CUMHURİYET 28 Mayıs 1937 Müstakbel Ingiliz Başvekilinin şahsiyeti Newil Chamberlain çok muktedir, fakat daima rnütevazı bir devlet adamıdır Bugün herkesin takdir ettiği bu adam hakkında Loid George bir vakitler: «Bu köylü çocuğu ancak küçük bir şehre belediye reisi olabilir» demişti Atletizm bayramı Pazar günü Kollej sahasında yapılacak İstanbul atletizm bayramının sekizinci müsabakaları pazar günü Bebekte Kolej sahasmda yapılacaktır. 19 mayısta Ankarada yapılan üç şehir müsabakasında muvaffakiyet gösteren Ankara ve İzmir atletlerinin de ıştirak edecek leri bu müsabakalarda mevsimin en iyi ] derecelerinin elde edilmesi kuvvetle ümid edilmektedir. îstanbul atletizm bayramı saat iki buçukta başlıyacak, müsabakalar mu ayyen vakitlerde değil, birbirini takib eder şekılde hiç durmadan yapılacaktır. Program 100, 200, 400, 800, 1000, 1500 metro yürüyüş, 110 metro mania, gülle, disk, cirid, uzun, yüksek, üç adım, sırık atlama ile karışık takımlar arasm da bir tur bayrak yarışından ibarettir. Taarruzdan sonra istirahat esnasında hasbıhaller Ressam bir Avusturya zabiti şöyle diyordu ((Kahramanlık sahneleri çizmek için mutlaka Türk askerinin harbedişini görmek lâzımdır» Dört yerinden yaralı Türk askeri ((Hamdolsun, yüzbaşım, diye söylendi, tasvirdekinden de iyi dövüştüm!)) Güneş Fenerbahçe maçı İstanbul ajanlığından: Bu hafta Fener stadmda Fenerbahçe Güneş takımları saat 16 da karşılaşacaktır. Maçın hakemi Sadı Karsan, yan hakemleri Feridun Kılıc, Samim Taludur. Fıatlar 25 50 kuruştur . Istanbulda da Demirspor kulübü açılacak Chamberlain, pek sevdiği balık atnnda, isttrahat edıyor Londra (Mayıs) Mesele aylar danberi kararlaştınlmıştı. Ba|dwin Kralın tetevvüc merasiminde ve Imparator luk konfcransmın ilk mesaisinde başta bulunduktan sonra hükumet riyasetini ön«den taayyün eden halefine terkederek çekilccekti. Bu kararın tetbik günü geldi çattı. Fakat şimdi Ingiliz efkârı umumiyesi hayrette. Çünkü Baldvvin halk arasında nekadar marufsa yerine gelecek Ncwil Charberlain yalnız halk için değil, hatta siyaseti takib edenlerce bile tama men malum olmıyan bir şahsiyet telâkki edilmektedir. Newil Chamberlain împaratoriçe Viktorya'nın hükümdarlığı devrinin son zamanlarında İngilterenin en büyük dip lomatlan sırasma geçen Joseph Cham berlain'in ikinci oglu ve geçenlerde ölen Atıstain Chamberlain'in baba bir kar deşîdîr. Babası bütün sevgi ve ümidini ilk çocuğuna hasretmişti. O, pek gencken parlamentoya girmişti. Lokarnonun im zasından sonra meşhur Dizbağı nişanımn hâmili olarak ailesinin şerefini kendi üzerinde toplamıştı. Austain son zamanlarda parlamentoda bütün partiler tarafından dinlenen ve sevilen bir şahsiyet olmuştu. Fakat Başvekil olamadı. Babası da Başvekil olamamıştı. Newil birçok seneler kardeşinin gölgesi altmda göze görün meden yaşadı. 1918 yılında doğduğu Birmingham şehrinin Belediye reisi se çildi. Bu çevrede çok büyük işler gördü. Devlet Demiryolları idaresi Ankara ve Eskişehirde olduğu gibi Istanbulda da Demirspor namıle bir kulüb açacaktır. Önümüzdeki lik mevsimine kadar kulübün teşekkül edebilmesi için lâzım gelen teşebbüslere başlanmıştır. Zevcesüe beraber evinden çıkarken andırmaktadır. Tavn terbiyeli ve ku sursuz olmakla beraber beceriksiz görünüyordu. Hatta bir gün Loid George Nevvil hakkında şu hükmü vermişti: « Bu köylü, bir küçük şehre iyi bir belediye reisi olabilir. Bundan fazla hiçbir şey olamaz.» Fakat 1931 de iktısadî buhran fırtı nası Büyük Britanya devletinin temellerini sarsmağa başlayınca bu ehemmiyetsiz «köylü» nün aldığı hususî tedbirler memleketine bir takım kimselerin zannettiğinckn daha pek çok fazla kıymetli olduğunu meydana çıkardı. O vakit Baldwin AixlaChapelle'de bulunuyordu. Newil Chamberlain de muhafazakâr partisin« riyaset ediyordu. Bütün hâdisatı hayrete şayan bir metanet ve geniş bir anlayışla ihata etti. Memleketini iktısadî buhran çukurundan kurtardı. Fakat bu defa da oynadığı baş rolü bilenler pek az olmuştu. Nevvil gösterişsiz ve gürültüsüz işlerine çalıştı. Memleket de liyakatlerini tanımamakta devam etti. Nihayet bu büyük iktısadî buhran fırtınasına karşı gelebilmek için kendisini Maliye Nazırhğma getirdiler. O vakit tenberi de bu nezareti muhafaza etmektedir. Yavaş yavaş etrafında fısıltılar top lamağa başladı. Sağ cephe siyasetçileri kendisini ecdaddan kalma muhafazakârlıgm birinci sınıf müdafii sayarlar. Sol lar da icraatını takdir ederler. Kendisi hem muhafazakâr, hem de sosyalisttir. Nezaret makamında Çalışarak hayatlannı kazanan işçi tabakası halkm maişet şartlannı düzeltmek için aldığı içtimaî yardım tedbirleri în giltcrenin belediye siyasetinin bir dönüm noktası oldu. Tesis ettiği Belediye bankasını hemen bütün memleketin belediyeIeri örnek aldılar. Bu suretle iktısadcılar âleminde tanındı. Bununla beraber kırk sekiz yaşında şimdi yetmiş yaşındadır ilk defa parlamentoya girdiğinde ahalinin çoğu kendisini tanımıyordu. Muhafazakâr partisi kütükleri Newil'in muhafazakâr esaslara sadık olduğunu biliyorlardı. İcraatı münevver muhafazakâr grupuna dahil bulunduğunu gösteriyordu. Bu münevver grup sınıflar hakkında eskidenberi mevcud fikirlere tâbi olmadan devrin iktı sadiyah ve Ingiliz sisteminin servetlerin gayrimüsavi tevziini düzeltmek için bir likte hareket edebileceği kanaatini taşı yorlardı. Parlamentoda gürültülü bir mevki işgal etmemişti. Kendisine daima ikinci derecede memuriyetler veriliyor ve bunları büyük bir liyakatle ifa ediyordu. Salâhiyettar mahfillerde teşkilâtçılık ve idarecilik hususlanndaki iktidarı takdir ediliyordu. 1922 de Posta ve 1924 te Sıhhat Nazın oldu. Bu son mevki, eskidenberi yapmağa çalıştığı içtimaî ıslahatın çok geniş bir derecede tatbikına meydan verdi. Fakat şahsiyeti cazibeli de ğildi. Parlamentodaki nutuklan belâgatten uzak, sade ve kupkuruydu. Mahcub ve ihtiyatlı bir adam. Çehresi pratik bir insandan ziyade hayalperver bir adamı Büyük Britanyanm yarınki Başvekilı her hususta ihriyatlıdır. Fakat hususî hayatında bu ihtiyat tamamile sükune ve meçhuliyete inkılâb etmektedir. Bununla beraber gazeteciler efkârı umumiyeyi bu hususta da tatminden geri durmuyorlar. Nevvil çocukluğundanberi edebiyatı se vermiş, Shakspeare'i okumak en büyük fikrî meşguliyetiymiş. Çiçeklere, bahçelere ve kuşlara karşı sonsuz bir sevgi besIemekteymiş. Hatta bu sevgisini yalnız bir defa olmak üzere parlamentoda söyVanderbıld'ırı lemiştir. Sporu, bilhassa yüzücülüğü çok Vanderbilt'in küçük oğlu, Amerikada severmiş. Bugün yetmiş yaşında olmasına rağmen çok çevik ve zinde bulunma birkaç gazete sahibi bir milyarderdir. Bu sını spora olan hevesine borçlu olduğunu zat birkaç gün evvel, k=ımpa mahsus tekerlekli evini otomobilinin yedeğinde taIngiliz gazeteleri yazmaktadırlar. şıyarak Cande'ye gelmiştir. Maksadı, Nevvil Chamberlain 1911 de bir mira \Vindsor Dükünün izdivacma aid taf Iay kızı olan Anna Veran Kool'la evlensilâtı gazetelerine bizzat yazmaktır. Milmiştir. yarder gazetecinin Cande'ye geldiğini Politika âleminin derin takdirleri için gören M. Roggers, şato etrafına fazla de Başvekâleti uhdesine alıyor. Bu maka meraklı kalabahğı toplanmaması için, mın en lâyıkı olduğu hakkındaki kanaat tekerlekli evin şatodan uzakça bir yere umumidir. Siyasî hayatı bu kanaati tak yerleştirilmesini rica etmiştir. viye etmekte ve ingilterenin en büyük Windsor Dükünün izdivacı tarihi yakbaşvekillerinden birisi olacağı tahmin edil laşmış olmasına rağmen davetlilerin kimmektedir. ler olduğu henüz öğrenilememistir. Silâhlar çatılıp istirahate çe kildikten sonra eğîenüiyor Geçen sene malî sebeblerden dolayı Saatlerle sürmüş bir talim sonunda, is Yaralarım kapanır kapanmaz, gene nunkileri sarsalar kumandanım...» diyoryapılamamış olan beşinci Balkan güreş tirahat emri alan erler akasyaların serin sipere gönder beni yüzbaşım, gayri başka du.» birincilikleri eylulün ilk haftalarında gölgelerinde öbek öbek oturmuşlar, yaren bir yerde rahat edemem ben...» Bir yarbay anlatıyor: îzmirde yapılacaktır. lik ediyorlardı. Bir yarbay anlaüyor: « O , çölde, çölün tenha bir noktasınŞeref stadyomunda millî Uzaktan onlara bakıyorduk. « Filistinde Nehrilâvca'da idık. Bir da nöbet bekliyen bir erdi. Bir gün onu güreş Her halinde bir başka temizlik, bir başka gün bir hücumda, düşman siperlerine gir açlıktan ve bilhassa susuzluktan can vereGenc pehlivanlarımızm meydana çı asalet bulunan Mehmedciğe böyle sera miştik. Boğuştuk, süngü süngüye birbiri cek bir halde geriye getirdiler. Nöbet dekanlması ve güreşin bütün heveskâr zad dinlenirken bakmakta bile zevk var. mize girdık. Ve akşama doğru tekrar si ğiştirmek için oraya gitmek üzere yola çılara yayılmasını temin gayesile her paperlenmize döndük. Biraz sonra garıb bir kan erlerden birini güneş çarpmış, öteki Yaratanın en büyük eseri işte budur. zar saat 13 ten itibaren Beşiktaş Şeref yaralanarak yarıyolda kalmışlardı. Ve ona bakarken, sessiz sessiz bakarstadmda yeni yapılan güreş sahasında K a n a kana su içtikten sonra biraz akh beş sınıf üzerine tertib edilen güreş mü ken duyulan şey emniyettir, gururdur. Dalan bakışlarım sıcak, samimî bir sebaşına gelen o n a : «Beş yüz metro kadar sabaklarmm ikınci&i 30 mavıs pazar güötede su vardı, ne diye gidip içmedin?» nü devam edecektir. Fıatlar (10 ve 15) sin geldiği tarafa döndü. Konuşan bir binbaşı idi: *•*******. diye sorcknn. *. • «t * • kuruştur. « Gazzede harbediyorduk, diyordu, H a t h bekîîyordum, dedi, olduğuin Bursada bisiklet bir bataryanın başında bulunuyoKhım. yerden on metro uzaklaşsam kum dalgamüsabakaları İki taraf ta birbirine olanca şiddetile ateş lan önümü kapıyordu. Nasıl ayrılabılir * Bursa (Hususî) Bu hafta şehrimiz ediyordu. Birden, bir mermi geldi, topudim. de, bisiklet ajanlığı tarafından tertib emuzun kalkanını delerek oradaki erin Y a , imdad yetişmeseydi, açlıktan, dilen 70 kilometroluk müsabaka yapıl hele susuzluktan ölecektin? göğsüne saplandı. Bu bir yıldınm düşüşü mıştır. Bursa Karacabey yolu üzerin Vazifesini yapmış bir insan huzurile de yapılan bu müsabakayı Acar îdman gibi bir anda oluvermişti. Ve er, tek kelicevab verdi: Yurdundan Faruk birincilikle bitirmiş me söyliyemeden, can verdi. Yanındaki numara eri, hiç birşey olmatir. Bekir ikinci gelmiştir. Bekirin bi Ölürdüm kumandanım... ölürdüm sikleti bir arıza yapmış ve bir dakika mış gibi sakindi. Sadece şöyle, şehid olan amma, vazife başında öldürdüm...» kendisini geciktirmiştir. Derece iki sa arkadaşına döndü, bir baktı, sonra onu G e n c bir binbaşı, kollarını devşirmiş, at on beş dakikadır. bir hamlede kucaklıyarak, arkaya götürgözleri akasya gölgelerinde dinlenen Mıntaka lık maçlarmın ikinci devre dü ve geçti onun yerine oturdu. Ona Mehmedcıklerde; sine başlanmış, Durasporla Akınspor ta«Kalkanın parçalanmış tarafına oturuyorkımları arasmda Atatürk stadyomunda « Izmire girmiştik, diyor, bu haber yapılacak olan maç, Akınsporlular sa sun, dikkat et» diyecek oldum. Vazifegeriye yıldınm gibi ulaştı. Sevinc denen rıaya çıkmadıklarından Durasporlularm sini yapmakta devam ederek: «Burada istirahat zamanında birdirbir oynaıyor oturmazsam, iyi nişan alamam» dedi, ve sahne ile karşılaştık. Yaralı Mehmedciğin şey ortalıkta çılgın bir hava yaratmıştı... hükmen galebesile neticelenmiştir. karşısındaki ölüme meydan okuyan bir biri sırtma aldığı gene yaralı bir düşman Birdenbire işin farkına varmıyan ve dal Voleybol maçları cesaret ve soğukkanlılıkla sustu.» zabitini getiriyor. Fakat bu öyle bir getiriş gın dalgın bakınan askere yeni gelmiş bir T. S K. İstanbul Bolgesi Voleybol AjanBir kere Mehmedciğin kahramanhğın ki... Yaralı zabit Mehmedciğin elinden ere yaklaşmış, « N e o, sen sevinmiyor mulığından: 29'5/1937 cumartesi günü Alemdar cad dan söz açıldı mı, artık uzayıp gidiyor. Bu kurtulmak için elindeki son silâhı, kam desindeki (Y. M. C. A) salonunda yapıla öyle geniş, malzemesi bol bir mevzu ki... çısını alabildığine, kıyasıya ere indirıp du sun, bak Izmire girdik.» demiştim. cak Voleybol müsabakaları: îzmire mi girdik... H a r b bitti mi « Galiçyada harbediyorduk. Ayni ruyor, Mehmedcik de hiç oralarda değil, Hllâl Anadolu saat 15 hakem Hüseyin zamanda iyi bir ressam olan bir Avustur sırtındaki tepinen, çırpınan zabiti ne pa artık? diye sordu. Tara «Tabü...» dememe kalmadı. E r kendiHilâl Eyüb saat 15,30 hakem Hüseyin ya zabiti, bir gün bizim Mehmedciklerin hasına olursa olsun sapsağlam getirmekTara hücumunu tasvir eden çok güzel bir tablo ten başka birşey düşünmüyor. ni tutamadı, hüngür hüngür ağlamağa Galatasaray İstanbulspor 16 hakem yapmıştı. Bu tabloyu bize gösterirken şöybaşladı. Bu, hiç te bir sevinc ağlamasına Nihayet getirdi ve kumandanmın karMekin le diyordu: «Askerî tablolar, kahraman Kongreye davet şısında, onu yere indirdi. Dimdik durdu. benzemiyordu. A d e t a sinirlendim ve bir lık sahneleri çizmek için mutlaka Türk Fener Yılmaz spor kulubünden: hayli şaşırdım. Kulübümüzün 937 yılı kongresini 6/6/937 askerinin harbedişini görmek lâzımdır. Esir zabit, hâlâ hıncını alamamıştı. Ona pazar günü kulüb salonunda akdederek Başka hiç birşey, ressam dâhi bile olsa, bağırıyordu: «Benimle uğraşacağına yaNe var... N e y e ağlıyorsun sen?.. yenl idare heyeti seçimi yapüacağmdan Hıçkınklar arasmda kesik kesik şöyla Yurda mensnb üyelerin yevml mezkurda ona lâzım olan yüksek ilhamı verebilecek ralanndan boşanan kanlara baksana... Ne kulübe gelmeleri rica olunur. kudrette değildir.» Ve eserile öğünüyor oldu sanki beni buraya getirdin de?..» diyordu: du. H a r b bitti kumandanım... Y a şimdi Bu sözleri Mehmedciğe tercüme ettik. Akşamüstü emir erimi, bu tablo karşı Gülümsiyerek: «Ne mi oldu, dedi, ya se ne olacak, şimdi ben köyüme nasıl dönesında, hayran, kendinden geçmiş bir halni bıraksaydım, sonra gidip te, elâleme ceğim.. H a r b e girmeden, hiç bir yara alde buldum. Türk eri kamçıdan korktu, yarasınm der madan köyüme ne yüzle döneceğim Ne o Hasan, dedim, beğendin mi? dine düştü, beni salıverdi deseydin nice Birden irkildi, bir rüyadan uyanır gibi Sessiz, ilerideki erlere bakıyoruz. gözlerini kırpıştırarak selâm vaziyeti aldı olurdu?» diyordu. Ona «Haydi git yaOnlarla öğünmekte, onlan sevmekte ralarını sardır » dedik. ve yalvaran bir sesle: ve saymakta nekadar, nekadar haklıyız Bir lâhza tereddüd etti, sonra, gene se Yüzbaşım, dedi, kurbanın olayım, beni cepheye gönder. lâm vaziyetinde, gözlerile düşman zabitini yarabbi. Beşinci Balkan güreş şampiyonası Milyarder gazeteci Cande'ye geldi Ona, vatana hizmet edebilmek için cep işaret ederek: «Çok kan verdi, evvelâ oheye gitmenin şart olmadığını, burada da siperlerdeki arkadaşları gibi vazifesini yaptığını, müsterih olmasını nekadar anlattımsa da, nafile, gözleri dolu dolu yalvarmakta devam ediyordu. Baktım ki, olacak gibi değil, istediği gibi ilk hatta yolladım onu. Üç gün sonra dört yerinden yaralı olduğu halde onu geriye getirdiler. Sedyesinde sanki yaralı o değilmiş gibi mem nun, mes'ud gülümsüyordu bana. Nasıl, dedim, Hasan, muradına erdin mi? Hamdolsun yüzbaşım, o (tasvir) dekinden de iyi dövüştüm, onu yapan usta, geleydi de beni göreydi... diyor ve hastaneye doğru uzaklaşırken ilâve ediyordu: Ba§ka bir eğlence KANDEMİR