14 İkinciteşrin 1936 CUMHURtYET Türkiye İngiltere ittifakı «Akdeniz paktından evvel tahakkuk edecektîr Vreme gazetesinin mühim bir makalesi Belgradlı refikimiz Akdeniz muvazenesi için ya Türk İngiliz ittifakı, yahud umumî bir pakt imzalanması şeklinde iki ihtimal görüyor [Baştarafı 1 inci sahifedei Birinci ihtimale göre, İngiliz erkânıharbiyesi 12 adaya yakın bulunması itibarüe Türkiye ile bir ittifak akdet mek istiyecektir. Bu ittifak sayesinde İngilterenin önüne Karadeniz yolu açılmış bulunacaktır. îkinci ihtimale göre, İngiliz ricali, bilhassa Hariciye Nazırı M. Eden mınta kavî misaklara taraftar olduğundan, İngiltere, İtalya ile anlaşmayı tercih edecektir. Bu takdirde, İngiltere, Yu goslavya, Yunanistan, Türkiye ve İtalya arasmda bir Akdeniz misakı imza lanacaktır. İngiliz Kralı S. M. Kral Edvard son seyahatinde Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiyeyi ziyaret ettiğinden, bazı Avrupa gazeteleri zecrî tedbirler devrinde bu devletlerle İngiltere arasında akdedilen müstakbel emniyet paktlanna yanlış mahiyetler vermek istemişlerdi. Avrupa gazetelerinin bu husustaki neşriyatı ve tahminleri mübalâğalıdır. İngiltere hali hazırda her şeyden ev vel Lokarno meselesile meşgul oldu ğundan, Akdeniz meselesine ikinci de recede bir ehemmiyet atfetmektedir. Nitekim İngiliz ricali de son nutukla rında İtalya ile anlaşmaya mütemayil olduklarını açıkça söylediler. Esasen İtalyayı haricde bırakan bir Akdeniz misakının İtalya aleyhine müteveccih bir anlaşma telâkki edileceği ihtimali vardır. Bu takdirde Akdenizde iki muhasım cephe vücude getirilmiş olacaktır. Bu sebeble Akdeniz paktımn akdi, mevcud zorlukların izalesine kadar tehir edilecektir. Bu şerait altında İngiltere ile Türki yenin yaklaşması Akdeniz misakından çok daha evvel tahakkuk edebilecektirı İspanyanın hangi hükumeti meşru? Hükumetin Madridden ayrılması üzerine hâdis olan vaziyet Pariste intişar eden Le Journal gazetesi, İspanyol kabinesi azasının Mad;idden firarı hâdisesinin beynelmilel mahı yeti hakkında şu yazıyı neşrediyor: «İspanya meşru hükumetinin Madri di terketmesi, devletlerin durumu üzerinde ne gibi tesirler bırakabilir? Vaziyet, göründüğünden daha çapraşıktır. Bu hâdise karşısmda ilk yapılacak hareket şu cevabı vermektir: Hiçbir tesir bırakmaz. Nizam ve kanun dairesinde teşekkül etmiş bir hükumet, maruz kal dığı hezimetler, arazinin düşman tara fından kâmilen istilâsına kadar gitse bi le, hukukunu kaybetmez. Sırb Kralı Birinci Piyerin vaziyetini hatırlaymız. Lâkin, o zaman, haricî düşmanla îıarz mevzuubahisti. Dahilî bir harbde vazi yet büsbütün başkadır, çarpışan, ikiye ayrılmış millettir. Netice hakkında hü küm vermek için, muntazam hükumetin mağlubiyetini tasdik etmesini beklemek icab etseydi, tahtından henüz feragat etmiyen hükümdarın saltanat sürmekte devam ettiğini kabul etmek lâzım gelır di. Meğer ki, milletin büyük ekseriyeti, hissiyatını serbestçe izhar ederek yeni bir rejim tesis etsin! Bu, ispanyol milletinin ekseriyeti kendi arzusunu izhar etmedikçe vaziyet te hiçbir değişiklik olamıyacağı kanaa tinde bulunanların fikridir. Bu müşahe de, ispanyol milletinin, kararını izha' etmiş olduğuna ne zaman kanaat getirile ceğini bilmekten ibaret olan halihazırdaki meseleyi hiçbir suretle halletmez. Rey sandıklarınm serbestçe mütalea beyan edeceği zamana kadar beklemek mi lâ zım? Bu takdirde çok uzun zaman intizar icab edebilir. Herhalde, beynelmilel noktai nazar dan esaslı bir mesele mevcuddur ki, o da, anlaşmazlıklara meydan vermemek üze re, büyük devletlerin bilmüzakere hare kete geçmeleri keyfiyetini hazırlamak tır. Bu sahada şayanı dikkat işaretler konulmuş bulunuyor. Londrada bir tanzim komitesi ve elçilerin SaintJeandeLuze nakledilmiş olması keyfiyeti vardır. Malümdur ki, buhranın ilk anındanberi diplomatlardan bir kısmı hududa naklet misîer ve buhran uzayınca Madride dönmemişlerdir. Işte, vaziyete, birer irtibat memurun dan ibaret maslahatgüzarların mevki değiştirmelerinden çok daha ziyade hâkim olan mesele budur. Fakat, burada da hassas bir nokta görüyoruz. O da, elçi lerden birinin ötekilerden ayrılmış olmasıdır. Bu Sovyet elçisidir ve yapılması elzem olan beynelmilel müşterek hare ketin en büyük güçlüğü de bu noktadadır.» Kayıbsız geçen kaza Yeşilköyde iki tren çarpıştı, fakat nüfusca zayiat olmadı Bir konser ve bir düşünce Evvelki akşam Yeşilköyde iki tren ; çarpışmış, b r kişi yaralanmıştır. Kaza şöyle olmuştur: Saat 18 de Sirkeciden kalkan maki nist Arifin idaresindekei 333 numarah ara treni Yeşilköye gelirken makinistin kapalı bulunan semaforu görmemesinden dolayı yoluna devam etmesi yüzünden Fezvi Kavakçı Suriyenin istiklâl ve Istikbalinde Türkiyenin Hakikî vaziyeti IBaşmakaleden devam] bütünlük arzedemez. Kaldı ki îskendc runun vaziyeti ırkî bir ekseriyet ve ahdî bir mecburiyetle daha evvel başka bir şekilde tayin edilmiş olduğundan orasmı müstakil Suriyeden bir cüzü saymağa zaten imkân yoktur. Evvelâ halkı ırkan ve dinen müslüman Suriyeli olan Trablusşamın Suriyeden niçin ve nasıl tefrık olunabılmiş olduğuna akıl ermez. Berutu Suriyeden ayrı bir yer farzetmek te Suriye istiklâlini derpiş eden ciddî bir mütaleada yer tutamaz. Demek isteriz ki Sancak haricinde Suriye istiklâlini tekemmiil ettirecek ırkî ve coğrafî daha hâkim başka vaziyetler vardır. İki yüz elli üç yüz bin nüfuslu Sancak müstakil Suriyenin mülkî tamamiyetine yanyamaz. Çünkü bu kıt'anın ırkî mahiyeti Türktür. Suriye orada şimal komşusu Türkiye ile bir ihtilâf vesilesi bırakacak yerde Cumhuriyet devletinin baştanbaşa muhabbetini muhafaza et mekle kendi istiklâli hesabına tasavvur ve tahmin olunamıyacak kadar daha çok kazanmış olur. Fransaya gelince, memleketimizle bu dost memleketin münasebetleri bir mu ahedenin hukukunu hakikî olarak tayin ettiği bir Türk kıt'ası üzerinde çıkanîa cak yersiz bir ihtilâfla münasebetsiz bh tecrübeye konulmamalıdır. Fransanın dostluğunu kaybetmek ıstemeyiz. Bu samimî arzumuz önünde hakkm ve ahdin temın ettiği bir vazıyetın doğru icablarmı îeda edememek mecburiyetinde kalırsak mes'uliyet bize terettüb etmez. Fransanın mandaterlik vaziyetine hiçbir şey demiyoruz. Suriyenin istiklâlini şimdi tasarlanandan daha tam ve etrallı olarak istiyor, ve bu kardeş memlekete cidden parlak bir istikbal temenni ediyoruz. Bütün bunların yanında Iskenderun, Antakya ve havalisi Türkleri de eğer öyle istenilirse Fransız alâkasının da devamile muahede ile müeyyed hürriyet ve istiklâllerine mazhar olmahlardır. Eğer bir kere hakikat ve hüsnü niyet Fransa Lübnan itilâfı dün Beyrutta imzalandı {Baştarafı 1 inci sahifede\ Bazı itirazlar dermiyan edilmistiı. Rumlar Şamdan, Nasturiler Humustan, Süryaniler Halebden ikinci birer namzed çıkarmak istiyorlar. Kuneytra Çerkez leri de bir meb'us intihab etmek istiyor lar ki bu arzulan ağlebi ihtimal is'af e dilecektir. Her tarafta hummalı bir hazırlık vardır. Resmî makamat hi<fbir taraf lehinde müdahalede bulunmıyacaklarını resmen bildirmişler ve Vataniler partisi nanına Yannul Hardam Bey, parti namzed listesinin 12 teşrinisanide yani birinci derece intıhabattan sonra neşredileceğini ilân etmiştir. Muhalif olduğu söylenen ziimre rey neticeleri üzerinde mahsus derecede nafiz olmak kudretini haiz görünmektedir. Maamafirı, bazı kazalarda^Beklen * medik vaziyetler hasıl olabilir. Çünkü ekserisi Vatanî partiye mensubiyet iddiasında bulunan namzedlerin adedi git gide artmaktadır. Bağdadda bir kahraman Bayan Madeletin şapka> ları birinciliği kazandı muamelesi görüyor Suriye petrolu Şamda bir petrol sondaj bürosu tesis edıleceğini bundan evvel bildirmiştim. I. P. C. şirketinin pek çok petrol kuyula rının hâfnyatını idare etmiş olan Ame rikalı üç mütehassısm bu hafta zarfında Beruta geldikleri ve Kerküğe doğru }rollarına devam ettikleri haber veriliyor. Bunlar oradan gene Suriyeye dönecek lerdir. Bunlardan biri Cebelsincar, diğeri Bişri sondajma memurdur. A. S. P. E. L. şirketine gelince, bu şirketin mümessil ve mühendisi M. Lectenin Karaçokta muntazam ve metodlu araştırmalar yapmak üzere alınacak imtiyaz işlerile meşgul olmak maksadiîe Halebe ve Kameşliyeye iki defa seyahat ettiği haber alınmıştır. icablarına uygun hareket etmeğe karar verilirse bütün bu işlerin böylece tahakkukuna hangi engelin haylulet ettiği ve edeceği farzolunabilir? Pazartesi günü Ramazan giriyor Önümüzdeki pazartesi, Ramazan ayının birinci günüdür. Bu münasebetle, şehirdeki bakkaliye dükkânları çeşidlerini ramazaniyelik eşyalarla çoğaltmışlardır. Şekerciler de Ramazan ayına mahsus reçel satışı için hazırlanmışlardır. Her sene olduğu gibi bu sene de Beyazıd camisi avlusunda bir meşher hazırlanmakta ve bu sergiye bir çok yerli firmalar, attarlar, tesbihçiler iştirak etmektedir. Bu yıl da, Cumhuriyet, inkılâb, medeniyet ve aklâk mevzuları üzerinde mahyalar kurulacak, camilerde Ramazanra, devamı müddetince mev'izalar verile cektir. lışıyordu. Bununla beraber, bir taraftan da bu eve girmekten çekiniyordu. O hâdiseden sonra doğrusu onlarla karsılaşmak çok üzücü geliyordu. Bu dakika kimbilir bu eve girerse adeta mengene ile sıkılacakmış gibi tuhaf bir korku duyuyor, hatta, Alinin şimdi her zamanki inadı tutması, razı ol mamasım istiyordu. Fakat ne garib ki, Ali Sabir bu sefer (mutadı hilâfına) hiç bir mukavemet göstermedi. Başını eğerek hemen: Sen bilirsin. diye cevab verdi. Hiç ummadığı şekilde biten bu gesintinin şaşkınlığı içinde bir çocuk saflığile ayakları dolaşıp sanki günah işliyormuş gibi kapı tokmağmı usul usul çaldı. İçeriden temiz, şakrak ve usulsüz bir halk şarkısının nağmeleri takunya sesleri ve tabak şakırtılarına karışarak geliyordu. Zaman zaman yükselen ateşli bir muhavereden ev sahibinin bahçeds misafirlerile otur duğu, harbden ve siyasetten bahsedildiği, hatta bu sırada ihtimal yemek yendiği anlaşılıyordu. Vakit te esasen hayli gecikmisti. Nerede ise ortalık kararıyor, sokaktan eller etekler çekiliyordu. Bu YUNUS NADI «Taymis» in Kahire muhabiri 9/ ÎO 936 tarihile gazetesine çektiği bir telgrafta diyor ki: Geçen hafta sonunda birkaç arkadaşile Filistinden Rağdada gelen ve Filistin hâdiselerinin lideri olan Fe\v Kavakçı Irak hükumeti tarafından mi Fevzi Kavakçt fir edilmiştir. Bunlar belediye hesabına Bağdad otellerinde yatmaktadırlar. Kavakçı, Kral tarafından huzura kabul e dilmiştir. Irak hükumeti Arab ittihadi için beslemekte olduğu sempatiyi her vesile ile izhar etmek hususunda hertürlü zahme te katlanmaktadır. Buna sebeb ihtimal dir ki evvelce bu davaya karşı yeni Başvekil Seyid Süleyman Hikmetle Gene ral Bekir Sıtkının vaktile Türk ordusunda hizmetleri ve Kürd kanından gelmeleri dolayısile göstermiş olduğu alâka sızlık yüzünden hasıl olan şüpheleri izale maksadından ibarettir. Bağdaddan Kahire matbuatına aksettirildiğine göre Fevzi Kavakçı ve arkadaşlan Bağdadda bir kahramana yapılacak muameleyi görmektedirler. Şereflerine ziyafetler ve tezahürler tertib olunmaktadır. Kendilerini Irak ordusu zabitanı ve kabile şeyhAlman İktısad Nazırı ve Devlet Banleri ziyaret etmektedir. kası direktörü Dr. Şahtın bu akşam tayyare ile şehrimize gelmesi beklenilmektedir. Dr. Şaht bu geceyi Istan bulda geçirecek ve yarın Ankaraya gidecektir. Alman maliyecisi pazartesi günü hükumet erkânile resmî konuş İzmirde münteşir Anadolu refikimi malarına baslıvacaktır. zin yazdığına göre, birkaç gün evvel Trakyada Yunan topraklaİzmirde askerî mızıka, sancağa selâm rından geçen demiryolu marşını çalarken durup hürmet gös Trakyada Yunan topraklarından ge termeden mızıkanm önünden geçen bir çen demiryolunun Türkije lehine halşoför, Parti, esnaf ve işçi bürosu birlikledilmesi için Yunan murahhası İsta lerince şiddetle tecziye edilmiş, ayni napulosla Şark Demiryolları nezdinde zamanda bir tamim gönderilerek millî hükumet komiseri bulunan Salâhaddin bayrağa ve millî marşa karşı hassas arasmda müzakereler başlamıştır. davranılması lüzumu alâkadarlara tebYunan hükumetinin teklifimizi ka bul edeceği anlaşılmaktadır. iiğ edilmiştir. eçen gece Münir Nureddinin güzel sesini bir daha dinle mek zevkine erdim. Onun hançeresinde billurî bir şelâleye dönüp te dinliyenlerin ruhuna dökülen san'at in celiklerini benimle beraber vecid içinde, ıstiğrak içinde emen, içen ve gaşyolan iki bine yakın musiki âşıkı daha vardı. Bazan mustarib, bazan şad ve fakat daima berrak bir nağme olan o ses, san'atın şahikalarından düzlüklerine iniyor, ora larda biraz süzüldükten sonra gene zir velere yükseliyor ve her iniş çıkışta ger < Çarpışarak hasara uğrıyan çekten lâhutî bir eda hissettirerek dinli lokomotifler yenleri heyecan içinde bırakıyordu. Sanayni hattan Yeşilköy istikametinden ge atkâr, her zaman olduğu gibi gene par len diğer trenle çarpışmıştır. lak bir muvaffakiyet kazandı. Yarım düBu anî çarpışmada lokomotiflerin ön zineden fazla çelenk arasmda sonsuz altarafı hasara uğramış., vagonların cam kışlan dinliye dinliye sahneden ayrıldı. lan kırılmıştır. Trende bulunan memur Ben, şu satırlan yazarken de o gecelardan Galib de sağ ayağından yaralan nin müskir hazzını ruhumda hissediyo mıştır. rum. Bununla beraber programm ilk kısKaza hakkında tahkikata devam edü mını ağır bulduğumu söylemekten kendimektedir. mi alamıyorum. Bu kısım, Suzidilâra makammdan seçilmiş eserleri ihtiva ediyor du. Bunlar, bugün için Sinan Paşanın Tazarruatı, Veysinin Siyeri, Nergisinin m Hamsesi gibi şeyler. Bir Vardakosta Ahmed, bir Arif Mehmed, bir Hızır Ağa aşkı ve kudreti taşımadıkça bu bestelerin, bu ağır semailerin zevkine ermek mümkün değildir. Nitekim bir Fazıl Ankarada açı Ahmed, bir Halil Nihad, bir Hama lan elişleri ve küçük mizade bilgisi elde edilmedikçe bugün o san'atlar sergisinde Tfzarruattan, o Siyerden, o Hamseden zengin bir şapka bediî heyecan almak imkânı yoktur. Gerçeşidi teşhir eden çi dinliyenler, programm birinci kısmmı Bayan Madelet kada alkışladılar. Lâkin bu alkışlar okunan dın şapkacılığı seri eserlere değil, okuyan ağza saçılan tahsinde birinciliği kasin gülbuseleri idi. Programm ikinci kıszanarak 100 lira mında alkışlann bir heyecan kasırgası nakdî mükâfat ve halini alması ve yorgunluğuna, terine abir de madalya al cınmadan san'atkânn tekrar terennüme mıştır. Beyoğlu Kız Bayan Madelet zorlanması da iki kısım arasındaki tesir San'at mektebini birincilikle bitiren, farkını tebarüz ettiren manah bir hare • mektebin sergilerinde mükâfatlar alan ket telâkki olunabilir. ve Avrupada yaptığı bir tetkik seyahaBence programm üçüncü kısmı da tile ihtısasını ilerleten Bayan Madelet, bol alkış toplamasına rağmen intika Beyoğlunda Güneypalasta açtığı atelye da müstehaktır. Çünkü bu kısma konu ile kendisini kadınlık muhitinde çabucak an halk şarkılan ekseriyetle hayide idi, tanıtmış ve şapkacılık sahasında muvaftikadıma göre halk şarkısı, gelişigüzel fakiyet kazanmıştır. Ankaradaki sergi sıralanmış söz demek değildir. Bu adı de birinciliği kazanması bu muvaffakiyetaşıyacak manzum sÖzlerde halkm ha tini bir kat daha tebarüz ettirmiş bulunyata ve içtimaî hâdiselere karşı duyagelmaktadır. diği teessürler, gönül ve cemiyet işlerin Türk kadınının her işte olduğu gibi de taşıdığı şad ve naşad kanaattler teşapkacılıkta da yüksek liyakatini Beyoğbellür etmelidir. Yoksa «çıktım evinin lundaki birçok eski şapkacıların iştirak damma bir taş attım camma behey ettiği bir sergide birinciliği kazanmak yosmanm kızı bal mı kathn kanma» gisuretile isbat eden Bayan Madeleti bu bi sözler, Münir Nureddinin sahnede muvaffakiyetinden dolayı tebrik ederiz. yaptığı gibi kafiyece tadiller yapılarak gılzat ve hücnetten uzaklaştırılsalar dahi halk şarkısı sayılamazlar. *** Elişleri sergisinde Doktor Şaht bugün şehrimize geliyor Konserde en çok alkışlanan eser, rahmetli Cenab Şehabeddinin: Koklanm ellennl gülleri koklar gibi ben Avucımda bulurum kış günü bir yaz güneşi Beytini ihtiva eden şarkısı idi. Münir Nureddinin ağzından bu şiiri dinlerken hayatın artık bahara dönmiyecek olan kış devrini, tel tel olmuş bir zemheri gibi başında taşıyan duygulu bir ihtiyarın gene bir ele sanlıp biraz hararet, biraz nur arayışını düşünmemek kabil miydi?.. Üstad san'atkâr, öyle bir ömrün gencliğe hasretini sesine verdiği yanık ahenkle :anlandırmakta gerçekten büyük bir kudret ve muvaffakiyet gösterdi. Eğer o sırada, Cenabın büyücek bir resmi de ahnenin bir yanına asılmış bulunsaydı şiirin musikiye sw«duğu ilhamla musikinin şiire verdiği tannan hayat kucaklaşmış ve jarkının hasıl ettği bediî heyecan bir kat daha yükselmiş olurdu. Bir hürmetsizliğin tecziyesi adcunrt Cumhuriyetin içtimaî romanı: 32 Yazan: Hilmi Ziya Eğer bu böyle ise iptilânın yangın yerine çevirdiği ruhlara dirilik ve güzellik ateşini üfliyen neden boş bir hayal peşınde olsun? Mehmed Demir, Alinin sorduğu bu sfenks sualine hiçbir cevab vermediği halde, hedefsizce daldıkları sokaklarda yalnız bunu düşünerek yürüyordu. Yolun nereye vardığından habersiz, böyle dolambaçlar yapıp giderken, Demir bir den mıhlanmış gibi, bir kapının önünde durdu. Olur şey değil, burası Bekir Be yin evi! diye hayretle bağırıyordu. N e garib tesadüf! Insan aramağa niyet etse bu kadar çabuk karşılaşamazdı. Hakikaten unutmuştum. Nasıl oldu da yolumuz düştü? Vakıâ bu taşkınlık içinde, hangi so kaklardan geçtiğini bilmiyordu. Fakat bütün meyillerinin, düşünmediği halde onu buraya sürüklediği de meydanda idi. Farkına varmadan, belki gene kendi içinde herşey onu buraya sevk için hazırlanmış gibiydi. İhtimal ki pazartesi geleceği vadini unutmuştu. Fakat bugün hakikaten pazartesiydi. Ona Faustı getireceğini söylemiş, ve bu çoktan hatırmdan çıkmıştı. Fakat hakikaten o, Ali Sabire göstermek vesilesile kitabı yanına almış, ve onu buraya kadar getirmişti. «Ne de vehimliyim canım! Onu düşünmüyordum ki» diye kendi kendine kaç kere söylediği halde, gene mukadder olan her şey tam söz verdiği zamanda, vadettiği kitabile beraber bu kapıya getirmiş bulunuyordu. Kararsızlık buhranı içinde ayak ucile taşlara vururken: Bekir Beyin evi! Bilmem hatırladın mı? Bir gün beraber gelmiştik.. diye tekrar ediyor; sonra onun kayıdsız ba kışından üzülmüş gibi. Buraya kadar gelmişken, şöyle bir uğrasak mı? Sen bilirsin amma.. Zaten ben de oturmak fikrinde değilim. Diye yavaş yavaş sıkılganlığmı dağıtmağa ça anda birdenbire bu manasız ziyaret fikrinden o kadar utanmıştı ki, hemen mümkün olsa derhal geri dönecek, ve kendini göstermeden kaçıp gidecekti. «Bu kadar gürültüde imkân yok duymazlar» diye kendi kendine söylenerek yürüme ğe hazırlandığı sırada, ansızın kapı açılıp artık kaçmağa, mazeret bulmaya, hatta hemen içeri girmeğe imkân olmıyacak kadar kararsız bir halde Nürünnisa ile karşılaştı. Ev halile çok mühmel giyin miş ve çıplak ayaklarına küçük sedefli takunyalar geçirmişti. Onlan her zamanki gibi nazik ve neş'eli bir yüzle: Buyrunuz! diye davet etti. Bahçeden şakırtılar ve kahkahalar geliyordu. Demir, kulaklarına kadar kızarmış ve ne diyeceğini şaşırmıştı. Biz... Size bu kitabı bırakmak için şöyle bir uğramıştık diyebildi. Ve elleri titriyerek Faustı ona verir vermez, sanki bu dakikada en büyük işkenceden kurtarmışlar gibi geniş bir nefes aldı. Hemen selâmlaşıp ayrılmaya hazırlanırken gözlerini onun kısa eteklik altında gözüken dolgun, çıplak bacaklarından bir türlü kurtaramıyordu. Bu sırada ne olursa olsun, bu kapı aralığında bir dakika daha kalabilmek için kendisine bir cümle icad edene bütün bir hazineyi vermeğe razı idi. Kalbi halecandan çarpıyor, ve yüzünün ateş gibi yandığını hissediyordu. Ona söylenecek yeni bir cümle, hatta bir kelimeyi zihninde boş yere Bestelerin güftelere borclarını, bu giarayıp duruyordu.Dudaklan çatlamış ve bi nazik davranışlarla, arasıra ödemeğe boğazı kurumuş olduğu halde, gözünü çalışmak bilmem, fena mı olur?.. tatlı bir inhina ile ayaklarına kadar inen M. TURHAN TAN güzel vücudünden ayıramadan en sonunda ancak «Allaha ısmarladık!» diyebildi. Trilye nahiyesîne Atatürkün 10 Ertesi gün, Ayşe bir pusla getirdi: yemeğe çağırılıyordu. Gecesini, bu umuimadık tesadüfün halecanile geçiren Demir mutlaka oraya gitmek, biran evvel onu görmek istediği halde, bunu asla kendi teşebbüsile yapamıyacağını düşünü yor; herhalde çocuk gibi tutup götürecek birini, oraya utanmadan girmesine imkân verecek, bununla beraber onlar tarafından farkedilmiyecek bir fırsatı bekiiyordu. Isteklerinin en kuvvetli ve kararlannın en zayıf olduğu bu sırada, bu puslacığın gelivermesi onu tarif edilmez bir taşkınlığa koymuştu. Boydanboya odada koşmağa, yastıkları fırlatmağa, iyi bilmediği bir valsin dağınık parçalarını cesaretle söylemeğe kalktı. lArkast carl abidesi dikildi Bursa (Hususî) Mudanyaya bağlı Trilye nahiyesinde, Cumhuriyet mey danına bir Atatürk abidesi dikilmiş ve civar köylerden atlı ve yaya olarak gelen birkaç bin köylünün huzurile anıt açılmıştır. Nahiye müdürü Halid bir nutuk söylemiş, köylülerden biri de bu nutka cevab vermistir. Mevlit Ağaoğlu Ahmed refikası merhum Bayan Sitare için 15 ikinciteşrin 1936 pazar günü öğle namazından sonra Teşvikiye camisinde mevlid okunacağın • dan muhterem dostlarımızın ve arzu edenlerin buyurmaları rica olunur.