28 Birincikânun 1936 CUMHURlYET Anadoluda Perier Bankasına olan borç San'at tetkikleri » Heyetimiz Paris'ten Amsterdam'a geçti Muhtelit hakem mahkemelerindeki davalar tasfiye edildiği halde yalnız Fransız hakem mahkemesinde halledilmemiş bir dava kalmıştı. Fakat mahkeme bu davayı da hakeme havale ederek işine nihayet vermişti. Hakeme havale edilen bu dava Periye Bankasınm yerine kaim olan Boer Marşa bankasınm hükumetten istemekte olduğu bir buçuk milyon lira alacak davasıdır. Harbi Umumiden evvel Periye bankası hükumetimize bir istikraz vermiş, bunun bir kısmını tahsil etmiş, mütebaki bir buçuk milyon lirayı tahsil etmeden Umumî Harb çıkmıştır. Muhtelit Türk Fransız hakem mahkemesi bu işi dağılmadan evvel hakeme havale ederek memleketimizden ayrılmıştı. Heyeti Vekile kararile mezkur mahkemedeki Türk ajanı Emin Ali ve Hazine avukatı Süleyman Şevket bu işin halli için Parise hareket etmişlerdi. Pariste Fransız ajanı Pier Jaden'le temas ettıkten sonra bu işin halline hakem olarak memur edilen M. Kapol ile görüşmek üzere Amsterdam'a gjtmişlerdir. Heyet ayni zamanda orada bulunan Türk Fransız muhtelit hakem mahkemesi reisi M. Aser'le de temas ed.rek bu davanın sulhan halline imkân olmazsa alenî mürafaa yapılarak halli işile meşgul ola caklardır. AMtT YOLUNDA Balkan Merkez Bankalan müdürlerinin toplantısı Balkanlılan alâkadar eden bütün ekonomik meselelerin görüşüldüğü kongrede verilen mühim kararlar Atina (Hususî muhabirimizden) Balkan Antantı diğer emsali gibi yalnız siyasî mahiyeti haiz ve ittifaka dahil bulunan devletlerin müşterek hududlarının muhafazası fikrine münhasır kalmamış tır. Avrupanın cenubu şarkisile Anado luda meskun milletleri birbirine bağlıyan, daha umumî menfaatlere istinad ederek bu milletlere taalluk eden büyük ve mühim iktısadî menfaatlerle de alâkadar olmaktadır. Bunun için mütemadi bir dikkatle takibi icab eden Balkan memleketlerinin istihsal işlerine müteallik her şey için beraberce hareket etmek surerile daha kolay ve daha pratik hal çareleri bulunacağı düşünülmüş ve buna göre hareket edilmekte bulunulmuştur. başvurmak kolay birşey değildir. Büyük devletler para kıymetlerinin düşürülme sinin beynelmilel umumî ticaret üzerin deki akislerini tetkik ediyorlar. Bunun neticesine göre tedbirler alacaklardır. Balkan İttifakı devletleri Millî Banka lan direktörleri kongresinin kabul ettiği esas ta bunun aynidir. Zaman herşeyin takdiri için en iyi bir miyardır. Para kıymetlerinin bir türlü istikrar bulamaması direktörler kongresini diğer mühim bir mesele ile de iştigale mecbur etmiştir. Bu da Balkan devletlerinin düyunu umumiyeleri meselesidir. Malum olduğu üzere Balkan devletlerinin ya bancılara yabancı parasile, hem de harbden evvelki altın nisbetile ödemek mecburiyetinde bulunduklan büyük borcları vardır. Eski müşkül siyasî ve iktısadî vaziyetler bu devletlerin ihriyaclannı kendi vasıtalarile temin etmeğe imkân verme diğinden yabancılara borclanmışlar ve bugün büyük fedakârlıklara katlanarak ödemek mecburiyetinde kalmışlardır. Bu borclann hangi vaziyetler içinde ve ne kadar ağır şartlar altında yapıldığım bilmiyen yoktur. Binaenaleyh bugünkü re alitelere uydurulması icab etmektedir. Bu borclar her nekadar bugün birer itilâfa bağlanmışsa da memleketlerin iktı sadî vaziyetlerinin müspet olarak tanzi • miıre mâni olmakta ve kredilerine zarar getirmektedirler. Son günlerde muhtelif Avrupa devletlerinin Amerikaya olan harb borclannı ödemeleri için yeni gayretler sarfolunmaktadır. Amerika, harb borclannı vermiyen devletlere herhangi şekilde olursa olsun istikraz verilmesine muhalefet etmektedir. Işte bütün bu ciddî ve mühim sebeblerden dolayı kongre bu borclar meselesini ehemmiyetli surette tetkik etmiştir. Vanlan neticeye göre tabiî en doğru bir şekil tatbik edilecektir. Kayseri kalesi Bu surlar Türk eseridir. Onun tarihini Kayseri münevverlerinin çalışmaları aydınlatacaktır Seyyahlara neler öğretiyoruz? ayılannm çoğalması için sayısız zahmetler ve masraflar ihtiyar olunagelen seyyahlara neler öğretildiği, İstanbul tarihinin onlara ne şekilde anlatıldığı meraka değer bir mevzudur, değil mi?.. İngilizce yazılıp seyyahlara dağıtılmakta bulunan bir rehber, bu merakı gidermeğe hizmet edebilir. Bu sebeble eserin türkçe tercümesinden birkaç satınnı okuyuculanma takdim etmek istedim: ingilizce The history of the european coast başlığı altında sıralanan sütunların tercümesine göre Fındıklı, Sent Andron'un Sent Stachys'i kutlulamış olduğu yerdir. Kabataş, Ajax adma yapılan mihrabla meşhurdur. Gitaracı Chalkis te kıvrak nağmelerile burada balıklara vals oynatmıştı. Beşiktaş, Jason'un karaya adım attığı tarihi hatırlatır. Kuruçeşmede papaz Simon bir sütun üzerine çıkıp yirmi yedi yıl kalmış ve başka bir papaz ayni sütun üzerinde 34 yıl tüniyerek Simon'un kurduğu baykuşvari yaşama rekorunu kırmıştır. Tarabya, Jason tarafından kovalanan Medea'nın sığmağıdır. Eserin: The history of asiatis coast başlıklı kısmında da şu önemli bilgiler var: Şehir ortasında biblo gibi duran tçkale Türk şehirlerinin hemen pek çoğunda Ulucami adile anılan bir cami buluruz, bunların adlan bir olduğu gibi tiplerinde de benzerlik vardır. Selçukilerden kalan bu tipin izlerini Osman oğullannda da bulabiliriz: Bursada Yıldınmın başlatıp Çelebinin tamamladığı Ulucami de ayni tiptedir; Edirnede Süleyman Çelebinin başlatıp Mehmed Çelebinin tamamladığı (Eskicami) de bu tipin esasını okşamaktadır. Kayserideki kalın ve murabba maktaiı ayaklar ve bunlar arasında yekpare yuvarlak sütunlar üzerine sıralanmış kemerlerle yekdiğerine bağlanarak geniş bir sahayı işgal etmiştir. Sütunlar üzerindeki başlıklan, Bizans ve Roma harabelerinden toplıyarak kullanmışlardır. Kayseride bana refakat eden öğretmen Bay Kâzımm tetkiklerine göre bu cami, Danişmend oğullanndan Mehmed Melik Gazi tarafından Onikinci asır başında yaptırılmış ve vakfiyesi de varmış kibiy p ş y Umumî iktısadî meselelerin hep bir Iikte tetkiki ilk defa Bükreşte toplanan Balkan îttifakı devletleri Hariciye Ve killeri konseyinde kararlaştınlmıştı. Bu karara göre muayyen zamanlarda mümkün olduğu kadar sık olmak üzere dört müttefik devlet Merkez Bankalan di rektörleri toplanarak bu işler hakkında tetkikat ve müzakerelerde bulunacaklardı. Direktörlerin ilk toplantısı geçen hafta burada yapıldı. Ve bu toplantıya Bu heyet ayni zamanda gene halledil Türkiye, Yugoslavya, Romanya ve Yumemiş olan Çukurovanın irva ve iskasma nanistan ihrac bankalan direktörleri iş aid eski bir işin hallini de tetkik edecek tirak ettiler. tir. Toplanhnın sonunda çıkarılan bir teb Bir delinin marifeti Bundan birkaç gün evvel Bakırköy Akıl hastanesinden taburcu edilen Mustafa isminde birisi, İstiklâl caddesinden geçerken öteye beriye saldırmağa başlamış ve evvelce cebine sakladığı bir taşı atarak Şık sinemasımn 50 lira kıy Kayseride döner kümbet metindeki bir camını kırmıştır. Polis, bu zavallıyı yakalıyarak Müdyet hafif bir şevle devam ederek mahrutî nanm kendisi de bu kadar eski olduğu bir hüviyet almıştır ki bunun konstrüksi deiumumiliğe göndermiş ve Müddei nu göstermektedir. yonu oldukça müşkül ve külfetli usulle umumiliğin gösterdiği lüzum üzerine Caminin tuğla minaresi pek muhte re dayanır.. ğ p yeniden tahtı müşahedeye alınmıştır. şemdir. Dört köşe bir kaide üzerinde başIşte bu heybetile bu minare uzaklardan Erciyeşin yaptığı fona yaslanarak şehrin yapayım ki bu kale üzerinde etüdler panoramasına çok manah bir renk ver yapmağa vakit bulamadım. mektedir. «s^*..*», (Kümbet) türbeler Kayseride Danişmendlerden kalma bir Şehrin içinde ve kenarlarında ayrıca de Gülük camisi vardır ki tarihi (1210) birkaç kümbet vardır. Bu Selçuk türbeolup gayet nefis Selçuk çinilerinden kıy lerinde kimlerin yattığı henüz tesbit edilmetli bir mihrabı vardır. memiştir. San'at bakımından en kıymetli Kayseri kalesi Ulucamiin muhteşem tuğla minaresi hyan minare binadan fezaya doğru kendisini kurtardıktan sonra bu dört köşe sekizleşerek takriben yedi metro daha yükseldikten sonra minare dairevî bir makta iktisab ederek şerefeden kırk metro kadar yükseltmiştir. Şerefeden sonra petek kısmı inceleşerek yükselip mahrutî bir külâhla nihayetlenmiştir ki; bu küiâh Osmanhlar zamanında yapılan tamiratın eseridir, Selçuk minarelerinde mahrutî kiilâh yoktur. Bu tuğla minarenin sekiz köşeli kaidesi üzerinde dairevî başlıyan gövdesi ga Kayserinin dış surlan kâmilen harab olmuş. Yalnız bakiye denebilecek bir parçasını görebildim, fakat iç kale oldukça mamur ve şehri, ortasında bir bilbo gibi süslemektedır. Bu iç kalenin bütün içini dışını ve en mühim burclannı tetkik ettim. Temelinden itibaren Türk yapısı buldum. Kalede Keyhüsrevin oğlu Keykubadm adı yazılı bir de kitabe vardır. Maalesef bu kalenin tarihi hakkında bundan başka bir malumat elde edemedim. Kayserideki münevver arkadaşlann değerli çalışmaları umarım ki bize bu kaleyi öğretecektir. Bu kale Kayseri şehrinin tarihî ve beledî kıymetine yüksek şeref temin eden bir varlıktır. Fakat bakımsız ve içi bir seyyaha gösterilemiyecek derecede enkaz ve müzharafatla doludur. Kayseri şehri bu güzel ve küçük kaleyi kapısı önünden geçen sokaktan başhyarak içini temizlese ve yüksek, hassas bir itina ile muhafaza etse çok yerinde bir iş yapmış olur. Kale kaıpsınm iki yanmda yükseklere konmuş iki aslan heykeli vardır ki bunlar Selçuk tarihinin kıymetli belgeleridir. Ne olanı döner kümbet adile anılan türbe dir ki şehrin varoşlarında ahşab ve kerpicden bir takım evlerin arasında mahsur kalmıştır. Bu evlerden birisinin avlusundan bir kısmı görülen bu türbeyi ev sahibi kadınlardan izin alarak görebildim. Eğer bu evlerden bir yangın çıkarsa bu kıymetli san'at eserinden hayır kalmıyacağı muhakkaktır. Eser Kayseri türbelerinin en kıymetli ve en san'atlısıdır. Kayserili kardeşlerimizin nazan dikkatini celbetmeği vazife bilirim. Bütün Selçuk türbeleri gibi Kayseridekiler de altında bir mahzeni havi oîup asıl merkad burasıdır. Burası bir kişilik mezar şeklinde olmayıp ya türbenin beden duvarlan altında kalın başlamış olan duvarlar içindeki bütün sahayı, yahud da bu sahanın bir kısmını işgal etmiş bir oda halindedir. Buralarda ya bir cesed ve yahud da o zatın ailesi efradmdan birkaç kişinin cesedleri bulunmaktadır. Asıl türbe binası bu mahzenin üstünde olup alttaki cesedlerin adedine göre hizalarında küçük sandukalan vardır. Kayseridekilerde bakımsızlıktan hiçbir sanduka kalmamıştır. Mimar Iiğde bildirildiği gibi Merkez Bankaları direktörleri başlıca üç mesele ile iştigal etmişlerdir: 1 Beynelmilel umumî ticaret ah vali, 2 Balkan ticareti ahvali, 3 Harice olan borclar meselesî. Beynelmilel ticarette bütün dünya efkân umumiyesini işgal eden meselelerden en mühimi paranın vaziyetidir. Büyük Harbden sonra büyük ekonomik buhranIar neticesinde iyi kötü takarrür etmiş gibi görünen para kıymetinde geçenlerde gene bir kanşıklık husule geldi. Frank kıymeti düşürüldü. Amerika, îngiltere ve Fransa hükumetleri müşterek bir kararla para meselesine yeni bir istikamet verdiler. Birçok devletler de yeni vaziyete iltihak ettiler. Balkan Antantı devletleri de bu vaziyete karşı alacaklan istikameti tayin etmek zaruretini duydular. Avrupa ile olan büyük muamelelerinde paranın kanşıklığından menfaatlerinin mütessir olması ihtimali fazla idi. Buna karşı tedbirler alınmak ta pek yerinde bir hare ketti. Direktörler kongresi. Beynelmilel u • mumî ticaretin tabiî inkişafı ve halihazırdaki tahdidatm kaldınlması için faydalı olacağı söylenen bu şekle küçük devletlerin iştirak etmesinin lüzumuna kail ol mamışlardır. Küçük devletlerin umumî ticaretteki rolleri küçük olduğu gibi bu • na benzer usul ve şekillerdeki tesirleri de ayni nisbettedir. Küçük devletlerle iyi emsali büyük devletler vereceklerdir. Hal buki büyük devletler para kıymetini in dirmelerine rağmen buna muvazi olarak ttihaz edilecek diğer tedbirleri almadı lar. Kleringi kaldırmadılar. Doğrudan doğruya serbest mübadeleye başlamak için hiçbir teşebbüste bulunmadılar. Şimdilik yalnız Fransa bazı muayyen şeylere münhasır olmak üzere gümrük resim Ierini bir miktar indirmiştir. Bunlar da, frank kıymetinin düşürülmesi üzerine dahildeki fiatlannın artacağından korkulan şeylerdir. Fakat diğer devletler bunu da yapmamışlardır. Filhakika iktısadî ve malî meselelerde daima tecrübelere SEDAD ÇETİNTAŞ derim! diyordu, fikirden ötesi hezeyan! Kütle, imkânı yok fikrimi anlamıyor.» Kendi kendine karşı isyan halindeydi. Bu yüzden, bütün hayatını değiştirmek lâzım geldiğini henüz hissetmiyordu: «Masalı bırakmalı! Hırsların elinde körükörüne oyuncak olan sürüden başka birşey yok!» diye söyleniyordu. Anta ine'ın, Jules Cesar'a verdiği nutku ezberden okuyor, kütleyi b*rekete getirmek için yapılan herşeyi cürüm görüyordu. Niyazi içerde, bir haftadır tahta oy • malarla meşguldü. İsteğile girdiği bu zindanda sıkılmamak, ve belki de yaptığı eşyayı satıp yük olmadan kurtulmak için bu işi icad ettiği meydanda. Yanm saat var ki, içerden muttasıl bir marangoz takırdısı, sakin, kedersiz bir tezgâh sesi gelıyor. Ali Sabir evde yoktu. Demir ne zamandır hasretini çekiyor muş gibi, bu sakin inzıvaya çabucak ısınmıştı. Öyle istiyordu ki bu sırada kimse onu görmeğe gelmesin, kimse ona birşey sormasın. Bir saatin tiktakı kadar iddia sız olan marangoz sesi böylece içindeki boşluğun temposu halinde uzasın dursun. Bütün mazisini unutmak istiyordu. Ce malle buna dair birşey konuşmadığı halde, matbaanın küle döndüğünü biliyordu. Anadolukavağı bir düzine mabedile şöh/et almıştır ve bundan dolayı mukaddes yer demek olan Hieron adile anıhrdı. Beykozda Pollux tarafından öldürülen Kral Amycus'ün hatıraları yaşar. Çubuklu, uykusuz papazlann kilisesile ünlenmiştir. Kuleli Lisesinin bulunduğu saha, Osmanh tarihinde pek meşhurdur ve Kuleli adı, Yavuz Selim tarafından ölüme mahkum edilen Veliahd Süleymanm orada bir kuleye konulup saklanmasmdan gelmedir. Senelerden sonra Selim, biricik oğlunu öldürrtüğüne nedamet getiriyor ve Süleymanm sağ bulunduğunu anlayınca seviniyor!... Üsküdara bu adın verilmesi 11 inci kumandan Sentarin'in orada büyük bir ordugâh kurmasından Direktörler kongresi Balkanlılar ara dolayıdır!!! sında ticaret işleri için de tetkikatta bu Görülüyor ki seyyahlara öğretilmek islunmuştur. Balkan devletleri arasmdaki tenilen İstanbul tarihi baştanbaşa saçmamübadele ve tahdidat zorluklanna karşı dır ve manasızdır. Bu ingilizce rehberi hemen teşebbüslere girişilmiyerek şimdi yazan her kim ise mehaz olarak Ernest lik tüccarlar arasında bu zorluklann da Manbori'nin onbir yıl evvel bastırdığı eha az hissedilmesi için çalışılması takar serle Evliya Çelebinin kitabmdan başka rür etmiştir. Ancak tahdidatın kaldırıl hiçbir şey okumamış ve hiçbir şey görmeması veya asgarî dereceye indirilmesi gi miştir. bi umumî meseleler için zamana ve büyük Gerçi bu büyük şehri gezmeğe gelen devletlerin göstereceği misallere intizar ecnebilere Sultanahmed camisini seyretedilmesi kabul edilmiştir. tirirken Hippodrome'u anlatmamak, AyaBalkan ittifakı devletlerinin ekonomi sofya önünde İmparator Justini habrlatişleri için yapılan bu ilk toplantıdan pek mamak, Çemberlitaştan bahsolunurken tabiî olarak hemen pratik ve kat'î neti büyük Konstantini ve eski Bizans foruceler almacağı beklenemezdi. Fakat gene münü dile almamak mümkün değildir. çok faydah oldu. îttifak devletleri Millî Lâkin tamamile Türk eseri olan FındıklıBankalan direktörleri memleketlerini a da Sent Andron'un, Kabataşta gitaracı lâkadar eden bütün ticarî, malî ve eko Chalkis'in, Beşiktaşta Jason'un, Kuru nomik meseleleri tetkik ve siyasî cephede çeşmede papaz Simonla Danyeiin, Beyolduğu gibi bu cephede de görüş ve ka kozda Kral Amycus'ün hatırlanması saçnaat birliği bulunduğu teyid ettiler. madır. Çünkü bunlar nihayet birer masal olup dinliyenleri hiçbir suretle müstefid etmez. Olsa olsa söyliyenleri utandıZeytinyağı fiatları nr. Öyleya. Seyyahlardan biri çıkıp la yükselfyor tercümana ve hatta şu garib rehberi yaIzmir (Hususî) Yunanistanda zan zata: «Sent Stakis kimdir, Kral zeytinyağı rekoltesi, geçen senenin yansı Amycus hangi devrin kahramanıdır?» kadardır. Havalann fenalığmdan ağaç dese ne cevab verilebilir? lar ve mahsul zarar görmüştür. Ya şu Kuleli hikâyesi?.. Muharrir oBu vaziyet piyasamızda da tesirini nu Evliya Çelebiden almıştır. Fakat ihgöstermiştir. Fiatlar yükselmiştir. Şimdi, toptan 35 40, perakende 50 55 ku tiyata riayet için olsun hikâyenin masaî olduğunu işaret etmemiştir. Halbuki herruşa satılmaktadır. hangi bir tarih kitabını açıp okusaydı Eski Fransız Cumhurreisi böyle bir hâdisenin vuku bulmadığım öğrenirdi. Mısıra gidiyor Seyyahlara şehrimizi tanıtalım, fakat Marsilya 27 (A,AJ M. Doumergue, buraya gelmiştir. Yarm Mısır'a gitmek onlara maval ve martaval okumıyalım. üzere Sphinx vapuruna binecektir. M. TURHAN TAN Cumhuriyetin ictimaî romanı: 73 Yazan: Hilmi Ziya Ona şimdi öyle geliyordu ki bir delinin hezeyanı halinde boşlukta işliyen muhayyilesi sonsuz, canlı tabiatte kay boluyor, bütün yapma ihtıraslan bu büyük teneffüsünü rythmei içinde eriyip gidiyordu. Aleve düşmüş pervane gibi çırpındığını unutmuştu. Artık zamanın içinde yaşamıyor, zamanın ıstırabmı duymuyor, sanki kendini ezelî bir hal içinde sonsuz tabiatle devam ediyormuş görü • yordu. Fakat toprağın ve havanın verdiği bu metafizik gevşeme çok sürmedi. Yanıbaşmdan gürültüyle geçen bir yaylı onu rüyasından uyandırdı. İçindekilerin bağnşarak, küfür ederek konuşmalarından şehirden geldikleri belki de kafalarının yeni hâdiselerle dolu olduğu anlaşılıyor. Demir, hemen sıçrayıp zoraki adımlarla şehre doğru yürümeğe koyuldu. Yol üzerinde birkaç köylüden başka kimseye raslamadı. Eve döndüğü zaman güneş, bulutlar arasından çıkarak tam tepede damlan ısıtmağa başlamıştı. Pencerenin kenanna dayanmış siga rasını içerken, diri adımlarla yokuştan inen gene adamlara bakıyordu. Birden onu bir keder kapladı: Eski hatıraların hücumu ve gencliğe hased! Gürültülü konuşmalarından, mevkuflann salıveril mesini istemek üzere vilâyete gittikleri anlaşılıyor. Işitmemek için pencereyi hızla kapadı; dişlerinin arasından: Pa lavracılar!.. diye söylendi. Bu anda aralannda, hatta dün bu küçük ihtilâlin başında, olmak için tutuştuğu halde, bunu kendisine bile itiraf edemiyordu. Fakat hakikatte onlarla koşamamak, hareketi nin en canlı anında bir kötürüm gibi köşesinde kalmak onu acı acı kıvrandırıyordu. Nihayetsiz hareket ihtiyacı, ve hare ket güçsüzlüğü içindeydi. Yaralı bir aslan gibi homurdanarak aşağı yukarı doIaşıyordu. Hiddetinden kendini inkâra kadar gidiyor: « Hareketten nefret e Bu suretle bütün vehimleri, aylardır onu lerinde kuvvet olsaydı hemen gidip bir dakika önce bir silâh sesi duyup duymaazaba sokan bütün buhranlı hayatı kor âlem yapacak, umfimhanelerden kızlar dığını sordu. O eşikten: kulu rüya gibi silinip gidecekti. toplıyacak, iki yanına ikisini alıp boyun Evet, ağır birşey devrildi gibi gelFakat işte ta karşısmda, ağabeysinin lanna kollannı dolayacak, Hacı Toran di. diyerek işine döndü. el yazısmı görüyordu. Mahkeme işlerin Ia oğlunun karşısına geçerek kahkaha ile Demir, üzerindeki ağır yükten nasıl den dolayı ateş püskürdüklerini bildiği kadehini kıracaktı!... Göstermek isterdi kurtulacağım yeniden düşünmeğe başlaiçin, bir türlü açmağa cesaret edemiyor. ki kimseye karşı zâfı yoktur. Budalaca mıştı: Bu Kuvvayı Milliyenin sonu ne Ne yüzle hesab verecek? Yeniden bir romantizme kurban gitmemiştir, onlar olacağı belli değil! Fakat herne olsa, oyola çıkmak, bir kamyona atlayıp Ana gibi kuvvetlidir. Ve pekâlâ onlan hiçe rada bir iş bulurum. Muvaffak olurlarsa, doluda ekmeğini kazanmak, yüzünün ka sayacak haldedir. sonunda çok büyük şeyler yapılır. Kimrasını temizlemek lâzım. Ne diyecekle Tam bunları düşündüğü sırada, de bilir belki eskisinden kuvvetli oluruz! dirini biliyordu. Vaziyeti yazıp anasından rinden kör bir silâh sesi işitir gibi oldu. ye söyleniyordu. Bu, ona göre, kur'a mühlet istemeği düşündü. Çalışacaktı! Birbirini takib eden hâdiselerle zihni o çekmek, kumarda talihini denemek gibi Ekmeğini kazanmak için, şu içerde didi kadar kurcalanmıştı ki, endişe ile pence birşeydi. Ya, herşeyi kaybederek cep nen marangoz gibi sırf borcunu ödemek reye koştu: Sokak bomboştu. Bu belki helerde eriyecek, yahud büyük kazanc ve sırtındaki bu ağır yükü atmak için pek uzaktan, kapalı bir yerden gelmiş o larla ocağma dönecekti. Doğrusunu söyçalışması lâzım. Akşam Cemale hepsini labilirdi. Fakat muhakkak ki silâh sesiy lemeli ki, o, hakikî manasile ne nasyonaanlatıp kimseye görünmeden gitmek isti di. Her tarafta kımıldamalar ve tevkif list, ne de komünistti. Oldukça geniş ve yordu. Bir aralık «hakikaten sevdim mi?» ler olduğu, çetelerin üst mahallelere ka belki de sathî bir kültürü olduğu için kadiye düşündü. Bir fırtına sabahındaki dar indiği sırada bir silâh sesi işitip te fasmda bütün fikirlerin resmigeçidini yafecir gibi kendisini yeniden doğmuş sa • ürkmiyecek kimse var mı? Telâşını hiç pıyor; fakat onlardan hiçbirine kuvvetnıyor. te mevsimsiz bulmadan sokakta bir ko le inanmıyordu. Ondaki bu delice inan«O da ötekiler gibi!... Deli miydim? şuşma, bir gürültü bekliyordu. Bununla ma ihtiyacı da ihtimal buradan geliyorNekadar telâşa düştüm!» diyerek güldü. beraber köşelerden kimse çıkmıyor, hiç du. Adeta kurtulduğuna, tamamen kurtul bir telâş eseri görülmüyordu. Cami örtÇocukluğundanberi kendi kendini alduğuna inanıyordu. Bu manasız iş için tü, gene eski yerine uzandı. Tam bir is datmak için birçok manevralar yaptığı neler kaybettiğini hatınndan geçirdikçe tırahatteydi. Sonradan aklına gelmiş gi halde kimseyi devamlı surette sevemedikendi kendine şaşıyor, «ne budalamı bi, birden davranıp: ğini biliyordu. şım!..» diye söyleniyor. Bu dakika diz Niyazi Efendi! diye seslendi. Beş (Arkast var)