28 Temrauz 1937 CUMHURİYEÎ Serbest filcirler İyî bir teşebbüs Güzel San'atlar Akademisinde beş muhtelif sergi hazırlanıyor Yeni tercümenin sahibi Mehmed Şükrü Erden Bu vesile ile bir nutuk söyliyen Celâl Bayar: Bu seneki Istanbul festivalleri müna eserine dair tenkidlere cevab veriyor «Daimî bir sergi binası büyük zarurettir» dedi sebetıle Güzel San'atlar Akademisind «MAVİ KÜ~Ş» Yerli Mallar Sergisi dün merasimle açıldı Edebî lâtifeler ahmetli Tevfik Fikretin gene rahmetli İsmail Safaya kırk yıl evvel yaptığı edebî bir şaka yüzünden son günlerde münakaşa çıktı, iki dost hiç yoktan birbirine kırıldı. Hiç yoktan diyorum. Çünkü Fikretin Safaya tariz veya taarruz etmesine imkân bulunmadığını onların karşılıkh vaziyetlerini bilenler çok iyi bilirler. O takdirde vaktile yapılmış bir şakanm hakikî mahiyetini değiştirmeğe bugün imkân yoktur. Olsa olsa o şakayı radyoda nakledenle naklin şeklinden teessür dılyanlar arasında bir anlaşamamazlık var. Biz, hakikat ve meslekî kardeşlik namına bu anlaşamamazlığın ortadan kalkmasını dileriz ve ebedî âlemde şimdi kimbilir ne parlak şiirler terennüm eden iki büyük şairin de böyle bir neticeden memnun kalacaklannı umarız. [Dr. Musiafa Hakkı Akansel tarafın~ yadırgatan tarafı (Gros) dan ziyade muhtelif san'atkârların hayatlarında gös' IBajtarafı 1 tnci sahtteüe] ların serbest olarak girmcsinin yerli sa dan gazelemize gönderilen ve 6 temmuz (Bonheur) üdür. Çünkü müellifin bu terdikleri mütekâmil merhaleleri safhala Sanayi hareketimizi, milletimizin me nayi için fena tesir yapacağına işaret ettarihli sayımızda neşredilen bir yazıda; tabirle asıl kasdettiği (Kaba Zevkler) rile halka tanıtmak maksadile sergiler a denî sahada ilerlemesine bir amil telâkk tiler. Vekil, bu hususta sanayicilere izaMehmed Şükrü Erdenin, meşhur mu dır. Bunun böyle olduğunu da, en başta çılacaktır. Bu sergilerden birisinde Naz ederiz ve ayni zamanda millî ekonomi hat verdi ve endişe edecek birşey olma bir, iki yerde bu tabiri kullanmak su mi Ziyanın otuz sekiz senelik san'at ha harrir Maeierlinck'ien <aMavi Kuş» is mizin icablarından sayarız. Bu meyanda dığmı anlattı. retile anlatmak istedim. yatında vücude getirdiği bütün eserle İstanbulun sanayi hareketlerini mütalea mile, lürkçeyc çevirdiği L'oiseau Bleu Celâl Bayar bilhassa Eti Bjınk pa Tercümenin <en yanlış, en kaba yeri> eserinin lercümeslnde gördüğü yanlışlar telâkki edilen (delinmiş mesaneler gibi) teşhir olunacaktır. Bu eserler 268 parça edersek bu güzel şehrin büyük bir sanay viyonunu beğendi ve: tenkid ediliuordu. merkezi olduğunu kolayca anhyabiliriz tabirine gelince: Biraz evvel böbürle dan ibarettir. « îşte, dedi, bunlann hepsi hak Bundan başka; Akademinin heykel İstanbul bu yolda çok ilerlemiş, terakk Dün mu'lercimden bir mcktub aldık: nen kaba zevklerin pörsüyüş ve zillet kında size izahat verebilirim.» Dr. Musiafa Hakkı Akansele cevab oe leri bundan daha iyi tasvir edilemez. Es traşî muallimi İhsanın talebeleri unvan etmiştir. Güzel îstanbulun hususiyetle Sonra ilâve etti: riyor ve ıjanhş bulunan noklalan izah ki inşa kaidelerinin tesirinden büsbü altında bir sergi daha açılacak; bu sergi rinden biri de istihsal ile istihlâki kend « Eti Bank yeni sahneye çıkardı ediyor. Bitarafhğımıza binaen bu uazıyı tün kurtulamıyanlarm bazı kelimelerin ye bugünkü heykeltraşî neslinin hepsi işti bünyesinde toplamış olmasıdır. İstanbul ğımız bir eserdir. Fakat çok muvaffak olnezahetinden şüphe ettiklerini bilirim rak edecektir. da aynen neşrediyoruz.] istihsal ettiğini istihlâk eden bir şehirdir maktadır. Onun hakikî değeri beş sene Fakat artık bunun manasızlığı dünyanın Türk tezyinî san'atlar şubesi muallimCumhuriyetin 6 temmuz 937 tarihli Ayni zamanda Türkiyeyi ziyaret et sonra kendini gösterecektir.» nüshasında Mustafa Hakkı Akansel im her tarafında anlaşılmıştır. Bir vakit lerinden Tuğrakeş İsmail Hakkı ve Re mek stiyen her seyyahm bu güzel şehr Eti Bank paviyonunda grafikler tetkik zasile (Mavi Kuş) tercümesi hakkında ler Şeksprin (Makbet) indeki (sidik) isülhattatin Kâmıl; Necmeddin Okyay; görmek istemesi en büyük arzularından kelimesini (su) ile tercüme ederlerdi. edilirken Vekil, 166,000 tonluk krom ihyazılanları okudum. Evvelâ şunu kay Vasıf Sedef de eserlerini teşhir edecek • biridir. Onun için İstanbulda, daimî bir racatımıza işaret ederek: dedeyim ki, bizde eser tercüme ve neş Fakat bugünkü tercümelerin hepsinde lerdir. sergi binası vücude getirmek en büyük « Gelecek sene 300,000 tona çıkaretmenin ne deraek olduğunu az çok bunun aynen bırakılmış olduğunu gö Tezyinat şubesi afiş ve grafik mualli zarurettir. Şurası da muhakkaktır ki îs Ayni zamanda edebî lâtifelerin gerracağız» dedi. bilmesi icab eden bir adamın bu kadar rürsünüz. Kelimelerin hepsi güzel, hepmi Mithat Ozalpm eserlerinden mürek tanbulda bir sergi binası olmaması en insafsız olabileceğine ihtimal vermez si nezihtir: İş yerini ve kullanmanın yoÇorapçıların bulunduğu paviyonda çekten edib olanlarca daima hoş görülekeb bir sergi dsha açılacaktır. büyük bir noksandır. dim. Bir aylık mütemadi bir sâyin mah lunu bilmekte. (Merkeb) i nezih adde geldiğini hatırlatmak isteriz. Çünkü şeyhCelâl Bayar çorapçıtarla görüşerek: dip de (eşek) kelimesinin nezahetinden Ressam profesör Peymanm refikası Alâkadarlann teşebbüsile Ankara ve sulü olan bir tercümenin bizde sahibine likten şahlığa geçen ve kuvvetli bir salta«' Kadınların fena propagandasırı temin edeceği menfaat hepimiz bili şüphe edenler bugün kalmamış gibidir. ressam Güzinin de bir sergi açması mu Izmirde daimî bir sergi evi vücude geti maruz bulunuyorsunuz, dedi. Her taraf nat kuran Şah îsmail gibi siyasette insaf Müellifin doğrudan dogruya (mesa karrerdir. riz ki bir hamalın aylık kazancının yarildiğini ve bu hususta hükumetin yardım ta çorablardan şikâyet işitiyorum. Çorab bilmiyen, mağlub ve maktul düşmanının rısını geçmez. Onun için, bugünkü şe ne = vessie) kelimesini kullandığına lan dokunduğunu biliyorsunuz. Ankara lara damga koyalım. Herkes aldığı ma kafatasını başka düşmanlara gözdağı rait altında, türkçeye kazandırılması i göre, muanzım burada Maeterlinck'e de ve Izmirde olduğu gibi burada da hare lın halis ipek mi yoksa sun'î ipek mi ol olsun diye şarab kadehi yapmaktan çecab eden kıymetli bir eseri tercüme ve akıl öğretmek vaziyetine düşmüştür. kete geçilerek bir sergi binası yapılmağa duğunu bilsin.» kinmiyen kahir bir şahsiyet bile edebî cilneşretmek memleket sevgisinin en çe Kendi tercümesinde bu (Vessie) keli teşebbüs edildiği takdirde hükumet gene Vekil bundan sonra serginin arka bah velere karşı müsamaha göstermekten geri tin ve en gösterişsiz bir tarzda tezahü mesinin nasıl sudan bir tabirle geçişti yardıma amadedir. rildiğini pek merak edij'orum. çesinde hazırlanan büfeye davet edilmiş kalmamıştır. Onunla münşi ve müverrih ründen başka hiçbir şeye hamledilemez. Millî Sanayi Birliği, onuncu yıldönü ve burada Sanayi Birliği idare heyeti Bitlisli îdris arasında geçen vakıayı tel(Dişleri arasmdan söylemek) ten (yaBu kadar sessiz bir ferağatle çahşan inmünde bize, dokuzuncu Yerli Mallar ve matbuat erkânile bir müddet müsaha mih ettiğimiz elbette anlaşılmıştır. Malum vaş ve usulca söylemek) değil, (kinle sanların daha samimî bir surette görüSergisini hediye ediyor. Bundan dolayı bede bulunmuştur. olduğu üzere İdris, Cemşidler ve Dârâşülmiye lâyık olduklarını sanırdım. Ne ve sinsi bir hiddetle söylemek) kasdo Birliğe teşekkürlerimi bildirir ve muvaf yazık ki makalenin muharriri, tercüme lunur. Ve bu bizde de aynen böyledir. Büfeden sonra serginin bahçe kısmın lar tahhnı ele geçiren Şah îsmailin §iî lerüe kazanamadığı mevkii, yorulmadan Fakat ben muarızımm türkçe bilmediğifakiyetlerinin devamını dilerim.» daki paviyonlan gezen Celâl Bayar bil mezhebine revac vermesinden bir medistemin etmenin yolunu arar görünüyor. ni değil, sadece yanıldığını söylemekle Sergi açıltyer hassa Inhisarlar paviyonunda durmuş te bahsolunurken mezhebi nâhak demiş iktifa edeceğim. Bu nutuktan sonra Celâl Bayar alkış tur. Çok cazib bir şekilde yapılan İnhi ve Şahın batıl bir yolda yürüdüğünü açıElinize pertavsızı alıp inceden inceye (Eşek Derisi masalı) yerine (buna uar arasında sergi kapısına ilerlemiş ve sarlar paviyonunda Celâl Bayara Inhi ğa vurmaktan çekinmemişti. Kılıc kadar tetkik ettikten sonra içinde üç, beş hata a yan türkçe bir masal ismi bulup koy bulunmıyacak hiçbir tercüme eser yokkordelâyı kesmiştir. sann yeni bir salon içkisi takdim edilmiş kalem kullanmayı da bilen 5 h İsmail, mam) lüzumundan bahsedilmesi adaptur. Üstad, hem de haklı olarak üstad Serginin gezilmesine evvelâ Sümer ve Celâl Bayar bunu takdir etmiş, bun bu sözü duyunca îdrise haber yolladı, estasyonculuğun diğer garib bir tecelli telâkki edilenlerin eserlerinden buna ki dostluktan bahsederek o söze karşı siBank paviyonundan başlanmıştır. Fes dan sonra paviyonun içi gezilmiştir. sidir. misaller verilebilir. Üç, dört saatlik bir temlerde bulundu. İdris de, «hayır, dedi, hane, Hereke, Bakırköy, Nazilli, Bey Müellif, şahısların giyecekleri elbiseVekil memnun kafa yorgunluğundan sonra en umulmaben mezhebi nâhak demedim, mezhebüna koz deri ve kundura, Izmir kâğıd, Kay Celâl Bayar serginin diğer kısımlannı dık yerlerde zühul edilebileceğini bu leri tarif ederken, Suyun (Eşek Derisi) hak dedim» tarzında karşılık verdi. Bir seri ve Konya Ereğlisi dokuma fabrikalahusustaki tecrübesine binaen makale masalındaki kahramanın zaman rengı da gezdikten sonra ayrılırken intıbalannı adama senin mezhebin batıl demekle birile îsparta gülyağı fabrikasmın zengin nin muharriri de pekâlâ bilir. Eserin adındaki elbisesine benzer bir elbise gisoran bir muharririmize şunlan söylemişzim mezhebimiz haktır, demek arasında mamulâtı ve inşaatı bitmek üzere olan umumî akışı üzerinde tesiri olmadığı i yeceğini söylüyor. Avrupada böyle ta tir: nınmış masalların bütün şahıslarının elhic fark yoksa da Şah İsmail, şair İdrisin Bursa kamgarn ve Gemlik sun'î ipek fabçin ekseriya bilâhare de gözden kaçan « Sergî, görüyorsunuz ki mükem yaptığı kelime oyunundan hoşlandı ve rikalarının yakında çıkaracaklan malların bu ufak tefek hatalara ancak lâyık ol biseleri uzun yıllardanberi yüzlerce resmel, zevkle gördük. Fikirlerimi esasen kendisine kıymetli armağanlar gönderdi. nümuneleri bu paviyonda sıralanmışttr. dukları değeri ve hükmü vermek lâ samlar tarafından işlenerek bütün te nutkumda söyledim. Gördüklerimden Ya Sünbülzade Vehbile Sürurinin zımdır. Bunları telâkki farkma dayanan ferruatile tesbit edilmiştir. (Şu masal Iktısad Vekili, Sümer Bank paviyonudaki şu şahsın giydiği elbise) deyince müteşekkirim.» yaptığı şaka?.. Sünbülzade bir aralık bir sürii indî mütalealarla şişirip gü nun mamulâtını ayn ayn tetkik etmiş, Resmini koyduğumuz Süleyman oğlu Dokuzuncu Yerli Mallar Sergisi geçen delirdi ve kör oldu. Süruri onun iyileşmerültülü hükümler vermeyi ben bir ilim bu orada muayyen bir giyinişi hatıra getirir. Bizim hangi masalımızın hangi Hasan, îskenderunda Hatay davası için bazı fabrikalarm standlanna daha zengin seneki sergilerden daha iyi bir şekilde terve san'at adamına yakıştıramıyorum. ğe yüz tuttuğunu duyunca şair Ayniyi şahsının, hangi elbisesi tesbit edilmiş çahşan ve çok büyük gayretler gösteren çeşidler getirilmesine işaret etmiştir. tib edilmiştir. Sergi dün gece saat yirmi de yanına alarak ziyaretine gitti. Aralan Dünyanın her yerinde (Mavi Kuş) di tir ki bu masalın adı yerine onu koya Sümer Bank paviyonu karşısma gelen evvelce şekerrenk idi. Süruri bir çok hicye tanılan bir eseri ben (Zümrüdü An bilelim? Bu ancak gazete lisanile ede bir Eti Türküdür. Kendisüe beraber ça ş Bankası fabrikaları paviyonu cidden bire kadar halk tarafından gezilmiştir. ka) diye tercüme edemem. Adaptasyon bî eser tercümesine kalkışanların ha hşan Türk kardeşlerin adlarını memnu çok güzeldir. Ipekiş, Yüniş, Kömüriş, viyelerle Vehbiyi gücendirmişti. Fakat lspirto, kinin ve bergamot Vehbi onu görünce sevindi: gayretile hareket eden muharrirlerin yalhanesinde doğabilecek gülünç bir fi niyetle kayid ve mesailerini takdir ede Şeker fabrikaları, çam fabrikası, Kozlu elde ettikleri netice çok kere tercüme kirdir. Böyle garib adaptasyon gayret riz: Ankara 27 (Telefonla) Inhisarkömür madenleri bu paviyonda ayn ayrı Canrm Süruri, dedi, bana acıklı bir ettikleri eseri kendi seviyelerine indir leri güderek yapılmış (zümrüdü anka) Mahmud Bilâl oğlu Receb, ismail oğlardan kolonya ispirtosu ve kinin ve tandlarda mallarını teşhir etmektedirler. 'efat tarihi söyle de sağken işitip ağlıyaınekten ibaret kalıyor. kuşunun ne çeşid bir mahluk olduğunu lu Abdülkerim Kâmil, Mehmed Kâmil, bergamutla tağyir edilmiş ispirto alan Yazma ve dokumacılar kooperatifile yım. Bugün yüksek kültürlü memleketler merak etmemek elden gelmiyor. Müter Hasan Yusuf, Selim Mehmed Yasin, ann isimlerile aldıklan ispirto miktarları Yedikule iplik fabrikasmın kurduğu paSüruri, düşünmeden şu mısraı okudu: de büyük muharrirlerin tamnmış eser cimi Bay Mustafa Hakkı Akansel tarafm Haydar oğlu Rasim, Abdullah Ali, Miher ay maliyeye bildirilecektir. tspirto nyonda Iktısad Vekili bilhassa pamukiplmriülkays ile haşr olsun ilâhi Vehbi! leri tercüme edilirken eserin orijinalite dan, bu tercümeyi okumak fırsatı temin hail oğlu Nikola, Abdurrahman oğlu miktarları 100 derecelik litre esasına göîzaha hacet olmadığı üzere îmriülkays sini kaybetmemek için birçoklarınca edilirse (Mavi Kuş) ta bulunabilecek Abdullah, Mihail Demyan oğlu Hınnâ, iği bahsi üzerinde durarak kooperatif re cetvellere yazılacak ve kolonya isp<rmüdürü Yahyadan izahat almıştır. islâm dinine girmeden ölen büyük bir acayib telâkki edilebilecek kelimeler hatalardan daha çok ve belki de eserin Kâmil oğlu Nâsır, Ahmed oğlu İbrahim, tosu alan eczaneler de listelere ithal oluNur Kalem ve çivi paviyonlan görülbile olduğu gibi çevrîlip, sahifenin aşa umumî manasını değiştirebilecek dereArab şairidir. Vehbinin onunla mahşerMehmed Sahilli oğlu Şerif, Hamid oğlu nacaktır. ğısmda bir notla izah ediliyor. Her eseri cede mühimlerini bulabilmek imkânı dükten sonra deri fabrikalannın kuruldude arkadaş olmasını istemek, Vehbiyi de Yusuf, Mustafa Kekeç ve Mehmed elimizdeki kısa ölçüye uydurmıya çalış nın her zaman mevcud bulunduğunu da ğu paviyona giren Iktısad Vekili Celâl Misbah. Almanyada yeni müdafaa cehenneme sokmak demekti. O devrin mak daha ilk adımda sâyimizi akamete ayrıca ilâve etmek isterim. Bayar burada şunlan söyledi: zihniyetine göre hoşa gitmemesi lâzım gevergisi mahkum etmek olur. Mehmed ŞükrS Erden « Deri Avrupadan gelince rekabet en bu temenniden Sünbülzade ahnmadı, Londraya yaş meyva ve Almanyada milliyetleri yüzünden or iu zarif sözle Süruriye mukabelede bu(Les Gros Bonheurs) ün iddia edildiedebilecek misiniz? sebze ihracatı ği gibi (Şişko Saadetler) diye tercüme Lehistanda tevkifat devam Buna kat'î olarak Avrupa rekabetin duya giremiyen binlerce genc Yahudi undu: îzmir 27 (Telefonla) Üzüm, incir den korkulmıyacağı cevabı verildi ve Ce yeni ihdas edilen müdafaa vergisini vesi hem tatsız, hem de yanhştır. Çünkü ediyor Ne gam? lmriülkays da küçük bir receklerdir. bunların arasmda çok yiyen sıska aVarşova 27 (A.A.) Bu son gün satış işleri umum müdürü îsamli Hak âl Bayar gülerek: adam değildi. O gibilerden cehennemde damlar gibi şiş karınlı, makarna ba lerde Poznan'da albay Koc'a karşı ya kının verdiği malumata göre, birlik, Sağlam olan ve ayda elli iki mark ka« Herşeyden evvel kadmlan memde zevk almır!.. .ondra, Hamburg ve Baltık denizi caklı (Acıkmadan yemek Saadeti) üe zancı olan her Alman kırk beş yaşına pılan suikasdde zimethal olmak töhmetile memleketlerini ihtiva etmek üzere mer nun etmek lâzım. Kadmlann zevkini girinciye kadar bu vergiyi vermekle M. TURHAN TAN (Susamadan içmek Saadeti) de vardır. birçok kimseler tevkif edilmiştir. Varşova kezi Polonyada bir şube açarak üzüm. atmin etmeği ıhmal etmemeli.» dedi. Bu makarna bacaklılara (Şişko) aduıı mükelleftir. Az, yahut hiç kazanc vergazetelcri, bu tevkifah heyecan uyandı incir ve ayni .zamanda yaş üzüm ve sebKaramürsel kumaşlan paviyonunda gisi vermiyen kimseler için bir asgarî vermek nasıl doğru olabilir? Dilenci mi, banger mi? rıcı tevkiflerden diye tavsif etmektedir. ze üzerinde iş yapacaktır. anayiciler dokuz ay müddetle kumaş müdafaa vergisi yapılmıştır ki bunlar Ben bunu (İri Saadetler) diye tercüîzmir 27 (Telefonla) Polisçe yakaVarşova 27 (A.A.) Zabıta, Selânik yolile Londraya gönderilen Bundan bahsetmek ancak şu noktadan ki senede maaşlarının yüzde dördünü anan ihtiyar bir dilencinin üzerinde me ettim. Bazı yerlerde de tri Saadetlerin kasdedildiğini tamamen belirte «Garbî Beyaz Rusya Komünist fırkası» karpuzlar orada yüksek fiatlarla satıl aydalı olabilir ki sadece iptidaî madde ve ondan sonraki senelerde de binde be 15 altın, 85 banknot çıktı. Mahkemeye rek (büyük saadet) şeklinde kullan komitesini teşkil eden 18 kişiyi Bialys dığmdan ayni yoldan yakında yeniden retiştirmekle iktifa eden memleketler, bu ini vergi olarak vereceklerdir. verildi ve ıslahı hal edinciye kadar Külkarpuz ve kavun sevkedilecektir. dım. Bu (Gros Bonheur) ün asıl bizi tok'ta tevkif etmiştir. ahada daima geri kalmışlardır. (Morning Post'tan) türparkta çalıştırılmasına karar verildi. Hatay davası için çahşan Türkler Edebî tefrika : 23 îij Yazan : Mahmud Yesari miyordu. Sigarasmı tablaya basbrdı, a yağa kalktı, odanm içinde dolaşmağa başladı. Şekib, eli şakağmda sonu gelmiyen düşüncelerine dalmıştı. Melikenin yeni tuvaleti, Müzeyyene çok yakışmıştı; sevinmek istediği gözlerinin içinin parlamasından anlaşılıyordu; fakat genc kadmm, durgun durabilmek için, kendini zorladığı da aynca sezili yordu. Müzeyyen, Ziya ile birlik te giderken, Şekib sıkı sıkı tenbih etti: Müzeyyen, yalnız gelmiyecek; Ziya getirecek, anlaşıldı değil mi? Onlar çıkarlarken, Şekib, kansınm yüzüne bakamadı; genc kadm, öyle sararmıstı ki... Şekib, onu, nasıl oyalıyacağını düşü nüyordu. Hasta insanlann üzerlerine düşülmek de, istenilen iyi neticeyi vermi yordu. Fakat, onu, büsbütün kendi ha line bırakmak da fenaydı. İçin için sinede ıstırablar, acı düsünceler, hastanın uzviyetini de kaplıyordu. Şekib, neye karar vereceğini şaşırmış Şekib, kendini tutamadı, güldü: Ne güzel tedavi! Fena mı buluyorsun? Sanatoryom idemek, manasür demek değildir ki... Oradakiler, hayat neşesini de kaybetmi • yorlar. Mükemmel! Ziya, gene ilk sorgusunu tekrarladı: Sahi, niye Avrupaya gitmiyorsu nuz? Şekib, onun yüzüne baktı ve sesini yavaşlatü: Yakaağa ne şeraitle gittiğimizi biliyor musun? Arkadaşı, biraz afallamış gibiydi: Pardon! Sıkıntıda mısın? Şekib, içini çekti: Hastalık, bütçemizi bozdu. Kabadayı zenginlerden değiliz. Köşkün hep sini kiraya verdik. Alınan parayı bankaya yahrdım. Sanatoryoma girmek için, işte bu toplu paraya güveniyorum. Bu hastalık, zengin hastahğı, kardeşim. Fakat ne garibdir ki, en çok da fakirler tutuluyorlar. Ziyanın neşesi kaçmışü, birşey söyle tı; Melike, kocasına sokuldu, yumuşak bir sesle sordu: Kocacığım, gene neler düşünüyor? Ve onu çekti, bir kanapeye yanyana oturdular; genc kadm, kocasınm ellerini avuçları içine almıştı: Benim üzüldüğümü, üzüleceğimi düşünerek kendini üzüyorsun? Şekib, cevab vermedi, fakat bakışlan, karısuım beklediği en güzel cevablardan daha tatlıydı. Genc kadm, başmı kocasının omzuna dayadı: Bugünler de geçecek!.. Bu acı günleri de unutacağız Melike, daha yataktaydı; oda kapısı ükırdadı ve Müzeyyen, gülerek içeri girdi: Ay, daha yatıyor musun? Melike, yorganı omuzlanna çekmişti: Ziya da geldi mi? O, beni kapıdan bıraktı, gitti. Şu Ziya, çok kibar çocuktur. Evet. Melike, bu eğlentiden dönen genc kadına bakıyordu; Müzeyyen, yorgunlu ğundan memnundu. Demek ki yorgun luk ona ve onun yakınlarma ıstırab vermiyordu. insanlann sevinerek yorulabilmeleri de bir saadetti. Müzeyyen, onun dalgın bakışlarının farkında değildi: Artık kalk... Ben de üstümü değiştireyim. İçeride oturur, konuşuruz. Melike, sol elinin parmaklannı alnmda gezdiriyordu: Başımda tuhaf bir ağırlık var... Biraz daha yatmak istiyonım. Kuru kuru öksürürken güldü: Tuhaf bir ağırlık, diyorum; hastalık, diyemiyorum. Müzeyyen, fazla birşey söyliyebilmek cesaretini kendinde bulamamıştı; tatlı bir gülümseyişle: Sen bilirsin, Melikeciğim. Dedi, odadan çıktı. Melike, yalnız kalınca karyoladan atladı, oda kapısmm anahtannı gürültü çıkartmadan çevirdi, kapıyı kilidledi, tekrar yatağma girdi, başmı yastıkların a rasına saklıyarak ağladı! * * * Melike, kocasına ısrar etmeğe başla mıştı: Doktoru gör, oda ne zaman açı lacak... Artık, epey uzadı, değil mi? Mademki bir kere karar verdik, süriin cemede kalması, canımı sıkıyor. Eğer Yakacık olmazsa... Şekib, anlamamıştı: Olmazsa mı? Ne münasebet? Münasebeti var mı, yok mu? Bil miyorum. Başka sanatoryomlarda, eğer Yakacık işi uzayacaksa, öbürlerine mü racaat edelim. Şekib, boynunu büktü: Oralar da doludur, zannederim. Genc kadın, ellerine sanlarak yalvardı: Bilmiyorum, ne yap yap bu işi halIet. Çünkü, artık istemiyorum... Yüzü, içten dolup taşan bir tiksinme ile buruşmuştu: Bu vaziyetin devamını istemiyo rum.. Ve gözlerini açarak durdu, kocasına biraz daha yaklaştı: Ben, bu hastalığımda birçok şeyler öğrendim. Belki, hepsi de bu topraklar, bu gökyüzü kadar eskidir; fakat, benim için, çok yeni! Şekib, hafifçe gülümsemişti: Neler öğrendin sevgilim? Melike, hiç gülmüyordu: Ölüleri, insanlann yanında bir dakika bile tutmuyor, hemen gömüyorlar. Şekib, elile kansınm ağzını kapatmak istedi: Neler söylüyorsun? Genc kadm, gerilerek onun eiinden kurtuldu: Bırak söyliyeyim. Hasta olan in sanlar da, sağlam insanlar arasından ayrıhyorlar. Eğer bir hasta, bu hakikati kabul etmiyecek olursa, izzeti nefsinin, haysiyetinin çok acı şekillerde kırılma pahasma olarak kabul etmek mecburi yetinde kalır. Hastaneye girecek bir hasta, artık sağlam insanlann arasında do laşmamalı. Cemiyet, içinden, çürükleri atıyor. Başmı dik tutarak: Hayır, dedi. îyileri de bozmasmdan korkularak fırlatıp atılan bir çürük gibi kendimi attırmıyacağım. Bir ayak evvel gidip yatmak istediğim de bunun için... 5 Doktor, çarşamba günü bizi bek liyor. Evinde mi? Hayır; saat on birde, sanatoryomda bulunacağız. Melike, şezlonga uzanmış, yan oturuyor; Şekib, karşısmda, ayakta duruyordu. Şekibin, oda kapısını sessizce açıp girişinden, halının üzerinde kınlacak şeyler varmış da onlara basmaktan çekiniyor muş gibi korkan adım atışlanndan, ve kansınm yüzüne bakmadan konusmağa başlayışından, Melike, kocasının bir mühim haberin ağırhğı altında ezilmiş ol duğunu hissedivermişti. Şekib, ceblerini karıştırdı, bir küçiik kâğıd bulup çıkardı: Doktor, sanatoryoma yatacakların beraberlerinde getirecekleri şeyleri de notettirdi. iArkast var)