13 Ağnstos 1937 Binada ateş evvelki gece sabaha karşı çıktı, müşkülâtla söndürüldü (Baştarafı 1 inci Uskiidar Adliyesi kısmen yandı CUMHURÎYET Salzbuıgta Mozart'ın piyanosile konser Windsor Dükünün de hazır bulunacağı müsamere için bir yere 2000 dolar teklif edenler var Salzburg festi vali on gündenberi devam ediyor. Fa kat, festivalin, îngiliz ve Amerikan seyyahları akın akın cezbeden en güzel eğlencelerini bile geride bırakacak parlak numarası 21 ağustostadır. Büyük musiki üstadı Mozart'm hemen bütün eserlerini üzerinde besteledi ği piyano, onun ölümündenberi ilk ve son def a o gün açı lacak ve çalmacak tır. Erkeksiz köy mazonlar, malum olduğu üzere, eski Yunan şiirinde büyük bir süâ teşkil ederler. Akla sığmıyan hakikatleri hayal süzgecinden çeçirmeği âdet edinen o keskın muhayyeleli millet, Türk İskitler için de öyle yaptılar. Bunda kendılerini mazur görmek, şüphe yok ki, lâzımdır. Çünkü îskit kadınlan, her havsalaya kolayca sığan mahluklar değildi. At ayağı dibinde doğarlar, eğer üzerinde emeklerler ve gene eğer üstünde ölürlerdi. Silâha gönül verdikleri, savaş aşkile yaşadıklan için uzvî tenasüblerinden ağır mikyasta fedakârlık etmekten de çekinmezlerdı. Onların, kolayca yay kullanmak ve ok atmak fikrile sağ memelerini yaktıkları meşhurdur. 9 oda yandı Yanan kısım, asliye ceza, sulh ceza, 6ulh hukuk mahkeme salonlan, Müddeiumumilik makamile kalon ve hâkim o daları ve bir tebligat dairesinden ibaret olmak üzere 9 odadır. Ve bu kısmın yanmasından mütevellid maddî ve raanevî zarann dört yüz bin lirayı bulduğu tahmin edilmektedir. Yangın nasıl çıktı? llk yapılan tahkikat, bu kısımda ya tan bekçinin uyuduğunu ve yangın ta mamen kaplamaları sardıktan sonra dı şandakilerin ikazı üzerinc uyanabildiğini gÖ5tennektedir. Binaenaleyh bu vaziyet, vazifesini ihmal eden bekçiyi mes'ul mevkie sokmaktadır. Binada yangın tertibatı ve telefon vardır. Eğer bekçi yanYangından kurtanlan zabıtlar çuvallara dolduruluyor gım vaktinde görmüş olsaydı telefonu (köşedeki şahıs gece bekçisi Alidir.) kullanarak itfaiyeyi daha evvel haber Askeriye, Mutasarrıflık binaları olarak Mahalle bekçisi hâdiseyi nasıl dar eder ve binada mevcud olan yangın kullanılmış, Mütarekede Hindli îngiliz anlatıyor? BÖndürme vasıtalannı kullanabıliıdi. Yangını ilk gören mahalle bekçisi Lâ askerleri tarafından işgal edilmişti. Gece hava riizgârlı olsaydı yüksek bir tstanbul Müddeiumumisinin tif hâdiseyi söyle anlatmaktadır: mevkid* olan bina tamamen yanabilirdi. beyanatı « Saat iki buçuk vardı. KöprülüHatta tevkifane ve hapisaneye de sira tstanbul Müddeiumumisi Hikmet konak sokağının ilerisinde sağ tarafta yet ederek Uskiidar için büsbütün tehlibir kızıllık ve duman gördüm. Koşa koşa Onat, kendisile görüşen muharTİrimize keli bir şekil alabilirdi. yangın mahalline geldiğimde, Adliyenin şunlan söylemiştir: Şüpheli bir vaziyet « Ateş, Adliye binasının sulh mahorta okul karşısına tesadüf eden kısmında Yangınm sokağa en yakın olan kısmın alevler dış kaplamalardan iki üç metro kemesi kaleminden, sokak tarafındaki dış kaplamalanndan başlaması şüphe hu yükselmiş bulunuyordu. Yanan kısmın kaplamanın zemine isabet eden kısmın sule getirdiğinden bir kasd ihtimali na üst katında elektrik yanıyordu. Sokakta dan çıkmıştır. Bu şekilde başlıyan ateş, zan dikkate alınmaktadır. Alevîerin ilk kimseler yoktu; istimdad düdüğü çaldım, kaplamayı iki metro yüksekliğine kadar başladığı kısım sokağa üç dört metıo me bu sırada zaten iandarmalar da yangını yaktıktan sonra bekçi tarafından göriil safededir. Ve tellerle çevrilmiştir. Yol görmüşler, binaya doğru koşuyorlardı. müş ve zabıtaya haber verilmiştir. dan geçen herhangi bir yolcunun atacağı Hemen itfaiyeye haber verdık.» Yapılan tetkikatta içeride kat'iyyen abir sigaranm bu yangına sebebiyet ver teş bulunmadığı anlaşılmıştır. Bina üç tttanbul Müddeinmumisi de mesi biraz imkân haricindedir. Yangına kısım olduğundan, bunun bir kısmı yan yangtn yerine gitti ilk yetişen bekçi o civarlarda kimseyi tstanbul Müddeiumumisi Hikmet mı?, iki kısmı kurtarılmıştır. Ateşin kap» görmemiştir. Bütün bunlar hâdisenin bir Onat motörle Üsküdara geçerek yangı lamadan çıkmış olması dolayısile kaza hayli karanhk olduğu hissini vermekte nın süratle söndürülmesinin teminile ya ihtimali kadar kasd ihtimalini de gözö dir. nünde bulundurduk. Ateşi ilk gören bekkından alâkadar olmuştur. çinin ve polislerin malumatına müracaat Susuzluk derdi Vali vekili ve Polis müdürü de yan ettik. Bunlar yangını başlangıcda gördükAdliye binasmın civarında oturanlar gın yerine gelmişlerdir. dün gece çok halecan geçirmişjerdir. UÜsküdar kaymakamı Lutfi, Üsküdar leri için gaz, benzin, bez ve emsaline aid mumıyet itıbarile hepsi suyun geç geldi Müddeiumumisi Tahsin ve İtfaiye U hiçbir koku duymadıkîarını beyan etti ğinde müttefıktirler. Bu vaziyet karşı mum Kumandanı İhsan jandarma ve po ler. Bu cihet kasd ihtimallerini ortadan Binda yangın bilhassa itfaiyenin, zabıta lis teşkilâtmı çoğaltarak dosya ve evrak kaldırmaktadır. Buna nazaran geç vakit aın ve jandarmanın gayreule söndürül dolablarının süratle kurtanlmasına ve oraya atılmış olan herhangi bir sigaranın müştür. Insanca zayiat yoktur. Yalnız her ihtimale karşı tevkifanenin sarılma yavaş yavaş yanarak çürük olan tahta dosyalan kurtarırken bir mübaşirin eli sına nezaret etmişler ve dün geç vakte ları tutuşturmuş olmasına ve bu arada yanmıştır. kadar vak'a mahallinde meşgul olmuş kâğıd parçalarının da ateşi büyütmeğe lardır. Tahkikatla Müddeiumumî mua yardım ettiğine muhakkak gözile bakılYangtndan tonraki manzara maktadır. Dün sabah Adliyenin önündeki mey vini Orhan meşgul olmaktadır. Her iki ihtimal üzerinde de kat'î bir Yanan kısım kaymakamhk danda küme küme eşyalar ve tevkifane karar verilmiş değildir.» binasına tasımyor bahçesine istif edilmiş dosyalar ve evrak, Yanan kısım yarından itibaren kay Adliye Vekili de yangın yerine memurlar tarafından tasnif edilmekteydi. gitti makamlığın yanındaki binada çalışmağa Üsküdar Maddeiumumisinin başhyacak ve bu kısım için bilâhare müAdliye Vekili Şükrü Saracoğlu, dün verdiği malumat nasib bir yer temin edilecektir. öğleden sonra yanında lstanbul MüddeiÜsküdar Müddeiumumisi Tahsin, Üsküdar Adliye binasının tarihi umumisi Hikmet Onat olduğu halde yavak'a mahalline gönderdiğimiz bir arkaUsküdar Adliye binası, 150 senelık nan Üsküdar Adliye binasına giderek daşunıza şunlan söylemiştir: tir. Uç ay evvel sekiz bin lira sarfile ta tetkikatta bulunmuş ve Üsküdar Müd « Bına ahşab olduğundan ateş sürmir edilmiştir. Bir zamanlar Rüştiyei deiumumisı Tahsinden izahat almıştır. atle inkişaf etmiştir, fakat Üsküdar, Kadıköy ve lstanbul itfaiye gruplannın gayretli çalışmalan neticesinde yangın binanın ön kısmile tevkifaneye ve hapisaneye sirayet etmeden söndürülmüştür. İlk alevler bina haricindeki dış kaplamalarda görülmüştür. Henüz tahkıkata başlamış olduğumuzdan sebebi hakkmda birşey söyliyemiyeceğim. Yalnız bekçi Alinin vazifesinde ihmal ve terahi gösterdiği tesbit edildiğinden kendisi nezaret altına alınmıştır. Dosyalarla evrakın he men hepsi kurtanlmış gibidir. Binada yangın tertibatı ve telefon vardı ve bunlar yangınm bidayetinde kısmen de kullanılmıstır.» Üsküdar Adliyesinin dün sabahki manzarası İşte bu ayarda kadınlara malik olduklarından dolayıdır ki İskitler büyük bir imparatorluk kurdular, İran ve Yunan devletlerinin siyasetleri üzerinde müessir oldular. San'at âleminde de benlıkleruıi Bu piyano, Vi tanıtmış olan İskitlerin henüz göç devrini yanalı meşhur piyayaşarken kadınlan yüzünden aldıklajı no yapıcısı Anton Mozart'ın meşhur piyanosu şöhret, dediğimiz gibi, tamamile şiirdir. Walter'in yaptığı dört piyanodan birisi | mut üstadın kendi piyanosunun sesini, Onlara neler, ne hıkâyeler isnad olunmaz dır. Mozart'ın vefatındanberi bu piya kendi kulaklarile dinlediği sesi işitecekler ve bir îskit kadınında fe\kalbeşer cinsten noya hiç kimse el sürmemiştir. Salzburg dır. ne kuvvetler ve ne kudretler tevehhüm daki Mozart müzesinde teşhir edilmekte Sayısı pek az olan davetliler meya olunmaz? ıdi. ' nında, o gün için bilhassa Salzburg'a geAmazonlar Karadenizden Egeye, bİT Salzburg mahallî hükumetinin karan lecek olan Windsor Dükü ve Düşesi de yandan da Mezopotamyaya kadar bayve Viyananm muvafakati üzerine piyano vardır. raklarını götürmüşlerdi: Truva muharetamir edilmiş ve Salzburg hükumet da Halihazırda Salzburg'da bulunan Abelerinde erkekçe silâh kullanan Pentesiresine naklolurrmuştur. Orada, mera merıkalılar, Mozart gününe iştirak et liyelerin, Büyük îskenderle boy ölçüşen sim salonunda 21 ağustosta çalınacaktır. meği bir izzeti nefis meselesi yapmışlar Talstrislerin bile o kanı taşıdıklan iddia Bu konsere iştirak edecek olan mah dır. Hatta bir Amerikalı, bir kişilik yer olunabüir. dud sayılı kimseler, o gün, yalnız Mo için, 2,000 dolar ücret vermeği teklif et* • • zart'ın eserlerini değil, fakat, bu lâye mistır. Ingilterede 800 nüfuslu bir kadın kö« yünün vücud bulduğunu gazetelerde okuyunca Amazonlarla îskit kadmlarım hatırladım ve bu haberi derinleştirerek o köy halkında Amazonvari, îskitvari seciyeler aradım. Ne yazık ki aradığımı bu« lamadım. Çünkü üç malumdan bir meçhule intikal etmek kabilinden olarak yaptığım incelemeden anladım ki İngilteredeki erkeksiz köy halkı, herhangi bir sebeble erkeklerden nefret etmiş, erkek yüzü görmemeğe ve erkek sesi duymamağa karar vererek kuytu bir köşede yuva kurmuş biçarelerden ıbarettir. Erkek eli değmiş bir balta sapma kırk kız pencesinin sanldığı gün kıyamet kopacağım ve kürede hayatın söneceğini söyliyenler vardır. Bu erkeksiz köy halkı da galıba dalâlet kıyametine uğramışlar, tabiat manzumesi dışına çıkmışlar. Öyle olmasa yurdlarına, babalannın cinsinden tek bir kimse girmesin diye gece gündüz Almanyanm Grosstadt şehrinde çah nöbet beklemezler ve kendilerine mektub şan bir amelenin san'atkârane şekilde çekilen gölge resmi getiren posta müvezzünin değiştirilerek Dünyanm ilk kürei mücessemesi Ber yerine bir kadın tayin olunmasmı hükuKaradeniz Ereğlisi Biçki lin müzesine hedıye edilmiştir. 1490 da metten istemezlerdi. yapılan bu ilk küre şimdiye kadar NüYurdundan diploma Evet, bu sekiz yüz kadın dalâlete ugrenberg'li bır Alman aılesinin elinde alanlar ramış veya çıldınnış olacak. Eğer böyle bulunuyordu. Karadeniz Ereğlisi (Hususî) Şehdeğilse kendilerinin meşhur Safo neslinrimiz biçki ve dikiş evinin bu seneki imtiden üredıklerini kabul etmek icab edecek Cizrede akreble mücadele hanlannda 22 genc kız diploma almağa Cizre (Hususî) Hararet bugünler amma o mubarek kadın bütün ömrünce muvaffak olmuşlardır. Bu münasebetle de 43 ten 47 ye yükselmiş daire ve ev erkek yüzü görmemiş, aşk ilhamlannı aybu yıl açılacak olan ortamekteb binasınlerde oturulamaz bir vaziyet hasıl olrmrç, nadan alıp yaşamış olduğundan soy sop da çok muvaffakiyetli bir sergi kurulmuş halk kadınlı erkekli Dide nehıi boyuna sahibi değildi. ve genc kızlanmızm ince bir zevkle ha dökülmüştür. ' Ey koca tarih, doğdun doğalı çoÜ zırladıklan eserler ziyaretçiler tarafından Hararetin şiddetinden akrebler yuva seyler gördün, çok gülüp çok ağladm. takdirle seyredilrniştir. larından çıkmış ve ölüm vak'aları çoğal Fakat Amazonluğun gerçekleştirilmek ismıştır. Tunusta veba tenmesine galiba ilk defa şahid oluyorAnkara 12 (Telefonla) Tunusta Belediye, akrebe karşı mücadele aç sun. Temenni edelim ki bu teşebbüs de bir veba vak'ası görüldüğünden buradan mıştır. Bir akreb yakalayıp getirene iki bir hayal veya bir masal olsun! gelecek mevrudata karşı tahaffuz terti kuruş ödenmektedir. Bir hafta içinde beM. TURHAN TAN aatı alınmasına karar verilmiştir. iedıyeye dört bin akreb teslim edilmiştir. San'atkârane bir resim ilk kürei mücesseme Edebî tefrika : 39 Yazan : Mahmud Yesari Melike, genc kızı vak'aları bilmediği için, durgun bir bakışla dinliyordu. Fakat hasta genc kız, bahsettiği şeyleri, Melike biliyormuş gibi konuşuyordu: Muhakkak böyle... Yoksa, bana karşı lâkayd değildir. Büyükadada yattığım zaman, beni Ziyadan başka anyan olmamıştı... Ben, yağlı, agır yemekler yiyemiyorum. Hele o sırada, yalnız meyva yiyordum. Ziya, hergün, bana meyva getirirdi. Beni, anyan, bu kadar düşünen bir insana karşı haksız bir hükümde bulunmaktan korkanm. Doğrusu, nankbrlük olur. Fakat, insan, »evdiklerine, daha çabuk kınlıyor. Bılmem, ben öyleyim. Yorgun bir soluktan sonra, Melikenin yüzüne baktı: Sız de öyle misiniz? Melike, gülümsiyerek başını salladı: Evet Genc kız, Melikenin cevabına fazla dikkat etmişe benzemiyordu; gözleri, gene kafasının içinin karanlıklarına dalıvermişti: Hayır... Ziya, bana, bunu yapmıyacaktı. Onun yüzünden, ben, buraya, tam bir ay sonra geldim. Halbuki bir ay evvel gelmiş bulunacaktım. Birden canlandı, göğsünü doğrultarak mantosunun önünü kavuşturdu, ince siyah kaşlarının arası hafıfçe çatılmıştı: Buraya geleceğim, kararlaşmıştı. Ziya da biliyordu. Ben, îstanbuldan gelecektim; tabü yanımda bir iki parça bağajım da olacaktı. Şunu da bilmeniz lâzım. O günlerde, oldukça ağır bir kriz geçiriyordum. Dudaklarını büküp sesini küçülterek, «oldukça ağır kriz» i, gene hahf göstermeğe çabalıyordu: Uzvî olmaktan ziyade, ruhî bir krizdi. Kendi boşuna çabalamasına, gene kendi gülmeğe başlamıştı: Bununla, size, hasta olmadığımı iddia ediyorum, sanmaymız. Kat'iyyen! Bu zorlıyarak gülüş, onun zayıf, sakat goğsünü sarsmıştı; hava almak istiyormuş gibi içini çekti; gözleri bir an büyüdü; sağ elinin pannaklannı avuclanna batırmıştı, vumruğunu ağzına yaklaştırdı, ku ru kuru öksürdü: Hastayım... Hem çok hastayım... Fakat, artık son... Melikenin içi donmuştu; söyliyecek söz, verecek cevab bulamıyordu; dudaklan çatlıyacak gibi kurumuştu; kekele mek istedi: Niçin böyle söylüyorsunuz? . Genc kız, mendilile dudaklarını kuruluyordu: Ben, kendimi biliyorum... Şunun surasmda, birkaç ayhk ömrüm kaldı, kalmadı. Mendili avuclannda sıktı, elinî uzattı: Münakaşası c°k^n ?eçmiş bir mesele... Gülümsedi: Konuşuyoruz, değil mi? Melike, sesini çıkartmağa korkuyordu. Genc kız, arada bir yorularak durup dinlemese, sesi, hastalığını unutturu yordu. Ve belki kendi de, sesindeki hayatiyete kulaklarını kaptırarak, derin ümidsizliğine rağmen, hayatla, dünya ile, insanlarla meşgul olmak zevkini duyabiliyordu. Genc kız, sessiz dinleyişine, minnettar olmuşa benziyordu: Sizinle fazla konuşmadık. Zaten, balolarda, topluluklarda, kimse kimse ile uzunboylu konuşamaz. Bir çok defalar, uzaktan da gördüm. Fakat doğrusunu söylüyorum, sizin, bu kadar sempatik olduğunuzu, tahmin edememiştim. Melike, gene birşey söylemiyordu. Hasta genc kız, sözünü yarıda bıraktığuıı hatırlatan bir kaş çatışile devam etti: Evet... Müthiş bir asabî buhran geçiriyordum. Neden? Bu da uzun, ve ayn mesele... Avrupaya gitmek istiyor dum. Hem meslekî tetebbülerde bulun mak, hem de tedavi olunmak... Bunun ikisini bir araya getirebilmenin imkânsızlığını ileri sürüyorlardı... Doktorlar da, ailem de... Yalnız tedaviye razı oldum. Bu sefer de, çok zayıf olduğum için, bir müddet, îstanbulda bir sanatoryomda bir kac ay yattıktan sonra seyahate çıkabileceğimizi söylediler. Evde oturmak canımı sıkıyordu. Halbuki dışarı çıkmağa da bırakmıyorlardı. Arasıra kaçamak yapıyordum. İşte anlatabiliyor muyum? Bu karışıkhklar, .dırıltılar içinde sinirlerim bozuldu. Bu hastalığın, ruhî buhranlara, sinir sarsıntılanna, hiç tahammülü yok tur. Gözlerini kapamış, sessiz gülüyordu: Nasıl buhran bilseniz?.. Zaten iştiham yok, fakat hiç birşey yiyememek, canı birşey istememek, bu, insanı korkutuyor... Bir yerde durup oturamıyorsunuz. Her yer sıkıyor... Işık, rahatsız ediyor... Karanhk, rahatsız ediyor... İnsanlardan kaçıyorsunuz; fakat, yalnızhktan da bu lemeden, kendisi, bize: Hiç düşünmeyin. nalıyorsunuz... Gürültü kadar, sessizlik Ben, otomobilimi, İstanbula geçirir, sizi de sinirlendiriyor... alır ve Yakacığa götürürüm, dedi. Hasta genc kızın yüzü, tuhaf bir pemGözlerini açarak Melikeye bakü, sonbelik içinde parlayıvermişti; gözlerindeki ra başı göğsüne düşüverdi: hasta ışıklar, kmlcımlamvermişti: Korkunc şey... Iştiha ile yiyenleri Güzel, değil mi?.. Oyle sevindim, görünce kızıyorsunuz. Gülene, ağlıyana, öyle sevindim ki, tarif edemem. Nekadar susana, söyliyene, herkese, herşeye kızıyor, sinirleniyorsunuz. Hayatın memnun teşekkür ettiğimi bilemezsiniz. Ziya, beeden, insanı muvakkaten oyahyan, hoşa nim teşekkür edisime gücenir gibi de oldu. Mesele nekadar basit değil mi?.. Bir giden tarafı kalmıyor... otomobille evden, doğruca buraya geliMelike, gayriihtiyarî elini göğsüne vermek... Bunu, bir taksi ile de yapmak bastırmıştı: kabildi. Kabildi amma, karsı tarafa geç Yeter, içime fenalık geliyor. Bo meğe razı olacak taksiyi bulmak, vapur ğulacağım. saatlerini karsılastırmak, hayli uzun Diye avaz avaz bağırmamak için ken işti. Ziyanın teklifile, bütün bu püdini güç tutuyordu. Fakat, bu zayıf, kü rüzler, güclükler, ortadan kalkıveriyor çük vücudün bu ağır ıstırabları nasıl çek du. Ziya, bir gün evvelinden otomobilini tiğine, ve hâlâ da çekmekte oluşuna şaş karsıva geçirecekti. Ertesi gün, hep beramaktan kendini alamıyordu. ber, buraya geliverecektik... İşin en gu » Genc kız, Melikenin hafakanlar ge zel tarafı, kendi kendimize, samimî olu • çiraiğini sezmiş gibiydi, tekrar doğrulu şunda idi! verdi: Yüzünün pembeliği uçtu, gözlerindeki Bu halde bir insanın vapur, tren, kıvılcımlar söndü, sesindeki canlılık bir an otomobil, otobüs gibi sarsmtılara taham duruluverdi, içini çekti: mülüne imkân var mıdır? Bunu konuşu Doktorla anlaştık, geîeceğim gün yorduk. Tesadüf, Ziya da gelmişti. Biz, kararlaştı. Yalnız, benim cayıvermemden söylemeden... şüphelenen doktor, bir oda bekliyen siz» Durdu, başını ileri uzatarak Melikeye den başkalan da var. baktı: (Arkası var). Dikkat ediyor musunuz? Biz, söy