23 Mayıs 1937 CUMHURİYET General Franco mütareke teklifini kabul etti Bask hükumetinin esir ettiği Alman tayyarecileri de ortaya yeni bir mesele çıkarıyor «Journal» gazetesinin mezkur tayyare Londra 22 (A.A.) Havas Ajansı karargâhi idaresine mensub birisinden almuhabirinden: İyi malumat alan bir, membadan öğrenildiğine göre, Almanya dığı malumata göre, bu tayyarelerin îsve İtalya hükumetleri îspanyada bir mü panyaya hareketleri pek de muhteme! tareke yapılması hakkında Ingiltere tara değildir. Çünkü Fransız Hariciye ve fmdan ortaya atılan telkine pek yakında Hava Bakanlıkları bitaraf kontrol mcmuru albay Blum'un talebini is'af mecbucevab vereceklerdir. riyetinde kalmışlardır. İtalya ve Almanya hükumetleri, son Jour gazetesi de, şöyle yazıyor: «Pan ramanda ademi müdahale komitesıaın tayyare karargâhına Fransız hava şirketavsiye ettiği veçhile, gönülîülerın kısım, tine mensub bir memurla bir îspanyol hükısım çekilmesini taleb edeceklerdir. kumeti delegesinin gelmesi acaba İspanLondra 22 (Hususî) Paristen bilyol tayyarelerinin sık sık tekerrür eden dirildığine göre, General Franco müta mecburî inişleri ile alâkadar değil midir? reke teklifini kabul etmiştir. Fransaya sipariş edilmiş olan tayyarele Iktısadî bahisler Osmanlı borçları meselesi Son günlerde gazetelerimiz, Düyunu Umumiye dediğimiz haricî borclar meselesinin yeni şeklinden bahsetmektedirler. Gazetelerimizden bazıları bundan böyle borclarımızı yalnız Türk parasile ödeyeceğimizi ve bu yeni hal şeklile milyonlarca lira kazanacağımızı yazmaktadır. Bu mesele memleketımızın hayatî meselele rinden biri olduğu için onun hakikatın; bilmek herhalde faydadan hali olmıya caktır. Meselenin hakikati şudur: 1933 senesinde, şimdiki Adliye Vekili Saracoğlu Şükrünün Pariste hâmillerle akdettiği bir mukavelede haricî borclarımız yüzde doksan tenzil edilmişti. Rubu olarak geriye kalan bu yüzde onun taksitleri de altın dövizle değil kâğıd dövizle ve umumiyetle Fransız frangile ödene cekti. 1935 senesine kadar kâğıd dövizle bu tediyata devam ettik. 1935 senesinde hükumetimiz ticaretin tamamile takas usulüne inkılâb etmesinden dolayı dövizle tediyatta imkân göremediği için hâmillere müracaat etti. Ve 1935 senesinde hâmillerle yapılan yeni bir anlaşmada haricî borclarımızın yüzde ellismin yani yansı nın kâğıd dövizle ve yarısının da kâğıd Türk parasile ödenmesine karar verildi. Yüzde ellisi Türk lirasile ödenecek kısım hükumetimiz tarafından Osmanlı bankasına lira olarak kâğıd dövizin kursu üzerinden yatırılacak ve Türk parası memleketimizden harice çıkamıyacağı için hâmiller de bu paraya mukabil memleketimizden Türk malı satın alıp harice thrac edeceklerdi. Ve biz de bu malların mukabili dövizi onlardan istemiyecektik. Bu vaziyet 1935 senesindenberi böyle devam edip gitmektedir. Bugüne kadar 1935 senesi mukavelesinde bir tadilât yapılmamıştır. Maliye Vekilimizin Ankarada gazetelere verdiği kat'î beyanata ba kılırsa 1935 senesi mukavelesi şimdi de mer'idir ve onda bir tadilât yoktur. Değişen birşey varsa oda Fransız ve îsviçre frankları kurslarının bizim paramıza nisbeten yüzde otuz sukut etmesi yüzünden bizim şimdi haricî borclarımızın taksitlerinde yüzde otuz bir kâr etmemizdir. Bugün haricî borclarımızda bütün kârımız bundan ibarettir. Arnavudluk isyanının tekmil tafsilâtı Asilerin zaptettiği yerler Musademe ve asilerin mağlubiyeti Arnavudluk Dahiliye Nazın Musa Yuka'nm beyanatı Etem Toto Yıınanistana mı iltica etti? IBaştaraft l inci sahijede] yanatta bulunmuştur: ' « Memlekette asayiş berkemaldir. Bir ara asilerin eline geçmiş olan Delvin, Argirokastro ve Tepeleni kasabaları hü kumet kuvvetleri tarafından zapt ve asi ler perişan edilmiştir. Hükumet kuvvetlerinden iki zabit ölmüş ve iki jandarma yaralanmıştır. Asilerin zayiatı çok mühim dir. Başta Etem Totonun kardeşi lsmet Toto olduğu halde elebaşılardan dört kişi maktul düşmüştür. Etem Toto da abluka edilmiş olup yakında elimize geçecektir. İsyan tamamen hususî mahiyette olup haricden hiçbir teşvik görmemiştir. Eski Karanta kaymakamı lsmet Toto, ötedenberi komünistliğe karşı meyil gösteriyordu. Kardeşi Salih Toto ile eski Dahiliye Nazırı Etem Toto da sergüzeştçu şahsiyetlerdir. Ve işte isyan da bunlann işidir. Kendilerine de ancak hususî dostları yardım etmiştir. İsyan bastırıldıktan sonra Kral Zogo'ya yüzlerce ubudiyet ve sadakat telgrafı gelmiştir.» Arnavudluk isyanı resmen geçen cu martesi akşamı başlamıştır. Etem Toto o gün öğleden sonra isyanda kendisine yardım eden akraba ve dostlarım Delvindeki evine davet etmiş ve evde gizli bir toplantı yapılmıştır. îşte bu toplantıda isyanın plânı hazırlanmıştır. Tam saat 5 te kasabanın muhtelif taraflannda silâh sesleri işitilmeğe başlanmıştır. Bu silâh sesleri isyanın ilk işareti idi. Saat 6 da Etem Toto, kardeşi İsmet Toto, diğer kardeşi Salih Toto, Bevlin jandarma kumandan muavıni, Argirokostro jandarma kumandan muavini Karanta'nın, mülâzim Skojoni ve diğer bir kısım taraftarlarile belediye binasına girmişler ve hiçbir mukavemet görmeden binayı zapt, beledive reisini ve kaymakamı hapsetmiştir. Ve böylelikle kasabaya hâkim olmuştur. diğinden ufak bir musademe olmuş ve neticede Rüstem Sardi maktul düşmüştür. Varmı, yokmu? üneşte ışık, suda ıslaklık, pamukta yumuşaklık var mı, yok mu gibi gülünc bir tereddüd amma o malum ve meşhur hâdiselerden sonra şarkta da, garbde de bu mevzu tazelendi, hemen her yerde aşkın varlığı ve yokluğu üzerinde münakaşa edilir oldu. Ben kendi hesabıma aşkın hem müminlerinden, hem de tâbir caizse âşıklanndanım. Aşksız yürekler bana, çiğ bir ciğer gibi çirkin görünür. Itikadımca boş mide ile yaşanır, aşksız kalble yaşanmaz. Hayatı kan, hissiyah aşk yürütür. Damarlardan kanm çıkmasüe hayat nasıl durursa aşkın kalblerden ayrılmasile duygu kabiliyeti de dumura uğrar. Aşkı tarif etmek gücdür. Bunu, birçok smamalar sonunda anlamış bulunuyorum. Fakat birşeyin tarif olunamaması onun inkâr edilmesini icab etmez. Kâinatta bilinip de tahlil olunamıyan neler ve neler var? Bununla beraber aşkı, hiç olmazsa izah edenler var. Meselâ bir filozof, iki kimse arasındaki sempatiden sevmek filinin ve bu fiilin hududsuz bir vüs'at ve ucsuz bucaksız bir şiddet almasmdan da aşk denilen haletin doğduğunu söylüyor. Dostluk, arzu, meyelân, şehvet, ihtiras, aşkm umdeleridir. Bu haysiyetle aşk, beşerî bütün ihtiraslardan kuvvetli ve o ihtiraslara da hâkim bir keyfiyet demektir. Gene filozof lar: «Sahsî menfaat ve saadet kaygularından feragatin aşk için esas olduğunu» söylerler. Buna benzer tarifler, tahliller çok. Fakat Onbeşinci asırda yetişen Türk mütefekkirlerinden Sinan Paşanın aşk hakkında yaptığı izah, incelik bakımından orijinal sayılacak bir hususiyet taşıyor. Onun için aşk var mı, yok mu diyenler arasında bu sütunu okuyanlar varsa onlara bu izahı okutmak istedim: «Aşk, misli olmıyan bir cevherdir, «nsalle denilmez. Aşk, yakası açılmamış bir sırdır, tasviri misalle bilinmez. Âşıklann dili altında sözler vardır ki dudak ona mahrem olmaz. Aşk ehlinin göğsünde nefesler vardır ki dem ona hemdem olmaz. Âşıkla maşuk meyanında bir fiskos olur ki ona kimseler tercüman olamaz. Can ile cânan arasında bir arama, araşbrma bulunur ki gözlerin nurundan özge ona dideban olamaz. «Aşk bir zâhirdir ki örtülmez. Aşk, bir sırdır ki açılmaz. Aşk, serâzadeleri bende eder; aşk, serefrazları üfkende eder. Aşk efsane ve efsun değildir. Aşk, san'atı herdun değildir. Her aşk davası eden âsık olmaz, her muhabbetten dem vuran sadık olmaz. Aşk bir kimyadır, anın madeni can olur. Aşk bir cevherdir, anın mekâm kân olur. Aşk, bir zevktir, başka bir dili var. Aşk bir şevktir, başka ehli var. Aşk, bir coşkunluktur, deryaları vardır. Aşk, bir taşkınlıktır, şeydaları vardır. Her kim bülbülei aşktan sermest olmaz, na'rei bülbülâne hemdest olmaz!.» Görülüyor ki aşk vardır, fakat âşık müstesnalar bir yana bırakıhrsa galiba az. Bu, güzelliğin yokluğundan mı, yoksa güzelliği anlamak kabiliyetinin azalmasından mı ileri geliyor. Meçhul. Fakat aşkı inkâr etmek, güzelliği inkâr kadar manasızdır. Bunu böyle bilmek gerek! Hapisaneyi tahliye Bask hükumetinin teklifi rin bir ispanyol delegesine teslim edil Bilbao 22 (A.A.) Reuter Ajan mesi meşrut olduğuna daır dolaşan şasmın muhabiri bildiriyor: yialar bu suretle teeyyüd etmiş oluyor.» Henüz resmen teeyyüd etmıyen bir şaPau 22 (A.A.) Geçen hafta sis yiaya göre Bask hükumetinin reisi Aguir dolayısile Fransada karaya inen 15 îs pe, Hitler'e bir mektub göndererek Bask j panyol tayyaresi, Fransız tayyarelerinin cephesindeki Alman tayyarecileri geri çe refakatinde olarak İspanyaya dönmüş kıldıği takdirde idama mahkum edilen iki lerdir. Alman tayyarecisinin serbest bırakılacağı Amerikaya götürülecek çocuklar nı bildirmiştir. Vaşington 22 (A.A.) Bask mu Franco hükumetinin teklifi Salamanca 22 (A.A.) Milli radyo tstasyonu, bu gece aşağıdaki tebliği ne§ retmiştir: «Şurasını kaydelmek isteriz ki, düş manın elinde bulunan Alman tayyarecileri idam edildiği takdirde nasyonalist mahkemeler tarafından takib edilmekte olan «kızıl» ların istifade edebileceği her türlü af ihtimalleri uzaklaştınlacaktır.» hacirlerine yardım cemiyeti, Bilbao'dan Amerikaya 500 çocuk getirmek üzers Fransız Sinaia vapurunu kiralamıştır. Cemiyetin Hariciye Nezareti nezdinde yaptığı teşebbüs neticesinde nezaret, çocukların nakil muamelesini kolaylaştıra cağını vadetmiştir. Etem Totonun isyan plânınm belke miği bu kasabada bulunan Arnavudlu • ğun en büyük hapisanesini tahliye etmek ve mahkumlarla taraftarlarını maiyetine almaktı. Bu hapisanede 300 kadar vc ekserisi siyasî olmak ve cezaları 10 seneden az olmamak üzere mahkum bulu nuyordu. Etem Toto evvelâ bütün hü kumet ve adliye evrakını yaktıktan sonra derhal hapisaneyi tahliye etmiştir. Fakat bu zamana kadar yolunda giden isyan plânı buradan itibaren bozulmağa başlamıştır. Çünkü hapisaneden kurtulan mahkumlar kendisine iltihak edecek yerde bir an evvel Yunan hududunu geçmeğe bakmışlardır. Ve bir kaç saat sonra Etem Totonun yanında eski adamlanndan başka kimse kalmamıştır. Etem Toto bunun üzerine: « Avlunya üzerine!» emrini vermiştir. Asilerin son muvaffakiyeti Derhal yola çıkan asiler Doksat kö yündeki jandarma karakolunu zaptettikten sonra ayni gün öğleden sonra Tepeleni kasabasını da zaptetmişlerdir. Bu, zafer, asilerin son muvaffakiyeti olmuştur. Çünkü isyan hâdisesi o zamana kadar Tiranda duyulmuş ve derhal mukabil tedbirler ahnmıştır. O gece saat 11 de Tepeleni ile Avlunya arasında asiîerle hükumet kuvvetleri temasa gelmiş ve musademeler başlamıştır. Valensiya'da yeni kabinenin kararlart Franco hükumetinin bir tekzibi Londra 22 (A.A.) Franco hükumeti tarafından Ruter Ajansı mümessiline tevdi olunan resmî bir tebliğde Alba Dükünün, Mars'ın veya diğer herhangi birinin îtalyaya Mussolini'den metalibatta bulunmak üzere gittiğine ve Mussolini'nin Ispanya siyasetini değiştireceğine dair çıkan haberler kat'î olarak tekzıb edılmek tedir. Bask cephesinde muharebe ' Vittroia 22 (A.A.) Havas Ajan smın muhabiri bildiriyor: Franco kuvvetleri Bask'ların tahliye ettikleri söylenen Munguia'ya tamamile foâkim bir vaziyette bulunmaktadırlar. Bu kuvvetler, Franco kıt'alannın elindeki en ileri mevki olan ve Amirobieta'nın şimali garbisinde hükumetçilerin ellerinde bulu nan son mevzileri de zaptetmişlerdir. Bilbao 22 (A.A.) Munguia kasabasındaki ahali tahiiye edilmiştir. Kasa bada yalnız hatlan Munguia'nın önünden geçen cumhuriyet kıt'aları kalmıştır. Munguia mıntakasında cumhuriyet kıtaIhtilâlcilerin tehdidi ları tayyare ve topçu kuvvetlerinin hima Salamanka 22 (A.A.) Millî radyesinde olarak Gondramento'ya karşı yo, aşağıdaki resmî tebliği neşretmiştir: şiddetli bir taarruza geçerek bu mevkii Kızıl radyoların neşrettikleri haberlere zaptetmeğe muvaffak olmuşlardır. göre, cumhuriyetçiler eline geçen Alman Madrid gene bombardıman edildi tebaasından iki lejyoner tayyareci, harb Madrid 22 (A.A.) Havas Ajan kavaidine muhalif olarak, idam edilmek smın muhabiri bildiriyor: üzeredir. Şu ciheti bildirmek isteriz ki, Hükumet merkezi dün öğleden sonra kanunlara muhaif olan bu hal vukua geasi topçusu tarafından yeniden bombardı lirse, halen muhakemeleri görülmekte olan kızıllar hakkında her türlü af tedbirman edilmiştir. lerini kaldıracağız ve kararlan bütün Ölenlerin miktarı henüz malum değildir. Yalnız bir mahallede dört kişi ölmüş şiddetile tatbik edeceğiz. ve 30 kişi yaralanmıştır. Franco kuvvetleri Bilbao'ya Durango 22 (A.A.) General Paris 22 (A.A.) İspanyol hüku Franco kuvvetleri bugün, Bilbao'ya 13 metine aid olan 17 tayyare hâlâ Pan kilometro mesafede Lemona mevkiins tayyare karargâhında sıkı bir nezaret varmışlardır. Chuc Arieta taburu, bütün levazımı ve silâhlarile esir edilmiştir. altında bulunmaktadır. ValeHsiya 22 (A.A.) Nazırlar heyeti toplantısından sonra aşağıdaki beyanname neşredilmiştir: Hükumet, îspanyanın bütün düşman lan tamamile mağlub olmadan sulh ya pılamıyacağını kat'î surette bir kere daha bildirir. Bu beyanname, asilerle yakında müzakerelere başlanacağı hakkında Cebe lüttarık'tan gelen haberlere cevab teşkil etmek üzere neşredilmiştir. Diğer cihetten nazırlar heyeti, Mala ga'nın sukutunu mucib olmuş olan ahval hakkında tahkikat yapılmasına karar vermiştir. Af. T. Hariciye Nazın, teşekkül eden yeni hükumetin ecnebi memleketlerde bıraktıSürp Ağob mezarlığı ğı iyi tesirlerden bahsetmiştir. Sürp Agob mezarlığı davasınm İstanHükumet, 14,000 gönüllü kullanarak bul Belediyesüe Ermeni Patrikanesi a45 gün zarfında Valensiya ile Madrid rasmda bir uzlaşma ile neticelenmesi üarasında doğru bir şimendifer hattı ins** ! zerine, mezkur mezarlık arazisi üzerinedilmesi imkânlarını tetkik etmektedir. | deki kilise ile caddedeki bazı binalar Maliye Nazın İspanyol ve ecnebilerin Ermeni cemaatine terkedilmiştir. Me elinde bulunan bütün gümüş külçelerinin zarlığın beşte biri nisbetinde olan bu kısmın tapusu, Belediye ile müzakere üç gün zarfında bankjalara tevdi edilmeleri intaç eden doktor Arşak Sürenyana sini emretmiştir. teslim edilmiştir. Asilerin mağlubiyeti Bu çarpışma asilerin tam bir muvaffakiyetsizliği ve perişanlığile nihayet bul muş. Etem Toto'nun kardeşi îsmet Toto ile diğer dört elebaşı maktul düşmüştür. Hükumet kuvvetlerini binbaşı Bilâl Nivitza idare ediyordu. Birkaç koldan ilerliyen bu kuvvetler az zaman zarfında asilerin ellerinde bulunan bütün yerleri zaptetmişler ve sükunu iade etmişlerdir. Etem Toto 300 kadar maiyetile beraber Busmar istikametine çekilmiştir. Kendisi bütün gayretlere rağmen henüz ele geçirilememiştir. Fransa, tspanya tayyarelerine müsaade etti yaklaşıyor Etem Toto bundan sonra gürültü üze rine toplanan halka bir nutuk söylemeğe başlamıştır. Halk arasında bulunan Lik Bardi adında bir mülâzim kendisıne ıtıraza kalkışmış ve Krala sadık kalmak lâzım geleceğini söyliyerek halkı «yaşasın Kral Zogo!» diye bağırmağa teşvik etmiştir. Bir kısım halk Baradi'ye taraftar gözü künce bu sefer asiler halka ateş etmeğe başlamışlardır. Yağan kurşunlardan bir çok kişi yaralanmış ve halk çilyavrusu gibi dağılmıştır. Lik Bardi de aldığı yaralar üzerine derhal ölmüştür. Bittabi her kes evine sığınıp ortada kimse kalmayınca Kuduz köpekler çoğaldı Etem Toto da nutkunu kesmeğe mecbur Son yedi gün içinde Karagümrük mın olmuştur. takasında üç köpek kudurmuş ve 11 kiArgirokostro'yu zapt şiyi ısırr.ııştır. Gene dün Karagümrükte bir köpek Etem Toto bundan sonra ilk iş olarak kudurmuş ve Ahmed adındaki çocuğu posta ve telgraf binasını zaptetmiş ve ısırmıştır. bütün telefon ve telgraf tellerini kesmiş, bu suretle her türlü muhabere imkânınm önüne geçmiştir. Daha sonra da Argirokostro kasabasını ele geçirmeğe karar vermiştir. 24 mayıs pazartesi gününden itibaren Derhal yola çıkan Etem Toto, yolda gişelerinin, adi günlerde sabah 9 dan her şeyden bihaber olan jandarma kara15,30 a kadar, cumartesi günleri sabah kollannı birbiri arkasından kolaylıkla saat 9 dan 11,30 a kadar ve Galatadaki zaptetmiştir. Pazar sabahı da erkenden kasa servisi adi günlerde sabah 9 dan Argirokostro kasabasını muhasara ve bir 17,30 a kadar ve cumartesi günleri sabah kaç saat zarfında zaptetmiştir. Argiro 9 dan öğleye kadar açık bulunacağını kostro jandarma kumandanı Rüstem Sardi Etem Totoya mukavemet etmek istebildirir. Etem Totonun şahsiyeti Etem Toto evvelce jandarma zabi tiydi. Bugünkü Dahiliye Nazın Musa Yuka kendisini himaye etmişti. Böylelikle ılkönce Kukste kaymakamı, daha sonra îşkodra mutasamfı olmuştu. 1935 te de Mehdi Fraşeri kabinesinde Dahiliye Nazın olmuştur. Bu müddet zarfında Etem Toto dostlarım kırmış ve kendisinden soğutmuştur. Kendisini himaye etmiş olan Musa Yukaya karşı da çok fena hareket etmiştir. Bu sebebden dolayı ka bine düşüp mevkiini kaybedince bir daha memuriyet alamamış ve Delvindeki çiftlığine çekilmek mecburiyetinde kalmış hr. HOLANTSE BANKUNI n.v. Hâdisede ecnebi parmağı var mı? Maamafih Dahiliye Nazın Musa Yuka'nın beyanatına rağmen bu işte bir ecnebi parmağı olduğu kanaati çok kuvvetlidir. Çünkü Etem Toto'nun Arnavud lukta taraftarı yoktur. Haricden bir teşvik görmeden böyle delice bir işe atılabileceğine kimse ihtimal vermemektdir. yann kalkacağını haber veriyorlar. Ben de gitmek istiyprum. Beni çok memnun edersiniz. Gi diniz. Kadınlara âdet olsa ben de giderdim. Şimdi bıraktığı defteri de çok me rak ediyorum. Dün böyle değildiniz. Tamamile aksiydi. Adeta ne yazdığını kelimelerine vanncıya kadar tahmin ediyordum. Şimdi öyle değil. Her sözü bana manalarla dolu görünecek. işte, gene muhayyile. Orhan bu son müdahalesini beğenmedi. Silkindi ve bir sigara yaktı. Kendi kendine: «Benim bu herşeye bir kulp takmak illetim...» diyordu ve kızı söyletmek için sordu: Dün gece rüya gördünüz mü? Pek çok. Sabahlara kadar. Fakat hiç, hiçbirini hatırkyamıyorum. Adeta o rüyalan şimdi bile sanki içimden görüyorum da ne olduklarını bilmiyorum. Orhan Vedianın yüzüne baktı ve dü şündü: «Bu, hakikaten, içi her an rüya dolu bir kız...» Siz her zaman bu hissi verirsiniz, dedi. Efendim? Her zaman sizde bir rüya hali vardır. Evet, galiba... Herkeste nasıldır, bilmem. Fakat ben nereye baksam, gör Af. TURHAN TAN düğüm şeylerden başka içimde bir takım renkler, gölgeler, bellibelirsiz hareketler canlanır. Sonra içimde her an bir melodi vardır. Musikile çok meşgul olmadığım halde. Ama hep melodiler... Necati sordu: Şimdi de var mı? Evet. Bahri bana piyanoda bir sonad çaldırırdı. Çok severdi onu. Dün gecedenberi içimde hep bu hava. Orhan düşündü: «Bahriden adeta âşıkane bahsediyor. Ne tuhaf şey! însan sevip sevmediğini bilmiyor mu? Bunun için bir fırsat mı lâzım? Belki de zavalh Bahri, intihar edeceği yerde Vediadan bir müddet kaçsaydı sevildiğini anlryacaktı; yahud kızda o zaman sevgi doğacaktı.» Fakat bu düşünceyi fakir buldu. «Sevgi ne demek bir kere... Bin hali ve bin nev'i var...» dedi kendi kendine. Vedia ilâve etti: Bahri öldükten sonra bambaşka bir Bahri oldu, ben de bambaşka bir Vedia oldum. Necati Orhana bakarak: Bu, şayanı dikkat! dedi. Vedia sordu: Değil mi? însan ne tuhaf değışik likler geçiriyor, ne tuhaf! {Arkası var) Cumhuriyetin edebî tefrikası: 81 BİZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa yapyalnızdım. Yengem İclâli alıp gitti; Sofi de yoktu... Fena oldum çok. Hatırladıkça içime işliyor. Sizi onun için burada rahatsız ettim. Necati Beyefendiyi tanıdığıma da çok memnun oldum. Necati, Vedianm söz söylerken alt dudağının hareketine dikkat etti. Kız ağzını kapayıp ta yutkunurken alt dudağmı bedbin bir takallusla büzüyor ve çenesi nin ucunu yukarı kaldırıyordu. Bu hareket onda üstüste gelmiş birçok sukutu hayallerin peyda ettiği bir tik halindeydi. Orhan önüne bakarak: Ben gece gelecektim, dedi, fakat ayni günde üç defa mektebi terketmeyi doğru bulmadım. Geçen sefer de bir inzıbat meselesi yüzünden mektebden ayrılmağa mecbur olduğum için tekerrüründen korktum. Tahmin ettim, Orhan Bey. Fakat bu gece sizi yalnız bırak mam, emin olunuz. İstediğiniz kadar gezeriz. Teşekkür ederim. Isterseniz sabaha kadar. Ağzı büyük ve boynu yüzüne gere ince olmakla beraber, parlak sarı saçları, iri, canlı ve renkli gözleri, dudaklarının etrafındaki ifade değişikliği ve hassasiyeti başına cazibeler dolduruyordu. Hiçbir «meş'um kadın» intıbaı vermedi. Orhan onun karşısında durarak: Nekadar iyi ettiniz, dedi, odama asla unutamıyacağım bir hava getirdiniz, bundan sonra daha istekli çalışacağım. Vedia derin bir teneffüs aldı: Yalıda çok sıkıldım, dedi. Sonra Necatiye bakarak: Beyefendi, dedi, pastacıdaki jestinizi unutmıyacağım. Fırsat bulmuşken teşekkür edeyim. Benim için karakolda da çok üzülmüşsünüz. Teşekkür ederim. Necatinin cevabını beklemeden Orhana döndü: Yengem zavalh Bahrilere gitti. Beni de götürmek istedi, fakat zavallının annesi büsbütün keder eder diye çekindim. Daha dbğrusu muktedir değilim. Dün gecem çok fena geçti. Birkaç defa sıçnyarak uyandım. Bugün de yalıda adeta Ben kederli anlarımda yürümeyi çok severim. Büyük bir tesellidir. Hareket nekadar olsa insamn içindeki zehirleri da, ğıtıyor. Necatiye dönerek sözüne devam etti: Akrabamızdan biri intihar etti de efendim, çok müteessirim. Gazetelerde beiki okumuşsunuzdur, Orhan Bey de belki size bahsetmiştir. İlkönce hiç hayret etmedim. Meğer donup kalmışım. Bazan öyle olur. Evvelâ çok tabiî göründü bana. Öyleyim ben ekseriya. Bir kere Galatada on üç, on dört yaşlarında bir kız çocuğu bir tramvayla kamyonun arasında kala rak ezilmişti. Kanlar içinde yerde yatı yordu. Kaza yanıbaşımda olduğu için gördüm. Hiç şaşırmadım, titremedim, bağırmadım. Hemen ölmüştü çacuk. Kanh cenazesine sakin sakın baktım. Sonra, vapura binince beni bir titreme alsın; bir ter; bir sıkıntı... Yalıya gelince saatlerce ağladım. Benim tabiatim böyle. Fakat küçük birşey olsa ama nekadar küçük, bilseniz, bir bakış, bir ima, birşey... beni o anda sarsar. Bunu söylerken yüzü kızarmıştı ve o muzlan sallandı. Fazla teheyyüç içinde görünüyordu. Dün öğledenberi devam eden yalnızlığı onun içini doldurmuştu ve bol konuşma ihtiyacı içinde bırakıyordu. Orhan bunu anladı ve onu konuşmaya teşvik edecek tarzda hareket etmeğe karar verdi: Her felâket, haddi zatinde gayet, tabiidir, dedi, ona muhayyelemiz romantik renklerini veriyor. Korku tamamile hayalidir. Felâketin ta karşısmdayken korku yok, bir takım müdafaa reaksiyonlan, fi'Ii mün'akisler filân vardır. Küçük şeyler muhayyilenize hemen girıyor, büyükleri biraz bekliyor. Bahriyi zannettiğinizden fazla seviyormuşsunuz demek. Evet, evet... Sabahleyin ben de bunu düşünüyordum. Çok. Şimdi zavalh dirilebilse, ona: «Bahriciğim... Birdenbire durdu ve Necatiye baktı: Affedersiniz, dedi, yanınızda hu susileşiyorum. Orhan başile tasvib ederek: Zararı yok, dedi, Necati biliyor. Vedia omuzlarını kaldırıp indirerek devam etti: « Bahriciğim, derdim, ben de seni seviyorum.» îçimi yiyen nedir bilir mi siniz? Ben bu sözü ona sağlığmda bir defa söylemiş olsaydım intihar etmezdi. Etmezdi değil mi? Etmezdi Orhan Bey. Vedianın gözleri doldu. Çantasından mendilini çıkarırken tekrarladı: Etmezdi. Ben buna çok eminim. Bu sabahki gazeteler cenazesinin