5 Temmuz 1937 CUMHURÎYET Tahran misakının imzası arifesinde 4 devletin vaziyeti ve tarihî münasebetleri Geçen birinciteşrin ayında Cenevrede parafe edilen Türkiye îran Irak ve Efganistan arasmdaki pakt bugünlerde Tahranda dört devlet Hariciye Nazırlan arasında imza edilmek üzeredir. Bazı kimselerin yanlış olarak «Asya Paktı» dedikleri bu «Yakm Şark Misakı» nın bu mıntakada ve dolayısile bütün dünyada sulhu tarsin ve dünya ekonomisini takviye etmek gibi yapacağı büyük hizmetleri tahlilden evvel bu üç dost devletin umumî vaziyetine kısaca bir göz gezdirmek faydadan hâli değildir. Haydarpaşa Ankara hattı kısaltılacak Pendikten Adapazarına da çift hat döşenecek Fransanın malî vaziyeti Asırlardanberi yanyana ve bir arada yaşamış olan bu dört millet kadar birbirini tanımış ve sevmiş başka millet yoktur İran Mesahai sathiyesi 1,645,000 metro murabbaı ve nüfusu 12 milyon kadar olan İran, dört millet arasında mesahası en büyük olanıdır. iran teceddüd ve inkılâb yolunda Türkiyeyi en yakından takıb eden ve çok az zamanda memleketteki geri ve müteassıb zihniyeti yenerek asrî ve Avrupai hareketle medeniyet yoluna giren bir devlettir. Memleketin cenubunda Âbâ dan mevkiindeki zengin petrol madenleri, bundan başka halıcılık, altın ve bilhassa gümüş üzerine ince işleme san'atlan iran için tükenmez iktısadî hazinelerdir. Bu suretle kuvvetli iktısadî temellere îstinad eden îran, bir taraftan memleket müdafaası icin ordusunu tensik, deniz ve hava kuvvetlerini takviye ederken bir taraftan da asırlardanberi ihmale uğramış olan memleketi imar için durmadan ve bir program dahilinde çalışmaktadır. Memleketin ilk demiryolunu teşkil eden ve Hazer denizini Basra körfezine bağlamak suretile îranı şimalden cenuba kadar baştanbaşa katedecek olan demiryolu Hazer denizinden Tahrana varmış bulunmaktadır. Bundan sonra arazi çok daha müsaid olduğundan inşaat çok daha süratle ilerliyecek ve bir iki sene zarfmda Isfahan yolile Âbâdan'a varacaktır. Bundan sonra da memleketi Türkiye hududundan Efganistan hududuna baglıyacak ikinci ufkî demiryolunun inşaatına başlanacaktır. îranm şoseleri ve köprüleri de çok muntazamdır. Otomobil ve kamyonlarla memleketin en hücra yerlerine kadar gitmek kabildir. Dost îranın kültür ve zih niyet inkılâblarından sonra başardığı kadın, kıyafet ve askerî, malî, iktısadî, adlî inkılâblar bu memlekete az zaman zar fında dünya devletleri arasında gayet mühim bir me\ki temin etmiştir. Her hususta kuvvetli olan ve tam manasile medenî zihniyetle hareket eden bugünkü îran, dünyada dostluğu çok aranan ve birçok devletlerin siyasî ve bilhassa iktısadî münasebat tesis etmek için can athklan bir devlet olmuştur. Efganistan Efganistanın mesahai sathiyesi 558 bin 80 kilometro murabbaı ve nüfusu 8,000.000 raddesindedir. Aslen Türk ırkına mensub ve sünnî olan Efganlılar da teceddüd yolunda süratle ilerlemektedirler. Bu teceddüd ve inkılâb hareketinde îzmit (Hususî) Nafıa Vekâleti, îstanbul Ankara hattmı kısaltmak için tetkikler yaptırmaktadır. Haber aldığıma göre, 100 kilometro kısalan yeni bir hat Adapazarı ve Düzceden geçecektir. Aynı zamanda Pendikten Adapazarına kadar çift hat yapılacak ve bu Fransız frangı Umumî Harbin sonunbilhassa Efganistanda bulunan Türk suretle banliyö trenleri işlemeğe başlıdanberi üç ve «Halk cephesi» hükumemütehassısları da çok mühim bir rol oy yacaktır. tinin iktidar mevkiine geldiğindenberi de namaktadırlar. Bugün Kâbil'de bir harb îzmit valisi takdirname aldt akademisi ve üniversite teşkil edilmiş olup îzmit Valisi ve Parti başkanı Hâmid iki defa düşürülmüş bulunuyor. Geçen bunların inkişafına muvazi olarak da bir Oskayla Nafıa müdürü îsmail Devlet birinciteşrinde frangm düşürülmesi hâdiçok fabrikalar ve endüstri müesseseleri kuşu, Nafıa Vekâleti tarafmdan bir tak satm tazyiki altında vukubulmuştu. Frandirname ile taltif edilmişlerdir. sız bankasmm altın mevcudü mütemadikurulmaktadır. Sinek mücadelesi yen azalıyordu. Eğer hükumet kâğıd Memlekette halen demiryolu olarak îzmit Belediyesi kara sineklerle mü paranın tedavülü hususunda tedbirler alancak Efganistanın üçüncü derecede mühim bir şehri olan Kandahar'ı Hindistana cadeleye başlamış bulunmaktadır. Bu mıyarak banknotların altına tebdili mecnun iyi ve etraflı bir şekilde olması buriyetinin önüne geçmemiş olsaydı banbağlıyan bir hat mevcuddur. Efganista için çalışılmaktadır. kada mevcud altının tamamile tükenmesi nın ezelî bir derdi olan dahilî iğtişaşat da Kâğıd fabrikasından ihtimali yok değildi. Hükumet kâğıd paartık tamamile tarihe kanşmıştır. elektrik alınıyor ranın tedavülü mecburiyetini koymakla Irak îzmit Belediyesinin Kâğıd ve Karton beraber memleketin iktısadî vaziyetini Irakin mesahai sathiyesi 370,000 ki Fabrikasından alacağı elektrik, bugüntakdir edip altın frangın ağırlığmı 4349 lometro murabbaı ve nüfusu 5 milyona lerde şehre verilecekür. Yapılan san miligram olarak tayin etmişti. Bu karar yakındır. Beş asra yakın bir müddet tral binası ikmal edilmek üzeredir. 75 frank bedeli bulunan bir îngiliz liraTürklerle beraber yaşadıktan sonra U Herekede çocuk kampı sının (bu kıymet Puvankara hükumeti mumî Harb sonunda îngilizlerin nüfuz Hereke çocuk kampı açılmıştır. Kamp zamanında tayin edilen kıymete müsavidairesine giren bu memleket on, on iki bizzat Maarif müdürü Kemal Ermadın dir) kıymetini asgarî 105 ve azamî sene kadar îngiliz mandası altında yaşa başkanlığmda idare edilmektedir. Kam113,50 arasında tesbit etmiş oluyordu. dıktan sonra siyasî rüştünü ispat ederek pa alman çocukların çoğu, fakir ve gıDiğer ecnebi paralan da bu nisbet üzedasızdır. Kamp, bu gibi yavrular için tam istiklâline kavuşmuştur. bilhassa faydalı olacaktır. rinden hesab edilmekteydi. Irak; toprağı çok mümbit olan ve şiFrangın düşürüldüğü gün, yani 1 bimal mmtakasmda çok zengin petrol marinciteşrin 1936 da Fransız bankasmm denleri bulunan bir memlekettir. Osmanlı altın mevcudü 50,111,000.000 raddeleîmparatorluğundan miras kalan ve memrindeydi. Altının yeni şümulî esasına göleketi şimalden cenuba kateden demiryore bu miktar 64,339,000.000 franga lu da Irakm iktısadî ve kültürel kalkınçıkmış oldu. Ayni zamanda Fransa, Inmasında büyük bir amil olmaktadır. giltere ve Amerika yaptıklan görüşmeler Irak petrollarının faaliyete geçiş tarisonunda aralannda üç taraflı bir para hi pek yeni olduğundan bunun temin etitilâfı bulunduğunu ilân ettiler. Anglo tiği istifadeler memleketi henüz lâyık olSakson devletleri paralarını daha fazla duğu derecede menfaatlendirmemektedir. indirmemeği ve frangın kıymeüen düşüFakat ileri fikirli bir hükumet tarafından rülmesinin kendi paralannı da düşürmeğe çok şuurlu bir tarzda idare edilen Irakin sebeb olmıyacağını taahhüd ediyorlardı. çok parlak bir istikbale namzed olduğu Fransız hükumeti îngiliz ve Amerika muhakkaktır. sistemini takib ederek döviz murakabesi Dört devletin i? birliği usulünü ihdas etti. Frangın yabancı döDört devletin tarihî, coğrafî, iktı vizlere karşı mevkiinin muhafazasını musadî, ve harsî vaziyetine göz gezdirilecek rakabe edecek ve sukuttan kurtaracak bir olursa bunların yekdiğerine nekadar muhsandık tesis etti. Ve bu sandığa o vakit tac ve muhtelif sahalarda yekdiğerini nekadar tamamlayıcı unsurlar olduğu Avustralyada Yeni Gine adalannda kifayet edeceği tahmin edilen bir de serkolaylıkla sezilir. Ve işte bu önüne ge iki volkanm birden indifaa başladığını maye koydu. Fakat hükumet frank kıyçilmez tarihî, iktısadî ve ham zaruretler yazmış ve bir de resmini koymuştuk. Bu metinin düşürülmesi şartlannı ve Frandir ki dört devleti yekdiğerinfr yakınlaş fotoğraf mahir ve cesur bir fotoğrafçı ta sanın iktısadî ahvalini iyi takdir edemetırmış ve bunun ilk maddî vesikası ola rafmdan alınmıştır. Volkanm müthiş lâv mişri. Onun için frangın kıymetinin indirak aralarında iyi komşuluk ve dostluk ve gazli duman püskürüşünü gösteriyor. rilmesi ne o zaman ve ne de ilerisi için vaziyeti kurtaracak bir şekil alamamıştı. çerçevesi dahilinde bir şark misakı ha Sovyetler Amurdaki adalarî Blum hükumetinin tatbik ettiği içtimaî zırlanmıştır. kanunlar, iktısadî vaziyetler, haricî ticaBundan on dört sene evvel biz kara boşaltıyorlar günlerimizi yaşar, hayat ve mematımız Tokio 4 (A.A.) Hsinking'den res retin şekli, fiatlann yüksek bulunması için kan dökerken bu üç komşumuz da men bildirıldiğine göre, Sovyet ganbot paranın düşürülmesine rağmen Fransız yas tutmuşlardır. Ve bizim zaferimize ve kıt'aları Bolşoi ve Senfua adalarıru frangının milletlerarası piyasada yeni bir buhrana maruz kalacağını gösteriyordu. kendi kurtuluş zaferleri kadar sevinmiş tahliye etmeğe başlamışlardır. Böyle de oldu. Sermayenin harice nakli lerdir. gene devam etti. Bunun üzerine Fransız îranm büyük inkılâbı ve tam manasile diğerini anlamış, yekdiğerini sevmiş başbankası millî müdafaa ihtiyaclannı temin kuvvetli Pehlevi hükumetinin teessüsünü ka millet yoktur. hiçbir devlet bizim kadar sempati ile ta Bu dört devleti yakmlaştıran diğer bir edebilmek için îngiliz bankasından bir kib etmemiş, orada yapılan büyük inkı amil de dördünün birden pek az tarih senelik kısa vadeli istikrazlar yapmak lâbların manasmı hiçbir devlet bizim ka farklarile yaptıklan zihniyet inkılâbıdır. mecburiyetinde kaldı. Bu istikrazlara çok dar takdir etmemiştir. Efganistan dahilî Dört devlet de kendilerini geriliğe, ipti fazla faiz veriliyordu. Sonra da gene iğtişaşat içinde çırpınır, kardeş kanı dö dailiğe bağlıyan bağlan pek az zaman yüksek faizli dahilî istikraz akdine meckerken biz de ve bizimle beraber îran da fasılalarile kırmışlar ve muasır Avrupa bur oldu. Fransadan harice kaçan seracı duymuştuk. Irakm istiklâle kavuşması medeniyetini benimsemişlerdir. Bu yol maye miktarınm 54 milyar frank olduise bize ayrı bir sevinc vesilesi olmuştu. da Türkiyeyi kendilerine örnek alan ğunu eski Maliye Nazırı Auriol hesab Sunu açık olarak bilmek lâzım gelir komşu devletler onun yolunda adeta etmiştir. ki asırlardanberi yanyana ve bir arada mes'ud bir yarışa girişmislerdir. Fransanın aldığı son tedbirler de müsMURAD SERTOĞLU yasamış olan bu dört millet kadar yekbet bir fayda vermedi. Frangın kıymeti Frank niçin bir türlü istikrar bulamıyor? daima düşmekteydi. 105 frank olması icab eden îngiliz lirası 110,90 a kadar çıkmıştı. Bu sukutun devamı da muhakkaktı. Çünkü döviz murakabe sandığınm sermayesi bitmişti. Bu sandığı idare e denlerin istifa edip çekilecekleri sırada istifanamelerine raptettikleri raporda frank kıymetinin düşmesinin daha ziyade genişletilmesi zaruretini hükumete bildirmeleri de dikkate şayandır. Binaenaleyh frangın yeni sukutu ge çen birinciteşrinde tayin edilen kıymet etrafında tutunabilmesine ve harice akmakta bulunan sermayenin önüne geçilmesine imkân olmadığını göstermiştir. Frangın kıymetini muhafaza edebilmesi ve harice kaçan sermayenin geri dön • mesi, içtimaî kanunlann Fransız sanayiine ilâve ettikleri yüklerden kurtularak ha sımlarına rekabet edebilmek liyakatini iktisab etmesine ve sermayenin daha fazla verimli olmasına bağlıdır. Yeni sukut bu hedefe erişmek için yapılmaktadır. Hükumetin beyanatında işçiye verilecek tavizden bahsedilmediği de bunu teyid etmektedir. îngiltere Maliye Nazınnın yeni beyanatından frangın sukutuna mukabele olarak îngiltere ve Amerikanın paralannı düşürmiyerek bugünkü kıymette tutacakları anlaşılmaktadır. Böylece Fransanın parasım ve millî ekonomisini düzeltmek için alacağı tedbirler bu iki devlet tarafından takviye edilmektedir. Fransız »ermayesinin memleketine geri dönmesini teshil için Birleşik Amerikanın ehemmiyetli bir tedbir aldığı da görülmektedir. Amerika eshamdan aldığı vergileri yükseltmiştir. Bunun neticesi o larak Fransızların Amerikaya yerleştir dikleri sermayenin (ki 600 milyon dolar hesab edilmektedir) iradları da düşmüştür. Bu suretle Amerika bir taraftan kendi memleketinde son derecede artmış olan altının birikmesine mâni olmakta ve diğer taraftan da milletlerarası ekonomisinin düzelmesine hizmet etmektedir. Bu ivazlar mukabilinde Fransanın bazı taahhüdler altına girdiğinde şüphe etmemek doğru olur. Bunların en başhcası Fransanın serbest iktısad sisteminden aynlmıyacağı vaidi olsa gerektir. Bu tedbirlerin ümid edildiği gibi Fransanın malî vaziyetini düzeltebileceğini tahmin ede bilmek henüz pek güçtür. Harbdenberi beş defa kıymeti değiştirilen Fransız parasının bugün dahi istikbali taayyün etmiş değildir Radyo makinelerinin tamiri özüm nasılsa o basit, o mütevazı atölyeye ilişti, adı sanı herhangi bir afişe asılmamış, herhangi gazetenin reklâm sütununa girmemiş olan meçhul, fakat bilgin usta büyük bir radyo makinesini didim didim etmişti. Vidaları söküp atarak, telleri nizamından ayırarak sahibini ondan şikâyete mecbur eden derdin yerini bulmağa savaşıyordu. Birbirlerine bağlı olduklan sırada kürenin bütün seslerini duyan ve duyduklarını tam bir sadakatle hemen haykıran bu aletler, şu perişan ve birbirlerinden ayn vaziyette birer «hiç» ten başka birşey değillerdi. Bobinler cansız, kondansatö'rler cansızdı. Lâmbalar, ışığı sönmüş gö'z ler gibi ölgündü, transformatörler kani kurumuş damarlan andırıyordu. Aletleri çalışırken, çalışabilirken tannan bir hayatiyet hissettiren makinenin şu hali teşrih masası üzerinde parça pa yatan bir cesedi hatırlatıyordu. Bir nişterin o cesedden ayınp sıraladığı beyin, kalb, ciğer, böbrek, dalak göze nasıl a ve acıklı görünürse şu makineden sökü len parçalar da o kadar acı ve acıklıydı. Zaten tamirci usta da mahir anal miste benziyordu. Yalnız nişter yerine kaç, kerpeten, burgu, çekiç kullanıyordu. Acele etmiyordu, hatta elini yıkama ğa ve beyaz önlük sarınmağa da lüzum görmüyordu. Parmakları, sınaatın nuru demek olan kara kara kirlerle bezenmişti, meşin önlüğü toz ve leke içindeydi. O, bütün hayatında belki klc' *^» keşfeden Simpson'un, antiseptiyi tabab sokan Lister'in bir kere olsun adlannı duymamıştı. Eline aldığı makineyi teşrih edip parça parça ayırırken o kâşiflerin keşiflerinden de istifade etmeği hatınna getirmiyordu. Buna rağmen teşrih ameliyesini mu vaffakiyetle yaptı, ilkin makineyi didikledi, sonra dağınık aletleri bir vida kaybetmeden, minimini bir çivi düşürmedengene yerleştirdi, telleri dağmıkhktan kur tardı, yerli yerine sardı, sonra yenileşen, taze bir vücud güzelliği alan makineyi antene bağladı, bataryalan işletti ve Bük reşten bir opera dinlemeğe koyuldu. Yorulmadan, usanmadan ve üşenm den bu ameliyeyi seyretmiştim. Biraz önce darmadağm olan, yetim bir ölgünlükle masa üzerinde parça parça sürünen makinenin şimdi hayatiyete kavuşması, kulağını ta Bükreşe uzatıp oradan aldığı sesleri bize nakletmesi hoşuma girmişti. Fakat sınaatta meharetin bana aşıladığı bu hazzm yanıbaşında elem de vardı. Fen denilen mucizeler hüdasının e1 serlerini bozup düzeltmek mümkün oldu 1 ğu gibi tabiatin en büyük mucizesi olan I vücud makinesinin de yıprandığı, sakat ' landığı, çalışamaz hale geldiği vakit onanlması, yenileştirilmesi ve ebedileştirilmesi niçin mümkün olmuyor, diye düşünüyordum, üzülüyordum. Evet. Bizler, biz fani insanlar kendi eserimiz olan makineler kadar da mes'ud olamıvoruz?.. M. TURHAN TAN ( N Avustralyada indifaa başlıyan volkanlar B. T. Yunanistanda bir vapur battı Atina 3 (Hususî) Eski demir yüklü olarak Dalmaçyaya gitmekte olan Taksiarhi ismindeki Yunan vapuru Yarga kıyılarında batmıştır. Vapurun bütün tayfa ve mürettebatı kurtulmuştur. Batan vapur İngıliz Loyd kumpanyasına sigortalı bulunuyordu. Yunan Veliahdi döndü Atina 3 (Hususî) Bir müddetten Kızılaya üye devşirme haftası beri Avrupada bulunan Yunan Veliahdi I başlamıştır. Yazıhnız! Prens Pol dün tayyare ile dönmüştür. Komiserle uzun müddet mücadele etti. Thaya'ya telefon etmemesi ve kocasını çağırmaması için yalvardı. Bu ise komiseri daha büyük bir şüphe karşısında bırakıyordu. Anita çantasında M. Os ten'in kartını buldu. Ona telefon ettiler. Osten az sonra geldi. Bütün bu kanşıklıklarda Anita'nın masum olduğu nihayet anlaşılıyordu. Polisler kendisile alay ediyorlardı : Küçükhanım Viyanaya eğlenme ğe gelmiş!.. Bu tecrübesi Anita'ya pahahya mal olmuştu. Oyundan kazandığını da elinden aldılar; zira kumar memnudu. Anita bir köşede yorgunluktan ölmüş gibiydi. Yatağı, evi, kocası, etrafm vahşi bağlan.. «Bütün bunlan bir daha bulacak mı yrnı» diye düşünüyordu. Bir aralık Weber dedikleri adam komiserin yanma geldi ve kulağına birşeyler fısladı. Komi ser birdenbire ayağa kalkarak sıcaktan çıkarmış olduğu üniformasını tekrar sırtına geçirdi ve: Kendi kendini zehirlemiş, dedi, hiçbir zaman cesaretini kaybetmezdi.. Anita soğukta titredi. Şakaklanndan ter damlaları süzülüyordu. Kendi kendine «böyle daha iyi, dedi, evet çok daha iyi.» Bir memur: îsterseniz onu bir defa daha görebilirsiniz, diye teklif etmişti. Anita teşekkürle kabul etti. Fakat, dedi, evvelâ eski elbisem ?iymek isterim.. Penceresi demir örgü ile örülmüş bir odada ve bir kadmın nezareti altında Anita güzel elbisesinden ayrıldı. Kendi kendisini yeniden buluyormuş gibiydi. Böylece ölünün açık mavi yüzü karşı sında bir an durdu. Orada durdukça bu adamı kendisine daha ziyade yabancı buuyordu. Şimdi gidebilir miyim? Artık gidebilirdi. Weber kendisini 1tapıda nezaketle selâmlamıştı. M. Osten otomobiline binerken: 64 numaralı tramvaya binin, diye sesleniyordu, altı trenine yetişebiJirsiniz. Sokaklar boştu ve aşağı yukan ka * ranlıktı. Süt arabalan. İşçiler. Temizleme makineleri. Sokaklar dünkü gibiydi. * * * Karl karısmı istasyonda bekliyordu. Makinist Anita'yı: Allaha ısmarladık Madam Am " mer diye selâmladı. Karl soruyordu: Neden dün gelmedin? Anita: Dün burada yağmur yağdı mı> Viyanada hava çok güzeldi, diye cevab verdi. Kaç paraymış miras? Dört yüz şilindi. Fakat yansmı harcettim bile.. Paranm azlığı karşısında Karl müteessir olmuştu. Fakat belli etmedi: Neyse, dedi, seni merak ettim. Birşey mi oldu? Hayır.. Birşey değil. Sadece trenî kacırdım. Ve mutfağın kapısını kapıyarak önlüğünü beline sarmağa başladı.. BÎTTİ /^ Büyük Hikâye Yazan: J Cemü Fikret Çeviren: Vicki Baum 6 • Keith pencereyi açtı: Odanın balkonu da var, dedi. Sözleri garib ve ıstırablı bir iç sıkıntısını belli ediyor gibiydi. Anita'ya yaklaştı. Ellerini tuttu. Gene kadın fazla hararetin tesirile çatlamak üzere bulunan bir cam gibi titrediğini hissedıyordu. Keith bir an Anita'ya daha ziyade merhametliye benzer bir bakışla baktı. Onu kendine doğru çekti. Seni seviyorum.. diye mmldandı Anita. Keith: Halbuki beni henüz tanımıyorsun bile, diye fısıldadı ve ancak o zaman Anita'nm mantosunu çıkardı. Garson meyvalan getirmişti. Keith bir bardak dolusu suyu bir yudumda içti. Anita: Biri çantama inci bir gerdanlık «okuşturmuş, dedi, kim olduğunu anlıyamadım. Keith az evvelki merhametli bakışile gülüyordu. Bu işi sen mi yaptın yoksa? Keith: Onu sonra konuşuruz, diye kesti ve hafif hafif saçlarını okşıyarak ilâve etti: Sana tesadüf ettiğimden dolayı o kadar mes'udum ki.. Benimle beraber buraya gelmeğe razı oluşuna nasıl teşek kür edeceğimi bilmiyorum. Sen çok iyi bir kadmsm.. «Senin her istediğini yapmağa hazı rım» diye düşünüyordu Anita. Keith devam etti: Seni evvelâ macera arayan bir kadın zannetmiştim. Fakat sen sadece penceresinde ayakta duran ve trenlerin geçişini seyreden bir şef dö gar kansısm değil mi? Hâlâ odanm orta yerinde ve ayaktaydılar. Anita mırıldanan bir sesle: Bilmiyorum.. dedi. Insan zaman zaman bunu arar. Bir delikte sakin yaşamak.. Ve birdenbire pencereye doğru gide rek dışarıya baktı ve ayni hızlı adımlarla geri döndü. Seni buraya getirdiğimden dolayı büyük bir azab duyuyorum, dedi. Anita içini çekti: Fakat ben memnunum. Ne zamandanberi bunu bekliyordum. Birdenbire Keith'in yüzü değişti. Dudaklarını, bir hayvan gibi dişlerini gösteriyordu. Anî bir hareketle yatak odasına kaçarak kayboldu. Ayni zamanda kapı açılmiş ve içeriye ellerinde tabancalarla üç adam girmişti. Anita korku ile etrafına bakındı. «Rüya görüyorum, diye düşün dü, neredeyse uyanacağım. Evdeyim..» Adamların biri ona yaklaştı ve taban casını göğsüne dayıyarak: Kımıldama! emrini verdi. Yatak odasından patlıyan bir tabancanın ve kırılan camlann sesleri geliyordu. Az sonra Keith diğer iki polisin or tasında göründü. Polislerden biri mendilile yanağından sızan bir parça kanı temizliyor ve Keith'e: Bu kurşun sana pahahya mal olacak, diyordu. Keith yanan bir elektrik ampulü gibi bembeyazdı. Bu gene kız benimle beraber değil, dedi. Anita'yı muhafaza eden adam: Onu ileride anlıyacağız, cevabmı verdi. Polisler odayı gözlerile dört dönüyorlardı. Bir tanesi masanın üzerinde duran Anita'nın çantasım aldı. Muayene etti. Ve dört bin şilinle inci gerdanlığı meydana çıkardı. Âlâ.. Âlâ.. diyordu. Ayni adam, içinde Anita'nın eski elbisesi bulunan kutuyu da almıştı. Bayılmak üzere bulu nan Anita: O benim eski elbisemdir, demişti. Fakat kendisini dinliyen yoktu. Diğerlerinin âmiri olduğu anlaşılan bir memur: İleri, dedi, ve sakın karşı gelme yin.. Keith sert bir sesle: Dinleyiniz Weber, dedi, bu gene kızı beraber almayın. Benim işlerimle onun alâkası yoktur. Incileri onun haberi olmadan çantasına koymuştum. încileri benim için otele getirdiğinden asla haberdar değildi. Uyuduğu zaman otelin penceresinden kaçmak niyetindeydinı. Bu dört bin şilinle nasıl olsa hududa kadar gidebilecektkn. Bu defa benden daha mahir çıktınız.. Haydi cannn! Bu gene kızı yalnız incileri taşımak için mi kullandın? îhti yar Weber'i buna inanacak kadar bu dala mı sanıyorsun? Ona bir sürü taçma şeyler anlat tım. Sarhoş ettim. Ve ne istedimse yaptırdım.. Şimdi Anita üşüyor ve dişleri birbiri ne vuruyordu. Thaya'daki sıcak mutfa ğın hasretini çekiyordu. «Karl, diye dü şünüyordu, Karl gel beni kurtar!» Polisin bir dairesi. Sert ışıklar, sesler, ve isticvab. Siz şef dö gar Karl Ammer'in kansı olduğunuzu ve dolandıncı Anton Band'ı yalnız bu geçe tanıdığmızı iddia ediyorsunuz. O halde nasıl oluyor da onunla beraber otele gidiyor ve kansıymış Şİbi yaparak ayni odaya çıkıyorsunuz? Üstelik çantanızda bulunan 60,000 şilin kıymetindeki inci gerdanlık... Anita sessiz oturuyordu. Kulaklann da mütemadi bir uğuldama vardı ve gözleri birşey görmüyordu. Saat dörttü. Anita 22 saattir uyumamıştı. Şu birkaç saattenberi yaşadığı vak'alar bütün bir hayat için kâfiydi. Ve herşeye rağmen o meçhul adam için kalbinde birşey vardı. «Eğer serbest olsaydım, onu mutlaka kurtanrdım» diye düşünüyordu.