21 Temmuz 1937 CUMHURİYET •• •• •• MARCONİ'NİN ÖLÜMİİ Beşeriyet büyük ilim adamlarından birini kaybetti İnsanlığa telsizi hediye eden ttalyan muhterii, son yıllarında «Ölüm şuaı» nı keşfe çalıştığı haberlerini tekzib ediyordu iktısadî hareketler Ticaret Odaları kongresinin kararları Ticaret Odalannın 9 uncu beynelmilel kongresi bu sene Berlinde toplandı. Bu kongreye dünyanın her yerinden bine yakın murahhas iştirak etti. Dünyanın ta nınmış ıktısad alimleri ve iktısad adamları Berlinde dünyayı alâkadar eden iktısadî meseleler hakkında fikir teati etmiş oldular. Kongrede görüşülenler başlıca beynelmilel ticaret, para, ve borclar, iktısadî milliyetçilık ve devlet tarafından idare edilen iktısadî hayat meseleleri idi. Kongrede söylenen sözler bu işlerin mü tehassıslan tarafından söylendiği için onların hulâsalarını zikretmek herhalde faydadan hâli olmıyacaktır. Beynelmilel ticaretin artması için kongre iki taraflı ticaretin yani klering, takas ve kontenjan gibi usullerin artık kaldırılıp yerine serbest ticaretin ikame edilmesini tavsiye etmiştir. Para meselesine gelince, kongre, 19 uncu asır için bir ihtiyac olan altın esasının artık modası geçtiği ve itimad edilebilecek bir esas olmaktan çıktığı, yeni zamanın ihtiyaclarının ancak plânlı ve devamlı bir iktısadî hayata istinad e den beynelmilel bir anlaşma ile karşıla nabileceği fıkrinde bulunmuştur. Borclar meselesi hakkında itimadın yeniden teessüs edebilmesi için bütün borclann ödenmesi ıcab ettiğini, bunun için de ancak ticaret bilânçolarınm fazlahklarından istifade edilebileceğine karar verilmiştir. İktısadî milliyetçilik meselesi ikiye ayrılmıştır. Birincisi mutedıl ve başkalarına zaran dokunmıyan milliyetçiliktir. Ikin cisi de müfrit ve zararlı milliyetçiliktir. Kongre ilkini makul bulmuş ve ikinci sini de reddetmiştir. Devlet tarafından idare edilen iktısadî hayat meselesine gelince bunun hak kında ancak Alman murahhasları esash bir fikir ortaya atabilmişler, bu fikri müdafaa etmişler ve lüzumunu delillerle ispat etmeğe çalışmışlardır. Diğer murah haslar bu hususta kat'î birşeyler söyüyememişlerdir. Devletlerin iktısadî hayatlanni idare eden salâhiyettar makamlar kongre mu karrerat ve münakaşalarından şüphesiz istifade edeceklerdir. Kahraman 189 uncu piyade Alayına sancak verildi Merasim çok heyecanlı ve güzel oldu, Nutuklardan sonra alay parlak bir geçid resmi yaptı Bu nasıl hesab? ir gazetede okudum: Tesmirere adlı bir profesör yeryüzünde 460 milyon kişinin konuştuğunu ve bunların 120 çeşid dıl kullandıklarını tesbit etmiş. Muhterem profesöre göre o 460 milyon kişiden 81 milyonu almanca, 71 milyonu rusça, 47 milyonu ingilizce, 40 milyonu fransızca konuşuyormuş. Listede türkçeye 16 milyon düşüyor. Halbuki Fransız Akademisi tarafından neşrolunan yepyeni bir cetvelde küremizin bugüne bugün (1,888,719,946) insana kucağında yer ve ekmek verdiği, bu kalabahğın 2796 dil kullandığı gösterildikten sonra şöyle bir taksim ve tasnif yapılıyor: 475,000,000 Çince 224,775,500 Ingilizce 160,000,000 Rusça (bütün lehçelelerile) 216,000,000 Rusça (bütün lehçelerile) 78,233,142 Almanca 80,189,892 Ispanyolca 90,400,000 Japon 42,000,000 Cava 51,000,000 Bengal 62,410,045 Fransızca 47,000,000 Portekiz 41,364,655 İtalyan 32,000,000 Polonya 29,021,496 Aab Uzun incelemelerle, uzun zahmetlerle yapıldığı anlaşılan bu ilmî istatistikte türkçeye aynlan rakam (50,848,270) tir. Biz, rakam kalabalığile sütunumuzu doldurmamak için cetvelde otuz milyondan aşagı kalan sayıları almadık. Fakat hepsinin yekununu topladık, yukarıya koyduğumuz bir milyar seksen sekiz milyon yedi yüz on dokuz bin dokuz yüz kırk altı rakamım bulduk. Demek ki Fransız Akademisinin cervelile profesör Tesmirere'in listesi arasında büyük ve çok büyük bir fark var, profesörünkünde beşer nüfusu ötekine nazaran dörtte üç nisbetindft eksik, konuşulan dillerin sayısı yüzde bin sekiz yüz kadar ( ! ) noksan. Türkçeye tahsis olunan rakamdaki hata da hemen o nisbettedir. Dil mütehassısı, dil profesörü, dil alimi diye teşhir olunan bir adamm hakika» te ve bedahete bu kadar aykın istatistiker yapması nasıl mümkün olur? llkmekteb çocukları bile yeryüzünde iki milyara yakın insan yaşadığını bilirler. Halbuki muhterem profesör bu kalabalıktan bir bucuk milvar kadannı inkâr ediyor, böyle bir sjaflet, o ayarda bir alimden beklenir mi?.. Bu satırlan yazdıktan sonra o gazeteyi bir daha gözden geçirdim ve işin hakikatini öğrendim. Meğer mütercim arkadaş, profesörün «Avrupa» sını «yeryüzünde» ye çevirmiş!.. Su takdirde bu fıkraya lüzum kalroiyor amma bir kere yazmıs bulundum. Marconi, maruf Electra yatında refikası ve çocuğile beraber günkü şayanı hayret inkişafında çok büyük ve esash rol oynamış, zamanın en en yüksek ilim şahıkalarından bındır. 1909 senesinde batmak üzere bulunan bir gemiden ilk defa olarak telsizle im dad işaretleri çekilmesi ve diğer vapurların hâdiseye koşarak yolcuları kurtarmaları bütün dünyayı sevince garketmiş ve keşiflerini halk arasına indirerek Marconi'ye emsalsiz bir şöhret ve sevgi temin etmiştir. Bu hâdiseden az sonra meşhur Nobel'in senelik fizik mükâfatı Marco ni'ye verilmiştir. Büyük Harbde İtalyada telsiz telgraf muhaberelerini idare eden âlim, harbi hemen takıben îtalyan Ayan meclisine aza intihab olunmuştur. Fizik âleminde büyük bir inkılâb ha linde akisler uyandıran Marconi'nin bu Vermiş bulunduğu bir takım randevumuvaffakıyetli tecrübeleri üzerine İtalya lara bile gidemiyecek kadar anî o'arak hükumeti genc fizikçiyi davet etmiş ve öldüğünü telgraflardan öğrendığimiz Marconi La Spezia'da (şimalî İtalya) Marconi hayatının son zamanlarına ge gene ilk defa olarak bir telsiz istasyonu linciye kadar çalışmaktan geri kalmamışkurmuş ve 12 mil üzerinde vapurlarla tır. Dört sene evvel lâboratuar haline gemuhabere temin etmiştir (1897). Tek tirdiği meşhur Electra yatında telsizle rar İngiltereye avdet eden Marconi ke Avusturalyada Sidney'deki serginin lâmsiflerine devam ederek daha büyük tec balarını yaktığı hep hatırımızdadır. rübelere teşebbüs etmiş ve Salisbury ile Bir vakitler Italyadan yarı dedikodu, Bath arasında (İngilterenin cenubu gar yarı havadis şeklinde dünyanın her tarabisi) 34 millik bir mesafede telsizle ha fına yayılan hiç şüphesiz mubalâğalı berler verip alarak yeni muvaffakiyetler haberlerden kendisinin esrarengiz bir kazanmış ve 1898 temmuzunda Dublin «Olüm şuaı» bulduğunu öğrenmiştik. de münteşir Ekspres gazetesinin bir hafta Hatta bu müthiş şuam Habeş harbinde müddetle dünyada ilk defa olarakhemen hemen kullanılmak üzere bulunulmuntazaman telsiz haberleri neşretmesini duğunu bile söylemişlerdi. Ağızdan ağza mümkün kılmıstır. bir kıyamet haberi kolayhğile ve ayni sü1899 elektrik mühendisleri teşkilâtma ratle yayılan bu korkunc ihtiraın muhayaza seçilen Marconi bu cemiyette büyiık yel olduğunu Marconi Cumhuriyetin de bir alâka ile karşılanan «telsız telgraf ü az bir müddet evvel neşrettiği beyana zerine notlar» ını okumuş ve neşretaıiştir. tile bildirmiş ve şimdılik ancak «bir metBu tarihten iki sene sonra 1901 de Mar roluk mesafede bulunan bir fareyi öldüconi telsiz muhaberelerini Ingilterede rebildiğini» ilâve etmişti. Telsiz gibi beCornvvaü'dan Şimalî Amerikada Terre şeriyet için daha ziyade faideli bir keNeuve'e kadar uzatmağa muvaffaic ola şiften sonra bu tahribkâr aleti bulması rak bu şekilde ıki kıt'ayı birbirine havs Marconi'nin ileride yaşıyacak hatırası dan raptetmiştir (250 mil). Tekiz tel için ihtimal pek hayırlı bir not olmazdı. graf bundan sonra daha büyük bir sür Dinamiti icad ettikten sonra meşhur atle inkişafa başlamış ve 1902 de Mr.r Nobel'in nasıl ıstırablar içinde öldüğü coni içinde bulunduğu Fıladelfia vapu bugün artık malumdur. Bu itibarla İtalrundan kendisine gönderılen telsiz ha yan âlimin son keşfinin böylece yanda berlerini alabilmiştır (mesafe: 2 bin kalışını memnuniyetle karşılıyoruz. mil). Ve ayni senenin sonunda Amerika Marconi'nin şahsmda zamanımızın en ile Avrupa arasında muntazam muha büyük kafalarından biri kaybolmuş bu bereler yapan telsiz istasyonlan kurul lunuyor. muştur. Romada anî oarak vefat ettiğini dün gelen telgraflann bıldırdığı meşhur muhterı Gughelmo Marconi, 1874 senesınde Bolonya'da doğmuştur. Babası İtalyan, annesi Ingilizdır. Tahsilini Livourne da ve Bolonya darülfünunda yapan Marconi mektebden çıkar çıkmaz tel siz telgraf meselesıle alâkadar olmuş ve İtalyada bir müddet çalıştıktan sonra İngiltereye geçerek orada tecrübclere gi rışmiştir; ve 1896 da Lavernock ile Brean Down (Bristol kanalı) arasında 9 millik bir mesafe üzerinde ilk defa ola rak telsizle bir muhabere temın etmek imkânını bulmuştur. Guglielmo Marconi telsiz telgrafm bu M. Tezel Benzin ve petrol fiatlarının tesbiti Benzin ve petrol fıatlarını tesbit için teşekkül eden muhtelit komsiyon dün sabah da Tıcaret Odasmda bir toplantı yapmış ve son hesabları gözden geçirmiştir. öğrendiğımize göre, komisyo nun bugün yapacağı toplantıya İktısad Vekili Celâl Bayar riyaset edecektir. Dünkü nüshamızda benzin ve petrol fiatları hakkında neşrettığimiz rakamlar eski fiatlar üzerinden yapılan ten zilâtı göstermektedir. Halbuki bunlar sehvi tertıb olarak satış fiatı gibi yazılmıştır. Düzeltiriz. Bir tavzih Ankaraya gelecek ecnebi rical Cumhuriyet bayramında ban Veli ahd ve Başvekillerin hükumet merke zimizi ziyaret edecekleri yazılmıştı. Şark memleketlerinden gelecek ze vatın isimleri Hariciye Vekilimizin Ankaraya avdetinden sonra taayyün edecektir. Rumen Başvekili M. Tataresco'nun Cumhuriyet bayramında Ankarayı ziyareti kat'î mahiyet almıştır. îtalyan Hariciye Nazırı Kont Ciano da ancak ikinciteşrinin sonlarına doğru Ankaraya gelebilecektir. rıldı, başını kaldırdı; onun gözlerinin içine baktı: Sana, öyle kınlmıştım ki... Sana, öyle kırılmıştım ki... Şekib, neden? diye soramadı. Genc kadının soluk gözlerinde yanan ateş, onun kalbini eritiyordu. Melike, onu sarsıyordu: Beni sanatoryoma yatırmak için, doktorla konuştundu, değil mi?... Bu nasıl aklına geldi? Nasıl gelebildi? Şekib, kaşlarını kaldırarak, şoförü i şaret etmek istedi: Sus... Sonra... Evde konuşuruz. Genc kadın, başını silkerek, iki elile tuttuğu kolunu daha hızla sarstı: Araya söz karıştırma... Sen, bana, cevab ver. Demek, benden habersiz doktora gittin ve benim, sanatoryoma yatmam için, uzun boylu konuştunuz, karar verdiniz... Şekib, kendini müdafaa etmek istedi: Neler icad ediyorsun, sevgilim? Genc kadın, onun kolunu bırakmıyordu; sesinde dargınlığını gizlemiyen bir alay vardı: Sen de yalan söylüyorsun, sevgilim. Kaşlarının arası buruşarak: Konuştunuz ve karar verdiniz... Dedi. Fakat doktor, cin gibi adam, hemen işte falso olduğunu anladı ve lâkırdıyı çeviriverdi. Başhemşire gelmişti ya; D. N. Sancağın tevdii sırasında selâm resmi rim ki muharebelerin en sıkışık, en tehli Sancak bölüğü mızıka ile beraber keli ve en buhranh zamanlarında alayı alaydan ayrıldı. Stadyomun müdürlük mızdan canlı olarak bir tek er kalmış olsa odasında mahfuz bulunan sancağı alıp dahi bu güzel sancağı düşmana bırakmıgetirdi. Bütün alay selâm durmuş, güzel yacağız. sancağın gelişini seyrediyordu. Milletimizin ve Atatürkün bir vediası Orgeneralın nutku olan bu sancağı hiçbir zaman, hiçbir düşBir zabit kumandasmda iki süngülü man elimizden alamıyacaktır. Bunu bü muhafızın arasında bulunan sancak ala tün alay subay ve eratı namına and iç yın safları önünden geçtiklen sonra, hal mek suretile temin ederim. kın alkışları arasında gelip kürsünün ö Sözlerimi bitirirken azim ve iradesi nünde durdu. Orgeneral Fahreddin Al daima Türk ordusu için bir kuvvet kaytay sancağı sancaktann elinden aldı, hâ nağı olan Atatürke alayımız hakkında lâ selâm vaziyetinde bulunan alaya hita gösterdiği bu teveccühten dolayı derin ben kısa bir nutuk irad etti ve ezcümle: minnet ve şükranlarımızı ve ebedî bağlı«Millel ve devlelimizin timsali olan lığımızı arzeder ve huzurlarile alayımızın bu sancağı, mazide birçok kahramanlık bu şerefli gününü bir kat daha şereflen larına şahid olduğumuz 189 uncu alaya diren sayın misafirlerime teşekkürler eyBüyük Cumhurreisi Alalürk namına tes lerim.» lim ediyorum. Sancağın gölgesi altında Nutuk bittikten sonra, sancak kahrabüyük zaferler kazanacağmıza şüphem man alayın safları önünden geçerek bi ıjoklur » dedi. rinci bölüğün birinci takımı başında yer Halkın şiddetle alkışladığı bu nutuk aldı. Mızıka îstiklâl marşını çaldı. Bü tan sonra, Orgeneral, sancağı, alay ko tün alay selâm vaziyetinde marş söyledi, mutanı kurmay albay (erkânıharb mira arkadan 189 uncu alay marşı da mızıka layı) S. Erkuşa teslim etti. Alay komu refakatile söylendikten sonra alay geçid tanı sancağı aldıktan sonra kürsüye çıktı resmi için hazırlandı. ve alaya hitaben şu güzel nutku söyledi: Geçid resminde bölükler, takım cephe« Arkadaşlar! sile ve sert bir yürüyüşle geçtiler, halk Bugün alayımızın şan ve şeref dolu kahraman askerlerimizi şiddetle alkışladı. tarihine parlak ve yaldızlı bir gün daha Geçid resmi bittikten sonra alay Taşeklenmiştir. kışlaya avdet etti, komutanlar, stadyom Bugün, asil Türk milletinin Ulu Ön müdürlük odasında bir müddet istirahat deri ve kahraman Türk ordusunun Bü ettiler. Davetlilere limonatalar, ayranlar yük Başbuğu Atatürk namına bizim çok ve dondurmalar ikram edildi. sevgili yüksek komutanlanmızdan OrgeMerasim, şiddetle esen rüzgânn kalneralin elile bu güzel sancak alayımıza dırdığı toza rağmen, heyecanlı ve güzel teslim edildi. oldu. 189 uncu alay komutanını sancak Bugün alayımızın hiç unutulmaz bü törenini bu kadar güzel tertib ettiği için yük bir bayram günüdür. Bugün bütün tebrik ederiz. alay bu bayramı can ve gönülden kutlu189 uncu alay kahraman luyor. Bugün bütün alay en yüksek riitbir alaydır belisinden en küçük erine varıncıya ka 189 uncu alay, Îstiklâl mücadelesin dar bu bayramın verdiği sevinc ve neşe de, kahramanlığile temayüz etmiş bir aheyecanı içinde çırpınıyor. Alayımız, bu laydır. Birinci Inönü muharebesi esna şerefli günü her sene lâyık olduğu hür sında Çerkez Etemin isyanını bir hamlemetle kutlulayacaktır. de bastıran bu alaydır. Alay Eteme karArkadaşlar! şı sevkedilmiş ve bu vatan haini şakiye Milletimizin alaya emanet ettiği bu son darbeyi indirmiştir. Ondan sonra güzel al sancağı her yerde ve her zaman Dumlupınar muharebelerine iştirak etmiş, da canla ve başla muhafaza edeceğiz. Bu büyük taarruz esnasında Afyonun cenub sancağı her zaman şan ve serefle yüksek cephesinde 8 fırka kuruluşuna dahil olalerde dalgalandıracağız. Eğer ileride va rak taaruza iştirak etmiş ve Güzelim datanımıza göz diken herhangi bir düşman s,ı muharebesinde kahramanca dövüşmüşla bir harbe girişecek olursak, alayımız tür. bu harbde her yerde ve her zaman bu güzel sancağı hatırlıyarak kendisine ve Yugoslav ve Rumen erkânirilecek muharebe vazifelerini nekadar harbiye reisleri ağır olursa olsun hiçbir fedakârlıktan çeMetz 20 (A.A.) Römanya büyük erkinmeksizin, hiçbir tehlikeden yılmaksı kânıharbiye reisi General Schihiu ile zın seve seve yapacaktır. Yugoslav büyük erkânıharbiye reisi GeŞunu da büyük komutanlanmm ve sa neral Nediç dün Maginot hattını gez yın misafirlerimin huzurunda temin ede mişlerdir. {BaştaraU l tnct sahtfedel M. TURHAN TAN Limanımıza gelecek İtalyan gemilerî Ağustosun dokuzunda limanımıza iki İtalyan mekteb gemisinin gelecekleri resmen alâkadar memurlara tebliğ edümiştir. Bu gemilerin isimleri A. Ves pucci ve C. Colombo'dur. Gelecek ge mıler ayın on beşine kadar limanımızda kalacaklar ve mürettebat şehri ge zeceklerdır. Genc İtalyan mekteblileri için bir program hazırlanmaktadır. sesini, tam bir vuzuhla duyuyordu; fa kat doktor, o gün söylediklerini değil, asıl söylemek ve anlatmak istediklerini, söylüyor, anlatıyordu. Melike, bu sesleri, hışırtılan, uğultu lan dinlerken, birdenbire, hastanenin sessizliği içinde kalıveriyordu. Bu sükun uçurumuna yuvarlanır yu varlanmaz, kendini, renk renk, şekil şekil canlı gölgelerin kaynaştığı yeni bir âlem içinde buluyordu; bu canlı gölge ler, hiç ses çıkarmadan kımıldanıyor, kımıldanıyorlardı: Sımsıkı kapalı bir pancur açılıyor, koyu yeşil ağaclarm arasmdan görünen gökyüzünde yıldızlar, te ker teker sönüyorlar... Bir bıçak sırtı gibi parlıyan asfaltın, arkada kalan ka ranlık uciyle, ay ışığının buğulan içinde kaybolan dumanlı ucu birleşiyor, ve bindikleri otomobil, bu ışık, duman çemberinin üzerinde, dönüyor, dönüyor, dö nüyor... Aralanan bir beyaz kapıdan başhemşire bakıyor; canlı gözlerinin içi parlıyarak gülümsüyor... Tren, istasyonların birinde durmadan, alabildiğine bir hızla, rüzgârın önüne takılmış bir tüy gibi, uçuyor... Bir çalılığın dibinde, bu ruşmus küçük bir kanh mendil, kavruk yapraklar gibi, tozlar içinde büzülmüş duruyor... lArkası var) Edebî tefrika : 16 L Yazan : Mahmud Yesari Odadan çıktılar; dar koridorun so nundaki kapının önünde durdular. Ka pıyı açan başhemşire, yana çekilerek onlara yol verdi. Şekib, karısile gide gele, birçok röntken dairelerini gördüğü için, burasını yadır gamamıştı. Burası da, sanatoryomun öbür tarafları gibi, temiz ve sessizdi. Doktor, Melıkeyi muayeneden sonra, elile çenesini tutarak bir müddet düşündu: Sizi tedavi eden bir doktor sıfatile, hakikati açıkça söylemeğe mecburum. Eğer ciddî tedbirlerle önü alınmazsa, hastalığınız hızla ilerliyecektir. Bunu, sizi korkutmak için söylemiyorum. Vaziyette ümitsizliğe kapılacak birşey yoktur; yalnız, dediklerimi unutmamanız şartile... * * * Sanatorysmdan çıkarken, Melike, gölgeleri bile güneş içinde görüyordu. Şe kibin koluna asılmıştı; küçük nefeslerle onun kulağına fısıldıyordu: •Doktor ilâç verdi. Artık bir daha kan gelmiyecek... Ben de erkenden yatacağım..* Yaramazlık etmiyeceğim... Çok du: Kaç trenine yetişmek istiyorsunuz? Şekib, saatine bakarak cevab verdi: On ikiye on var. Şimdi tren bulabilir miyiz? Hemen her saatte bir tren vardır. Eğer, işiniz acele değilse, Ayazmaya götüreyim sizi... Şimdi orası, küfür küfür eser... Çok güzel suyu da vardır. Şekib, kiralık ev sormayı da düşünüyordu; fakat Melike, kocasını kolundan çekti: Dönelim, Şekibciğim..» Uykusuzum, duracak halde değilim. Şekib, şoföre elile işaret etti: Kartale çek. Melike, kocasının omzuna başını da yamıştı: Evimize gidelim... Ne yorgunum bilsen... Yorgunum, uykusuzum, has tayım... Yatmak, dinlenmek, uyumak istiyorum... En çok başımm dinlenmeğe ihtiyacı var. Ve birden iki elile kocasının koluna saçok yemek yiyeceğim..« Otomobile bindıkleri zaman, şoför sor belki de benim yatacağım odanın hazırlanması için doktor emir verdi. Şekib, kansının bu hayalî tahmininden cesaret alarak şaka etmek istedi: Demek, almanca söylenenleri anIadın? Genc kadın, bu şakaya karşılık vermiyecek kadar ciddî idi: Bakışların, duruşlann dilinden an lıyorum... Evet, doktorla karar verdi niz. Ben, sanatoryoma yatacağım. O dakikada, bir zamandanberi bana garib görünen bütün hallerini sıkıntılarını, üzüntülerini, endişelerini ve gizli düşüncelerini anlayıverdim. Köşkün hepsini kiraya verişinin sebebinı, şimdi açıkça anlıya biliyorum... Hâlâ bir köşk tutmayışımızm s|bebi, artık benim için bir muamma, bir sır değil... Ve düşündükçe, bir bir buluyorum. İşlerini bahane ederek köşk falan aramıyorsun... Ziyanın arayacağına da pek sevinmemiştin..» Gözlerini, kocasının gözlerinden ayırmıyordu: Bu müthiş şey, nasıl aklına geldi? Bunu, nasıl düşünebildin? Şekibin sarardığını ve dudaklarının titrediğini görünce, kolunu bıraktı, onun boynuna sarıldı: Fakat beni sevindirdin de, kocacığım... Beni, sevindirdin... Benim için , her fedakârlığı göze alacağını söylediğin zaman, samimiydin; hayır! o, yalan' değildi... Içten söylüyordun.., Nasıl, ötekilerde içim yanılmadıysa, bunda da yanılmadım... Başını, tekrar kocasının omzuna da yamıştı: Ne yapacağız? Şekib, kansının saçlarını okşadı: Evde konuşuruz, çocuğum! 3 Melike, günlerce, bir boşluk içinde yaşadı. Uyurken rüyalarında; oturur, konu şur, ve gezer, dolaşırken, hep, ayni şeyleri gördü, ayni sesleri duydu: Kartaldan Yakacığa giden yolun sarsıntısıle, arada bir, sallanıyorum, vehmıne düştü. Yokuş yukarı çıkan otomobilin hırıltısı, zaman zaman, kulaklannı tırma ladı. Melike, lcendi kendine şaşıyordu; motöriin hırıldadığını, o gün, duymamıştı. Bazı sesler, sebebsiz ve anlaşılmaz bir ısrarla kafasının içinde bir teviye uğul duyordu: Şoför, bahcıvanla konuşuyor... Sanatoryomun bahçe kapısının asma kılidini açmak için çarıklarını sürüyerek gelen yağız esmer adamın lâstik tabanlarının hışırtısı... Arka bahçede bir köpek havlaması... Plâj kazinosundaki caz bandm saksofunu... Bütün bu seslerin arasında, doktorun