19 Haziran 1937 CUMHURIYET SAGLIK BAHİSLERİ Halkın sıhhati Yazan: Selim Sırrı Tarcan Medenî bir memlekette ilk düşünülecek şey halkın sıhhatidir. Yani yedıği içtiği şeylerin ve yattığı yerin temızlığıdır. Bunlar düsünülmezse doğanların mıktan azalır, ölenlerinki çoğalır, netice? Netice malum, sermayesi tükenen banka gibi o millet iflâs eder. Sağlık halkın ıçtımaî ve iktısadî vaziyetine bağlıdır. Bır memlekette refah ne kadar yükselir, halk ne kadar tenevvür ederse o nisbette kendisine iyi bakmasını bihr, hastalık ve onun tabiî neticesi olan ölüm karanlık yüzünü gösteremez olur. Pariste bu son senelerde yapılan tetkiklere göre umumî vefiyat ve bilhassa çocuk ölümü zengin semtlere nisbetle fakir mahallelerde pek çoktur. Meselâ (ChampsElysee) civannda oturanlarda 1.000 de 9.4, Opera taraflarında 1.000 de 11.5, (Passy) de 1,000 de 11.8 dir. Fıkara mahallelerinde meselâ (Gobelins) \araflarında 1.000 de 22.7. (Menilmontant) ta 1,000 de 22,8. (ButtesChaumont) da 1,000 de 27,1 dir. Bir de çocuk vefiyatına göz atalım: Parisin fakir bir semti olan 11 ınci ve 20 nci arondismanlannda, zengin olan 7 nci ve 16 ncı arondismanlarına nisbetle çocuk vefiyatı iki misli fazladır. Bu hal Belçikada, ttalyada da azçok böyledir. Tabiî buna sebeb halkın mühim bir ekseriyeti daha az para kazanıyor, sıhhî olmıyan şartlar dahilindeki evlerde oturuyor ve ivi beslenemiyor. O halde herşeyden önce düşünülmesi lâzım gelen halkın sıhhatini gözetmek, onlara imkân oldukca daha temiz bir gıda, daha sıhhî bir mesken temin etmektir. Fransa Meb'usan Meclisi azasından (Amedee Guy) 1936 senesi 14 ilkkânununda yani geçen sene meclisin umumî içtimamda şunian söylemişti: «Çarlık Rusyasında vaktile banyo yapmak üzere nehır, göl ve deniz sahıllerine giden halkın mıktarı 15,000, nihayet 20,000 kisiyi geçmezmiş, bugün Sovyet Rusyasında yalnız köylü ve amele sınıfından senede 150,000 kişi yıkanıyor. Çünkii yeni Rusyada iş başında bulunanlann birinci düşüncesi halkın sıhhatidir. Bu sebeble şehirlerde olduğu kadar köylerde de halka sağlık propagandası yapmak için her tiirlü vesaite müracaat ediyorlar ve bilhassa radyodan çok İstifade ediyorlar. Bir büyük devlet adamının şu mühim sözlerini unutmıyalım: «En kıymetli sermaye beşerin hayatıdır» Geçenlerde Rusyayı ziyaret etmiş olan Sıhhıye Nazınmız Sovyet Rusyasmın her tarafında bu sözlerin en canlı manasını gözile gördü ve avdetinde meb'usanda dedi ki: «Büyük Rus demokrasisinde bizim için kopya edilecek çok şeyler var. Orada umumî sıhhatin yükselmesi için büyük bir cchd sarfedilmektedir. Ezcümle 1933 senesinde Sovyet Rusyası doğan çocukların adedini üç milyon kaydediyordu. 1936 yılının başlangıcında ise istatis tikler bu yeni doğan cocukların miktannı ( milyon gösteriyor. Hiç şüphe yok ki elde edılen bu muvaffakiyet Rusyada sağlık islerine verilen ehemmiyetin tabiî bir neticesidir.» Düne kadar Çarlık devrinde sıhhat bakımmdan en geri olan Ruslar, bugün tıb âlemınde ve sağlık işjerinde birinci sınıfta giden İskandinavyalılarla ayni seviyeye yükselmiştir. Bu doğum mebzuliyeri halkın iktısadî vaziyetinin ve onun tabiî neticesi olarak umumî sağlığın gündengüne düzelmesinin tezahüründen başka bır şey değıldir. «Sand» ın dediği gibi B E Ş E R İ N Küçük Antant devletleri Sermayelerimizi nereye arasmda tam itilâf var yatıralım? iktısadî hareketler Vaktile memleketimizde sermayeler alt:na çevrilerek öldürülüyor ve istihsal sahası bunların hizmetinden mahrum bırakılıyordu. Şimdi de sermayeler binaya yatmlmakta ve tabiatile gene öldürül mektedir. Çünkü binanın inşası için elzem olan birçok malzemeyi haricden ithal etmekteyiz. Harice giden sermaye ise öl müş demektir. Diğer taraftan bina için sarfedilen sermayelerin faizleri gün geçtikçe azalmakta ve bugün anahtarı tesellüm edilen bir bina içıne daha hiç kimse grrmeden satılığa çıkanlsa sarfedilen sermayenin ancak yüzde altmışı alınabilmektedir. Bu vaziyet karşısında karşımıza şu sual çıkmaktadır. O halde sermayeleri mizi nereye yatıralım? Memleketimizde sermaye yatıracak çok iyi bir iş sahası vardır. O da devletin istikraz tahvilleri dir. Bu istikrazlara para yatıranlar hiçbir tehlikeye maruz bulunmadıklan gibi bu istikraz senedlerini istedikleri zaman istedikleri bankada borsa fiatınm yüzde seksenine terhin ederek kolayca para tedarik edebilirler. Veya yüzde iki ve üçü geçmiyen bir fedakârlıkla bunları derhal paraya çevirebilirler. Bu tahvilâtlar şunlardır: I Türk borçlan yani Üni Türk tahvilleri Bunlann bugünkü fiatlan 1819 lira arasındadır. Senede iki defa kupon tediye eder. Beher kupondan 106 kuruş ahnır. Bu tahviller Paris borsasile ilişikli olduğu için mütemadî bir temevvüc gösterir. Bunlann resmî faizleri yüzde 7,5 tur. Fiatlarının düşkün olmasına rağmen hâmillerine yüzde 12 ilâ 12,5 arasında bir faiz temin etmektedir. 2Anadolu Demiryollan tahvilleri bugünkü fiatlan 45 liradır. Bugünkü borsa fiatlanna nazaran bu tahvillerin faizi yüzde ona yakındır. Bu tahviller 1939 senesi 20 şubatına kadar hâmillerin arzuanna göre Merkez Bankamız tarafından Sıvas Erzurum ve Ergani tahvillerile tebdil edilecektir. îsviçre frangmın yüzde otuz sukutu üzerine bu tebdil Türk hâmillere hükumet tarafından bahşedılmiş bir imtiyazdır. 10 Anadolu tahviline mukabil 21 Sıvas Erzurum veya Ergani tahvili verilmektedir. 3 Anadolu Demiryolu mümessili senedleri. Bugünkü fiatlan 44 liradır. Senede bir defa faiz getirir. Bugünkü borsa fiatlarına nazaran bu tahvillerin getirdiği faiz yuzde on birdir. 4 Ergani tahvilleri: Bugünkü fiatlan 19 lira kadardır. Senede bir defa faiz getirir. iki defa da kur'aya tâbidir. Resmî faizleri yüzde beştir. Bugünkü borsa fiatlarına nazaran hâmillerine yüzde altıya yakın faiz getirir. Bu tahvillerin 30,000 10,000 liralık büyük ikramıyeleri olduğu gıbı bıner liralık müteaddid küçük ikramiyeleri ve başabaş amorti isabetleri de vardır. Devlet taahhüdatında bu tahviller başabaş teminat olarak kabul edilir. 5 Sıvas Erzurum tahvilleri: Bugünkü fiatlan 19 lira kadardır. Senede bir defa kupon tediye eder. Resmî faizleri yüzde 7 olmasına rağmen bugünkü borsa fiatlarına göre birinci tertibleri yüzde 11, ikinci ve üçüncü tertibleri de yüzde 13 faiz getirir. Keza bunlar da devlet taahhüdatında başabaş teminat olarak kabul edilir. $irketler eshamı arasında zikredilebi Iecek olanlar Merkez Bankası, îş Bankası ve Aslan Çimento hisse senedleridir. Bunlardan Merkez Bankası bu sene yüzde 7, îş Bankası yüzde 8 ve Aslan Çimento da yüzde 16.5 faiz temin et Çekoslovakya Başvekili Milân Hodza dedi ki: Unutulacak kelimeler engiz, başardığı büyük işlerle tarıhi kendine hayran eden yüce bir şahsiyettir. Lâkin hayret uyandırmak başka, rahmet temin etmek gene başkadır. Cihangirlik yolunda yürüyenlerin çoğu bu iki mazhariyetten ancak birincisine erebilmiş, ikincisinden u zak kalmış olduğu halde ben Cengize rahmet okumayı da caiz görüyorum. Çün y* kü yasasına «Türklerden köle edinile mez» kaydini koyarak büyük milletimi j | ze o ânn yükletilmesi ihtimalini hatırlardan dahi çıkarmak istemiştir. Bu duygu, bir değil, bin değil, on bin rahmete hak <\ kazandırmaz mı? 4 HAYATINI PARA İLE SATIN ALMAK MÜMKÜNDÜR. Her memleket isterse bir dereceye kadar vefiyatın miktannı tahdid edebilır. Evet, emek sarfederek, uğraşarak ve bılgi ile çalışarak ölüm ricate mecbur edilebilir. Hastalıklara karşı açılacak savaşla hayat uzaltılabilir. Nitekim bir zamanlar 25 seneyi geçmiyen vasatî ömür (ki Hindistanda hâlâ böyledir) Avrupanın birçok yerlerinde İngilterede, îsveçte, Da nimarkada, Avustralvada ve Yeni Zelandada altmısı bulmuştur. Bundan iki asır evvel doğan cocukların yüzde ellisi ölürken (Çinde hâlâ böyledir) bugün Avrupa ve Amerikada yüzde on ve birçok yerlerde yüzde sekize inmiştir. Yeni (Ze'lande) da ise yüzde üçe inmiştir. «Korumak iyi etmekten daha ucuzdur» sözü hiçbir zaman kıymetten düşemez, buna birçok misaller gösterilebilir. Bir hastanede kuşpalazına tutulan bir çocuğu iyi etmek için sarfedilen para 50 çocuğu bu âfetten korumak için yapılacak aşıdan daha fazladır. Bir veremlinin evlâdını sıhhati yerinde bir aile nezdinde büyütmek için sarfedilecek para, ona hastalık bulaşhktan sonra sarfedile cek paranın dörtte biri nisbetindedir. Bılmek lâzımdır ki makul bir tarzda umumî hıfzıssıhha için sarfedilen para daima tasarruf edilmiş demektir. Umumî sıhhatin korunması için sarfedilen para daima faiz verir. Hastalıkların önünü almak demek sây ve zamandan tasarruf etmek demektir. Her sağlam adam bir millet için sermayedir. Çünkii talim ve terbiyesi için millet ona sarfettiği paranın faizini onun ister fikrî, ister sınai bir şekilde sâyinden alır. Beşerin hayat sermayesini bir milletin maddî sermayesinin beş misli olarak tesbit ediyorlar. Bu sermayeyi çoğaltmak için birinci şart her ferdin sağlam olmasını temin etmektir. Harbde ölenlerin miktarı gözümüzü korkutmamalıdır. Fakat hastalıklara verdiğimiz kurbanlar bizi düşündür meli Sağlam milletler sağlam ferdlerden mcydana gelir. Öylevse herşeyden evvel düşünülecek şey; halkın sıhhatidir! «Yugoslavya ile komsuları arasındaki münasobetlerin iyilesmesi neticesinde Küçük Itilâfın dağılacağını iddia etmek inanılmıyacak derecede bir safdiilik oZıır.» IBaştaraft 1 Ind sahifede] rak toplandıklannı kaydettikten sonra: «Müzakere neticesini hulâsa için şunu söyliyebilirim: Küçük Anlaşma bugün dünyada hiçbir kuvvetin ne zayıflatmağa ve ne de sarsmağa muktedır olamıyacağı r ku\ vetli ve birlikli bir organizm teşkil etmektedir» demiştir. Tataresco Küçük Antantı tahrikâmiz bir tarzda göstermeğe çalışan şayialan tekzib etmiş ve demiştir ki: « Küçük Antant devletlerinin müş terek muharebe cephesini terkettikleri için birbiri ardınca yenilmiş olan curiacelara a«la benzemiyeceklerini kolleglerim adına bildirmek suretile bu masalları ebedî surette ortadan kaldırmak isterim.» mülâkatları hakkında tefsirlerde bulunan Pravda gazetesi ezcümle şunları yaz maktadır: Neşredilen retmi tebliğ Belgrad 18 (Hususî) Küçük Antant Başvekillerile Romanya Hariciye Nazırının iştirakile Tuna üzerinde yapılan konferans hakkında neşredilen resmî tebliğ şunları bildirmektedir: «Küçük Antant Başvekillerile Ro manya Hariciye Nazırı Antonesco'nun iştirakile Tuna üzerinde yapılan toplan tıda Küçük Antantı alâkadar eden siyasî, içtimaî ve iktısadî bilumum meseleler tetkik edilmiştir. Bu münasebetle müzakere edilen bilumum meselelerde Küçük Antant devletleri arasında tesanüdü efkârm mevcudiyeti bir defa daha teyid edilmiştir. Küçük Antant devletleri arasındaki siyasî teşriki mesainin takviye ve inkişafı ile her sahada müşterek çalışmaya devamın lüzumu da teyid edilmiştir. Milletler Cemiyeti paktma sadık bu lunan Küçük Antant devletleri, mezkur misakta bi' guna tadilât yapılmasına müsaade etmemeği de aynca karar altına almışlardır.* Çek Başvekilinin beyanatı «Stoyadinoviç, Hodza ve Tataresco beynelmilel vaziyet ve bilhassa sulhu ve müşterek emniyet prensipini muhafaza etmek hususunda sarfedilen gayretler hakGönül isterdi ki köle kelimesi lehçe kında müdavelei efkârda bulunmuşlardır. Küçük îtilâf, dostu ve müttefiki Fransa mizde de yer almasın. Halbuki osmanlıca ", ile beraber müşterek emniyet prensipine lugatlerde en çok görünen bu kalimedir. £ Şemseddin Saminin türkçe kamusunu sadık kalmıştır. biraz önce gözden geçirirken iltizam edip Bütün siyasî vaziyet nikbinlikle tetkik saydım, köle manasını ifade eden düzi edilmiş ve Küçük îtilâfın hiç değismedrği nelerle lugatin kitaba ve dolayısile lisana ve üç dost ve müttefikin Belgrad, Bükreş sokulduğunu gördüm: Bende, bendeği, 7 ve Prag'ın sarsılmaz görüş birliğine isti bendegâne, bendelik, abd, ibad, çaker nad ettiği müşahede edilmiştir. ve daha neler, neler? Devletlerimizin kapılan, komşularımızBunun, bu köleliğe taalluk eden ke la samimî, hakikî ve dostça bir teşriki melime bolluğunun vaktile millî muaşeret saiye açıktır. Bugün, bu müşkülât için şekillerine verdiği iğrenc inhinalan, çir de, iktısadî iş birliği milletlerin refahı için kin secdekârlıklan düşünmek bile bugün büyük bir ehemmiyeti haizdir. Bu sebebidrakimizi hicab içinde bırakır. Meselâ ledir ki bu mesele Küçük İtilâf devlet şu fıkra, o zelil telâkkilerin mahiyetini lerinin şefleri tarafından dikkatle tetkik nc mahcub bir belâğatle anlatır: edilmiş ve Tuna havzası meselesi hakkınBilmem hangi devirde Numan P da da Küçük İtilâf devletleri arasında tam admı taşıyan cahil, kızıl cahK bir vezir, bir görüş birliği olduğu müşahede edil Kubbealtı büyüklerinden birine hulus miştir.» çakmak ister, Divan efendisini çağırıp şu Peştede alâka emri verir: Budapeşte 18 (A.A.) Küçük An Kalemini yağla, kolunu srva, okutant devletlerinin Başvekillerinin toplan yanlan bayıltacak bir kâğıd çiziktir. tısı burada büyük bir dikkatle takib olunKâtib, yaradana sığmıp kaleme sanlır. maktadır. Umumî kanaate göre, bu kon Bedi'den, beyandan ne biliyorsa hepsini feransm asıl mevzuunu Sovyet Rusya sarfeder, yakası yırtılmadık nekadar lumn beynelmilel vaziyetile cenubu şarkî gat ezber etmişse cümlesini kullanır. Avrupasında Alman siyaseti teşkil ede Veysiyi kıskandıracak, Nergisiye gıptacektir. dan kıvTandıracak bir mektub yazar, efendisine okur. Cahil valinin inşa san'a tmdan birşey anladığı yok; Ahfeşin ke • Dersim dağlanndaki son çisi gibi sade başını sallayrp dinler. Fakat sıra imzaya gelince yatar gibi yas çapulcu grupları da landığı kuştüyü yastıktan biraz aynlır: SELİM SIRRI TARCAN Festival sırasında ttfaiye töreni de yapılacak Festival sırasında bir de İtfaiye töreni yapılması kararlaştırılmıştır. Törenin programı İtfaiye müdiriyeti tarafından hazırlanmaktadır. Bu seneki tören daha muazzam olacak ve İtfaiyenin bidaye tinden bugüne kadar geçirdiği tekâmül tamamile gösterilecektir. Bir ayda yapılan inşaat Geçen mayıs ayı zarfında şehrimizde yeniden 51 ev. 11 apartıman, 2 dükkân, 10 muhtelif bina olmak üzere 74 bina yapılmıştır. 374 bina da tamir edilmiştir. Arsa sahibleri için bir tamim Ankaradan gelen bir haberde tstan bul ve Ankarada arsa sahiblerinin arsalarına ya bina inşa etmeğe ve yahut satmağa mecbur tutulacağı bildirilmektedir. Bu haber üzerine tahkikat yaptık. bu kararm arsaların azlığı dolayısile Ankarada tatbikına imkân varsa da İstanbul gibi arsası ve yangın yerleri çok olan bir şehirde tatbikına imkân görülmemektedir. Belgrad 18 ( A A . ) Avala ajan[Bajtara/ı 1 inci sahifede] sı büdiriyor: Dünkü mülâkatlarile Kü de bulunduktan sonra teslim olmağa çük İtilâf devletlerinin üç hükumet reisi, başlamışlardır. Kureysan şeyhlerinden üç devlet arasında süren tam ahçngi bir Hasso da teslim olanlar meyanındadır. kere daha tebarüz ettirmek istemişlerdir. Sarp dağlara tırmanan kahraman Bu mülâkatm, son seneler zarfında Türk çocuklan şakilerin yuvalanm te Avrupa siyasetinin geçirdiği feci kanşık mizlemeğe devam etmektedirler. Toplu ıklar içinde sulh siyasetine sadık kalmış bir mukavemet yoktur. Yer yer saklanan olan Küçük İtilâf devletlerinin müşterek çapulcu grupların mukavemetleri süratle faaliyetlerinin inkişafında yeni bir mer kırılmaktadır. hale teşkil edeceğine süphe edilmemekteElebaşılardan Seyid Rıza, dahalet dir. Ayni zamanda Küçük îtilâf devlet için mütemadiyen mektublarla müracaatleri kendilerini alâkadar eden muhtelif lerde bulunmakta, fakat bir tiirlü teslim beynelmilel münasebetlere aid meselele olmıyarak zaman kazanmağa çalışmak ri halletmeğe ugraşacaklardır. tadır. Yugoslavya, Küçük îtilâfın menfaatTunceli kumandanı Alp Dogan malerıni ve teşriki mesaisini daima gözönün iyeti erkânile Tunceli içinde tetkik seyade bulundurmak şartile kendisine aid me hatine gitmiş ve avdet etmiştir. Uzun müseleleri en iyi bir şekilde halletmiştir. Bu cadele ve boğuşmalarla yapılacağı farzetarzı hareket Romanya ve Çekoslovakya dilen tedib hareketinin en az zamanda tarafından takdir edilmiş ve Hodza, bu şanlı ve kansız bir muvaffakiyetle neti hususta demiştir ki: ceye ulaşmağa başlaması keyfiyeti ener« Yugoslavya ile komşulan arasm jik ve başarıcı Cumhuriyet ordusunun daki münasebetlerin iyilesmesi neticesin hârikulâde manevTa kabiliyetinin bir esede Küçük îtilâfın dağılacağını iddia et ridir. Tarama ve temizleme ameliyatı demek inanılmıyacak derecede bir safdillik vam etmektedir. olur.» Her yerde normal vaziyet avdet etmiş ve halk iş ve gücile meşgul olmağa başBelgrad 18 (A.A.) Küçük İtilâf lamıştır. devletleri hükumet reislerinin Kladovo Bahri Turgud dı? Rüştü oyundan vazgeçsin? Vazgeçti gibi. Büyük müzisyenlerin aşklaruıı okuyor. «Ben ne onun teklifini reddettim, ne de Orhanmkini kabul ettim. lkisinden de ayrılmak istemiyorum. Belki de içimdeki korku bu: Fena oyunumun cezasım çekmek korkusu. «Rüştü Orhanla temaslanmî biliyor, Orhan Rüştüyle temaslanmî bilmiyor, Yanmyamalak hissediyor. «Oyun demeyeyim, benim için bir mecburiyet bu. Daha fena değil mi? Oyunu bırakabilir insan. «Rüştü bugün yalıya geldi ve bahçede oturduk. Orhanın servetini merak ediyor. « Mirasa mı kondu? diye sordiL « Galiba, dedim. «Sesimde yalancı bir lâykaydi vardı. «>Yarın gece mi gideceğiz ona? « Evet. «Gitti, piyanonun kapağmı açtı, tuş lardan birine dokunarak sordu: « Hâlâ sana kur yapıyor mu? «Cevab vermedim. «Piyanoyu bırakarak yanıma geldi, oturdu ve uzun bacaklannı üstüste koyarak arkasına yaslandı. Bu vaziyet, onun kendine emin olduğunu göstermek istediği zamanlara mahsustur. « Tabiî buluyorum, dedi, sen onun için orijinal bir tipsin. « Yalnız onun için mi? «Rüştünün sözü fena manaya çekilirse bana kaba bir hücumdu. « Hayır, dedi, aşağı tabakadan yetişme bir a^am olduğu için senden evvel hiçbir distinguee kadın görmemiştir. « Niçin aşağı tabakadan? Aşağı ne demek? « Yani... Âdi bir aile çocugu. « Âdi ne demek? « Enfın... Kibar bir aileden değil. « Bizde kibar aile var mı? « Azçok, yavrum... Bize göre var. Meselâ sen lclâlle bir misin? « lclâl benden daha kibar. « Paradoxal konuşma. Hizmetçi Iclâlden bahsedıyorum. « Biliyorum. « Israr mı ediyorsun? « Par esprit de contradiction değil, emin ol. Ben Iclâlin benden ruhan daha mükemmel olduğunu zannediyorum. « Anlamıyorum. « Emin ol. Halkı çok sevmeğe başladım ben. « Orhanı tanıdıktan sonra mı? « Hayır. Niçin? Orhan halk değil. Orhan inlellectuel. « Ne demek bu allahmı seversen? temizleniyor Şu imzayı, der, bir dahi oku! Divan efendisi okur: Çakerleri!.. Ne demek bu? Köleniz demek! Azdır. Beni biraz daha küçültmeIısin. Çakeri diremhirideleri. Ne demek bu? Parayla satın alınmış köleniz. Vali, bunu da beğenmez, biraz dar küçült, emrini verir. Kâtib sırasile abc memlukleri, çakeri azadnedanlan, kıt asitanlan gibi kılişeleri arzeder de val memnun edemez. Nihayet kızar: Buldum fendim, der, Necsükl Numan, muhafızı Van! Vali, koğulmayı da göze alan kâtibiı nin bu tantanalı imzayı izah etmesi va rine gülümser: îşte, der, şimdi buldun. Ötekiler tatsızdı! Bu tabirleri öğrenmek şöyle dursun,. 1 duymuş dahi olmıyanlara ne mutlu? M. TURHAN TAN Yugoslav gazetelerinde akisler mişlerdir. M. TEZEL Kızılaya üye devşirme haftası 1 temmuz 1937 de başhyacaktır. üye yazılınız! « Hangisi? « İntellectuel? « Türkçesi kafalı adam. «Rüştü birdenbire bacaklanaı çek ve doğruldu: « Kafalı adam makale okur konuşanlara mı derler? «Sustum. Kıskanıyor. Muvaffakiye Fak^t cezamı çekersem... «îleri gittiğini anladı ve juste olmak istedi: « Doğru. Pek boş adam değil. Fa] kat... Fazla yerli. Halinde bir... H a •* cılık var. «Güldüm. «O da güldü: « Babası hocaymış galiba... dec «Nereden öğrenmişti? « Ne biliyorsun? diye sordum. « Bilmem... dedi, sen mi söyledindi ne? « Ben söylemedim. « Belki Samiye... « Zannetmem. « Yahud Safiye... « O bilmez ki... «Rüştü sıkıldı ve ayağa kalktı. Gene piyanoya gitti. Notalan kanştırdı, birinî' ayırdı ve gözlerile beni davet etti. İArkası var) Cumhuriyetin edebî tefrikası: 105 B î Z İNSANLAR Yazan: Peyami Safa «27 leşrinievvel, ıjalı, gece Orha değil. Geri döndüm. İçinden binlerce denın davetine iki gün kaldı. Yengem de, fa geçtiğim koridorun biçimini unutuverSafiye de, Rüştü de ve onlara karşı res miştim. Ne tarafa adım atacağımı şaşırmen ben de Orhanın apartımanını ilk de dım. Ne yürüyebiliyor, ne durabiliyor fa göreceğiz. dum. çıldıracak gibi oldum. Yüzüm kan «Bu davetin çok enteresan olacağını ter içinde kalmıştı. Bağırdım. Duymadıbiliyorum. Çünkü Orhanın maksadı beni lar. Yürüdüm ve duvara çarptım. Arbk Rüştüyle yanyana görerek birşey anla merdivenin de, salona giden kapının da, odamm da nerede olduğunu şaşırmıştım. mak. 1 «Birdenbire Bahri aklıma geldi. Za Sağa, sola, ileriye, geriye gidiyor, hiçbir tarafa yol bulamıyordum. Durdum ve vallı çocuk... «28 leşrinievvel, yalı, gece Korku ağlamaya başladım. Bu biraz beni aç yorum. Demin birşey oldu. Elimde ida tı ve içime yeni bir kuvvet doldu. YürüKollarımı uzatıyordum. Elime bir re lâmbası, odama doğru geliyordum. düm. topuz geçti, olanca kuvvetimle çevirdim. Her taraf, pencereler fılân kapalıyken nereden esti. Bir rüzgâr. Lâmba söndü. Kapı açıldı. Pencerelerden anladım: ODaima başucumdaki dolabın üs Ömrümde görmediğim siyah bir karan dam. lıkta kaldım. Odamm kapısına gittim, to tünde hazır duran kibriti çaktım ve lâmpuzu çevirmek istedim, muvaffak olama bayı yaktım. dım. Elim mi terliydi, kolumda kuvvet «Hayatımda ilk defa böyle münase mi yoktu, topuz mu sıkışmıştı, bilmiyo betsiz bir korku geçirdim. Hâlâ korku rum, muvaffak olamadım. Sanki içeride yorum. Korkuyor ve titriyorum. Lâmbabirisi topuzu tutuyor. Uğraştım, kabil yı yaktıktan sonra, baş pannağımla şe hadet parmağım arasında çenemi acıtacak kadar sıkarak düşündüm. Benim içimde büyük bir korku var. Biraz evvel başımdan geçen şey o korkunun bahanesi. Ben başka birşeyden korkuyorum ama ne olduğunu bilmiyorum. Ayn ayn birçok korkularım var. Onlan biliyorum. En büyüğü evlenmekten korku, Orhan dan korku. Niçin? Onu da biraz hissediyorum. Kabahatlerim var, yalanlanm var. Bunları ödemek korkusu. Ödemek birşey değil, artık sevilmemek korkusu. Hiçbir şeyim olmasa da basitliklerimin ortaya çıkması korkusu. Nasıl diyeyim? Daha başka birşey. Anlatamryonrm. «Orhanı sevdim ben. Şüphe etmiyo rum. Fakat Rüştüyü de bırakamıyorum. îşte benim illetim. îkisine karşı da bütün kuvvetimi birbirlerinden alıyorum. «Rüştü nekadar değişti. Orhan ortaya çıkıncıya kadar bambaşka bir adamdı. Hani şimdi o lâkaydileri, kendine emniyeti, istihzası? Bu zarif kalıbm içine ruhum olmağa başladı. Sanki ben Orhanın ruhundan biraz alrp Rüştüye doldurdum; Rüştünün şeklinden biraz alıp Orhana verdim. Onlan birbirine benzeti yorum. Halbuki onlar başka başka gü zeldiler. Ikisini de öldürmüş olmuyor muyum? «Rüştü eskiden içini çeken adam mıy