21 Hsuina 1907 CUMHURIYET ARSA BUHRANI ve Galatasaray karakolu Şehircilik köşes'ı tktısadî hareketler İpek sanayiinde fiat istikrarı MAARİF MESELELERİ Vasatî hesablara göre memleketimizde 2 milyon kilo koza ve bu kozalardan Yazan : V. Birson adm, büzüle büzule ve köçüle 150 170 bin kilo ipek istihsal edilmekte küçüle yalvanyordu. Erkek kaYapftğımız hatalarm cezasını şimdi Ia gelen bu düşüncderi buTada tekrar et ve bu ipeklerden 2,25 milyon metro ibara kabara, köpüre köpüre 'den çekmeğe başlıyoruz. İstanbul şch mekten maksad ne tenkiddir, ne tariz. pekli kumaş dokunmaktadır. Bu hesaba haykınyordu. Kadmın elinde bir kâğıd rinde arsa buhranı vartHiş. Gazetelerde Sadece yeniden yapmak üzere olduğu gore bizde nüfus başma 15 santim ipekli lira vardı, ikidebir onu herifin eteğine okuduk ve okuyoruz: muz fikrimce büyük bir hataya na kumaş isabet etmektedir, ki bu hiç de büdoğru uzatıyor, fakat bu para kalp bir «Belediye kendine bir bina yapmağı zarı dikkati celbetmektir. Bu acı misal yük bir miktar değildir ve memleketimizYazan: Arif Osmancık akçe gibi, gene sahibinin elinde kalıyortasarlıyormuş. Münasib arsa yok. Tet ler ortada dururken ayni yanlış yolda de ipek istihlâki pekâlâ artınlabilir. Fa Son günlerde, matbuatın şimdiye ka lise hocalan yazar. Onlann müellifleri ya du. kikat neticesinde, bir dereceye kadar işe gitmek istediğimizi gazetelerle ilân edi kat kontrolsuz çalışma ve rekabet yapadar halledilmemiş olan, ve kanaatimizce bir Üniversite profesörü, ya bir kültür yanyabilecek yer ancak Sultanahmedde yoruz. Birkaç gün evvelki gazeteîerde yım derken ipek sanayiine yabancı madGözümle ve kuîagımla dikkat etam, yanlış vazedildiği için şünden sonra da kurulu azası, veya uzun zamandanberi varmış...» gözünüze çarpmıştır: deler ve hile kanştınlması yüzünden hal halledilmesi imkânı mevcud olmryan bir tedris hayahndan uzaklaşmış siyasî bir gürültünün sebebini anladım. Yoksul bir Ne zamandanberidir satılık olduğu kımızm ipekli kumaşlara karşı olan rağ«Halkevi içln şimdiye kadar düşünümaarif meselesile meşgul olduğunu gö vazife başmda olan eski bir profesördür. dul olduğu anlaşılan kadm bir iki ay evlen arsalann hiçbiri kâfi derecede büyük halde ahcısı bulunmıyan Galatasaray po beti gün geçtikçe azalmaktadır. rüyoruz. Liselerdeki tedrisata bir nizam FCaidei umumıye şudur: Herkes aslen ve vel şu erkekten üç lira ödünc almış. Şimdeğilmiş.Yeni bir ümid olmak üzer« Çar lis karakoluna nihayet bir talib çıkmış. Evvelce ipek sanayiimize memleket ve vahdet vermek, ve düştüğü iddia edi normal bir maarif sisteminde lâyık olduğu di bir lirasını veriyor, üst tarafı için kısa şıkapısmda takriben 5000 metro murab Sümer Bank bu yere 65,000 lira teklif dahilinde rakib olabilecek vaziyette di len orta tahsil seviyesini yükseltmek için, tedris derecesinden bir üstünde okutur ve bir mühlet istiyor. Fakat herif hoyrat ve bamda bir arsa elde edilebilmek ihtimali ediyormuş. Buraya Yerli Mallar Pazan ğer bir sanayi yoktu. Diğer taraftan hüher şeyden evvel kitab meselesinin halli okuttuğundan bir aşağısı için yazar. De inadcı. «Toptan verdim, toptan geri isvarmış...» için muazzam bir bina yapacakmış. Def kumetin aldığı sıkı gümrük tedbirleri sa lâzımgeldiğini, ve bunun için mevcud recesine göre vazife alan ve mesleğine terim» diyor, tepinip duruyor. Biçare istanbul şehriî Senin gibi ih terdarlık da, buradan alacağı para ile yesinde ipek sanayii haricin rekabetinden kitablann tetkike sevkedildiğini, ve hatta göre yazan nadirdir. Bu sahne bana şu tarihî fıkrayı haürtîyar şehirlerin gencleşmesinc çok yanyan kendisine Defterdarhk binası tedarik e korkmuyordu. Fakat murakabesiz çalış bazı üniversite profesörlerinin bu işle lattı. Fıkrayı söyliyen Barmak (Bermek) Halbuki, başka memleketlerde, mes yangınlar neticesinde herbiri birer ufak decekmiş. ma, mikyassız mubayaa, ve rekabet yü iştigale başladıklannı gazetelerde oku lekten olmıyan kimselerin bilhassa bu iş oğlu meşhur Yahyadır. Yazanlar da Ibni sehir kadar büyük semtler boş kaldı. Insan bir türlü inanamıyor: Beyoğlu zünden bu sanayide bir türlü fiat istik yoruz. Peyami Safa, diplomacı değil, lerle uğraşmasma akıl erdirmek güçtür. Hallikânla Mes'udidir. O iki büyük taBir zamanlar bağnnda barındırabildiğin nun en luymetli yeri Galatasaray bahçesi. ran vücud bulamadı. Bu yüzden bu sana fakat kültürcü bir gözle meselenin yanlış Gerçi her ferd istediğini yapmakta hür rihçinin rivayetine göre Yahya şöyle nüfus adedi yan yarıya azaldı. Bah Buranın kıymetini on misli daha artır yi bugün hiç de lâyık olduğu mevkide vazedildiğini, ve bulunan hal tarzmın olsa da. Ben bugüne kadar bu memle diyor: çeli ev ve konak zamanlanndaki mahal mak için eski zihniyetten kalmış şu yüz değildir. Bakınız muhtelif senelerde ipek hakikî kültürle kabili telif olmadığını kı ketlerde hocaları tarafmdan yazılmamış Halife Mansur babamı memur olleleri değilse de bir iki sokak sekenesini karası Galatasaray polis karakolu bina fiatlarında nekadar büyük farklar ol sa ve fakat pek vazıh bir makalesinde, bir lise kitabına rasgelmedim. Belki de duğu hizmetten, ansızın, çıkardı, bütün içIerİBe alabilecek kadar büyük aparb sile yanındaki bir iki binayı yıkmak kâfi. mustur: 930 da kiloda 9 lira, 931 de 2 ifade etti. Şu halde, ortada iki şey vardır. vardır; bilmiyorum. Üniversite profesör malü menalimizi musadere etti, çoluk manlar bir tek ev arsasına yapddı. Boy Bunu yapmak lâzımdır. Şarttır. Biz lira, 932 de 7,5 lira, 933 te 2,5 lira, Evvelâ, kitab meselesi, saniyen, mesele lerine gelince, gerçi onlar daha evvelce çocuk, genc ihtiyar, hepimizi kuru bir halece nüfus başına sabh, saha ve arsa payı bunu yapacağımıza, Defterdarlık kadar 934 te 4 lira, 935 te 5 lira, 936 da 4,5 nin hal tarzı. Biz bu makalemizde birinci 1;se W»Urı ol. »~Tr, 'rm sır üstünde bıraktı. Lâkin bu kadarla da bu kadar çoğaldığı halde Belediye bi millî bir müessesemiz olan Sümer Banka lira fark. Bu kadar büyük fiat oynayış kısmı tetkik edeceğiz: da, bu işle meşgul olduklannı gSrmedim. kanmadı, babamdan üç yüz bin dirhem nası, Halkevi gibi millî bir abid« raşa yüz bin liradan fazla para harcettirerek lan dünyamn hiçbir yerinde olmamıştır. Mevcud kitablarrmızm, ekseriyetle fe Halbuki, bizde, lise hocası olmadan Üni de nakdî ceza istemeğe koyuldu. Bu pasma miisaid bir yerin kalmadı mı? burasını bir daha deva bulmaz betonar Bu vaziyet çok iyi nam kazanmış, olan na olduklannı kimse inkâr edemez. Bü versite profesörü olanlar ekseriyettedir. ranm ödenmesi için verilen mühlet azdı, *** me bir çıban haline nıi koyacağız? ipekli Türk kumaşlannm o güzel ismini tün hocalar her yılbaş,rada talebelerine Onlann yazdığı ders kitablan traite'lerdir. babamda ise tek bir mangır yoktu. Ne Bunu yaparken, yüz binlerce lira de ve tabiatile bu sanayii de tehlikeye dü Ayasofya ile Beyazıdı birbirîne bağhangi kitabı tavsiye edeceklerini bilemez Bouasse'm fiziği, Dumas'nm pisikolo yapahm, bu felâketten nasıl kurtulalım, lıyan 1000 metroluk Divanyolunun sa ğerindeki millî malımız olan Galatasa şürür. ler. Birçokları kendi sâylerile hazırladık jisi gibi. Zira, lise toplu ve umumî bilgi diye düşünüp duruyorduk. Babam me§gında ve solundaki küçük büyük eski ray bahçesinin bugünkü kıymetini yafc Memleketimizde ipek sanayiine tah lan derslerini not ettirirler. Diğer bir kıs ile iktifa ederek, daha ziyade talebeye, hur zenginlerden Hamza oğlu Umareyi eserleri gözönüne getirelim. Dünyamn yarıya indireceğimizi düşünmiyecek mi sis edilmiş 800 dokuma tezgâhı vardır. mı Bakanhğm tavsiye, yani intihab et dıifünme, muhakeme etme ve anlamayı hatırladı ve üç yüz bin dirhem ödünc isbasjta Vıiçbir şehrinde bu kadar kısa bir yiz? Millî paramızdan harcadığımız Bu sanayi birçok ameleye iş verdiği gibi tiği kitablan takib eder. Diğer bir kısmı öğretir. Üniversite ise, mufassal ve hususî temek üzere beni onun yanına yolladu mesafe dahilinde ve bu çeşidden bu ka miktarın birkaç mislini diğer millî bir köylümüzün mühim bir kısmma da para da, kendi telif ettiği veya dostlanndan bilgi vererek, mütehassıs yetiştirir. Üni Yanına girdiğim vakit Umare, orordar büyük bir servet bultmabileceğini hiç kıymetten ziyan etmemiz nasıl tasavvur kazandırmaktadır. Onu böyle kendi ha bırinin yazdığı bir eseri okutur. Fakat versite hocası, bir iki bahsin mütebahhi duğu odanm penceresmden bahçeyi seyzannetmiyorum. Bunlar arasmda Ata edllebilir? line bırakıp hile ve rekabetler içerisinde hepsi de, kitab noksanhğından, ve kitab ridir, lise hocası ise, her bahsin toplu ve rediyordu. Ayağımın sesine başmı çevirÖyle bir iş yapmak istiyoruz ki hiç öldürmekte memleket iktısadiyatmm hiç lardaki hatalardan şikâyet etmekte müt metodik bir bilgisine muhtacdır. türk neslinin gelecek nesillere hediye bı di, beni şöyle bir süzdükten sonra gene rakacağı Halkevi gibi bir abideye müsaîd kimseye faydası olmadığı halde millî bir faydası yoktur. Devletin sanayii plân tefiktir. Ve hatta Kültür Bakanlığı bile Bundan başka, bu mütehassıs müellif bahçeyi seyre daldı. Ne yüzünü çeviriemlâke, şehre ve h«pimjze pek büyük laştırdığı, sanayide müstakar fiatlar te kendisince lâyık görülen, ve için ehli zan lerin eserleri ekseriyetle, tercümedir; fa yor, ne halimi hatınmı soruyordu. Bir ne güzel yerler vardı! Ya Belediye karşısmdaki Dostluk ziyanı dokunacaktır. min edip, memleket iktısadiyatı menfaa nedilen kimselere yazdırdrğı, ve Devlet kat esere bir telif süsü vermek için, ev müddet onun azametine, çalımına tahamKaldı ki, Sümer Bank Galatasaray tin« onlan mümkün olduğu kadar uzun matbaasında bashrdıgT kitablar hakkın velâ, bahislerin sırası degiştirilir, yani mül ettim, bekledim ve nihayet sinirleneYurdu arsası mahalle olmasaydı! Be lediyenin kendi binası için olsun «nerede karakolunu saün alsa bile buraya yeni zamanlar tutmak istediği bu devirde da dahi, kat'î bir kanaat edinmiş değil plân, mimarî vahdet ortadan kalkar; rek yanına sokulup ziyaretimb sebebini arsa bulayım?» gibi bir derd ve diişün den bina yapılmasına belediyemizin devlet ipek sanayiini de kendi kontrolu dir. Çünkü, her sene, bu nevi kitablann saniyen bir Üniversite kitabı telhis edi anlattım. Başmı çevirmeden sözlerimi cesi olur muydu? «Belediyeye lâzım ol müsaade edeceğini hiç zannetmiyorum. altına almalı, bu sanayide fiat istikrannı talebe tarafmdan anlaşılıp anlaşılmadığı lir, veya ekseriyetle, bir lise kitabına bir dinledi ve gene o vaziyette mınldandı: saydı satmazdı, sattırmazdı, ev, apartı Şehir plânı belli olmaymca böyle bir temin etmeli ve bu kargaşalığa bir nihayet nı, ilmî kusurlan bulunup bulunmadığını çok şeyler ilâve edılir, sahife miktannı Mümkün olursa istenilen parayi man yaptırmazdı...» diyeceksiniz. Bele müsaadenin verilmesi ihtimali bile akla vermelidir. İstikrarsızlıktan istifade etmek ve tekrar basılmadan evvel, eksiklikleri artırmak için!.. Salisen, metindeki mi göndeririz. diyeye lâzun değjildiyse şehre lâzımdı. gelmiyor. Fakat şehir plânında bu kö'se yolunu bilenler arasmda bunalan, ezilen, varsa, bildirilmesini muallimlerden sor saller degiştirilir. veya bizim memleketiFütur içinde oradan çıktun, Umar^re Işte, fimdi Halkevini burada yapnrak ye Galatasaray bahçesinin seviyesinden zarar gören dürüst v« namuslu sanayi er maktadır. (Ve şüphesiz, bazı muallim mizle alâkası olmıyanlar alınır ve böyleküfür ede ede sokaklan arşmlamağa daha yüksek bir duvar bile yapdmasına babmı kurtarmak bir borcdur. ler, pek tabiî olarak, kendilerinin elde ce anlaşılmaz, okutulmaz bir eser meymuvafık olmaz mıydı? koyuldum. Babamın sözüne uyup da bu müsaade edileceğini hiç ummuvorum. Mesaie koza fiatını kontrol edip bunu mevcud eserlerinin kabul edilmernesin dana çıkar. Ve nihayet, eski bir eser kendini beğenmiş herifin yanına geldiğiV. BtRSON Halkevine arsa arandığı şu sırada akmüstakar tutmak ve bu suretle ipeklerin d«n muğber olarak Vekâletçe bastırılan model alınır; ve maalesef, lisan bilmiyen me, ödünc para istediğime bin kere pi$mantıkî fiatlarla satışını temin etmektir. bu kabil eserleri fena tenkid edecekleri ve bilhassa yüksek tahsil görmemiş olan mandım, boş elle ve kınk yürekle babaBunun için de doğrudan doğruya hiçbir gibi, hiçbir eser yazmamış hocalar da, lise hocalan artık yanlış olmuş şeyleri mın yanına dönmekten de sıkılıyordum. teşekküle bağh olmamak üzere devlet başkalannı istifade ettirmemek için, gör hakikat diye tedris ederler. Gün batıncıya kadar böyle âvare dolaşBunlara daha birçok sebebler de ilâve kontrolu altında bir koza kooperatifi dükleri esaslı noksanları söylemiyecek tım ve gizlice eve geldim. Bir de n« görkurmak kâfidir. îpekli kumaşlarımıziB lerdir.) Hulâsa, denilebiîir ki, herkesin edilebilir, fırsat geldıkçe onlardan da sem iyi. Babam, Umarenin yolladığı üç standardize edılmesi ve onlara daimî ve mükemmeliyetinde ittifak ettiği bir kitab bahsedeceğiz. Fakat netice olarak şunu yüz bin dirhemi saymakla meşgul. diyebiliriz ki, Nasraddin Hocanın yaz hergün artan bir plâsman bulunması da yoktur. Aradan birkaç yıl geçti, babam yenidığını okumak için Mısıra gitmek istemeancak bu suretle mümkün olacaktır. Şüphesiz, hata etmek pek tabiî bir şey, diğinden, mektubu yazmaktan vazgeç den memur oldu, para kazandı ve beni M. Tezel ve beğenmemek insanın en belli başlı bir tiği gibi, bu müelliflerin okutmadıklan, 300 bin dirhemle beraber gene Umarekarakteristir. Ancak Allah hata işlemez, Türk bayrağı hakkında Başve okutmıyacaklan şeyleri yazmaktan is nin evine yolladı. Onu, eskisi gibi kibirli ve eserinin mükemmeliyetine kanidir. Fatinkâf etmelerini ve Maarif Vekâleti buldum. Gözünün ucile yüzüme bakıyor vekâletin bir tamirai kat, kitab meselesindeki memnuniyetsizlik ve yanm ağızla konuşuyordu. Fakat ona Başvekâlet tarafmdan yeni bayrak ni böyle tabiî temayüllerden gelmekten pek nin de okutmağa lâyık gördüğü kimseleri yazmıya da lâyık görmesini bekliyecek minnettardım, çalımından artık sinirlenzamnamesi hakkında alâkadarlara şu tauzaktır. Onun yahtız talebe, hocalar, olursak, daha pek çok komisyonlann miyordum, elini hürmetle öptiim, babamın mim gönderilmiştir: ve velilerin kafasıadan değil, fakat bizaselâmını ve şükranmı söyledim, parayi «Byrak, vatan ve milletin istiklâlimn toplanmasını göreceğimiz şüphesizdir. tihi kitabm müelliKnden gelen, ve eserinde getirdiğimi anlattım. Umaıe, para sözüşerefli bir timsali olmak itibarile bütün Arif Osmancık apaçık görünen sebebleri vardır: nü duyar duymaz celâllandı, bana elil« vatandaşların bu kıymetli vediaya lâ kapıyı gösterdi. yık olduğu heyecan ve hassasiyetle sayEkseriyetle, kitablan yazanlar bizzat Sovyetler bir istikraz Erzurum (Hususî) Geçen kânunu Iâyı kesmiştir. Sergiyi gezenler, içindeki gı göstermesi millî ve \'atanî bir borc o dersi okutan, talebelerin güç veya ko Biz, dedi, babanızm sarrafımryız yapıyorlar evvelde açıîan Kız San'at okulunun se eserleri derin takdirle seyretmişlerdir. dur. Bu itibarla bilumum mekteblerde lay anladıkları bahisleri uzun tecrübeler ki dün verdiğimizi bugün geri alalım. Gönelik sergisi ayın dördüncü gunü törenBundan sonra davetliler diğer salon ve Halkevlerinde buna daha fazla ehem sonunda bılen kimseler değildir. tlkmekMoskova 20 (A.A.) Tas ajansı bil tür getirdiğini geri?... le açılmıştır. Vali, bu okulun Erzurum da hazırlanan büfede ikram ve izaz o miyet verilerek esaslı dersler ve konfe teb hocaları tarafmdan yazılmış ilk okul diriyor: Işte eski centilmenler böyle davranırranslar tertibi, şehir ve köylerde de halda genel bir alâka uyandırdığmı, bu se lunmuşlardır. Sovyet Halk Komiserleri meclisi Makitablanna tesadüf etmek pek nadir bir larmrç. Şu öraeğini gösterdiğim centilne yüz elliyi bulmuş olan talebesinin İlbay ve misafirler sergiyi terkeder kın bilgi ve saygılarım yükseltecek tedliye komiserliğini, hükumetçe tasdik egelecek sene iki misli olacağında hiç ken mekteb müdürile moda hocasını birler almması lüzumlu ve faydahdır. talıh eseridir. Ortamekteb ve bilhassa li dilmek üzere Sovyetler Birliği müdafa menler ise kaşığm agzile verip sapile geri Bayrağm çekilişinde ve indirilişinde ona selerde, bu an'ane kanun olmuş gibidir. asının sağlamlaştırılması için bir istik kusturuyorlar. Ulu Tann cümlemizi b o r c şüphe bulunmadığını, bu okul doğu ili takdirlerle tebrik etmişlerdir. nin çok büyük bir ihtiyacını karşıladı Yukarıdaki resim sergideki köşeler gösterilecek millî sevgi tebarüz ettiril Lise kitablarım nadiren ve tesadüfen ve raz kanunu lâyihası hazırlamıya memur lu obnaktan korusun. melidir.» maatteessüf ekseriyetle tasvib görmeden, etmiştir. ğını anlatarak sergi kapısındaki korde den birini göstermektedir. M. TURHAN TAN Orta tahsil seviyesini yükseltecek yegâne çare Liselerde okutulan ders kitablarından neden beklenen istifade elde edilemiyor? Eski centilmenler Erzurum Kız San'at mektebinin sergisi Cumhuriyetin edebî tefrikası: 106 BiZ ^ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa ' «2 /efrmisoni, ytdı, gece Ab, o ge gem: «A... A . . . » diye bağmyordu. Sace nekadar neş'eliydim. Hayatmun en fiye avucunu ağzının üstüne kapamış, mes'ud gecesi diyebilirim. Kendimi hiç hayretinden ne söyliyeceğini bilmiyordu. tanımıyordum. Benden yepyeni bir Vedia Rüştü hamallara piyanoyu koyacakları doğdu. Sesimin içiırde bile kulağımm yeri gösteren Orhana koşarak: ilk defa duyduğu başkalıklar vardı. Ha« Monşer! diyordu, geceyansı bureketim, konuşuşum, herşeyim başkaydı. nu nereden buldunuz? Neden oldu, bilmiyorum. Orhanla Rüştü «Piyano yerleştikten sonra hepimiz beraberdiler de ondan mı? Orhanm üstüne yürüdük: Çok mu içtim? Alkol bana dokunur, « Ne oldu? Nasıl buldunuz? Nesevmem. O akşara dokunnauyordu ve se reden? viyordum. Herkesi neş'elendirdim. Az « Gayet basit, dedi Orhan, aşağıgülen Orhan kahkahadan bayılıyoTdu. mızda oturanların piyanosu satılıktı. VeYengera belki ilk defa Halimciğini unut dia Hanım isteyince ben hemen koştum ta. ve piyanoyu satın aldım. Derhal bize ta«Ya piyano vak'as»? Görülmüş, işitil şuıması şartile. Onlar da bizim kapıcıyla miş şey değildir. Orhanm apartımanmda karşıki apartıman kapıcısını çağuınışlar. piyano yok. Bir arahk ben: Kayış, ip filân uydurmuşlar, yarım saat« Ah bir piyano olsaydı... demi te mah bana teslim ettiler. Vedia Haşim. nım piyano yerine bir vapur isteseydi bel«Yanm saat geçti, geçmedi. Salonun ki onu da buldururdum. Tek o istesin. kapılan ardma kadar açıldı. HamaNar «Alkış, kıyamet Ben piyanoya oturİçeriye koskoca bir piyano getirmezler dum. Neş'eli, coşkun havalar çaldım. lui? Herkesteki hayreti görmeli... Yen Rüştüyle Safiye dansetti. «Rüştünün neş'esi gösterişti fakat. Sık sık gözleri dalıyordu. İçini çekiyordu. Bunlar Orhanm gözünden kaçmadı. O da kaşlannı çatıyordu. Gece ilerledikçe herkese bir sessizlik ve düşünce geldi. Biz yengem, Safiye o gece Sofi'nin teyzesinin e\inde kalacaktık. Yakındı. Epey oturduk. Konuştuk. «Rüştüde kıskanclık belli oluyordu. Rüştü de o gece başkalaştı. Herkes. Orhan da. «Rü§tü Orhaıun apartımanını kritik etmek için ince bahaneler arıyordu. Meselâ: «Bu koltuk ne rahat! Böyle bir kalitesi olduktan sonra ne düşünülür başka?» diyor, koltuğun başka bir kıymeti olmadığını, Orhanın zevksizliğine kinaye yapıyordu. Hakkı da yok değildi. Herşeyi yeni bu apartımana Beyoğlunun vitrinleri taşınmıştı. Camda ne görürseniz o. Döşenişte zevkten fazla akıl var. Rahat, yeni, temiz. « Monşer! diyor hep Rüştü, bu resmi îllustration dan mı kestiniz? «Orhan cevab vermiyordu. Anlryordu. Sahi duvarlar, mecmualardan kesilmiş resimlerle dolu. Aile terbiyesi. «Fakat bize Orhan bir Anadolu seyahatini anlattı. Hepimiz ağzına baktık. Mümkün olsaydı da not etseydim. Bir eser olurdu. Rüştüye cevab vermeğe hiç tenezzül etmedi. Hücuma kalkmadı. Hiç kıskanclık göstermiyordu. «Ben gene piyano çaldnn. Hayden'in Serenadı. Albeniz'in Malaguenası. «iyi çaldım. Methediyorlar da. « Çok iyi piyano, Orhan Bey. Talihiniz varmış, çok iyi piyano, dedim. «Yanımda, ayakta duruyordu. Alçak sesle, kimseye duyurmadan: « Sizin beğenmeniz lâzımdı, dedi. «Rüştü sabırsızlanıyordu. Yengem de gitmek istedi. Ben sabaha kadar kalabi lirdim. Rüştü ve Safiye bizi SofTlere kadar götürdüler ve beraber aynldılar. Yolda Safiye bana: « Orhaıunı bu gece çok begendim, dedi. «Rüştü bunu duymuştu. Safiyeye: « Sen herşeyi çabuk beğeoirsic! dedi. «Böyle kabalıklar yapmazdı. Safiye kızdı: « Hiç öyle değil, dedi, meseîâ seni kırk yıldır tamyorum, hâlâ beğeaemedim bir türlü! «Rüştü haddini aştı: « Yalnız kaldığımız zaman öyle söylemiyorsun, şekerim! demez mi? «Ben kıpkınnızı kesildim ve önden yürüyen yengemin yanına koştum. Iğrenc! İğrenc! Hâlâ bu Rüştünün yanında yürüdüğüm için kendimden nefret ediyorum. Yengem hiçbir şey duymadı bereket. «3 teşrmisam, yah, güntlüz Bir sürpriz daha: Orhan piyanoyu yaîıya gönderdi. «Yengemin hayreti. «Memnun olmadı. « Senin piyanonua nesî vardı? dedi. îfrat bu. « Ben begendim de... diye mırıldandrnı. «Kaşlannı çath. Birşey söyîemeden gitti. «5 teşnnharn, yah, gece Titriyorum. Demin yengemle fena konmtuk. Hep o piyano meselesi. Yemekte ima etmişti. « Kaba bir hediye... demişti. «Gene sesimi çıkarmamıştım. Yemekten sonra döndü, dolaştı, piyano bahsini açtı: « Böyle hediye olur mu? dedi, elaleme karşı ne deriz? Hem bu hediyenin altmdan nasıl kalkılır? Nasıl mukabele ederiz? «Ah, biliyorum, sabahleyin Besime geldi, Orhanm davetini kıskandı, (Safiye ona ballandırmıştır.) piyanoyu da görünce yengemi doldurdu tabiî. Ben sanki Besimeyi dinliyordum. Kelimeler bile onun: € Bu kadan indelicatesse dc^nısu. Herkes şüphe edecek. O . . . Maşaliah... Baksana.., Vediaya piyanolar geliyor, diyecekler. Ortada birşey yokken... Olacağı da yokken... «Yalvaran bir öfke ile: «Yengeciğim, benim ne kabahatim var? dedim. «Benim sözlerimi hiç duymamîş gibit « Geri gönderelim, teşekkür ede lim, dedi. « Yengeciğim, hasta olmamı mi »• tiyorsunuz? « O derece ilerledi mi? Hasta mi olursun, Orhanın piyanosu geri giderse? «Sustum. Biraz geçti, çıktım, odanıa geldim. Titriyorum. Bu benim cezam. Niçin hâlâ Orhana «evet!» demiyorum> «4 teşrimsani, yalı, iabah Niçm mi? Çünkü... Ah... bunu defterime yaz mak istemiyordum. Çünkü... Hayırl Yazmıyacağım. «4 teşrinisani, yah, gündiiz Ya yacağım, yazamam. «4 teşrinisani, yah, gece Çünku... Korkuyorum. Niçin? «5 teşrinisani, yalı, sabah Çünkü... Rüştü... «5 teşrimsani, yalu akşam Ha hayır.... Yazmıyacağım, korkmuyor hiç birşey yok, oh, hayır, hayır... İArkast var)