CUMHURİYET 9 Nisan 1937 Ispanyaya yeniden 10 bin Italyan gönderilmiş! Bask cephesinde ihtilâlciler ilerliyor, General Franco da harb sahasında... {Baştarafı 1 inci sahifese] tedir. Bazı sefarethanelere, payitahta dönmek için hazırlanmaîarı zımnında talimat gelmiş olduğu rivayet olunmakta dır. Istanbulspor Ankaraya gitti Cumartesi ve pazar günleri iki maç yapacak Yakacıktan mektublar Bir keçiye bir adam Başbahçıvan Ömer Ağ fidelikten lâboratuarında çalışırken!... Kuzguncukta teessür uyandıran bir hâdise Ulüvvücenaba böyle mi mukabele edilir? Kuzguncuk Musevilerinin aralannda topladıkları paralarla oradaki Türk ilkmektebine devam eden Musevi çocuk * lanna elbise tevzi ettiğini yazmıştık. Kuzguncukta oturan karilerimizin ^>ize ver dikleri malumata nazaran Musevilerin bu hareketleri fena tesırler bırakmıştır. Alâkadarlardan aldığımız izahata nazaran vaziyet şudur: Kuzguncukta ilkmekteb çocuklann • dan kimsesiz ve fakir çocukları himaye için teşekkül etmiş bir himaye Keyeti vardır. Bu heyet ilkmektebde muhtacı muavenet 28 çocuğa hergün yemek vermek tedir. Bu çocukların yirmiden fazlasî Muse\T ekalliyetine mensubdur'ar. Buna rağmen diğer çocuklann babalan hima ye heyetine her ay aidat vermekten çe • kmmemişlerdir. Bu insanî muamele için fırsat düştükçe Kızılaya ve Çocuklan Esirgeme Kurumuna nakdî muavenette buhnmuşlardır. Vaziyet bu şekıUe cere yan ederken Musevilerin aralarnda topladıklan para ile yalnız bu mektebdeki Musevi çocuklarına elbise dağıtıp iki, üç Türk çocuğunu bundan mahrum etme leri halk üzerinde olduğu kadar bu yavrular üzerinde de fena tesir yapmasına rağmen halk gene Musevi çocuklarının himaye heyetleri vasıtasile iaşel°rine yardım etmek ulüvvücenabını göstermiştir. Kendilerini iyi bir vatandaş görmek îstediğimiz Musevilerin bu tar?da hare ketleri her halde iyi bir tesir b'rakma mıştır. yetperverlerin tayyareleri tarafından bombardıman meselesi hakkında izahat îstanbulspor takımı iki maç yapmak istemek için Mayork adasındaki Pal üzere dün Ankaraya gitmiştir. İstan Yazan : Mahmud Yesari maya gönderilmiş ve milliyetperver İs bulsporlular cumartesi ve pazar günleri Artık ne «ha panyol hükumetine ayrıca bir de nota Ankara stadında iki maç yapacaklardır. nun», ne «bey», ne İstanbulsporhıların gelecek hafta da Franco Bask cephesinde verilmiştir. «paşa», ne de «e İzmire gitmeleri ihtimal dahilindedir. Vittoria 8 (A.A.) General FranYeniden İtalyan askerleri mi fendi», «ağa» var. Ikinci millî küme co ile General Mola, dün Biskaya cep gönderildi? Fakat bazı isimler Millî küme haricinde kalan İstanbul, hesini gezmişler, askerin arasına girerek var ki, bu tarihe kaLondra 8 (Hususî) İspanya hükucesaretlerinden dolayı tebriklerde bulun meti tarafından bugün neşredilen yeni bir İzmir ve Ankara takımları arasmda nşan «unvanlar», ikinci bir millî küme teşkili tasavvur emuşlardır. «rütbeler», «lâkab tebliğe göre, martm 22, 23 ve 24 ünde dilmektedir. Ademi müdahale komitesi, Fransa İspanyada on bin İtalyan askeri karaya lar», onlarm adla Adanada büyük giireş müsa rına sımsıkı yapışır, ntn Valansiya hükumetine yardı çıkarılmıştır. bakaları yapılacak mını tetkik edecek adeta «nefsi keli Salâhiyettar îngiliz mehafilinde bu haAdana (Hususî muhabirimizden) me» den oluvermiş Londra 8 (A.A.) Daily Mail ga beri teyid edecek herhangi bir malumat 18 ve 23 nisanda Adana kulübleri men tir. Bunları nasıl azetesi, İtalyanın Londra büyük elçisi yoktur. faatine Adana Şehir sahasında büyük yıkhyacağız? Grandi'nin teşebbüsü üzerine, ademi müİhtilâlcilerin Bask cephesindeki güreş müsabakaları yapılacaktır. Mü Eskiden faraza dahale komitesinin önümüzdeki toplantısabakalara Başpehlivan Tekirdağlı Hünrjvaffakiyeti bir (Emine Ha sında, Fransa tarafından Valansiya hü seyin, Bulgaryalı Kara Mehmed, İstanVittoria 8 (A.A.) Sekiz gün süren bullu tdris, Gönenli Hamdi, Babaeskili nım) a, bir (Mus kumeti şeflerine yapılan yardım meseîe bir taarruzdan sonra Bask cephesindeki Pomak Ahmed ve Abdullah iştirak ede tafa Efendi) ye, sinin tetkik edileceğini zannetm'ektedir. vaziyet kat'î bir safhaya girmiştir. Nas cektir. Başa 300 lira. başortaya 150. or bir (Halil Ağa) ya, Asilerin zayiatt yonalist ordunun öncüleri Durangın beş taya da 50 lıra ikramiye verılecek. Arzu «Emnanım», «MusValansiya 8 (A.A.) Andujardan kilometro cenubuna kadar gelmişlerdir. eden bütün güreşçilerimiz bu müsaba tafendi», «Halilâ» Ömer Ağ [elinde köpeğin zincirini tutan'i iahçede bildiriliyor: Dün Vıllaharta bölgesinde diyiverirdik. (Bayan Emine), (Bay yarahlış işidir; her meslekte, her yerde, Düşman hatlan Achındano önünde Uki kalara istirak edebılecektir. son günlerdeki muharebelerden sonra nisMustafa), (Bay Halil), o bizim eski işbaşı ile sıra adamı, mutlaka ve mutlaka de boğazı yolu boyunca aynlmıştır. DüşVoleybol maçları bî bir sükun hüküm sürmüştür. Cumhuriman harbsiz bir çok mevzilerini terket T. S. K. İstanbul bölgesi voleybol a (Emnanım) lan, (Mustafendı) leri, kendılerini gösterir, asıl yerlerini buluryetçiler dün Chimorra dağında cereyan miştir. Nasyonalistler son muharebeler janlığından: (Hâllâ) lan bir türlü (teşahhus) ettire lar. eden muharebeden sonra asilerin terket 10/4/1937 cumartesi günü tstanbul miyor. de azim miktarda harb levazımı ele ge Bizim (baş bahçıvan) ı siz de tanıyatikleri malzemeyi toplamağa devam edi YMCA îdman salonunda yapılacak vo çirmişlerdir. Eskiyen insanlara (Voronof) aşrsı bi cak olursanız, beni pek haksız bulmazsıyorlar. Şimdiye kadar, toplardan başka, leybol maçları: nız. 19 mitralyöz, 2 havan topu, 40 makineli İstanbulspor Eyüb saat 15 hakem le nasıl kâr etmiyorsa, adları, sanları da On, on beş sene evvel boylu boslu, değiştirmek kolay olmuyor. Bizden sontüfek, 800 tüfek, bir hava topu, 7 seya Japonyada bir cinayet çetesi İlhami Polater. Hilâl Anadolu saat 15,30 hakem Hü raki nesılleri düşünüyorum. Onlann ad sağlam yapılı, dinc bir adammış! Şimdi hat otomobili, 8 kamyon, bir Alman ve meydana çıkarıldı larında, sanlarında böyle yadırgayışlar de sağlam, şimdi de dinc, fakat birbiri seyin. iki İtalyan tankı ve mühim miktarda kurTokyo 8 (A.A.) Korede kâin Galata Gencler Davudpaşa saat 16 olmıyacak. (Bay) a, (bayan) a öyle üstüne binen yıllar, onun kalın ve daya şun ve obüs topîanmıştır. Ele geçirilen Keyo şehri polis dairesinin gönderdiği bir hakem Abdurrahman. ahşacaklar ki bir zaman gelecek, bazı nıklı omuzlarını çökertmemiş amma, boarazi üzerinde 500 asi cesedi bulunmuşrapora nazaran, bir cinayet çetesini ele adlarda da (bay), (bayan), «nefsi ke yunu biraz kısaltmış! Ense, hâlâ yerinde! tur. geçirmiş ve bu çetenin az bir müddet lime» den oluverecek. Dibden kesilmiş beyaz sık saçlar, betngilterenln Salamanca hükume icinde bir seri tüyler ürpertici cinayetler yaz gür kaşlar, beyaz dolgun bıyıklar... Omer (Ağa) da bunlardan biri. Kenicra eylemiş bulunduğunu tespit etmiştir. tini protestosu disine bir iki seslenecek oldum, üzerine Sert çizgilerle işlenmiş kırmızı toprak ren[Baştarafî 1 inci sahifese} Londra 8 (A.A.) İngiltere hüku 500 kadar kişi bu çetenin kurbanı olmuş, alınmadı, belki de başkasını çağırıyorum ginde bir yüz... Fakat bu, damar damar bu zavallılann evleri soyulmuş ve cesed gidecek olan Başvekilimiz ve maiyetin meti tarafından Salanmanca hükumeti sandı. Kulakların altmış küsur yıllık alış kan oturmuş, pıhtılaşmış bir yüz değıl; nezdinde e\fvelce yapılmış olan protes ler Keyo civarındaki bir ormana gömül deki zevat yarın akşam İstanbula hare kanlığı var. yanaklarından ve ensesinden kan damlıtoların cevabsız kalmış olduğu malum müştür. Dinî tarikat kisvesi altmda iş gö ket edecektir. yor! Ona, soy adını sordum. ren bu çetenin elebaşılan tevkif edilmiş Başvekilimizin seyahatine büyük dur. Eğer bıyıklarının uclannı kesmese de Vallahi bilmiyorum! dedi. ehemmiyet veriliyor Resmî mehafil, Hendaye'de ikamet tir. Bu şakiler, suçlarını tamamile itiraf uzatıp kıvırsa, meşhur Alman Generali Senin soy adın yok mu? Belgrad 8 (Hususî) Türkiye Başetmekte olan İngiliz sefiri Chieton vasıta mecburiyetinde kalmışlardır. Makenzen! Nasıl olmaz! Var elbette. vekili İsmet İnönü cumartesi akşamı İssile yakmda Salamanca hükumetinden Lehistanın nüfusu 2 milyon Ömer Ağ, gül fidanlarını budarken Peki, neden bilmiyorsun? tanbuldan Belgrada hareket edecektir. yeniden kat'î izahat taleb edileceğini bebakacak olursanız, Alman Generalini Soy adı verilen yere, bizim çocuk arttı Siyasî mehafilde, Küçük Antant Kon yan etmektedir. İstanbula gelmiş, bir köşk ve bir bahçe Varşova 8 (A.A.) Lehistanın nüfu seyi toplatısile Cekoslovakya Cumhurre gitmiştı. Söylemiş bir isim, yazmışlar. satın almış, harb meydanlarında telörgü Bir tngiliz zırhhsı Mayork'a su, 1 ikincikânun 1937 tarihinde 34 mil isi doktor Beneş'in ziyaretinden sonra vu Bana da sölediydi amma, unuttum. lerini hatırlatan dıkenli güllerle uğraşıyor gönderilmiş yon 221,000 kişi olarak tesbit edilmiştir. İnsan ismini unutur mu? ku bulacak bu ziyarete fevkalâde büyük sanırsmız. Ve yanındaki iki çahşma ar 1931 de yapılmış olan son tahriri nüLondra 8 (A.A.) Daily Teleg Ne lâzım bana Allahaşkına! Ben, bir ehemmiyet atfedilmektedir. kadaşına, yumuşaklığı içinde sertliği kayraph gazetesine göre, İngiliz Gerland fusa nazaran 2,078,000 kişi fazladır. YaTürkiye Başvekilile Harciye Vekili kendi kendimi çağıracak değılım ya! Ba bolmıyan ve sertliği içinde gene okşıyan destroyeri, Gallant destroyerinin milli ni fazlalık nisbeti yüzde 6,5 tur. Belgradda dört gün kalarak mühim gö na lüzumu olanlar, beni çağırırlarl bir sesle emredişi vardır ki General Ma Buna, akan sular durur! riişme ve temaslarda bulunacaklardır. kenzen de acaba yaverlerine böyle mi (Bay) a daha kulaklannı, soy adına emrediyordur? diye düşündüğüm de o Hariciye Vekilimizin Bağdad da hafızasmı alıştıramamış; peki, ben de lur. seyahati Ankara 8 (A.A.) Haber aldığı ona, sipsivri (Omer) mi diyeyim? Ömer Ağ mı Generale, yoksa General Onu, asalete pek merakh görmediğim mi Ömer Ağya daha çok benziyor? Bumıza göre, Hariciye Vekili Doktor Tevfik Rüştü Aras, mayıs sonunda Milletler için, bir ikinci soy adı hediye etmeği ta nu, pek kat'iyetle kestiremiyeceğim. FaCemiyeti toplantısına iştirak etrikten son sarladım, ve admın sonuna kısaca bir kat General Makenzenin gazetelerde çıra, iadei ziyaret için Bağdada gidecek ve (Ağ) ekleyiverdim, böylece (Bay 0 kan çeşid çeşid resimleri Generale, nekaoradan Tahrana geçecektir. Tevfik Rüş mer) in adı (Omer Ağ) oldu. dar benziyorsa, Ömer Ağın da MakenAramız teklifsiz olduğu için, (bay) zene o kadar benzediğini iddia edebilitü Arasın temmuz iptidalarında Mosko vayı ziyaret edeceği de haber alınmıştır. sız, kısaca: rim! Omer Ağ! diye çağırdım. Avrupa hattı tarifesinde ya Allah sizi inandırsm, yeni adını hiç Ömer Ağın konuşuşu, uğraştığı top rak, budadığı dallar, aşıladığı çiçekler pılacak tenzilât yadırgamadı! kadar temizdir. O, yavaş konuşmak nedir Ankara 8 (Telefonla) Devlet DeSoy adı bu kadar mühim olan Omer bilmez! Ömründe gizli kapaklı şey bilmiryolları İşletme idaresi Avrupa hattı Ağ kimdir? diye sorabilirsiniz; ve sor mediği ve belki böyle birşeyin yeryüzünyolcu tarife ücretlerinin indirilmesine makta da yerden göke kadar hakkınız de, var olduğuna, olabileceğine akıl erkarar vermiştir. İdare, tenzilât nisbet diremediği için yavaş ve gizli konuşmağı lerini tayin için tetkiklerine devam et var. Yakacık sanatoryomu baş bahçıvanı beceremez. mektedir. 23 nisana kadar tenzilât nisbetleri tesbit ve yeni tarifenin tatbıkına Ömer Ağ! Her düşündüğünü açıkça söyliyerek geçilmiş olacaktır. Yanında, topu temeli iki yanaşması yüksek sesle konuşurken onu dinlemenizi Köy telefonları hakkında vardır amma, Ömer Ağ, bence, baş bah tavsiye ederim. Sıvas (Hususî) Şehrimiz Ticaret mizin de bulunduğu bir çay ziyafeti taÇünkü, birçok şairlerin, ediblerin özeAnkara 8 (Telefonla) Dahiliye Ve çıvandır. Odası idare heyetinin intihabı yapılmış, kib etmiş, bilâhare de Odanın küşad Neden «baş bahçıvan»? İnsanlann bir nip beceremedikleri en tabiî şiir dilile koseçimde tüccardan Rahmi, Mehmed, resmi yapılmıştır. Gönderdiğim resim, kâleti salma yolile toplanan paralarla diğer Mehmed, Naci, Ziya, İhsan ve Valiyi Ticaret Odası idare heyetile be köy telefonları yapılmamasını vilâyet kısmı «düzine» dendir, «sıra adamı» dır nuşur. lerden istemiştir. lar; bir kısmı da «işbaşı» olurlar. Bu, bir Halid kazanmışlardır. Toplantıyı Vali raber göstermektedir. Mart sonlarına doğru havalar birden Başvekilimizin Belgrad seyahati Dayak atan bir polisle bir bekçi mahkum oldular Kalyoncukullukta karakola davet ettikleri Feyj'az adında bir genci yolda ve karakolda dövdükleri sabit olan polis Süreyya ile bekçi Nuri dün üçüncü asliye ceza mahkemesinde birer ay hapse ve üçer ay memuriyetten mahrumi » yete mahkum olmuşlardır. iyileşivermişri, ağaclar, teker teker yeşeriyorlardı. Ömer Ağ, bu taze yeşillik « Ierden gözlerini ayıramıyordu: Ağaclar, erken uyandılar. Bazı, ağacların, fidanların kurumuş görünen dal uclannı kırıp bakıyor: Daha su yürümemiş... Canlanmak için daha vakit istiyor. Göz alabildiğine uzanan taze yeşil kırları, çayırları, içini çekerek süzüyor: Yağmursuzluktan, bak çayırlarm rengi nasıl karardı; ekinler büyümediler, boy atamadılar. Tohumlar üstte kaldı, aşağıya inemedi! Yıllardanberi boyalı gaz tenekeleri içinde büyütülmüş ortancaları, köşkün sol yanındaki yuvarlak meydancığın kenarlanna dikiyordu: Ihlamurlar açtılar mı, burası hep gölge olur. Ortancalar, gölgeyi severler. Dar yerde sıkılıyorlardı. Şimdi geniş yerde, bol gübre içinde, kudururlar artık! Birkaç gün sonra, ortancalan sordum: Nasıl, epey farkettiler mi? Ömer ağ, önce sağ, sonra sol omzu • nu ağır ağır kaldırdı, indirdi, gövdesini ağır ağır sağa sola büktü: Daha daha... Yavaş yavaş... Şimdi başladılar gerınmeğe... O, tohumların, otların da birer canlı varlık olduklanna, bilerek inanmıştır. O da, tohumdan «döl» alan bir fen adamıdır, ve onun lâboratuarı «fidelik» lerdir. Kırk senelik ömrümde, ardsız arasız, durmadan çalıştığımı düşünerek kendi kendime öğündüğüm zamanlar olmuştu. Ömer Ağyı gördükten sonra, öğünmüş olduğumdan utandım. Durmak, oturmak, dinlenmek, onun için değildir ve o, bir düziye çalışamadığından şikâyet ediyor. Bir akşam, ortalık kararıyordu; Ö mer Ağ, köşkle sanatoryom arasındakî gül fidanlarının diblerini gübreleyip sulamış, artık o günlük içi rahat, odasma dönüyordu. Bahçede, sanatoryom idare müdürü Bay Cemille dolaşıyorduk. Havada yağmur sıkıntısı vardı. Ömer Ağya sorduk: Nasıl, yağmur yağacak mıdır, dersin? Ömer Ağ, gökyüzüne baktı; çatlak lanna toprak dolmuş, eldivenli boksör eli kadar irileşmiş ellerini havaya kaldırdı: Allah biîir... Amma, yağmur lâzım... Yağmur ister... Köşkün karşısındaki bahçenin kana • < pesine ilişmiştik; Bay Cemil: Ömer Ağ, dedi. Kaç yaşındasm? Dinc ihtiyar, hepsi sağlam beyaz dişlerini gösteren bir kahkaha ile güldü: Eh, altmış üç, altmış dört varım! Peki, ne diye hâlâ çalışıyorsun? Artık evine çekilip rahatma baksana! Sıvas Ticaret Odasında yeni seçim yapıldı f Köşe minderinin esrarı S Zabıta romanı : 93 Öteki arkadaşı olmasın?.. Onu bir git gör. Bekçi müdahale etti: Bu kız, bugün kahveye geldiği zaman arkadaşım yanımda oturuyordu. Kız onu da gördü. Ve bekçi hizmetçi kıza dönerek: Hani, dedi, şu beyaz sakalh ihti yar adam yok mu? Yanımda oturuyordu. Hizmetçi kız başını salladı: Evet, gördüm. Amma... O da değildi. Evvelki akşam bize gelen bekçi sakalh değildi ki... Ahmed Fikri Paşa kaşlarını çattı. Bekçiye başile gitmesini işaret etti ve o dasına girdi. Uzandığı kanapede gözleri bir noktaya takılı kalarak dişlerinin arasmdan mırıl danıyordu: Bekçinin kim olduğu anlaşılıyor. c akat beni nasıl buldu bu mel'un? Bu aya nasıl geldi?... Onu bir tarafa bıraalım. Dün gece hayvanın yaralı olarak sebebi de ortaya çıktı. Demek o benim tasavvurumdan daha evvel ha berdardı. Hazır olarak bekledi. Hayvanı ya bir silindir içinde, yahud hususî bir ruzakta mahvetmek istedi. Hayret edilecek şey... Benim Ahmed Fikri Paşanm ismini aldığımı da biliyor, bir yılan sahibi olduğumu da biliyor, bu yılandan nasıl istifade etmek istediğimi de biliyor... O lur şey değil... Dişleri hiddetten gıcırdarken içeriye giren karısını görmedi bile. Yumruk'ıarını meçhul bir istikamete sallıyarak söylenmeğe devam etti: Ey Murad Ferdi... Eğer ben seni şu bir iki gün içinde sağ bırakırsam ben kendi hayatıma kendim nihayet verece ğim. Birden ayağa kalktı. Karısına döne rek: Yemek hazır mı? diye sordu. Sofra kurulurken Samoilof giyindi ve ayaküstü birkaç lokma atıştırarak kansına «AHahaısmarladık!» demeğe vakit bulmadan dışan fırladı. Merdivenleri, ya şından beklenmiyen bir süratle indi. Tam kapıdan çıkacağı sırada apartımanın kapıcısı: Siz evde miydiniz paşam? Diye sordu. Evet. Neden sordun? Az evvel kısa boylu, yaşhca bir adam geldi. Sizi aradı da. Yukarıya neden yollamadın? Çıkmadı. Ben sizin dışan çıktığınızı görmediğimi söylemiştim. Birazdan gelirim; diyerek gitti. Samoilof, merdivenbaşında bir tered düd anı geçirdi. Cebinden bir mendil çıkardı. Yüzünü siler gibi yaparak sokak kapısından dışarısını, sokağm karşısmı ve iki tarafı gözden geçirdi. Karşıki apartımanlardan birinin kapısı önünde bir dilenci oturuyordu. Yanda da bir lostracı. Hemen geriye döndü. Kapıcıya: Ben de birisini bekliyordum. Gelmedi, diye evine kadar gidecektim. Mademki birazdan gelirim; demiş, yukarıda bekliyeyim. Gelince hemen bana gönder. Başüstüne. Samoilof, merdivenleri yirmi beş ya şında bir genc çevikliğile çıkarken kendi kendine: Apartıman tarassud altında. Hem de bu sefer işe anlaşılan müdiriyetin bellibaşlı adamları da karıştınlmış. Zarar yok... Onlarla dostane görüşebiliriz. Fakat Murad Ferdi ismindeki arkadaş eğer dün akşam kendisine gönderdiğim elçiye fena muamele etti de hayatını kurtardıysa bu akşam alacağı olsun... Diye söylenerek kendi katına geldi. İçeri girdi. Doğru, yola bakan balkona çıktı. Fakat balkonun kapısmı hemen kapıyarak iğildi. Duvar kalınlığındaki parmaklık arkasmdan yolu yukarıdan aşağıya beş on dakika göz hapsine aldı. Karşıdaki dilenci bir apartımanın kapı sından kalkıp diğerine geçmişti. Fakat bir yere yerleşiyor, dakikalarca oturu yor, etrafı gözden geçiriyordu. Lostracıya baktı. Gece bu saatte, hele karanlıkça bir köşede boyacmın işi ne? Yukandan aşağıya orta boylu tık nazca bir adam geldi. Lostracmın önünden geçerken ağırlaştı. Hatta lostracıya bir iki kelime söyledi. Geçti, gitti. Onun arkasından karşıdaki dilenci yaklaştı, boyacı ile birşeyler konuştu ve sıradaki evlerin kapılanna musallat ol du. Artık şüpheye mahal yoktu. Samoilof apartımanın önden ve arkadan kontrol altına almdığını sezdi. Tekrar balkon kapısını açarak içeri girdiği zaman onda telâştan eser yoktu. Ellerini uğuşturuyordu: Ey Murad Ferdi, anlaşılıyor ki benim derimden kendine istikbal temin etmek istiyorsun. Benim seninle alışverişim yok; amma sen bana musallat olu yorsun. Bu cüretinin cezasını çekecek sin. Kabahat benim değil... Dün gece yılanın elinden kurtulduğuna şükredip kuyruğunu kısacak yerde bu akşam da peşime takıhyorsun. Pekâlâ... Boyunun ölçüsünü alırsın. Sonra acele salonun kapısına koştu: Vakit kaybetmeğe gelmez. Nere deyse nazik dostlarım ziyaretime gele cekler, benim kapıdan çıkmadığımı gö rünce onlar muhtelif kıyafetler ve vesi lelerle kapıya düşeceklerdir. Diyerek salonun yanındaki küçük o danm ortasındaki masanın altına cebin den çıkardığı küçük bir kutuyu bıraktı. Bu kutuya sarılı bulunan kordonu bir haIınm altından uzatarak elektrik prizine getirdi. iliştirdi. (Arkast var)