2 Şubat 1937 CUMHURİYET SON HABERLER... TELEFON TELGRAF ve TELSiZLE Hâdiseler arasında Gene kültür Cancak davasmın halledilmesi, dünya sulhunu bir köşesinden ve Türk sulhunu her köşesinden, bir kat daha perçinledi. Herhangi tarzda bir mücadeleye mecbur olmak endişesinden yeni kurtulduğumuz için, Mütareke devresinden çıkarak sulha kavuşan milletlerin büyiik bir tecrübe ile değişmiş ve zenginlemiş taze bakışlarını istiare ederek, halimize ve istikbalimize bir göz atabiliriz. Ne görüyoruz? İnkılâb serumile içtimaî guddelerimizi tazeliyen geniş bir davranma hareketi yanmda, Anadolu viranesini mamure haline getirmeğe başlıyan geniş bir imar faaliyeti. Yeni bir memleket yaratmanm iki sırrı vardır: Maddî sahada, imar; manevî sahada, kültür. ... Hangisi daha evvel? Mühendise sorarsanız, birincisi; muharrire sorarsanız, ikincisi; fakat bitarafa sorarsanız bir üçüncüsü var: Her ikisini birden ve bir seviyede yapmak. «lmarsız kültür ve kültürsüz imar olmaz!» diyecek o. İmarın ne olduğunu bilmek için mimar olmak ve kültürün ne olduğunu bilmek için de allâme olmak şart değildır. Hele bu ikincisinden pek çok bahsedilmiştir. Fakat Gaston Rageot daha güzelini söylüyor, diyor ki: «Kültür ne ilimdir, ne felsefedir, ne san'attır, ne malumattır, ne refahtır, ne cemiyet hayatıdır, ne nezakettir, ne an'anedir, ne de hatta medeniyettir. Bu unsurlarm hepsini ihtiva eder, fakat etmese bile tekbaşma mevcud olabilir; nitekim bir kültür meydana getirmeden de bu unsurlar yanyana gelebilirler. Kültür inldsaf ve intişar edebilmek için, bazı içtimaî ve ahlâkî şartlara, zamana, sulha, devamlı hayata muhtacdır. Ayni milletler onu kazanabilirler, kaybedebilirler, tekrar ele geçirebilirler, bunun gibi diğer bazı milletler de ona hiç kavuşamazlar. Sade malumattan birşey çıkmaz ve bir vahşiyi medenî yapmak için eline telefon vermek kâfi gelmez. Kültür, iktısadî ve siyasî faaliyet kadar, ilim ve san'at istihsalile beraber bütün içtimaî faaliyetleri içine alan tek ve toplu bir şeklin ahengini temin eder.» Kültür herşeydir. Kültür! Bu mubarek sözü bir kere daha haykırmanın sırasıdır gibi geldi bana. r SON HATIRALAR: Ispanya dahilî harbi sükun devresinde Fransız komünist fırkası genel sekreteri M. Thorez Ispanyaya gitti Salamanka 1 (A.A.) Umumî karar tı Rio de Janeiro'daki İtalyan elçisi M. gâh tarafmdan neşredilen bir tebliğ, Catalupo'yu General Franko hükumeti şayanı dikkat hiçbir askerî harekâtm nezdine sefir tayin etmiştir. vuku bulmadığını ve bütün cephelerde Amerika da Faşizim fena havanın hüküm sürdüğünü haber tehlikesinde mi ? vermektedir. Vaşington 1 (A.A.) M. Hull ile Fransız komünist partisi genel görüşen sosyalist lider Thomas, İspansekreteri tspanyaya hareket etti yaya silâh ambargosu hakkındaki iti Paris 1 (A.A.) Humanite gazete razlarını Bakana bildirmiştir. sine göre, komünist partisi genel sek M. Thomas'm kanaatine göre, Genereteri M. Maurice Thorez îspanyaya ral Franco'nun muzafferiyeti Ameri hareket etmiştir. kada faşizmin teessüsünü neticelendiGeneral Franco'nun bir müsaadesi recektir. Salamanka 1 (A.A.) General FranIspanya Başvekilinin sözleri co muhtelif nasyonalist teşekküllerin Valence 1 (A.A.) Kortes meclisinmavi gömlek kırmızı bere giymeğe ve de aldığı itimad reyinden sonra M. Kafaşist usulü selâm vermeğe mezun bıballero demiştir ki: rakıldıklannı bildirmiştir. « Hükumet, prensip itibarile gönültspanyada halktan alınacak lülerin kontrolunu kabul etmiş, fakat munzam vergi bu kontrolun yalnız asi tarafa münhaAvila 1 (A.A.) Havas ajansmın sır kalması kaydını ileri sürmüştür. muhabiri bildiriyor: Hükumet bundan başka her hükumetin Muhariblerin ailelerine yardım ser kendisine lâzım olan silâhları satm almayesini takviye etmek üzere bugün mak hususundaki sarih hakkmı muhaden itibaren bütün İspanyollardan tü faza edecektir.> tün satışından, tiyatro ve sinemalar M. Kaballero şu sözleri ilâve etmiş dan, lâvanta ve saire gibi lüks eşya ü tir: zerinden ve kahvelerle otellerde ya c Haricî havanın lehimize olarak pılacak fevkalâde istihlâkâtta yüzde on değişmekte olduğunu sizlere tebşir etnisbetinde munzam bir vergi ahnacak mekle bahtiyarım. Hiç kimse hatta asitır. lere mütemayil olanlar bile muzafferiyetimizden şüphe etmemektedir ve bu ttalyanın General Franco muzafferiyetin biran evvel elde edil nezdindeki sefiri Roma 1 (Hususî) İtalyan hükume mesi elzemdir.» ı. ıııımnillllllllllllllllllllllinilllllllllllllllllliniııllınm»""",,,.: SARAY ve OTESi Resmî gazete için bir temenni Gazete sadece kanunları değil bütün resmî tamimleri de neşretmelidir Cumhuriyet reiiminin feyiz ve seme resi olarak memleketin her tarafmda gözüken terakki, sây şubelerinin her birinde göze çarpan inkışaf önünde gönlümüz sevinc ve güvenc ile kabarırken daha az mühim hususlarda atılan ileri adımlann farkına varmıyoruz. Halbuki terakki denilen hareket ahenkdar bir manzumedir. O manzumeyi teşkil eden büyük küçük unsurlarda ayni zamanda ve ayni derecede bir ilerleyiş olmadıkça ahenk ta savvur edilmez. Göze çarpmıyan muvaffakiyetlerden biri de (Resmî Gazete) mizdir. Güzel basılıyor. dikkatle, intizamla hazırlanıp tevzi ediliyor; bütün kanunlanmız, ka rarnamelerimiz ilmî usuller dairesinde dercedıliyor. Kanunların altına onunla alâkadar diğer kanunlara da işaret edilmektedir. Başvekâlete merbut olan mü" devvenat dairesinin düsturları tertib vc tabı hususundaki himmeti de pek meş kurdur. Resmî Gazetenin bugün tertib etmekte olduğu fihristler bu kolleksiyonun faidesini bir kat daha artırmıştır. Ancak samimî bir lisanla kıymetini takdir ettiğim bu gazetenin naşriyatın dan veya daha doğrusu bazı neşriyat " sızlığından şikâyet etmek mecburiyetin " deyim; gazetede her aradığımızı bula mıyoruz. Bazı günler yanm sahife çıkr yor. Elime Meksiko hükumetinin resmî ceridesi geçti. Hergün sahifeler dolusu çıkıyor. Bizde de öyle çıkması yalnız mümkün değil, zaruridir; fakat bunun çin neşriyat müdiriyeti kendisine verilen vazifeyi tamamile yapmalıdır ve daha doğrusu yapmak istediği vazifenin ya pılması imkânı neşriyat müdiriyetine verilmelidir. Dolmabahçe Her teşebbüste yapılacak olan işlerin önce sahasını görüp anlamak, mahallî ve mevziî bir tetkik icrasından sonra karar almak gayet tabiî olduğundan biz de Dolmabahçe sarayını ve müştemılâtını gezip görmekle başladık. Sarayı uzaktan gö'renler yahud yalnız Mabeyn cıhetını gezmış olanlar onun vüs'at ve ehemmiyeti hakkmda pek nakıs fıkırler edınmış olacaklardır. Biz de öyle idik, ancak bir günü büsbütün dolduran bir dolaşma esnasında anladık ki burası koskoca bir mahalledir, ve asıl zihinlere dalgınlık veren, baştanbaşa otuz seneden fazla bir metrukiyetten sonra bu mahallenin düşmüş olduğu hali harabidir. Hiçbir tarafını, hiçbir köşesini görmedik ki bizi müteessir ve ayni zamanda nasıl imar ve ihya edilebilecek diye bir endişe ile mütehayyir etmiş olmasın. Rıhtımlarından başlıyarak, çatısından bodrumlarına kadar, merdivenleri, döşemeleri, duvarları hep metrukiyetinin matemini ağlarcasına izhar eden bu sarayın cesameti hakkmda kâfı bir fıkir edınebılmek, ve tamamile ihya ve imarının ne büyük himmetlere tevakkuf edeceğine hüküm vermek için onu dışından ve içinden ayn avn görmek lâzımdır. Bir kere saat kulesinden başlıyarak haricen asıl sarayın kökte tabirile ifade edilebilecek esas kısmını yürüyerek geçmek, sahille sokak arasındaki geniş sahayı dolduran müştemilâtı düşünmek, ve yürümekte devam ederek Beşiktaş iskelesi yakınlarına kadar uzanan mutfaklan, koğuşlan görmek icab eder. Bu da kâfi değil. Dolmabahçe camiinin havhsında saat kulesine karşı olan ve Sultan Reşad zamanında maıyeti senive bölüğüne tahsıs edilen daıreyı, dar> ra camiden sonra Fındıklıya doğru m binaIarı, ki bunlardan biri sarayın namlecilerine ve kayıklarına mahsustu, ve nihayet Istablıamireyi, caddenin köşesinde ve sed üstünde, Abdülmecid ve Abdülâziz zamanlannda sarayın tiyatrosu olan ve nihayet mefruşat idaresinin bir amban haline gelen binayı, hep Dolmabahçe sarayının kollan olmak üzere havsalaya sığdırmak lâzımdır ki meselenin azim ehemmiyeti lâyıkile anlaşılabilsin. Yapılacak işlerin içinden çıkmak mümkün olmazdı, eğer ehemmiyet ve müstaceliyet itibarile bir lasnifle başlanmasaydı, Mabeyn kısmında, nisbetle, büyük bir iş yoktu. Akan çatılar tamir, müteaffin bir levs amban halinde olan bodrum tathir ve ıslah edilecek olursa sarayın bu kısmı yeniden hayat bulmuş olacaktı. Ve herşeyden evvel, saray mimarlığına tayin edilen Vedada, işlerin başında bu vazife verildi. Mimar Vedad yalnız pek zevk sahibi, mesleğinin âşıkı ve ehli olmakla kalmıyan, ayni zamanda nereden başlanıp nereden çıkılacağmı ve geçılecek mesafede nasıl yürüneceğıni pek iyi tasarlayıp sıraya koyan bir iş adamı idi. Hiç şaşırmadan ve ilk hamlede yapılacak Mabeyn tamiratından sonra biribirini müteakıb tehacümile karşılaştığı diğer tamiratın önünde de bunalmıyan bir mantıkla yürümeğe başladı. Ve bu evsaf neticesiledir ki sarayın Mabeyn kısmüe Haremi Hümayun daireleri, içinde bannılabilecek bir umran haline gelmek için bir aydan fazla bir müddete ihtiyac görmedi. Mabeynden maksad büyük binek merdivenlerinden başlayıp Muayede salonuna kadar müntehi olan kısımdır, Haremi Hümayun da Muayede salonundan sonra başlayıp ayni cephe ve üslubda saraya muzaf olan ve veliahdle ondan sonraki şehzadeye tahsis edilen iki büyük daireye kadar imtidad ederdi. Haremi Hümayun asıl Hünkânn doğrudan doğruya kendi şahsma ve yakınlarına malısus olan daire demekti. Yakınları denirken kendisine evlâd vermiş olan zevcelerini ve onlann çocuklarını düşünmemelidir. Bunlar bilâkis yakın olmaktan ziyade uzak idiler, ve onun içindir ki kendilerine asıl Haremi Hümayun kısmından başlıyarak cadde tarafına doğru sıralanan ve haricden görünmiyen her biri ayn ayn birer saray hükmünde muhtelif daireler tahsis edilecekti. Bunlar da derhal tamir ve tathir edilmiş oldu. Gene isticalle ve Hünkânn babasından mevrus an'aneleri ihya hususunda her vesile zuhur ettikçe görülen arzusile Nişantaşının çifte konakları tamir edildi. Bir yandan bu ilk ay içinde Başmabeynci ve Başkâtib, seryaver ve maiyeti, kâtib beyler, ikinci Mabeynci ile Ma beyn müdürü, Cebi Hümayun kâtibi, bendegân, musahiban, kendılerine mahsus odalanna yerleşmış oldular; ve sarayda nöbette bulunması icab edenler için yatak odaları, her türlü levazımile, ihzar edilmiş bulundu. Bunlann hepsinden Halid Ziya Uşaklıgil mühimmi Mabeynin yemek odasıydı. Mefruşat müdürünün nasıl becerik sahibi bir adam olduğuna en evvel müşahede er dılen ve bizlere hayret veren eseri bu 3 emek odası oldu. Bir kere bunun yeri (Mabeynin ön kısmında ve kara cihetinde gayet geniş bir sofa) tayin edildikten sonra iş kendisine bırajcılınca bu tamamile boş yer üç gün içinde en mükellef ziyafetlere bile sahne olabilecek bir hale geldi. Adeta Mefruşat müdürünün elinde bir sihir asası var denebilirdi. Gayet yüksek, camekân kısmile altında sağır kısmı tıklım tıkız tabak ve bardak takımlarile, çatal, bıçak ve teferruatla, bir sofra için her türlü levazımla dolu iki büyük dolab, ortada yirmi dört kişilik, biraz sıkışılınca hatta otuz altı kişilik bir masa, kenarlarda hizmet masa: ları, velhasıl vükelâyı, meb'usanı, s iferayı Mabeyn erkânile beraber it'ama nıüsaid bir yemek odası vücude geldi. Enderun hademesinden eline iş yaraşır dört gene celbedilerek bunlara beyaz ceketlerle münasib bir kıyafet verildi. Kendilerini böyle bir sofrada lâyıkile hizmete alıştırmak için muvakkat bir zaman için muallimlik vazifesini görecek bir mütehassıs celbolundu. Bu gencler esasen tensik edılmek mukarrer olan Enderun dan alınarak Mabeyn bizmetine nakledildi. Bütün bu iş gayet seri vücude gelince her yemeğin tertibini Matbahıamire kâtibi ile kararlaştırmak vazifesini de ikinci Mabeynci Tevfik Bey üzerine aldı; ve neticede Başmabeyncinin riyaseti altında kâtiblerden, yaverlerden, diğer Mabeyn erkânından ve bizlerle beraber yemekte bulunmak istiyen beylerden yani Hünkânn bendegânından müteşekkil bir heyet saraya lâyık ve tamamile zamanm şeraitine muvafık bir sofrada yemek yemek imkânını bulabildiler. Mahud tabla usulü bu suretle tarihe kanşmış oldu. Hatta Hazinei Hassada da zaten azçok tatbik edilen bu usul ıslah edildiği gibi sarayın bodrum katı tamiratı bitince sarayda beytutet eden müstahdemin için, bittabi çok daha basıt bir şekilde, gene bu table d'hote usulü mevkii tatbika konuldu. Yalnız evvelce bize ihtar edildigi veçhile Mabeynin haricinde, yani Haremi Hümayunda ve onun muzafatı sayılan şehzadeler için, ağavat ocağile Mabeynin dışı sayılan müştemılât sekenesi için tabla usulünü, makul bir hadde indirdikten sonra, idame etmekten başka çare bulunmadı. Hakikaten buralarda asrî bir usul tatbikına kalkışmakla o kadar müşkülât karşısında kalınacak ve o derece şikâyat zuhuruna vesile verılecekti ki bundan sakınmak en sade bir ihtiyat eseriydi. Yapılacak iş ancak tablalar muhteviyatında israfın önüne geçmekten ibaret kalıyordu. Haremi Hümayuna verilen ve ayrıca bir de perhiz tablası diye bir nev'i mahsus olan tablalann sekiz on türlü muhteviyatında tenkihata kıyam etmek, harem halkınm Hünkâr nezdinde türlü iz'acatına sebeb olacağını ve bizleri türlü türlü hücumlara maruz bırakacağını düşünerek bu neticeye doğrudan doğruya tarafı şahaneden sadır olan bir irade ile vâsıl olmak tedbirini bulduk. Zaten tasarruf meselesine pek riayet eden Hünkârdan, bendegândan münasib olanlan tavsit ederek, böyle bir irade istihsal edivermek pek kolay oldu. *** Arvupada parti faaliyetleri Fransada iki sol fırka birleşti Paris 1 (A.A.) Proletarya birliği milli kongresi Saint Ouen'de toplanarak bu fırkanm sosyalist fırkasile bırleşmesinı reye koyarak kabul etmiştir. Bu birleşme her iki fırka murahhaslannın kabul etmiş oldukları esaslara istinad edecektir. Hatırlardadır ki bu fırka komünist fırkasından aynlmış olan muhalif komü • nist azadan müteşekkildi. Yenice p^ketlerine konulan kuponlar Ankarada birçok kuponlar değistirilemedi Ankara 1 (Telefonla) Burada el lerinde bulunan Yenice kuponlarını değıştırmek üzere İnhisarlar satış idaresine müracaat edenler kabul müd detinin bitmiş olduğunu öğrenerek hayret etmişlerdir. Buradaki satış idaresi kuponların kabulü için tayin edilmiş olan müddetin son günlerde çıka • rılan el ilânlarile bildirilmiş olduğunu söylemiştir. Ellerinde kupon bulunanlar, Yenice paketlerine ikramiyeli kupon konulduğunu bildirmek için gazetelerde geniş bir reklâm yapmış olan înhisarlar idaresinin bu müddeti temdid ettikten sonra hiç olmazsa nihayetine yakın günlerde bu şekilde ilân etmesi beklenirken yapılmadığını, ileri sürmüşler dir. Bundan başka tayin edilmiş olan son günün pazara ve aym 30 uncu günü nün de cumartesiye tesadüf etmesi dolayısile ellerinde kuponları olanlar değiştirmek imkânını bulamamışlardır. Araya giren tatil günlerinin İnhisar idaresince müşterilerin aleyhine kulla • nılmış olması gibi mantıksız vaziyet burada Yenicenin sürümünü artırmak için yapılan ikramiye propagandasının yeni bir garibliği olarak telâkki edil mektedir. Iştebu. tsviçre fırkalarının kararı Zurich 1 (A.A.) Sosyal demokrat fırkası pazar günü burada fevkalâde bir kongre akdederek komünistlerle hiç bir veçhile mesai birliğinde bulunmamağa karar vermiştir. Kongre millî müdafaa zaruretini kabul ve teslim etmiş ve bu müdafaa için zarurî olan kredileri bazı ihtirazî kayidlerle kabul eylemiştir. PEYAMt SAFA M. Eden Antakya meselesi etrafında izahat verdi (Baştaraft 1 inci sahifede) kuresi altında her iki tarafın da şayanı kabul göreceği bir hal çaresi bulunmuş olması cesaret verici bir hâdisedir.» Suriye makamlan ve halkmm vaziyetinden endişe duyup duyulmaması lâzım geldiği hakkındaki bir suale cevab veren M. Eden demiştir ki: « Bunun hakkmda hiçbir malumata sahib değilim. Bu devirde elde ettiğimiz hal çarelerinde daima endişe uyandıra cak cihetler mevcuddur.» Faşist milislerinin 15 inci yıldönümü Roma 1 (A.A.) Faşist milisleri ihdasmın 15 inci yıldönümü burada Mussolini'nin de huzurile parlak bir tarzda kutlulanmıştır. Sovyet sefiri Moskovaya gitti Ankara 1 (Telefonla) Sovyet büyük elçisi Karahan bu akşam Ankaradan Moskovaya hareket etti. Karahan memleketine mezunen gitmektedir. Ve bir buçuk ay kadar Rusyada kalacak tır. Romanya Öliime mahkum edilen 13 Troçkist kurşuna dizildi kralı M. Anteneskoyu kabul etti Bükreş 1 (A.A.) Kral, kendisine Cenevredeki mesaisi hakkmda izahat veren M. Antonesco'yu kabul etmiş ve öğle yemeğine alıkoymuştur. Londra 1 (Hususî) Bu gece Moskovada neşredilen bir tebliğ, idama mahkum edilen 13 suikasdcinin bu sabah Erzincan 1 (A.A.) Merhum Ge kursuna dizildiğini bildirmektedir. neral Bahaettinin eşi Ayşe Nesibe Leninin karıst da tevkif edildi Atasev Hava Kurumuna elli bin lira Paris 1 (A.A.) Havas ajansı bilkıymetindeki 94 parça tarla, bir konak, diriyor: bir handan ibaret olan emlâkini vasiyet Leninin karısı Rupskaya'nın tevkifi suretile teberru etmiştir. Bundan başka haberini teyid eden Paris Soir gazetesi, Atasev ölümünden sonra kalacak Troçkistlerin üçüncü muhakemesinin nipara ve eşyayı da vasiyetnamesine yaz sanda başlıyacağını haber vermektedir. dırmıştır. Hamiyetli bir kadının Hava Kurumuna teberrüü Japonyada kabine buhranı bitti [Bastarafı 1 inci sahifede'] şına gelmelerinde ısrar etmiyerek ordu ve donanmanın istediği ricali tayin etmek suretile Japon buhranını izaleye muvaffak olmuştur. Yeni Harbiye Nazırı M. Nakamura evvelce talim ve terbiye umura müfeltiş muavini olarak vazife ifa etmekte idi, Yeni Bahriye Nazırı vis Amiral Mitsumasayonai de bundan önce donanma b*şkumandanı idi. Hariciye Nazırlığına tayin edilen M. Toshioshirato ise Stok holm sefiri olup şimdi burada mezuni yetini geçirmektedir. Kâğıd fabrikası için Avusturyadan sellüloz almdı Glucester Dükü mareşal oldu Filvaki Resmî Gazete yalnız kanunları, kararnameleri ve talimatnameleri neşretmekle iktifa ederek nasın muamr lâtında mühım rol oynıyan tamimleri, umumî tahriratlan dercetmiyor. Halbuki bunlann herkes tarafmdan bilinmesi el zemdir. Maliye Vekâletinin filân vergiye dair filân kanun maddesini alâkadar eden bir tamimi mükellefler tarafmdan bilinmesi hem hükumet için, hem mükellef için vazifedır. Fakat buna vukuf pey~ da edemiyoruz. Bazı Vekâletler, mese* lâ Dahiliye Vekâleti neşrettiği bültende (Idare ismindeki risalede) bu tamimleri neşrediyor. Herkes bu risaleyi alamaz. Fakat herkes Resmî Gazeteyi alabıhr. Resmî Gazeteye abone olan bir kimse herşeyi orada bulacağına kani olmalıdır. Kaldı ki bunun için kanun kuvvetini haiz olan bir de ralimatname vardır. 22 haziran 1927 tarihini taşıyan ve Resmî Ceridenin 620 numaralı nüsha smda intişar eden bu talimatnamenin ikinci maddesinde Resmî Ceridede (ka nunlar, tefsirler, Büyük Millet Meclis leri kararlan, nizamnameler, kararnameler, talimatnameler, Şurayı Devlet ka " rarları, Vekâletlerin tebligat ve tahriratı umumiyeleri, resmî mukavelename ve ilânlar) ın dercedileceğini emreylediği gibi sekizinci maddede dahi (ikinci mad* de mucibince Resmî Cerideye dercedilmek üzere gönderilmesi muktazi evrakı göndermiyerek Resmî Ceridenin intizamım ihlâl eden Vekâletler evrak müdürleri veya memurlan hakkında memurin kanununun 29 uncu maddesi ahkâmının tatbik edileceği) tasrih edilmek suretile kuvvetli bir müeyyide konulmuştur. Buna rağmen kanunun bu emrine riayet eden hemen kimse yok gibidir. Hatta Şurayı Devlet kararlanna ender olarak tesadüf edilmektedir. Tamimler ve umumî Sarayda nöbet tutacak olanlara işaret tahriratlara gelince izleri bile yoktur. etmiştim. Her türlü ihtimalâta karşı dört Resmî Gazeteyi çıkarmak için uğra kâtibden ve üç yaverden birer zatın mü şan genclerin mesailerini takdir ettiğimiz navebe ile Mabeynde gece kalmasını u ve diğer dairelerin bir parça himmetile sul ittihaz etmiştik ve bunun için gayet bu gazetenin kıymeti çok artacağını bilgeniş bir yatak odası intihab olunarak diğimiz içindir ki bu noksanın doldurul herkes için ayn ayn birer karyola ve te ması ricasını dermeyan etmek lüzumunu duyduk. Eğer fazla kâğıd sarfedilecek ferruat ihzar edildiğini söylemiştim. fikri varsa emin olsunlar ki, Resmî CeBu nöbet usulüne Başmabeynci ile Başkâtib ve diğer erkân tâbi olmamakla ridede bütün tahriratı umumiyeler, büberaber benim Yeşilköyde bulunduğuma tün Şurayı Devlet kararlan bulunacağı pek canı sıkılan Hünkâr, muttasıf oldu kanaati hasıl olursa satış miktan iki misğu çekingenlik mizacına tebaiyetle, Nişantaşı konaklan hazır oluncıya kadar Mabeynde gün aşın kalmaklığımda bir mahzur olup olmadığını soruşturur ve bu suretle türlü ihtiyatlarla elinin altında bulumnaklığıma dair arzu gösterirdi. Ben de oldukça sık, Mabeynde yeni yapılan odamda geceler ve bu sayede hem uzak bir yolculuktan kurtulur, hem de işle meşgul olmak için daha geniş bir zaman bulurdum. Lutfi Bey Şişlide ikamet ettiğinden Mabeynin kendisine mahsus yatak odasmda gecelemek mecburiyetini pek nadir buldu. Hünkânn bu yolda gösterdiği arzu hakkmda bizleri yakın bulundurmaktan bir nevi manevî kuvvet aradığma hükmetmek yanlış olmaz. Hatta Nişantaşı konaklannın daima lâkırdısmı eder ve bunlann biran evvel [Lutfen sahifeyi çeviriniz] Londra 1 (A.A.) Hava Nezaretin den bildirildiğine göre, Kral, kardeşi Ankara 1 (A.A.) Sümer Bank Dük de Glucester'i hava mareşallığma Izmit kâğıd fabrikası için lüzumu olan ve kendi hususî yaverliğine tayin et sellülozu Avusturyadan mubayaa etmiş miştir. tir. Bedelleri klering yolu ile yani Türk Balkan kupası maçları Arnavudlukta intihabat parası olarak ödenecektir. Atina 1 (Hususî) Atlitismos gazeTiran 1 (A.A.) întihabat sükun iTürk İtalyan ticaret tesi 1937 Balkan kupası maçlarmm A çinde cereyan etmiş ve hükumet namtinada yapılacağının takarrür ettiğini mukavelesi zedleri kazanmıştır. Ankara 1 (A.A.) Kamutay bu yazıyor. gün Fikret Sılayın başkanhğında topla narak Türkiye İtalya arasında 1934 te imzalanmış olan ticaret mukavelesile tediyatın tanzimine aid anlaşmanın muhtelif tarihlerde temdidine aid protokollann tasdikine, Adliye teşkilât ve kadro sunda bazı değişiklikler yapılmasına aid kanun lâyihalarının ikinci müzakereleri yapılarak kabul edilmişlerdir. PARİS BORSASI Paris 1 (Hususî) Paris Borsasmm bugünkü kapanış fiatları şunlardır: Londra 105,02, Nevyork 21,45 1/4 Berlin 863, Brüksel 361,87 1/2, Amsterdam 1174.75, Roma 112.90 Lizbon 95,50 Cenevre 490.75, bakır 57 3/4 58 1/2, kalay 225,12,6, altın 142,02 1/2, gümüş 20,3,16. Dr. Rüştü Çapçının teşekkürü Hastalığım esnasında hergün candan alâka gösteren ve her suretle istifsarı hatırda bulunan çok sayın büyükleri me, muhterem meslektaşlarıma ve sevdiklerime sonsuz teşekkür ve minnetlerimi arzederim. Doktor Rüştü Çapçı hazır olmasını isterdi. Bir gün: Pek arzu ediyorum ki Kılıc alaymda evlerinize geçmiş olasmız... dedi. Niçin? O tarihi bilhassa tayin etmesinde nasıl bir maksad vardı? Bunda bir nevi falihayır olacağına mı hükmediyordu? Bunu hiçbir zaman anhyamadım, fakat öyle oldu ki hakikaten Kılıc alayı günü biz oraya geçmiş bulunduk vi aile, alayı o konağın penceresinden temaşa etti. Bir gece, henüz ben Yeşilköyden ayrılmamış ve Mabeynde kalmışken, tam yatağa girmek üzere iken... Fakat bu aynca hikâye edilmeğe deger. Halid Ziya UŞAKLIGİL J