10 Mavıs 1937 CUMHURİYET ALMANYA MEKTUBLAR1: «Bana dört sene mühlet verin» m Romada yapılan büyük geçid resmi Italyada Imparatorluğun teessüsü merasimle tes'id edildi Berlinde açılan muazzam sergide neler var? Bu münasebetle Mussolini Nasyonal sosyalist rejim, dört senelik mesaisinin dikkate şayan yeni bir nutıık söyledi hesabını halka bu sergi ile bildiriyor Berlin (Hususî muhabirimizden) Hitier 1933 şu batında şunları söylemişti: «Bize mu halif olan fırka lar 14 senedir iş başındadırlar. Bu 14 senelik iktidarın neticesi şu oldu: Harabe. haline gelen memleket. Şimdi siz bana 4 senelik bir mühlet verin.» 1933 ten yani Hitlcr'in iktidar mevkiine geçişindenberi aradan tam 4 yıl geçti, yani dört yıllık mühlet bitti. Şimdi Berlinde Hıtler ve nasyonal sosyalist rejimi Almanyaya bir muhteşem sergi içinde hesab veriyorlar. Serginin adı şudur: «Bana dört senelik mühlet verin.» Londrada tac giyme merasimine hazırlık Şehir süsleniyor. Anavatan filosuna mensub 30 zırhlı limanda demirledi Elli beş yıl evvel ve bugün ahmetli Ahmed Rasim, elli beş yıl önce bir mecmuada yazıyor: «İlmî ve medenî ilerleme akıllara durgunluk verecek bir hızla inkişaf ediyor, genişliyor. Milâddan üç yüz yıl önce Çinlilerin bir takım levhalar kullanarak tabaat işini şöyle böyle başardıklannı masal diye dinliyen Avrupa, dört yüz yıldanberi hanl harıl kitab basıyor. Fakat matbaacılık, Gutenberg'in bıraktığı sekilde kalmadı, kol makineleri çoktan yerlerini çarklı makinelere bıraktı, tipografya bir alet olmaktan çıktı, bir san'at oldu. «Ya litografya? Ya fotografya?.. Kimya, bu iki icadda esrarlı roller oynamakta, beşer zekâsmın tabiî kuvvetlere hâkim olacağı bu suretle sabit olmaktadır. Fakat fotografya, Niepce'in beşiğc bıraktığı biçimde değildir, çoktan gürbüzleşip hayatta yerini almıştır. Artık resimler madenî levhalar üzerine alınmıyor, Galvanoplastie ile örtülüp bırakılmıyor, cam üzerine alınıyor, klişe ile nüshaları çoğaltıhyor, hatta müteharrik maddelerin resimlerini almak imkânından da kuvvetle bahsolunuyor. Roma 9 (A.A.) Her asker sınıfma mensub 40 bin kişi bu sabah İmpara torluğun teessiisünün yıldönümü mü nasebetile. Kral. Mussolini ve kesif bir halk kütlesi hazır olduğu halde Via Del İmpero'da bir geçid resmi yapmışlardır. Mussolini, Venedik sarayının balko nundan bir hitabe irad ederek ezcümle Roma İmparatorluğunun teessiisünün ilk dönümünün şeref, satvet ve sulh içinde tes'id edilmiş olduğunu söyle miştir. Duçe, ttalyanm karşısına ne gibi manialar çıkarsa çıksm temdin vazifesini ifaya azmetmiş olduğunu ilâve eyle miştir. Dtinkü âyinde İngiliz sefiri Percy Lorraine ile refıkası ve İngiliz kolonisi mensublanndan bir kısım [Baştarafı 1 inci sahifede'l gemileri seyretmek için büyük bir halk kütlesi sahilde birikmiştir. SouthEnd'de ikinci harb filosu demirlemiştir. Vâsi güvertesinin üstünde yükselen taretlerile mehib bir manzara arzeden Nelson, başkumandanlık bayrağını çekmiştir. Onun yanında Rodney, Resolution, Royal Soverig Revenge ve Royal Oak gemileri durmaktadır. Biraz ileride Furious tayyare gemisinin büyük sathı göze çarpmaktadır. Nehrin munsabına doğru Boadicea ve Bulldog muhribleri demirlemişlerdir. Electra ve Escort muhriblerile Narval, Toroise ve Seahrese denizaltı gemileri Tilbury doklarına bağlanmışlardır. Fakat en çok nazarı dikkati celbeden gemiler yeni yapılan 9000 tonluk New castle ve Southampton kruvazörleridir. Bunlarm mancmıklan ve hava müda faa tertibatı, seyircilerin takdirini celbet mektedir. Gravesend ile Oast Woolwich arasında iki ağatma gemisile 6 torpito demirle miştir. Bu gemilerin ilerisinde birçok denizaltı gemisile filotillâ kılavuzlan ve bunlarm ilerisinde de Hindistan bahriye sancağmı taşıyan îndus şilepi görülmektedir. Zeebrugge facıasından sonra enkaz halinde îngiltereye dönmeğe muvaffak olan Royal Daffodil gemisini halk, alâka ile seyremktedir. Geminin güvertesinde şimdi împaratorluk renklerile süslenmiş olan tribünler konmuştur. Bu tribünler alayın getirdiği Viktorya rıhtımına nazırdır. Yarın akşam SoulhEnd'de demirli bulunan bütün gemiler bir «projektör galası» yapacaklardır. Salı ve çarşamba günleri bütün filo, sabaha kadar tenvir edilecektir. Eti Bankın ilk yıl bilânçosu Ankara 9 (Telefonla) Eti Bankın ilk yıl bilânçosu İktısad Vekâletine verılmiştir. Memleketin madenlerini iş letmek üzere uhdesine mühim vazifeler verüerek kurulmuş olan Eti Bank tesis işlerıle uğraşmakta olduğu bu ilk senede dahi bilânçosunu kârla kapamıştır. ve bütün bunlarm başında izahat veren mütehassıslar. Sergide rejimin en kuvvetli silâhı olan matbuata da büyük bir ycr ayrılmıştır: Burada bir gazetenin, bir mecmuanın en yeni makinelerde nasıl basıldığı, klişele rinin gene en yeni aletlerle nasıl yapıldığı harıl harıl çalışan nümunelik matbaa larda gösteriliyor. Halka gazetecilerin nasıl çalıştığı anlatılıyor. Birçok matbaalarda, gazete idarehanelerinde senelerce çalışmış olan bu yazınm muharriri, itiraf etmek mecburiyetindedir ki, bir günde senelerce öğrendiklerinden çok fazla şeyler öğrendı. Gene bu paviyondaki istatistiklerden Almanyada 2400 gazete çıktığını, bunlarm heyeti umumıyesının günde 20 milyon nüsha bastıklarını anlıyor, tabı san'atının, lıtnografyanm en mütekâmil eserlennı görüyoruz. Diğer bir köşede bizzat Hitler'in kafasından çıkan, onun hakikaten en büyük eserlerinden biri olan Alman otomobil yollarınin nasıl yapıldığı bütün teferruatile gösteriliyor. Bugüne kadar 1200 kilometrosu tamamlanan ve ileride bütün Almanyayı bir ağ gibi örecek olan bu harikulâde beton y,ollar mılyonlarca ışsize de iş ve ekmek temin etmiş, işsizlerin korkunc sayısını 127 bine indirmiştir. Serginin içinde, bütün bu gösterilen şeylerin kifayetine kani olunmadığından mıdır nedir? Ayrıca ıki parasız sinema da durup dinlenmeden mütemadiyen işliyor, ziyaretçilere dört sene içinde yapılan büyük inşaatı. fabrikaları, orduyu ve donanmayı gösteriyor. Bu elle tutulan, gözle görülen eserler karşısında en bedbin vatandaşlann bile maneviyatlannı düzeltmemelerine imkân var mı? Sergide Alman el işçiliğine, Alman güzel san'atlarının ve iktısadî hayatınm son dört senelik inkişafına, bu dört sene zarfında vücude getirilen içtimaî muavenet müesseselerine, genclık teşkilâtına da büyük yerler ayrılmıştır. Hulâsa sergi bugünkü Almanyayı ve bütün bu eserler önünde «işte sosyalizm budur!» diye Öğünen bugünkü rejimi tanımak istiyenlere bir büyük fırsat veriyor. Berlinde açılan sergide, dört sene zar]ında vesaıti nakliyede yapüan yenüikleri gösteren paviyondan bir görünüş Bitaraf bir göz, eserler ve mukayeseli istatistikler önünde şu hükmü kolaylıkla verebilir: Hitier sözünü tutmuştur. Alman yanın Harbi Umumiden sonraki hakikaten felâketlerle dolu tarihini bilenlerde vücude gelen eserin ehemmiyetini takdir edebilirler. Bu eser Almanyanın yeniden kalkınması demektir. Rejim, yaptıklannı üç büyük paviyondan müteşekkil sergi binasında teşhir ediyor. Bu binanın esas kısmı geçen sene inşa edilmiştir ve Almanyanın manzarasını yepyeni, modern fakat ana hatlarile millî olan mimarî eserlerile değiştirecek plânlı çalışmanın ilk mahsullerindendir. Rejımin sergide ne gösterdiğini Pro paganda Nazmnın ağzından dinliyelim: «Bu sergi, nasyonal sosyalist idarenin dört sene içinde neler yaptığının hesabını resimler, istatistikler ve hakikate uygun temsillerle verecektir. Bu ıtibarla bu sergi Alman milletinin ümidlerini tahakkuk ettireceğimize dair evvelce verdiğimiz sözü yerine getırdığımızin belığ bir vesikasıdır.» Bu vesika, hakikaten Dr. Goebels'in dediği gibi beliğdir. 1933 te Almanya feci bir iktısadî buhran içinde bunalıyordu. Rejim, iş başına geldıği zaman tam 6 milyon işsiz vardı. Bugün Almanyada işsizlerin sayısı 127 bine inmiştir. Evlen meler iki misli, üç misli çoğalmıştır. 1932 de Almanyada 987 bin çocuk doğmuş tu. 1936 da doğanların sayısı 1,279,000 bina inşaatı 1932 ye nazaran 1936 da 5 misli artmıştır. Mıllî tasarruf 1932 de sıfırdı. Şimdi milyonları buluyor. Hulâsa Hitler'in bir mayıs nutkunda söylediği gibi 1932 nin hasta adamı şimdi dipdiridir ve bütün bu rakamlar sergide şema larla, elektrikli grafıklerle gösteriliyor. Versay'ın, Almanyanın silâhlanmasını meneden ağır hükümleri çiğnenmiştir. Bu itibarla Alman ordusu ve donanması yeniden kurulmak mecburiyetinde idi. Bu en mühim vazife de keza Hitler'e yükleniyordu. Rejim ordu için dört senede neler yaptı? Bunun hesabını da ayn bir paviyonda buluyoruz: Avrupanın belki küçük fakat en teknik, en disiplinli ve belki de en tehlikeli ordusuna aid olarak bu paviyonda en son model dört harb tayyaresi, üç tank, en yeni Alman tayyare ve sahra topları, birçok resim ve istatistikler, dört sene içinde vücude gelen Alman donanmasına aid bütün gemilerin modelleri ve bir de hakikî bir denizaltı gemisi teşhir ediliyor. Bu harb gemisinin sergi binasına kadar nasıl getirildığine hayret etmemek mümkün değıl. Halk denizden yüzlerce mil uzaktaki şehirde bir denizaltı gemisinin ne demek olduğunu anlıyor, onun içini, dışını geziyor ve birçok şeyler öğreniyor. Alman sergilerinin en büyük hususiyeti budur: Halka yepyeni şeyler öğretmek. Halk terbiyesine verilen bu ehemmiyeti siyasî maksadlarla kurulan bu sergide de bütün hususiyetlerile görüyoruz. Ayni paviyonda dört senelik ilk programın diğer eserleri, sun'î pamuğun, sun'î kauçuğun, sun'î benzınin ne olduğunu, nasıl yapıldığını en basit bir köylüye bile kolaylıkla anlatabilecek nümuneler, işliyen makineler, istatistikler.. Bir taşla ikı kuş: Nasyonal sosyalist rejim hem hesab veriyor ve hem de sergiyi gezen yüz binlerce insana modern Alman tekniğinin ne demek olduğunu anlatıyor, eserleri gösteriyor. Bu sergide diyebilirim ki Alman tekniğinin son dört senede vücude getirdiği bütün yenilıklerden nümuneler var: Almanyanın uzaklarından ses ve canlı re sim getiren televizyon makineleri. Renklı resim çeken fotoğraf makineleri, bir insan gibi iş gören ve mürettibi kasa başında kurşunla zehirlenmekten ve çile çıkarmaktan kurtaran en son model Alman linotıp makineleri, renkli san'at eserlerini bile en ufak teferruatına kadar bütün hususiyetlerile basmağa muktedir rotatif makineler giyme merasiminin yeni bir provasında yüz binlerce kişi hazır bulunmuştur. Bazı kimseler, iyi yerleri tutabilmek için geceyi dışarıda geçirmişlerdir. Bu sabah ve hatta dün, hafta tatilinden bilistifade taç giyme merasiminin hazırlıklatmı görmek üzere gelmiş olan «İlmî ve medenî ilerlemeleri kaydederhalkla Londranm merkezi hıncahınç dolken Sterescope'u unutmak kabil midir?. muştu. Müstevî bir satıh üzerinde bulunup bir*** birine benziyen iki şeyi kabarık göstermeProtestan kiliaesinde dün ğe müstaid olarak keşfolunan bu aletin eyapılan âyin hemmiyeti pek büyüktür! İngiliz Kralı Sa Majeste 6 ncı Jorj'un «Şimdi sıra muharriklere geldi. Bunlatac giyme merasimi münasebetile dün bün mütalea etmek beşerî ilerlemenin ne tün Ingiltere dominyonlarile İngilizlerin derekelerden ne derecelere yükseldiğini sefir ve tebaalannın bulunduğu mahaller şösterir. Eski çağlarda kullanılan muhardeki kiliselerde olduğu gibi şehrimizdel •ikler öküz, esek, beygir gibi hayvanlarprotestanjcilisesinde büyük bir âyin yapı! dan ve bir de esirlerden ibaretti. Sonra miştir. Âyinde îngiliz Büyük Elçisi Siı sudan, rüzgârdan istifade olunarak yel Percy Lorraine başta olmak üzere Geneve su değirmenleri icad olundu. Şimdi ral konsolos M. Hough, îngiliz hava atamuharrik olarak buhar kullanılıyor. Faşesi, ataşemiliter ve ataşenavalile sefaretkat istikbal, elektriğindir. Telgraftan sonhane ve konsoloshane erkânı ve ingiliz ra keşfolunan telefon, elektrikten beşeriyekolonisi hazır bulunmuştur. Bu münase tin çok kazanc elde edeceğini göstermekbetle sefir, tac merasimine dair kısa bir tedir. söylev vermiştir. «Bununla beraber balonu da unutmıyalım. Göklere doğru yükselerek âlemi Eski îspanya Kralının oğlu hayrette bırakan balonlar, ilmî ilerlemenin nun izdivacı feshedildi en mükemmel bürhanlarıdır. Paris muHavana 9 (A.A.) Mahkeme, eski İs hasara olunurken Gambeta'nm Alman panya Kralınm oğlu Covadonga'nın iz çemberinden süzülüp çıkmasını mümkün divacının feshine karar vermiştir. kılan bir balondu. Yarm ayni hava geCovadonga, Küba'nın güzellik Kralimisinin Avrupadan Amerikaya ve Ameçesi Maria Rocafor'la evlenmek mak rikadan Avrupaya yolcu getirip götürsadile aile ocağını terketmiş olmakla itmiyeceğini kim iddia edebilir?» ham edilmektedir. Sarayda misafir edllecek prensler Londra 9 (A.A.) Hükümdar a ileleri azasından 14 kişi Kral ve Kraliçenin misafirleri olacaklardır. Bunlar, şu zevattan mürekkebdir: Yugoslavya prens ve prensesi Paul, Prenses Juliana, Prens Hippe, Prusya prensi Frederic, Yunan Prensi Paul, Flander prensi Charles, Romanya prensi Michel, İsveç Veliahdi ve prensesi, Ha nover prensi ErnsAugustes, Norveç Vehahdi ve prensesi, Bulgar Kralı Boris'in biraderi Prens Preslav. Misafirlerin büyük bir kısmı bugün Londraya geleceklerdir. Görülüyor ya, rahmetli Rasimin bu Mahkum, zevcesi Mme. Sampedro'ya ayda 100 dolar verecek ve ona ferağ et yazısında tayyarelerden, sesli ve sessiz miş ve yahut ferağ etmek vadinde bu filimlerden, hatta otomobillerden bahis lunmuş olduğu her şeyi verecektir. yok. O sebeble ünlü yazıcmın «ilmî ve medenî ilerlemeye» misal olarak gösterYunanistan işçilerinin diği şeyler bize basit görünüyor. Acaba, bayramı elli yıl sonra da bir okuyucu bizim dünkü Atina 9 (Hususî) Dün öğleden sonCumhuriyet gazetesini eline alıp zeplinler ra Yunanistan işçilerinin mayıs bayrahakkında verilen ve bizi hayrete düşüren mı başlamıştır. Bayram, amele tarafmdan pek eğlenceli bir surette kutlulan malumatı okuyunca, Ahmed Rasimin yamış ve Atinanın civarı baştanbaşa bir zısında bizim gördüğümüz besateti hisçiçek bahçesi haline konmuştur. Çiçek sedecek ve: «Zavallılar, medenî ilerlelerle süslenen birçok arabalar caddelere menin ne olduğunu anlamadan göçmüşdolaşmışlar ve çiçek muharebesi yap ler» diyecek mi?.. mışlardır. Gece fener alayları ve birçok Dünkü (yeni) nin bugün (eski) olup eğlenceler yapılmıştır. gidişine bakılırsa şu soruya (hay hay) Holanda Ticaret Nazırı demek zarurî!.. Berline gidiyor A*. TURHAN TAN ADNAN CAHlD ÖTÜKEN metini kıza hissetirmek istiyordu, sustu. Kız tekrar sordu: Bahri nerede? Orhan cevab vereceği yerde Vediaya kanapeyi göstererek: Buyurunuz, dedi, oturalım, konu şuruz. Vedia birşey arar gibi dikkatle etrafına baktı, sonra çıplak kollarını tutarak: Üstüme birşey alıp geleyim, dedi. Gitti ve koşarak geldi, Orhanın yanına oturdu ve artık hiç birşey sormadı. Koş tuğu için sık sık nefes alıyordu. Orhan sessizliği biraz daha uzattıktan sonra : Bahri gitti, dedi, bu gece her zamankinden fazla meyus görünüyordu. Sustular. Vedia üstüne aldığı peleri nin içinde büzüldü. Bu hareketi, üşümekten ziyade, vicdan murakabesi anlarında gelen mes'uliyet korkusunun kadın vücudlerine verdiği hususî takallusa benzîyordu. Orhan, kendi yengesinin de nefsini mu hakeme* ettiği zamanlarda böyle omuzlannı içeri alarak, dirseklerini göğsü üstünde sıkarak, dizkapaklannı birbirine yapıştırarak durup düşündüğünü çok görmüştü. Vediayı oraya çağıran kendisi olduğuna gore bu sessizliğin uzamasından mes uldü. Birşey söylemesi lâzımdı. Evet, Vedia Hanım, onu bu gece çok meyus gördüm, dedi Berlin 9 (A.A.) Holanda Hariciye Nazırı Slingen Berger, 10 mayısta Ber Haricden getirilecek kitab line gelecektir. Alman köylüleri şefi ve gazeteler Darre'in daveti üzerine buraya gelmekAnkara 9 (Telefonla) Yurdumuza te olan Berger, Almanyada dört gün ka getirilecek kitab. gazete ve risale be lacak ve muhtelif mıntakaları gezecek dellerinin sıra beklemeksizin A hesa « Merasimin son provası bmdan ödenmesi kararlaşmıştır. Londra 9 (A.A.) Bu sabah, taç tır. bir nefes alıp bıraktıktan sonra: Beni endişeye düşürüyorsunuz! dedi, rica ederim söyleyiniz, birşey mi biliyorsunuz, birşey mi hissettiniz? Hayır! Birşey bilmiyorum. Hissettiğim şey de sizin şimdi hissettiğiniz endişeden ibaret. Onu meyus eden şey bir değil, Orhan Bey. Herşeye üzülüyor, Mesleğine üzülüyor: Asker. Fakat burada istikbali kapalı. Anadoluya gitmesini annesi istemedi. Memleketin haline üzülüyor. Bir de kızkardeşi var, hasta. Size ondan bahsetti mi? Hayır. Çok sever kızkardeşini. Orhan, sevgi bahsinde, kendisine Bahrinin: «Kızkardeşiniz filân var mı?» diye soruşunu hatırladı: Hastalığı nedir? dedi. Verem ve kanser. İkisi bir arada. Yürekler acısı. Ümid yok. Bunu kız tabiî bilmiyor amma hissediyor; hiç birimiz onun kadar hissedemeyiz amma felâketi hepimiz biliyoruz. Orhan bu sefer de Bahrinin şu sözlerini hatırladı: «Vücudümde hiç birşey yok. Hasta olsam keşke. Derdlerin en beterı nedir? Verem mi? Razıyım; kanser mi? Ona da razıyım. Tek etrafımda herkesi ahlâk veremine, seciye kanserine tutulmuş görmiyeyim.» Şimdi bu sözlerdeki acılığın ve kıyas unsurlarmın membaı daha iyi anlaşılıyordu. Güç! dedi Orhan. Güç, onun vaziyeti çok güç. Bilhassa bugünlerde teselliye muhtac. Mağrurdur, tesellileri sevmez o kadar. Onun bir tek tesellisi olabilirdi: Sevilmek, sanırım. Vedia başını karşı kıyılara doğru kaldırdı, sonra önüne baktı: Talihsizlik... diye mınldandı. Niçin Vedia Hanım? Zorla olmaz, değil mi? Bahri sevilecek çocuktur, fakat kendi janrında bir kadma tesadüf etmeliydi. Acaba başlangıcda ümide düşmeseydi daha iyi olmaz mıydı? Vedia sıçradı. Orhana bakarak: Ona kimse ümid vermedi, emin olunuz! dedi. Hiç mi? Hiç. Bahri bunun aksini ima etmişti Orhan septik bir susuşla sustu. Vedia ısrar ediyordu: Hiç! Emin olunuz... Ben ona daima hilesiz bir şefkat gösterdim: Daima hilesiz ve daima şefkat... (Arfcast VOT) Cumhuriyetin edebî tefrikası: 72 BİZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa rinden başka ne idi? Yaranın üstüne sürülürken parmağın ilâve edeceği acıdan başka ne tesiri olabilirdi? Orhan kendi kendine tekrarlıyordu: «Fakat çok fena ayrıldı.» «Çok fena, çok fena...» diye söylenerek yokuşu indi. Burada rüzgâr yoktu. Yalınm sağ cephesindeki aralıktan bir parçası görünen deniz, gıttıkçe solan ayın donuk ışığı altında, üstüne hohlanmış, hareli bir gümüş saat kapağı gibi sisli bir panltı içinde idi. Orhan yalmın kalaba lığma hemen karışmak istemediği için nhtıma doğru yürüdü. Oradaki bahçe ka napesine oturmak üzere idi. Sol tarafın da bir ayak sesi duydu. Kayıkhanenin üstündeki kücük köprüde beyaz bir sallantı vardı. İki basamak merdivenden aşağı hızla kaydı ve yaklaştı: Vedia. Orhanı görünce adımlarını sıklaştır mıştı: Yalnız mısmız? dedi, Bahri.nerede? Orhan ayağa kalktı. Cevab vermeği geciktirerek Bahriye aid meselenin vaha Bahri birdenbire sıçramıştı. Yüzünü göstermemek için Orhana bir an arkasım çevirdi, durdu, sonra birdenbire döndü, kalpağını alarak başına geçirirken koilarile gene yüzünü kapatmağa çahşıyordu: • Teşekkür ederim. Dedi ve elini uzattı. Muzaffer günle rin gurununu taklid eden bir sesle: Size tesadüf etmekten çok bahtiyanm, dedi. Elini çekti ve askerî bir selâm verdi; topuklannın üstünde dönerek süratle kapıdan çıktı. Orhan yalıya doğru üç adım attı ve durdu. Onu Bahrinin arkasından gitmeğe teşvik eden gizli bir his, yürümesine mâni oluyordu. Henüz kapanan ve gürültüsünün aksi hâlâ kulağında kalan bahçe kapısına baktı ve düşündü: Faydasız. Yapılacak hiç birşey yok. «Fakat çok fena ayrıldı.» Ne olabilir? Kederin insanları somnambül haline getirdiği büyük ümidsizlik anlarında, yabancıdan gelebilecek tesellilerin hepsi, yaşanan facianın dehşetini daha çok hissettiren yalan merhemle Size bir şey söyledi mi? Beraber koruya çıktı. Biraz ko nuştuk. Vedia Orhanın devam etmesi için bekledi. Fakat o, Bahrile konuştuklanna dair bir imada bulunmaya bile kendini mezun addetmiyordu. Kız biraz daha bekledi ve ümidini kesti. Kollarını göğsü üstünde kavuşturarak önüne baktı ve dedi ki: Ben de onun kendini bu kadar bıraktığmı hiç görmedim. Metin çocuktu, evvelce çok. Harbde Erzurumda bulun du. Açlıklar gördü. Tifüse yakalandı. Çok şeyler çekti. Yar ; göründüğünden fazla metindir. On, on beş gün var ki, böyle, fazla meyus. Orhan cesaret etti: Haksız mı? Bu sual Vediayı bir rüzgâr esmiş gibi salladı. Kız, açılan göğsünü tekrar sımsıkı örterek: Oo... dedi, haklı mı, haksız mı?.. Tabiî... niçin haksız olsun... günahı yok; fakat haklı da değil, yahud... nasıl demeli bakayım... kendisinden başka biri de haksız değil. Daha doğrusu ortada bir haksızlık yok, bir talihsizlik var. Ben onu çok fena gördüm, Vedia Hanım, çok fena... kalması için ısrar ettim, istemedi. Arkasından koşacaktım. Vedia, birdenbire açılan ağzile dolgun