CUMHURİYET 14 İkinciteşrin 1936 ASKERLIK BAHISLERI Balkan Antantı nekadar asker çıkarabilir? Dört Balkan devletinin harb zamanında 5 milyondan fazla asker çıkarabilecekleri şüphesizdir Sineklerin garb cephesinde! Türk Spor Kurumunun nizamnamesi Türk spor kurumunun nizamname ve talimatnamelerini tesbit ve ihzar et mek maksadıle faaliyete geçen komisyon bugün ilk toplantısını Federasyon merkezinde yapmıştır. Bu toplantıda Hamdi Emin, Fethi Tahsin, Osman Müeyyed, Ulvi Ziya ve Necmi hazır bulunmuşlardır. Seyfi Cenabla diğer bir aza toplantıya gelme mişlerdir. Bu ilk toplantıda talimatnamenin hazırlanması ve bölgelerin vezaifi mev zuu bahsolmuştur. Komisyon salı günü tekrar toplanacak ve teaküb edecek toplantılardan sonra altı ay zarfında esas nizamname hzırlanmış olacaktır. f Şehremini halkı« sineksiz semtler artık bize tenha ve boş geliyor» diyor Biz Şişliye nazaran kıdemliyizl If llllltlllMMllMIIIIITIIf •IHItfHHIIMIMf llllf IIIMf llf llf IIMIMIIUIIH Millî kümenin esasları tesbit ediliyor Futbol Federasyonu tarafından teşkil edilen millî kümenin esaslarım tesbit etmek üzere İstanbula çağırılmış olan Ankara, îzmir ajanları şehrımize gel mişlerdir. Bugün Federasyonlar büro sunda toplantılarını yapacaklardır. Federasyon reisi Hamdi Emin Çaym Balkan ordularımn en kuvvetlilerinden biri olan kahraman ordumuzun riyaset edeceği bu toplantıda İstanbul manevralarında ağır bir maknielitüfek ateş hattında Bir iki gün evvel, İngilizlerin Röyter Rumen topçusunda alaylar üçer grup futbol ajanı da bulunacaktır. B takımları maçları Ajansı Balkan devletlerinin bir harb vu lu, gruplar ise üçer veya ikişer bataryakuunda ordularını ayni kumanda altına lıdır. Romanya hava kuvvetine aid yuİs'anbul lik maçlarınm üçüncü haf toplıyacaklarını ve bunun için şimdiden karıki rakamlar 1931 senesine aiddir. tası B takımları oyunları bugün her üç bir takım tedbirler ahndığını bildiriyor, O zamandanberi bu kuvvetlerin artınl stadda da birden yapılacaktır. Galatasaray Süleymaniye, Güneş bu tedbirlerin de sulh zamanında zabit, dığı şüphesizdir. Vefa B takımları Taksim stadında, Fehatta efrad teatisi ve silâhların birbirleYugoslavya nerbahçe Beykoz, Eyüb İstanbul rine cepane yardımında bulunabilmek ü Nüfusu : 15,000,000 spor B takımları Kadıköyde, Beşiktaş zere ayni çapta olmaları gibi şeyler oldu Hazer ordusu : 16 piyade fırkası Anadolu, Topkapı Hilâl B takımları da ğunu söylüyordu. 2 süvari fırkası Şeref sahasmda karşılaşacaklardır. Dört Balkan devletinin askerî kuvvet209 batarya topçu Askerî liseler atletizm lerine şöyle bir göz atmak faydadan hâ Hazer ordusu li değildir. Fakat önceden şunu söyliye mevcudü müsabakaları t 200,00 kişi lim ki aşağıda vereceğimiz rakamlann Tayyare Askerî liseler arasında yapılan seneesası, Milletler Cemiyetinin 1934 yılın mevcudü : 627 lik atletizm şampiyonasının son müsa da neşrettiği Askerî Yıllıktan alınmışYugoslavya havacılığına aid rakamlar bakaları bugün Kadıköy stadında ya tır. Bu rakamların hakikati ifadeden da 1931 senesine aiddir. O vakittenberi pılacaktır. Üç haftadanberi devam eden bu müçok uzak olduğuna şüphe yoktur. Çün arttığı şüphesizdir. Yugoslavya tayyarekü, hiçbir devletin kendi askerî kuvvet leri 700 den fazla tahmin edilmektedir. sabakaların bugün uzun, üç adım at lama ile Balkan bayrak yarışı müsa lerini hakikaten uygun bir şekilde MilletYunanistan bakaları yapılacaktır. ler Cemiyetine bildirdiği iddia ve kabul Nüfusu : 6,500,000 Şimdiye kadar yapılan müsabakalaredilemez. Askerî esrarı faşetmemek için Hazer ordusu : 12 piyade fırkası da Kuleli 82, Deniz Lisesi 71, Maltepe Cemiyete verilen rakamlann doğru değil, 2 süvari livası 52, Gedıkli de 22 puvan almışlardır. yanlış olduğunu kabul etmek daha ma11 alay ve 5 grup Müsabakalara saat üçte başlanacak kul ve mantıkî olur. Diğer taraftan bütopçu tır. tün bu rakamlar, birkaç sene eskimiştir. Hazer ordusu Halbuki her memleket, bilhassa son yıl mevcudü : 65,000 kişi betinde asker çıkaran milletler olmuştur. larda bütün gayretile askerî kuvvetlerini Tayyare sayısı : 120 v** , Fakat bu nisbet, dört uzun sene süren*Efr artırdığı için, Milletler Cemiyeti salnaYunanistan tayyareleri hakkmdaki raharbe aiddir. mesine verilen rakamlar o zaman doğru kam 1930 yılına ve ordu mevcudiinü bilBiz, yüzde on nisbetini kabul eaerolsa bile, bugün değildir ve hakikatin du diren rakam 1933 senesine aiddir. Yunasek nüfusu 57 milyona yaklaşan Balnundadır. nistanda da, dahilî mücadelelere rağmen, Bu esaslı noktayı kaydettikten sonra, kara ve hava ordularımn tezyid edildiği kan devletlerinin 5 buçuk milyon asker çıkarabilecekleri anlaşılır. Hatta, 5 milşimdi Türkiyeden başlıyarak Balkan or şüphesizdir. yon da olsa, tek kumanda altında topladulan hakkında bazı rakamlar verelim: Dört devlel bir arada nan bu ordularin Avrupanın cenubu şarTürkiye Yukandaki noksan rakamları cemederkisinde muazzam bir kuvvet teşkil edeNüfusu : 16,300,000 sek şu yekunlara varırız. cekleri şüphesizdir. Hazer ordusu : 18 piyade fırkası Nüfuslar : 56,800.000 Çekoslavakya 3 süvari fırkası Hazer ordulan : 715,000 «asgarî» 27 alay topçu Bu yekuna Çekoslovakyayı da ilâve Tayyare adedi : 1,917 «asgarî» Hazerde ordu etmek hatalı olmaz. Çünkü, bu memleTayyare sayısını takribî olarak 2500 mevcudü : 200,000 ket Balkan Paktına mensub iki devletin, kabul etmek hatalı olmaz. Tayyareleri : 370 Romanya ile Yugoslavyanın müttefikiSeferde dir. İşte Çekoslovakyanın Milletler CeTayyare mevcudü şubat 1932 tarihiBu dört devlet seferde ne kadar kuvne aid olup o zamandanberi tayyareleri vet çıkarabildiler? Devletlerin en büyük miyeti Yıllığında yazılı, kuvvetleri ki mizin bir hayli arttığı şüphesizdir. askerî esrarı bu olduğuna göre, hakikî bunların da hakikattekinden eksik olduDiğer taraftan, bir îtalyan mecmuası rakamları hiçbir yerde bulmak kabil de ğu şüphesizdir: nın, birkaç gün evvel naklettiğimiz yazı ğildir. Elimizdeki bir Alman yıllığı da Nüfusu : 15,000,000 sında, Türk ordusu hakkında şu malu hil olmak üzere Küçük İtilâf (Romanya, Hazer ordusu : 13 piyade fırkası mat vardı: «21 piyade, 3 süvari fırkası, Çekoslovakya, Yugoslavya) için şu ra11 süvari alayı 400 tayyare, seferde Türkiye bir milyon kamları veriyor: 36 alayda 288 batarya asker çıkarabilir.» Sulh zamanında 470,000 asker, harb Hazer ordusu Romanya : 140,000 zamanında 4 milyon asker. Bu üç ordu mevcudü Nüfusu 19,000,000 da 30,000 makinelitüfek, 5000 top, 250 Tayyare Hazer ordusu : 24 piyade fırkası : 600 tank, (tank miktarı çok noksandır) 2400 mevcudü 4 süvari fırkası tayyare. Beş milletin nüfusu 71 milyon 700 57 alay ve 28 grup Harb zamanı için, umumiyetle bir bin kişi eder. Hazer ordularının mevcutopçu millet nüfusunun yüzde onu nisbetinde dü da asgarî 855,000 olur. Seferber orHazerde ordu asker çıkarabileceği kabul edilmiştir. du mevcudü da yüzde on hesabile 7 mil• 250,000 mevcudü Halbuki Uumumî Harbde, fevkalâde yonu bulur. Tayyare adedi : 800 bir himmetle nüfusunun yüzde 23 ü nisA. D. . 1 Şehreminliler sinekle j jmücadele etmiyorlar. j | «Şişli sinek istilâsına I jdaha yeni uğradı, di j / | yorlar, bu kadar yazdı I 1 nız, çizdiniz de ne oldu» j =uıınııiHNiıiiHiııııııtıınnııııııtiMiMinıııııııni!iııiH!iıtırnııiMiııiMM = •II' \ Şehreminli dostlarla mahalle arasm daki bir küçük mezarlığın önünde dur • duk. Yerin dibinden fırlarken bükülüver miş birer kaskatı yumruk gibi iğri büğrü taşlan göstererek, biri: « İşte dedi yüz otuz yıl evvel bu semti haraca kesmek istiyen şu meşhur (Yedıler) e bir çırpıda ecel şarabını nuş ettiren halkın ahfadı biz, şimdi, gördü ğünüz gibi bir türlü başa çıkamadığımız sineklerin kurbanı bulunuyoruz.» Oteki, burnunun ucunda şakalaşan ıkı sinek yavrusunu rahatsız etmeden gü lümsedı: « Fakat ne yalan söyliyeyim, alıştık artık.. Hem okadar ki, sineksiz semtler bize biraz boş, sessiz, tenha geliyor.» Kaç gündür günlük güneşük olan havaya rağmen çamurlara bata çıka Saraymeydanına doğru ilerliyoruz. Bu sular dıyorlar mamuldür. Yani sizin anhyacağınız evlerde elden geçmiş sulardır. Silinmiş tahtaların, yı * kanmış bulaşıkların ve çamaşırların ar tıklandır. Meydan, bir pazar halinde. Ne ara sanız var, temızlıkten başka. Ve en ortada, etrafında çocukların oynaştığı bir moloz yığını ve dolup taşmış koskoca bir çöp sandığı. Yanıbaşımda peyda olan bekçiye dö • nüyorum: Belediye buralara uğramaz mı? Şehreminınde sineklerin ıçtnna veya savlet halinde olmadıkları bır zamanda ve kendılerine haber verümeden ahnmıs resimler! Pendikteki beyaz ev Zabıta romanımız: 79 Olduğum yerde bekledim; herif geçti, gitti. Köşkün öbür başına gelince sağından solundan gelen olup olmadığını kolaçan etti. Sonra duvarın arkasında kayboldu. Derken gene bulunduğum yerden ve gene beri taraftaki telin arkasmdan bahçede bir karaltının yürüdüğünü sezdım. Hepsi bu kadar mı? Bu kadar... Arif olana fazla tafsilât lâzım mı? Üç kere ışığm yanıp sönmesi bir işaretti. Arkasından bahçeye giren adam eğer böyle ışık işaretlerile buluşmağa lüzum görmiyecek, açık bir ziyarete giden birisi olsaydı, köşkün ka pısmdan girerdi. Pek doğru... Fakat hırsız filân olmasın bu serseri? Hayır, ummam. Çünkü bu sabah uşakları Hüseynin ağzını aradım, hatta biraz evvel de raslayıp ne var, ne yok? diye sordum. Bir vukuat olsaydı ondan öğrenirdik. Dedim ya, hizmetçi karı yosma mı yosma!.. Kimbilir, bu serseri gibi peşinde kaç kişi vardır!... Hikâyeyi ağzını açmadan dinliyen ve hâlâ hiddetini yenemiyen Nedim: Dostlar; dedi. Ben gidip Kenan Beye bunu anlatacağım. O aileyi seve rim, bizim köyün en kibar insanlarıdır. Hem onlara bir iyılik etmış olurum, hem de şu haysiyetsiz herife bir oyun o lur... Hep gülüştüler ve bu fikrini beğen dikleri için Nedim hemen kalkıp gitmek istedi. Hazırlandı. Kapıdan çıkacağı sırada arkadaşlarından biri: Canım acelen ne? dedi. Belki Kenan Bey daha gelmemiştir bile. Hele bir dörtkol çevirelim!.. Nedim dayanamadı, mermer masanın başına oturdu ve iki saat sonra hizmetçinın çapkınlığını efendısine haber vermek işini ertesi sabaha bırakmağa karar ver di. Halbuki, o geceyarısından iki saat sonra Zihni Beyin anlattığı gibi köşkün alt katındaki bir pencereden bir ışık, ge ne üç defa yanmış, sönmüş, sonra uzun boylu adam ışığın göründüğü cepheden değil, aksi istıkametten köşkün bahçesine girmişti. Aradan ancak on beş dakıka geçti. Bu adam sırtında büyük bir yükle ve epeyce müşkülâtla köşkün bahçe kapısma geldı. Belli ki bü yükle telleri at lıyamazdı. Kapıyı açtı, yüküne iki elile sarılarak bir müddet dinlendi ve etrafı dinledi. Bir elektrik lâmbasını bir defa yaktı, söndürdü. Hiçbir ses, bir hareket duymayınca yükünü gene sırtladı. İki adım merdiveni inerek caddeye çıktığı sırada biraz öteden hareket eden otomobil geldi; önünde durdu. Şoförün yardımile yük arabaya yerleştirildi. Bütün bunlar bir iki dakika içinde olmuştu ve bir iki dakika içinde de otomobil Erenköye ve Suadiyeye doğru göz den kayboldu. Ertesi sabah, ablası Nahide ile Dür dane hakkındaki iddiayı münakaşa eden ve onun pek dürüst göründüğünü söylı yen Kenan, telefonda Kutsinin geleceğini öğrenince Dürdane meselesini, ona sorduklarını, aldığı cevabı, ablasile mü nakaşasını unuttu. Nahide: İşallah iyi bir haber vardır!. dedi. Kenan nevmid ve meyus cevab ver Tek mi çift mi?.. Çift!.. Öteki avucunu açıyor ve bır kıyamettir kopuyor: Tek işte... Üç tane... Kaçan üç sineğin arkasından baka kalan çocuğun birden akh başına geliyor ve karşısındakinin avucuna yapışıyor... Naa... Bak birini parmaklarının arasında ezmişsin... Mızıkçılık edersen bir daha seninle oynamam... Yalpa vura vura, soluk soluğa yaklaşan bir kadın bağınyor: Ulan sana gel diyorum... Gözü körolası... Evde sinek yok mu?. Gel de kardeşinle oyna... Dilim dursa ya... Valide, diyecek oluyorum, çocuk" ları bu pis hayvanlarla oynatmasanız olmaz mı? Kadın, iki eli yanında, beni tepeden tınağa kadar süzdükten sonra, homurdanıyor: Bu yaşta çocuk ne oynarmış ki..» Fingir fingir dans mı oynıyacaklar... Oradan uzaklaşmağı hazırlanan pa * paraya tercih ediyorum. Bala, pekmeze, pcynire, şekere sinek konar amma, meselâ kesilmemiş limona, lâhanaya da sinek konduğunu bilmem gördünüz mü? Hem nasıl konma... Bakrn, şu dalgalanan kara örtü al " Şehremininde sineklerin karargâhı umumisi! tında limon bulunduğunu farkedebilmek için gözleri dört açmak bile az... di: mez Kenan ellerine sarıldı. Ayakta o Hayır.. Ben, Şehreminine musallat ol Zannetmem, çünkü olsaydı söy nun gözlerinin içine bakıyordu. Hiçbir muş bu sinek âfetınden korkmuyorum. lerdi. cevab alamayınca içini çekti ve ona yer Asıl aklıma durgunluk veren, bu kara" Birşey sormadın mı sen? gösterdi. Kutsi Nahide Hanımı da se belâ karşısındaki tevekkül ve dıllerden Sordum, birşey yok, birşey yok!.. lâmlıyarak: Uğraşıyoruz, dedi. Henüz hiçbir bir beddua gibi dökülen acı: demekle iktıfa etti. Alıştık artık.. Acaba neden geliyor? Muhakkak sey öğrenemedık. Amma ümidimiz çok. Yarın belki Şişli de ayni şeyi söyli " Hatta o kadar çok ki... bir malumat olacak. yecek, ve kim bilir, belki hepimiz ayni İki kardeş hüzünle ve merakla yüzüne Kenan cevab vermedi ve telefondan fikirde olacağız: sonra geçen bir saat, odasınm içinde si bakıyorlardı. Kutsi devam etti: Alıştık artık.. nirli sinirli dolaştı. Ablasınrn bazı sual Evet, o kadar çok ki her dakika lerine cevab bile veremiyecek kadar dal Nerminin izini bulup size haber verebi Yavaş yavaş ilerliyoruz. gındı. Zaten kaç gecedir uyku uyumu leceğim gibi geliyor bana.. Sırtını duvara, yüzünü güneşe vermiş yor, yemek yemiyor, sokağa bile çıkamıaksakallı bir ihtiyar, gözlerini çıplak kılKenan sordu: yordu. Onun için sinirleri bozulmuştu. lı kollarına konmuş sineklerden ayırma Yalnız izini mi? Bütün teselliyi ablasmda, telefon başında dan, semtini tezkiye etmek lüzumunu du Tabiî kendisini de. bir haber beklemekte, ikidebir Kutsiye Bir dakika sustular. Kenan misafirine yuyor: veya Kadriye telefon etmekte buluyor bir sigara verirken Kutsi: Fi tarihinde gördümdü.. Yemende du. Şimdi, dedi. Bu evin içindekileri bundan fazladır sinek. Karavanadan ağKutsinin takiblerinden, başına gelen ve hanımefendinin hizmetçilerini gayet zimız*a götürünciye kadar çorba kaşığın* kazalardan hiç haberdar değildi ve ar sıkı bir imtihandan geçireceğim, hatta i da ben diyeyim on, sen de yirmi sinek tık bu mücadeleye girişmek cesaretini bi cab ederse merkeze götürüp tazyik edece boğulurdu.» le kaybetmisti. Bir muvaffakiyetsizlik, ğim. Müsaade eder misiniz? Yemen!?. . bir mağlubiyet onu büsbütün harab edeKenan hayret etti: Sağımı solumu jaşırdım... Hafızam ceği için Nahide de onun, evinde ve çok Neden? dedi. Onların hepsini zasevdiği takdir ettiği Kutsiye güvenerek ten birer ikişer isticvab etmemiş miydi mı bulandı; neredeyiz? îstanbulda, hem de «Şehremini» nde neticeyi beklemesini daha hayırlı bul niz? Tekrar tazyik ederek yeni bir şey mi? mustu. mi öğreneceğinizi sanıyorsunuz? KANDEMİR Kutsi, oda kapısından içeri girer girİArkası car] Kıs kıs gülerek uzaklaşırken susmu yor: Epeydir gördüğümüz yok.. Bir yerli, onu tekzib ediyor: Uğramaz olur mu hiç... Vergi toplamağa gelir. «. Ya bunlan görmez mi? Görür, o da bizim gibi bakar bakar, geçer gider.. Ensesinde bir sıra siyah inci gibi di zilmiş sineklerle kırıta kırıta uzaklaşan ihtiyarı önlüyorum: Babalık şu sinekler... Birdenbıre yaşı sorulmuş bir bayan gibi şasırarak etrafına bakınıyor: Ne olmuş ki sineklere... Sinek işte, onu da Allah yaratmış. Bakkal Yakub muammayı hallediyor: Güneşten... diyor bu daha bir şey değil, hele bir havalar ısınsın da gel gör sineği.. Bu kadarcığın lâfı mı olur. Güneş mi doğuruyor sinekleri? Orasını bilmem... Biz alıştık ya, sen ona bak... Evet alışmışlar.. Ve en fecii bu. Sinek bu semtte bir dost gibi yerleşmiş. Dıkkat ediyorum. Halk artık onunla mücadele etmek lüzumunu duymuyor. Etrafta ne sinek ilâçları, tulumbaları, ne de sinek kâğıdları var. Burada sinek dilediği yere teklifsizce, sürü sürü konuyor ve hıç kımseden istıskal görmüyor: , Pis kaldırım kenarlarından elma he venklerine, ekmekçi camekânlarından, kahve peykelerine kadar her tarafta, her yanda sinek.. Ve her ağızda, aşağı yukan ayni ses t Alıştık artık.. Bakkal, yağlı müşteri hücumuna uğramış bir bahtiyar edasile sahlebinden bır yudum daha alarak, keyifli keyifli, bizim şaşkınhğımıza gülüyor: îlk zamanlar bizim de böyle garibimize gidiyordu amma, şimdi elmukadder lâyetegayyer, diyoruz. Arkadaşı söze karışıyor: Başka ne yapabiliriz ki... işte Şiş" i gözümüzün önünde. Sinek istilâsına daha yeni uğradı ve siz bu kadar yazdınız, çizdiniz de ne oldu?. Bir başkası bunun sözünü kesiyor: Bizim Şişlidcn geri kalır nemiz var ki... Hem kıdem bizde. îşittik ki Şişlinin adını değiştirip (Sinekli) koyacaklarmış. Kıyametleri koparırız alimallah. Böyle şey mi olur? Yayakaldırımına çömelmiş, ayaklan çamurlara gömülmüş beşer altışar yaşındaki perişan çocuklar kollarını havaya kaldınyorlar, avuçlarını açıp ellerini şöye bir salhyarak yumruklannı sıkıyorlar ve karşılıklı birbirlerine soruyorlar: