CUMHURİYET Türk futbolculuğuna sürülen leke Sofyada çıkan Slovo gazetesinin iddialarına cevab veriyoruz Sofyada intişar eden Slovo gazetesi Türkiye Yugoslavya millî takımları arasında yapılan maçlar hakkında şunlan yazmaktadır: «Bütün Balkan spor efkân ve gazeteleri Türk millî takımının Belgradda yapacağı maçlara büyük bir ehemmiyet atfetmişti. Herkes Yugoslavya futbolcu larının çok müşkül bir maç karşısmda bulunduğu kanaatinde idi. Bütün bu ümidlere rağmen Türk millî takımı Bel graddaki maçlarm ikisini de 3 1 kaybetti. Bu mağlubiyetlerle birlikte Bal kanlann yeni yıldızı sayılan Türk millî takımına bağlanan ümidler de suya düştü. Türk millî takırrunm Belgraddaki mağlubiyetleri bize şu dersleri verdi: 1) Devletin spor işlerine fazla karışması her vakit iyi değildir. 2) Millî takımların memleket dahilinde kapalı kalması ve haricle temaslar yapmaması millî takımlar için felâkettir. 3) îyi futbol oynıyabilmek için yalnız iyi antrenörler kâfi değildir. Ayni zamanda bu oyun için istidad da lâzımdır. Türk millî takımı dört sene Türkiyeden harice çıkmamış, yalnız Sovyet Rusyada bir turne yapmıştı. Bu turne de Türk futbolunun lehine değildi. Türk millî takımının böyle münzevî bir hayat yaşaması devletin spor teşkilâtına karşı tuttuğu siyasetten ileri gelmektedir. Türkler böyle kendi kendilerine vatanlannda kapalı dururlarken diğer Balkan dev letleri haricle yaptıklan temaslar saye sinde çok ileri gittiler. Bulgaristan bu hususta bir misal olarak almabilir. Bütün bu sebeblere, Türk gencliğinin, galiba bu oyuna o kadar istidadı olma dığını da ilâve etmemiz icab edecektir. Yoksa bu gencliğe karşı gösterilen çok fcüyük itinalardan sonra Türklerin futbolda her halde daha iyi bir netice alması lazımdı. îşte bütün bunlan gözönünde bulun durursak gösterilen büyük itinalara rağmen Türkiyede futbolun neden arzu edilen derecede ilerliyemediğini izah etmiş oluruz.» Futbolumuz hakkında bu mütalea larda bulunan Slovo refikimize ufak bir cevab vermeden edemedik: 1 Evvelâ devletin spor işlerine kanşması her vakit iyi değildir, mütaleası tamamile saçmadır. Bilâkis bu müdahale, sporun gayesi itibarile bugün artık bir zarurettir. Devletin, neslin gürbüzlüğünü temin edecek ve yarın yurdun müdafaa ışini omuzlarına alacak genclerin tam bir disiplin ve intizam altında çalışmalarını kontrol etmesi kadar tabiî bir vazifesi oamaz. Misal olmak üzere Alman, îtalyan ve iovyet gencliğini gösterebiliriz. Tam bir por diktatörlüğü altında yetiştirilen Alnan genclerinin Olimpiyadlarda kazannış oldukları büyük muvaffakiyet ve büiin dünya milletlçrinin önüne geçmiş olnalan, devlet kontrol ve murakabesinin en mes'ud ve en beliğ bir neticesidir. Ayii disiplin ve dikkatle yetiştirilen îtalyan ^encleri de bugün dünyanm en kuvvetli r utbol takımlarını vücude getirmişler Jir. Bu mesele o kadar ap aşikâr, o derece ıp adydındır ki fazla söze lüzum yoktur. Slovo refikimiz bu iddiada pek yayadır. 2 Millî takımlann memlekette kapah kalması, az temas yapması hakika ten o sporu memlekette düşürür. Yalnız gazetenın iddıası veçhıle millî takımımız dört sene memlekette kapalı kalmış değildir. Meselâ daha geçen sene Berlin Olimpiyadlarında çarpışmış, bundan başka millî forma haricinde grup halinde Sovyet Rusyada muhtelif seyahatler yapmış ve memleketimizi birçok echebi ta kımlar ziyaret etmiştir. Maamafih diğer memleketlere kıyasen bu hususta haki katen az faaliyet gösterdiğimiz muhak kaktır. Ve hatta Belgradda müsabaka yapan millî takımımızın bu kadro ile bir defa bile herhangi bir takım karşısmda oynamamış olması hayli garibdir bile, ne ise, bu noktayı geçelim. 3 Bulgar gazetesi, Türk genclerinin bu spor şubesinde istidad ve kabili yetsizliğinden dem vuruyor. Bu, gülünç bir iddiadır. Sporda muvaffakiyet, her şeyden evvel bir beden kabiliyeti ve bununla müterafık bir zekâ seyyaliyeri ve mücadele ihtirası ile tev'emdir. Türk gücü, Türk zekâsı ve mücadele ihtirası, en ufak bir münakaşaya tahammül edemiyecek kadar her türlü şüphe ve tetkik mevzuu olmaktan uzaktır. Binaenaleyh geriye sistem meselesi ve o spora karşı gösterilen alâka kalır. Futbol bugün millî Türk sporlan arasına girmiştir. Eğer her köyde pehlivan varsa her kasabada da bugün mutlaka kale direklerine ve meşin topa tesadiif edilebilir. Halkm bu spora karşı büyük bir alâka duyduğu muhakkaktır. Binaenaleyh geriye ancak ve ancak sistem meselesi kalmaktadır ki işte bütün meselenin ruhu bu noktadadır. Misal olarak 1924 senesini gösterebiliriz. Bundan 13 sene evvel Olimpiyada iştirak eden ve bir şimal turnesi yapan Türk futbolculan o zaman bu sporun memlekette yeni olmasına rağmen büyük muvaffakiyetler göstermişlerdi. Ondan sonra bu işlerin fena idare edilmesi ye devletin sporun filî idaresine karşı bugür.c kadar lâkayd kalması futbolumuzu maalesef düşürdü. Daha d<J§rusu diğer dünya devletlerine muvazi bir şekilde yürütemedi. Trabzon liman işletmesi kuruluyor Susporları niçin fena idare ediliyor Susporları Federasyonu düştüğü hatalardan kurtulmalıdır 23 temmuzdan bugüne kadar Istanbulda muhtelif su sporu müsabakalan yapıldı. Deniz kulübünün Moda koyunda tertib ettiği deniz eğlenceleri şeklindeki hareketle başlıyan ve Yenikapıda Sandıkburnu önünde biten bumuhtelif müsabakalar bu çok temiz spor için ilerletici hâdiseler mahiyetinde olması lâzım gelirken bilâkis baltalıyan vak'alar şeklinde tezahür ettı. Moda yarışlanndan sonra yapılan ikinci su sporu hareketi ise 31 temmuz ve 1 ağustos tarihlerinde Bebekte Gala tasaray kulübünün 33 üncü yıldönümü münasebetile yapılan muhtelif yarışlar oldu. Bir tek kulübün hiçbir himaye görmeksizin yaptığı bu müsabakalar mükemmel oldu denemezse de muntazam bir surette cereyan etti. 1 ağustosta yapılan müsabakalann en enteresanı hiç şüphesiz ki Boğazı geçme yanşı oldu. Bugünün yüzme şampiyonlarını yann hiç aratmı • yacak derecede istidadlı genclerin yetiştiğini gördük ve sevindik. Ayni gün yapılan Beykozla Bebek arasındaki uzun mesafe kürek yanşında Beykoz kulübünün zaferi cidden tebrike şayandır. Pek mütevazi bir surette çalışan bu kulüb zengin olmadığı için cidden Su Sporu Federasyonunun himayesine muhtacdır. Bu müsabakalar bittikten sonra habersiz müsabakalar tabir edebileceğimiz yanşlar başladı. Bunlann ilk numarası hafta ortasında Moda deniz hamamlannda ansızın yapılan yüzme seçmeleri oldu. 6 ve 7 ağustos cuma ve cumartesi günleri bu seyircisiz müsabakalarda durmadan çalışan Galatasaray ve Beykoz yüzücülerinin muvaffakiyetlerini gördük. Bu arada Galatasarayın küçük yüzücükri nazarı dikkati celbetti. 100 metro ser bestte Vedad, su topunda Şefik ve Beliğ çok muvaffak oldular. KANSIZLIK 10 Ağustos 1937 Nörastenl, zaflyet ve Chlorose Bir heyet yeni idareyi teşkil için Trabzona gitti Trabzon Liman şirketi hissedarlan umumî heyeti bu ayın on beşinde top lanacak ve şirketin hükumetçe satın alınması kararlaştırılmış bulunduğu ci hetle tasfiye karan verecektir. Bu umumî heyet toplantısmda, îstanbul Liman îşletmesini temsilen hazır bulunmak ve tasfiye kararından sonra muvakkat işletme idaresini faaliyete geçirmek üzere Liman tşletmesı mü • dür muavini Hâmid Saracoğlu Trabzona gitmiştir. Kendisine idarenin hukuk müşaviri, murakıbları ve bazı memur • ları refakat etmektedir. Trabzon limanı muvakkat işletme idaresi eylul so nuna kadar çahşacak ve 1 birinciteşrın tarihinden itibaren yeni idare resmen teşekkül edecektir. Yeni Trabzon Limanı İşletme idaresınin kadroları esas itibarile hazır bu lunmaktadır. Başta müdür olduğu halde şimdiki şirketin hemen bütün me murları yeni idareye geçmekte, kadro yeni ve muktedir elemanlarla takviye olunmaktadır. Çünkü yeni idare eski şirketm vazifeleri haricinde antrepo ve nhtımlar işini de üzerine alacaktır. Yeni işletme idaresi bilfiil teessüs ettikten sonra Trabzon limanının esaslı bir şekilde inşa ve imarı işi sistematik bir şekilde tetkik ettirilerek bu işe aid proje ve plânlar süratle hazırlanacak tır. Alâkadarlar, Trabzon limanma aid inşaatı birkaç seneye taksim etmekte dir. İlk senelere isabet eden müstacel inşaat meyanmda dalgakıran, nhtımlar ve yeni antrepolar vardır. benizsizlik idn yegâne deva kanl ihya eden ÇJQ/\p T|l7ÇpIIlfJ NS, Enmnntahipetibbatarafındantcrtipedılmiştir. OİIVUr l/£>dVlU£ PARB Tek, fakat kat'î çare Tecrübe edenlerden sorunuz! Baş, dîş, adale ağrılarile üşütmekten mütevellid bütün ıstırablara karşı yegâne müessir tedbir bir kaşe ALMAKTIR Mideyî bozmaz, kalbi ve böbrekleri yormaz icabında günde Uç kaşe almabilir. Bir sıhhat memurunun takdire şayan hizmeti Istanbul Gümrük Muhafaza Başmüdürlüğünden: Gümrük Muhafaza teşkilâtmın Mardin bölgesinde 1 birincikânun 937 den itibaren jcalıştırılmak üzere telsiz cihazlarını kullanmasını bilir ve muhabere kıtalanndan yeni terhis edilmiş veya henüz muhabere kıt'alarında bulunup da terhisleri yaklaşmış olanlardan on gedikli muhabere başçavuşu alınacaktır. îsteklilerın dilekçelerine oturdukları yerin açık adreslerini yazarak An karada Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığına müracaatleri. (4940) Maamafih bütün bunlara rağmen biz, Belgradda yenildiğimiz Yugoslavlan dört golle yenen ve o kadar öğünülerek metedilen Bulgar futbolculannı, kulüb cülük ihtiraslarmdan uzak bir şekilde, iyi bir takım seçmek ve muntazam çalıştırmak şartile mütevazi bir netice ile yenebileceğimize eminiz. İşte Sofya, işte Istanbul. lki şehir arasında yapılacak gelmiştir. temsilî bir maç bu hakikati kolaylıkla Boğazı geçme müsabakasî ortaya çıkanr. îstanbu] su sporlan ajanlığından: Uşakta atletizm bayramı 14, 8 937 cumartesi günü saat 11 de Uşak 9 (Hususî) Uşak şehir stad Hisarla Bebek, 15 8/937 pazar günü yomunun açılma merasimi münasebetile gene saat 1 1 de Bebekle Moda arasınUşak, Manisa, Denizli, Kütahya, Afyon da iki mukavemet yüzmesi yapılacaktır. atletleri arasında bir müsabaka yapılmış Bu sporları federasyonu amatör olan her tır. Neticede 23 puvanla Uşak birinci, yüzücünün bu yarışlara iştirakine müsamüsabakaya girmek 16 puvanla Afyon ikınci, 10 puvanla ade ettiğinden arzu edenlerin müsabaka günleri sa Manisa üçüncü gelmiştir. at 10 da Bebekte Galatasaray kulü Cim Londos Parise gitti bünde tertib heyetine müracaat et • Atina 9 (Hususî) Yunan güreş meleri kifayet eder. Müsabıkları her iki şampiyonu Cim Londos evvelki gün günde de bir motör saat 8,30 da SirkeciParise gitmiştir. Cim Londos orada salı den alarak müsabaka mahalline götüre • giinü Avrupa şampiyonu Neviner'le gücektir. Keyfiyet tebliğ olunur. reşecektir. kit geleceğini de Allah bilir.» Sonra ne derece ihtiyatlı geldiği de malum. Senin onu nası! belli etmeden takib ettiğine hayret ediyorum. Hayır, hayır... Ben onu adım a dım takib etmedim. Mühürdardaki ko naktan çıktığını, bir arabaya bindiğini, arabacıya Bostancıya dediğini öğrenince ondah evvel geldim, onu bekle<üm. Mesele bu... Çok iyi... Ne diyordum? Onu yalnız Samoilof olarak değil, yeni cina yetlerile, yeni isimlerile yakalatmak, zehirlediği ailelerin intikamını almak, senin gibi bazı masumları da kurtarmak lâ • zımdı. Elimde ne var? Onun yaptıkla rını nasıl öğrenirim? Nihayet gazetelerden hedefleri ve amilleri meçhul cina yetleri takib ederek ve bir ipucu yakalamağa çalışarak, her esrarengiz cinayeti, hırsızlığı tarihlerile kaydettim ve bir gün Samoilof bana geldiği ve nasılsa ceketini burada bırakarak dışan, bahçeye çıktığı zaman cebinden muhtırasını çıkardım. Bu muhtırada bazı günlerin hizasında yalnız işaretler ve bazı harfler vardı. Hemen benim notlanmla bunlan karşılaş tırdım. Âdilenin katlolunduğu gün, ayni tarihle Samoilof'un defterinde iki X X işareti ve bir A harfi vardı. Ötedenberi hiz metindeki ehliyetile tanınan Kadıköy hükumet tababeti sıhhiye memuru Sadık Arca, son tifo vak'aalarında da çok büyük gayret göster miş ve günde 4 500 kişiyi aşıla mak suretile aşağı yukan 15,000 vatandaşı tehlikeden korumuştur. Büyük Harbde ve Istiklâl Savaşında tabur ve hastane doktorluklan Üçüncü habersiz müsabakayı Yenika da yapan mumaileyhe o muhit halkı müpıda yapılan kürek yarışları teşkil etti. tejekkirdir. Yalnız habersiz olsa üzüntüyü mucib ol«Lala» öldü mazdı. Üstelik yanştan maada her şeye Lala birahanesi sahibi Kosti Lala, evbenziyen bu guya müsabakalarda mü velki akşam yemek yerken birdenbire sabıklann çektiği eziyetlerin bini bir pafenalaşmış ve Beyoğlu hastanesine kalraydı. îstanbul su sporu ajanlığının bü dınlmak üzereyken ölmüştür. tün hüsnü niyetine rağmen bu müsabaAdliye doktoru Enver Karan Lala'nm kalar pek gayrimuntazam oldu. Ne ha cesedini muayene etmiş ve ölümü şüpreket noktası ve ne de muvasalası belli heli gördüğünden Morga kaldırılmasma olmıyan bir sahada kürekçileri yanştır lüzum göstermiştir. Lalanm boğazında şeftali çekirdeğı mak Su Sporu Federasyonunun hatası kalarak öldüğü söylenmekteyse de hadır. Bu hataların tekerrür etmemesi, bu kikat Morgun vereceği raporla anlaşı temiz sporun inkişafı için elzem bir hale lacaktır. SABJN KflR GİBİ BEYAİLA Kendine polis süsü veren adam Galatada oturan manav Abdullah, pazar gecesi Beyoğluna çıkmış ve önüne gelene kendisinin sivıl polis oldu ğunu söyliyerek bazı uygunsuz hallerde bulunmuştur. Abdullah devriyeler tarafmdan ya kalanmıştır. Hakkında tahkikata devam edilmektedir. ^ TIR/ Bir kurşun hırsızı Fahri adında bir hırsız, evvelki gece Şehzade medresesinin kubbesinden 62 kilo kurşun sökmüş, tam kaçarken devriye polisler tarafından yakalanmıştır. Hırsız tevkif edilmiştir. Ah, anlıyorum. Ya babam için? Sami Beyin öldürüldüğü günün sahifesinde yalnız S harfi vardı ve aynca şu satırlar: «H. M. bir kazaya kurban gidiyor. Onu kendi haline bırakmak belki daha hayırlıdır. Düşünelim!» Bundan ne anlıyorsunuz? H. Hacer, M. de Münevver de mektir. Babanı öldüren kadın Gedikpaşada kendini Hacer olarak tanıttığı halde Mühürdarda Fıtnat Hanımın evinde Münevver değil mi ya?... Ah, muhakkak mı bunlar? Melâhat kirli saçlannı kanştırarak: Söylediklerimin hangisi yanlış çıktı a beyim? Zavallı babamı öldüren kadın, Münevverdir, öyle mi? Ah yarabbi... Asıl o benim elime ne zaman geçecek? Asıl o... îkisi de bir an sustular ve gözleri yerde yatan Samoilof'a gitti. O kadar hararetli bir bahis etrafında konuşuyorlarkı ki bu korkunc adamın, vahşi manza rasını unutmuşlardı. Sanki görmüyorlardı. Yalnız arasıra îrfan gözlerini gay riihtiyarî çeviriyor, cesede takılıyor, sö • zünü kesmiyerek sanki gözetliyordu. Îrfan sordu: Ya onun Hacî Raşîd olduğunu nasıl anladın? Senin bazı sözlerinden. Seni tevkifanede ziyarete geldiğim zaman hem sana hizmet etmek, sana yol göstermek, hem de senden bazı şeyler öğrenmek niyetindeydim. Sen babanm elde ettiği bazı evrakı, Leylânın babasına aid hatıra defterlerini, notları bana söylerken bunlar içinde bir de Fıtnat Hamm isminde bir kadına aid kayidlerden bahsetmiştin. Babası, Leylâyı onun yanına gönder mek fikrinde bile bulunduğunu kaydet miş. Bu adamcağız öleceği gece bazı evrakını ve belki biriken bir iki parayı kı zına vermek üzere yanına çağırmıştı. O gece, öldüğü takdirde kızının, bu parayı alarak Fıtnat Hanıma gitmesini vasiyet ediyordu. Amma yanına çağırdığı kızı yerine hizmetçisi Âdile girdi ve herşeyi ona anlattı. Âdile Samoilof'un elindeydi. N e münasebet? Samoilof Adileyi neden elde etmiş olsun? Samoilof Leylânın annesini baştan çıkardıktan sonra onun vasıtasile bu eve aid bazı esrara vâkıf oldu. Leylânın babasında para olduğunu sezdi. Adileyi bunun için elde etti. ' Fakat Leylânın babası pek de rahat bir halde ölmedi. Evet, çünkü ihtiyat parasma do kunmak istemiyordu. Onu kızına çehiz parası olarak vermişti. Bu böyle. Âdile, nasılsa elde ettiği paranın bir kısmını vermek istememiş, bundan dolayı öldürül müştür. Ah, evet, doğru... Leylânın geceyarısı işittiği sesler senin haklı olduğunu gösteriyor. Gelelim Leylânın annesine. Samoilof Süleyman Rahim ismile hareket ederek elde ettiği bu kadını son santimine kadar yiyip bitirdikten sonra bir kenara attı. Nedense öldürmedi; katiller, başka çare buldukça cinayet işlemekten çekinirler. Ayşe kadıncık, Samoilof meşhur zehirlerinden birile hafızasını, hatırasını kaybederek bu mel'un herifin bir ara nikâhladığı namuslu bir kadınm yanına hizmetçi olarak verildi. O kadın da soyulup soğana çevrildikten sonra Süleyman Rahimden ayrılınca pek sevdıği ve acıdığı Ayşe kadını yanından ayırmadı. Böyle olduğu halde Leylânın annesini en sonunda öldürmesine sebeb? Benim anladığıma göre Ayşe kadın, aradan seneler geçince kendisine verilen zehirin tesirinden kurtulmağa başlamış, kızından, ailesinden bahseder ol • muştu. {Arkast var) f: HACI RAŞİD «Cumhuriyet» in millt sergüzeşt rotnam • Çok basit. Burada ihtiyar bir komşum var. Benim evimi bılmiyen bu kadını arada bir ziyaret ederim. Oğlu hergün bir gazete alıyor. Zabıla vukuatını bu gazetelerde takib ederken nazarı dikkatımi celbeden vak'alan aklımda tuttum; evvelâ Leylâyı alâkadar eden, babasmın oiümü, arkasından hizmetçi kadınm kat!i.. Sonra Leylânın anasmı ortadan kaldıran cinayet, Sami Beyin katli, otel hâdisesi... Hepsi aklımda kalmıştı. Bun ların yanında başka bir takım cinayetler âc nazan dıkkatimi celbediyor, hangisi nin Samoilof'un ışi olabıleceğıni tabiî tahmin edemiyordum. Bu haydud aleyhine, onu darağacına sürükliyecek en yeni delâili toplamağa can atıyordum. Onun darağacından kurtulan Sa moilof olduğunu haber vermek en kes Lrmesi değil miydi? Tabiî, yalnız bunu ispat etmek belki biraz güç olacakh. Sonra onu tevkif ettirmek meseleydi. Nerede yattığı, ne yaptığı malum değildi ki. Bana ne va Yavaş yavaş hepsi unutulur. Bu kadar seneden sonra unutul nadı, artık bu azab benim ömrümün soıuna sürecek; demektir. Ömrümün sonu ıe kadar yakın olursa bu azab da o kaiar kısadır. Şimdi sen anlat, hapishaneden lasıl çıktın? Çok kolay. Düsmanlarımın foyası yice meydana çıktı. Benim masum olnam ihtimalleri göründü. Hele son hâdise: Babamm katli, haydudların oteli basması son derece kurnaz olduktannı 'österdi ve şüpheyi uyandırdı. Beni tekrar isticvablarında kefalete raptederek tahliye etmeğe razı oldular. O gün sen gelmiştin. Akşam üstü beni tahliye ettiler ve senin verdiğin malumata dayanarak bütün ip uclarını yakaladım. Samoilofu süpheye düjürmeden takib ettim. Ancak bu tarafa, Bostancıya ge leceğini anlayınca takib: kestim. Fakat seni bu derece hapseden ve bağlıyan a damın esrannı nasıl öğrenebildin? Ben de bunu merak ediyorum.