CUMHTTRÎYET 15 Eylul 1936 Bir manyetizmacı Mahmud Yesari Boğaziçine gidiyordum. Eğer yolcu lak kabartıyordum. Genc kızm, gülmeleri biraz durmuşluğumu bütün tafsilâtile öğrenmek istiyorsanız, anlatayım: Haftanın, herkes tu; delikanlının söylediklerini duyabi için, günsüz günü; benim işim olmadığı liyordum: Kalkmak zamanı geldi; garson heiçin; bana, düğün günüdü. Temmuz sıcağmda, serinleyip hava almak için, va sabı getirdi... Geçmiş gün, beş lira mı, purla Kavaklara kadar gidip gelmeği, on lira mı? Yirmi beş lira mı? Pek habir bahçeli kazinoda oturmaktan daha tırımda kalmamış... Garsona, bunu ödiyecek paramız yok! dedim... Herif, kârlı, yani, daha ucuz bulmuştum... Bu kadar anlatış, kâfi değil mi? Pek birden dikilmez mi? Madem paranız âlâ... Tamamlıyayım... Deniz çarşaf yoktu, içmiyeydiniz! demez mi? Bana gibiydi... Rüzgâr, Bebeğe kadar ılık li ha?.. Kalktım, suratı budur, diye bir monata gibiydi; Bebekten sonra otuz ekledim!.. Ekledim, eklemedim, herif, iki dişime trampete çaldırmağa başla j^ere yıkıldı! öbür garsonlar, koştular. dı. Vapur, çifte uskuru su içinde dön Kazinonun sahibi geldi: Mesele, ne düğü halde, suyu çekilmiş değirmenler dir? dedi. Anlattım. O da, duraladı... Duraladı amma, beni tanıyor: Canın gibiydi. Fakat Bebekte, güvertenin yarısmı sağ olsun, beyim! dedi. O zaman, omdolduracak kadar yolcu binmişti... U zuna şöyle bir dokundum: Dostum, zunun kısası, esmerin beyazı bir deli ben, buraya anafordan içmeğe gelme kanlı ile, ortanın uzunu, beyazın esme dim. Lâfıma, iyi dikkat et. Bunu ödiyeri bir genc kız, geldiler, karşıma otur cek paramız yok! dedim. Param yok! demedim. Kazinonun sahibi, afal afal dular. suratıma bakıyordu. Cebimden, bin liGenc kız, güzeldi, şirindi; oturuşunralığı çıkardım; dayadım gözüne: Al, da, gülüşünde, konuşuşunda, hiçbir bozabilirsen boz, üstünü getir!.. Amma yapmacık yoktu. Fakat genc adamın, işim aceledir, çok bekliyemem! dedim! her halinde, bir serbestlik, bir kafa tuAnlattığı sahne, hakikaten mükem tuş, ve toy bir bilgiçlik vardı. • meldi! Genc kız, kahkahalarla gülüyorDelikanlının bu halini mazur görü yor, ve Süleyman Peygamberin meş du; artık, ben de kendimi tutamadım, hur serçe hikâyesini hatırlıyordum. makaraları koyuverdim. Böyle hovarda Hani, serçeyi çağırmış ta; gelmiyor! delikanlı, benim güldüğüme, kızmazdı. Delikanlı da, yaptığı tesirden mem demişler!.. Önce şaşacak olmuş, sonra: Yanında kim vardı? diye sormuş! Dişi nun, keyifle cebinden paketini çıkar • vardı! cevabını almca, gülmüş; neye mıştı; gevşek sigarayı paketin üstüne böyle söylemiyorsunuz! diye hak ver vurarak biraz katılaştırdıktan sonra miş! dudaklanna iliştirdi ve ceblerlnde kibSerçe bile, dişisine kendini göster rit aramağa başladı: mek için, Peygambere kafa tutarken, Eyvah, kibrit almağı unutmuşum! delikanlı, biraz yüksekten almış, çok Fakat delikanlının talihi vardı; be görülür mü? nim sırada oturan orta yaşlı kadın, bir Delikanlı, bu kafa tutuşu, bu serbest sigara çıkarıp yakmıştı. Genc kız, u liği, bu toy bilgiçliğile eğer o güzel, şi sulca delikanlıya: rin kızı, sıkmış, üzmüş olsaydı, o za Haydi, müsaade iste, yak! dedi. man pek hoş göremezdim. Delikanlı, kıs kıs güldü ve dudakları Fakat delikanlı, genc kızı güldürü arasmdan fısıldadı: yor, eğlendiriyor... Neler söylüyor, ne Bak, şimdi ne yapacağım? ler anlatıyordu; önce, hiç dikkat etme Ne yapacaksın? dim. Yalnız, temiz, düz, beyaz dişlerini Kadını manyetize edeceğim... göstererek tatlı tatlı gülen genc kızın Genc kız, yarı sevinc, yan korku ile neş'esi, harab kıyılara baka baka ka bakıyordu: çan neş'emi yerine getirmiş, içime ba Sahi mi söylüyorsun? Yapabilir har havası dolmuştu. misin? Genc kız, o kadar tatlı gülüyordu ki, Elbette! Onu manyetize edece konuştuklarının tek kelimesini duy ğim... O, kendiliğinden sigarasmı uzamadığım halde, benim de katıla katıla tıp benim sigaramı yakacak! gülesim geliyordu. Yalan! Şaka ediyorsun! Delikanlı, kendine emindi; kurularak Rumelihisanndan sonra, güverte, hıncahınç değilse de, hatın sayılır de gülümsedi: Görürsün; yalmz, sen, hiç o tarafa recesinde dolmuştu. Oturduğum sıra nın ucuna, orta yaşh, daha «baharı hüs bakma, ve sesini de çıkarrha... Genc kız, delikanlının dediği gibi nü» solmamış, bir kadın oturdu. Ewelâ, bu kadına acıyacak oldum. Körpe, yapmıştı; o tarafla hîç meşgul değildi; terütaze bir genc kızın karşısına otur delikanlı, gözlerini orta yaşlı kadına ması, ona, eski aynalan hatırlatabilirdi. dikti, manyetize ediyormuş gibi bak Orta yaşlı kadının, yüzü, o kadar us mağa başladı; sağ elinde de sigarasım talıkla perdahlanmış, boyanmıştı ki, tutuyordu. Fakat orta yaşlı kadm, hiç oralı de yeni aynaları da aldatabllirdi. Esvabı; ğildi! Genc kızı, delikanlıyı, beni, yani kumaştan, bilhassa kadın kumaşlann • dan anlamadığım halde; nekadar olsa yakınında oturanları bir yana bırakın; gene göz aşinalığı, alışıklık ve biraz da vapurun içinde kimseler yokmuş, tek kulaktan kapma bilgi var! ağır ve pa başma imiş gibi, fosur fosur sigarasmı içiyordu! halı bir kumaşa benziyordu. îçime şüphe girmişti! Acaba, orta Ayak ayak üstüne atarak, kendine yaşlı kaoVn, manyetize edileceğini an emniyetle oturuşundan, boşuna korktuğumu anlar gibi oldum. Hele, çıplak lamıştı da, mahsus mu kayidsiz duru boynundaki iri taneli inci kolyeye, par yordu? < maklanndaki zümrüd, elmas yüzükle Demek ki iki kuvvetli sinir çarpışıre, bileklerindeki plâtin bileziklere gö yordu. Genc kızla ben, bu heyecanlı züm ilişince, pek boşuna korkmuş ol maçın mes'ud seyircileri idik. Delikanlı, sigarası elinde, gözlerini duğumu anladım; kendime acıdım! dikmiş bakıyor; orta yaşlı kadm, hiç isOrta yaşh kadın, o kadar kendi ha vasmda idi ki, karşı sırada oturan de tifini bozmuyordu. Kadının sigarası yarılanmıştı; yüre likanlı ile genc kıza bakmıyordu bile! ğim çarpıyordu. Delikanlı, kuvvetin Tahminlerimde beni yalancı çıkardı ğı için, orta yaşlı kadına, adeta düşman den, neticeden emin, ciddiyetle duru "ölmuştum; tekrar genc kızla delikanlı yor, bekliyordu. Genclik, nekadar olsa, genc kız, için için sinirlenmiş gibiydi. ya bakmağa başladım. Orta yaşlı, sigarasmı sonuna kadar Delikanlı, iyice neş'eli tarafından 1 içmişti, izmariti fırlatıp attı; rüzgâr, bu tutturmuşa benziyordu; genc kız, ka tılacak gibi gülüyor; ikide bir, avcunda sigara artığmı delikanlının ayaklarmın sıktığı mendilini ağzına götürerek ne ucuna doğru uçurmuştu. Delikanlı. genc kıza göz ucile bakarak gülümse fes alıyor, dinleniyordu. Delikanlı da arasıra gülüyordu. Fa di: kat neler söylüyordu? Artık, pek me Nasıl, demedim miydi? rak etmiştim: onlara sezdirmeden ku Genc kız, davanamadı, yüzünü bu » Bibliyoğrafya Ulusal Savaşta Tokad Tokad Basımevi 1936 FiaU 100 kuruş Vilâyet matbaalarımızda basılan e serler hem çoğalmakta, hem de gittikçe nefaset kazanmaktadır. Bu kitabı elimize aldığmuz zaman ilk gözümüze çarpan bu hususu kaydetmeden geç mek istemeyiz. Ulusal Savaşta Tokad müellifi Halis Asarkaya önsözünde: «Bugünkü ulu sal egemenliğimizde azçok bir payı olan vilâyetimLri, Tokadı tanımak öze nile bu kitabı» yazdığını söylüyor. Tokad hakkında bugüne kadar pek az eser neşredilmiştir. Eski harflerle basılmış «Tokad> küçük bir risale ile «Tokadın sıhhî coğrafyası» ndan başka birşey hatırlıyamıyoruz. Bunlara îstanbuldaki Fransız Asarıatika Enstitüsü direktörü profesör Gabriyelin Mounuments Turcs d'Ana tolie adlı eserindeki Tokad bahsini ilâve edersek neşriyat listesi galiba ta mamlanacak. Bu vesile ile Halis Asarkayanın «Eski ve orta zamanlar Tokad tarihi, Osmanlılar devri Tokad tarihi, Tokadlı büyükler, Tokad coğrafyası, Tokadda eski eserler> adlı eserlerinin çıkacağını da bu kitabdan öğrendiğimizi ilâve edelim. «Ulusal Savaşta Tokad», isminin de anlattığı gibi yalnız Tokadın acı gün lerini canlandırmaktadır. Müellifin dediği gibi Tokad dahil olmak üzere yurdun bazı yerleri biraz asilik etmiş, bazı yerlerde bir takım kötü istekli adamlar azgınhklar çıkarmışlardı. Bu hâdi seleri vesikalarile tesbit etmek, ne gibi şartlar dahilinde vuku bulduğunu meydana çıkarmak tarihe büyük bir hizmettir. Kitabdaki vesikalar eserin büyük bir ihtimamla hazırlandığını göstermektedir. Esasen kitabın önsö zünde de işaret edildiği gibi eserin yazılması için müracaat edilebilecek bütün membalara müracaat edilmiştir. Buna rağmen müellif mahviyet göste rerek birçok eksiklerinin bulunabile ceğini söylüyor. Böyle geniş bir mevzu ilk defa ele alınırsa tabiî olarak bazı eksiklikler bulunur. Ancak bilinen ve öğrenilen şeyler ortaya konulursa noksanları bulmak ve tamamlamak kabil olabilir. Ailemizin sevgili reisi, zevcim, babamız Milli Müdafaa Vekâleti sabık fen ve san'at müdürlüğünden mutekaid General Hasan Kıpçakın vefatile hissettiğimiz derin teessüre gerek cenaze merasiminde bulunmak suretile iştirak eden ve gerekse bizleri bizzat veya bilvasıta teselli eylemek lutfunda ve nezaketinde bulunan ordu yüksek erkân, ümera ve zabitanma merhumun kıymetli silâh arkadaşlarına ve ailemizin bütün samimî dostlarma ayrı ayrı teşekküre sonsuz elemlerlmiz mâni olduğundan bu vazifenin ifasına gazetenizin tavassutunu rica ederiz. Eşi Oğlu Kızı Damadı Habibe Cemal Nurhayat Halid Akkan Teşekkür ŞARK SiNEMASI (Eski Ekler) Bugünden itibaren fevkalâde bir programla yeni mevsime başlıvör DOLORES DEL RiO RADVO Buakşamki program ISTANBUL: 12,30 piâkla Türk musikisi . 18,50 hava* dis . 13,06 piâkla haîl! mazlk * 13,25 muhteîif pîâk nesriyatı 18,30 çay saati, dans müsikisl 19,30 konferans (Dr. Salim Ahmed tarafından) 20,00 Rifat ve arkadaçlart taraftndan Türk musikisi . 20,30 Mahir ve arkadaşları tarafından halk şarkL. lârı 21,00 soloiar: Adolf Boş, KraySter ve Aleksandre KipnLsin plâklan 21,30 stüdyo orkestrası 22,30 Anadolu Ajansı aaber* leri. VİYANA: 18,35 oda musiklsî, konuşmalar 80,05 saat, haberler, hava raporu ve saire21,05 şan ve musiki konseri 22.40 haftanın m a . kalesi 23,05 haberler . 23,15 keman konseri 23.55 konuşma . 24,10 dans musiklsL BERLİN: 18.35 Alman san'atı 18,05 Münihten konser 20,05 Alman Jinınastiği . 20,20 halk musikisi, ev musikisi 20,50 günün a« kisleri, haberîer 21,15 eğlenceli musiki23.05 hava raporu, havadis, spot . 23,35 Hamburgdan naklen eğlenceli musUd. vfc halk havaları. BUDAPEŞTE: 18.25 gramofon, konferans 19,45 Çingene orkestrası 20,15 sanayl yayını20,55 Macar tarihinden safhalar 22,05 haber . ler . 22.25 konser 23,15 salon orkestra sı 24,25 Çingene orkestrası . 1,10 son haberler. BÜKREŞ: 19,05 gramofon, konferans 20,25 çlfte piyano konseri, konferans 21,10 şan konseri, havadis . 21,35 senfonik konser > 22.35 haberler 22.50 konserin devamı 23.25 gramofon, fransızca haberler 24 haberler. LONDRA: 18,10 çocukların zamani 19,05 eğleneell musiki ve şan . 19,50 Londra tiyatrolarından nakil 10,05 havadis 20,35 İngiliz halk şarkıları 21,05 açık hava konseri 22,05 karışık yayın, havadis . 24,45 şarkı. lar (gramofonla). PARtS tP. T. T.li 18,45 konuşma 19.05 orkestra koase m ri ve sarkılar 20,35 havadis 20,45 orkestra konseri . 21,05 konuşma 21,20 dinleyicllerin zamanı, pratik nasihaUer . 21,35 Fransız halk şarkıları. ROMA: 18,05 havadis 18,20 konser 19 karışık yayın ve yabancı dlllerde yayın 20,05 eğlenceli musiki, ingilizce turirm haber. leri . 20,25 eğlenceli musiki, fransızca haberler 20,55 Yunanlstan için yayın21,10 havadia, konuşma 21,45 komedl: Ayna . 23,20 dans musikisi, istirahat esnasında havadis 24,20 ingilizce haberler. KAY FRANCiS AL JOL6ON RICHARD CORTEZ WONDERBAR RiCHARD TALMAGE tarafından temsil edilen Binbir harika filmi ve tarafından temsil edilen La Clef du Français Lise ve öğretmen ve ortaokullar fransızca dersleri îçin Merhum muallim Ali Nazi manın son eseridir. Mekteb lerde büyük yararlığı görül müş, iki defa basılmıştır. Üç kısımdır. Hocalar için ayrı bir kısmı vardır. Birinci kısmı 23 İkinci » 34 Üçüncü » 40 Hoca » 150 kuruştur. Satış yeri Cumhuriyet mat baasıdır. Toptan alanlara tenzilât yapılır. KORSANLAR DOŞMANI Teessür ve heyecan dolu bir filim îlâveten : Atinada yapılan Dfnariı Mehmed Clm Londos MUIfiyim • Makos GÜREŞ MAÇLARt Beylerbcyi fskele Tiyatrosunda HALK OPEKETi H AL K OPERETİ SEVDA Bu akçam 21,45 te H AL1M E Yarın akşam BEŞtKTAŞ Suad Parkta OTELİ Üsküdar H Â L E Sineması VİYANA GECELERİ Yalnız en güzel Hlmler göstermekle şöhret kazanan SİNEMASI Önumflzdeki Perşembe akşamı yeni mevsime başlıyor. JOAN CRAWFORD Robert Montgomery Franchot Tone ELEK KADINLARDAN BIKTIM ALKAZAR Sineması tarafından emsalsiz bir furette yaratılan fransızca sozlü Erbaada tütün mahsulü Erbaa Belediye reisliğinden aldığı mız bir mektubda, Erbaa tütüncülüğü için yazmış olduğumuz yazı hakkında daha fazla tafsilât vermemiz istenerek şöyle denilmektedir: «Bu yıl kazamızda alıcı sayısı 8700 dür. Yeşil tahmimine göre mahsulün miktarı bir milyon sekiz yüz bin kilo dur. Bu seneki tütünlerimizde şimdiye kadar hiçbir hastalık tesbit edilmemiştir. Toplama ve kurutma zamanlarında havaların açık ve güneşli gitmesinden, bu yıl tütünlerimiz geçen seneler mahsulünden daha iyi ve çok nefis bir su rette kurutulmuştur.» ruşturdu: Bu, sigara vermek mi? Yere attı! Delikanlı, bilgiç bilgiç gülüyordu: Karı, zannettiğimden daha kur naz!.. Neden anladm? Kalkıp sigarayı verecek... Vere cek amma, yanımda sen varsın... Halbuki içinde, bana karşı da zâf duy mağa başladı; sigaralarımız birbi rine değince, içindeki hisleri saklıya mıyacak... İkinci his, birinci manyetizmayı bozdu... Fakat hem benim mak sadımı anlattı, hem de kendi maksa dını anlattı. Bana istediğim ateşi, suya sabuna dokundurmadan verdi; sonra; senin için kül oluyorum! demek istedi! Genc kız, gülmeğe, tekrar katılacak gibi kahkahalarla gülmeğe başlamıştı. Genc kızın hoşuna gittiği için, delikanlının manyetizme kuvvetine, ben de inanmıştım! NÖBETÇİ ECZANELER İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Sarım), Alemdarda (All ftu za), Bakırköyde (Hilâl), Beyasıdda (Ce • • mil), Eminönünde (Mehmed Kâzım), Fe. nerde (Vitali), Karagümrükte (M. Fuad), Küçükpazarda (Yorgi), Samatyada (Teofilos), Şehremininde (Nâzım), Şehzadeba. şmda (Universite). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Hüseyin Hüsnü), Hasköyde (Nesim Aseo), Kasımpaşada (Müeyyed), Merkez nahiyede (Della 8uda), Şislide (Nargileciyan), Taksimde (Limonciyan). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şinasi), Heybelide (Ta naş), Kadıköy, eski Iskele caddesinde (So. tiraki). Kadıköy, Yeldeğirmeninde (Üç ler), Üsküdar, Selimiyede (Selimiye). dır: Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar» Yannki Çarşamba günü matinelerden itibaren filmine başlıyor. FENiMORE COOPER'in akıllara durgunluk veren büyük sergüzeşt romanından alınmış ve (TRADER HORN) artistleri tarafından temsil edilen tüyler ürpertici SONU Bahçe Mimarıı Mevlud Baysal Muazzam film S A RA Y SHİRLEY sineması T E M P L E'in Onümüzdeki perşembe akşamından itibaren Bütün dünyanm en sevimli küçük yıldızı JOHN BOLES ile beraber temsil ettiği SHİRLEY Fransızca sözlü filmini gösteriyor. ASi MAHMUD YESARİ aralık gözlerile etrafı gözetliyordu. Yahud belki Kenan aldanıyordu. O zaman hemen cebinden bir kâğıd ve kalem çıkardı. Bir köşede şu kelimeleri yazdı: «îstanbulda yanmıza gelemiyeceğim; boşuna tehlikeye atılmıyahm. Akşam saat sekizde Pendik iskelesi civannda dolaşabilir misiniz? Başınızla işaret edi niz.» Nermin kendisinden başka kimsenin bulunmadığı bir kompartimanda idi. Kenan, güzel bir kadınla karşı karşıya oturmak istiyen bir çapkın halile gözlerini genc kızm bacaklanna dikerek lâübali ve lâkayd bu kompartimana geçti, elindeki kıvnlmiş kâğıdt genc kızın yanına fırlattı. Bunu kimsenin görmediğinden emindi. Zaten hemen de oradan ayrıldı. Kendi vagonuna geçti. Tren Kartal istasyonuna gelmişti. Pencereden başmi uzattı. Giren ve çıkanlara bakıyordu. Başını yana çevirince Nerminia de yandaki vagondan uzandığmı ve göz açip kapayınciya kadar kısa bir müddet içinde başile geleceğini işaret ettiğini gördü. Yeni mevsimin yeni muvaffakiyeti olup bütün Istanbul halkını Saray sinemasına koşturacaktır. nin halinden emindi; polisler tarafından Birinciye geldiler ve yerleştiler. Mehkeşfedilmediğine kanaati vardı; hem de med Kutsi birden sordu: onu akşamüstü, onlardan gizli ve bol bol Dün ne yaptmız ve ne öğrendiniz? göreceğinden emindi.. Şunu anlatıniz bakalım. Belki biz de Fakat, saat daha ikiyi çeyrek geçiyor sizin tahkikatımzdan istifadeler ederiz. du. Onun Pendikte görülecek işi kalmaKompartimanda ikisinden başka kimse mıştı, çünkü Nermini bulmuştu. Akşamm yoktu. Buna rağmen serkomiserin alçak sekizine kadar ne yapacaktı? sesle konuşmak istediğine Kenan dikkat Mehmed Kutsi ile ve onun takibatı, etmişti. Fakat bu sual biraz içini sıktı. tahkikatile alâkadar olarak vakit geçir Kenan, karşısındakinden malumat beklimeyi münasib buldu. Bakalım Kutsi bu yordu. Gülerek dedi ki: na razı olacak mıydı? Benim bütün hareketlerimi kayid Ayağa kalktı. Yavaş yavaş vagonları ve zaptetmeğe lüzum görüyorsunuz galigeçti. Gözlerini, arkadan gördüğü Ner ba... minden ayirmıyan şüpheli adamın önünKutsi agır ve ciddî: de bir saniye durdu. Nermine hiç bak Hayır, hayır; dedi. Ne münasemaksızın yoluna devam etti. Üçüncü bet!.. Emin olunuz ki belki bizim göremevkilerden birinde Kutsiyi, hiç görmemediğimiz, bulamadığımız bir delil, bir dıği zarif ve kibar tavırh gencle başbaşa iz ele geçirmişsinizdir, diye soruyorum. buldu. Kutsi gözleri pencereden dışanda bu ahbabına birşeyler anlatıyordu. Kena Cevab vermemek te sizin elinizdedir. Parklann, anıt, meydan, çocuk ve köşk bahçelerinin en modern Usullerle tarh ve taksimatını, plânlarının ihzannı ve araziye tatbikahnı deruhde ve taahhüd eder. Müessesat ve hususî bahçelerin daimi nezaretini kabul eder. Çiçek, sebze tohumları, fide ve jfidanlan; süs, meyva ağac ve ağaccıkları; salon çiçeklerİ bahçe alât ve edevatı ve ehliyetll bahçıvanlar | gönderir. Katalogu elli kuruştur. tstanbul dördüncü Vakıf han, dördüncü kat No. 18. Telefon 2253? Evet amma ben sizin doğruluğunuzdan eminim. Çok âlâ; ben de eminim. Böyle olduğu halde bana yaptaklannız hakkında malumat vererek faydah olmaktan niçin çekiniyorsunuz? Fakat... Ne bileyim; lüzum gormüyorum da. Çünkü siz bu suali bana soracak yerde şu Kadri denen zata sorsanız muhakkak daha mükemmel ve tam cevablar alırdınız. Kadrinin bana ve hareketlerime dair bilmediği kısımlar sizin işinize yaramıyacak olanlardır. Yanyacak olanlann hepsini o da benim kadar bilir. Ona rim. Kadri hakkında pek iltifatkârsınız. iltifat bana demektir, te§ekkür ede Pendikteki beyaz ev Zabıia romanımız: 25 Bir kişi değilse ikiden fazla değildir. Bu kadar sık, bu kadar cür'etkârane cinayetleri birkaç kişilik bir çetenin yapması imkânsız gibidir. Neden? Hepsi ayni derecede mahir ola tnaz; birinden biri falso yapar, iz bırakır. Sonra birinden biri mızıkçılık eder; haber verir. Daha sonra bu bir hırsızlık işi olmadığma göre üç beş kişinin başka maksadlar uğruna kellelerini koltuklarına alması... Evet, hakkınız var. Hem hepsi ayni tarzda, ayni şekilde ölüyorlar... Derken Mehmed Kutsi vagon kapısının arkasından birisini görerek yerinden fırladı. Kapıyı açtı, orada bir iki kelime konuştu ve diğer vagona geçti. Kenan telâşla onun nereye gideceğini gözetle di. Arkadaki vagonu, digerini de geçince müsterih oldu ve kendi kendine: Kutsi Nermini tanımıyor; bu t»en de tesadüfen bulunuyorlar. Benim de Nerminle ve Kutsi ile ayni trene binişim gibi. Fakat şimdi yapılacak şey Kutsiden kurtulmak, Nerminle hiç <olmazsa Pendikte başbaşa kalmaktır. Halbuki istas yona çıkarken Kutsi benim yanıma gelir ve beni bırakmazsa Nerminibir kere daha kaybedeceğim. O halde? Diye düşündü. Evet, o halde ne yapmalıydı? Nerminle birkaç kelime konuşmaktan başka çare var mı? Onunla bir kaç kelime konuşmak ta nekadar tehli keli!.. Çünkü anlaşılıyor ki trende Kutsiden başka Kenanm hiç tanımadığı ve tahmin etmediği bir takım adamlar da Kutsinin emri altında çalışmaktadırlar. Bununla beraber, bulunduğu vagonda ihtiyar bir erkekle kadından başka kımse olmamasından cesaret alarak kalktı. Arkadaki vagonun kapisına geldi. İçerisini tekkike koyuldu. Burada dört Artık mesele kalmamıştı. Kenan müskişi vardı. Bunların birisini gözü tutmadı. Belki o da polisti. Uyur gibi yaparak terih, yerine oturdu. Şimdi, hem Nermi Ahmed Kenan bir kahkaha attı: nı yanmdan geçerken gördü ve ayağa kalktı. Dostuna veda ederek Kenanın ko Bilir misiniz şu sözünüz de bana luna girdi: neyi hatırlatıyor?. Hani iki ortak, muka Affedersin; dedi. Çok eski bir veleleri akdetmişler; tam işe başlıyacakdosttur da, sizden aynlmağa mecbur ol lan sırada biri ötekine: «Affedersin amdum. Onunla biraz çene çaldık. Şimdi ma, sen namuslu musun, değil misin?» gidelim, konuşuruz. diye sormuj. Doğrusu usta bîr yardımcı size. Nerede yetişti bu arkadaş? Muhtelif hizmetlerde ve muhtelif yerlerde. Amma biraz da şikâyetçisiniz galiba ondan. Sizi rahatsız etti mi hiç? Hayır, hayır... Yalnız, merak ettiğim bir nokta var: Beni bu kadar ısrarla takib etmeğe hakkı var mıdır? lArkası var\