Mecdi Bey üzerine hayretle açılmış olan bakışlardan kurtulmak için başını ağır bir hareketle eğerek mınldandı: Evet, evet, bu ev dağılacak, öyle lâzım.. Kansı Ayşe Hanım karşısmda yüzü sapsan, dudaklarını asabiyetle ısırarak duruyor, kızı Halide sekiz yaşındaki oğlu Yusufu dizlerinin arasına almış masanm önünde oturuyordu. Torunu Hicran silinip kaybolmak ister gibi odamn bir köşesine çekilmişti. Hicranın kardeşı .Yaşar kanapenin köşesine büzülmüş, elindeki kitabın yapraklarını çevjrerek sessiz duruyordu. Mecdi Bey kendini toplamak, teessürünii yenmek için birkaç kere öksürdü. Çok bunaldığı zamanlarda yaptığı gibi elini bastırarak saçlannm üzerinden geçirdi. Sonra başını kaldınp kansına bakarak: Biz seninle Konyaya, Neşidenin yanına gideriz, dedi. Bu söz üzerine Ayşe Hanımın yüzü müstehzi bir mana almıştı. Mecdi Bey bu hali ile onun şunu demek istediğini hemen anladı: «Bayramlarda olsun bizden küçük bir tebrik kartını esirgiyen, iki yıl ervel yanına on beş gün kalmıya gittiğimiz zaman bu ziyaretten memnun olinadığını her halile anlatan o vefasız kızın yanına öyle mi!» Mecdi Bey de kendilerine gösterdiği îstiskalden sonra Neşideye çok kırılmıştı. Onun yanına giderlerse başlanna gelecek şeyleri, nekadar üzüntülü bir hayat geçireceklerini de pek iyi biliyordu. Bununla beraber kansına «Neşideye gideriz» derken kabil olduğu kadar tabiî bir tavır almıştı. Dudaklanna sahte bir tebessüm takarak başını kızma ve torunlanna çevirdi ve hâlâ kitabmı kanştırmakla devam eden Yaşara doğru parmağını uzatarak: Yaşar dedi, seni leylî bir mektebe koyuyorum oğlum. Çocuk mahzun bir tavırla boynunu büktü ve ağlamamak için sık sık gözlerini açıp kapıyarak mırıldandı: Teşekkür ederim büyük baba.. Mecdi Bey bu sesteki titreyişten ürkmüştü, sözüne devam etmek cesaretini kaybeder gibi oldu. Yaşar, ablası Hic ran büyük oğlunun çocuklanydı. Babaları çok genc yaşmda ölmüş, anneleri taskd bir ddaınla evlenmiştı ve öbür adamdan da birçok çocuğu olunca Yaşarla Hicranı büyük babalannm başına atıvermişn*. Şimdi kocası, çocuklarile Anadolunun ücra köşelerinden birinde bulunuyordu. «Teşekkür ederîm büyük baba.» îhtiyar adam bu sözden «annem senin başına atmıştı, sen de başka bir tarafa atı yorsun öyle mi büyük baba» manasını çıkarmıştı. Ona daha birçok şeyler söy liyecek, bazı nasihatlerde bulunacaktı. Fakat konuşursa sesinin fena halde titriyeceğini hissederek sustu ve bir müddet öyle kaldı. Yaşar rahat rahat ağlamak îçln ola cak içeri odaya kaçmış, şimdi Hicran kardeşinin yerine geçmişti. Kendisi hak kmda verilecek hükmü bekler gibi bir hali vardı. Masanın önünde oturan halıda dizlerinin arasında duran oğlunun omuzlarını tutmuş, asabî bir hareketle sıkıyordu. Genc kadın evlendikten birkaç yıl sonra geçimsizlik yüzünden kocasmdan aynl mıştı. Uzun yıllardanberi babasınm ya nmda yaşıyordu. Evi dağıtmayı, iyice kafasm.a koyan Mecdi Beye içerliyen lerden biri de o idi. Fakat bunu belli etmiyordu. Ihtiyar adamın sustuğunu gö rünce sönük, hafif bir sesle: Ben nereye gideceğimi biliyorum baba, dedi. Ağabeyimin yanına gide rim. Çocuklar biraz yaramaz ve yengem de geçimsizdir amma.. Bana ve çocuğuma evlerinde ayıracaklan köşeye teşekkür edip herşeye katlanmaktan başka çare yok. Mecdi Bey kendisinin söylemesîne meydan bırakmadan gideceği yeri tayin ederek, hiç olmazsa omuzlarından bu müşkül vazifeyi alan kızına minnettar bir bakış fırlattı. Sonra Hicrana döndü. Büyük baba ile torunun bakışlan çarpı şmca ikisi de titrediler. Birbirlerini çok severler ve bunu her zaman söylemekten hoşlanırlardı. Şimdi Mecdi de kendısini «niçin bizden kaçıyorsun büyük baba» demek ister gibi sitemli bakışlarla süzen bu ince, narin genc kıza bakarken içinin ürperdiğıni hissediyordu. Gayet yavaş bir sesle adeta fısıldar gibi ona hitab etti: Sen de dayının yanına gidersin Hicran. Yaşar da on beş günde bir oraya çıkacak zaten. Bunu söylerken gözünün önüne Hicranın Çamlıcada yalnızbaşına oturan hasisliğile meshur, aksi bir adam olan dayısı gelmişti. Genc kız oturduğu yerde hiç kımıldamıyordu. Yalnız yüzü biraz daha sararmıstı. Birşey söylemesi lâzımmış gjbi kuru bir sesle: r CUMHURİYET 26 Birinciteşrin 1937 ERTUĞRUL SADÎ TEK Bu akşam saat 21 de KüçUk hikâye Bu ev dağılacak.. Peride Celâl Ondan sonra artık bir daha bu bahse hiç dönmediler. Hepsinin yüzünü ölüm sanlığına benzer bir renk kaplamıştı. Senelerdenberi süreksiz kırgınlıklar, kü çük münakaşalarla pek bunalarak şefkat ve sevgi içinde devam edip giden hayatlannı, bu hayatm artık sonuna gelindiğini, birbirlerinden aynlacaklannı düşünerek içleri parçalanır gibi oluyordu. Hepsinin kafasma, Mecdi Beyin karannı bildirirken söylediği sözler ateşten bir mayi halinde dökülmüştü: «Bu ev dağıla cak». Fakat niçin? İhtiyar adam işte bunu izah etmekten kaçınıyordu ve bu yüzden onlann kalbinde kendisine karşı kökleşmiş olan eski derin sevginin epey sar sıldığını farketmiyor gibiydi. *** « Mecdi Bey merdivenleri çıkarken birdenbire durdu. Ikibüklum olarak elini göğsüne getirdi. Bir müddet o vaziyette kaldı. Doğrulduğu zaman yüzü sapsan olmuş, alnında terler binkmişti. Birkaç derin soluk aldı. Gene ağır ağır merdi venleri çıkmağa başladı. Çamlıcadan geliyordu. Herkesi yerli yerine koyduktan sonra Hicranı da işte dayısına bırakmıştı. Genc kızın ayrılırken boynuna sarılıp söylediği sözler hâlâ kulaklarında çınlıyordu: Neden bunu yaptınız büyük baba, niçin her birimizi bir tarafa attınız? Sızden aynlmak öyle güç ki.. İhtiyar adam eve girip de kansının sapsan yüzü, ağlamaktan kızarmış gözlerile karşılaşınca daha fena oldu. Suçlu bir tavırla bir köşeye büzüldü. Ayşe Hanım elinde küçük torununun bir çorabı, kızmın almağa unuttuğu eski elbisesi boş odalara girip çıkıyor ve dargın gibi kocasile hiç konuşmuyordu. Birkaç kere göz göze geldiler. İhtiyar kadın hemen başını çevirdi. Mecdi Bey konuşmağa başlarsa onun: «Bey, niçin yaptın bunu, neden evi bu kadar hazin bir şekilde dağıttın?» diye, bağırmasından korktu. O da artık metanetini iyice kaybetmege başlamıştı. Kendini çok yorgun hissediyordu. Ağır bir hareketle yerinden kalktı. Kansına «yazüacak birkaç mektubum var» diye rek odalardan birine doğru yürüdü. Aradan iki saat kadar geçti. Mecdi Bey odadan hâlâ çıkmamıştı. Ayşe Hanun merak ederek odaya girdi. İhtiyar adamı yazı yazmakta olduğu masaya yüzü koyun kapanmış bir vaziyette buldu ve uyuyor zannile uyandırmak için «bey, bey» diye, seslendi. Halbuki Mecdi Beyin onu işitmesine artık imkân yoktu. İhtiyar adamın masanm üzerinde, yanm kalmış bir mektuba dayah duran başı çoktan soğumuşhr bile. Üzerinde son nefe sini verdiği mektub torunu Hicrana hitab etmekte idi. Şöyle başlıyordu: «Sevgili kızım. Bugün seni dayına bıraktıktan sonra yalnız başıma dönerken yollarda, şikâyet ve sitem dolu sesin hep kulağımda çınladı ve sana her şeyi söylediğime adeta pişman oldum. Eve geldiğim zaman geçirdiğim bir kriz beni söylemediğim şeyleri sana yazmıya sevketti. Benim küçük sevgili kızım, zannediyo rum ki şimdi iyi kalbin merakla doldu. Geçirdiğim krizin ne olduğunu anlamak istiyorsun. Anlatayım. On beş gün evvel de gene ayni hal başıma gelmişti. Kalbime saplanan ve nefes almama mâni olan müthış bir ağn ile kıvranmıştım. O zaman doktora gittim. Anjin dö puatrin dedi. Bilirsin ki bu mel'un hastalık uzun bir tedaviye muhtacdır yavrum. Halbuki son zamanlarda size hissettirrneme rağmen epey para sıkıntısı geçiriyordum. Bu tedaviye imkân yoktu. Bu yüzden bir daha doktora gitmedim ve size hastalığımdan hiç bahsetmedim. Nekadar üzüleceğinizı biliyordum. Benim artık düşündüğüm tek birşey vardı: Ölürsem sızler ne olacak dınız? Arkamda para değil belki borç bırakıyordum. Benim anî ölümüm size büyük darbe olacaktı. Ne yapacağınız. şaşırarak sokak crtalarında kalmanız ihtimali vardı. Birdenbire kararımı verdim. ölmeden evvel hepinizi yerlerinize yerleştirecektim. Kenciim de büyük annenle beraber kızımın yanına gidecektim. Bunlan yaptıktan sonra bana artık ölümü beklemek düşü yordu. Ölüm acele etti. Bugün merdi vende ikinci akseyi geçirdim kızım. Ü çuncüde kalbimin duracağını biliyorum. Azrail etrafımda dolaşıyor. Hepiniz belki de yaptığımdan dolayı beni suçlu görüyorsunuz. «Niçin bu evi dağıttm?» diye, sormaktan çekiniyordunuz. Fakat gözlerinizde hep ayni sual vardı. O zaman bu sualin cevabını sizleri azaba sok Radyo programımız Bugün yedinci sahifemizdedir. Emil Yanings Isveçe gidiyor Büyük san'atkârı, Isveç K^ralı kabul edecek Fransız Tiyatrosunda Meşhur âma Macar artisti Tiyatrosu (AKSARAY) da Bu gece saat 20,30 da KAYNANA Vodvil 3 perde Giriş 20, 30 kuruş. Her tarafa tramvay İMRE UNGAR'ın KONSERİ SİNEMAMIZ Hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor İŞTE SİZE: MEŞHUR BİR SİNEMA YILDIZI Emsalsiz bir artist, yıldızlar yıldızı, Süper filmler mümessilesi FLORELLE Her daim olduğu gibi gene 2 büyük film birden Metro Goldwyn Mayer müessesesinin üçüncü filmi 28 birinciteşrin perşembe akşamından itibaren sehhar oyun ve cazib repertuvarile 28, 29, 30 ve 31 Birinciteşrin 4 büyük GALA süvarelerinde ile 29, 30, ve 31 Birinciteşrin 3 büyük matinelerinde Emil Yanings kansile birlikte Berlinden hareket ederken Bu sene Venedik seıgisinde «En iyi temsil edılmiş fılim» mükâfatını kazanan ve Emil Yanings tarafından oynanmış olan «Hâkim Adam Der Herrescher» kordelâsı bilhassa şimal memleketlerinde pek fazla takdırlerle karşılanmıştır. Norveç'ın merkezi Oslo'da birinciteşrin iptidasmdanberi oynanmakta olan eser ümidin fevkinde bir hasılat yapmıştır. Önümüzdeki ayın iptidasında da İsveçin merkezi Stokholm'da ilk temsil verilecek ve bu temsilde Emil Yanings de hazır bulunacaktır. Alman devlet artisti geçen çarşamba günü Berlinden İsveçe müteveccihen hareket etmiştir. Isveç Kralı mem leketinde misafir bulunan Emil Yanings'i münasib bir günde huzuruna kabul edecektir. Almanyanın tanınmış piyes muharrir lerinden Heinrich von Kleist'in klâsik komedisinden iktibas edilerek vücude getirilmi şolan «Kırık Testi» filminde de başrolü Emil Yanings'in oynadığı malumdur. Bu kordelânın rejisini Macar sahne vazu Gustave Ucicky idare etmişse de rejinin yüksek kontrolünü gene Alman devlet artisti deruhde etmiştir. Eserde E mil'den maada Lina Castelns, Angela Salloker, Paul Dhalke ve diğer artistief oynamaktadırlar. Filim ayın 19 undanberi Berlinin büyük sinemalannda gösterilmektedir. Bu suretle bir zamanlar san'atkârane kıymeti azalmış gibi görünen Emil Yanings'in fılimlerinin tekrar rağbet kazanga basladığı anlaşılmaktadır. 1TARZAN KAÇIYOR 1 JOHNNY WEİSS MULLER M. O, SULLİWAN 2VOLGA ATEŞLER İÇİNDE Daniel Darrieux, Alberf Pregeant Rus tarihinde, mühim bir rol oynıyan, Mukaddes Rusya, Çar Rusyasının ihtişamı, geniş bir memleketin servetleri arasında geçen aşk ve ihtiras filmi TEPEBAŞI G A R D E N ' i n d e görecek ve candan alkışlıyacaksmız I Perşembe akşamı galası için yerlerinizi evvelden temin edinizı Meshur G R E G O R ' s J A Z Z Orkestrası Yarınki ÇARŞAMBA akşamı 14 ŞEN ARKADAŞ ve « CONGA » yı söyliyecek olan Mis ELVİRA MAY'la Ankaraya gıtmezden evvel yegâne temsilini C A D A V sinemasında vereceklerdir. Zengin, fevkalâde C A Z programı ve zarafet İlâve olarak :FERNAND GRAVEyin oynadıŞı YARIN Matinelerden itibaren N İ N A P E T R O V N A'nın ••••^•^^•^B Biletler gişede satılmaktadır. MAURİCE DEKOBRA'nm bütün romanları arasında en heyecanü ve en ihtirash bir mevzuda olan YALANI ^^••^•••••^B I sinemada başlıyor. İLL! YOSİVARA Yarın akşamdan itibaren S Ü MER sinemasında gösterilecektir. AKSAYI ŞARKIN aşk meselesi.... A VRUPA ve ihtirasları bambaşka bir tarzda vücude getirilen bu şaheserin en güzel rollerini yapan SESSUE HAYAKAWA Pierre Richard Willm'dir BAYRAMI (j CUMHURİYET ŞEREFİNE R K" sinemasında Mustafa Sadıkoğlu'nun Memîeketimizin ticaret ve iktısad hayatmda mühim mevkiler işgal eden ve müteaddıd teşekkülleri idare etmekte iken pek genc yaşında vefat eden maruf tüccar ve armatörlerimizden Bay Mustafa Sadıkoğlunun temiz ru huna ithaf edilmek üzere bu ayın 27 nci çarşamba günü öğle namazmdan sonra Yenicamide Mevlid okunacaktır. Bu vesile ile de merhumun aziz hatırasını yâdetmek istiyenlerin bu dinî merasime iştirak eylemelerini annesi ve kardesleri rica etmektedir. mamak için veremiyordum. Şimdi de yalnız sana açılıyorum. Çünkü bugün ayrılırken bakışlann içime işledi Hicran. «Büyük babam kimbilir ne düşünerek hepi mizi bir tarafa attı» diye, bana lânet etmenden korktum. Halbuki ölülerin hayır duaya nekadar ihtiyaçlan vardır.. Şimdi her şeyi biliyorsun. Nasıl olsa dağılacak bir evi benim biraz acele edip daha evvel dağıtmamı artık ayıplamazsın her halde. Istersen bu mektubu öbürlerine de oku. Suçun bende olmadığını anlasınlar. Sizlerin sevgili yüzlerinizi üzerime e ğilmiş görerek ölmek nasib olmadı. Hiç olmazsa yerleştirdiğim yerlerde mes'ud olacağınıza emin olabilseydim. Yazık ki..» Mektub burada bitiycrdu. Mecdi Beyin anî ölümünün Ayşe Hanımda uyan dırdığı heyecan ve büyük tesir onu far kedip okumasına mâni oldu ve birkaç gün sonra bir takım yabancı eller bu yanm mektubu öbür kâğıdlarla beraber buruştunıp çöp tenekesine attılar. 29/10/937 cuma matinelerden itibaren T MEVLiDi HACI film sanayiinin en muhteşem eseri, seneain en muazzam filmi Vatan ve istiklâl aşkınm en büyük destanı! T O L S T O t'nin meşhur eserinden. Baş rollerde: İVAN MUJtKİN LİL DAGOVER BETTY AMAN Bu büyük film, Türk Film stüdyosunda Türkçe olarak tertib edilmiştir. Bu PERŞEMBE günü URAD^f SİNEMASINDA COOPER ARTHUR matinelerinden itibaren S A RA Y GARY ve JEAN tarafından temsil edil^n bütün dünyanın en büyük maceralar filmi BUFFALOBİLL ( Maceralar Kralı) filmini göstermeğe başhyacaktır. Rejisör: CECİL B. DE MÎLLE. Serbest bırakılmış 20,000 at 2000 kovboy Hakikî kırmızı derililerden mürekkeb bir ordu Fevkalâde heyecanlı sahneler Emsalsiz bir mevzu milyonlara mal olmuş bir şaheser... 1 urkçe Sozlu YARIN AKŞAM J^[ E L E sinemasında Romeo Julyetten, La Dam O Kamelyadan sonra bir ask, güzellik, ihtisam ve musiki saheseri KL gbzleri kamastıracak, ruhları dolduracak nefis LEYLAKLAR AÇARKEN «MARİETTA» ve «ROSE MARİE» filimlerinin şöhretini gölgede bırakacak bir film. Baş rollerde: JEANETTE MAKDONALD İÇİN SENENİN BİRİCİK TÜRK NELSON FİLMİ EDDY Numaralı koltuklarm bugünden aldırılması rica olunur. Tel. 40868. G U N E Ş E İ P E K sifienıaııııla CUMHURİYET BAYRAMI D O G R U E L H A M R A sinemasında TÜRK REJİSÖRLERİ TÜRK ARTİSTLERİ TÜRK MUSİKİ ÜSTADLARI VE TÜRKTEKNİSYENLERİNİN YAPTIĞI AŞK GÜZELLİK VATANSEVERLİK HEYECAN ve SERGÜZEŞT FİLMİ Cuma matinelerden itibaren izmirde Pelri büyük baba, dedi.