26 Birlncftesrin 1937 CUMHURİVET Filistin • Lübnan Erdün Suriye Hatay r Dahilî sanayi erbabı 1938 nisanmın ünkü fıkramda Türk mürekbeşinci gününü hararetle beklemektedir. kebciliğinin güzelliğine temas Temmuzun beşinde neşredilen yeni etmiş ve silinmek, silikleşmek, serbest ithal kararnamesi, bir yandan uçup kaybolmak nedir bilmiyen o mümemleketin cidden muhtac olduğu ve darekkebin yeniden var edilmesine çalışmak hilde de yapılamıyan maddelerin ithalini lüzumunu ileri sürmüştüm. serbest bırakır ve gerek resimlerini tenzil Bugün de eski mürekkebcilerden Haederken diğer taraftan 98 tarife pozis vayî'yi dile ahyorum. Çünkü mürekkeb Yazan: Selim Sırrı Tarcan yonuna giren maddenin gümrük resimleyapıp satmakla geçinen Havayî yalnız rini de yükseltmişti. Bu suretle, yerli saEskî müfettişlik hayatımdan kalma Tıb Fakültemiz profesörleri hiç böyle sınaat ehli bir adam değildi. Kuvvetli bir nayiin şu şekilden istifade ederek memlebir itiyad tesirile Fransız gazete ve mec düşünmüyor. Onlar yaşları 14 le18 a şairdi de. Fakat her kaldırım taşı altınYazan: KANDEMÎR kete girecek yabancı mamulâtın reka mualarmda talim ve terbiyeye aid yazı rasmda bulunan çocuklar için 10 saat dan bir şair sesinin duyulduğu devirde betinden zarar görmesi önlenmiş oluyorlar hiç gözümden kaçmaz, günlük gaze uyku lâzım olduğunu söylüyorlar. Bu o san'ata hayatmı vakfetmek istemedi. 21 du. Fakat bir nokta bu önleyişin tam matelerde mektebler hakkında ne görsem hesaba göre günün dört buçuk saati ye Hele dalkavukluk yoluna dökülerek kanasile tatbikını imkânsız bırakmıştı. Al keser defterime yapıştırırım. Bunlarda, meklere ve teneffüslere çıkarılırsa, fikre sidecilik yapmayı hatınna getirmedi, mi* manya ile aramızdaki ticaret anlaşma çok ders alabileceğimiz fikirler var. Ben aid mesai içın müzakerelere ve derslere zah vadisinde manzumeler kaleme aldı sında bu nevi gümrük zamlan vukuunda de o maksadla bazılarını olduğu gibi di 1 1 saat zaman kalıyor demektir ki biz ve bütün ömrünü kahkaha içinde geçirdi. her iki tarafın da birbirine 9 ay için tatHavayî deyince hatıra hava kelimelimize çevirdim. de bunu istiyoruz. bik etmiyeceği musarrah bulunuyordu. «Temps» gazetesinin 20/12/936 Şöyle bir maziye göz atarsak 1865 te sindeki muhtelif mefhumlar da geliyor. Tabiî Almanya bu haktan istifade edinMalum olduğu üzere havanın arabcada ce en ziyade mazhan müsaade devlet nüshasında «Mekteblerde Dimağ Yor (Victor Duruy) nun Maarif Nezareti üç manası vardır. muamelesinden istifade eden bütün diğer gunluğu» başlıklı yazıda bir lise direk zamanında liselerin son üç sınıfının haf1 Teneffüs ettiğimiz hava. talık fikir mesaisi yirmi bir saati geçmimemleketler de ayn' şekle girmişierdir. törü (*) imzasile şöyle diyor: 2 Musikide mâkam ve beste mü* «Geçen ayın 9 unda intişar eden yordu. 1880 de yapılan ıslahatta maalŞimdi bu memleketlerden gelen bu radifi olarak kullanılan hava. Cem'i eh(Temps) nüshanızda talebenin fartı iş esef fikir mesaisi haftada yirmi iki hatta tarife pozisyonlarındak! eşya eskisi gibi viye gelir. tigali zihnisi hakkında yazılan makaleyi yirmi üç saate çıkarıldı. resme tâbi tutularak gelmektedir. 3 Aşk, sevda, iptilâ demek olan okudum. Ben de (Bordeaux) liselerinde 1902 de gene Maarif Nezaretinde Bir zaruretten doğan şu vaziyet yerli yirmi sene hocalık ettim. Şimdi de bun Talim ve Terbiye komisyonu toplandı, hava. Bunun cem'i ehvadır. San'atkâf sanayii bir hayli zarara sokmuştur. Bu lardan birinin direktörüyüm. Ben de si programlar tekrar elden geçirildi ve gu mürekkebcinin mahlâsı üçüncü olarak nun en dokunaklı misalleri bilhassa ithal zin gibi programlanmızın tahammül o ya mekteblerimizden kendi kendine ki gösterdiğimiz havanın ismi mensubudur* eşyasının kesreMe piyasaya çıktığı şu sıraŞimdi Havayî'nin manzumelerinden lunmaz bir şekilde olduğuna kaniim. On fayet edecek şartları haiz hayat adamı da görülmektedir. dört yaşında bir çocuğa lisenin üçüncü yetişmiyormuş ( ! ) endişesile program birkaç örnek vererek ondaki tehzilî kudYerli sanayi dokuz aylık devrenin son sınıfında haftada 22 buçuk saat ders lar hafifletileceğine bir kat daha şişiril reti tebarüz ettirelim. O, tarihçi Sürurî günü olan beş nisanı bekliyor. Lübnan dağlarını süsliyen çamlardan biri yüklüyorlar! Riyaziye sınıflarında bu di ve on dört yaşında çocuklara eski Yu ile münakaşalar yapmış ve en çok Nâ« F. G. 25 e çıkıyor. Resme ve jimnastiğe aynlan nan ve Lâtin dilleri öğretilmeğe kalkışu bi'yi, Bahaî'yi, Nailî'yi tehzil etmiştir» Şimdi 1130 metro yiiksekte, Lübna bir piyango tertib etmiş: Mekteblerin, dört saat buna dahil değildir. Şimdi bir dı. Haftalık 24 saatlik fikir mesaisi 25, Meselâ Nâbi özenip bezenip şu kıt'ayj nın en kalabalık semtlerinden biri olan hastanelerin, yetimhanelerin ve diğer hayazmış, değil mi?.. de müzakere saatlerini ilâve edersek tam 26 nihayet 28 saate çıkarıldı. Buhamdunun kannca yuvasını andıran yır müesseselerinin piyangolarından baş51 saat eder, riyaziye sınıflan içinse bu Bu hal yeni neslin fikrî ve bedenî sıh Derdi serden nice âzâd olur ct taife kim kazinosunda yan gelmiş, yirmi kilometro ka Mısırdan, Fransadan, İngiltereden de müddet 54 saate çıkıyor! Bu yetmiyor hatini bozmuş, talebeye bilgiler hali iş Bâde nuş eyliyecek yerde gülâb isterler uzakta, aşağıdaki yüzü durgun, fakat biletler geliyor. Bacak kadar çocuklar elSen hemen dildeki nakşihevesi mahveyle muş gibi müzakere saatlerinden kesip baa gelen bir sünger gibi emdirilmijtir. Senden ey hoca ne defter, ne kitab isterler» için için kaynıyormuş gibi dumanlı Ak lerinde deste deste biletler ve yığın yıgın derslere ilâve etmek istiyorlar, sebeb o Henüz daha maalesef bu akidemiz de denize, sonra karşıda, gözleri daha yük numara listeleri adım başında karşınıza Havayî kalemi eline alır, kendinin yap* larak da bir çocuk (Homere) den veya ğişmiş değildir. seklerde olanlan çağıran azametli Sanin çıkıyorlar. tığı ve herkese sattığı o güzel mürekkebla (Virgile) den on dört beyti ancak on 1922 de Maarif Nezaretine gelen Ya nasib!... dağına bakıyor ve buralı münevver dos dakikada ezberliyebilir diye hesablar (M. Leon Berard) haftalık ders saatle Nâbi'nin gevezeliğini şu şekilde tehzil Biraz ötedeki asfalt yolda otomobiller tu dinliyorum. eder: Bundan bir buçuk sene evvel, ders yaparak saçmasapan mütalea yürütüyor rini liselerimizde 20 saate indirmek iste birbirini kovalıyorlar. Demek üzümlerimîzi beğenmedi Yol kenarlarmda akın akın piyasa e çalışmağa gittiği bir evden iki smokin lar. Neticede en güzide talebeler fartı miştir. Bütün dileklerine rağmen münev Sancıdan kışta nice kurtulur ol talfe kim niz.. Çavuş mu dediniz, bir de razakı ve bir kat elbise çalan ve yakalanarak iştigali zihniden takatten düşüyorlar ve ver geçinenleri bu sünger şişirmek itiya Çorba nuş eyliyecek yerde hoşab isterler galiba zarar yok, fakat unutmayın ki o denler var. Adliyeye getirildiği bir sırada firar et sıhhatlerini kaybediyorlar. Talebenin dmdan geçirmeğe muvaffak olmamıştır. Sen hemen kısta çarıksız koma şakirdlerinl Senden ey usta ne kalçın, ne çorab isterler, Solda dört kilometro sonra, en büyük tuz çeşid üzümümüz vardır. Bu kadar meğe muvaffak olan Necdet isminde 1929 da Tıb Akademisi gene harekebolluk içinde siz, bir Türk belki dudak olmak üzere şerefini hâlâ muhafaza eden biri, dün Tahtakaledeki esrarcı kahve mühim bir kısmı da işi tembelliğe vuru Bahaî'nin bugün de unutulmıyan şöyyorlar ve sınıfta kahyorlar. te geçti ve adeta feveran etti ve bir (Tâbı bükebilirsiniz amma, düşünün ki bütün gazinosile, Sofar geliyor. lerinin birinde, yakalanarak Adliyeye le bir beyti vardır: Birçok tetkik ve tecrübelerime istina dimağî) komisyonu teşkil etti. Haftalar§u seyyah kalabalığı, bağı, asmayı, an Sağda beş altı kilometro gidince, meş verilmiştir. den, söyliyebilirim ki lise talebesinin ca hatta aylarca konuştular, müzakere Dağıthn hâbı nazı yan ey feryad neylersin cak burada görür, ve bir olgun salkımı hur Aliye var. Necdet firarî olarak gezdiği bu bir Idüp iitneyle dünyayı harabâbad neylerUmumî Harb günlerini hatırlamamak buçuk sene içinde boş durmamıştır. Bir haftalık fikrî mesaisi 20 saati geçmeme ve münakaşa ettiler, bağırdılar, çağırdıkendi ehle koparmağı saadet bilir. Sade sin? lidir. Bunun için de yeni programlar ya lar. Nihayet 1930 da bir ıslahat projesi üzüm mü ya... Dört bin metro yüksekli mümkün mü? gün Balıkpazarında şüphe üzerine yaMürekkebci Havayî bunu da tehzilden Bu gazino Türk erlerinin dennansız kalanarak üzerinde iki masa saati bu pılırken teşkil edilecek talim ve tedris he ortaya koydular. ğinde dağlanmız, sıcak ve soğuk kaynak: çekınmez ve şu beyti yazar: yetine mekteb tabiblerile çocuk ve ' •. «% lunmuş, diğer bir defasmda da gene larımız da var. Sonra konfor.. Otelleri ları için bir nekahathafle idi. " •« '• " Liselerin son üç smıfmdan birincisinde Ve şu Âliyede, orduyu arkadan vtj Balıkpazarmdan bir teneke zeytinyağı lilerini de davet etmeli. Bu komisyonla haftada 23 buçuk, ikincisinde 22 buçuk, Dağıthn arpa vü buğdâyımı ey bad neylermizi gördünüz, gece gündüz dilediğiniz sin? yerle konuşmak için adım başmdaki umu rarak, Suriyeyi o iamamri düçmanlarma çalarken yakalanmıştır. Necdetir\ iiçün ra mekteb müdürleri riyaset etmeli, mu üçüncüsünde yirmi iki saatlik bir prog İdüp harmengehim yekser harabâbad neymî telefon santrallerimiz emrinize ama peşkeş çekmek istiyenlerden hesab sormak cü suçu da, köprü üzerinde bir seyya allimlerinse yalnız istişarî mahiyette fi ram ortaya çıkardılar. Eğer bu dersleri lersin?, hm cebinden kâğıdlarım aşırmasıdır. kirleri dinlenmelidir.» (Çünkü her mu dedir. Tenis mi, bilârdo mu,. caz mı, için bir divanıharb kurulmuştu. bellemek ve hazırlamak için herbirine bıSuçlu, dün birinci sulh ceza hâkimi allim kendine aynlan ders saatini az göIşte eski mürekkebciler bu âyarda a Biz unuttuk o günleri..^ dans mı istiyorsunuz.. Kumara mı düş rer saatlik evde veya müzakerede çalış huzuruna çıkarılmıştır. Hâkim Reşid, rür.) damlardı. Yalnız mürekkeb yapmazlar, Fakat yüz kilometro ötede, Şamda, Necdetin muhakemesinin mevkufen dekünsünüz.. ma zamanı zammedersek her talebeye mürekkeble ne yapılacağını bilirler va «Temps» gazetesinin 5/1/937 nüs Bir kolunda bir yüklü sepet, bir elinde hâlâ (unutmadık) diye bağıranlar var. vamına karar vermiştir. haftada 46 saatlik ( ! ) bir fikrî mesai mürekkeb yalıyarak bilginleşirlerdi. hasının başsahifesinde «Orta Tedrisat» Amma nekadar az... Sonra da habir torba, lotaryacı karşımıza dikildi. isabet eder ki bu cehd onların sıhhatini Yazılara ebediyet temin eden eski mü* başlıklı yazıda: tırlayınız ki Lübnan, Suriye değildir. İstemem... ihlâl eder. Palamut nizamnamesi rekkebler gibi bu mürekkebcilerin de ye«Fransa lise ve kolejlerînde zihnî meLübnan'lı dostum bunu söylerken ileDinliyor mu, görseniz nasıl ısrar edi Görülüyor ki mekteblerimizde tedri niden var olduğunu kim görmek istemez?. îzmir (Hususî) îç Ticaret Umum saide ifrata gidildiğinden ve talebenin rideki sırtın bir çatısında dalgalanan bayyor... müdürü Mümtazm geçenlerdeki îzmir fikren yorgunluğa uğratılmakta oîduğun sat meselesi henüz bir çıkmazdadır. Ba Af. TURHAN TAN Dayanamadım, elimi torbaya daldır rağı gösteriyordu. gelişinde, bilhassa, ihracat kadrolan dan acı, acı şikâyetler ediliyor ve şu kalım bu hal ne zamana kadar devam Bu, ortasındaki beyazında yeşil bir mızdan bazılarmın ihrac esnasmda konchm, fakat hazretin de gözleri faltaşı gibi edecek?» çam ağacı resmi bulunan bir Fransız bay trolu ve standardizasyonu mevzuu üze müspet hakikatler gözönüne konuyor: açıldı: Uzattığı sepetteki kolonyalan, saHaşlanarak öldü 1936 tedris yılı sonlarında «Temps» Terbiye işlerinde büyük bir salâhiyet bunlan, çikolata ve bisküi paketlerini rağıydı. rinde durulmuştu. Bu meyanda, pala Yeşildirekte oturan 12 yaşlarında AH> da, «Figaro» da, «Matin» de salâhiyet Görüyorsunuz ki, biz bayıağımız mutun vaziyeti konuşulmuştu. Pala sahibi olan rektör M. (Sebastien Char işaretle: tar kalemler hayli yazı yazdılar. Prog med oğlu Mevlud, içi kaynar su ile dolu semaveri üzerine devirmiş ve dökü» Kazandınız, buyurun seçin... di la bile onlardan tamamile ayrılmış bu muta aid nizamname ikinciteşrinin bi bu) idaresi kendisine tevdi edilen Aka ramlarında beden terbiyesine aynlan zalen sularla birçok yerlerinden tehlikeli lunuyoruz. Hatta Suriye ile bir türlü rinde tatbik mevkiine geçeceği için, bir demiye devam eden leylî talebe hakkınyor. manm azlığmdan, talebenin fikir yor surette haşlanarak, kaldırıldığı Cerrahi* Garib şey, bu gibi baht işlerinde bir anlaşamadığımız da herkesin bildiği bir kısım palamut tacirleri arasında mev da bir sıhhat karnesi tertib etmesini dokcud endişe, yeniden tazelenmiştir. tor (ChailleyBert) ten rica etmiş, o da gunluğunu telâfi edecek mahiyette ma paşa hastanesinde ölmüştür. kerecik bile talihi gülümsemiyen bana ne hakikattir. Tacirlerin iddiaları şu noktalarda top ciddî bir tetkik ve muayeneden sonra kul jimnastiklere pek az ehemmiyet ve Adliye tabibi Enver Karan. dün ölü* Bu kadar yakın komşular için, bu, oldu? rildiğinden acı acı şikâyet ettiler. Bu yü muayene ederek gömülmesine izint lanıyor: şunları kaydetmiş: hoş birşey mi?.. Bir kere daha... Nizamname geç hazırlanmıştır. MahTelebelerin dörtte biri hastadır. Kalan neşriyat bu yılm tatil sonlarına kadar vermiştir. İstediğiniz kadar, hayır.. diyin, nafile. O ciheti (Sam, Arab âleminin merdevam etti. Belki tokatlasanız bile gitmeğe niyeti kezidir) diye böbürlenmekten vazgeçmi sulün yeni şekilde hazırlanması için kısmın dörtte biri de bir tabibin nezareti Alâkadar makamlar bu tarizlere ne Kocasının burnunu îsîrmîş! müstahsilin de ona göre çalışmış olma altında yaşamağa muhtacdır. Demek bu yok. yenler düşünsünler. Onlar bu derece yükFatih medresesinde oturan Lâtif is • sı lâzımdı. Halbuki köylü, palamutu, ge genclerin yarısının sıhhati bozuktur. derece ehemmiyet verdiklerini 1937 yıi: Hoş bu çeşid kazancın da bir tuhaf sekten attıkça.... minde birisi karısı Zeliha ile kavga etne eski şekilde istihsal etmiştir. Bu se Gündüz mekteblerinin hali de terbiyeci programlarında yapılan tadilâttan anlı cazibesi var. Ve birşey hatırlamış gibi durarak, sormiş, Zeliha kocasmm burnunu ısırarals beble mahsulün içindeki ecnebi madde leri düşündürecek vaziyettedir. Bir lise yacağız. Eğer Fransız liselerinde beden yaralamıştır. Bir, bir, bir daha, bir daha derken, du: lerin temizlenmesi ve buna, nizamna veya kolej genci her gece yemekten terbiyesine gene haftada yalnız iki saat malum talihimizin himmet ve gayretile, Hiç o liderlere sormadınız mi, neYunanistanla yapılan îlkağızda nasılsa elimize geçen çikolata den geçmişi unutmak istemiyorlar? Biz menin tayin ettiği nisbetin verilebü sonra ondan on bire kadar ders hazırlar, zaman ayrıldığını görürsek Fransa maamesi. tamamen ihracatçıya kalıyor. Hal bazan pazarları da evde kapanıp çalış rifinin ayni dalâlette devam etmekte olpaketini iki üç defa faizile ödedik. kaçakçılık anlaşması onu sade unutmuş da değiliz. Bugün Bir de dikkat ettim ki; her masanın Lübnanın ne tarafma giderseniz gidiniz, buki bu, hem zaman işidir, hem de va mağa mecburdur, Millî Terbiye Nazırı duğuna hükmedeceğiz. Fakat böyle olYunan hükumeti geçen sene Ankarabaşmda başka başka fırıldaklarla iş gö hep Türkleri sevenlerle karşılaşacaksı sıta işi.. Biz bir takım taahhüdler ve ye (Maarif Nazırı) Jean Zay'ın son tami duğunu hiç zannetmiyorum. Çünkü ge da imzalanan Türk Yunan kaçakçılık ni teklifler karşısmdayız. Nizamna mine rağmen bu hal devam edip gidiyor. çende bir Fransız gazetesinde okuduğum anlaşmasını tasdik etmiştir. Bu anlaş ren envai türlü hokkabaz türemiş. nız.. bir makale mekteblerde bir (reform) maya göre iki devlet, arazileri dahilim Asma yapraklarile örtülmüş tepsinin Halbuki Lübnanlı, Türkün hükmü al meye uymak lâzım gelirse, vakit geçe Evlerinde bilfarz 10 da yatan ve 6 da üzerine dizilmiş dipdiri balıkları geçiren tında iken Türke nekadar uzaktı. Burası ceği gibi standardizasyon istihsalden kalkan çocuklar 8 saat uyuduklarma gö hareketinin başladığını anlatıyor. Bun de ve gerek kara. gerekse deniz hu • dudlarından kaçakçılık yapan şahıs ve dan gelecek yazımda bahsedeceğim. «ıdamı çağırdım: bir müstakil mutasarnfhktı. Biz, Türke başlamadığma göre de, belki bazı yan re fikir mesaisi için kendilerine 16 saatSELÎM S1RR1 TARCAN grunların hareketlerini menedecek her* Kaça? bir yabancı gözile bakardık. Şimdi ise lışlıklar olacak ve bu netice, bizi mah lik bir zaman kalıyor demektir. Fakat türlü tertibatı mütekabilen alacaklar • Satmam.. dedi, numara çekersiniz. o zaman sevmediğimize nadim ve bu ne kemelere düşürecektir. dır. Biraz sonra, koltuğunun alrında koca dametle onu, bir kaçırılmış sevgili gibi Gene bunların münakaşasım yapar Bir devlet toprağmda diğer devletl man bir kavanozla geçen bademciye ses içimiz yana yana anıyoruz.» ken diğer rakib memleketler, meselâ zarara sokacak şekilde yapılacak ka lendik. Ve bir garib alışveriş başladı. Kalktık.. Bir otomobil çağırdı. Şoföre Yunanistan, hiç durmadan satış yap çakçılık tertibatı avnen o devlete zarar Arkadaşım elini kavanoza sokuyor, a bir köy ismi söyledi. Biraz sonra bir zarif maktadırlar. İstediğimiz, nizamname vermisçesine takib edilecektir. Bir vuçladığı bademleri masanın üzerine ko köşkün önünde durduk. memleketten diğerine kaçan kaçakçılar nin gelecek sene tatbikı ve i§e, müstahmüşterek takibata uğrıvacaktır. Bu suyup sayıyor. Tek çıkarsa bizim, çift çı«Villâ Mustafa Kemal» silden başlanmasıdır. retle Adalar denizi ve Trakvada Yunart karsa kuruş yanıyor. Dostum tekrar şoföre seslendi. Gene hududunda her iki memleket için de Biz böyle alıştık.. Kâşki her şeyi gittik ve on dakika sonra bir başka köşkaçakçılık önlenmektedir. böyle alsak... kün kapısında otomobilden indik. Bahçe gittiğini bilmeden yürüyen iki yoldaşız. Uzakta, ufkun bu kızıl noktasmda, Iyi amma, o vakit benim gibi baht ye girdiğimizi görerek bize doğru ilerligüneşin son alevi sönüyor. sızlar sokakta ve aç kalırlardı. yen delikanlıya sordu: Karşı sırtlar, dümanlı tepeler, derin Burada bir ay otur.. Göreceksin ki Kardeşin nerede.. Çağır onu. vadiler, her yan, biten bir yaz gününün, sen de ahşırsın.. Dikkat et bu bademin On iki yaşlarındaki güler yüzlü yavnı Elli güzel hikâye. Elli nefis ma • gittikçe ağırlaşan, moraran, serinleşen bile tadı başkadır. koşarak yanımıza geldi. kale. Tarihin her kısmından seçil örtüsüne bürünüyor. miş ayn ayrı renkte elli yaprak. Şüphe mi var.. İki kere tuzlanıyor.. Adın ne senin? Yorulmuş gibi susuyoruz. (Tarihî Musahabeler) işte budur Lübnan'ın kumar girmemiş köşesi yok Mustafa Kemal! Ve çok yorulmuş gibi, yıllanmış bir ve her biri ayrı bir mevztıa temas galiba. Dostum tek kelime söylemeden, kolueden bu musahabeler M. Turhan çam gövdesinin dibine çökerken Lübnanma girdi ve beni otomobile sürükledi. Herkes işi kısmete bırakmış.. Tan'ın kudretli kaleminden çık • lı dostum: Yolların ve köylerin gürültüsünden uzak Ya nasib!... mıştır. Tarihçi edijbimizin bu yeni « Kim bilir, diyor, belki bir gün, Evet, bu da ayrı bir fasıl. Burada her bir sırttayız. eseri de bütün öbür* eserleri gibi bir Mehmedcik de burada yorulmuş ve Kolkola, fakat sessîz, iri çamların yegün piyango çekiliyor.. Bir kuruştan tugerçekten okunmaya ve kütübha tun da en pahalısı beş kuruşa satılan bi şil dalları altındaki solgun yaprakları çiğ bu çama sırtını vererek, gurubu buradan nelerde saklanmıya lâyıktır. niye çiğniye, kendi kendini, sade içini, seyretmiştir.» Fiatı yetmiş beş kuruşrar. letler harıl harıl kapışılıyor. Tayyareci miralay Lindbers. Münih'te toolanan tayyare koneresine işKANDEMÎR tirak etmigtir. Kimin akhna esmişse usulü dairesinde içinden gelenleri dinliye dinliye nereye BIR JEY^HATIN NOTLARI Lübnanda piyangoculuk Burada hergün piyango çekiliyor, bir kuruştan tutun da beş kuruşa kadar satılan ; biletler harıl harıl kapışılıyor tktısadî hareketler Dokuz aylık devre Terbiye bahîsleri PENCERESiNPEN Mürekkebci Havayî Fransada mekteblerde dimağ yorgunluğu Mekteblerde nasıl sünger şişiriyorlar ? Bir elbise hırsızı Bir buçuk sene sonra yakalanarak Adliyeye verildi Tarihî Musahabeler