27 Temmuz 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

27 Temmuz 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Tenwnu2 1937 CUMHURIYKT Iranda yapılan inkılâb Iktısadî hareketler Belçika Kralmın Dos ve kardeş mmlekette san'at eserlerine ve mektubu münasebetile gencliğin yükselmesine büyük ehemmiyet veriliyor Uzak Şarkta muharebe şirfttetlendi Kanlı harblerden sonra ilk Japon müfrezesi Pekine gîrdi Japonlar Pekin üzerine harekât hazırlıyorlar [Baştaraîı 1 inci sahifedej Lukouchiao'da vaziyetin pek gergin olduğu bildirilmektedir. Pekin 26 (A.A.) Çin Japon muharebesi, Langfang'da devam etmektedir. Japon tayyareleri, 38 inci Çin fırkası kıtaahna ağır zayiat verdirmişler dir. Bazı şayialara göre Japonlar, Pekin civarmda kâin Çin kışlalarına karşı bir takım harekât hazırlamaktadırlar. Tahranda askeri liseden diplama alan gencler Tahran (Hususî) Dost îranm reti mahsusada celbedilen Amerikalı mumukadderahnı ele alan Şehinşah Rıza allimler daimî surette çalışmakta, yazın, Pehlevi Hazretlerinin yüksek dirayeti tatil aylannda, beden terbiyesi muallimeayesinde bugün memleketin her tarafın lerini Manzariye admdaki kamp yerinda hnmmalı bir imar faaliyeti göze çarp de toplıyarak bir tek sistemin tatbikına Ciaktadır. Yurdun tanınmıyacak derecede gayret edilmektedir. Mekteblerde başta futbol olmak üzert değişmesine kadar giden bu hareket iç • timaî ve harsî inkılâblarda da kendini basketbolla beyizbola inhimak daha fazladır. Tahranm içinde ve civanndabariz bir çekilde hissettirmektedir. ç l "~ "•"''»'»'> Tnuazzam binalarla ki on muhtelif saha tamamile mektebli İran genclerinin teşkil ettikleri spor eana't eserlerine lâyık bir neslin yetiştj • rilmesi için bugün bilhassa mekteblere eihemmiyet verilmekte ve buralarda garb kültürünün en yüksek mertebelerine va • ran milletlerin hocalan istihdam edilmektedir. Devlet, tarîhî bir şöhretî haîz olan Iranlılardaki tenasübün muhafaza ve ıs« lahı için mekteblerdeki spor hareketlerine bir istikamet vermiştir. Bu maksadla su kulüblerinden birinin futbol takımı lere terkedılmiştir. Üç aylık tatillerde ise buralardan Amerikalı muallimlerin ne zareti altmda olmak üzere herkes istifadc ermektedir. Uzun zamanlar etekliği ve peçesi arkasında saklanan Iran kadını bugün ata binmekte, otomobil kullanmakta, mektebdekiler ise daha ileri giderek voleybol ve hatta basketbol oyna maktadırlar. Develi Halkevînin köy gezintileri îktısadî buhranlardan dünyayı kur tarmak ve bu suretle bir harb tehlike' sini de bertaraf edebümek için yapıl ması icab eden yeni iktısadî teşkilât hakkında Belçika Kralmın, Başvekili Van Zeland'a gönderdüği mektub he men her yerde sevincle karşılanmış ve büyük bir alâka uyandîırmıştır. Netice henüz belli olmamakla beraber Belçika Başvekilinin bundan evvel ayni maksadla muhtelif memleketlerde yaptığı ihzarî temaslardkn şu intıbalar elde edilmiştir: tngiltere hükumeti, kendi yağile kavrulabilecek bir vaziyette olduğu halde, diğer devletlerle iktısadî teşriki mesaiye amadedir. Bu teşriki ınesainin semeredar olabilmesi için Almanyanın da dahil edilmesini istemektedir. Fransa; müstemlekelerîle beraber bütün ihtiyaclarını aralarında temin edebilecek iktısadî bir kül teşkil etmesine rağmen ayn bir siyaset takib etmeğe taraftar değildir. Almanya da bu hususta ihtiyatkârane davranmakta ve baa şartlar ileriye sürmektedir. Şayed kendisine uzun vadeli krediler, islenmiş mallanna piya salar, paralarda umumî istikrar temin edilir, bazı müstemlekeleri Almanyaya iade edılir, kallektif emniyeti temin e den Milletler Cemiyeti misakının 16 ncı maddesi kaldırılır ve Alman tebaalarının yabancı memleketlerde işlemeleri ne müsaade edilirse Almanya o zaman münferid siyasetinden vazgeçecektir. Mussolini'nin münferid siyaset lehinde söylediği bütün nutuklara rağmen, îtalyaya Habeşistanm tabiî zenginliklerini işletebilmek için uzun vadeli bü yük krediler verildiği takdirde bu devlet de umumî iş birliğinden kaçmıya caktır. Iskandinavya memleketleri, Fele menk ve Belçika beynelmilel ticarette mümkün olduğu kadar daha fazla serbestiye şiddetle taraftardırlar. Bu ar zularmı filen de ispat edebilmek için tsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, Felemenk, Belçika ve Lüksemburg a ralarında serbest ticareti ihya eden muahedeler akdetmişlerdir. Birleşik Amerika Cumhuriyetleri dünyanın iktısadî hayatını tanzim ede cek iktısadî teşriki mesai lehindedir. Şimdi Rusya ve Japonyanm düşün celeri elyevm tetkik edilmektedir. Bu memleketlerin de böyle bir teşriki mesainin aleyhinde olmıyacaklan söylen mektedir. Görüldüğü gibi Belçika Kralımn dÜşüncesi hiç de tahakkuk etmiyecek gibi birşey değildir. Birçok devletler prensip itibarüe buna taraftardır. Yalnız işe başlamazdan evvel Alman markının bugünkü saf kursunun hakikî beynelmi lel kursa indirilmesi, Almanyaya kre diler temini ve Fransanın devlet kre disinin, bütçesinin ve istihsalât mas raflarının adamakıllı bir gözden geçi rilmesi icab etmektedir. Af. TEZEL Sakal fıkraları inema artistlerinden Paul Muni sakal yüzünden beyaz perdeye küsmek üzereymiş ve Pastör filmini çevirirken bırakıp da henüz çenesinden atamadığı kıllan yolmak kaygusile tepinip durmaktaymış. Bu haber bana, iki sakal fıkrasını ve son günlerde bırakılmış bir sakalı hatırlattı. Fıkralardan biri eski Alman împa.ratorlanndan adını şimdi tahattur edemediğim bir haşmetmeaba aiddir, millî birliklerini asırlarca kuramıyan, üç dört yüz prensliğe, beş on krallığa aynlan Almanlar ideallerini uzun yıllar o imparatorun sakalına bağlamışlar ve bir taş masa üzerinde ebedî uykusuna yatınlan haşmetmeabdaki ölgün sakalın o masayı üç kere saracak kadar uzadığı gün Alman birliğinin tahakkuk edeceğine iman taşımışlardı. Bismark'm o birliği temin ettiği gün bu sakal o derece uzamış mıydı, bilinmez amma fıkranm tarih kitablarında yer aldığı malumdur. Öbür sakal fıkrası îkinci Mahmud devrinde Şeyhülislâm olan Mekkizade Asım Efendiye taalluk ediyor. Cevdet tarihinde pek zarif bir üslubla yazıldığına göre îkinci Mahmudun akıl kâhyası Halet Efendi, Mekkizadenin Meşihate geçmesini arzu ettiği halde mollanın simsiyah bir sakal sahibi olması bu yolda bir teşebbüs yapmasına ve onu şeyhülislâm yaphrmasına mâni oluyormuş. Çünkü hocalar alayınm başma getirilecek bir adamın mutlaka aksakallı olması lâzımmış, Halet" Efendi bu vaziyette Mekkizadeye gizlica haber gönderir, ne yapıp yapıp sakalında birkaç ak kıl peyda etmesini ihtar eder. O da hekimlere, eczacılara başvurarak aldığı sağlık üzerine amberle, miskle birkaç ay sakalını tütsüler ve bu buğu sayesinde üç beş kılı ağarttığmdan şeyhülislâmlara mahsus olan beyaz feraceyi giymek nimerine erer!.. Son günlerde bırakıldığını gördüğüm sakal genc muharrirlerden birinin çehre, sinde tecelli eyledi, ismini söylemeğe lüzum görmediğim bu arkadaş, bilmem nepiyesi temsil olunurken rol alacagından eski tabirle ilrihaya, yani yüzünü ve çenesini kıllandırmağa lüzum görmüş. Piyes oynandı mı, bilmiyorum. Lâkin bizim meslektaşın, hayli «abütab» alan sakalını kaşıya kaşıya dolaştığını görüyorum. îşte meşreb farkı buna derler. Amerikadaki artist, sakalından kurtulmak için çırpınıyor. Istanbuldaki muharrir, bir ücret ve nimet mukabilinde olmıyarak o kıl külçeyi yüzünde taşımaktan zevk alıyor. Zevk selâmeti acaba hangisindedir?.. Meşrebden, mizacdan bahsolunmak memnu olmasa Amerikalıya hak vermekte tereddüd etmezdik. Çünkü biz de çoktan sakalı unutanlardanız. H: Avukat Bay Kemal Hikmete: İltifatmıza teşekkür ederim. Keçecizade Fuad Paşanın Avrupa seyahatinden Istanbula dönmüş ve bir hayli zaman sonra Nise giderek orada ölmüs oldu&umı mektubumızu almadan tasrih etmek fırsatmı bulmuştum. Zuhul etmişim, tashihinde lstical etmeği borc tanıdım sayın bay. M.T.T. Muharebe umumileşiyor Tokyo 26 (A.A.) Domei Ajan sından: Tiençinden bildirildiğine göre mü him miktarda Çin takviye kıtaatının Langfang istikametine yanaşmaları üzerine muhasamahn umumileşmesi tehlikesi artmıştır. Tiençindeki Japon garnizonu, Lang fang'a Japon takviye kıtaatının vâsıl ol muş ve hemen Japon mevzilerini tehdid eden Çin kıtaatına karşı mukabil taarruza geçmiş olduklarını bildirmektedir. Japon tayyareleri, müdahale etmiş ve Çinlileri şiddetle bombardıman etmiş tir. Tayyarelere karşı Çinliler tarafından ateş açılmışsa da hiçbir hasar vaki ol mamıştır. Japon makamatı, Langfang yakının daki Çin kıtaatının hattı hareketini hay retle karşılamıştır. Zira bu kıtaat Tien çinin Belediye reisi olup Japonyaya en ziyade taraftar kimselerden biri olmakla şöhret kazanmış bulunan General Chang Tsou Choung'un kumandası altındaki 38 inci fırkaya mensub bulunmaktadır. Pekin Tiençin arasındaki münakalât kesildi Bir Japon müfrezesi Pekine girdi Pekin 26 (A.A.) Çin garnizo nunun Tiençinden iki trenle Fengtai'e gitmekte olan 1300 Japon askerinin nakline mümanaat etmesi üzerine Pe kin ile Çin arasında yanyolda kâin bir mevki olan Langfang'da Çinlılerle Ja ponlar arasında yeniden muharebeler başlamıştır. Pekin Tiençin arasındaki münakalât tatil edilmiştir. Tiençin filosuna mensub Japon tay yareleri, bu sabah Langfang'daki Çin kamplarını bombardıman etmişlerdir. Şanghay 27 (A.A.) Pekin'den Central News Çin ajansına bildiriliyor: Bir Japon zabitinin müdahalesi üze rine, Çin makamah, Japon kıt'alannın Pekin'e girmesine müsaade etmiştir. 150 kijilik ilk müfreze kapıdan girmiş, fakat derhal Çinliler üzerine ateş açmıştır. Bunun üzerine Çinliler de bombalarla mukabele eylemiştir. Japon müfrezesi, sokakta abluka edılmiş bir vaziyettedir. Musademe devam etmektedir. Diplomatik faaliyet Pekin 26 (A.A.) Chahar meclis mehafili ile Japon diplomasi mehafili, yeni bir takım muharebeler çıkmasına mani olmak için Langfang muharebelerinin ehemmiyetini az göstermeğe gayret et mektedirler. Çindeki harekât Japonyaya kaça mal oldu? Pekin 26 (A.A.) Langfang'dan Çinlilerin zayiatt mühim Tokyo 26 (A.A.) Maliye Nezareti erkânı, şimalî Çin ihtilâfı dolayısile ihtiyar edilmiş olan masarifi 107,100,000 yen tahmin etmektedirler. Bu paranın 6,100,000 yeni bütçe ihtiyatlarından sarfedilmiştir. Kore hükumeti, 200,000 yenle bu masrafa iştirak etmiştir. 96,000,000 29 uncu Çin ordusuna mukavemet yen 1937 1938 bütçesine ithal oluna caktır. Bu bütçe yakında parlamentoya emri verildi tevdi edilecektir. Nankin 26 (A.A.) Yirmi doku Çin sefiri Eden'le görüftü zuncu Çin ordusu kumandanı ve Hopei ile Chahar siyasî meclisinin reisi General Londra 26 (Hususî) Çin sefiri Sung Chel • Yuan, merkezi hükumete bugün Hariciye Nazın Eden'i ziyaretle bir telgraf çekerek yirmi dokuzuncu or Uzakşark hâdiseleri hakkında görüşmüşduya Japonlara mukavemet etmesi emrini tür. Sefaret tarafından neşredilen resmî vermiş olduğunu bildirmiştir. bir tebliğ son hâdiselerin mes'uliyetini Pekin civanndan gelen bir telgrafta Japonlara tahmil etmektedir. püskürtülmüş olan Çin kıtaatı, sekiz saat devam eden bir muharebeden sonra Fengtai'nin 15 kilometro kadar cenubunda kâin Huangtsun istikametinde ric'at etmişlerdir. Çinliler, bu muharebede birçok tele fat ve yaralı vermişlerdir. Hindistanda müthis tren kazası M. TURHAN TAN Rakısız düğün evinde Pazar gecesi Üsküdarda Türbe sokağında Ismail çavuşun düğünü olurken sabıkalılardan Hasan düğün evinden rakı istemiş, istediği verilmeyince Ce lâl admdaki genci yaralamıştır. Sabı kalı yakalanmış, yaralı tedavi altma alınmıştır. Polonya ile ticaret muahedemiz Develi (Kususî) Halkevimizın köycülük şubesi mensublarından kalabahk bir grup geçenlerde Zile köyüne giderek oralarda yaşıyan koylü kardeşlerimizle sıkı ve samimî temaslarda bulunmuş tur. Bir gece köyde konuklıyan Halkevliler köylü kardeşlerine saz dinletmişler ve bir de piyes oynamışlardır. Gönderdiğim resim, Halkevi mensublarını köylülerle bir arada göstermek tedir. Polonya ile ticaret anlaşmalarımızın müddeti 31 mayısta bitmişti. Yapılan muvakkat bir anlaşma ile eski mukavele üç ay müddetle uzatılmıştır. Temdid tarihi 1 temmuzdan itibaren başlamış tır. k Pariste «Roma Sulhu» kongresi Paris 26 (A.A.) Otuz yedi mil leri temsil eden kız erkek 200 üniversite talebesi, on altıncı «Roma sulhu» kon gresinde hazır bulunmak üzere Parise gelmiştir. Kongre, 28 temmuzda açıla caktır. Benim yeni emprimem sana iyi gelir.., Ve hemen ilâve etti: Bir kere bile giymedim! Müzeyyen, isyan etmişti; bağırdr. Melike, seninkisi de çok fazla ar tık... Giymiş olsan da ne çıkar! Ve Melikeyi kolundan tutarak kapıya doğru çekti: Haydi, bakalım. îki kadm odadan çıktıktan sonra, Zi ya, bir sigara yakmıştı: Monşer, niçin İsviçre'ye, Davos'a gitmiyorsunuz?.. Sağma soluna dalgm bakınan Şekibin dinleyip dinlemediği belli değildi. Arkadaşı, sigarasının dumanlannı savurarak anlatıyordu: Orada yaşamak bir zevktir. Bütün Avrupa sanatoryomları mükemmeldır. Çünkü bu iş, oralarda çok terakki etmıştir. Viyanadaki mezon dö röpoları da metediyorlar amma, ben görmedim. Is viçredekileri çok iyi bihrim. Hele Da vos, bir sanatoryom şehridir. Orada, her şey, hatta şehrin sesleri bile, sanatoryo • mun yatma, kalkma ve istirahat saatle rine göre ayar edilmiştir. Yemek salonu. bir şıklık ekspozisyonunu andırır. Has talar demiyeyim, pansiyonerler, odalarında jampanya filân da içiverirler. İArkası var) Geçenlerde Hindistanda feci bir tren kazası olmuş, yüz kadar Hindli öl müş, iki yüz kişi de yaralanmıştı. Resmimiz vagonlarm kazadan sonraki hallerini göstermektedir. şününce, belkemiğinde hafif bir ürperti ile titredi. O, en yakınlanna bile yaklaşamamak mecburiyetinde idi. Eskiden, kimseye sokulmak istemezken, şimdi, herkesi sevmek, okşamak; dizdize oturmak, hatta bir kabdan yemek yemek, ruhî, adalî bir ihtiyaç gibi damarlannı yakı yordu. Melike, aylardanberi bu sarsmtılara alıştığı için, sesine ve tavırlanna hâkim olabiliyordu; odanın havasını, gizli bir şımşek ışığı gibi dolaşan küçük soğuk dalgayı, bir kahkaha ile dağıtıverdi: Evvelden pazarlık etmedin mi, şe> kerim? Biraz gün görmek istiyorsun. Burada, bizimle beraber kapanıp kalacak mısın? Müzeyyenin bakışjanndan, onun da biraz evvel kendisinin geçirdiği ürpertiyi duyduğunu, Melike, sezmekte güçlük çekmedi. Şekib, hastaların ateşleri yazılan de rece kâğıdlan gibi, yüzünün çizgileri, kansınm heyecanlarma göre değişerek, sakin ve dalgm duruyor; Ziya, bir kibar «monden» vakarile, kadınlann konuşmalarma kanşmıyordu. Ben de öyle tahmin etmiştim. Müzeyyen, Ziyaya dönerek sordu: Tuvaletle gitmek lâzım mı? Ziya, düşünür gibi başını eğmişti: Hiç fena olmaz... Tuvaletle gidersem mi? Evet... Alelâde bir kılıkla da gidebilirsiniz amma, sonra, neş'enizin kaçmasmdan korkanm. Melike, Ziyaya beğenerek baktı: Bazan, ne güzel konuşursunuz. Ziya, genc kadının alay edip etmedi ğini gözlerinden okumak istedi. Fakat Melike, çok ciddiydi: Evet, Müzeyyen, alelâde bir kı lıkla gidecek olursa, neş'esi kaçacaktır. Sonra Müzeyyen, orası için, yabancı bir sima sayılır; Ziya, oranın gediklilerin den... Artık soran, anlamak istiyenlerden yakayı kurtarmanın imkânı yoktur. Mü zeyyen, muhakkak tuvaletle gitmelidir. Müzeyyen, çaresizlikle boynunu bükmüştü: Vakit olsa, bir emprime organtin yapıverirdik. Melike, oturduğu yerde, gülümsiye rek: Melike, Müzeyyenin sözü uzatmasına Üzülme, Müzeyyenciğim, ben kovakit bırakmadı: laymı buldum. Tuvalet getirdin mi? Dedi, görümcesinin yüzüne bakmıyor Hayır.^ Ziya, genc kadmın önünde durarak hafifçe eğildi, ve bir sır söylüyormuj gibi sesini yavaşlattı: Odadakiler duymasmlar; bu gece balo var. Yazan s Mahmud Yesari Müzeyyen, sevincle yerinden sîçra Odadakilerin yüzüne ayn ayn baka mıştı: Bu mevsimde, sayfiye yerlerinde oturanları, bilhassa gencleri, affetmeli rak gülümsüyordu: Ne diyorsunuz? Sahi mi> dir. Hatırlamamak değil, düşünmeğe güç Her ne kadar bekârsak da, eh, eş Ellerini çırparak Melikeye döndü: yakit buluyorlardır, eminim. dost sayesinde, bu kabil politikalardan Gideriz, değil mi? O gün, telefonla çağınlan Ziya, er çakıyoruz. Neyse, ben, verdiğim sözü uGözleri, Melikenin yorgun bakışlı nutmamıştım. Köşk aramağa başladım. tesi sabah, aparhmana gelmişti: gözlerin* raslayınca, kurulması bitmiş bir Ve şansınız da varmış, bir tane, her ci Susun, hiçbir şey söylemeyin. bebek gibi birden hareketsiz kalıverdi: hetçe kelepir köşk yakaladım.. Ellerile yüzünü kapatıyordu: Oh, pardon Melikeciğim... Size karşı yüzüm yok..« Vallahi Şekibin yüzüne baktı, elile de işaret et Onun birden coşup birden kınlrverîşi, utanıyorum. ti: Melikeye çok dokunmuştu. Müzeyyen, Ve salonda, Melikenin yanına otura Yazıhaneye telefon ettim. Fakat sevincinde olduğu kadar, kmlışmda da rak anlattı: daktilon, Yakacıkta köşk aramağa git samimî idi. Insanlan deneye deneye us Beni dinledikten sonra, gene gü tiğini söyleyince şaşırdım. Telefonla birtalaşan Melike, içinin yanılmadığma ecenmekte devam edebilirsiniz. Sizi, hiç likte köşk meselesini kapattım. Ve «ve mindi. Müzeyyenin biran için samimi bir zaman unutmam ve unutmam da... gelmem lâzımdı, amma.., oluşu, Melikeyi minnettar etmeğe kâfi Sabahleyin, kimselere görünmeden köşkEllerini uğuşturuyordu. Şekib, ona gelmişti; Melike, gülüyordu: ten firarınız, doğrusu, hepimizi şaşırt yaklaştı: Ne oldun, şekerim? Gitmene bir mıştı. Acaba, birşeye mi gücendiler? Şimdi, Müzeyyenî gezdirecek engel mi var? Ziya, sen bir patavatsızlık mı ettin? di sin, dedi? Müzeyyen, bozuluşundan da utan • ye ablamdan işitmediğim kalmadı. O geZiya, birden neş'elenerek ayağa kalkmıştı: ce, ikiniz de anormaldiniz. Bunu kabul mıştı: ediniz. Ben, işin bu tarafını ablama anlat Hiç... Senî, yalnız bırakıp gide Bunu, adeta bir ceza îmîş gibi soymak istemedim. Çünkü tabiati acayibdir, lüyorsun. Bu akşamdan tezi yok. ceğim için sevindiğime utandım. merak eder, kalkar size gelir. Ne oldu, Müzeyyenin ümidle gözleri ışıldayor Melike, eğer kendini tutmasa, kalkıp ne geçti? İç yüzünü bilmiyorum amma, du: Müzeyyenin boynuna sanlacaktı. Fakat, kan koca arasında olagan şeyler..^ Bu akşam mı? sevincinin, minnet duyuşunun aslım dü Edebl tefrika : 22 •"• AĞ Rö RLAR1

Bu sayıdan diğer sayfalar: