5 fidnciteşrin 1937 CUMHURIYET Filistin Lübnan Erdün Suriye • Hatay t Iktısadî hareketler Satış kooperatifleri Hükumetin bu sene, bilhassa satış kooperatifleri kurma işine ehemmiyet vereceği haber veriliyor. Bu haber muhtelif bakımlardan sevindiricidir. Bundan birkaç sene evvel kurulmağa başlıyan istihsal kooperatiflerinin verdiği netice çok müspet olmuştur. Maamafih istihsal kooperatiflerinin kuruluşu tamamlanmış addedilemez. Bu kooperatifler elân kuruluş halindedir. Hergün bir yenisinin faaliyete geçtiği duyuluyor. Esasen bizde kooperanfçiliğin şümul kesbetmesi, daha dün denilebilecek kadar yeni bir tarihin işidir. Satış kooperatifleri ise bir senelik bir ömre maliktir. Ihrac birlikleri mahiyetini arzeden bu teşekküllerin ilk nümunelerini Iğdırda, Ege mıntakasında ve Trakyada gördıik. Iğdırda pamuk, Trakya ve Egede türlü toprak ürünleri üzerinde çalışan bu kurumlardan elde edilen verimi fevkalâde olarak bile telâkki edebiliriz. Şimdi üzerinde durulmakta olan teşkilât, fındık satış kooperatifleri teşkilâtıdır. İktısad Vekâletinin mütehassıslarından mürekkeb bir heyet, bu senebaşında fındık mıntakasında tetkikler yapmış ve bazı tedbirler de alınmıştı. Bu suretle, yeni sahada ilk adım atılmış bulunmaktadır. Ihrac maddelerimizin ön safında bir mevki işgal eden ve 935 senesinde 10,215,000 liralık bir gelir temin etmesine mukabil geçen sene ihracat yekunu 13,5 milyon liralığı geçen fındık üzerinde yapılacak bir hareketin verimli olacağından şüphe etmemek lâzımdır. Çünkü elde tecrübeler böyle bir şüpheye yer bırakmıyacak kadar kat'idir. Bunun, ihracatımız ve ihrac mallanmızm haricdeki tesirleri bakımından göstereceği müspet fark da aynca bir menfaat olacaktır. m NOTLARI Şen olasın Haleb şehri! Daha dün mes'ud insanların kaynaştığı Haleb bugün derdli ve betbahttır Yazan: KANDEMÎR 31 Bir yarış sonu hırsla kabarmış kısrak yeleleri gibi saçları darmadağın, kapkara gözleri çekici bir istek ve hazla dolu, sıcak dudakları visal vadeden çapkın şarkılarla titriye titriye ve göbek çalkaya çalkaya rakseden, ipeklere ve tüllere bürünmüş yarıçıplak, şuh badiye kızlarının zil şakırtılan ortasında bir sonu gelmez zevke dalan o mest Haleb... Kandesin? Ne olmuş sana? Neden kahvelerin sessiz, otellerin tenha, çarşı uykuda, tramvaylarm boş.... Neden böyle bomboşsun? Daha dün, mes'ud insanlann kaynaştığı ucsuz bucaksız^ ovada Şamı Şerifle karşı karşıya bağdaş kurmuş çil altınlarla zıpzıp oynuyordunuz; ne oldu ki, bu gün, ıkinizde de, betbeniz solmuş, ikinizde de tabıtüvan kesilmiş, ikiıüz de bitkin ve perişan, aşık atacak kemik bulamıyor6unuz ? Hele Haleb?.. O ; gencliği, güzelliğile beraber bütün servetini de har vurup harman savurmuş, bir bahtsız eski mirasyediye benziyor. Suyu çekilmiş bir nehir yatağını andıran kuru, çıplak, bir tutam yeşilliğe hasret asfalt caddeleri, kulaklan sarkık, başlan düşük, kemikleri çıkık, lâğar beygirlerin ıkına ıkına, ter içinde sürükledikleri bir faytonda aşıyorum, Faytondan insem de yürüsem, çok daha çabuk gideceğim.. Sür şunlan biraz. Arabacı ümidsiz, neşesiz bir hareketIe kamçısını havada şaklatarak, bana dönüyor: Nafile... Bu yolda bundan hızlı gitmezler.. Geniş, tertemiz, dümdüz bir cad de, daha ne istiyorlar? Evet, şehrin en mükemmel yolu amma.. Ucunda arpacı yok. Aç mı hayvanlar? Görünmiyen bir ağır yükün akında" eziliyormuş gibi omuzlan çöküveriyor: Evet, benim gibi. Burada da bisiklet pek bol. Otomobil de öyle... Dörtyol ağzındaki işaret memuru kırmızı sopasını kaldırarak tramvaya yol vermek için durmamızı istiyor. Arabacı, inadına, nisbet verir gibi çanmı keyifli keyifli çalarak önümüzden geçen tramvaya dik dik bakarak: İşte, dedi, anamızı ağlatan evi yıkılası!.. Halebin tramvay nesine... Herşey tamam da bir bu mu noksandı? Et tneyin, eylemeyin, bizi de yakacaksmız, siz de avcunuzu yalıyacaksınız, dedıkse de kime meram anlatırsın? Şimdi ne oldu; kumpanya buz gibi zararda... Fakat onım zarannı mukavele mucibince Haleb belediyesi, yani şu zavallı, işsiz halk ödüyor. Görüyorsun ya, okkanın altına gi den gene bizleriz.. Sade arabacısı derdli olsa, Halebe gene, ne mutlu... derdim. Fakat burada, her yakada, derdin bir simsiyah rozeti var. Suriyenin her tarafmdaki (frank düştü, para yok) feryadına, Halebde başka bir nağme kanşıyor: Haleb hinterlandından aynlmış tır. Ayıntab, Maraş, Urfa ve daha içerleri Halebin veliinimeti idiler. Haleb artık yavaş yavaş sönüyor. Onu ölümden kurtaracak mucizeden de haber yok. Doğrusu şu meşhur Haleb baklavasında bile o eski tad kalmamış. Baklavacının yanmda bir Ermeninin minimini pastırmacı dükkânı. Bu sıcakta pastırma yenir mi? 1 Buz gibi gazozum da var. Başka?.. Daha ne olsun ki.. Bu havada üç dilim pastırmanın üzerine bir şişe gazoz içtin mi, içinde aclığa karşı demir gibi bir beton kurulur. Sen ne zannediyorsun ağam.. Yemeği çoktan unuttu millet, şimdi sade tıkanıyor. Babılfaraç'ta eski hamam eski tas: Saat kulesınin dıbi bir seyyar darülâceze ve etrafmda kahveler, manavlar, kebabcılar, meyhaneler.. Mutlaka bir değişiklik, yenilik bulmak lâzımsa, karşılıklı garajların önünde du rabiliriz, çığırtkanlar ciyak ciyak ötüyorlar: Yallah Şam.. Beyrut.. Trablus.. Evet, şuradan otomobile atlayınca beş altı saat sonra Şam ve Beyruttasınız. Harbden evvel uzun bir seyahat sayılan şey, şimdi bir hoşça gezintiden ibarettir. Öteden türkce bir ses geliyor: Haydi İskenderuna, Antakyaya Halebde Babılfaraç meydanı ve saat kulesi bir adam!.. Birden hatırlıyorum ki; Hatay hu dudu buradan bir saat ötededir. Ve } sağdaki yoldan giderseniz, tam U bir buçuk saat sonra, omzunda süngülü silâhile hudud bekçisi Mehmedciği, karşmızda dimdik bulursunuz. Fakat hayır, durun, gitmeyin! Çünkü o heybete varıncıya kadar, yoIun dört bir tarafında Türk hazinesine karşı kurulmuş sayısız pusular, tuzaklarla karşılaşacak, ve ötede, alnınm berraklığı süngüsüne vurmuş o asaletin, ayaklan dibindeki bu zillet ve hiyanet sizi Halebin kara bahtına acımaktan da alıkoya caktır. Halbuki, Halebe, acımak lâzımdır. T ü r t hududu boyunda bütün köylerde, istasyonlarda ve bir sürü izbelerde teı edilmiş koca kocaj.jjşy^a »dçpojagıjdaj sürü sürü kaçakçılar, Türk gümrüğünü soymak için, ölüme kadar herşeyi göze alarak, akla gelmedik hilelere başvur maktan usanmıyorlar. Bizzat ben bu depolardan bir çoğunu gördüm. Hududumuza yakın yerlerde öyle pis, harab, yolsuz köyler var ki; bütün evleri çatılanna kadar ipekliler, sigara kâğıdları, çakmaktaşlan, esanslar ve daha çeşid çeşid yükte hafif pahada ağır eşya ile tıklım tıklım... Allahın dağında bu Paris kokulannı, bu Lyon ipeklilerini ve şu yığm yığm lüks metalan kime satarsınız? Saf görünüşüme, güldüler, amma, uzun tecrübelerin verdiği aldanmaz şey tanetle, inanmadılar, fakat yalan da söylemediler: Allahın bildiğini kuldan saklıya cak değiliz. Bunlan Türkiyeye kaçır mak için buralara getirmişiz. Fakat son zamanlarda hudud boyu pek tekin görünmüyor. Biz de bekliyoruz. Pek kârh bir iş gibi görünüyor bu namuslu ticaret. Kârından bize düşen devede kulak. Asıl aslan payını alanlar Halebdeki kodamanlardır. Bir başkası ilâve etmişti: « Bu iş de olmasa, Haleb çoktan acmdan ölürdü..» Sen; dünün altm babası, zevk ve safa ehli, kalender, babacan, kibar ve çelebi Haleb, sen, bir lokma ekmek için, bir körboğaz için, nihayet, kaçakçılar yatağı ve haramiler durağı mı olacaktın?. Ne kara bahtın, ne meş'um alın yazm varmış.. Biliyorum bir gün aklın başma gele cek, bir gün utanarak temizleneceksin ve işte o günü düşünerek, dilim gene kötüğünü istemiyor; Şen olasın Haleb şehri! F. G. En kıdemli deniz subayımız öldü Türk denizleri nin en kıdemli subayı albak Muhid din, dün hayata gözlerini kapamış tır. Bütün denizcile rimizin çok yakın darf töttıAğı, Sa? dığı ve sevdiği bu kahraman askerir cenazesi, bugün Şişide Çankaya apartımanı yanındaki Küçük Bahçe sokağında, Muhiddinbey apartımanından askeri merasimle kaldırılacaktır. İstanbul Deniz Kumandanığı, merasim için bir program hazırlamıştır. Değerli denizcinjn ailesine taziyetlerimizi bildiririz. KÜLTÜR ÎSLERİ Tiyatro mektebine almacak talebeler Ankara Tiyatro mektebi opera kısmına yeniden kız talebe almacağı haberi mekteblerde btiyük bir alâka uyandır mıştır. Muhtelif mekteblerden şeraiti haiz olan kız talebeler arasında müra caatler başlamıştır. Müracaat eden kız talebeler, geçen seferki gibi imtihana tâbi tutulacaklar ve muvaffak olanlar Ankara Tiyatro mektebine gönderileceklerdir. Föniks de Viyen sigortalıları Evvelki sene iflâsa sürüklenen Fö niks de Viyen Sigorta şirketinin şehri mizdeki şubesi, tasfiye esnasında ilk olarak sigortalılarına şirketten taleble rinin yüzde 35 i nisbetinde tevziat yapmıştı. Bundan sonraki tasfiyede de sigortalılara yüzde 30 tevziat daha yapılabile cektir. Gerek Föniks de Viyenin, gerekse bu şirketin ayrı bir teşekkülü olan Türkiye Millî Sigorta şirketinin sigor talılarımn haklarının zayi olmaması içir> diğer millî sigorta şirketlerine devri işikmal edilmiştir. Büro mesaisini bu senr nihayetinde bitirecektir. inas, eski şairlerin ve ediblerîn bayıldıkları bir kelime oyu •» nuydu. Onlar «bedi'» namıni verdikleri harf ve cümle hokkabazlıklan arasında bilhassa cinasa önemli yer ayırırlardı, bir yeni cinas bulabilmek kay gusile hatıra gelmez ve akla sığmaz maskaralıklar yaparlardı. Bu kadar rağbet gören bir oyumın perde perde genişlemesi de tabiî olduğundan cinasın muhtelif şekilleri icad ve tesbit olunmuştur. Esas itibarile «iki lâfzın manalan ayn olduğu halde söylenişte veya yazılısta birbirine benzemesi» diye tarif olunan cinas san'atı evvelemirde tam, eksik diye ikiye ayrıldıktan sonra tam cinaslar, basit ve mürekkep olarak tekrar ikiye bölünür ve bunlardan da müteşabe, mağruk, merfüv diye bir ta kım şubeler çıkarılırdı. Eksik cinaslann da lâhik, nakıs gibi şekilleri ve bu şe killerin evvelde, ortada, sonda bulunanları vardı. Hulâsa cinas san'atı dallı budaklı bir oyundu. Külfeti zevkine değmemekle ve ma Negiis, kızile beraber Londrada şerefine verilen bir ziyafette... nayı kelimeye feda ettirmek bakımından Paris Soir gazelesinin Londradaki üniversiteler için ihzarî bir mekteb var. zararı da belli olmakla beraber bir kısım hususî muhabiri, sabık Habeş Im Küçük oğlum Harrar dükünü o mektebe cinaslann kulaga hoş geldiği de inkâr olunamaz. Meselâ Füzulinin: paraioru Haile Selâse ile, Balh şeh verdim... rinde yaptığı bir mülâkalı, gazelesi împaratoriçe Meneu nerededirler? Gerçi ey dil yâr için *yüz» verdi ne şöyle bildiriyor: O da bu evde oturuyor. Büyük oğmihnet sana Bath şehrine gelir gelmez, ilk işim lumuz veliahd Prens Asfauessen de bu Zerrece kati muhabbet etmedin rahmet «İmparatorun evıni» sormak oldu. He raya gelmiştir. Ailemiz efradı tamamdır. sana men sağlık verdiler. Şehrin haricinde Majeste, Ingilizlerin tarzı kabu beytindeki yüzler gerçekten tatlıdır. HeNevvbridge Hill denilen bir mevkide, lünden memnun mudurlar? le birinci yüzün «yüz gösterdi, teveccüh yüksek bir tepenin yeşillikleri arasında Çok memnun ve bilhassa çok müte etti» mevkiinde kullanılması dikkate de«Fairfield» adını taşıyan bir köşk. hassis oldum. Esasen, bana karşı yalnız ğer tasarruflardandır. Sonra Izzet MolHabeşistanı bilmemekle beraber, Adis İngilizler değil, bütün dünya muhabbet lanın: Ababa ile bu mevki arasında herhangi eseri göstermiştir. Desti kutahımızı etmemiş AUah, resâ Menbai cudunu yoksa elimizle kaparız. bir benzerlik aramak aklımdan bile geç Günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz ? mezdi. Fakat, sabık İmparatorun, bu Mektublarımı yazıyorum, sonra Bize versin mi huda abı hayatı tevjik Hızvn bulsak rehi zuîmette külâhtn kapam köşkün bulunduğu noktayı, kendi sabık işlerime bakıyorum. Fransız gazetelerini payitahtma benzediğinden dolayı tercih okuyorum. Vaktim kalırsa hatıratımı ya kıt'asmdaki cinas da tekellüfsüzdür, hoşettiğini söylüyorlar. Bunu, «Krallar Kra zıyorum. tur. lınm» huzuruna kabul ricasında bulunNecaşi ile mülâkatım bu kadar sürdü. Edebî zevkler tekâmüle doğru yüriirmak üzere Habeşistan elçiliğine müraca Ayrılmadan evvel, evi, bahçeyi dolaş ken eski «bedi'» in bütün oyunlan gibi at etriğim zaman orada söylemişlerdi. mama, maiyetindekilerle görüşmeme izin cinas da yavaş yavaş kıymetini kaybetti Çünkü, Londrada, hâlâ bir Habeş elçili verdi. Çalışma odasını gezdim. Alt kat ve nihayet unutuldu. Artık cinas, ayak ği mevcuddur ve kor diplomatik'e dahil ta bulunan bu odada, gayet büyük bir takımınm ağzında dolaşryordu, külhani dir. masa duruyor. Üstü, Habeş hurufatile bir oyun halini alarak kaldınmlarda sü Beni kabul eden kâtib son derece na yazılmış evrakla dolu. Necaşi, vaktinin rünüyordu. zik ve mültefit bir zattı. Fakat, mülâkat büyük bir kısmmı burada geçiriyor. Sa*** talebini, Krallar Kralına derhal arzet bahleyin saat yediye doğru yataktan kalDün Köprüden geçerken kolkola gi mekle beraber, efendisi hakkında sordu kıyor, giyiniyor ve doğruca, bahçede inden zarif bir çifte rasgeldim. Boylan uyğum bütün sualleri, şarklılara mahsus şa ettırdiği küçük kiliseye gidip ibadetini gun, elbiseleri uygun, yaşları uygundu. kÜrrnaz usullerle bertaraf etmişti. Ne sor yapıyor. Sonra, împaratoriçe ve veliahdBelki yeni evlilerdi, belki nişanhlardı. sam, mukabilinde: «Bunu Majesteden le beraber kahvaltı ediyor ve öğle yemeHerhalde birbirine yakışan, hatta birbiriğine kadar çalışma odasına kapanıyor. öğrenirsiniz» cevabını alıyordum. ni tamamlıyan yoldaşlardı. Adlarmı Necaşi, hergün öğleden sonra, köşküBir başka kâtibin refakatinde, bahçesanlarmı bilmediğim bu zarif çift için yiinin dolambaclı yollarından geçerek, nün civarında, bazan da şehirde bir arareğimde bir saadet temennisi yükselip ba gezintisi yapıyor. Arasıra, Fortts pasHaile Selâsenin ikametgâhına gitu'm. duruyordu. Bu sırada arkadan bir çift întizar odasında fazla beklemedim. tahanesinde çay içtiği de vakidir. daha peyda oldu ve benimle öbürlerinin Necaşi, ne sigara, ne de içki içiyor. Necaşi, içeri girdi ve bana yer gösterdi. arasına girdi. Bunlar kahkaha diyanndan Ayağında siyah ayakkabları, her zaman Spor yerine geçsin diye, İngiliz bahçivakahkaha yükiyle gelmiş neşe tacirleri giki gibi dar pantalonu, sırtmda, dik kadife nının tarifatı dahilinde, bahçe işlerile bi birşeydi. Boyuna gülüşüyorlardı. Dişisi meşgul oluyor. Bazı işler için vücudü zayakalı harmanisi vardı. erkeğine yine kahkahalar arasında önKendisine sorduğum ilk sual, Bath'ın rurî olmadıkça Londraya gitmiyor ve dekileri gösterdi: Adis Ababa'ya benzediğinin doğru olup oraya her gidişinde, kendisini takiben Bu, dedi, yanyana gidiş değil, Habesistandan oraya gelen tebaasını olmadığıdır. Evet, dedi, burası da, tıpkı orası mutlaka huzuruna kabul edip görüşüyor. cancana gidiş. Nasıl da birleşmişler. Erkek, gürültülü bir kahkaha savuraHulâsa, Necaşi ve ailesinin hayatı, gibi tepelerle çevrili çukur bir mevki. Bu rak onu tashih etti: köşk, tıpkı sarayımızm vaziyetinde bina birkaç sadık hizmetkâr, hususî doktoru, papazı, eski saray muhafızı ve kâtibler Ne yanyana, ne cancana. Yana edilmiştir. arasında, sade bir şekilde geçmektedir. yana gidiyorlar. Şu halde, Majesteniz, bundan doBuna rağmen, eski vakanndan birşey Cinas, bu sözün içinde bana, kaldınmlayı mı bu mevkii intihab etmiştir? kaybetmemiştir. Yaşayış tarzlan, bura dan dudağa yükselmiş gibi geldi. Ve içi Yalnız bu sebeble değil. Buraya sıcak kaplıcalarda banyo yapmağa gel daki ailelerin yaşayışından pek az farklı me tiksinti verdi. miştim. Buranın kaplıcaları, Adis Ababa dır. Hatta, şimdilik tahakkuku imkânı M. TURHAN TAN kaplıcaları evsafını aynen haizdir. Mem olmıyan hayalleri bile unutmuş görünüleket hoşuma gitti. Esasen nasıl olsa yor. Necaşiyi, bu kısacık mülâkatımız esotelden çıkmak icab ediyordu. nasında, kadere boyun eğmiş gibi gör Niçin? Çok pahalıydı. Sonra, burada düm. (Bastaratı 1 tnct sahifede) Krallar kralı mütevazı bir hayat yaşıyor Negüsle bir mülâkat PENCERESİNDEN Cinaslarda değişiklik! «Burası tıpkı AdisAbaba'ya benziyor; tıpkı orası gibi tepelerle çevrili çukur bir yer..» Tunceli asilerinin muhakemesi bitti İzmir ve havalisinde yapılan küşad resimleri Vapurdan düşerek boğuldu Dün öğle üzeri Göztepe vapuru Köprünün Kadıköy iskelesine yanaşırken henüz hüviyeti anlaşılamıyan erkek bir yolcu her nasılsa denize düşmüştür. Bu vaziyet karşısında vapur derhal durdurulmuş, denizde taharriyat yapılKızılçulluda açılan mışsa da bir şapkadan başka bir şey bulunamamıştır. îzmir (Hususî) Cumhuriyet bayYolcunun boğularak öldüğü anlaşıl ramı günleri, İzmir ve muhitinde hakikamaktadır. ten çok zengin, çok alâkalı geçti. Cumaovasında sivil hava meydanındaki yeni Feci bir kaza istasyon binasmın temeli atıbnış ve inşaaÇatalcada oturan 45 yaşlarmda Ce tı biten yolcu tayyare hangannın açılma mal Emin admda biri, elinde bıçakla merasimi yapılmıştır. merdivenlerden süratle inerken, ayağı İkincikordonda, Parti tarafından bir kayarak düşmüş ve elinden fırlıyan bıdispanser açılmıştır. Burada esnaf ve işçakla ağır surette yaralanmıştır. Cemal Emin, kaldırıldığı Gureba has çiler birliği teşkilâtı muayene ve tedavi tanesinde birkaç saat sonra Ölmüş ve göreceklerdir. Soğukkuyuda Büyük Şefin validele Adliye tabibi Enver tarafından muayene edilerek gömülmesine izin verilmiş rinin metfun bulundukları mezarm etra tir. fında yeni bir parkın temelleri atılmıştır. KANDEMÎR Somada tütün piyasası açıldı Soma (Hususî) Günlerdenberi beklenen tütün piyasası 90 kuruştan Amerikan kumpanyası tarafından açılmış, piyasaya Gri, Gilen kumpanyalan ka rışmışsa da fiat 70 kuruşa kadar düşü rülmüş, 80 bin kilo kadar tütün satıldıktan sonra piyasa durmuş ve eksperler Kırkağaca gitmişlerdir. Asıl nefis ve iyi tütünler durmaktadır ve bes yüz bin kilo olduğu tahmin eJiliyor. Uç mahsule 90 kuruştan maada on kurus ikramiye yerilmek suretile yüz kurusa almmıstır. İnhisarlar idaresinin mubayaata girişerek piyasanın daha fazla düsmesine meydan verilmemesi halk tarafından beklenmektedir. zayı merakla bekledikleri anlaşılıyordu. Müddeiumumî Hatemi, ilk tahkikatın ve muhakeme safahatmm ortaya koydu ğu hakikatler üzerine hazırladığı iddianamesini gür bir sesle okumağa başladı. Müddeiumumî, delillerini birer birer sayarak maznunların bütün suçlarını meydana çıkarıyor, sergerdelerin yekdiğerile münasebetlerini, yaptıkları gizli içtimalann mahiyetini bütün teferruatına kadar anlatıyordu. Müddeiumumî, bütün hakikatleri birer birer sayıp dökerken sergerdeler renkten renge giriyorlardı. Nihayet Hatemi, muhalefet rüesasının suçlannı açığa vurduktan sonra, bu suçların istilzam ettiği cezaları istemeğe başladı. Müddeiumumî başta Seyid Rıza olmak üzere oğlu Hasan ve avenesinin hareketlerinin Türk ceyeni köy enstitüsü za kanununun 149 uncu maddesinin ikinBurası Karşıyakanın en güzel parkı olaci fıkrasına uygun olduğunu ve bu ceza caktır. ile tecziye edilmelerini, muhalefete iştirak Kızılçulluda eski Amerikan Kolejinde eden diğer bir kısım maznunların da ayyeni Köy Muallim mektebinin küşad resni maddenin üçüncü fıkrasile cezalandımi yapılmış ve tedrisata başlanmıştır. rılmalarmı istedi. Urlada yeni bir ilkmektebin temeli a Müddeiumuminin iddianamesi çok u tılmış, şehrin Asansör mevkiinde de biı zun sürdüğünden muhakemeyi cumartesi ilkmekteb açılmıştır. Bergamada yeni inşa edilmiş bulunan gününe talik etmek mecburiyeti hasıl olmodern ve büyük hapisane ile Müze ci du. Cumartesi günkü celsede maznunlar varmdaki îlimevinin küşad resmi yapıl müdafaalarını yapacaklardır. Müteakıb mıştır. îlimevi, Bergama eserlerini tetkike gidenlerin her ihtiyacını karşılıyabile celsede de mankemenin kararını vermesi muhtemeldir. cek şekildedir.