CUMHUEİYET 19 Hazîran 1937 Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz Genclerbirliği bugün Güneş'le karşılaşıyor Bugün ve yarınki müsabakalar nihaî tasnifte mühim bir rol oynıyacaktır Ankaranm Gencler Birliği tajçımı on iki ve on üçüncü millî küme maçlarmı oynamak üzere dün şehrimize geldi. Ankaralı gencler bugün Taksim stadyomun<Ja Güneşle, yarın da ayni sahada Galatasarayla karşılaşacaklardır. İstanbul harici takımlar arasında en iyi derece alan ve îstanbulun dört ku lübü arasmda iyi bir derece almağa da namzed bulunan Gencler Birliği takımı burada gerek Güneş ve gerekse Galatasarayla birer intikam maçı mahiyetinde karşılaşacaktır. Çünkü malum oldu ğu üzere Ankaradaki maçlarda Güneş 2 0 , Galatasaray da 3 2 kazanmış lardı. Ankarah gencler bundan evvelki îs tanbul karşılaşmalannda Beşiktaşla be rabere kaldılar, Fenerbahçeye kalecile rinin talihsiz bir oyunu yüzünden tek bir eayı farkile mağlub oldular. Bundan başka bu karşılaşma neticelerinin, yak laşmakta olan nihaî tasnifte de büyük bir rol oynıyacağı düşünülecek olursa Gencier^Birliği Güneş, Gencler Birliği Galatasaray maçlannm ehemmiyeti kendiliğinden tebaruz etmiş olur. Bilhassa muhacim ve muavin hatlannda hatm sayılır bir kuvvet gösteren Genclere karşı Güneşlilerin bugün hücum hatlannı ne suretle teşkil edecekleri merakh bir meseledir. Her maçta sağaçık oynatıhp muvaffak olamadığı görüldükçe ikinci devrede merkez muhacime ah narak çıkış süratinden istifade edilmek istenen Melih acaba bugün de evvelâ sağaçık, ikinci devrede de merkez muhacim mi oynatılacaktır? Bu denemenin bugün de tekrar edilmiyeceğini ve Melih mer kez muhacime ikame edildikten sonra münasib bir sağaçığın aranacağını zannediyoruz. Salâhaddinle Rebii gibi topu İyi iullanabilen iki oyuncunun ortada bir kişi tarafmdan marke edilebilmesi imkânını da ortadan kaldırmak için de sola çığa Rebii geçirilirse Güneş takımındaki iki iyi oyuncu hücum hatüna serpiştiril miş olur. ler Birliği takımı oyuncularile idarecilerini, dün akşamüstü Bebekteki denizcilik lokaline davet ederek bir çay ziyafeti vermiştir. İki kulübün sporcu gencleri samimî bir hava içinde hoşça vakit geçirmişler ve misafirler fıta ve kiklerle ggzdirilmişler dir. Vefa Lisesinde müessif bir hâdise şınm gırtlağını kesti Bir anket dolayısile Pireden gümrük alınır mı? Diyar diyar dolaşıp, hünerli pirelerine numara yaptırarak para kazanmanm r olunu tutan bir cambazhanenin, ge jenlerde Amerikanın Boston şehrine gidişi mühim bir hâdiseye sebeb olmuş, Boston gümrük idaresini günlerce uğ aştırmıştır. Mesele, hünerli pirelerden ;ümrük resmi alınıp alınmaması mese.esidir. Önce, gümrük idaresi, pireleri «artist> addederek gümrük tarifesi mucibince resimden muaf tutmak istemiş. Fakat bunun gülünç bir gaf olmasından korkularak, bu sefer de pireleri «ehlî hayvanlar> meyanına ithal etmeği düşün müşler. İş, Ziraat Nezaretine havale edilmiş. Nezaret, tetkikat yapmış ve pirenin ehlî hayvan olmadığına karar vererek işi kesip atmış. Mesele büyümüş, dallanıp budaklanmış, içinden çıkılmaz bir hal almış. Nihayet, gümrük idaresi, cambazhanenin bütün ısrarlarına ve itirazlarına rağmen, pireleri <vahşi hayvan> faslına sokarak ona göre resim almış. Ben, Boston gümrük idaresinin yerinde olsam, gümrük tarifesinin her üç maddesini de birden tatbik ederdim. Bizimle koyun koyuna yaşıyan pireye de ehli 'demezsek hangi hayvana ehlî di yeceğiz? Artisthğe gelince, ona meydan okuyacak hangi uzun atlama veya yüksek atlama şampiyonu vardır? Bu cambazhğına bir de kurnazlığını üâve edersek artık pireye artist dememek için sebeb kalmaz. Dişlerinin acısını inkâr edemiyeceğimize göre de vahşeti kendiliğinden sabit oluyor. Hele cambazhane piresi... San'atkâr nasıl ve hangi Bir talebe imtihan esnasmda ustura ile arkada şartlar altında yetişir? San'atta buhran, anarşi ve revaçsızhk san'atkârla onun muhitini ayni zamanda ve ayni derecede sıkan zincirlerdir Fikir hareketlerimizin aksayan taraf larından birisini tamamlamış olan Ar «Plâstik San'atlar ve Türkiye» adıle bir anket açtı. Aldığı cevablardan her sayıya bir tane koymaktadır. Acaba beş onunu birden bsarak işi çabucak bitirmesi kabil değil midir? Bunu şiddetle arzu ediyorum. Biz san'atkârlara da lâf et mek sırası gelsin diye. Yoksa, plâstik sanatlarla ilgili mütefekkirlerimizin tüken mesini istediğimden değil. Bize çalışma, münakaşa, mücadele kuvvetini veren davamız mevzuu bahso lurken susmak, kenarda kalmak, çok a zablı! Sabrım kalmadı. Sorulmadan verilen cevab tadsız kaçacaksa da bahs n san'atkârlara aid olması beni mazur gösterecek znnındayım. [Bu anketi açmakla «Ar» şimdiye kadar yalnız san'atkârlar arasında mevzuu bahsolmuş meselelerin kadrosunu geniş letmiş....] Ar sayıi, 2 «Ar» açtığı anketle belki bahse işti rak edenlerin adedinı artırmıştır. Fakat, meseleleri fena vazede*k kısırlaştırmış ve umduğu cevabları da alamamıştır. Çünkü bahiste ilerlemiş, anlaşmış, ifadesi hususileşmiş olan muayyen bir zümrenin dilini kullanmıştır. Ar bu hususta ne düşünürse düşünsün Darago'nun, Jüeel'in mükemmel cevablarından ve bilhassa Tör'ün içini boşaltmasından sonra ( göz çıkarttığmı) söylemek isterim. Evet, Türkiyede «san'at buhranı» ve dolayısile san'atkâr buhranı da vardır. Gerçi plâstik san'atlarımız tam manasile tekevvün etmemiştir. Lâkin, resim ve heykelimizin malzemesini, tekniğini al dığımız bir san'at, fikrî cereyanlarına tâbi olduğumuz garb san'atı vardır. Buh ran, bu san'ata, bu san'atı benımsediğı miz elli sekiz yıllık zamana ve san'atkârlara nazaran vakidir. Garb san'atını ta,rnamile benimsediğimiz halde san'atkârın kıymetini verecek, onu besliyecek olan halka san'at terbiyesi verme çarelerini ihmal ettiğimiz için de ölçü anarşisi ve revaçsızhk vardır. Sonra, sosyal ve kültürel şartlarımız dan hangisini gösterinz ki san'atkârın lehine olsun. Akademi mi? İyi! Bu sene yapılan ıslahatın hep var olduğunu da farzetmek şartile. Fakat, neye yarar. Komşu devletlere bakalım. Güzel san atlann maddî, zaruri ihtiyacları karşılıyan san'at mekteblerinin programlarını tetkık edelim. O zaman, bizim akademimizin kendi duvarlarile kapalı kalmağa mah kum olduğunu kolayca anlarız. Hem a kademi sana't propagandası değil san'at tedrisatı yapar, sn'atkâr yetiştirir. Üniversite mi? Yüksek mektebler mı.J Bunlann da hiçbirisi san'at terbiyesi vermekle mükellef değildirler. Gencliğe san'at terbiyesi veren sade orta okullardır. Onlarda da resim dersi haftada bir saattir. Eğer hocası da akademi mezunu değilse, derslerin bediî bakımdan hiçbir kıymeti yoktur. Himaye gören sergiler mi? Âlâ! Fakat, san'atta salâhiyeti olan hangi jüri hangi kıymetli eserleri seçerek mükâfat vermiştir? Kaç entellektüelimiz vardır k «artiste peintre» i tabelâcı, fotoğrafçı, kopyacı, desinatör, kartograf, karikatü rist, dekoratör ve amatörlerden tefrik edebilsin? San'atta buhran, anarşi, revaçsızhk san'atkârla muhitini ayni zamanda ve ayni derecede sıkan zincirlerdir. Onun tazyikmı duyan ve bunalan şikâyet eder, Eğer san'atkâr evvel davrandıysa: Ye rinde ve pek tabiidir. Çünkü, resim ve heykel san'atlarımız yurdumuzda doğ muş değil garbdan almmıstır. Sonra, bu san'ata süluk edenler de garba gidip tahsil etmişlerdir. Orada müzeleri gezerek, şaheserleri görerek, san'at hareketlerine katılarak ve el'an da garb san'atı cere yanlarını takib ederek san'at terbiyesini almışlar ve tenkid kabiliyetini kazanmışlardır. San'atkârlanmız bu şekilde yetişmiş olduktan sonra şikâyetin muhitinde vu kua gelebileceğini zannetmek dahi ma nasızdır. Son beş on sene evveline kadar sade İstanbulda yılda bir defa sergi açılırdı. Diğer vilâyetlerde de yeni yeni a çılmağa başlanıldı. Elli sekiz seneden beri bir milyonumuz resim gördüyse ne mutlu bize! San'atkârlanmız hayatlarını kazanmak zaruretile vakitlerinin, enerjilerinın mü him bir kısmını ayırdıkları aykırı işieri nin artakalan veya çalınan zamanlarında san'atlarına çalışırlar. Bu topal çalışmalardan sonra tablosundan sergisine ka dar malî fedakârlık da yaptıkları halde meselâ: İstanbul gibi bir şehirde ziyaretçi adedi hiçbir zaman altı yüzü geç mez!.. Yurdumuzda plâstik san'atlann yük selmesi için san'atkârı nasıl çalıştırmalı; halka zevk ve terbiyeyi nasıl aşılamaiı? Bunu doğrudan doğruya san'atkârlardan bekliyorsak, önümüzde zaman çoktur. Onlar, (Pionnier) nesilleri halinde bir birini takib ederek elbette bir gün mu vaffak olurlar. Fakat, yanıbaşımızda garb san'atı bizi beklemiyor. Mükemmel bir organizasyon içinde dev adımlarile koşuyor. Milli bir san'at kurmak üzere onu yetişip geçebilmemiz için asırlar lâzımdır. Asırlar düşüncesi ise şimdiden tahammülü, cesareti kıracak kadar karadır. Zamanın tekâmüle doğru zorlandığı devrimizin karakterile taban tabana zıddır. Önümüzde, san'atı her cephesinden tahlil ve izah eden ilimler bize yolumuzu göstermektedirler. Biz (Perieks) in Atinasında, (Medicis) lerin Floransa sında, günümüzün Parisinde (Phidias), (MichelAnge), (Bourdelle), (Picas so) gibi artistlerin ne türlü şartlar içinde yetiştiklerini biliyoruz. Tıpkı müvellidülma ile müvellidülhumuza birleşirse su olacağını bildiğimiz gibi. İşte günümüzün halledilmesi elzem oIan meselesi bu terkibi yapmaktır. Bu nun için de san'atın kültürümüze girme si, devletleşmesi icab eder. Çünkü dfv let, ferdlerin, küçük teşekkül veya mü esselerin didinerek uzun senelerde vücude getirecekleri tekâmülü bir hamlede ve kolayca temin eder. Alaturka güreşler Her hafta pazar günleri Beşiktaşta Şeref stadyomunda yapılmakta olan millî güreşlere bu pazar günü de saat 15 ten itibaren devam edilecektir. Yarınki bisiklet müsabakası T. S. K. İstanbul bölgesi bisiklet ajan.ığmdan: 1 Ankara, Bursa, Kocaeli ve İstanbul bölgeleri bisikletçileri arasında pazar günü Mecidiye köyü ile Büyükdere arasmda yapılacak olan (60) kilometroluk yarışa havaların sıcaklığı dolayısile sabah saat 8 de başlanması kararlaştı rılmıştır. 2 İstanbul takımına girecek olan Süleymaniyeden Abdullah, Cevad ve Lambo, Galatasaraydan Muhsin, Fener Yılmazdan Tanaş ve Torkumdur. 3 Koşuya tam saat sekizde başlanacağından bisikletçilerin bu saatten evvel yarış yerinde bulunmalan önemle bil dirilir. Atletizm federasyonu reisi gitti Bir müddettenberi mezunen şehrimizde bulunan Atletizm Federasyonu reisi Vil dan Aşir Kültür Bakanlığından aldığı bir emirle Ankaraya dönmüştür. Festival münasebetile spor hareketleri istanbul festivali programında şeihir belediyesi su sporları, güreş, futbol ve tenis hareketlerine geniş yerler ayırmıştır. Su sporlan programmda Boğazı geçmek, sürat vç mukavemet yüzme ve kürek yanşlan vardır. Güreş için Finlandiya ve Estonyadan en mutena gureşçite rin getirilmesine karar verilmiştir. Futbo için de istanbul şehir muhteliti Viyana nm amatör şehir muhtelitile karşılaşacakGencler müdafaasında Salâhaddinl tır. Rebiiye karşı koyabilecek oyuncular a Bu hareketler ağustos içinde hep birrasında bilhassa Hasanla Kadriyi zikre den yapılacaknr. debiliriz. Hasan, merkez muavin yeri Maraton müsabakası İçin tam yapılı bu Türk çocuğu Gencler Atletizm Federasyonu memlekette takımmda başlıbaşına bir kuvvettir. Muhacim hattmda da Niyazi, Rasim ve Se şimdiye kadar hiç ehemmiyet verilmiyen lim Güneş kalecisi Cihada iş düşürebile Maraton koşusu için yeni bir program hazırlamıştır. cek kabiliyettedirler. Maraton yanşı hazırlığı için 20, 25 Gencler Birliği Galatasaray maçma 35 kilometroluk yarış programlan hazırgelince, san kırmızılılann, misafir rakiblerinin yorgun bulunmalan gibi oldukça lanmıştır. Muayyen ve fasılah haftalarla büyük bir avantajlan vardır. Maamafih yapılacak bu müsabakalar Balkan oyun bir takımı teşkil eden oyuncular sağlam larına iştirak edecek olan maratoncuyu yapılı ve iyi idmanlı bulunduklan tak meydana çıkarmış olacaktır. Bu müsabakalardan birinciden beşin dirde üstüste yapılacak iki maçtan yor ciye kadar kupa ve madalya gibi mükâ gun düşmezler iddiasmın da makbul bir fatlar verilecektir. İddia olduğunu unutmamak lâzımdır. İlk müsabaka temmuzun birinci haf Galatasaray takımında merkez mua tası yapılacaktır. vin yerinde tekrar Salimin oynatılmas Dün sabah Vefa Lisesinde müessif bir âdise olmuş, bir talebe diğer bir talebenin gırtlağını ustura ile kesmiştir. Yaptığımız tahkikata göre vak'a şöye cereyan etmiştir: Vefa Lisesinin beşinci sınıf B şubesinde ingilizce dersinden sözlüye kalanîarın imtihanlan yapılmakta iken 514 numaralı Celâl birdenbire imtihan salonuna girmiştir. İmtihan salonunda o sırada 458 numarah Abdurrahman bulunmakta olduğundan talebe Celâl doğruca o nun yanına gitmiş ve anî bir hareketle çenesini kaldırarak elinde bulunan ustra ile çocukcağızın gırtlağını kesmeğe başlamıştır. İlk şaşkınlık anlan geçtikten sonra ingilizce muallimi Rahmi derhal Celâlin üzerine atılmış ve elinden ustrayı almak istemiştir. Celâl de usturayı yere ataıak salondan çıkmış ve merdivenleri dörder dörder atlıyarak kaçmağa başlamıştır. Hâdiseyi öğrenen diğer talebeler de arkasından «tutun!» diye bağırarak Celâli kovalamağa koyulmuşlardır. Celâl koşarak ve önüne çıkan kimseleri öliimle tehdid ederek tramvay caddesine kadar gelmiş ve orada nokta bekliyen polise teslim olmuştur. Yaralı Abdurrahmanın ilk tedavisi tesadüfen mektebde bulunan Askerî Tıbbiye mektebi talebelerinden bir genc tarafından yapılmış ve çağınlan cankurtaran otomobilile hastaneye kaldırılmıştır. Celâl dün akşam geç vakit Müddeiumumiliğe teslim edilmiştir. Yerin altından çıkardığırmz servet Hâdisenin neden vuku bulduğu belli lerden iki tanesi var ki, yakın veya udeğildir. zak bir tarihte tükenmesi ihtimali bü tün dünyada korku uyandırıyor: Petrol ve kömür. Bunlara şimdi bir de demir geldi katıldı. Doktor Frowein isminde bir Alman, elli sekiz sene sonra, Avrupada demirden eser kalmıyacağmı ve Rize valiliğine taaltmış dört senenin nihayetinde de bü yin edilen Belediye tün dünyanm demir madenlerinin ku reis muavini Nuri ruyacağını söylüyor. rinin yerine Fatih Bu felâkete ilk uğrıyacak olan mem kaymakamı Rauf leket Almanya imiş. Silezya demir ma Demirtaş tayin edildenlerinin yirmi sene ve Vestfalya mamiştir. İyi bir idare denlerinin de otuz sene ömrü kalmış. memurumm .^olan. Alman doktortm bu küsuratlı hoK ları doğru ise, tahdidi' teslihat konfe Rauf Demirtaş Çaransianrrm yapamadığı işi tabi«H*çsip nakkale, Çeliboluv Bilecik müstakil muatacak demektir. tasamflıklannda bulunmuş Harbi Umu #<*«/ Demirtaş İspanyol hâdiseleri münasebetile, ismı mide bir müddet İstanbul Vali vekâletini ni gazetelerde hergün okuduğumuz Bil ve mektubculuğunu ifa etmiştir. îstanbul bao, bundan otuz sene evvel, tıpkı bu belediyesi bu tayinle iyi bir reis muavin günkü gibi, fakat bugünkünden büsbütün kazanmış oluyor. Tayin emrini Ankarabaşka mahiyette bir mesele dolayısile, ge da bulunan Belediye muhasebecisi getine dillere düşmüştü. O şehirde oturan bir recektir. Fatih kaymakamlığma Üsküdar terzi kız, bir dansözle düşüp kalkan nişan kaymakamı Lutfinin naklen tayini muh lısını, bir kama vunışta öldürmüş ve iha temeldir. Demir de bitiyormus Yenî Belediye Reis muavinliği Bilbaonun on binleri netin cezasını cinayetle vermek hususunda kendisile hemfikir olmıyan mahkeme tarafından 7 sene hapse mahküm edıl mişti. Süreyya Paşa fabrikası ano nim şirket oluyor Memleketimizin en büyük yünlü mensucat fabrikalarından biri olan Süreyya Paşa fabrikası bugünkü sahiblerinin de dahil olduğu bir anonim şirketir eline geçmektedir. Bu şirkete mill bankalarımızdan biri de geniş bir şekil de iştirak etmektedir. Mahkeme aldınş etmedi; işine baktı; on bin kadına on bin celbname gönderildi on bin dava dosyası açıldı; fakat berekei versin ki Adliye Nezareti işe müdahale ederek davayı tecil ve bir müddet sonra da maznunları affetti. Yoksa, iş başladığı şekilde tabiî mec rasını takib etseydi, şimdiki Bilbao havadisleri arasında belki hâlâ o davaya aıd tafsilât ta okuyacaktık. Yanınıza gelirken işittiğim bazı sözlerinizden anladım ki siz bu kadmın mazisi hakkında hiçbir malumata sahib değilsiniz ve onun kasden hafızasını kaybetmiş göründüğüne kailsiniz. Tanımadıkları bu jandarma zabitinin evlerinde kalmasına, işlerine müdahalesine hayret etmekle beraber merak da edi yorlar, onun yardımını kendileri için faydalı buluyorlardı. Bir an tereddüd geçiren Nihad Bey: Evet, dedi. Bu kadıncağız bizim yanımıza birisi tarafından getirilmiştir. Nereden geldiğini, kimin nesi olduğunu bilmiyoruz. Demin sofrada anlattığım gibi doktorlar da bir çare bulamadılar. O nun ölümü üzerine birden aklımıza derin bir derdi olan bu kadının mazisini gizîemek için hatırlıyamamış görünmeği tercih etmesi ihtimali geldi. Mahkemenin bu karan, şehrin bütün kadınlarını ayaklandırdı. İspanyada, al datılan kadın, aldatan erkekten intikam alırsa, an'anevî bir hareket yapmış olur ve halk nazarmda suç işlemiş sayılmaz Fakat, kanun böyle düşünmediği için kadınlar, göreneğin kendilerine verdiği bu hakkı mahkemenin tanımamasına akılla nnca öfkelenmişler ve bir mazbata yapıp ihtimalinden bahsedilmektedir ki bu ha mahkeme reisine sunmuşlardı. Mazbatada Bir adamın ayağı kırıldı müdafaaya yardım kabiliyetini kaybeden tam on bin imza vardı. Mahkeme, maz Arnavudköyünde oturan Yusuf adın san kırmızı muavin hattının bir dereceye da 55 yaşlarmda bir adam, dün Eminö batayı alınca derhal harekete geçmiş, bı kadar düzelmesi demektir. nünde Bebek tramvayından inerken ka on bin kadın aleyhinde takibata başla Galatasarayın Gencler labalık yüzünden tramvay basamağm mıştı. Bu sefer iş büyüdü; civar şehirler Birliğine çayı da kalmış ve zavallının bir ayağı kırıl deki kadınlardan on bini de ikinci bi Galatasaray kulübü Ankaranm Genc mıştır. Yusuf hastaneye kaldırılmıştır mazbata yapıp, ilk on bine iltihak etti MAHMVD CODA Üniversite kampı başladı Üniversite ve yüksek mekteb talebe lerine mahsus askerî kampların birinci devresi dün Yedek Subay okulunda başlamıştır. Kampın bu devresine Edebiyat Fakültesi talebelerile Fen ve Tıb Fa külteleri talebelerinin imtihanlan 16 haziranda bitenler iştirak etmişlerdir. HACI RAŞİD «LCumhuriyet» in milli sergüzeşt romanı : 2 8 Henüz kendisini derin bir hayretten kurtaramıyan ve merak içinde şaşıran Nihad Bey, Sami Beye bir yer göstererek: Evet efendim, müşerref olmuştum; buyurunuz... Fakat bizi son derece hayrete düşürdünüz. Ayşe kadın bir cinayete mi kurban gitti?.. Sami Bey başını salladı: Maalesef öyle! dedi. Ben doktor degilim, fakat jandarmayım. Her ölümde bir kere gayritabiilik ararım. Birçok ihtimalleri aklımdan geçiririm. Ayşe kadının cesedini görür görmez şüpheye düştüm, vaziyeti şüphemi uyandırdı. Sektedcn ölen bir kadınm takallus etmiş yüzünü, renksizliğini, el ve ayaklarındaki çekikliği onda göremedim. Bir de sol ko lunun vaziyeti dikkatimi uyandırdı. Siz aşağıdan çekildikten sonra cesede yak laştım. Muayene ettim. 5üphem kuvvet buldu. 5imdi size şunu kat'ıyetle söyliyebilirim: Ayşe kadın sol kolunun altından yapılan bir enjeksiyonla öldürüldü. yacak gibi fırlamıştı: Aman yarabbi... Sahi mi? Yeri belli mi? Evet... Belki bir iki saat sonra artık enjeksiyon yeri tazeliğini kaybedecek, çok eski bir iğne yeri gibi kalacak. Fakat şimdi dikkat ederseniz... Feride Hanım ve kocası ayağa kalktılar. Merak ediyorlardı: Gidip, görelim... Sami Bey onları teskin etmeğe çah şarak dedi ki: Hayır, acele etmeyiniz. Biraz ih tiyatlı olmağa sizi davet ederim. Kankoca korku ile gözlerini Sami Beye diktiler. Evlerinde işlenen cinayet ü zerinden henüz yanm saat geçmişti, ka til belki hâlâ evdeydi. Belki yanıbaşlarında bir yere gizlenmişti. Sami Beyin ihtan onlarda hemen bu korkuyu uyandırmıştı. Feride Hanım sesi titriyerek sordu: Katil henüz evde mi? Siz gördü Nihad Beyin gözleri yerinden Qynı nüz mü beyefendi? Hayır... Telâş etmeyiniz. Bu katilin sizinle hiçbir alâkası yoktur. Bilâkis sizden kaçacaktır. Ben onu kaçırmamak, kaçarsa bulmak istiyorum. Onun için delâletinize lüzum gördüm. Fakat beyefendi, gidip hemen polise haber verelim. Sami Beyin de sesi birdenbire alçal mıştı: Evet, amma acele etmiyelim. Polise haber gönderinciye kadar kuşun kafesten kaçması ihtimali vardır. Yahud eğer kuş uçmuşsa, gizlenmek için acele edecektir. Demek onun evde olup olmadığını bilmiyorsunuz. Sami Bey cevab vermedi. Ayağa kalkarak gözlerile onlardan müsaade iste di. Yavaş yavaş yürüyerek sofanın iki tarafındaki üç odayı gözden geçirdi. Bir camekânla ayrılan ve bir kat yukarıya çıkan merdiven başına geldi. Burası galiba tavanarasıdır! Diye sordu. Nihad Bey: Evet! Yalnız Ayşe kadının odası ve bir sandık odası var, orada... Sami Bey yukarıya çıkmağa lüzum görmeksizin geriye döndü. Kan kocanın arasındaki kanapeye oturdu: Sükun bulunuz, anlatacağım. Çok sektesile öldüğünü göstenyor. Acaba citan anlatacaktım; fakat rahat degilim. nayet olduğunu tâyinde acele etmiyor Onun katilini bulmak, kaçırmamak lâ musunuz? zım... Sami Bey ayağa kalktı. Feride Hanıma ve Sami Beye: Sonra Nihad Beye eğilerek sordu: Benimle beraber na'şın yanına ka Aşağıda üç garson var. Onlan nedar gelir misiniz biraz? reden buldunuz? Diye sordu. Nihad Bey müdahale et Civarımızda bir (aile mutfağı) var. ti: Oraya müracaat ettim; gönderdiler. Bi Hanım gelmesin. Zaten fazla herisi acemidir; genci.. Diğerleri eskidenyecan içinde büsbütün fenalaşabilir. Biz beri garsonluk ederlermiş... Onlardan gidelim... mı şüpheleniyorsunuz? İki erkek aşağıya indiler. Taşlıkta Başkasından şüpheîenmek kolay uzaktan mutfak kapısı aralığından gar değil ki.. Kadının yanında kimse yoklu. Misahrleriniz tamamen bahçede idiler. sonların tabakları yıkadıkları, birisinm de İçlerinden hiçbirinin bir an için olsun içe bahçedeki sofralan toplamağa çalıştığı riye girdiğini görmedik. Garsonlan da is görülüyordu. ticvab ettim. Hiçbiri kadının ölümü sıraAyşe Kadının yattığı oda kapısı ka sında yanında olmadığını söylüyor. Ay palıydı. Sami Bey: şe Kadm bize su getirdikten sonra yorul Ben kapadım! dedi. Hatta kilidleBiraz düşünen Sami Bey: duğunu söylemiş, içeriki odaya, yemek dim. Anahtarı yanıma aldım! Evet, pek mümkündür; dedi. Fa odasına çekilmiş. Aradan on dakika kaBasık tavanlı, rütubetli yemek odasmî kat bu kadıncağız acı bir surette aldatıl dar gecmiş, içeriden acı bir feryad işitşimdiden ağır bir koku basmıştı. Kapıyı mış, felâketten felâkete sürüklenmiş ol mişler. Üçü birden koşuşmuş ve kadını açan Sami Bey elektriği yakarak alışık duğu için... can çekişirken bulmuşlar. bir halde na'şa doğru yürüdüğü halde NiKan koca hayretle yerlerinden fırlaNihad Bey şüpheli bir halde Sami Be had Bey kapının önünde bir tereddüd ve dılar. Nihad Bey: ye bakarak: heyecan anı geçirdi. Siz tanıyor musunuz onu? (Arkası var) Beyefendi, dedi. Bu da bir kalb Diye sordu. Sami Bey başını salladı.