CUMHURİYET 24 Mayıs 1937 ( Şehir ve Memleket Haberleri ) Tarihî tefrika : 128 Yazan : M. Turhan Tan tTercüme ve iktibas edilemez) Siyasî icmal Avrupa sulhu ve Belçika ngiltere Kralının tac giyme merasimî münasebetile Londrada tpolanan devletlerin iş başmda bulunan adamlan burada mühim siyasî temas ve müzake relerden sonra bunlardan bir haylisi dö # nüşte Parise uğrayıp ayrıca Fransız Başvekili ve Hariciye Nazırile görüşmüşlerdir. Paristeki görüşmelerin en göze çar pan bir neticesi, Fransa ile Sovyetler a rasında iki sene evvel akdolunan karşı lıklı yardım paktınm devamı teyid edilip bunun resmî bir tebliğle ilân edilmiş ol masıdır. îngiliz gazetelerinin Paristeki müza kerelere dair neşrettikleri mütemmim malumata göre, Litvinof bu misakın tevsi ve askerî bir mukavele ile ikmal edilmesi için Blum'le Delbos'u sıkıştırmıştır. Karşılıklı yardım misakmm tam bir as kerî ittifak haline konulmasına Sovyet hükumetinin lüzum görmesinin sebebi, Lehistanın haricî politikasının belli olmamasıdır. Fakat Fransız Başvekilile Hariciye Nazırı Fransa hükumetinin, Fransız Sovyet misakına sadakatıni Litvinof'a teyid etmekle beraber Moskova hükumetine karşı yeni taahhüdler altına giremiyeceklerini söylemişlerdir. İngiltere hüku metinin naşiri efkârı Morning Post'un ıstihbarına göre, Fransız Başvekili Blum, Sovyetlerle iş birliğini genişlettiği takdirde, Fransanm İngiltere ile olan dostane münasebetlerini tehlikeye düşürmüş ola cağını, halbuki Fransız politikasının asas gayesi, herhangi bir suretle îngiliz Fransız dostluğunu müteessir edebılecek bir hale meydan vermemek düşüncesi olduğunu ilâve etmiştir. Fransa hükumeti şimdi daha ziyade kendi topraklarının emniyet ve selâmetile alâkadar işlere, Orta ve Şarkî Avrupa işlerinden fazla ehemmiyet verdiğinden Paristeki müzakerelerin akabinde Hariciye Nazırı Delbos Belçika payitahtına gitmiştir. Fransanm Sovyetlerle karşılıklı yardım misakile bağlanması yüzünden kendisinin de bir harbe sürüklenmemesı için Belçika, Fransa ile askerî ittifakına ve ingiltere ile hususî bağlantılanna ni hayet verir vermez, îngiltere Hariciye Nazırı, Brüksele giderek Belçikanın bundan sonra nasıl bir politika takib edece ğini öğrenmeğe çalışmıştı. Fransa Hariciye Nazırı da, ayni maksadla şimdi Brükseli ziyaret etti. Gelen telgraflara göre, Fransız Hariciye Nazın, Belçikanın kendi bitaraflığını ve istiklâlini tanıyarak teminat almak için Almanya ile yapacağı bağlantının iki taraflı bir muahede şeklinde olmaması, bu teminatm Lokarno mısakı yerine garbî Avrupanın emniyetini korumak için akdı tasavvur edilen misakla elde edilmesi yolunda telkinatta bulunmuştur. n Yeni Evkaf talimatnamesi Ermeni cemaati Ankarada teşebbüslerde bulundu Şimdiye kadar cemaatlerce intihab ediIen mütevelli heyetlerile idare edılen ekalliyet vakıfları, yeni vakıflar kanunu mu cibince, bundan sonra tek mütevelli vasıtasile idare olunacaktır. Bu mütevellüer Evkaf tarafından vakıflar kanunu nizamnamesi ve talimatnamesi hükümlerine tevfikan imtihanla tayin edilecektir. Beyoğlu mıntakasındaki ekalliyetler vakıflanna mütevelli olmak istiyenlere verilen mühlet dün hitam. bulmuştur. Öğrendiğimize göre, yalnız Beyoğlu Ermeni kiliseleri tek mütevelliliğine 102 talib çık mıştır. Talibler vakfiyelerin sureti tatbi kından, muhasebe ve muhasebe rüyetin • den ve vakıf defterlerinin sureti tanzim ve istimalinden imtihan edileceklerdir. İstanbul Evkaf Müdürlüğü mıntakasında 56, Beyoğlunda 60, Kadıköyünde 27 olmak üzere şehrimizde ceman 143 ekalliyet mütevelli tayin edilecektir. Soruyoruz! Bir diş tabibinin reddedilen arzusu Eski sporcularımızdan diş hekimi Bedri Gürsoydan aldığımız bir mektubda şöyle deniyor: cBır. iki sene evvel İstanbul Vilâyeti ve Diştatibleri cemiyeti tarafından Kadıköy ilkmekteb talebelerinin, dişlerinin muayene ve teftişi için tayin olunmuştum. O zaman semt semt dolaşan bir çok arkadaşlar gibi ben de raporumu çok üzüntülü ve müteessir olarak neticelendirmiştim. Zira talebelerin yüzde sekseinin dişleri, harab. bakımsız bir halde idi. Bunun da sebebini, bilgisizlik, parasızlık ve velilerin (çocuk diş bakımı) na verecekleri ehemmiyet için yapılması lâzım gelen irşadm yapılmamasında buldum. Bu defa sık sık muayenehaneme gelen, ıstırab içinde ve fakat yoksuzluktan dişlerini yaptıramıyan yavrulara, aılelere tesadüf edince, muayenehanemde çok yorucu İşi me rağmen sırf Cumhuriyetin Türk yavrularına ufak bir hizmet olsun gaye ve emelile haftada iki gün, civar mekteb talebelerinden arzu edenlerin dişlerini ücretsiz olarak muayene ve tedavıye karar verdim. Vicdanım büyük bir zevk duya rak bu haberi, ükmekteblere, ta lebelere ve velilerine bildirilmesi gayesile Maarif Müdürüne yazdım. Nezaket icabı teşekkür yerine ne cevab alsam iyi? <Maarif, kendi diştabibleri vasıtasile bu işleri yaptırmaktadır» bahanesile red cevabı! Esasen biliyordum, tahkik te ettim. Maarifin ilkmekteb yavrularına bakan diştabibi mevcud olmadığı gibi Kadıköy ilkmekteb yavrularının dişlerini parasız tedavi ettirdikleri de kat'iyyen varid değildir.> Bedri Gürsoy bundan sonra bu şekilde red cevabı verilmesinin sebebi ne olabileceğini düşünerek hayretler içinde bize soruyor. Bir vatandaşın çocuklarımıza ta mamen hasbî olan bir yardımınm ne için reddedilebileceğini biz de anlamadık. alâkadarlardan: Dünkü güzel hava halkı sevindirdi Plâjlar, mesireler dün insanla dolup taşıyordu Dün İstanbul çok güzel havalı bir pazar gördü ve İstanbullular denilebilir ki mevsimin en güzel pazarını yaşadılar. Dün sabah güzel bir güneşin İstanbul semasını aydınlattığını gören halk, günün pek erken saatlerinde sokaklara çıkmıştı. Ada ve Boğaz iskeleleri, hatta Kâğıdhaneye giden vapurların kalktığı Halic iskelesi çok kalabalıktı. Öğleye doğru sıcak arttıkça vapurlara rağbet edenlerin de çoğaldığı görülüyordu. Daha Floryanın mevsimi gelmediği halde Floryaya ve Avrupa hattı banliyösüne gidenler de pek çoktu. Hatta yer yer denize girenler de görülüyordu. Karpuz kabuğu denize düşmeden denize gir memek ihtiyatkârlığını gösteren eski neslin bugünkü evlâdlan daha karpuz fidesi çiçek açmadan denize dalmakta ve bundan korkmamaktadır. Dün daha ziyade kır âlemlerinin rağbette olduğu görülüyordu. Çok temenni ederiz ki bütün yaz böyle güzel havalı hafta tatilleri olsun ve iyi günler geçirilsın. İran aleyhine yeni bir sefer Hurremle Rüstem, Şehzade Mustafa işini kökünden halletmek için bu seferi açtırmışlardı! da sayende ün alıp yücelsin, kızımıza lâyık bir er olsun. Hünkâr, bu uzun yalvanşlan yıllar danberi itiyad edindiği şekilde Hurremin saçlarını okşıya okşıya dinliyordu. Ona karısının sesi, her zaman olduğu veçhile, kalbi raksa kaldıran, ruhu şahlandıran, iradeyi sarhoşlaştıran lâhutî nağmeler gibi geliyordu. Her kelime, billur bir katre gibi içine düşüyor ve orada daire daire açılan bir zevk girdabı vücude getiriyordu. Gencliğinde bu sesi dinlerken uçmak, göklere ve göklerin ardındaki erişilmez âlemlere doğru yükselmek ihtiyacmı duyardı. Ayni ses şimdi ona küçülmek, küçüle küçüle bir zerre his, bir katre ruh, bir damla nur haline girip Hurremin dudaklarında kaybolmak iştiyakını getiri yordu. O dudakta kızıl bir sema gibi açılan göz kamaştmcı tebessümden bir parça olmak ve o kızıl sema içinde ya jamak hulyası tacidar âşıkı için için mestedip bırakıyordu. îşte bu mestlik içinde ve parmaklan gene karısının saçlan arasmda, cevab verdi: Dediğin olsun Hurrem, bu sefere o gitsin. Biz seninle bile kalalım, felekten biraz daha kâm alalım. Sonra gözlerini kapadı, otuz iki yıllık saltanatınm rengin ve zengin safha larma hızh bir geçid yaptırdı. Bu geçid, parlak bir gökte boyuna yıldız dökülüyor gibi onun ruhuna yüksek bir heyecan veriyordu. Ootuz iki yıl otuz iki cihan, o tuz iki kâinat gibi birşeydi ve onların birleşmesinden terekküb eden âlemin her yanı nurla doluydu. Bizzat idare ettiği on bir büyük harbin hatıralan o nurani âlemde birer güneş teşkil ediyor, emri ve iradesile yapılmış savaşlan temsil eden Nitekim Şah Tahmas da Türk ordu sayısız yıldızlar o güneşlerin yanını yölarınm Avrupada meşgul olmalannı fıı resini süslüyordu. sat sayarak Erciş, Ahlat, Âdilcevaz Bu güneşlere ve bu yıldızlara hareket kalelerini muhasara etmiş, Erzuruma kavermek, onları alay alay yürütmek içinı dar akıncılar yollamıştı. Hurremle Rüs aydmlatıyordu, yüreğine gurur ve sürur tem işte bu vaziyetten istifade ederek dolduruyordu. Lâkin şu temaşanm hü padişahı kandırmışlardı, iran aleyhine zünlü cephesi de gene hayalinde açılıyeni bir sefer daha açtırmışlardı. Mak vermekten geri kalmadı. O, yerden göke sadları, dediğimiz gibi, şehzade Musta bakan ve gökten yere dökülen yıldızlann akışını seyre dalan bir adam vaziyetinde fa işini kökünden halletmekti. Kaynanayla damad, büyük hedefe olduğunu seziyordu. Halbuki beş yıl, ermek için evvelâ padişahı gene âtıl bı on yıl ve hele yirmi yıl Önce böyle tahayrakmak lüzumunda ittifak etmişlerdi. yüllere giriştikçe kendini gökten yeri teTransilvanya ve Avusturya içerilerinde maşaya dalan bir insan durumunda gö birbirinden parlak düzinelerle zafer ka rürdü. Sezinsediği şu hissî değişiklik onu zanan ordulan vezirlerin idarelerine bı gururundan ve sürurundan bir lâhzada rakmakta tereddüd etmiyen Hünkârın uzaklaştırdı, yüreğine elem ve gözüne İran seferini de bir kumandanın omzuna nem getirdi. îhtiyar olduğunu, bu yüz yükleteceğini tahmin ettiklerinden kendi den hayal âleminde bile yükselemeyip kendilerine bayram yapıyorlardı. Çünkü yerde kaldığını ve ancak geçmiş günle Hünkârın Anadolu yolile yapılacak bir rin hatıralarile tegaddi mecburiyetine şark seferinde ordunun başmda bulun düştüğünü apaçık anlamıştı. Bu harbler, Osmanlı siyaseti bakımından, pek mühim olmakla beraber ordu lara vezirler kumanda ediyordu. Tahta çıktığı gündenberi on blr harb yolculuğu yapmış olan Hünkâr, yeni bir seferin sıkıntılarına tahammül edemiyecek kadar yorgun görünüyordu. O, hiç belli etmeden kendi üzerinde büyiik bir nüfuz kazanan Rüstemi de yanında alıkoyarak sefer üzüntülerinden uzak tutuyordu. Ordu bu vaziyetten memnun olmadı, Padişahın artık ata binip kılıc kuşana mıyacak kadar ihtiyarladığına kanaat getirefek dedıkodu yapmağa başladı. Hurremle Rüstem, kendi ekmeklerine yağ sürüldüğünü sezerek bu vaziyetten mem nun oluyorlardı. Lâkin Yeniçerilerin, Sıpahilerin Hünkâra karşı şimdilik gürültüsüzce belli etmeğe başladıkları hoşnud suzluk, iyi idare olunmadığı takdirae kendi plânlannı da altüst edebilirdi. O sebeble iki kafadar, prenses Mihrimahın ve şair Hayalinin de yardımile kat'î bir hamle hazırlamayı kararlaşhr mışlar ve şehzade Mustafa işine nihayet vermeğe hazırlanmışlardı. Bunlara bu işte bilmiye bilmiye yardım eden gene Şah Tahmastı. Türk ve acem milletleri arasmda paylaşılacak tek bir koz bile yokken işgal ettikleri tahtta, milletlerini oyahyarak, kalabilmek düşüncesile iki devleti uyuşmaz düşman vaziyetinde tutan Osmanh oğulları ve Safevî çocuklan, bu durumdan müsbet bir netice elde edemiyeceklerini kanlı tecrübelerle anlamışlardı Ne Osmanlılar İran ülkesini işgal altında tutabilirler, ne de Iranlılar Os manlı kudretini zedelemeğe muktedir o lurlardı. Buna rağmen her iki devletin hükümdarları boğuşmak için fırsat ara maktan geri kalmıyorlardı. maması onların bilhassa işlerine geliyordu. Lâkin plânm iyi yürümesi için Rüstemin kumandan yapılması lâzımdı. Hurrem bu lüzuma göre davranmayı kendi üzerine aldı, elli yaşma yaklaşmış olmasma rağmen ihtiyarlamak bilmiyen güneşler gibi hâlâ yakıcı kudretini bü tün alevlerile muhafaza etmekte bulunan güzelliğini seferber ederek ve güzelliğinden de yaman bir sihir kaynağı olan zekâsını kullanarak kocasının koltuğu altına sokuldu, bin dereden su getirdi, Transilvanya ve Macaristan topraklarında başka vezirler boyuna zafer ve şöhret kazanırlarken Rüstemin Istanbulda kalmasmdaki yakışıksızlığı anlattı, damadının öbür paşalardan şerefçe aşağı görünroesinden üzüldüğünü söyledi: lhtiyar?... Bu kelimeyi ona yüreği söylüyor, sinirleri söylüyor, idraki söylüyor, irfanı söylüyordu. Onları, herhangi mucizevî bir vasıta ile, sustursa bile va ziyetteki natuk ve beliğ hakikati de ğiştirebilir miydi?.. İşte üç yıldır sefere çıkamıyordu, işte yeni açılacak seferden uzak kalmayı kolayca kabul ediyordu, işte genclik hamlelerinden hiçbirini artık yapamıyordu. İhtiyar, evet, ihtiyardı. Bunu candan ve cihandan aziz tuttuğu karısının yanında daha vazıh olarak anlıyordu. Evvelce onun yiizünü görür görmez sarsılır, vecde ve istiğraka düşerdi. Fakat bu tahassüsler ayni zamanda derinlikler içinde yükseliş olurdu. Şimdi sakin bir istiğra kın fırtınasız, dalgasız, girdabsız havası Kerem et aslanım, dedi, ordunun içinde işte yorgun merhaleler aşıyordu. başma bu sefer Rüstemi geçir. Varsın o {Arkası var) D Cemaatlerin protestosu Rum ve Ermeni cemaatleri, tek mütevelli tayinini derpiş eden yeni vakıflar talimatnamesini vakıflar kanununa muhalif addederek hükumet nezdinde protestoda bulunmak üzere Ankaraya heyetler gön dermişlerdir. Ermeniler namma Ankaraya giden mütekaid avukatlardan Lutfik Kuyum cuyan ile avukat Karabet Paruni, cismanî meclisinin dün akşamki toplantısma iştirak ederek, Ankaradaki teınaslarının neticesi hakkında izahat vermişlerdir. Murahhaslardan Lutfik Kuyumcuyan, dün meclise girerken kendisile görüşen bir arkadaşımıza aynen şunları söylemiştir: « Yeni vakıflar talimatnamesini kanuna muhalif gördüğümüzden tadilini temin için icab eden teşebbüslerde bulun duk. Bu münasebetle mevzuubahis tali matnamenin Vekiller Heyetinden geçmediğini öğrendik. Talimatname Evkaf u mumî meclisinden geçtiği için; Evkafça yapılacak bir iş yoktu. Bu itibarla Şurayi Devlete müracaatle talimatnamenin tehi rini istedik. Devlet Şurası bu talebimizi reddetmekle beraber meselenin tetkikine başlamıştı. Talimatnamenin vakıflar kanunu maddelerine muhalefeti sarih oldu ğuna göre, müracaatimize hüsnü netice verileceğinden yüzde yüz eminiz. Ankaraya giden murahhaslardan avu kat Karabet Paroni de şunlan söylemiş tir: « Devlet Şurasmın noktai nazarımızı kabul edeceğinden emin olarak İstan bula döndük. Esasen bu meseleden He yeti Vekilenin haberi olmadığı anlaşıldığına göre, haksızhk herhalde tamir edilecektir.» Diğer taraftan başta Galatadaki Er meni kilisesi olmak üzere bazı semtlerdeki mütevelli heyetleri yeni vakıflar talimatnamesinin protestosuna iştirak etmemiş lerdir. » Rum cemaati de Ankaraya yenidert bir heyet göndererek Devlet Şurası nez dinde Evkaf Müdürlüğü aleyhine bir dava açmıştır. Yalnız Musevî ekalliyeti diğer cemaatlerin protestolanna iştirak etmiyerek, yeni vakıflar talimatnamesi ahkâmına göre hareket etmiş ve kanunî mühlet zarfında mütevelli namzedleri göstermiştir. Rum ve Ermeniler tarafından yapılan bu müracaatlere rağmen Evkaf idare meclisi tarafından tasvib edilen yeni vakıflar nizamnamesile talimatnamesi dünden iti baren mevkii meriyete konulmuştur. Düne kadar tek mütevelliliğe talib olanlar yakında imtihan edileceklerdir. MÜZELERDE Sultanahmeddeki hafriyatta bir dehliz bulundu Sultanahmedde eski Bizans sarayını arayan ve tarihin kaydetmediği kadar kıymetli mozaiklar meydana çıkaran profesör Baxter, Valı ve Belediye reisi Muhiddin Üstündağı ziyaretle uzunboylu görüşmüştür. Profesör Baxter, Valiye yeni hafriyata dair bir plân tevdi etmiş ve istimlâk edilmesini istediği araziyi göstermiştir. Bu seneki hafriyat Sultanahmed camisinin avlusuna doğru ilerlemektedir. Bir, iki ay kadar sonra da camiye doğru uzatılacak ve burada araştırmalar yapılacaktır. Hafriyatta yeni bir deh lize raslanmıştır. Bu dehlizin nereye doğru gittiği henüz malum değildir. Profesör Baxter, Sultanahmedde bir Bizans müzesi kurulmasını arzu etmektedir. Bunun için yakında Ankaraya giderek Maarif Vekâletile temas edecektir. Bu müzenin zeminini meydana çı karılan mozaıkler teşkil edecektir. Bu şekilde bir müzenin dünyada eşi olrriıyacaktır. Soruyoruz! Üç sabıkalı bîr polisi yaraladı Fakat cür'etkârlar, az zaman sonra polisin eline geçtiler İki gece evvel Mecidiyeköyünde bir kahvede bir vak'a olmuş ve bir polisimiz vazife halinde iken meşhur sabıkalı Piç Ali ve avenesi tarafından yaralanmıştır. Piç Ali arkadaşlanndan Ali ve Mahmudla o gece geç vakit Mecidiyeköyü yolunda bir kahvede kumar oynarken aralarında kavga çıkmış ve ortalık altüst olmuştur. Bir aralık kavga büyümüş, kahvedekiler dışarı kaçmış, feryadlar, küfürler yükselmiş ve o esnada devriye gezen Mecidiyeköyü polislerinden Feridun yetişerek işe müdahale etmiştir. Feridun kavgayı yatıştırmak isterken sabıkalı kumarbazlar kendi davalarını unutmuşlar ve hep birden polise saldırmağa başlamışlardır. Bu sırada nasılsa polisin tabancası sabıkalılardan birisinin eline geçmiş, aka binde beynine ağır bir cisim inen zabıta memuru yaralanmış ve baygın bir halde yere yıkılmıştır. Bu vaziyetten istifade eden sabıkalılar da izlerini ve hüviyetlerini meçhul bırakarak kaçmışlardır. Fakat, zabıta kısa bir zamanda bunların hüviyetlerini tesbit etmiş ve Piç Ali ile arkadaşı Ali, şehrin tanınmış bir otelinde bir kadının odasında yakalanmışlardır. tzmir fuarında bir bayvanat bahçesi tesis edilecek îzmir (Hususî) Fuar komitesi, mevcud fuar kazinosunun ihtiyaca kâfi gelmediğini düşünerek bunu tevsie ve servis tertibatının hususî kanallardan yapılmasına karar vermiştir. Kazinodaki orkestranın her taraftan işitilebilmesi için aynca tertibat alınacaktır. Komite, bu sene tenviratı geniş mikyasta artıracaktır. Fuar kapısından kazinoya kadar olan kısma dikilecek tenvirat direkleri beton mozaikten olacaktır. Halkm istirahatine mahsus yerler de fazlalaştırılacaktır. Bu meyanda Kültürparkta vücude getirilecek hayvanat bahçesi için muhtelif yerlerden vahşi hayvanlar toplanmağa başlanmıştır. Bu hayvanları hediye olarak verenler de vardır. Bahçede, aslanlar bile bulunacaktır. Bahçe ittihaz edilecek sahanm tesviyesine başlanmak üzeredir. Tesviye biter bitmez kafesler kurulacak ve bahçe, ayrıca ağaçlandınlacaktır. Bursalılar Çekirge telgrafhanesinin vaziyetinden müşteki Merhum şair Abdülhak Hâmid için mevlid MÜTEFERRİK Yunan topraklarmdan geçen demiryolu Büyük şair Abdülhak Hâmidin ruhuna ithafen dün saat bir buçukta Teşvikiye camisinde bir mevlid okunmuştur. Şehrimizin güzel sesli ve tanınmış hafızlan tarafından okunan bu mevlidde Hâ Edirne yolu üzerinde Yunan arazisinden geçen 33 kilometroluk ve bundan sonra Türk arazisinde bulunan 7 kilo Bir çocuk kızkardeşini kaçımetroluk hatta aid emniyet ve inzibat ran adamı öldürdü anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmanın îzmir (Hususî) Kemalpaşa kaza şekli eskisinin ayni, yani bu kısmm her sının Halilbeyli köyünden Nuh oğlu 16 iki hükumetin de kontrolu altmda olma yaşında Mustafa, kızkardeşini kaçıran sıdır. Abdullah oğlu Mustafayı çifte tüfeğile DENtZ tŞLERl öldürmüştür. Maktul, vaktile, Nuhun hemşiresini isEğe bir dubaya çarptı temiş, red cevabı almıştır. Bunun üzerine Eğe vapuru Karadenizden limanımıza işi zora bindirmiştir. Kızın adı Esmadır. gelirken Pıreden, petrol yüklemek üze 15 yaşında güzel bir kızdır. Baba, ana ve re Köstenceye giden bir motörün yede kardeşjeri tarlaya gittikten sonra o da ğindeki duba üzerine düşmüş ve gerek keçilerini otlatmağa çıkmıştır. Bu sırada Ege, gerek duba hafifçe hasara uğra maktul de kardeşini alıp kızın yolunu kesmıştır. miş, kendisini zorla kaçırmıştır. Biraz sonBir kızın parmaklan ezildi ra kızın ağabeysi Hamza ile küçük kar midi sevenler ve dostları hazır bulunmuşSirkecide Bostanarkası sokağındaki deşi Mustafa, hâdiseden haberdar olmuşlardır. kıravat fabrikasmda çalışan amele Be lardır. Bilhassa Mustafa, fazla sinirleneYukarıdaki resim mevlidde hazır bu sim kızı Tayyibe her nasılsa parmakla rek çifte tüfeğini alıp hemşiresini kaçıranı Iunanlardan bir kısmını göstermekte nnı makineye kaptırmış ve ezilmiştir. aramış, nihayet yolda görüp öldürmüştür. Katil, yakayı ele venniştir. Zavallı kız hastaneye kaldırılmıştır. dir. Bursa (Hususî) Çekirge posta nesi geceyarısmdan sonra kapalı oldu ğundan o saatten sonra Çekirgeden tel graf vermek veya Bursa Çekirge arasmda olduğu gibi Çekirge ile İstanbul arasmda telefon muhaberesi yapmak imkânsızdır. Kadroya bir memur ilâvesi meselesinden ibaret olan bu vaziyet; bir banyo mıntakası hesabına iyi bir şey olmasa gerektir. Halk bunun için şikâyet etmektedir. Bahusus yaz aylannda bu Muharrem Feyzi TOGAY raya hastalar geldiği gibi istirahat ermek veya gezip eğlenmek için iş güç sahib Ieri de gelmektedirler. Böyle yerli ya bancı birçok ziyaretçinin eksik olmadığı bir mıntakanın mühim ve müstacel vak'alar zuhuru takdirinde geceyarısmdan sonra hiçbir muhabere vasıtasına malik ol Atina 23 (Hususi) Kıbrıstan alınan maması düşünülecek bir vaziyettir. Posta haberlere göre, İngiltere Müstemlekât umum müdürlüğünün bunu nazarı dikka Nezareti, Kıbrıs kıyamındanberi mev te alacağmı ümid ederiz. cud olan örfî idareyi ve hükumetin ese Şimdi anlaşılıyor ki Fransanm Sov • yetlerle daha ziyade bağlanmaması ve aradaki anlaşmayı tam bir askerî ittifak haline koymaktan çekinmesi, yalnız în giliz dostluğunu müteessir etmemek dü şüncesinden ileri gelmiş değildir. Ayni zamanda, Belçikanın, büsbütün kendi sinden yüz çevirip Almanya ile iki ta raflı olarak bağlanmasından endişe et • mesi, Paris müzakerelennin yeni bir vaziyet ihdas eylemesine mâni olmuştur. Fransa Hariciye Nazırının arkasından Lehistan Hariciye Nazırı Baron Beck Brüksele geldi. Belçika ile Lehistan arasmda siyasî vaziyetleri itibarile yakın bir müşabehet vardır. Biri garbde diğeri şarkta Almanyanın komşusudur. Her ıkisi de Fransanm Sovyetlerle bağlanması aleyhindedir. Lehistan, Almanyaya iki tarafh bir muahede ile bağlanmıştır. Belçikanın da bu sistemi kabul etmesini is ter. Lehistan, Yeni Lokarno ve emsali, müşterek emniyet sistemıne taraftar de ğildir. Leh Hariciye Nazınnın Brükselde îngiliz ve Fransız Hariciye Nazırlannın bıraktığı intıbalan tadil edecek telkin ve ilhamlarda bulunacağı bekleniyor. Hu lâsa Belçika Avrupa sulhu üzerinde müessir bir rol oynamaktadır. Kıbrısta örfî idare kaldırıldı rine muhalif hareket eden eşhas ve cemiyetlerin tehçiri hakkmdaki emirna Esbak Karasi meb'usu merhum Fer meyi ilga ederek ahalinin serbestisini hadın kızı ve muharrir arkadaşlarımızdan Nejad Gürayın hemşiresi Bayan tahdid eden kayıdları kaldırmıştır. Sabahat Gürayla Âyan azasından Ma Cum huri yet nastırlı İsmail Hakkmın oğlu Kıbrıs konsolosu Ekrem Ararın evlenme meNüshası 5 kuruştur. rasimi dün Parkotelde iki tarafın aile Türkiye Haric ve akrabalarından mürekkeb güzide bir için davetli kütlesi huzurunda icra edilmiş Senelik 1400 Kr. 2700 Kr. ve yeni kurulan yuva tes'id olunmuştur. Altı aylık 750 » 1450 • Gencleri tebrik eder ve kendilerine son400 > 800 > Üç aylık suz saadetler dileriz. , Bir aylık 150 » Yoktur Mes'ud bir düğün Abone şeraiti {