«rSğustos 1937 CLJHHLIülEl PAZARDAN PAZAPAI Bolluk ve kıtlık Vazife İstanbul nerede başlar, nerede biter? Edib bir haydud Affı umumî Bolluk ve kıtl'k Üsküdar yangınmı söndürmek için su bulunmamış. Ga zeteler buna şaşı • yorlar. Fakat, hiç düşünmediler mi, İstanbulun hangi yangmı su ile sÖndürülmüştür? He • men hiçbiri! Geçenlerde Beşiktaşta da bir yangm çıkmış, su bulunamamıştı. Çocukluğumuzdanberi her yangm haberinin içinde mutlaka sulann kesildigini de öğreniriz. İstanbul yangmlarını su değil, itfaiyenin kancası, bombası ve kahramanlığı söndürür. IkUsadî hareketleı İstanbulda et neye pahalıdır? Edib bir haydud Lehistanda bir haydud birkaç a dam öldürdükten sonra hapse girmiş, orada bir roman yazmış, neşredil miş, büyük bir muvaffakiyet kazan miş; haydud ikinci bir roman daha neşretmiş ve d?rıa büyük bir muvaffaki yet kazanmış. Bunun üzerine mem leketin bütün edebî teşekkülleri Reisicumhura müracaat ederek bu haydud edibin affedilmesini dilemişler. İlkönce razı olmıyan Reisicumhur, şefaatçilerin ısrarı, sayıca çokluğu üzerine haydudu «yahud Bu şehirde sudan bol ne var diyecek büyük edibi!» serbest bırakmış. siniz. Bol olduğu için kclay kolay bulu Gerçi bu haydud roman yazmıya başnamaz ya! İstanbulda yemiş boldur, fakat ladıktan sonra artık filen değil hayalen pahalıdır; plâj boldur, fakat pahalıdır; kim bilir kahramanlanndan kaç kişinin sayfiye boldur, mesire boldur, fakat paha daha canına kıyarak hırsını tatmin ede lıdır ilâh.. Geçenlerde içecek su bile bu cek ve kan yerine mürekkeb dökecektir; lunamaz olmuştu: Evlerimiz değil, ciğer rcvelver yerine eline aldığı kalemin ya lerimiz bile yandığı halde su buhranı zu pabileceği cinayetler ne de olsa hayalî ve hur ettiydi. Ben İstanbulda kıthktan de nazarî kalır; fakat beşeriyete faydalı e|il bolluktan korkanm. Zira kıt olan şey serler bile yazsa matbaa mürekkebi kan lere hiç nazarile bakıp çıkabiliriz; halbuki lekesini temizler mi? bol olan şeylerin varlığma aldanıyoruz. Bu misal üzerine Lehistan hapisan* Keşke İstanbulda su kıt olsaydı da koca lerindeki bütün haydudlar kaleme san Adliye binalarının yanmasına mâni ola • lacaklardır. Affedilmek ümidile her bibilecek tedbir, ihtiyat ve dirayet bol ol rinin birer şaheser yarmryacağmı kim tesaydı... min eder? Bu gidişle Lehistan hapisa nelerinin edebiyat fakültelerinden daha Karaciğerinden rahatsız olan bir dos büyük edibler yetiştirmekle şöhret kazatumuz anlattı. Meşhur operatörlerimiz nacağı gün uzak olmasa gerektir! Afft umvmî den birine gitmiş ve kendisini muayene Adliye Vekili ettirmiş. miz evlenmeleri koDoktor muayeneden sonra t laylaştırmak için her Ameliyat! der. türlü muamele zorDostumuz hemen razı olur: luğunu ortadan kal Aman doktor, bu müthiş ağnlar îdan kurtulayım da ne yaparsanız yapı • dırmak istiyormuş. Bazılanmız bu ko nız. Yoksa kendimi öldüreceğim. laylığın evlerrmeğe Operatör şefkatle der ki: teşmil Niçin siz kendinizi Öldüreceksiniz? olduğu kadar boşanmıya edilmesini istedik. Halbuki Adliye Bırakınız da ben vazifemi yapayım. Vekilinin maksadı içeridekileri dışarı saistanbul nerede başlar, nerede lıvermek değil, dışandakileri içeri sok biter? maktır. Şükrü Saracoğlu, ev denilen güİstanbul şehri nerede başlar, nerede bi zel hapisanenin kapısım içeridekilere deter, hiç düşündünüz mü? Belediye harita ğil, dışandakilere açmak istiyor ve affı umumî ilân etmeğe taraftar görünmüyor! Vazife SERVER BEDt Bitlis güzelleşiyor Bitlis (Hususî) Soğuk ve bol suyu, temiz ve saf havasile, ucuzluğile meşhuı olan şehrimiz yeni yeni yapılarla günden güne güzelleşmektedir. Bu hususta askerî ve mülkî bütün makamlarla halk elele vermiş bulunmaktadır. Van gölü tersanesile iskelesi merkezi olan Tatvan da gün geçtikçe ehemmiyet Bina bakarsanız aldanırsımz; fakat Bele kesbetmektedir. Bitîisle Tatvan arasında diyenin bütün faaliyetile var olduğu yeri muntazam otobüs seferleri tesis edilmiş ararsanız şehrin hududlannı bulursunuz. tir. Arzedeyim: Bence îstanbul şehri beledî olarak Eminönünden başlar, Galatada biter. Çünkü Belediye bütün faali yetlerini Köprü üstüne teksif etmiştir: taşlarının en iyilerini oraya döşer; Avru panın her caddesinde bulunan çivileri o raya mıhlar; sık sık orasını tamir eder; bayrarn günlerinde en çok orasını süsler ve aydınlatır; birkaç adım başında bir oraya seyrüsefer memuru diker. Galata köprüsü İstanbul Belediyesinin şımank çocuğudur. Şehrin öbür taraflan hep üvey evlâdı mı? tnkâr edilemiyecek bir hakikattir ki, Türkiyede en pahalı et, İstanbulda satılmaktadır. Birçok kimseler bunun sebebini Mezbahada alman ücretlerin yüksek olmasına atfetmektedirler. Bu yolda alâkadar makamlar tahkikat yap Hüseyin Fevzi Paşa «Ben de bu vatanm tılar. Yüksek mezbaha ücretleri hakı katen İstanbulda etlerin pahah olmas] evlâdıyım. Kahraman Türk ordusunun manevsebeblerinden biridir; fakat yegâne sebebi değildir. Sebebler muhteliftir. Sı ralarından istifade edeceğimizi umuyorum» dedi ra ile onları izah edeyim: 1 İstanbula etlik hayvanlan umumiyetle tüccar, yani celeb getirir. Müstahsil, İstanbula doğrudan doğruya hayvan göndermez. Gönd«rse de bun lar artık tüccar olmuş müstahsillerdır. Karadeniz iskelelerinden îstanbula kadar beher koyuna bir lira, İstanbul li mamndan Mezbahaya kadar da 10 kuruş nakliye ücreti, Borsada yüzde 4 ve kumusyoncuya da yüzde 2 kumusyon ödenir. Hayvan Borsasında kuzu, koyun ve sığırlar kilo ile satıhr. Koyunun diri küosu 20 21 kuruş, sığınn da diri kilosu 17 20 kuruştur. Fakat hayvan lar satılmazdan evvel tuzlu kepek veya tuzlu diğer bir yemle adamakıllı doyurulur, öyle ki, beher koyundan kesildikten sonra 15 kilo yalnız işkembe çıkar. Gayet tabiî olarak bu 15 kiloluk işIrak askeri heyeti reisi ve Erkânıharbiyemiı Haydarpaşa gannda kembe 20 kuruş üzerinde kasab tarafmIstiklâl marşını dinliyorlar dan satın almdığı için onun parası etin (Baştarafı 1 inci sahijeâe) büyük seferler icra etmişlerdir. Bilâte fiatı üzerine zammedilir. Dost ve kardeş Irak heyeti Haydar reddüd diyebilirim ki askerlik Türklere 2 Mezbahada koyun başına 236 kupaşa gannda Korgeneral Asım Gündüz, hastır ve Türkler askerlikte mümtazdırruş ve sığır başma da 10 lira mezbaha ücreti alınır. Buna mukabil gene îs Tümgeneral Veysel Ünüvar, Merkez Iar. Bu itibarla Trakya manevralanndan tanbul Hayvan Borsasından koyun sa Kumandanı General İhsan, îstanbul Ku çok istifade edeceğimizi zannediyoruz, tın alan birçok kasablar bunlan Kii mandanı General Cahid, Hariciye Teş bilhassa, bu manevralan idare edecek o çükçekmece veya diğer dvar mezbaha rifat Umum Müdürlüğünden Kudret ta lan kumandanlar Türk îstiklâl Harbine larda kestirip beher koyuna yalnız 40 rafından karşılanmıştır. Bir müfreze as iştırak etmiş ve bilfiil kumandanhkta bu kuruş mezbaha ücreti verirler. ker garda resmi selâmı ifa etmiş ve mızı lunmuş büyük generallerdir. 3 İstanbul Mezbahasından kasab ka Irak ve Türk marşlarını çalmıştır. Büyük Atatürkün idaresi altında Türk dükkânlarına etlerin naklini bir teşekKorgeneral Asım Gündüz Hüseyin ordusu herhalde çok terakki ve inkişaf kül üzerine almış ve bu teşekkül nak Fevzi Paşaya beyanı hoşamedi ederek, liye için koyun başına 31, kuzu başma Irak Erkânıharbiye Reisi Bekir Sıtkı Pa etmiştir. Bütün bu sebeblerden dolayı 21 ve sığır butu başma da 56 kuruş, üc şanın feci ölümü münasebetile Türk or Trakya manevralanndan istifademizin ret alır. dusunun ve Mareşal Fevzi Çakmağın çok büyük olacağını ümid ediyorum.» Suikasdin mahiyeti İşte İstanbulda etin pahalı olmasının derin teessürlerini bildirmiştir. Bunu mübaşlıca sebebleri bualardır. Hayvan teakıb Korgeneral Asım Gündüz, Ge Hüseyin Fevzi Paşa, Musuldaki feci Borsasmda satış şekli değiştirilir, mez nerallerimizi aziz misafirimize takdim et suikasd hakkında da şunlan söylemiştir: baha ücretleri indirilip bu suretle İs miştir. « Merhum kardeşim ve arkadaşım tanbula civar yerlerde hayvan kesilmeBekir Sıtkı Paşa büyük bir adamdı, ve Hüseyin Fevzi Paşa askerî müfrezeyi sinin ve nakliye inhisanmn da önüne geçilirse İstanbul halkı sağlık bakımın teftiş ettikten sonra Irak ve Türk bayrak bütün büyük adamlar gibi dostu da düşdan en mühim bir gıda olan eti de bu larile süslenmiş olan gardan çıkmış ve manı da çoktu. Tahkikat daha bitmemiştir, fakat bemotörle Tophane rıhtımına çıkarak Pesuretle ucuz yemiş olur. nim kanaatime göre, hâdise tamamile şahrapalas oteline gitmiştir. Memlekette hayatın ucuzlamasmı kendisine bir düstur yapmış ve bu yol Hüseyin Fevzi Paşanın beyanatt sî mahiyettedir ve herhangi diğer bir işda çok iyi neticeler de elde etmiş olan Aziz misafirimiz saat 21 de PeTapa le alâkası yoktur. hükumetimiz, her halde îstanbulun bu las otelinde îstanbul gazetecilerini kabul Suikasdi yapan Irak ordusunda filî pahalı et derdine de bir çare bulacak ederek mükemmel bir türkçe ile şu beya hizmetini yapmakta olan bir neferdir.» tır. Zaten bu yolda tahkikata da baş natta bulunmuştur: Efgan ve İran heyetleri lanmıştır. Peşinen soyliyelim ki, bulu« Hayatımın 10 senesini îstanbulda, Efgan askerî heyeti bu sabah Semp nacak çareler hiçbir veçhile müstahsilin 6 senesini de Türk askeri mekteblerinde lon ekspresile şehrimize gelecek ve Sirkealeyhine olmıyacaktır. Kardeş memleket kumandanı çok samimî beyanatta bulundu Dün Irak Heyeti de geldî II Biraz serinlemek için ir hayli zaman evveldi, hoca olmağa heveslendim, bir müsabaka imtihanına girdim. Mevsim yaz. Hava, cehennemden süzülüp geliyormuş gibi som ateş. İmtihan salonunda sıralanan bizler, heyecan hummasından doğma iç ateşile havanın esirî kıvılcımları arasında terleyip dururken muhterem mümeyyızler üç düzıne sual arasına bir de kış tasviri sokmasınlar mı?... Artık ne hale geldiğimizi ve ateşli beynimizde karlı bir manzara bulmak için nekadar ter döktüğümüzü siz düşünün!.. Dün, bir alevli hava içinde Köprüyü geçerken, bilmem nasıl bir hatırlayışla, o imtihan günü gözümün önüne geldi. Fakat imtihan salonunda değil, Köprüdeydim. Mümeyyizlerin cmri altmda bulunmuyordum, hürdüm. Bu sebeble geniş geniş düşündüm, o hatıradan istifade etmek istedim. Bakınız nasıl?.. Mümeyyizler, bize yaz ortasında kış günlerini düşündürmekle muhayyelemizi ölçmek istemişlerdi. Ben de şu sıcak günde meşhur soğukları düşünüp bir serinleme tecrübesi yapacaktım. Tecrübeyi yaptım, İstanbulun geçirdiği meşhur soğukların tarihini birer birer andım. İşte 401 de, 739 da, 753 te, 755 te, 763 te Boğaziçini, Halici baçtanbaşa buza çeviren soğuklar, sonuncu soğuk sırasmda Karadenizden Boğaza saldıran buz kütleleri aysbergler kadar büyüktü, Boğazın ağzında üstüste yığılarak insanların, hayvanların, arabalann rahat rahat geçmelerine müsaid bir saha vücude getirmişti. 928, 934 te İstanbulun etrafı ve Boğaziçi gene donuyor. Fakat ondan sonra kışın âfet halini almasına fasıla geliyor ve 1222 yılma kadar büyük soğuklar görülmüyor. O yıhn, eski sayılı kışlar gibi yaman bir zemherisi var ve Halic, gene buz kesilmiştir. 1620 senesi Hâşiminin: «Yol oldu Üsküdara (1030) da Akdeniz dondu» diye hicrî hesabla tarihini tesbit ettiği büyük kışa tesadüf ediyor. 1669 da da ayni felâketli soğuklar çekiliyor. Bundan sonraki kışlar, yakm tarihlere taalluk eder. Tarih kitablannın hemen hepsinde onlara aid fıkralar, hikâyeler vardır. Bununla beraber 1823 te yüz gösteren kış, gerçekten kara idi, îstanbula kapkara günler geçirtmişti. Beynimde irademle başhyan geçid resmi, eski soğukları birer birer böylece gözümün önüne yayarken ben farkmda olmaksızın Ankara caddesini çıkmışım, matbaaya yaklaşmışım. Bu habersiz yürüyüşün âmili şüphe yok ki kafamda sıralanan soğuklardı. Bununla beraber itiraf ederim ki serinlememiştim. Soğuklan düşünmek, belki üşüme veriyor. Lâkin serinletmiyor. Bu nimete ermek için bol hatıra değil, bol para sahibi olmak gerek!... i i M. TEZEL Bursa Halkevinin güzel bir kararı geçirdiğim için kendimi öz vatanıma gelmiş sayıyorum. Ben de bu vatanm evlâdıyım. Osmanlı devleti teşekkül etmeden ev vel Türkler Asyanın ortasında şanlı ve ci gannda askerî merasimle karşılana caktır. îran askerî heyeti de Aksu vapurile yarın öğleyin limanımıza muvasalat edecektir. Gemlik Kaymakamî cürmü meşhud mahkemesine verildi Bursa (Hususî) Uludağa çıkan otobüslerden birinde bulunan Gemlik kaymakamî Zekinin, yolda otobüsü muayene ve teftiş eden belediye zabıta me murlarını tahkir ettiği bir zabıtla tevsik olunarak cürmü meşhud mahkemesine verilmiştir. Kaymakamın derhal muhakemesine başlanmış ve kefaletle tahliye olunmuştur. Muhakemeye başka bir gün devam edilecektir. Bursa (Hususî) Bursa Halkevi Rizede heyecanlı Sosyal Yardım komitesi orijinal bir teşebbüste bulunmuştur. 11 eylul Bursanm kurtuluş bayramı günü gencleri evlenmiye ve ev bark sahibi olmıya teş vik gayesile bütün masrafı komiteye aid olmak üzere birkaç çiftin evlenme törenini yapmıya karar vermiştir. Şehirli veya köylülerden müracaat edecek çiftlerin ağustosun yirminci akşamma kadar Halkevine yazılmış ol malan şarttır. Evlenecek olanların el biseleri ve evlenmeleri için kanunî meRize (Hususî) Komşu şehirleri zirasim masrafları komitece verilecektir. yarete çıkan Sürmene futbol takımı buEvlenme töreni kurtuluş günü büyük merasimle yapılacak ve gece yeni ev raya uğramış ve Halkevi takımımızla çok liler şerefine eğlenceler tertib oluna kalabalık bir seyirci kütlesi önünde bir maç yapmıştır. Maçı, daha iyi oynıyan caktır. etmek istemedi: Peki, evli olmakla?.. Gene kız, ayak ayak üstüne atmifh; sağ yumruğunu, kısa aralarla dizine vuruyordu: Evli değilim amma, öyle zannediyorum ki evli kadınlar, erkeklerle iyi, hoş geçinmek mecburiyetindedirler. Melike, kestiği küçük parçaya çatalım bahrdı: Bütün erkeklerle mi? Şüphesiz, hayır... Kocasile ve kocasının erkek akrabalan ve arkadaşla rile... Neden? Bilmem! öyle zannediyorum. Melike, gene kıza, dikkatle baktı; onun bu başlangıçtan sonra söylemek istedikleri vardı; sabırla beklemek lâzım geldiğini anladı. Gene kız, yumruğunu göğsüne bastırarak boş boş Öksürdü; bu kısa öksürüş, onu yormu§tu, mendilile alnının terlerini si'Ji: Siz, evlenmezden evvel Ziyayı tanır mıydınız? Hayır. Kocam tanıtü. Ziyanm iyi veya fena taraflannı da tabiî zevcinizden duydunuz? Evet. Zevciniz, size, arkadaşınm, akrabasınm, hep iyi taraflarını söylemek mec, buriyetindedir. Melike, cevab vermedi, bekledi. Gene kız, mendilile, avuçlannın terlerini ku rulayıp siliyordu: Çünkü, öyle soy'emek işlerine gelir. Ayağa kalktı: Başınızı ağrıttım. Bana müsaade... Melikenin kalkmasına meydan ver medi: Rica ederim, oturunuz, yemeğinizi yiyiniz... Allah rahat versin. Odadan çıkmıştı, tekrar dönerek ka pıyı açh, başını uzatarak: Benim odama gelmez misiniz? dedi. Melike, zorla gülümsedi: Şüphesiz, efendim. Muhakkak beklerim. Kapı tekrar kapandı. Melike, çatal elinde, bir müddet, boşluklara baktı, kaldı. bir futbol maçı M. TURHAN TAN H: Edirneden M. A. S. rümuzile mektub yollıyan okuyucuya: Nasreddin Hocanın fıkrasmı hatırlarsanız bizi mazur görürsünüz, malura ya. Kürsüye çıkıp vazettiği sırada ona bir mesele sormuşlar, bilmiyorum deyince «O Rizeliler 61 gibi büyük bir farkla ka halde kürsüye ne5*e çıktıriî, diye azarlamışlar. o da <.Ben ilmim nisbetinde yükseldim. zanmağa muvaffak olmuştur. Gönderdiğim resim, iki takım futbolcu Cehlın nisbetinde >uks€İseydim, başım göka des;erdi> cevabmı vermiş. Riyaziyede, fellarını maçtan evvel bir arada gösternıek sefede. edebiyatta, tarifıte, içtimaiyatta vo tedir. her şeyde ihtisas kımin haddidir bayım? Edebî tefrika : 41 RO Yazan : Mahmud Yesari Gene kızı düşünceler sarmışa benzi yordu; sesi derinden geliyordu: Kendisile konuşmadan kat'î bir şey söylemek, doğru mu, bilmem? Aldatü, diyemem, fakat neden aldatsm? Niye yalan söylesin? Ne mecburiyeti var? Ona danlmakta haklıyım. Çünkü o yağmurlu, berbad havada geldik; geldik amma, yer bulamadık. Doktor, iki gün beklemiş, gelmediğimizi görünce, bir başka hastayı yatırmış. Tekrar geri dönüşü bir düşünün. Bir felâketti... Melike, eski sualini başka şekilde tekrar etti: Ziyanm mazereti doğru ise? O zaman da darılacak mısmız? Gene kız, başım kaldırarak acı acı güldü: Maalesef dogru değilmiş... Çünkü ben, buraya yattıktan neden sonra, Ziyanın, bize söz verdiği günden bir gün sonra arkadaşlarile otomobil gezintisine çıktıklarmı duydum. Kendine hak veren bir göğüs gerişile dik dik söylüyordu: Buraya gelemeyişi de ondan ya... Yüzü yok.. , Melike, kanaatleri değişirse belki ruhunun ıstırablan hafifler ümidile gene kızı oyalamak istedi: Otomobilin tamiri o gün bitti ise?.. Gene kız, oturduğu yerden kalkıvermişti; Melike, onu gidecek sandı. Fakat o, biraz evvel Melikenm oturduğu iskemleyi tutarak oturmuştu: Sizin, Ziyaya arka çıkışınıza memnun olmuyorum, zannetmeyin. Söyle miştim ya, Ziya, benim arkadaşımdır. Aramızdan böyle bir soğukluk da geç miş olsa, gene arkadaşlığımız bozulmaz. Samimî bir arkadaşıma karşı, başkala nnın da sempati duymaları, tabiî hoşuma gider. Siz, «başkaları» da değilsiniz. Akraba sayılırsımz. Öyle ya, zevcinizin akrabası, sizin de akrabanız demektir. Durdu, dudak bükerek gülümsedi: Yalnız Ziyayı değil, bütün erkekleri haklı buluşunuzu, onlara arka çıkı şınızı tabiî bulurum, çünkü evlisiniz. Melike, bu, birden burkulan sesle, dudak bükerek gülümseyişin iç manalannı anlıyamamıştı; §a§aladığım da belli nıyor demekti. Şekib, neden, Ziyanm miyor mu? lehinde bulunuyor da aleyhinde bulu Hemşire, elile göğsüne bastırmışh, göznamıyordu? Şekibin, Ziyadan bir çekin lerini tavana dikti: diği mi vardı? Bu, ne olabilirdi? Sormaym. Hem nekadar çok söyEğer böyle birşey varsa, bekâr zama ler bilseniz... nına mı aiddi, yoksa evlendikten sonra Melike, istemiyerek güldü: mı? Dün akşam, şahidi oldum. Bili Bunu, nasıl anlamalıydı? Şekibe so yorum. ramazdı; sormak, izzeti nefsini zedele Hemşire Seniha, gözlerini indirdi, emekten başka bir şeye yaramazdı. lini yelpaze gibi salladı: Hava almak için kür balkonuna çıktı; Sizinle konustuğu birşey değil..« fakat çamların karaltılan, içini büsbütün Şurada, nekadarcık otuıdu ki... kararttı. Melike, gözlerile, ufku taradı. Melike, şaşırmıştı: Adalar, çok uzaklara çekilmişler gibiy Aman, ne diyorsunuz? di; yıldızlar, uzakta parlıyorlardı. Hemşire Seniha, yatağını düzeltiyorGene kadın, aydınlık istiyordu... du: Siz, onu bize sorun. Bazı geceler, uykusu kaçar. bizi çağınr. îster istemez dinleriz. Fakat öyle de tatlı anlatır ki... Okumuş kız . . . Birdenbire dönerek Melikeye yaklaştı, sesini yavaşlattı: Çok temiz kız... Hiçbir günahı yok... Yaşı yirmi beşi çoktan geçmiş... Fakat hiçbir günahı yok... Bahçeye akisleri vuran ışıklar da sönmeğe başlamışlardı. Gecenin karanlığı daha koyulaşmıştı. Melike, hiçbir şey düşünmemek istedi, yatağına girdi. Fakat şüpheler, etin içinde kınlan iğneler gibiydi. Kırılan iğneler etin içinde yürüyor Tepsiyi almağa gelen garson: lardı; ve şüpheler de kafanın içinde, uy Biraz sonra gelip alayım. Diye çekilirken Melike kendini top kuda iken, yürüyor, dolaşıyor, kımıldalamışü, çatah elinden bıraktı, ayağa nıyor, ve yürüyorlardı. * * * kalktı: Bütün kanıksamalarına rağmen, göz leri yaşarmıştı: Sabah, Melike, hemşjre Senihaya sor Hayır, hayır... Yedim, alın gö ^ Çok söylemesi, eskidenberi kullandu: türün. dığı fazla ilâçlardan... Kodein, kodein.. Birşey merak oldu. Arhk vücudü öyle ahşmış ki, onsuz edeGene kız, ne demek istemişti? Ziyayı, Buyurun, güzelim. miyor; morfin, kokain tiryakisi gibi ol eskiden tanıdığına göre, Şekibi de ta • Bayan kimyager, biraz çok söyle muş ve söyleten de o... (Arkası var)