26 Ağustos 1937 CUMHURIYET HABERLER HâdiseJer arasında spanyol ihtilâlcileri dün Santander'i zaptettiler ladrid, milliyetperver bataryalar taraından dün şiddetle bombardıman edildi (Baştaraft 1 inci sahlfede) Santander 25 (A.A.) «Havas aısmm muhabiri bildiriyor». Asi kuvvetleri Santander'in 12 kilo tro cenubunda çadır kunnuşlardır. nnandan bu kıt'alann perşembe günü ntander'e gireceklerini tahmin etmeklif. Asiler Santander'in tahliyesi için llaralabilecek yegâne şimendifer hatı kontrol altma almışlardır. detle mukabele etmişlerdir. 20 dakika kadar gürültü kulaklan çınlatmıştır. Her zaman olduğu gibi bu sefer de ilk mermiler diişer düşmez halk mahzenlere iltica etaıiş olduğu için ölenlerin az miktarda olduklan zannedilnrektedir. Öz dilimizde yabancı sözler İHEM Şiir ve nesir farkı ruya cevab vermek istiyorum: Eger biı manzume, nesre yaklaştığı nisbette tekâmül etseydi, en mükemmel manzumenin mensur olması lâzım gelirdı. Yalnız bu tenakuz, şiirle nesir arasındaki büny< farkım anlatmağa kâfidir, sanıyorum. Şiir, tekemmül ermemiş bir nesir veya nesrin çocukluk hali değildir. Onu ayran kıvamma getirilmiş bir yoğurt farzetmek de doğru olmaz. Şiirle nesir arasındaki münasebeti sadece bir kesafet farkına irca ettiğimiz zaman da edebiyatla kimyay: birbirine fazlaca kanştırmış oluruz! Şiirin en büyük ıstırabı, nesrin dilin İki sene kadar evvel, «Şiir ve Nesir» kullanmaktan kendini kurtaramamış ol başlığı altında yazdığım bir makalenin masıdır. Ondan ayrılmak için veznin ilk satırlarını buraya alıyorum: kafiyenin ve daha gizli ahenklerin hima «Paul Valery'ye göre iyi bir şüri nesre yesine dört elle sarılmış olmasma rağmen lahvil etmek mümkün değildir. Çünkü gene kendi bünyesinde nesri andıran biı hakiki bir şairin lisanı, bizim umumı fi hamule vardır. Şiir bu hamuleyi asgar: kirlerirrdzi ifade eden ve müşterek işaret hacmine indirdiği nisbette tekâmül eder. lerden mürekkeb olan ihtiyac dilimizden Fakat, nesrin içinde de, bazan, bütün büsbütün başkadır ve kullandığı kelime şekil farklanna rağmen, şiiri andıran bir ler herkesin anladığı manaya gelmezler. seyyale gizlendiğini farkederiz; şiir ve «Şüphesiz, diyor Valery, bunlar ayni ke nesir dillerinin, bütün kalıb ve hacim başlimelerdir, fakat asla ayni kıymeller de kalıklarınm üstüne çıkarak birbirlerile birleşmeğe temayül ettikleri haller yok ğildir.» «Musiki için de böyle. Kanşık haleti değildir. Bu pek müstesna hallerde şiirin ruhiyeleri kendine göre bir telkin diliyle nesre aid nahvi benimsemesindeki mah bize geçiren bir besienin manasını herhan ZUT ortadan kalkar. Fakat bu istisnay gi bir nesirle anlalmak da şiirin tefdri ka şiirin prensipi gibi ortaya koymamıza imkân yoktur. dar abeslir. Bence şiirle nesir arasındaki fark, ba«Bir manzume, içindeki nesir hamulesi kışla söz arasındaki farkı andırır. Bazan çoğaldıkça hakiki şiir hüüiyeiinden uzakyarım saniye süren bir bakışımızın içine laştr; çünkü şiirin koyu bir seyyale içine ruhun, iki saat süren bir söze bile sığmısıkışan gizli terkibi dağılır, halis cevheri yacak hamulesini doldururuz. Hatta bu sulantr ve bozulur. Hakiki bir manzumebakış içindeki mana âlemini sözle anlatyi nesre çevirmeğe üzenmek, belM yıldımağa bazan hiç imkân bulamayız. Göz rıma ağır yürümesini teklif etmek kadar ve söz arasındaki bu fark şiir ve nesir tabiate zıd bir davele girişmektir. Nesre arasında da vardır: Hakikî şiir bu farka yakm şiirler, ki topal yıldınmlardvr, yere hasret çeker. inmeden evvel havada yorgun bir partltı Gözün manalarmı ifade etmek için halinde sallanarak bir iki sekiiklen soma sözün lugatine muhtac olan şiirin bu hashemen dağılıp giderler. reti, ona daima başka ahenkler ve kalıb«Tanzimaüan beridir Türk şiiri bu an lar aratmışbr: Nazımdaki takdim ve telayışın lam zıddına doğru yürüdü. O ka hirler, eskilerin zannettikleri gibi, asla dar ki Rebabı Şikestenin birçok şiirlerini «zarureti vezin» için değildir; iyi bir şair nesre çevirmek için mısralan altalta değil isterse bu takdim ve tehirleri yapmıyabibir sıraya dizmeklen başka hiçbir zahme lir; bunu yapmaktaki zaruret vezinden le kailanmanıza lüzum yoktur: «Bu ziyade şiirin kendisine aiddir ve buna esmemlekette de bir gün sabah olursa Ha kiler «zarureti şiir» deselerdi belki hakiluk, eğer bu memleketin sislenen §u nasi kati söylemiş olurlardı. yei mukadderah kavi bir elin, kavi, muh Sarmış gene afakmı bir dudu muarmid yi bir ihtizazt temasile silkinip şu donuk, Mısraında, sarmış fiilini cümlenin soşu p>aslt çehrei miüel biraz gülerse, o gün,nuna değil de başına getiren zaruret, veben ölmemiş bile olsam hayata pek ö'lgün zinden çok daha evvel şiire aid bir endibir irtibahm olur....» Manzumesi gibi, şenin güzel mahsulüdür. Şair: hemen bütün şairlerimizin, birçok şiirleri Afakmı bir dudu muannid gene sarmış ni nesre çevirmek için bir edebiyat talebeDeseydi vezin bozulmazdı; fakat iki sinin kalemine bile ihtiyac yoktur; mısra mısra arasındaki şiir farkını herkes kabul lan keserek yanyana yapıştırmak için eder, sanırım. okuma bilmiyen bir terzinin makası ve biraz da zamk yelişir. Şiiri manzum bir lâfazanlık olmaktan «Şiirin nesre doğru gidişi, yani tekrirler, tekitler, izahlar ve yardımcı fikirlerle şişmeğe ve çoğalmağa mahkum oluşu, asıl cevherinde saklı seyyalenin azalmasından ve ruhun sathına çıkarak aklın imdadına muhtac olmasındadır. Böylece şuunm üstünde, seri mefhumlar halinde' kurtaracak farkı, onu nesirden ayıran mesafede aramak lâzımdır. Bu mesafeyi yalnız vezin ve kafiye gibi şekle aid unsurlar değil, şiirin «irrationel = gayriaklî» ruh hallerini ifadeye müstaid, kendine has lisanı da tayin eder. Fikretin edebiyaita yaptığı en büyük yeniUğin şiiri nesre yaklaştırmak olduğunu söyledi. Şiir nesre yaklaştıkça mı güzelleşir?» Hocasmın telkinine rağmen, genc okuyucuya bu güzel tereddüdün nereden geldiğini mektubundan anlıyamadım; fakat şiirin en esaslı meselelerinden birini incelemek ihtiyacını duyarak bana müracaat etmesine memnun oldum. Çünkü şiirle nesrin münasebeti üzerine şimdiye kadar çıkan birkaç yazımdaki fikirleri biraz daha tekemmül ettirebilmem için bana fırsat veriyor. Edebiyal NALINA MIH1NA lngiltere henüz protestoda bulunmamış Londra 25 ( A . A ) Ingiliz dip lomatik mahfilleri, dün sabah alınan malumata rağmen Ingiliz deniz makamlarmın Noemi Julia vapurunun bombardıman edılmesıni henüz Palma'daki as makamlan nezdinde protesto etmedik lerini bildirmektedirler. Bu hususta bir teşeibbüste bulunulması mukarrer ise de ayni mahfiller bu teşebbüsün henüz yapılmış olduğunu ilâve eylemektedir. »•"» Madridin bombardımanı Madrid 25 (A.A.) Evvelkî gece ıt 12 de asi topçulan hükumet merkein mahallelerini bombardıman ehneğe şlamışlardır. Yarun saat kadar obüsler süratle birini takib etmiştir. Hasarat mühimdir. mhuriyet topçu kuvvetleri de ayni şid'"»»••»»III lllllllllllll!llllll!ll!ll!ll!ll!ll!!llllinilllimı ennîn Kutba yeni Filistinin taksimi bir akını ve Ârablar ayıb tayyareciyi ara Kudüs Müftisi Şamda ak için dört rus tah bir ittihadı Arab kongresi yaresi daha gidiyor toplamağa karar verdi Vloskova 25 ( A A . ) Gazeteler, dolf adası yolu ile kutba giderek vanevski'nin idaresindeki N. 209 tayesini anyacak olan dört tayyareden rekkeb filonun kumandanı, Sovyetler liği kahramanı, unvanını haiz tayyareVodopianov'un bir makalesini neşretktedir. v'odopianov bu makalesinde ezcümle or ki: :< Bu seferin güçlüklerini bilhassa ktik mmtakasınm Amerika kısmında şıhyacağunız zorluklan tamamile müd m. şimal kutbunda sıkıntı çekmiyeceğiz, ı mmtakada kendimizi, orada buzlar rinde kışhyanlara ve onlann şefi Pati'e terkedeceğiz. Ve kutbu geçip Arika tarafında araştırmalara başladığı: zamandır ki tamamile kendi kendi e kalacağız. \raştırmaları, açık nizam halinde, pilenin avcı hattına açılışı gibi yapaca Bu suretle her uçuşta dört tayyare . kilometro genişliğinde bir mmtakayı lyabilecekn'r. Şimal kutbunu geçtikten ra dört tayyare arasında öyle bir iş simi yapacağız ki gözlerimizle görmeimiz, üzerinde Levanevski'nin tayya ni aramadığımız en ufak bir buz çası dahi kalmıyacaktır. Lüzumu taknde buz parçalannı yalıyarak uçaca. Fakat tetkik etmedik hiçbir bankiz ıkmıyacağız. Tayyarelerimiz, konmak için tekerlek•nücehhezdir. Fakat iki metro kutrunolan bu büyük tekerleklerle yalnız yare meydanlarına değil, fakat, lüzukadar geniş olduğu takdirde Papanin ıkizine bile inebiliriz. /apacağımız bu uçuşta Sovyetler Birkahramanı Spirini'e düşen vazife çok himdir, zira, Spirini Amerika Arktiin şimdiye kadar tetkik olunmamış ıtakalarında haritasız ve mebde nokz tayyarelerimize Levanevski'nin you takib ettirecektir. Beferimiz bilhassa Arktiğin Amerika nında güç olacaktır. Fakat vazifemizi vaffakiyetle yapıp bitirebilmek için ım gelen her şeyi beraberimizde götüoruz. Dört tayyarede de mürettebat altı aylık erzak vardır. Her tayyareüçer tane telsiz, mutfak levazunı, si , ipekten mamul çad;r, kızak, kayak saire vardır. N. 209 tayyaresini yan anlık şimal fecirleri zamanmda ara klığımız ihtimalini de düşünerek yanı:a geniş bir sahayı üç ilâ dört dakika Jınlatacak havaî fişekler de aldık.» Kudüs 25 (A.A.) Filistinin tak simi projesine karşı Arablar tarafından yapılan itiraz filî bir şekle girmektedir. Kudüs müftisi, Filistinin yeni statü sünü tetkik etmek ve kat'î bir karar irtihaz edılmeden evvel müşterek bir pro testo hareketi hazırlandığmı Milletler Cemiyetine bildirmek üzere bir ktihadı islâm kongresi tertib etmektedir. 8 eylulde toplanması mukarrer olan kongre Şamda faaliyete geçecektir. Ecnebi tnemleketlerde de muhalefet artmaktadır. Müfti, Hind müslümanlanndan, Fi Iistin müdafaa komitesinden, Mekkeden ve sair mahallerden tesanüd telgrafları almıştrr. Tayyareler hareket ettiler Vloskova 25 (A.A.) Tas ajansı diriyor: Bu sabah saat 8,25 te Sovyetler Birkahramanı Şevelev'in idaresinde dört törlü üç tayyare, Levanevski'nin tayesini aramak üzere Moskovadan kuthareket etmiştir. ransada büyük bir orman yangmı Bordeaux 25 (A.A.) Dün öğ bugünkü kapanış fiatları şunlardır: en sonra Landes deparumanmda SolAlmanyada halka gaz masLondra 132.82, Nevyork 26,65 1/4, ino civannda büyük bir yangın çık kesi dağıtılıyor Berlin 1072, Brüksel 448,50, Amster ;tır. dam 1470,75, Roma 140,25, Lizbon Berlin 25 (A.A.) Eylulden iti • Bugün saat 10 da yangın söndürüle 120,75, Cenevre 611,87 1/2, bakır 62 1/2 baren beş mark mukabilinde halka zeTiiştir. 8,000 hektarlık bir sahayı iş 63 1/2, kalay 262,12,6, altın 139,06, gü hirli gaz maskeleri tevzi edilmeğe baş eden çam ağaçları yanmı§tır. Evlere müş 19,13,16, kurşun 22,0,7 1/2, çinko anacaktır. Fakir olanlar için tenzilâl gey olmamiftır. 23,15,7 1/2. yapılacaktır. Düzeltme Dünkü fıkrada <Harb den bir tek şey doğar.> cümlesindeki Londra 25 (Hususî) Başvekil M. «şey> kelimesi, dizgi yanlışı olarak «kiChamberlain tatilini yanda bırakarak şi> diye çıkmıştır. Özür dileriz. bugün Londraya dönmüş ve Hariciye Nazırı Eden'le Lord Halifax'm iştirakile beynelmilel vaziyeti müzakere et miştir. Bu toplantıda bilhassa Uzakşârk ve Akdeniz meselelerinin gözden geçi(Baştarafı 1 inci sahifede) rildiği haber verilmektedir. misini Türkiye kara sulannda batırmağa AkdenizdeM Ingiliz ticaret gemüeriteşebbüs etmiş ve mezkur gemi Bozcaada ni müdafaa etmek üzere Akdenizdeki hava ve deniz kuvvetlerinin takviyesi sahillerinden yarım mil mesafede karaya oturmuştur. ne karar verilmiştir. Türkiye hükumeti bu babda resmî tahUzakşârk hâdiselerine gelince; hü kumet Şanghay'ın harb sahası haricin kikat yapılmasmı emretmiştir. Neticesı de bırakılması hususunda tedbirler al diplomatik heyetlere bildirilecektir. mağa karar vermiştir. Bu hususta A Hariciye Vekâletinden 24 ağustos merikan ve Fransız hükumetlerile te 1937 tarihinde ecnebi sefaretlere göndemas ederek, müttehid bir hattı hareket rilen tamimin tercemesidir: tesbit edilecektir. Hariciye Vekâleti Türkiyedeki diplotngiliz kabinesinin kuponlara matik heyetlere aşağıdaki hususlan bildirmekle iktisabı mübahat eyler. Şöyle dair kararı Parîs 25 (A.A.) Bu sabahki ki: Bu aym 18 incî günü Türk donanmanazırlar heyeti toplaırtısından sonra hükumet azalan Fransız rantlannm kupon sma mensub bir gemi Marmara denizinde bu namdaki ada yakımnda yabancı bir lan üzerinden alınan yüzde onun bundan denizaltı gemisinin mevcudiyeti imkânısonra ahnmamasına prensip itibarile ka nı farzettirecek şüpheli birşey gördüğünü rar vermişlerdir. farketmiştir. Gerçi tahakkuk etmemiş Yunan filosunun manevraları bir müşahede mevzuubahis ise de TürAtina 25 (Hususî) Manevralar kiye hükumeti cumhuriyesi şüpheli mınyapmak üzere Giridin Sude limanına var takalarda deniz tayyareleri vasıtasile iki mış bulunan torpito muhribleri filosu dün defa istikşaflar yapılması için lâzım georadan Speça adasına hareket etmiştir. len tedbirleri derhal almıştır. AraştırmaBu filo yolda Pireden hareket etmiş bu lar hiçbir netice vermemişlerse de Bolunan denizaltı filosile karşılaşarak birlik ğazlarm içerisinde bir yabancı denizaltı te manevralar yapacaktır. Her iki filo gemisinin vücudü tahakkuk ettiği takdirde cumhuriyet askerî kuvvetlerinin geeylulün 4 üncü günü açılacak olan Selârek beynelmilel Boğazlar mukavelenamenik beynelmilel sergisinde Selânik limasini ve gerek hukuku düvel kaidelerini ihnında bulunacaktır. lâl eden bu geminin derhal teslim olmaPolonyada şiddetli bir smı taleb etmeleri daha şimdiden mukarrerdir. Bu taleb neticelerini tayin etmek arbede hükumeti cumhuriyeye aid bulunacaktır. Varşova 25 (A.A.) Bialystok civannda Bransk Podlaski pazar yerinde Türk memurlannm talebine derhal ittiba etmediği takdirde geminin cebren tevkif müfrit sağ cenaha mensub genclerle Yave ihtimal ki imha edilmesi esbabına tehudiler arasında bir arbede olmuş 50 vessül etmeleri icin emir verilmiştir. kişi ağır surette yaralanmış ve birçok Hariciye Vekâleti yukandaki hususlamağazalar tahrib edilmiştir. rm hükumetlerine iblâğım diplomatik heyetlerden rica ederek pek yüksek saygıParis 25 (Hususî) Paris Borsasmın lannı sunar. Ingiliz kabinesinin toplantısı ve kararlan tival ilâh... kelimelerini kullanı yorsunuz?» Geçen sene, başmuharrirlerimizden biri, «dinamik» kelimesine çok sinirlendiği için, sırf bu ecnebi tabir aleyhine bir başmakale yazmıştı. Dün de bir okuyucumuzdan aldığım mektub, bana, «müzisyen» gibi halis fransızca kelimeleri dilimize maletmek istediğim için sitem ediyordu. Bu okuyucumuz, «dinamit» kelimesini kullandığı halde «dinamik» kelimesine sinirlenen o başmuharrirden biraz daha haklıdır. Ben de «müzisyen» kelimesini istiyerek ve severek yazılarıma almıyorum; fakat yerine bir münasibi bulununcıya kadar, bu, bana, «musikişinas» kelimesinden daha az çetrefil geliyor. Bazı musiki tarihçilerimiz, bu kelimenin karşılığı olarak, «musikici» sıfatını kullamyorlar. Fakat bütün Türklüğü son hecesine inhisar eden bu sözü de yadırgıyanlanmız az olmasa gerektir. «Müzisyen» kelimesinden hoşlanmıyan okuyucumuzun en büyük endîşesi, halkın bizi anlamaması ihtimalidir. Bu tehlike, bizim gibi halk için yazan muharrirleri, münevver bir okuyucudan fazla ürkütür. Fakat, ne yapalım ki, musikişinas veya müzisyen kelimesini herkesin anlıyabilmesi için, manasına aykın olarak «çalgıcı» kelimesini kullanmak da istemiyoruz. Çünkü müzisyen, yalnız çalgı çalan adam demek değildir. Kökleri beynelmilel olmuş (enternasyonal demeğe korkuyorum) bazı kelimeleri dilimize maletmekten çekinmiyelim; düşünelim ki ingilizce, almanca, fransızca, italyanca gibi büyük canlı diller birbirlerinden pek çok söz almışlardır. Fakat öz dilimizin kapısmdan içeri yabancı bir kelime girerken, eşdkte onu uzunboylu bir muayeneden geçirmek ve dikkatimizin en gergin halile onu tepeden tırnağa kadar süzmek de şarttar. Çünkü bu yabancı kelimeler arasınöz dilimizin milliyetini ve safiyetini bozmak için gelen ne casuslar, ne Türk düşmanlan da vardır! azılarımızdaki yabancı Peyami Safa sözleri yadırgayan bazı oGenc bir okuyucumuz bana mektubla kabuklaşan manzumenin özü çekilmiş V kuyucularımız var. Bunlar usaresi kurumuştur. soruyor: bize arada bir sorarlar: «Niçin «Edebiyat öğreimenimiz bize Tevfik enternasyonal, fuar, kermes, fes Şimdi gencin sorgusuna doğrudan doğ Motör sevgisinden evvel yol sevgisi ünkü gazetelerden biri şöyle bir haber veriyordu: Ordumuzda motörlü vasıtalan kullanacak unsurları, daha evvel yetiştırmek için tedbirler ahnması takarrür etmiştir. Ehliyetli makinist, şoför ve teknik bilgilere vâkıf motör işçileri, ustalan yetiştirmek ve bunlardan ordunun istifadesini temin etmek maksadile Dahiliye Vekâleti valilere bazı emirler vermiştir. Bu emirlere göre, Halka motör bilgisi vermek, herkeste motör sevgisi uyandırmak gayesile Halkevlerinde meccanî dersler açılacak, sergiler tertib edilerek motöre karşı umumî alâka uyandmlacak, halkın ucuz ve kullanışlı motörler tedarik etmesi temin edilecek, vilâyet merkezlerinde motörlü spor teşekkülleri açılarak genclerde motör kullanma hevesi uyandmlacak, motörlü vasıtalarla yarışlar tertib edilecektir. Devrimiz motör devridir. Muhtelif makinelerin kudreti beygir kuvvetile ölçüldüğü gibi muhtelif memleketlerin kudretini de motörlerinin sayısile ölçmek yanlış olmaz. Motör bir medeniyet sembolü olmuştur. Bugünkü medeniyetin kalbi motördür; onun göğsüne başınızı koyup dinlerseniz sadece motör sesleri duyarsınız. Motör millî müdafaanın da ruhudur. Tayyareleri uçuran motör, tanklan yürüten motör, ağır toplan çeken motör, alaylan, hatta fırkaları taşıyan motör, denizaltı gemilerini işleten motördür. Bu gidişle yarının harbi bir motör harbi olacak, motörü çok olan taraf zafer perisini kucaklıyacakhr. Ben, memlekette herşeyden evvel, millî müdafaanın düşünülmesi taraftanyım. Çünkü, orduya dayanmıyan istiklâl ve millî varlık mevhum birşeydir; bugün, azçok varsa bile, yarın büsbütün yok olmağa mahkumdur. Günün birinde ordu, yurdu korumak vazifesini yapmağa davet edilir de, seferber olursa binlerle ve binlerle motör kullanan, motör tamir eden insana ihtiyac hasıl olacaktır. Bu kadar kalabalık bir makine ve motör ordusunu, yerden mantar bitirir gibi yetiştirmeğe imkân yoktur. Bu itibarla Dahiliye Vekâletinin, halka motörü sevdırmek ve motörcü yetıştirmek için esaslı bir hamle yapmasını memnuniyetle karşılamamak kabil değildir. Yalnız, bu işte, mühim bir nokta var. O da, motörün denizde ve havada değil amma, karada yola ihtiyacı olmasıdır. Yol olmayınca motörlü vasıtalardan isti fade mahdud olur; tabiatile de az motörcü yetişir. Halkın otomobile heves ve merak etmesi için en lüzumlu şey yoldur. Istanbulun etrafındaki asfalt yollar yapılmadan evvel, bu şehir halkı arasında hususî otomobil sahibi insan parmakla gösterilecek kadar azdı. Şimdi ise, hususî otomobiller hergün artıyor. Benzin fiatının ucuzlablması, otomobillerden ve diğer motörlü vasıtalarla bunların muhtelif levazımından alınan gümrük resimlerinin indirilmesi, otomobil tamirlerinin ucuza maledilmesi gibi tedbirler, hususî otomobilleri daha artıracak, otomobiller artınca da tabiatile amatör ve profesyonel şoförer, motörden anlıyan adamlar da daha çoğalacaktır. Avrupa seyahati ve manevralar münasebetile yaptığım otomobil gezintileri, bana gösterdi ki meselâ îstanbul Çorlu asfalt şosesinde otomobille gidip gelmek bir zevk, buna mukabil Silivri Çerkezköyü arasındaki sözüm ona yoldan otomobille geçmek bir işkencedir. Resmigeçidden dönüşte tecrübesiz ve görgüsüz, genc bir taksi şoförü, Silivri Çerkezköy yolunun biraz daha kısa olduğuna tamah ederek bu berbad patikayı Çorlu asfaltına tercih etmiş; otomobilinin de, biz yoI« cuların da, kendisinin de turşuya dönmesine sebebiyet vermişti. Böyle kötü yollara otomobil değil, ancak kağnı yaraşır. Şu halde, ordunun mevcud motörlü asıtalanm kullanmak için olduğu gibi, memlekette çok motörlü vasıta bulundurmak ve bol miktarda motörden anlıan, motör kullanan adam yetiştirmek için de yola ihtiyac vardır. Hulâsa, halka motörü, otomobili an:ak yol sevdirir. îstanbul civarının asfalt şoseleri, bunun en büyük delilidir. Onun için, motör sevgisinden evvel yol sevgisi. PEYAM1 SAFA Marmaradaki meçhul tahtelbahir PEYAMİ SAFA Zaferin zaferleri [Başmahaleden devam] Bankasmm yanıbaşmda ayn bir âlem teşkil ediyorlar. Bu kısa zaman içinde bir bankacılar ordusu vücude getirdik demekte hakikaten rrfcbalâğa yoktur. Bunlann hepsini ve her birini büyük zaferin zaferleri arasraa kaydetmekte ise hiç hata var mıdır? Millî ekonominin nâzımı ve hayat kaynağı millî bankalanmızm bundan on dört yıl önce ilk meydana atılmış İş Bankasının sermayesi bu müddet zarfmda dört beş misli artmıştır demenin büyük manası yoktur. İhüyat akçesi sermayesine yaklaşan bu millî müessesenin her yıl ticarette ve endüstrideki cirolan bir çok kere on milyonlara baliğ olduğunu ve yalnız millî zenginliğin en bariz ifadesi olan tasarruf tevdiatmın kendi başına 25 milyon liraya yaklaştığını söylemek, iktısadî sahada katettiğimiz mesafenin büyüklüğünü göstermeğe yeter. Ve unutmamahdır ki her millî bankamıza ve esasen bütün millî hayatımıza en kuvvetli destek olan millî tasarrufun tekevvününü tesis şerefi de Türkiye İş Bankasma aiddir. İş Bankasında Celâl Bayan ehliyet ve salâhiyetle istihlâf eden ve zaten onun yetiştirdiği seçme bir kıymet olan Muammer Eriş dün akşam Feneryolunda kurduğu yeni yuvada samimî dostlarına bir gardenparti vermiştir. Güzel bir tesadüfle İş Bankasının on dört yıl önceki tesisi gününe raslıyan bu dostlar toplantısmda bulunamamak mahrumiyetini, zaferimizin zaferlerinden biri olan millî müessesenin on üçüncü yıldönümünü onun müessis ve müdürlerine ve bütün memlekete kutlu lamakla telâfi ediyoruz. Iktısad Vekili Celâl Bayar dün geldi (Baştaraft 1 inci sahifede) îş Bankası Genel Direktörü dün akşam için Feneryolunda yeni yapılan evinde eşini dostunu toplıyan bir gardenparti tertib eylemişti, ve İzmirden avdet etmekte olan İktısad Vekili ve İş Bankasının ilk müessis ve umum müdürü Celâl Ba yarın akşama şehrimize muvasalatla gardenpartiye gelmesi bekleniyordu. Bir aralık Celâl Bayann Marmarada rahatsızlanarak Tekirdağına gideceği hakkında bir haber gelerek dostları arasında endişeyi mucib olmuşsa da çok geçmeden bu rahatsızhğın pek hafif bir kırıkhktan ibaret olduğu ve îpar kotrasınm içindeki yolcularla birlikte îstanbul istikametinde yoluna devam etmekte bulunduğu memnuniyetle öğrenilmişti. Nitekim kotra vaktinde İstanbula vâsıl olmuş ve gardenpartiye gelen Celâl Bayar orada hazır bulunanların alkışlarile karşılanmıştır. Gardenparti eğlence ve neş'e ile geç vakte kadar devam etmiştir. PARİS BORSASI İzmir ve havalisi bayi ve okuyuculannın nazarı dikkatine İzmir ve havalisi bayii Cemil Akyüzle idaremiz arasındaki mu kavele iki tarafın rızasile feshedil miş olduğundan Cemil Akyüzden gazete almakta olan taşra bayile rile karilerimizin İzmirde İkizbeyler sokathnda 66 numarada yeni bayiimiz Esad Ekicigile müracaat etmeleri ilân olunur. Yeni muallimler Bu sene muhtelif muallim mekteb lerinden yeniden 600 genc mezun ol muştur. Bunlar ilk tedrisat kadrosuna •erilmiştir. îçlerinden 30 u îstanbul viâyetine isabet etmiştir. Genc muallimler iki sene müddetle köylerde hizmet edecekler, sonra şehir mekteblerine nakledileceklerdir. YUNUS NAD1