CUMETÜRİYET 15 Mart 1937 Hunr Tarihi tefrika : 58 Yazan : M. Turhan Tan (Tercüme ve iktibas edilemez) Şehir ve Memleket Haberleri Tıbbiye bayramı İtalyaya sevkedilen torik balıkları Tıbbiyenin kuruluşunun 110 uncu yıldönümü dün kutlulandı Siyasî fcmal Şarkta İngiliz İtalyan rekabeti kdeniz üzerinde Ingiltere ile Italya arasmda müeyyedesî olmayıp sırf yekdiğerinin e fendiliğine itimad edilerek akdedilmiş bir anlaşmanın mevcudiyetine rağmen, bu denizi bir türlü paylaşamıyan iki büyük devlet arasmda, sonu gelmez bir reka bet devam ettiği İtalyan Başvekili Mu solini'nin Trablus seyahatile bir kat daha sabit oldu. Çünkü, mumaileyhin iktısad ve sevkulceyş maksadlarından ayrı olarak şarkta yani şimalî Afikanın Atlas Okyanusu kıyılarından Basra körfezine ve Hind Okyanusuna kadar olan geniş sahada, hem ingiliz, hem de Fransız nüfuzunu kırarak bunlann yerine ortaksız îtalyan nüfuzunu ikame etmeğe son de recede ehemmiyet verdiği, karaya ayak attığı günden itibaren gösterdiği hare kâttan anlaşılıyor. Şöyle ki 13 mart tarihile Romadan bildirildiğine göre (bu tarihli fransızca İstanbul gazetesinde çıkmıştır) Musolini Asmat şehrine gelirken otomobilinden inerek kendisi için 24 kurban kesilmesi merasiminde hazır bulunmuş ve teşkilâtlandırılmış Arab gencliğinin alkışlan arasında camiye giderek burada kadı ve Arab âyanı tarafından karşılanmıştır. Asmat kadısı camide, Musolini'nin müslüman âlemine gösterdiği hususî ri ayet ve itinadan dolayı 400 milyon müslümanın, kendisine karşı mütehassis bu lunduğunu ve lüzumu zamanında müs lüman âleminin bu minnettarlığını bilfiil ispat edeceğini söylemiştir. Daha birkaç sene evveline kadar, I talyanm can düşmanı olan Bingazi ve Trablusgarb halkının Italya hükumet şefine karşı bu kadar saygı ve bağhhk göstermiş olması İtalyanın şarkta İngiliz ve Fransız nüfuzunu kırmak için tuttuğu yeni politikanm bir neticesidir. Italya, Trablusgarb ve Binagzinin, Afrika kıtasının şimal nısfmın merkezinde bulun duğunu ve buradan, müslüman nüfusu şimdi elli üç milyona baliğ olan bu hıttadaki müslümanların üzerine kolayca tesir yapmak mümkün olduğunu takdir eylediğinden sık sık «yeni Roma İmparatorIuğu adı» izafe edilen yeni italyan imparatorluğu halkları içinde, Trablusgarb ve Bingazi müslümanlarmı, mümtaz ve geniş hukuku haiz ve bahusus iktısadî cıhetten terfîh edilen bir sınıf haline ge tirmiştir. Afrika müslümanlannın Kahire, Tunus ve Fastaki büyük medreselere gitmelerine lüzum bırakmamak ve bunları 1 talyan bayrağı altındaki merkezlere celbedebilmek için Trablusgarbde müslü manlara mahsus bir ilâhiyat müessesesi vücude getirilmiştir. Habeşistandaki beş milyon müslümanı da kendisine bağlamak için bunlara bedava camiler ve medreseler yaptmyor. Bu sene, binlerce müslüman Habeşli, hertürlü masarifi İtalyan hazinesine aid olmak üzere, hacca gönderilmiştir. Italya, yalnız Afrika kıt'asının şimal nısfmda değil; Asyanm ahalisi arabca konu şan memleketlerini de kendisine bağla mak için her ne mümkünse yapıyor. Büyük ingiliz gazeteleri ttalyanın Filistin, Suriye ve diğer Arab memleketlerinde italyancayı yaymak ve İtalyan mekteb lerile hastanelerine müslüman gencliğini ve halkını celbetmek için büyük fedakârlıklarda bulunduklarını tafsilâtile yazı yorlar. Bu gazeteler, bütün şarkta Italyanlann îngiliz nüfuzuna karşı önüne geçil mez bir rekabet yaphklarından şikâyet ve bihakkin endişe ediyorlar. Filistin iş lerinin bir türlü yoluna konulmamasını da İtalyanın elaltından yaptığı teşvik ve yardımda görüyorlar. Bu yerlerin Fransanın askerî müda faa ve emniyeti için hayatî ehemmiyeti vardır. Çünkü Fransa, nüfusunun azal ması dolayısile Almanyaya ve İtalyaya karşı Cezayirli, Tunuslu ve Faslı efrada muhtacdır. İtalya ise Trablusgarbde müslümanlara nasıl baktığını göstererek bütün şimalî Afrikadaki müslümanların adeta hâmisi tavrını takınmaktadır. Da ha birçok diğer sebeblerin tesirile şimalî Afrika müslümanlan arasında Fransaya karşı derin bir memnuniyetsizlik vardır. Bugün Fransa hükumetinin, para işle rinden sonra en ziyade uğraştığı büyük gaile budur ki tafsilâtmı ayrıca yazaca ğız. îtalya, şarkta, îngiltere ve Fransa ile siyasî cihetten çok şiddetli bir rekabete ve mücadeleye girmiş bulunuyor. Gece hırsızları Kurdoğlunun yaptığı nümayiş! Bu yiğit Türk, 150 kişile düşman karakollarını basarak 700 silâhlı esir getirmişti îbrahim Paşa, hulyalanna uygun hareketlerde bulunmak fırsatını bu dunış sırasında gene yakalamış, daima Padi şahla atbaşı beraber dolaşmış, orduya kendinin yerini, değerini ve nüfuzunu yeni baştan hissettirmişti. Budini düşünmeklen başka hiçbir şeye ilgi göstermiyen neferler bile yavaş yavaş Padişahm ikileşliğini sezinser olmuşlardı. Çünkü Hün kânn münferid göründüğü vaki değildi, hep vezirbe dayanarak boy gösteriyor du. Fakat orduyu, o dunış günlerinde meshur eden nc Padişahın Sadnazamile kalb ile kalıb, bedenle ruh gibi birleşik vaziyeti idi, ne îbrahim Paşanın heT gün kurduğu muhteşem divandı. Onlara heyecan içinde heyecan aşılıyan Belgrad voyvodalarından Kurdoğlunun yaptığı nümayişti. Bu yiğit Türk, ordu henüz beri yakada iken yüz elli kişi ile öteye aşmış, koca bir mıntakayı şimşek hızile dolaşmış ve düşman karakollannı birbiri ardınca basarak yedi yüz silâhlı, zırhlı, demir tulgalı esir yakalayıp tek bir şehid vermeden geri dönmüştü. Ordu işte bu işi beğendi ve candan alkışladı. Çünkü Kurdoğlunun ve arkadaşlannın şahsında kendi bileğinin sarsılmaz pekliğini, getirilen esirlerin hazin duru munda da düşman ordusunun aczini görüyordu. Kurdoğlu, büyük bir müjde de getir mişti. Düşman ordusunun Türkleri kar şılamak üzere harekete geçtiğini bildiren bu müjde her yürekte bir sevinc rufanı yarattı, atlılann uçuşunu ve yayaların süzülüşünü bir kat daha çoğalttı. Gök, uzaktan bu uçuşu, bu süzülüşü seyre mahkum olduğundan dolayı ağlıyormuş gib. boyuna yağmur döküyordu, toprak, bı rer nal parçası veya çarık topuğu olup ta şu atlarm veya şu yayaların ayağına sailmak şerefine eremediği için hırçmlaşı'ormuş gibi boyuna bataklaşıyordu. Fa:at ordu, durmadan yürüyordu. '" Nihayet Mohaç ovasına varıldı ve duruldu. Burası, harb için çok elverişli bir yerdi. Şehir, Tunanm yarattığı bir ada nın karşısmda ve bağlar içindeydi. Onu saran büyük ovanın bir yanında bir ba taklık, bir yanında da anfiteatr şeklinde kademe kademe yükselmiş bir dağ mevcud olup eteğinde şirin bir köy ve müs tahkem bir kilise göze çarpıyordu. Düşman henüz, ovaya inmemişti, da ğın ardında bulunuyordu. Fakat onun veya Türklerin o küçük perdeyi açıp karşı karşıya gelmeleri bir saat meselesiydi. Ondan ö'türü, Macarlarla, yüzleşilmiş gibi davranılıyordu, harb nizamı göze tilerek vaziyet ahnıyordu. Ne Hünkâr, ne îbrahim, o güne kadar meydan harbi yapmamışlardı. Halbuki kabul olunan savaş ya Macaristanı Türklere, ya Sırbistanı Macarlara mal ede ceği cihetle çok mühimdi ve hayatî de nilecek bir mahiyet arzediyordu. Gerçi Türk ruhu ve Türk gücü, bu yaman savaşın da zaferle neticelenmesi için iman ile güvenilecek bir mesneddi. Lâkin harb kanunlanna uymak, uluorta hareket et memek te zarurî idi. O sebeble büyük bir istişare meclisi kuruldu. Bütün beyler, paşalar davet olunarak müzakereye gi Tıbbiyenin kuruluşunun 110 uncu yıldönümü ve Tıbbiye bayramı dün Ü niversite konferans salonunda büyük merasimle tes'id edilmiştir. Merasime saat ikide başlanacağı halde saat birde ne kendi huryalanna mağlub olarak ve Husrev Beyi muhatab tutarak Hünkâr konferans salonu dolmuş, oturacak yer kalmamıştır. Merasimde memleketimizin dan önce söze başladı: Serhad beylerisiniz. Saadetlu Pa güzide tıb üstadları, ve Tıbbiye talebeleri bulunmuştur. dişah sizden müşavere ister! Merasime îstiklâl marşile başlanmış br. Hep bir ağızdan söylenen tstiklâl marşı bittikten sonra dekan Nureddin Ali Berkol Üniversite namma bir nutuk söylemiştir. Bundan sonra ordinaryüs profesör Mazhar Osman, «Genc Türk hekiminin vazifeleri» mevzulu bir konferans ver miş, meslekî tahlillerde bulunmuştur. Bundan sonra doçent Ekrem Şerif Egeli de «14 marttan duyuşlare» mevzuu etrafında bir konferans vermiş, profesör Tevfik Remzi Kazanagil de bugünkü hekimliğin manasını güzel bir lisanla anlatmıştır. Tıbbiye beşinci sınıf talebe sinden Fehmi Cumalıoğlu, her cümlesi alkışlarla kesilen bir söylev vermiştir. Genc Tıbbiyelinin sözleri, hazirunu çok mütehassis etmiş, Rektör Cemil Bilsel kendini tutamıyarak «bravo!» diye bağırmıştır. Tıbbiyeden bir genc kendi yazdığı iki şiiri okumuş, bundan sonra da Tıbbiye talebesinden Lebid Fehmi, heyecanlı bir nutuk söylemiştir. Lebid Fehmi, vatan uğrunda canlannı feda eden şehid doktorlanmızın hatıralannı andıktan sonra Türk doktorlanna iftira eden Renvard ismindeki Tıb Tarihi muharririni protesto etmiş ve Renvard'ın «Türk nereye tırnağım geçirse insanhk orada geri döner» sözüne Çanakkale harbi sırasında geçmiş bir vak'ayı anlatarak cevab vermiştir. Lebidin nutkundan sonra merasime nihayet verilmiştir. Sîrkecide bir dükkânı Balıkçıları zarara soka soyan hırsızlarm biri yakalandı cak teşebbüslere mani Evvelki gece saat 24 raddelerinde olunmalıdır meşhur sabıkalılardan İbrahimle Karakaş Mehmed Sirkecide Hocapaşada tütüncü Hasanm dükkânımn kepengini kırmak suretile içeri girmişler ve ellerindeki çuvallara dükkânda ne buldularsa doldurarak kaçmağa başlamışlardır. Devriye gezen bekçiler iki kişinin sırtlannda çuval olduğu hajde koşarak geçtiğini görünce: Dur! diye bağırmışlardır. Sabıkalılar bu emir üzerine tabanlan kaldınp kaçmağa davranınca bekçiler de derhal tabancalannı çıkanp ateş ederek hırsızlan yakalamak istemişlerdir. Silâh sesleri üzerine halk pencerelere koşuşmuş, etraf heyecan içinde kalmış ür. Sıkı bir takibden sonra îbrahim yakalanmışbr. Hali firarda olan Karakaş Mehmedin yakalanması için bütün merkezlere emir verilmiştir. Husrev Bey, yüzünü Padişaha çevi rerek konuştu: Ulu Hünkâr. Macar athsı atıl gandır, top ağzından fırhyan gülle gibi atıhr, önüne geleni daTmadağm eder. Mümkün ki onlar, doğnıca ağırhklanmız üzerine yürüsünler. Ilk çarpışmada bizi sıkıntıya koysunlar. Onun için tedbirli davranalım. Düşman athsı saldınnca saflanmızı açıp kendilerini aramıza alalım, kıvranmaz hale koyalun. Semendire Beyi ve zırhlı süvari fırkası kumandanı Bali Bey atıldı: Doğrudur, dedi, Macarlı tepeden bmağa kadar pulada müstağraktır, birbirlerine de zincir gibi bağhdır, hücum larına kolay kolay takat getirilemez.Husrev Beyin dediği gibi onlar bizim üzerimize yürüdükte iki yana çekilmeliyiz, sonra kendilerini sanp bitirmeliyiz. Lâkin bu işte çok dikkat etmck, hesabh dav ranmak gerektir. düşmanı fazla ilerletirsek bir dahi çeviremeyiz, hele ağırlıkla rımıza düşerlerse kendimizi kargaşalıktan kurtaramayız. Bu fıkrin doğruluğu kadar nezaketi de açıktı. Demire bürünmüş on binlerce atIrya ilkin yol vermek ve sonra bu yolu kapayıp onları sarmak, kolay kolay başarılacak işlerden degildi. Ondan ötürü padişah, Husrev Beyden biraz daha düşünmesini ve başka bir tedbir hatmna geliyorsa söylemesini istedi, o da şu cevabı verdi: Saadetlu hünkâr, biz serhadde müşavereyi gün görmüş, savaşlar geçarmış ihtiyarlarla ederiz. Kendi bildiğimizle bir iş görmeyiz. Ferman olunursa varup onlarla söyleşelim. Yakuıda kimler var onlardan? Kocaalay Beyi, Karaosman, Mehmed Subaşı, Balaban Çcribaşı, Adil Koca! Tiz gitsinler, bu adamlan çığır sınlar. Ben dahi kendilerini görüp din lemek isterim. Çavuşlar koşuşurken Bali Bey, hu zurda verilecek karann mahiyeti ne o lursa olsun düşmanı yurduna doğru kaçmaktan ahkoymak icab ettiğini ve bu vazifeyi kendi omzuna alacağını söyledi. Vezirler, Husrev Bey ve Hünkâr, bu mülâhazayı doğru bulduklanndan elli yıl içinde yüz elli savaşa girip çıkmış ve adını ordunun ruhuna nakşetmiş olan Yahya Paşanm bu merd oğlu otağdan ayrıldı, vakit geçirmeden süvarilerinin başına geçri, Mohaca bakan dağla ova arasındaki Backalope tepesi istikametinde süzüldü. O, düşman ordusunun ileriye hareketi halinde arkasma düşecek bir yer anyordu ve harbde son kozu kendi oynamak istiyordu. Kocaalay Beyi, Kara Osman, Mehmed Subaşı ve Balaban Çeribaşı da o sırada huzura gelmişlerdi, düşman atlılarını mühim bir zarar vermeden, bir kargaşalık yaratmadan karşılamak için ne düşündüklerind söylüyorlardl. Onlar bu işin dile almmasım bile gereksiz gördüklerinden evvelce dilbirliği yapmışlar gibi hep bir ağızdan şu mülâhazayı haykırmışlardı: İlkin düşman saldırırsa kendisini aramıza ahrız, güle güle doğrarız. Hü cuma biz kalkarsak ne yapılacağmı düşünmek onlara düşer! (Arkası var) ADLÎYEDE Bir yankesici yakalandı Dün, Köprü üstünden geçmekte olan bir askerin cebinden para ciizdanını çalan sabıkalı Ziya yakalanmış ve yapılan muhakemesi sonunda 7 ay mahkum olmuş ve hapisaneye sevkedilmiştir. Bursada madalya alan san'atkârlar Bursa (Hususî) Geçenlerde Ankarada açılmış olan küçük san'atlar sergisine Bursadan iştirak edip te mükâfat ve madalya kazananlara bu mükâfatların tevzii Ticaret Odamızda merasimle yapıldı. Merasimde Valimiz güzel sözler söyliyerek hükumet adına san'atkârlan mızı tebrik ve takdir etti. Müteakıben mükâfat ve madalyalar verildi. Bir oyma kapı modeli yapan San'at mektebi muallimlerinden Neşetle, oyma pencere modeli yapmış olan Yeşil caddesinde îsmaile yüzer lira mükâfatla birer madalya ve birer takdirname verildi. Receb, Bayan Kâmran, Saraç Necib, Hayret tin, Mustafa, Yaşar ismindeki san'atkârlara da birer madalya ile takdirnameler verildi. rişildi. Padişahın çadırı, Mohaç kasabasına hâkim tepelerden birinin üzerindeydi, kendisi parlak bir zırh ve üç sorguclu kavuk taşıyordu, taht üstünde oturuyordu. Yanıbaşında saray ağaları kılığma girmiş olduğu halde Sadrıazam duru yordu. Bosna Beyi Husrev Bey, meclise ilk gelenlerden biri idi. îbrahim Paşa ge Bursa Vilâyetinin bütçesi Bursa (Hususî) Vilâyet umumî meclisimiz içtimalannı bitirmiştir. Vilâ yetin 937 senesi adi masraf bütçesi 1,111,821 lira olarak kabul edilmiştir. Fevkalâde bütçede nafıa işlerine 279600 lira, maarif işlerine 16,000 lira, ziraat işlerine 1000, baytar işlerine de 7000 lira aynlmıştır. Vilâyet umumî meclisi Mudanya yolunun asfalt yapılmasını kabul etmiştir. Ayrıca beş senelik bir çalışma programı yapılmış ve bu program da kabul edilmiştir. 937 senesi için yol vergisi bedenî olarak 8 gündür, nakdî olarak 6 liradır. Nakdî vergi iki müsavi taksitte, biri ağustos, diğeri de ikincikânunda alınacak tır. Galatasaray Lisesinde bîr müsamere 13 mart tarihli nüshamızda, îtalyaya balık ihraç eden balıkçılanmız arasmda bir anlaşamamazlık çıktığını ve bu vaziyetin balık fiatlarını müstahsil aleyhine düşürmek gibi fena bir netice vermek üzere bulunduğunu yazmış, işin mahiyeti üzerinde tafsilât vermiştik. Hükumetin, balıkçılığımızm. ihyasına ehemmiyet verdiği şu günlerde, bilhassa dikkati calib bulduğumuz bu iş üzerinde aldığımız yeni malumatı da yazıyoruz: îtalyada balık konserveciliği yapan birçok müessese ve fabrikalar vardır. Bunlar birkaç senedenberi memleketimizden külliyetli miktarda balık, bühassa torik almaktadırlar. Geçen sene fazla ihtiyac ve alıcı olmadığı için balık fiatlarımız düşüktü. Fakat bu sene alıcı artmış ve toriklerimizin çifti 25 45 kuruşa kadar satılmıştır. Balıklanmıza böyle iyi ve devamlı bir mahrec bulunması ve mallanmizin iyi fiatlarla satılması şimdiye kadar himayesiz kalmış olan balıkçılarımızın hakkile yüzünü güldürmüştür. ttalyan fabrikalan, balıklan burada, yerli bir iki firmadan almaktadırlar. Bu sene İtalyan konserve fabrikalan birleşerek bir konsorsiyom halinde çalışmayı ve kendi vapurlarile buradan doğrudan doğruya balık almayı daha menfaatli bulmuşlardır. Bu sırada, ihracat işlerile meşgul resmî bir devlet müessesesini temsil hakkını iddia eden ve balık ihracatı yapan bir tüccar, İtalyaya giderek bu konsorsiyoma bazı tekliflerde bulunmuştur. îşittiğimize göre, bu tüccar, îtalyan konservecilerine istatistikler vererek balığı Türkiyeden pahalı aldıklarını, iş bir elden idare edilir ve fabrikalar hesabına yalnız kendisi mübayaatta bulunursa çifti 12 kuruşa kadar balık alabileceklerini bildirmiştir. Bu teşebbüsten haberdar olan ve uzun zamandanberi balık ihracatile meşgul bulunan bir Türk tüccarı da bu sırada İtalyaya gitrniş ve İstanbul balıkcıları namma orada alâkadarlarîa temasa geçerek her hangi bir kazanc maksadile balık fiatlannın, balıkçılığımız aleyhine büsbütün düşürülmesine mâni olmak ve fiatları müstahsille fabrikatorlan tatmin edecek normal bir hadde tesbit etmek istemiştir. tstanbul bahkçılan, îtalyan konsorsiyomunu bağlamak mukabilinde fiatlan çok zararlı bir dereceye düşürmek istiyen evvelki teşebbüsten haberdar olunca haklı bir telâş ve endişeye düşerek yazdığımız gibi lâzım gelen makamlara müracaat etmişlerdir. Bu işte bahkçılan müteselli ve memnun eden nokta, hükumetin bu mühim ihracat meselesine lâyık olduğu ciddî alâkayı göstermiş olmasıdır. Hâdisenin şu şekline göre, her şeyden evvel, yeni açılan bu sahada Türk müstahsilinin hukukunu korumak lâzımdır. Şu veya bu maksadla, şu veya bu tacir veya müessesenin işi veya kân pahasma Türk balıkçılığının istikbalile oynanmasına meydan verilmemelidir. Bugün çok ağır şartlar içinde hayatlannı kazanan Türk balıkçılarını korumanın ve onları bu gibi feci akibetlerden kurtarmanın zamanı çoktan gekniş, hatta geçmiştir. Hükumetin düşündüğü lüzumlu tedbirleri tatbik edeceği ana kadar balıkçılarımızın, kendi hak ve menfaatlerini koruyacak bir teşekkül etrafında toplanmaları lâzımdır. Memleket mahsullerine daima yeni mahrecler bulmaık, ihracatı artırmak ve fiatları düşürmemek için muvaffakiyetle çalışan İktısad Vekâletinin, balık ihracatımızın en hayatî unsur ve temeli olan balıkçılarımızın zararlı bir emri vaki karşısında kalmalarına meydan bırakmıyacağma emin bulunuyoruz. MÜTEFERRtK Maarif Vekili Ankaraya gitti Birkaç gündenberi şehrimizde bulunan ve burada bazı mekteblerle, kültür müesseselerini ziyaret ederek tetkiklerde bulunan Maarif Vekili Saffet Arıkan dün akşamki trenle Ankaraya dönmüştür. Balkan konseyine gidecek heyetimiz Ayın on sekizinde Atinada toplanacak olan Balkan Antantı ekonomik konseyine iştirak edecek olan Türk heyeti reisi Trabzon meb'usu Hasan Saka ile delegelerimiz Maliye Nakid İşleri müdürü Halid Nazmi, Türkofis reisi Bürhan Zihni, Nafıa Vekâleti Münakalât İşleri reisi Kadri, Hariciye Vekâletinden Şinasi dün şehrimize gelmişlerdir. Heyet, bugün Rodi vapurile Pireye hareket edecektir. ' Manisada imar faaliyeti başladı Manisa (Hususî) Şimdiye kadar bir çok sebeblerle bakımsız kalan Manisanın imarma doğru ilk adım atılmıştır. îzmir Turğudlu yolunun polis karakolundan itibaren yarım kilometrosu parke ve bir kiîometrosu şose ve İzmir Akhisar yolunun sinemadan itibaren îstasyona kadar olan kısmının parke döşenmesi 73,800 liraya talibine ihale olunmuştur. Bu yollarm inşasile etrafm daki boş arsalara yeni binalar yapılacaktır. Hatta şimdiden işe başlıyanlar bile vardır. Hükumet konağı önünden istasyona doğru inmekte bulunan Cumhuriyet caddesinin güzelleştirilmesi için de büyük bir gayretle çahşıhnaktadır. Burada bir çocuk bahçesi inşası ile işe başlanmış ve caddenin iki tarafından birçok modern binaların inşası temin olunmuştur. Bu cadde asfalt olarak inşa edilecek caddenin adına lâyık bir surette güzelleştirilmesi için hiçbir fedakârlıktan çekinilmiyecektir. İhtiyaca tekabül etmekte olan Halkevinin genişletilmesi için şimdiye kadar yapılan tetkikler sona ermiş ve yeni inşaat plânlan yaptırılmıştır. Bu plânlara göre beş bin lira sarfıle mevcud bina hemen hemen iki misli genişliyecektir. Gemlikte bir cinayet Gemlik (Hususî) Mehmed isminde birisi, Rizeli Mustafa karısı Ismetin peşinde dolaştığından kocası Mustafa haber almı^ ve arkadaşı Rizeli Yusufla Mehmedi mahalle aralarında takib ve tehdide başlamışlardır. Mehmed bu vaziyet karşısında bu iki şahsın kendisini yakalıyacaklarını görünce tabanca ile üzerlerine ateş açmışnr. Çıkan kurşunlardan Mustafa derhal, Yusuf ta hastan«de ölmüştür. Katil Mehmed karakola teslim olmuştur. Bursa Karaköy yolunda güzel bir köprü yapıldı Bursada din dersi veren bir Yahudi yakalandı Bursa (Hususî) Kuruçeşme ma hallesinde oturan Yuda oğlu Yako a dında bir Musevî vatandaşın evini mekteb şekline koyup topladıgı birçok Yahudi çocuğuna idinleri hakkında takrir ve ders verdiği ve çocuklarm babalarından da muayyen bir ücret aldığı polisimiz tarafından tesbit edılmiş ve Yako yaka lanarak mevcuden Adliyeye yerilmiştir. Muharrem Feyzi TOGAY Cumhuriyet Nüshası 5 kurnştnr. İnegöl (Hususî) Bağh bulunduğumuz vilâyetin en güzel yollarından biri de hiç şüphe yok ki Karaköy şosasıdır. Bu yol üzerindeki birçok dere lerin üzerinde beton köprüler yaptınlmıştır. Bunların en mühimlerinden biri de Kurşunlu köy ile Hasanpaşa köyü arasmda inşaatı henüz bitirilmiş olanıdır. Çönderdığim resim bu köprüyü müruru ubura hazır bir vaziyette göstermektedir. Galatasaray lisesi ticaret ve bankacılık kısmı son sınıf talebesi dün ve evvelki gün mektebde arkadaşlarına ve ailelerine bir veda müsameresi vermışlerdir. Müsamerede gencler Ben Jhonso n'un Volpon piyesini muvaffakiyetle oynamışlar ve çok takdir kazanmışlardır. Yukarıki resim bu piyeste rol alan gencleri piyesteki kıyafetlerile göstermektedir. Abone şeraîti Senelik AJtı aylık Üç aylık Bir aylık Türkiye için 1400 Kr. 750 > 400 > 150 > Hariç için 2700 Kr. 1450 » 800 > îoktur