21 Mayıs 1937 CUMHURİYET Anadoluda Diyarbekirde stil karışıklığının sebebi Acaba Diyarbekir Osmanlı abidele rindeki bu stil çarpışmasınm ve kayna şamamazlığın sebebi nedir?.. Bu sualin düğümünü çözebilmek için işi tnuhakemeye tevdi edersek netice almak kabil olacaktır zannediyorum, meselâ: Muhakkak olarak o zamanlar mer kezde hükumetin kuvveti ve otoritesi memleketin her tarafına hâkim bir inşaî ve mimarî bürosu vardı ki, Diyarbekir valileri yaptıracakları abidelerin proje lerini bu merkez bürosundan getirterek orada mahallî mimarlara tatbik ettirirlerdı. Bu projeler avan proje halinde geldiği için tatbikatta detaylar tamamile mahallî mimarlarm ve küçük san'atkârların görüş ve telâkkilerine bağlı idi. Diğer cihetten ise bazı abidelerin kitabelerinde de âmedi diye mimar isim lerini gördüğümüz veçhile ötedenberi Diyarbekirde oldukça kuvvetli bir san'atkâr grupu ve zengin bir san'at hayatı vardı.. Buradaki bütün san'atkârlar Selçuk mimarisine göre yetişmişlerdi ve sanat hayatı bu esasa göre teessüs etmişti. Ayni zamanda İstanbuldan sureti mahsusada Diyarbekire bir mimar da gelmemiştir. Böyle bir mimar eserini Diyarbekirde bulmak mümkün değildir. Binaenaieyh buradaki mimarlarm İstanbuldan gelen bir avan projenın tatbıkatında gösterecekleri muvaffakiyet de işte böyle esasta kendini gösterse de teferruatta mağlub olacağı tabii idi. Bu sebebden dir ki Diyarbekir mimarları İstanbuldan gelen kanuna itaat ettikleri halde kendi an'anelerine de sadık kalmakta devam etmişlerdir. Neticede Diyarbekirin Os manh medeniyet eserleri bir hususiyet arzetmektedir. Hulâsa olarak arzedeyim ki mimarî tarihimizi ehemmiyetle alâkadar eden şu üç neticeyi Diyarbekir abidelerinde bir kanaat halinde kazandım: 1 İstanbul atölyeierinin yetiştirdiği mimarlardan bu istikamette ancak Adanaya kadar gidıp çalışan olmuştur. Fakat daha öteye geçmemişlerdir. 2 Merkez bürosu yurdun her tarafına olduğu gibi Diyarbekire de projeler ihzar ederek yollamış ve orada yerli mimarlar tarafından tatbik edilmiştir. 3 Diyarbekirde kuvvetli bir san'atkâr grupu ve esaslı bir san'at hayatı mevcud ımış. Ben bu üç mühim noktaya inandıktan sonra ufak bir noktaya daha temas etmek istiyorum, bu nokta Diyarbekirin abidelerinde mahsüs olan Arab tesiridir. Bu tesirin en bariz ciheti siyah beyaz tabakalardan teşekkül eden duvar konstroksiyonu olup son asra kadar yaşamıştır, sebebini millî duygularda ve kültür işlerinde aramak doğru olamaz, en realist sebebi malzeme zaruretinden doğmadır. Diyarbekirin en mebzul taşı siyah bazalttır, hatta bugün bile şoseler ve tren yollanndaki sun'î çakıllann bu siyah bazalttan hazırlanmakta olduğunu zikretmiştim. Kale burc ve bedenlerini bu siyah taştan yapan Amidliler pekâlâ yapmışlar ve yakıştırmışlardır. Fakat sivil mimaride Trakyanm mes'ud San'at tetkikleri kalkmma hareketi Dün Portsouth'da İngiltere Kralınm Devlet Demiryollarının önünde resmigeçid yaptı yaptığı tenzilât çok büyük faideler temin etti 300 I Göze yasak meselesi Tetkiklerden sonra edinilen bir kanaat Lâlebey camisinin minaresi bu siyah ve monoton rengin ruhlarda yapacağı kasvetli tazyika tahammül edemiyen Diyarbekirliler müşkül olsa da be yaz taşlar tedarik ederek siyahla karışık olarak kullanmağa mecbur olmuşlardır. Bu siyah ve beyaz taşı karışık olarak kullanmak mecburiyeti karşısmda da Arab tarzı olmazsa ne olursa olsun bundan daha muvafık bir şekil bulamazlar dı ki işte bu suretle de son zamanlara kadar bütün mühim binalarda bu usulde kesme taş duvar inşası payidar olagel miştir, Şimdi muhtasaran geçirelim: abideleri gözden Fatihpaşa camii: Çaldıran dönüşünde Yavuzun emrıle Suriyenin bazı mühim yerleri ile birlikte Diyarbekiri de fetheden ordunun kumandanı Bıyıkh Mehmed Paşa tarafından ( H . 928) 1521 de yaptmlmış ilk Os manh eserîerindendir. Binaya sekiz sütun ve yedi kubbeli bir son cemaat mahallinden girilir. Esas teşekkülü dört fil ayağı üzennde bir merkezî kubbe ve bu kubbenin etrafında da dört büyük yarım kubbe ile çevrelenerek yükselmiş ve köselerde de birer küçük kubbe ile örtülerek şu suretle tamamlanmış, tam murabba bir plân üstünde bir teşekkül arzetmektedir. Bu plân kronolojik vaziyeti itibarile îstanbul camileri arasında Beyazıddan ( H . 911) on dokuz sene sonra ve Sultan Selimden ( H . 929) bir sene evvel yapılmış olduğu halde Şehzade camii plânının tıpkısı olmuştur. Şehzade ca miinde de ( H . 955) bu plân (23) sene sonra tekrar edılmış demek oluyor. Dışarıdan görünüşte kapısı siyah taştan ve sade olup üzennde zarif bir nebatî ortuman vardır. Dahilen 1,30 irtifaında duvarları kâmilen nefis çinilerle müzeyyendir. Mihrabı ve mimberi fevkalâde nefis birer san'at eseridir, detaylarda Selçuk tarzı görülüyor. Caminin yanmda Ozdemiroğlu Osman Paşamn türbesi vardır. Mimar: SEDAD ÇETlNTAŞ tBaştaraft 1 inci sahifede] mirallığın yatı gidiyordu. Ecnebi devle enc bayan ilkin kızardı, sonra İlk defa olarak Hindistan, Kanada, reislerinin mümessilleri geçid resmini StarUzun yıllardanberi Şark Demiryol somurttu, yana döndü, isteksiz Yeni Zelanda ve Avustralyayı kendi do thmorun üzerinden seyretmişlerdir. Kralın larınm ağır tarifeleri yüzünden mahsulbakışlarla denizi seyre daldu nanmalanna mensub bir gemi temsil et yatı îngiliz filosunu teftiş ettikten sonra lerini iç ve dış pazarlara sevketmekte büBeriki durur mu ya, şu canlı nefis tablomektedir. ecnebi devletlere aid gemilerin dizili bu yük güçlüklere uğrıyan Trakyanm, bu İmparatorluk filosunun her sınıftan 145 lundukları altıncı ve yjdince hatların ara yu tepeden tırnağa kadar gözden geçirhattın devlet eline geçmesile en büyük harb gemisi temsil etmektedir. Bunlara sından geçmiştir. Dünyanın en büyük ve meği, hat hat ezber edip beyninin bir kömazhariyetlerden ve en büyük kalkınma İngiltere Kral ve Kraliçesine, dünyanın en güzel gemilerinin geçid resmi bir buçuk şesine asmayı tasarlamış. Amma bu tablo vasıtalarından birine kavuştuğunu anla her tarafındaki deniz devletlerinin tek saatten fazla sürmüştür. Kralın yatı, be vitrin malı değilmiş. Babayiğitin umurunmak için bu sene Trakya çiftçisinın, rimatmı arzetmek üzere gelmiş olan 17 şinci sıranın başında ve Queen Elizabet da rnı?.. Beğenmek ona kâfi geliyor. GerTrakya halkının nasıl büyük bir şevk ve çi tablo satılık ta olsa almağa niyeti yok. ecnebi harb gemisi iltihak etmiştir. h'in yanında demirlerken deniz tayyare gayretle çalıştığını ve Devlet DemiryolMerasimde bulunacak gemilerin yeku filoları donanmanın üzerinde uçuşlar ya Maksadı çeşmi çerez dedikleri şekilde aç ları idaresinin bu hattaki icraatını gör nu 300 dür. İmparatorluğun her köşesin pıyordu. Resmi geçidin sonu bir top atışı gözüne biraz gıda vermek. Onun için hemek lâzımdır. men yerini değiştirdi, denizle gök arsına den ve ecnebi memleketlerden gelmiş olan ile ilân edilmiştir. Devlet eline geçer geçmez eski, kü giren bir kara parçası gibi dalgaları temabinlerce seyirci, sahillerde ve gemi ve lüstür vagonların yerini alan yepyeni va' Japonya da tngiliz Kralına şaya dalan genc bayanı karşısına dikri. sandallarda yer almışlardır. gonlardan tutunuz da istasyonlannda nişan veriyor Onun aldığı bu durum, tablosunu ter» Harb gemileri başlıca beş hat üzerinde yapılmakta olan güzelleştirme ameîiye Londra 20 (A.A.) Sabah gaze çevirmiş bir ressamı arada tanışıklık filân bulunmaktadır. Bu hatların her birinin usine ve tarifelerindeki büyük tenzilâta zunluğu 6 mil olup Spithead'den Ports 'telerinin tebarüz ettirdiklerine göre, ingil yokken zorlamak, ve o tabloyu cebren kadar her hareketinde halkın menfaatini mouth limanına kadar uzanmaktadır. Bu tere Kralına Krizantem nişanının en bü görmeğe yeltenmek gibi bırşeydi. Böyle gözeten bu hat, yeni çehresile Trakya hatlann cenubunda 4 mil uzunluğunda ve yük rütbesini verecek olan Japon Prensi bir küstahlık karşısmda tablo sahibi reslıları her hususta öğündürecek bir vazi gene harb gemilerinden müteşekkil başka Şişibu, bu münasebetle söyliyeceği nutuk sam belki silleye, tekmeye başvururdu, yete gelmiştir. Bilhassa tarifelerde yapıbir hat ve şimalde yani donanma ile ta «Japon împaratorunun, ingiltere ile genc bayan bunu yapmadı, yapamadı, lan tenzilât halkı pek ziyade sevindir Wight adası arasında diğer iki hatla tri Japonya arasındaki an'anevî dostluk bağ yahut yapmak istemedi, sadece yeni başmiştir. Banliyö hattı üzerinde yapılan bün yerine kaim olan ticaret ve nakliye larını idame ettirmek hususundaki hara tan kıpkırmızı kesilen yüzünü yardım büyük tenzilâttan sonra demiryollan idaretli temennilerini» bilhassa mevzuu bah arar gibi sağa sola çevirdikten sonra cıgemilerinden mürekkeb gruplar vardır. resi müdürlerinden bir heyet Edirneye vık gence gözlerini dikti: Bu son hatların birincisinde, tabiridi sedecektir. gelerek alâkadar makamlarla ve umutni ğerle yedinci hatta ecnebi milletlerin ge Geçid resminde Kocatepe Terbiyenizi takınınız, dedi, tanımamüfettiş General Kâzım Dirikle temas mileri bulunmaktadır. dığınız bir kadının yüzüne böyle bakılpek beğenildi etmiş ve bunun üzerine Edirne Istan Portsmouth 20 (A.A.) İhtiyat fibul ana hattında yalnız gitme biletlerinLondra 20 (A.A.) Deniz geçid maz. lonun cüzütamları, dün Spithead açıkla resminde Kralın yatını takib eden mat Öbürii arsız arsız miyavladı: de yüzde elli, gidip gelme biletlerde de yüzde altmış tenzilât yapmıştır. Ve bu rına gelmiştir. 300 kadar harb ve ticaret buat vapurunda bulunan Röyter Ajan Goze yasak var mı, istediğime istctenzilât Edirne İstanbul ve İstanbul gemisi, Solent geçidinin bütün genişlığini sı muhabiri ecnebi harb gemilerinin in diğim kadar bakarım! ve Edirneden maada Trakyanm diğer is kapatacak surette 8 hat halinde mevki tizamını ehemmiyetle kaydetmekte İçimden hay dilin kurusun dedim. Falmışlardır. Ticaret gemileri, sabih tribün bilhassa Estonya denizaltı gemisi Kalev, tasyonlarına da teşmil edilmiştir. kat bu sırnaşık genci kasdederek değil vazifesini görmektedir. Turizm ajansları Polonya destroyeri Burza, Türk d«tro«göze yasak olur mu» meselesini ortaya Yapılan son tenzilâtta mektebliler için tarafından kiralanmış olan birçok tenez yeri Kocatepe, Rumen destroyeri Re ayrı kayidleri bulunan aylık abone kart züh vapurlan, kotralar, sandallar, ilâh.. ginam, Holanda kruvazörü Cava ve atan meçhul nabekârın ruhunu muhatab lar da ihdas edilmiş ve bu usulün de ma harb gemilerinin aralarındaki geniş yol İsveç zırhlısı Droytni bilhassa medhüse tutarak. Çünkü adısanı gibi cinsi cibilliyeti de belli olmıyan o adam bu suali kedi yıs başından itibaren tatbikına başlan larda, durmaksızın gidip gelmektedirler. na ederek diyor ki: tıynetli adamların dihne armağan bırakZiyaretçiler, bilhassa Dunkergue adınmıştır. Hele istasyonlarda yapılan deği« Bütün bu gemiler pırıl pınl masaydı birçok kadınların yüzünde yılışık daki yeni Fransız zıhlısını hayranlıkla te parlıyordu. Ve deniz geçid resmine şeref şiklikler, yenilikler bu mühim hattı boylu bakışlann izi yer almazdı. maşa etmektedirler. Bu zırhlı, dünyanın veriyordu.» boyunca gözü çeken güzelliklerle beze Sözün mantığa sığar yeri de yok. Huln modern harb gemilerinden olup salı Bütün donanma bu gece saat 22 den miştir. yadan bac alınamıyacağı, rüyada yapılan ;ünü buraya gelmiştir. geceyansına kadar şenlikler yapmıştır. Bütün bu saydıklarımdan maada TrakDün saat 1 7,45 te Portsmouth'a gel Geçid resmini seyretmek için harb lima günahlardan mes'uliyet doğamıyacağı giyanm ticarî ve iktısadî bakımlardan kai mis olan Kral ve Kraliçe ile Prenses Eli nına gelen ziyaretçilerin sayısı bir mil bi gözün de hürriyetine ilişilemiyeceği bu ahlâksız vecize ile ifade edilmek istenilmi} kınmasını biraz daha kolaylaştırmak için sabeth, parlak bir surette tezyin edilmiş yondan fazla tahmin edilmektedir. )lan caddelerden otomobille geçmek sureamma temel çürük. Zira göz, el gibi, yapılan tenzilât az görülerek hazirandan ayak gibi, dudak gibi, dil gibi müspet zailibaren daha bir miktar tenzilât yapıl tile belediye dairesine gitmişlerdir. Orada îstanbul Borsasında dünkü belediye reisi, hükümdarlara bir «sada rarlar getirmese bile müteaddi olmakttç ması ve sırf gezi maksadile İstanbullu vaziyet kat» arizası takdim etmiştir. ların Edirne ve Trakyaya, Trakyal* Dün tstanbula Trakya ve Anadolu geri kalmaz. Gözün elle, dudakla, dille Kral ve Kraliçe, güzergâhta halk taradan 765 ton buğday, 60 ton çavdar, 30 yapılacak suçlara kılavuzluk ettiğini bir '" larm da İstanbula gidip gelmelerini te • îndan şiddetle alkışlanmısjardır. ton arpa, 82 ton un, 15 ton kepek, 63 ton yana bırakalım, kısaca tasvir ettiğim ;u min maksadile ve pazar günleri gayet uHükümdarlar, «Victoria et AlberU pamuk, 7,5 ton tiftik, 20,5 ton beyaz peycuz bir fiatla tenezzüh trenleri ihdası da ratına binmek üze/e rıhüma gitmişlerdir. nir ve bir ton da kaşer peyniri gelmiştir. sahnede olduğu gibi bazan haysiyeti isyaEvelce merasime iştirakleri takarrür düşünülmektedir ki, bu takdirde Trakya İstanbuldan harice 80 ton karamik ve na tahrik ettiğine şüphe var mı? :tmiş olan birçok gemiler, İspanyadaki 80 kilo da afyon gönderilmiştir. hattınin memleketimizin en işlek, en canBakış olur ki hançer kesilir, yürek ya* Dün îstanbul borsasında şu fiatlarla ralar. Bakış olur ki yılan dişi halini alır, h bir hattı olacağında ve Trakya müs« vaziyet dolayısilc iştirak edememişlerdir. Bu gemiler, Ciscar adındaki İspanyoi tor muameleler yapılmıştır: tahsili nefis mahsullerini iç ve dış pazaruh zehirler. Benim şahid olduğum sahnepito muhribile Royal Oak adındaki İn Yumuşak buğday kilosu 6.10 kuruştan ara sürme imkânlarına kavuşarak Trak gıliz zırhlısı, Faulkner klavuz gemisi ve de görüldüğü gibi kirli ve çok kirli bir 6,17 1/2, kuruşa kadar, sert buğday 6,05 yanın pek kısa bir zaman içinde belini Fearless ve Foxhound torpito muhrible kuruştan 6.30 kuruşa kadar, arpa 4,07 paçavra mahiyeti alıp iliştiği temiz yüzleri doğrultacağında şüphe yoktur. ridir. kuruş. çavdar 4,15 kuruş, beyaz mısır ekeliyen bakışlann gılzatinı ise hemen her İngiliz zırhlılarının yekunu on birden 4,34 kuruştan 4,35 kuruşa kadar, sarı cadın bilir. ibarettir. Halbuki 1914 te icra edilmiş mısır 5 kuruştan 5,04 kuruşa kadar, kuşOnun için genclerin göze yasak olmaz olan bahrî geçid resmine 59 parça zırhl; yemi 10 kuruş, derili tiftik 110 kuruş, Ağırceza mah deri tiftik 106 kuruştan 107,20 kuruga sözünü bir hakikat olarak telâkki etmemeiştirak etmişti. Kemesi aza mua kadar, 8 göz yünü 67,20 kuruştan 80 ku erini dileriz. Göze yasak vardır. Hiçbir Geçid resmi nasıl oldu ? vinliğinde muvaf ruşa kadar, beyaz peynir 24,15 kuruştan kımse, kapı deliklerinden şunun bunun sofakiyetle çalıştık Portsmouth 20 (A.A.) Bugünkü 27,20 kuruşa kadar, kaşer peyniri de ki yunuşunu seyredemez ve gene hiçbir kimtan sonra cürmu deniz geçid resmi çok parlak olmuştur. losu 42,20 kuruşa satılmıştır. meşhud 3 üncü sulh se şu veya bu kadının yüzüne uluorta göKralı hâmil olan yat geçid mahalline gelYabancı borsalarda dün şu fiatlarla ceza hâkimliğini diği vakit anavatan filosunun amiral gezünü dıkip pis bir iştiha ile çerezlenemez. salâhiyetle idare misi olan Nelson ilk işareti vermiş ve bü muameleler olmuştur: Belki bu yasağın hangi kuvvetle teyid etmiş olan Ihsan Buğday kilosu 6.19 kuruştan 6,65 kutün donanma 21 pare topla Kralı selâmYarsuvat terfian olunacağını soranlar da bulunur, onlara amağa başlamıştır. Kral, yatın güverte ruşa kadar, arpa 4,92 kuruş, mısır 3,72 İstanbul Müddeiu verilecek cevab şudur: Edeb ve vicdan!.. iinde amiral elbisesile duruyor ve yanında kuruş, keten tohumu 8,04 kuruş, fındık mumî muavinliği Bunlar, her diyarda ve her devirde hüne tayin edilmiş ve îhsan Yarsuvat kumandanlar, birinci bahriye lordu, Krali kilosu 93,70 kuruş. Yabancı borsalarda kümleri yürüyen kanunlardır, inkıyad et* dünden itibaren asliye birinci ceza mah çe, hanedan azası duruyordu. Yat, coş fındık fiatlarmda bir yükseliş vardır. kemesi iddia makamında çalışmağa baş kun tezahürat arasında ilerlemiştir. Yatın İstanbul borsasındaki satışlarda bir mek gerek! lamıştır. Muvaffakiyet dileriz. rkasından Kralın misafirlerini taşıyan a fevkalâdelik yoktur. M. TURHAN TAN İ Yeni bir tayin Cumhuriyetin edebî tefrikası: 80 BiZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa Fakat bu kıza karşı gayem ne olacak? Ne demek istiyorsun? Düşündüğün nedir? Necati gene kaşlannı kaldırıp indirdi: Şimdiden ne söylenebilir? Senın ihtiyacın hayata kendi plânlannı zorla kabul ettirmektir. Buna ne olur denir, ne de olmaz. Bir tecrübe devresi geçireceksin. Bu kızla meşgul olmamı tavsiye ediyor musun? Şüphesiz, dostum. Lâboratuarlarda bir tavşanm bile tecrübe kıymeti var. Sen ki tecessüslerle dolu bir tabiatsin, kadını biraz daha iyi anlaman için bu iyi bit fırsattır. Entellektüel tarafmı oyalar. Fakat başka bir tavsiyem var: Kızda bu kararsızlık fazla devam ederse göründüğü kadar enteresan bir ruh olmadığını hemen anla ve vaz geç. Onun için şimdiden pek derine dalma. Tecrübe et. Kararsızlığa fazla müsamaha etme. Çünkü anarşi hiçbir kıymeti temsil etmez; ahenktcn başka aşkımıza lâyık olabilecek hiç bir§ey yoktur. Ahenk idealindcn şajma. Doğru söylüyorsun. Ve hemen bu kızı muvazenesizlikle itham etme. Hayatımız karakterimizın değil, karakterimiz hayatımızın mahsulüdür. Muhiti ve yaşama tarzı değişirse her insanın huyu da değişir. Muvazene sizlik muhite uygunsuzluk demektir, değil mi? Evet, muhitinden tecrid etmek... muhit... muhit deyince gözümün önüne yalnız iki kişi geliyor: Safiye ve Rüştü... Niçin ötekileri hesaba katmıyorum? Orhan, düşünerek devam etti: Niçin? Bunlar. Safiye, Rüştü; sonra zavallı Bahri ve Ali Haydar ayrı bir münasebet çerçevesi teşkil ediyorlar. Safiye ile Rüştü arasında sana anlattım, değil mi? Bu Safiye dul bir kadm; esmer güzeli; göğsü fazla şişman, bacaklan ince; ihtiraslı, makul ve şuh olmak gibi üç kuvvetli çizgisi var karakterinin... İşte oRüştü ile onun arasında birşeyler sezdim. Fakat eğer Vedianın Rüştüye bir zâfı varsa, Safiye ile Vedia arasında rekabet gibi birşey olmalı değil mi? Buna dikkat ettim ve göremedim. Hatta, geçen defa, Ali Haydar Besime ile kavga ettiği zaman Safiye «burada yalnız Vedia haklı» demişti. Bu, çok birşey ispat etmez am ma aralarında rekabete benzer hiç birşey göremedim. Evet, muhit, Vedianın muhiti bu; acaba yalnız bundan ibaret mi? Nasıl tecrid etmek? Hem ne hakla? Sevgi bu tasfiyeyi yapar. Kendili ğinden yapar. Bazı mukavemetlere uğrayabilirsin, fakat yılma. Benim için bu kızı sevmek mukaddermiş gibi söylüyorsun. Öyle görünüyor. Sen kalbile çok mücadele etmiş bir insansın. Senin bütün materyalist emellerin azgın kalbinden korktuğun, ona gem vurmak istediğin içindir. Belki bütün materyaüzm, insan kalbinin lirik harnlelerini bastırmak için dir. Yani maskeli bir spiritüalizm, anladın mı? Hakikî ve ciddî materyalistler, ki hayvanlardır, materyalist olduklarının farkında değildirler; içinde materyalizme karşı bir iştiyak duyân insan, ihtiraslarnm azgmlığından korkuyor, iradesinin iplerini meçhulün elinden alarak sağlam kazıklara bağlamak, sarih ve muayyen olmak istiyor, ruhun uçurumlanndan şuurun düzlüğüne çıkmak ihtiyacıni duyuyor, kalbini boğmak sevdasındadır. Böyle zamanlarda, bilhassa böyle zamanlarda bir kadın bütün hesabları altüst edebilir. Dikkat et: Senin bütün hayatın sevgilerine hücum etmekle geçmiştir. Şüphesiz en çok sevdiğin adam babandı. Ona isyanın kendi kalbini boğmak ihtiyacından doğdu. Materya lizm, modern hayat,.. Bunlar vesilelerdir. Belki yeninin eskiye taarruzu da bizi hatıralara esaretten kurtarmak ve kalbimizin en aziz muhtevalarını boşaltmak içindir. Bu mücadeleye bir takım felsefî mezheb isimleri veriyoruz. İhtirasla akıl arasındaki ezelî mücadele. Telefon çaldı. Orhan aleti kulağına koyar koymaz hafif sıçramiştı: ^5iz misiniz Vedia Hanım? dedi, evet? Evet? Biraz dinledikten sonra: Keşke gelseydiniz... dedi, hiç mahzur yok... Burada yegâne arkadaşımı da size tanıtırdım. Dönerken mümkün değil mi? Çok memnun oluruz. Biraz durduktan sonra ilâve etti: Hayır... Oğle teneffüsündeyiz... Duvar saatine bir göz attı: Derse girmeğe kırk beş dakika daha var. Esasen benim bugün son dersten evvel dersim yok. Buyurunuz rica ederim. Buyurımuz, çok rica ederim. Yüzü kızarmıştı. Derin bir nefes ala rak: Teşekkür ederim! dedi. Telefonu kapadı ve Necatiye döndü: iyi tesadüf, dedi, şimdi gelecek, göreceksin. Mektebin önünden geçmiş demin. Uğrıyacakmış, cesaret edememiş. îskeleye gidip buraya telefon etmiş. Samiye Hanım Bahrinin evine gittiği için Vedia yalıda yalnız kalmış ve içine sikmtı basmış. Buraya gelecek şimdi. Orhan boyunbağını düzeltti, yakalığınm dışarı çıkan ucunu içeri alarak arkasına yaslandı, fakat oturamadı, hemen ayağa kalktı ve odanın içinde gezinmeğe başladı. Sık sık kapıya bakıyordu. Necati de ayağa kalktı: Buna memnun oldum, dedi, çok merak ediyorum, bakalım bendeki tesiri ne olacak. Orhan sigara yaktı; kendi kendisini Necatinin gözile görüyor ve en küçük hareketinden büyük bir heyecan sızdığını zannederek mazbut ve temkinli durmaya çalışıyordu. Tekrar yazı masasmm başma oturdu ve eline bir kalem alarak rasgele bir kâğıdı karalamaya başladı; fakat biraz dikkat edince bunun Maarif Nezaretinden gel me bir tamim kâğıdının arka tarafı olduğunu görmüştü; kalemi elinden attı ve ayağa kalktı: Azizim, dedi, bizim nezaretlerde bir tamim illeti var. Her meselenin bir tamimle halledileceğine inanıyoruz. Günde iki tane tamim geliyor. Bunlar bazan birbirlerine pek zıd şeyler... Bir müddet tenkidine devam etmişti. Heyecanlı konuşuyordu. Hafifçe kapı vuruldu. Orhan, sebebsiz, kalemi tekrar eline alarak: Buyurunuz! dedi. Kapı ağır ağır, yarı açılmıştı. Eşikte bir duman gibi yükselen gri bir mantonun hafıf dalgalanışı içinde, Vedia, büyümüş gözlerinde parlıyan bir tereddüdle duruyor, içeri girmeğe cesaret edemiyordu. Orhan koştu: Buyurunuz, dedi. Vediaya doğru gülümsiyerek birkaç adım atan Necatiyi gösterdi: İşte benim bir tek dostum. Vedia çenesini yukarıya doğru kaldırıp başını biraz arkaya doğru atarak, dik ve samimî bir kol hareketile elini uzattı: Çok memnun oldum, dedi. Necati hemen teminat vermek istiyen bir ciddiyetle: Bilhassa ben! diye mırıldandı. Vedia başının titrek hareketlerile etrafına bakındı ve Orhanın gösterdiği koltu* ğa oturdu. Gri, beli dar ve etekleri kloş mantosu gözlerinin rengile ve boynunun altından gevşek, ihmalle bağladığı açik pembe başörtüsü teninin rengile eşti. Necati onun bugün başmı Ruslar gibi bağlamamış olduğuna dikkat etti. 'Arkası var)