan yer bulamadı, evvelden localannızı tutunuz. Seanslar : 2.30 4.30 Gece : 9.15 FİLÎMCİLİK T. A. Şirketi tarafından TÜRKÇE SÖZLÜ ve SESLİ olarak filme ahnan ŞANLI ORDUMUZUN, ATATÜRK ve HÜKÛMET ERKÂNIMIZ HUZURUNDA YAPTIĞI MUAZZAM LEYLAKLAR AÇARKEN EGE MANEVRALARI Filmi pek yakında İPEK SARAY MELEK SAKARYA Ankarada : YENI ve Izmirde: ELHAtVıRA ve Bu filim 10 nüsha olarak hazırlanrîı§mdan rinin FÎTAŞ adresine telgrafla YARIN AKŞAM büyük HALK TAYYARE sinemalarında birden gösterilecfektir. derhal söstermek istiyen sinema müdürlemüracaat etmeleri rica olunur. sinema müsameresi olarak ( Bir iki satırla.. ) ~İC Buz üzerinde kayma şampiyonu Sonja Henie kendisile ikinci defa bir filim çevirmekte olan Tyrone Povver'e «Prenses X» kordelâsında güzel bir oyun oynamıştır. Bir hafta partönerine buz üzerinde kaymak dersi veren Son ja, sekizinci günü onu götürüp iğri ve Neden kızıp hiddetlendin, dedi, kaypak bir yerde bırakmış, orada kendisinin yalnız başma gelmesini söylemişsen bana çalış dememiş miydin? tir. Tyrone fena halde bocalamış, nihaFakat bunu söyledikten sonra adeta, yet gene Sonja'nın yardımile bu müşkül pişman oldu, yüzü değişti, gözlerine a vaziyetten kurtulmuştur. zablı gölgeler düştü. Kocasmın çıplak •Jf Mac West, meşhur Fransız san vücudünü örten örtüyü çekip alarak, «ben sana böyle mi çalış, dedim.» diye, atkârı Sarah Bernhardt'ın hayaünı tas haykırmasından korkmuştu. Onun bu ce vir eden bir filimde başrolü oynaması zaya müstahak, alçak, sefil bir insan ol için kendisine edilen teklifi kabul etmeduğunu bilmiyenler bu söze hak verebi miştir. Çünkü Sarah gayet hassas, ince lirlerdi. Fakat kocası onun beklediği ve ve zayıftı. Mac West ise semizcedir. Bu korktuğu hareketi yapmıyarak, birden vaziyette hem kendisini, hem de rahmetbire üzerine hücum etti. Tekmeler, yum liyi gülünc bir şekle sokacağını anladığı ruklarla dövmeğe başladı. Hem koca için böyle hareket etmeğe mecbur kal man yumruklarını omzuna, yüzüne, ne mıştır. resi rasgelirse indiriyor, hem de: «iki lira •Jc Marlene Dietrich'in Holivud'da alırsın da bana bir lira verirsin ha? Alçak son çevirdiği «Angel Melek» filmi kan.. Ben sana para saklamayı öğrete Nevyorkta gösterilmiş ve seyirciler tarayim de aklm başma gelsin.» diye, ho fından çok müsaid şekilde karşılanmıştır. murdanıyordu. Münakkidler, gerek Marlene'yi. gerekse Onu kocasmın elinden kurtardıkları partöner'i Herbert Marshall ile Melvyn zaman vücudüne inen yumruklardan de Douglas'ın bu eseri yaratmaktaki kud ğil, fakat duyduğu manevî ıstırabdan retlerini takdir etmektedirler. Gene on baygm bir halde idi. Çünkü kocasının ların mütaleasına nazaran filim kasaba tahmininden daha alçak bir insan olduğu ve küçük şehirler halkından ziyade bü nu anlamıştı. Demek onu kapıda yüzü yük şehirler halkı tarafından beğenile hiddetle karmakarışık, çılgın bir halde cek bir tarzda yapılmıştır. gördüğü zaman «işte 'intikamımı aldım» •jr R. K. O şirketi «Verilmiş soz üzediye, sevinmesi ve belki de kendisini öl rine ask» isminde bir filim çevirtmekte düreceğini düşünerek titremesi, korkması hep boşuna idi. Fakat onun bütün hiddet dir. Bunda başkadm rolünü Miriam ve öfkesinin aldığı iki lirayı kendisine bir Hopkins oynıyacaktır. Diğer taraftan lira diye söylemesinden, parayı olduğu «İki sevgilim var!» kordelâsında da gibi eline vermemesinden ileri geldiğini, Gene Raymond başerkek rolünü temsil bu kadar sefil, vicdansız bir adam oldu edecektir. ğunu nasıl tahmin edebilirdi? Aradan bir hafta geçti ve bu müddet zarfında genc kadın akademide görün medi. Evinde, vücudündeki çürüklerin geçmesini bekliyordu. Bir hafta sonra gene ayni yerde, çırçıplak, ayaklarının u cunda yükselerek bir elini havaya doğru uzatmış, eski vaziyetini almıştı. Karşı smdakilere bakmaktan utanıyormuş gib tavana diktiği gözlerinde derin bir ıstırabın gölgeleri ve dudaklarmda acı bir tebessüm vardı. Sabah evden çıkarken k o casmm söylediği sözler hâlâ kulaklarında çmlıyordu: İki lirayı tam getireceksin. Yoksa.. Ç E L i K İPEK sinemasmda K A L E MEKTEBİNDE Başrollerde: VİKTOR F RANSEN, VERA KOREN Fransız hududlarmı baştanbaşa saran MAGİNOT HATTI ÇELİK KALELERİNDE Casuslar arasında geçen feci bir heyecan macerası Çehk kalelerin esrarı Tehlikeli sahneler, baştanbaşa AŞK ve HEYECAN filmi. GENC KIZLAR M Kahkahalar kralı, Avrupanın en şen komiği 1 L T O N En güzel, en şen filminde neşeler veriyor. FRANÇOtSE ROSAY PİERRE LARQUEY, ROBERT ARDOUX İlâveten: EKLER JURNAL SON DÜNYA HABERLERİ Bugün T Ü R K sinemasmda SiNEMANIN EN GENÇ, EN YAKIŞIKLI AŞIKLAR YOLU İKİ Aşk Musiki ve Guzellik YILOIZI DiCK POWELL ve MAOELEiNE CAROLL filmi MELEKV BEKARET Bütün kalbleri teshir edecektir. Genc kızların, kadınların, sevenlerin, aşk ve ıstırabın filml. Bu akşam SARAY Sinemasında RHEiNHOLO SCHUENZEL'in bUyUk opereti ve ALBERT MATTERSTOCK ve GUSTi HUBER' In temsilleri H U L Y A ... V A L S ... A Ş K s a a t i Halk Opereti Karadenîz turnesine çıktı Halk Opereti artistleri dün Karadeniz turnesine çıkmışlardır. İlk merhale olarak Samsuna uğrıyacaklardır. İstanbul halkı, bu kış operetten mahrum kalmıştır. Kendi emeklerile çalışan ve hiç bir yerden yardım görmiyen bu zavallı gencler, temsiller vermek üzere Beyoğlunda bir tiyatro tedarik etmek istemişlerse de maalesef gösterilen bin bir müşkülâttan dolayı buna imkân bulamıyarak nihayet Karadeniz seyahatine çıkmağa mecbur kalmışlardır. AŞK ÜLKESi i Sevimli bir kralın sevimli aşklan. ilâveten FOKS JURNAL B B B B Dun akşam t önüne çırçıplak olmağa, modellik etmeğe geliyordu. Bu hareketi kocasına karşı belki bir ihanet sayılmazdı. Fakat vücudünü teşhir ederek para kazanması herhalde pek de hoş bir hareket değildi. Hem aldığı iki lirayı da kocasmdan gizliyerek ona tahtadan çamaşırdan bir lira kazandığmı söylemekte idi. Geriye ka lan bir lira ile çocuklarma istediği gibi bakıyordu. Bu da ayn bir kârdı. Kocası gece geç vakit meyhaneden döndüğü zaman parayı eline biraz geç • vermeğe kalksa gözlerini devire devire yüzüne bakar: «Yoksa bugün iş yok muydu?» diye, homurdanırdı. O zaman ona lirayı uzatırken «çalıştım» demek kadar kendisine zevk veren şey yoktu. Bazan da haykırmak «çalıştım, çalıştım, fakat tahta oğarak, çamaşır yıkıya rak değil, senden başka kimsenin görmemesi lâzım gelen vücudümü çırçıplak bir çok nazarlara açarak» diye, bağırmak isterdi. Lâkin çocuklar olmasa bu itirafını çoktan yapacaktı. Onun gözlerinde beli 5 Ü M E R sinemasının HARRY BAUR'un şaheseri ile bütün Istanbul şehri bir mnsiki havasile dalgalanmıştır takdim ettiği ve LA BOHEN MARTHA EGGERTH JEAN KiEPURA Hakikaten Mevsimin En Büyük Fransız Filmi J PERİDE CELÂL Doğum İktısad Vekâleti Trabzon kontrolörü Bay Şadi Reşid Dilekin bir kız çocuğu dünyaya gelmiş ve Tanju tevsim edil miştir. Ebeveynini tebrik eder ve yavruya uzun ömürler dileriz. SAKARYA' da 2 büyük film birden Mühim ve a âkalı bir musabaka Bugiin BEETHOVEN Senenin Fransız MUSiKi Süperfilmidir Usküdar Hâle sineması ROMEO ve JÜLİET temsil ettiği Teşekkür Tehlıkeli mide hastalığımı meharetli bir ameliyat neticesinde tedavi ederek beni tekrar hayata iade eden kıymetli profesör Nissen'le asistanları doçent Hazım ve doktor Zivere ve Cerrahpaşa hastanesi başhekimile hastabakıcılan na gazeteniz vasıtasile alenen teşekkür ederim. Karl VVaheck Seanslar : 2 1/2 da igiltere Tacının incileri 4 1/2 da Bir Balo Hatırası 6 1/2 da ingiltere Tacının incileri 9 da Bir Balo Hatırası B'letlerinizin parçalarını sakiayımz Musiki ilâhmın hayabnı ... Eserlerini ve aşklarını canlandıran muhteşem bir rilm, ANNABELLA PiERRE RENOiR Pek yakmda S A R A Y sinemasmda Möstesna bir rejisör: R U B E N M A M U L i A N Sayanı hayret bir ses: N i N O MARTiNi'nin Hulyalı bir operet : E S T R E L L i T A (ş en HaydUt> sin Mahkumlar Kalesi Pek yakmda S A K A R Y A ^masında