3 tkîhcîteşrin 1936 yCUMHURÎYET Yunanistanda yeni rejim '*. Tarihten yapraklar Kulaklar Açılıp kapanmaları modaya tâbi bu uzuvlara ehemmiyet vermelidir En güzel kulaklar hangıleridir? Yuvarlaklar mı, u zunlar mı, yapışık lar mı, yoksa biraz açık duranlar mı? Bu suale kat'î bir cevab verilemez. Nasıl gönül kimi se verse güzel o ise, keza hangi kulağı beğenirsenız, güzel odur. Ressamların, heykeltraşıdrın herbiri kendi zevklerine göre bunların her çeşidini yapmışlardır. Fakat bazı erkeklet kadının ku'a^nı görmekten hoşlanmaz lar. Onların saçlar ltında saklı kal ıasını tercih eder ^r. Geveze erkek ;rle, fazla zeki ve ıassas erkekler ise kadınlarm kulakla rının açıkta bulun masına taraftar dırlar. Kulaklarının üzerine saç kapatılmış kadınları manasız bulurlar. Şimdiki moda esasları kulaklarla pek meşgul görünmemekl u , r , u . r v'rouaı bazı tarzlarla onlaı açıkta bırakıyor, ba zı tarzlarla da ka patıyor. Kulağın çirkin olması ne onun bü yüklüğü, ne genişliği, ne uzunluğu ne A • tıcesıdir. Göze en çirkin gbrünen ku lağm deliğinin bü yük olmasıdır. Bü yük bir burun deliği göze nasu rena gö rünürse kulağınki de öyledir. Küçük delıkli kulaklar pekâlâ açıkta bırakılabilinir ve ona pembe ve fıldişi arası bir pudra sürülebilır. Fa '; a t kendıliğinden ve üzerinde \yva tüyü mevcud culaklara böyle bir ^akiyaj yapılması ia hiç hacet yoktur. i \ Kulaklar e ğ e r I \ kendilığinden fazla kızarıyorlarsa bu hafifçe rahatsızhğa delâlet eder. Onları ne fazla yağlı, ne de fazla kuru olma mak şartile, ikisinin ortası bir kremle masaj yapmalıdır. Eğer elmacık kemiklerle kulak ara sında fazla kıl mevcudsa onları sakla mak şayanı tercihtir. Güzel kulaklı olanların bile onları her zaman açıkta bırakmamalıdırlar. İcabına göre açmalı, ica bına göre kapamalıdırlar. Sakin, mah cub ve çok kadın gorünmek istediğinlz zaman onları kapayınız. Nüktedan, fazla zeki ve hareketli gorünmek istediğini? zaman onları açınız! Kış Hazırlıkları Öğleden sonra elbisesi, yün kostüm Dost memleketin korporatif tarzile idare edileceği anlaşıldı Atina 28 (Hususî muhabirimiz den) Geçen ağustosun dördünde Başvekil Metaksas Kralın muvafakatini alarak milleti yeni bir seçime çağırmadan örfî idare ilân ve parlâmentoyu da fes hetmişti. O zaman neşredilen beyanna mede, Yunanistanı komünizm tehlike sinden kurtarmak için hükumetin böyle bir yol tutmağa mecbur kaldığı bildiril mişti. Filhakika, son zamanlarda Yunanistanda komünizm propagandası almış yürümüş ve bilhassa işçiler üzerinde çok müessir olmağa başlamıştı. Amelenin mütemadiyen tahriki neticesi olarak iki debirde lüzumlu lüzumsuz yapılmakta oan grevlerle memleketin ticarî faaliyeti felce uğratılıyor, birçok kanlı hâdiselere sebebiyet verılıyordu. Son defa Atina Pire ve bütün Yunanistanda yapılmasına karar verılen umumî büyük grevin gene omünıstlerin tahrıkâtı eseri olduğunu ve bu hareketin bir hükumet darbesi şeklini alacağını öğrenen hükumet, o günün akamı, yani 4 ağustos gecesi ilân ettiği örfî idare ile bu hareketin önünü almış, komünistleri şiddetle takib ederek partıle rini ilga etmistir. General Metaksasın bu tarzı hareketi üphesiz Yunanistanda parlımantarizmın fılen lâğvı demekti. Bunu Başvekil de birçok vesilelerle söylemişti. Fakat, tatbık edılecek yeni rejimin ne olduğu bi inmiyor ve söylenmiyordu. Haricde bircok gazeteler Yunanistanda diktatörlük an edildiğini, orada da bir faşizm idaresinin kurulduğunu yazdılar. Fakat, ne Başvekil Metaksas, ne de diğer mes'ul ve alâkadar erkân bu hususta hiçbir şey söylememeyi tercih ettiler. General Metaksas 4 ağustosta, kabi nesınde yaptığı ehemmiyetli tadılâttan sonra Yunanistanın işçi, çiftçi ve san'atkâr sınıflarını ıslah ve bunların, refah arını temin etmek için acele ve mühim edbirler almak işine girişti. İşçilerle patronlar arasındaki ihtilâfları halletti. 1? lıği mümkün olduğu kadar azalttı. Gemisini kurtaran değil, gemisini kaptıran kaptan! Kaptan Paşa, mürettebatı cuma namazına göndermişti, küreklerdeki esirler zincirlerini kırdılar, Kaptan Paşayı öldürdükten sonra... Sağdaki model güzel bir robdur. Öğleden sonraki ziyaretler ve gezintiier içın giyilır. Lâciverd renktedir. Robun ya kası ve ön tarafmdaki geniş pliler çok orijinaldir. Mantonun kolları üstü dar, altı geniş frenklerın «çan» biçimı dedıkleri tarzdadır. Açıkmavi renkte ipekli çiçeklerden yapılmış yassı şapka ise şimdiye kadar görülmemiş bir modeldir. Soldaki yün takıma gelince bu da koyu lâciverd renktedir. Ceketinin yakası ve göğsü fitıllidir. Omuz kısmıle kolları bir parçadan kesilmiştir. Lâciverd zemin üzerine beyaz benekli eşarp ve erkek şapkasına benziyen gri fötrden lâciverd bandlı şapka ve kalın dıkişli lâciverd eldivenlerle çok iyi gider. Mürettebatın cuma namazına gitmesi üzerine, esirler zincirlerini kırarak bütün arkadaslarını kurtardılar Osmanlılar devrinde Pasarofça muahedesi imzalandıktan sonra uzun yıllar deniz harbi yapılmadı. 1717 de başlayıp 1 770 te biten bu sütliman devir, Osmanlı denizcilığinin alçalma merhalesidir. Artık Tersane harb gemisi değil çürük tekneler yapıyordu. Ve her yıl an'aneye sadık kalarak Akdenize çıkan Osmanlı donanması ancak balık avlayıp dönüyordu. Baştardaların, kalyonların, fırkatelerin yapılışlan pek kusurlıydı. Bordalarla güverte araları fennî nisbete aykırı olarak çok yüksek, batarya lom barları ise çok alçak yapıldığından ge milerin ateş kabiliyeti sıfırdan aşağı dü" şüyordu. Bütün âlât, bütün edevat çü rüktü. Makaralar, halatlar kullanılamıyacak kadar berbaddı. Topların çapları da birbirine uymadığı için cepane dağıtıl mak işi başarılmaz bir biçim alıydrdu. rülmemiş bir güzellikteydi. Ragıb Paşanın himmeti, her türlü hırsızlıklara, ka yıdsızlıklara galebe çalarak ortaya mü kemmel bir donanma koymuştu. Hele yeni kalyonlar, beyaz kanadlar takarak uçmıya hazırlanmış birer deniz kızı gibi göz kamaştırıyordu. Abdülkerim Paşa, 1759 yılında ve )ir ilkbahar günü Beşiktaş önünde başardeye geldi, grandi direğine amiral sancağını çektirdi, Barbarosun türbesini mutad olan merasimle selâmladı ve haeket emrini verdi. Filo, bir gelin alayı ibi şen ve şakrak süzüldü, Sarayburnuu geçerken toplar atarak Hünkânn guurunu okşadı ve yavaş yavaş gözden kayboldu. Bütün İstanbul, güzel gemilerin süzülüşünü takib ediyordu. Devlet o sırada hiçbir hükumetle harb lalinde değildi. Bu sebeble donanmanın Bu teknik kargaşalığını Kaptan Pa azifesi Akdenizde dolaşmaktan, korsan şaların hırsızhğı, sevk ve idare bakımıır jemilerini yakalamaktan, Osmanh bay dan, tamâmlıyordu. Onlar her gemiyi, ağını genif bir deniz sahasında ve uzun bir dükkân kiraya verir gıbi, toptan kap iahillerde dalgalandırmaktan ibaretti. Dutanlara satarlar ve bu kiracılar da rüt jedüz bir tenezzüh demek olan bu sefebeleri, memuriyetleri yani geminin idare in hiçbir tehlikesi yoktu. Amiralle kapişlerini müzayedeye koyup başkalarına tanlar ve bütün mürettebat vaziyeti bildevrederlerdi. Bununla beraber, dediği dikleri için başıbozukça davranıyorlardı, miz gibi, Osmanh donanması her yıl Ça skerî ihtiyat kaidelerini ihmal ediyor nakkale Boğazından dışan çıkar, Ada ardı, gece ve gündüz eğlenceler tertib lar denizinde dolaşır ve amiralin insafına :dip gönüllerini hoşetmeğe bakıyorlardı. Donanma bu halle Boğazı geçti, Agöre kıyı halkını sızdırarak geri dönerdi. Bu geziş sırasında birkaç hırsız gemisi ya dalar denizine girdi. Amiral ilk durak eri olarak İstanköy adasını seçmişti. Ukalamak, büyük zaferlerden sayılırdı. aktan kuşbaşını veya çekici andıran ada İşte böyle bir devirde ve Üçüncü Mustafanın padişahlığı z,amanmda m«şhur ıol razakı üzümü yetiştirmekle şöhret Koca Ragıb Paşa, donanma işlerine de almıştı. Uzümün bulunduğu yerde ise nizam vermek istedi. O, gerçekten de şarab da bulunur. Abdülkerim Paşa ile ğerli bir devlet adamı idi. Sakarya neh kaptanlar, daha adaya yanaşmadan harini Sapancaya akıtmak ve gölü de lzmit lis ve kuvvetli bir şarabm kokusunu al körfezine bağlamak düşüncesini ortaya mışlar, sekrini yaşamıya başlamışlardı. atmakla bugün de dikkate değer umranî Amiral, minimini bir adaya çıkamazdı, bir plânın sahıbi olmuştu. Venedik kumaş haysiyeti oradaki bir avuç halkla temasa lannın yerli kumaşlarla galibane reka müsaid değildi. Bu sebeble şarabı, me • bet etmesindeki iktısadî tehlikeyi sezerek zeleri ve ahalinin hediyelerini alıp getir Türk tezgâhlarını himaye için esaslı ted mek kaptanlara düşüyordu. Abdülke birler alan da odur. Fakat padişahın zir rim Paşa bu önemli vazifeyi gördürmek zopluğu Koca Ragıbın gayretlerini bo için günün cuma olmasından istifade et şa çıkarıyordu. Aklına eseni yapmak is meği düşündü, bütün kaptanlara ve mütıyen Hünkâr, malî, iktısadî, siyasî ince rettebata sahile çıkmalarını, Istanköydelıklere sırt çevirerek: «Avamdan ve es ki on yedi camiye dağılmalarını emretti. r.aftan olanların devlet ricalini taklid e Kendisi Baştarda kalıp bir öğle uykusu dip kakum, vaşak, samur gibi kürk giy geçirecekti. Kaptanlar ve mürettebat gemilerden melerini» yasak etmekle uğraşıyor, ra ayrıhrken küreklerdeki esirleri gözden kıyı, şarabı kaldırmıya yeltenerek halkı afyon kullanmıya zorluyor, İslâm kadın geçirmeğe bile lüzum görmemişlerdi. Fa" larının tepeden tırnağa kadar karalara kat bunlar, için için fırsat bekliyorlar, sarınmaları ve mesirelere ayak atmama zincir kınp kurtulmak emelini besliyor lardı. Amiral gemisindeki kürekçilerden ları içın fermanlar çıkarıyordu. Onun delilikleri bu kısa çerçeveye sr bir kısmı da sadakatlerine itimad yü ğacak kadar az değildi. Sık sık kıyafe zünden zincirsizdi. İşte bunlar, müret tini değiştirerek Istanbulun dört yanın: tebatın ayrılması üzerine bütün arkadasdolaşır ve bu gezinti sırasında tuhaf tu • larını bağdan kurtardılar ve yelkenleri haf işler görürdü. Bir gün, kale dışında hemen fora ettirmekle beraber amiral kagezerken Eflâk Voyvodasına giden posta marasına bir hücum tertib edip ikindiye tatarlarına rasladı, kendilerini durdura doğru kurulacak sofranın rüyasını işliyen rak çantalarını açtırdı, bütün zarfları yır Abdülkerim Paşayı öldürdüler. Gemi, tıp mektublan okudu ve saray başhekim biraz sonra limandan uzaklaşmış, MalArifin Voyvodadan yağ gibi, bal gib ta yolunu tutmuştu. "*• •** T" Yüz buruşmalarma karşı Derinin pörsüyüp sarkması bir felâkettir. Fakat bunun önüne geçmek için birçok çare mevcuddur Genc ve taze kardeşlerım. Zannetmeyin ki yüz buruşukluklanna aid bu yazım sizi hiç alâkadar etmez. Bılâkis bir kadının çok gencken cildine ehemmiyet vermeğe başlaması gerektir. Bu da onu son derece temiz tutarak, kanının iyi 3everan etmesini temin ederek ve ona gıda alması için hafıf yağlı maddeler sürerek, sıkışması için saf bir losyon kullanarak kabil olur. Cildine bu suretle bakan mertebe bunun önüne geçmek çarelerı de mevcuddur. İlk ilâc yüzü ve deriyi kuvvetlendir mek, ayni zamanda maneviyatı ve âsabı kuvvetlendırmektır. Asabî, herşeyi kendisine derd edinen, daima kıskanclık eserleri gösteren bir kadın, herşeyi filozofane bir muhakeme ile karşılıyan normal bir kadından daha çabuk ıhtiyarlar. Geçenlerde 50 yaşlarında kadar tah min ettiğim bir bayanın kocası, karoının üstüne bir genc kız severek kendisinden ayrılnaıştı. Bayan ne hiddet, ne şiddet, ne de endişe eseri gösterdi. Buna hayret edenlere şu cevabı veriyordu: Uç aylık kuruntu ile on sene birden ihtiyarlamağa niyetim yok! Bir müddet sonra kocası döndü geldi. Çünkü kansına yılların bahşetmiş olduğu meziyeti o genc kızda bulamamıştı. Cildin iyi muhafazası için yapılması lâzım gelen şeylere gelince onlar da şunlardır: Cildin iyi muhafazası için yapılması lâzım gelen diğer şeylere gelince onlar da şunlardır: Günde sekiz saat uyumak insanın genc kalmasını temin eden en kuvvetli amil uykudur Çok yorulduğunuz bir günün akşamında cildinizin buruştuğunu bir insan ihtiyarlığın eşiğine gayet temiz hissettiğiniz vakit yüzünüzü iyice temizbir yüzle vâsıl olur. ledikten sonra onun üzerine çok sıcak suYoksa, buruşukluklar bir defâ vücuya batırılmış bir kompres tatbik ediniz. de geldi mi, onlan izale etmek pek kabil olmaz. Bununla beraber çehrelerinde hafif hafıf çizgıler başgöstermiş olanların da birdenbire ümidsizliğe kapılmaları doğru değıldır. Yüze derin bir ifade veren cizgiler hiç te çirkin durmaz. Fazla neşeli kadınlar, attıklan kahkahalar neticesi burunlarıle ağız kenarları arasmda mükemmel bir çizgi resmetmek'e beraber cazıbelerınden hiç birşey kaybetmezler. Öylelerini tanırım ki gözlerini daima kırpıştıdıkları için alt ve üst kapaklann kenarlarında çizgıler hâsıl olmuştur. Fakat bu cizgiler onları daha enteresan bir hale koymuştur, güzelleştirmiştir. Gözlerinin etrafında buruş hâsıl olmamasmı istiyenler güneşte ve çok ziyalı yerlerde mutlaka vapur dumanı gözlükle gezmelidirler. Keza miyop olanlar sinema seyrederken, okurken mutlaka gözlük takmalıdırlar. Gözlükle güzellikle rine halel geleceğini sananlar, bilâhare yüzleri buruştuğu zaman bu isi yapma dıklarına pişman olurlar amma, ne fayda! Çalışırken kaşlarını oynatmak, alınlarını buruşturmak itiyadında olanlar da buna mâni olmak icin alınlarına iki parmak enliliğinde bir kauçuk band bağlamalıdır. Dedik ki çizgi yüzü çirkinletmez. E vet doğrudur. Yüzü çirkinleten etin ve derinin DÖrsüyüp sarkmasıdır ki mümkün Yunan Başvekili M. Metaksas Memleketin fıkara ve yurdsuzları için aşhaneler, yatakhaneler açtırdı. Ordu nun ihtiyacları haric olarak bütün diğer devlet masraflarını asgarî hadde indir di. Muhtelıf parti hükumetlerinin kendi partileri nam ve hesabına tahsis etmiş bulundukları birçok maaş ve tahsisatlan ilga etti. Yunanistanın millî parasını ko rumak ve kaçakçılığın önüne geçmek i çin pek şiddetli tedbirler aldı. Bu işlerle müvazi olarak gencliğin millî duygularını artırmak için mekteblerin ders prog ramlanm klâsik tedrisattan kurtarmakla beraber gencliğe hizmet edecek birçok yeni teşekküller kurdu. Başvekil, bütün bu ıslahatı yapmakla beraber yeni reı'im hakkmda ketum davranmağa itina ediyordu. Vaziyeti yalnız milletin refahmın temini ve memleketin kalkmması kelimelerile hulâsa ederek bütün Yunanlıları hükumetin bu millî e serine iştirake çağırıyordu. General Metaksas yalnız bir defa yerli ve yabancı gazetecilere verdiği beyanatta yeni re jimin korporatif sisteminde olması muhtemel bulunduğunu ima etmişti. General Metaksas yeni rejimin işçi ve san'atkâr sınıflann diğer tabakalarla elbirliği edecek bir şekilde teşkilâtlandırılmasile vücude geleceğini yani mevcud içtimaî nizamı yıkmak için diğer sınıflarla mücadele yerine Yunanistandaki içtimaî heyete mensub bütün tabakalann ahenktar teşriki mesaisinin temin edileceğini ve ileride bütün teşekküllerin iştirakile bir millî meclis meydana geleceğini söyle miştir. Başvekil ana hatlarını gösterdiği bu yeni rejimin korporatif sistemı oldu ğunu bu defa vâzıh surette söylemiştir. Nikel kablar Paslanmış nikel kabları temizlemek için paslı yerlerine yağlı bir merhem, faraza vazelin sürerek iki üç gün o haldc bırakmalı, sonra temiz sıcak suda yıka yıp kurulamalıdır. Moda acayiblikleri Bu model Avrupanın meşhur moda yaratıcılanndan Lanvinin eseridir. Mısırdaki Sfenksi takliden vücude getirilmiştir. Elbise ipekli siyah kreptendir. Baş taki Sfenks tarzı tezyinat ise gümüş İâ me üzerinedir. Dışarıda omuzlar ve baş bir kapla örtülmektedir. şeyler istediğini görerek herifin ocağına incir dıkti. Bunu takıben de üstüne kâfurulu bir Ragıb Paşa işte böyle bir Padişahın krem sürünüz. censizliklerile uğraşarak Tersane işine d Fakat bu ameliyeyi her zaman tekra: nizam vermeğe çalıştı. Sekiz yıldanberi etmeğe gelmez. Arasıra yapmalıdır kızakta duran üç ambarlı bir kalyonla Keza on beş günde bir de 100 gram ba Hısnı Bahrî adı verilen bir başka harb la bir limon sıkarak sabahları bunu yü gemisini denize indirtti, güzeke donatıp zünüze sürünüz. Bir çeyrek bıraktıktaı fıioya kattı. Yeni ve kuvvetli iki unsur sonra saf su ile temizleyiniz. Keza, cil kazanan donanmanın Akdenize çıkması dın temiz ve genc kalmasındaki en mü îstanbul halkına hayli heyecan vermiştı him amillerden biri de kanın iyi devera Gerçi donanmaya kumanda eden Abdü nıdır. Bunu temin için de masaj, çimdik Binaenaleyh komşu ve dost memleke kerim Paşanın iyi bir denizci şöhreti yok leme, saç çekme ameliyeleri yapılabilir Şakaklardan saç kenarlarına, göz k( tin yeni idare şeklinin korporatif sistemi tu. Barbarosların, Turgudların, Kılı Alılerin, Pıyalelerın o adam tırnağı bı! narlarından geriye doğru yapılacak h; olduğuna şüphe kalmamıştır. olamazdı. Fakat filo, kırk yıldanberi gö fif maşajlar da çok faydahdır. Ragıb Paşa bu çirkin gafletin hica bını siyasî bir hamle ile azaltmıya ça " lıştı. Maltaya götürülen geminin geri verümesini, o ada ile pek sıkı alâkası bulunan, Fransa hükumetinden istedi. Franş^z elçisine verilen ültimatomda geminin Istanbula getirilmemesi halinde «başka türlü davranılacağı» bıldirilmişti. Gemi geldi. Hem de baştan aşağı al şallarla donatılmış olarak!.. Fransa elçisı de bir samur kürk gıydı ve güzel bir at aldı. Lâkin İstanköy hâdisesi, utandırıcı bir gaflet vesikas; mahiyetini taşıyarak Osmanh tarihind° kaldı. M TURHAN TAN