14 Eylül 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

14 Eylül 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

r CUMHURIYET 14 Eylul 1936 i. Sigorta tekniğinin modern esasları üzerine kurulmuş en kuvvetli finansal gruplara istinad eden millî bir sigorta şirketidir. Sigortaya aid her müşkülünüz hakkında gişelerinden meccanen malumat alabilirsiniz. lstanbul Yenipostane karşısında Büyük Kınacıyan Han. Telefon: 24294 Anonim Türk Sîgorta Şirketi Kumarın cilveleri Bibliyoğrafya Çocuk Bakımı Kanaat Kitabevi 1936 Fiatı 50 kuruş Çocuğa ve çocuk bakımma aid eser lerin çoğalmakta olduğunu memnuni yetle kaydetmek isteriz. Kısa bir müddet evvel bu mevzua dair iki eserden bahsetmiştik. Bugün doktor Münir Ahmedin «Çocuk Bakımı> adlı eserini karilerimize tanıtacağız. Kitabm ön sözünde: «Gerek şahsî müşahedelerimden istffade ederek ve gerekse birçok almanca ve fransızca kitablardan toplıyarak Kültür Bakanlığıaın orta okullar için arzu ettiği bütün bilgileri bu kitabda yazmıya çalıştım > ibaresinden kitabm gayesi anlaşılıyor. Müellif eserinden emin olduğu için: «Bu hususta az çok muvaffak oldum> diyerek füzulî tevazuu haklı olarak bertaraf ediyor ve: «Bu kitab halkın da sağlığına uygun bir tarzda çocuklarına bakmalarını temin etmekle beraber çocuk bakımı yolundaki halkın birçok yanlış itiyadlarını da kökünden söküp atacağını sanıyorum> sözlerile bu ki tabın yalnız mektebler için değil, umum için de istifadeli olduğunu bize öğretiyor. Kitab başlıca altı fasla ayrılmış. Birincisi sağlık bilgisi ve onun dallara ayrılmasıdır. Bu bahsin tâli serlevhalan da: İnsan, yaşama, çocukluk ve yaşa göre ayrılması, çocuk vücudü, büyü mek, boy ölçüsüdür. İkinci fashn adı, yeni doğan çocuğun sağlık bilgisidir. Süt ve bir yaşından sonraki çocuklara yemek adlı iki tâli bahse ayrılmıştır. Üçüncü fasıl «Çocukların giyimi» ne hasrolunmuştur. Yarım kundak ve tam kundak, îngiliz ve Amerikan usulleri, beşik, yatak, sahncak, yatak odası, uyku, büyük çocuklann giydirilmesi adlı tâli bahislere ayrılmıştır. • • Dördüncü fasıl «Tenin temizliği» ne aiddir. îlk sokağa çıkış adlı bir tâli bahsi var. Beşinci fasıl «Salgın hastahklar» a dairdir. Tâli bahislerinin adı yeni do ğan çocukların hastalıkları, göbek hastalıkları, hastahklar ve okul, okul hastalıkları denilmiyecek hastalıklardır. Altmcı ve sonuncu bahis «Çocuklarda ölümün çokluğu ve sebebleri» ne hasrolunmuştur. Bunun tâli bahsi de çocuk ölümlerine engel olacak teşkilât ve müesseselerdir. Claude Farrâreden 4 Kasayı tutan oyuncu bağırdı: Bir el elli lüiye! General Brives, miralay Foxa sordu: Girmiyor musunuz? Miralayın fakir olduğunu hemen he men herkes bilirdi. Deanville'e bir trenle gelmiş, öbür trenle geri dönecekti; yalnız şöyle bir görmek ve dediği gibi topladığı beş on parayı kaybetmek için bu gezintiye çıkmıştı. Bir senede top ladığı para elli lüi tutmuştu. Bunu ortaya atarak generale: Kaybedecek olduktan sonra hepsi " beraber gitsin, değil mi? dedi. *** Miralay hep kazanıyor ve parası durmadan doğuruyordu. Altıncı el çok heyecanlı olmuştu. Miralayın elinde altı vardı. Bir kart çek ti, dört geldi. Yanmıştı. Fakat bereket ki karşısındaki oyuncu da kaybetti. Bir daha her ikisi de kart aldı ve miralay kazandı. Miralay on iki el oynamış ve hepsini de kazanarak önüne yirmi bin lüiden fazla toplamıştı. General, paraları avuclıyarak: Ne! dedi. Artık köyde güzel bir ev alırsınız. Yalnız burada daha ne bek liyorsunuz, bilmem ki? Generalim, şu eli de kazanayım da. Bu on üçüncü eldi. Pokerde uğursuz sayılan bir aded. Fakat bereket ki po ker oynamıyorlardı. Miralay bu sefer de kazandı. Önündeki para kırk bin lüiyi bulmuştu. General bu sefer arkadaşına iğilerek: Ciddî söylüyorum, dedi. Fox, dikkat edin! Önünüzde bir servet birikti. Haydi çekilin artık oyundan. Biran gelir hepsini kaybedersiniz. Bu darbeyi beklemeyin. Miralay Fox döndü: Generalim, kaybetmeğe gelmiştim. Fakat siz bin frank kaybetmeğe gelmiştiniz, bir milyon değil. Miralay tereddüd etti. Bu sefer artık gülmüyordu. Fakat tam o sırada karşı sındaki adam: Bütün önünüzdeki kırk bin lüi değil mi? Banko! Arkadaşına dönerek ilâve etti: Weiller, bak şimdi nasıl geri çekile cek! Fox muhasımma soğuk soğuk baka rak kâğıdları dağıttı. Karşısındaki adam muzafferane sa vurdu: Sekiz. Fox, dudaklarını bükmekten kendi ni alamadı. Fakat elindeki kart dokuzlu idi. Miralayın kazancı bir milyon beş yüz otuz bin frangı bulmuştu. General Brives: Bu artık bir köy evi parası değil dedi. Tarihî bir şato bedeli! Vaziyet o kadar müthişti ki genera lin ihtiyat nasihatleri dağılmıştı. Tek bir kelime söylemek şöyle dursun, orasını düşünmedi bile. Diğer salonlardaki halk ta üşüşmüştü. Şikagolu bir domuz tüccan: Önünüzde nekadar var diye sordu. Bir milyon beş yüz otuz bin. Gördüm. Amerikalıların gördüm demesi banko manasınadır. Miralay Fox hemen ayağa kalktı. Niyeti kat'î surette reddetmekti. Fakat Şikagolu adam sözünü tamamhyarak: Gördüm amma hepsini değil, dedi. Yalnız bir milyon beş yüz binini. Sonra Foxu tepesinden tırnağına Wdar süzerek ilâve etti: Nasıl miralay, var mısınız? Kendisine meydan okunmasına dayanamıyan Fox tekrar oturdu ve kâğıd ları dağıttı. Kendine üç kart aldı, kaybetti. Şikagolu: Hayret! dedi. Elimde birli var ve buna rağmen gene kazandım. Ortaya konan para kazananın önüne itildi. Miralay hiç yerinden kımıldamadan, hemen hemen kendisinin olacak olan üç milyonun uzaklaştığmı seyretti. Ona öyle geldi ki, yeşil örtünün teşkil ettiği çimenlikte birçok şato yıkılıyor du. Gidiyordu, kasayı tutan adam onu durdurarak: Miralayım, dedi. Otuz bin frangı nız kaldı. General: Eh! diye gülümsedi, gene koydu ğunuz paranın otuz mislini kazandınız ya. Fox: Evet, dedi. Doğru. Fakat şöyle düşünüyordu: cYani üç milyonu kaybettim.» Kaybolan bu üç milyonun acısına akşama kadar tahammül etti. Fakat ak şam gelince artık dayanamaz oldu. Deauville'e bin frank kaybetmeğe ge lip te otuz bin frank kazanan miralay Fox tabancasım beynine sıkarak öldü. Atatürk dün dil işleri ile meşgul oldular [Baştarafı 1 inci sahifede] RADYO Ç Bu akşamki program j İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla hafif müzik 13,25 muh. telif plâk neşriyatı . 18,30 çay saati, dans musikisi 19,30 monoloğ (Pişkin Teyze tarafından) 20,00 Türk musikisi heyeti tarafından klâsik eserler 20,30 Safiye ve afkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarküarı . 21,00 solo keman: (Huberman, Krayzler ve Kazals) ın birer plâğı 22.30 Anadolu Ajansı haberleri. BUDAPEŞTE: 18,35 orkestra konseri 19,25 konferans19,55 piyano ile şarkı 20,35 konferans . 21,05 gramofon 22,15 haberler 22,30 Fransız musikisi 23,25 cazband takınu , 24,05 senfonik konser. BELGRAD: 20.55 şarkılar 21,35 Belgrad operasmdan naklen opera yayını 23,05 son haberler. BÜKREŞ: 19,05 radyo orkestrası 20,25 konferans • 20.45 tanmmış san'atkârlarm eserleri • 21,20 konferans 21,35 musiki 22,10 kon. ferans 22,15 şarkılar 22,35 haberler 22.50 mandolin orkestrası . 23,25 orkestra konseri. VARŞOVA: 18,05 küçük orkestra konseri 19,05 ko. nuşmalar 20.45 piyano ve keman koneeri21.10 hafif musiki ve şarkılar . 21,35 sen fonik konser 23,20 spor yayını 24,05 dans havaları. PRAG: 18,40 piyano konseri 19,05 konuşmalar. 19,15 almanca yayın 21,45 opera havaları 23,05 haberler 23,20 piyano konseri 23.45 almanca haberler. MOSKOVA: 19,50 halk şarkıları 20,05 muhtelif se. hirlerden nakil 22,05 yabancı dillerde ya. yın. Büro Ankaraya döndü Türk Dil Kurumu genel sekreterli ğinden: Üçüncü Türk Dil Kurultayı işleri için 16 haziran 1936 danberi Dolmabahçe sarayında çahşmakta olan Türk Dil Kurumu genel sekreterlik bürosu, Ku rultay işlerinin arkası ahnması üzerine Ankaraya dönmüştür. Bundan sonra Kuruma yazılacak yazılar Ankarada Türk Dil Kurumu Genel sekreterliğine gönderilmelidir. Bütün Kurultay çalışmaları sırasında İstanbul Valiliğile Belediyenin, Millî Saraylar direktörlüğünün hükumet dairelerinin ve îstanbul matbuatının gösterdiği kıymetli müzaheretten dolayı Ku rum, bu müesseselere alenen teşekkür etmeği. tatlı bir borc bilir. Dil bayramı için hazırlıklar Türk Dil Kurumu Genel Sekreterli ğinden: 1 llk Türk Dil Kurultayının toplandığı 26 eylulde, bundan önceki yıllar da olduğu gibi, dil bayramı, Türk Dil Kurumu üyeleri, Halkevi, gazeteler ve yurdun dilseverleri arasında kutlulana caktır. 2 26 eylul 1936 cumartesi günü saat 18 de Ankara ve îstanbul radyolan birleştirilecek ve Kurum adına bir söy lev verilecektir. Bu söylev bütün Halk * evlerinde radyo ile dinlenecektir. 3 Halkevleri, söylev saatinden önce veya sonra kendi bölgelerindeki im kâna göre dil hakkında konferanslar ver mek, şiirler okutmak ve türlü tezahürler F. VARAL Alenî teşekkür Ölümile bizlere derin acılar tattıran sevgili babamız Eyami oğlu Hacı Salihin merasimi tedfiniyesinde bulunmak üzere ihtiyarı zahmet eden Bay Müfti Ali, Belediye reisi Şükrü, dqktor Bahaeddin, Evliya Kadir ve diğer Gerze ve Alaçam eşraf ve muteberanma ve acılanmıza mektub ve telgrafla iştirak eden aziz dost ve ehibbaya ailece sonsuz minnet ve şükranlarımızı arzede riz. Aile namına Hüseyin Akan de bulunmak suretile dil bayramını kutlulıyacaklardır. Halkevlerinde verilen konferanslar ve okunan şiirlerin birer kopyası Türk Dil Kurumu Genel Sek reterliğine gönderilecektir. 4 Türkiye gazeteleri 26 eylul 1936 sjfyılarında dil bayramını kutlulıyacaklar ve Türkiyede dil çalışmaları üzerine yazıler yazacaklardır. Bu yazı lann da birer kopyası Türk Dil Kurumu Genel Sekreterliğine gönderilecektir. 5 Bütün kutlulama ve tezahürlerde şu noktaların tebarüz ettirilmesine çalışılacaktır: A Ulu Önder Atatürkün yüce himaye ve irşadı altında Türk dili üze rindeki çalışmalann hergün daha çok genişliyen yüksek bir faaliyet aldığı, B Ana dilimizin geniş varlıklarını bulmak üzere yapılan araştırmalann, yalnız türkçeyi değil bütün dünya dillerini ve genel dil bilgisini ilgilendiren yüksek bir buluşa vardığı, C Yeni Türk dil tezinin Üçüncü Türk Dil Kurultayına iştirak eden yerli ve yabancı dil bilginleri tarafından da iyi karşılanmak suretile bir kat daha kuvvetlendiği, D Türk kültürünün en eski kültür kaynağı olduğu gibi Türk dilinin de bütün kültür dillerine ana kaynak olduğunun «Güneş Dil» teorisile inkâr kabul etmez bir şekilde ortaya çıktığı. 6 Halka hitab eden söylev, konferans ve şiirlerde elden geldiği kadar her kesin anhyabileceği açık, sade, düzgün, pürüzsüz ve güzel bir türkçe kullanmağa çalışılacaktır. Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Şeref), Alemdarda (Esref Neşet), Bakırköyde (jstepan), Beyazıdda (Asador Vahram), Eminönünde (Beşir Kemal, Cevad), Fenerde (Hüsameddln>, Karagümrükte (Kemal), Küçükpazarda (Necati), Samatyada (Erofilos), Şehreminin. de (A. Hamdi), Şehzadebaşında (Asaf). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Yiçopulo), Hasköyde (Barbut), Kasımpaşada (Vasıf), Merkez nahiyede (Matkoviç), (Vinkopulo), Şişlide (Pertev), Taksimde (Kemal Rebül). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez), Heybelide (Yu > suf), Kadıköy, Muvakkithanede (Saadet), Kadıköy, Şoğüdlüçeşmede (Hulusi Osman), Üsküdar, İmrahorda (İmrahor). Ç YENİ ESERLER Balkanlar ve Türkler ) MOHİKANLARINİ TRADER HORN artistlerl tarafından AÇIK TEŞEKKÜR Refikam Didar Yazgana senelerdenberi çekmekte olduğu hastalığı dola yısile kıymetli ellerile ameliyatını büyuk bir muvaffakiyet ve hazakatle yapan ve mesleğindeki ihtısası dolayısile memleketimiz için şayanı iftihar olan Zeyneb Kâmil hastanesi başhekimi nisaiye mütehassısı Eyüb Sabriye ve yakm bir alâka gösteren doktor Bürhaneddin ve Fuada sonsuz saygılarımla alenen teşekkür ederim. İstanbul Merkez kumandanlığından mütekaid General Emin Yazgan Kayıb aranıyor Ünyenin Aguası mahallesinden Mahmud oğlu Abdülkadir, Umumî Harb denberi kayıbdır. Kendisini gören, nerede olduğunu bilen varsa annesi Sı dıkaya haber vermek için Cumhuriyet gazetesinde (A.) remzine mektubla bildirmesi insaniyet namına rica olunur. Yaşar Nabi, Balkan mmleketlerinde yap. mıa oldvığu bir seyahatin intıbalarını Balkanlar ve Turkluk isimli bir cildde toplamıştır. Rumeliyi kaybedişimizin sebeblerini tahlille başlıyan müellif bugün Balkan memleketlerinde yaşıyan Türk kütlelerinin içinde bulundukları hayat şartları hak. kında etraflı malumat vermekte ve bilhassa henüz memleketimiade l>ek az tanılan Gagauz Türklerinin etnolojik hususiyetlerini ayrı bir itina ile tetkik etmektedir. Sonunda toplu ve organize bir göç hareketinin lüzumu kadar icab ettirdiği şartları da inceden inceye gözden geçiren bu 260 sahifelik eser, Balkanlardaki Türklük hakkında Türk müneverlerine etraflı bir fikir verecek mahiyettedir. Bugün RumeMes'ud bir nişan lililer kadar yurd meselelerile alâkadar oBayan Müzeyyen Özerin kızı Ferza lan her sınıf kari bu eseri okumalıdır. Fine Özerle Bay Mustafa Arif Kökpmar ati 100 kuruş, tevzi yeri Ahmed Halld küın oğlu ve gazetemiz tahrir heyetinden tübhanesidir. Bay İhsan Arif Kökpınarın kardeşi Bay Teşekkür Mehmed Arif Kökpınann nişan mera Pek çok doktorlar epeyce zamandanberi simi dün Kadıköy Süreyya salonunda ailemde görülen karaciğer hastalığını teşbüyük bir akraba ve tanıdık huzurun his edememişlerdi. Karamanda serbest da yapılmıştır. Gene namzedleri tebrik doktor Halid hastalığı teşhis edip tedavisini de pek az bir ücretle yapmış ve bu,, eder, saadetler temenni ederiz. hastahktan ailemi kurtarmıştır. Kendisi. ne alenen teşekkürü bir borc bilirim. Cihanbeyli Maarif memuru Tevfık S O NU BEYOĞLUNUN YILDIZI SAKARYA sineması (eski Elhamra) şimdiye kadar hiç görülmemiş tarzda Çarşamba gününden itibaren elektrik tesisatile süslenmektedir. Beyoğlunun parlak bir yıldızı olacaktır. ALKAZAR Sinemasının bu jrüne kadar gösterdiği serşjüzeşt filmlerinin en kuvvetli ve heyecanlısı ÖLÜM Meyva tüccarlarından Yuvan Haleblioğlunun mahdumu Avram Haleblioğlunun cenaze meraisimi bugün saat 14 te Kumkapı Agia Kiryaki kilisesinde icra kılınacaktır. İşbu ilân davetiye makammdadır. ğını da çoktan keşfetmişti. O zaman Kenan Nerminle aralannd» bir tek göz teatisini bile imkânsız bırakmak için bulunduğu yeri terketti. Pencerenin kenarına gitti, dışan bakmağa başladı. Zaten biraz sonra Kutsinin kendisini görmeğe geleceğini sanıyordu. Kenan, Suadiye köşkleri arasından Adaları ve denizi seyrederek binbir ihtimal düşünürken omzundan bir ses: Vallahi Kenan Bey, dedi, sizi burada bulacağımı hiç ummazdım. Ne talihli adammışım!.. Kenan başını çevirdi. Avcı veya yolcu kıyafetindeki Kutsi yanıbaşında ayakta, elini Kenanın omzuna koymuş, gülüyordu; Kenan: Sahi mi? dedi ve ayağa kalktı. Zabıta memurile pek dost olduklan halde onun meslek icabı kendisini daima gafil avlamak istiyeceğini pek iyi biliyordu: Şöyle oturalım! Diyerek vagonun en arkasına çekti. Yerleştiler. Kutsi lâübali: Canım efendim, sizi telefonda bulmak kabil değil ki!.. Ne zaman telefon etsem evden, «şimdi çıktı!» cevabını ahyorum. Galiba hiç oturduğunuz yok! Kenan hayretle: SHİRLEY TEMPLE geliyor! Demek bir iki defa beni aradınız bir kadın sesiymiş... Kenan hem kızıyor, hem hiddetini öyle mi? Halbuki evden hiç bahsetmedibelli etmemek istiyordu. Kendisi bir mücler. Olabilir; telefonda bana cevab ve rim değildi. O halde bu adam telefonuna ren galiba hizmetçi idi. Yalnız benden karışacak kadar hakkı nereden buluyorevvel bir hanım kızın da sizi aradığını du?.. Olabilir, tanıdıklardan biri ola öğrendim!.. cak! Kutsi pek manidar gülüyordu. Demekle iktifa etti. Kutsi onun canını Kenan, bu alayın önüne geçmek ve sıkıntıh bir vaziyetten kurtulmak için he sıktığını anlamış gibi: men: Tabiî, kimbilir, size nekadar çok Acaba gene size faydalı olmam mı telefon eden ince sesliler vardır!.. dedi. melhuzdu? Beni aradığınıza göre... Sonra biraz durarak sordu: Hayır, hayır... Artık sizden yar Dünkü Pendik ziyaretiniz hiçbir dım istemeğe utanırım. Sadece hahnnızı nerice vermedi mi Kenan Bey? sormak için telefon etmiştim... Kenan tereddüdle durunca: Teşekkür ederim; pek naziksiniz!. Canım benden ne sakhyorsunuz ? Fakat benim telefon ettiğimi size Ben sizin şu cinayet serisile alâkanızın haber vermedilerse bir başkasının telefon sebebini bilmiyor muyum? Bunda gizliettiğini de söylememişlerdir belki. Işte yecek ne var?.. Sizin bu yolda aradığıbuna yanarım. nız başkası, benim aradığım başkalandır. Kenan dudaklarını ısırdı. Cevab ver Doğru!. memek istedi. Fakat doğru olmıyacaktı: O halde ne sakhyorsunuz? Zaten Bana başka bir telefon mu? Kimsaklasanız bile akşam, trene nekadar üden?.. diye sordu. Kutsi güldü. Yan gözle Kenana ba midsiz ve eliboş döndüğünüzü bilmiyor muyum? karak: Kenan, rahat nefes almağa başladı. Kimden olduğunu bilmiyorum; Başkomiserin kendisine aid malumatına amma sizin evden haber verdıler. Tatlı Kadıköy Sürevya Bahçesinde HALK OPERETi H A L K OPERETİ Bu akşam 21,45 te Deniz Havasî Yarın akçam Beylerbeyî İskele tiyatrosunda H A L 1 M E hem şaşıyor, hem kızıyor, hem de memnun olnyordu. Şu birkaç söz onun, Nerminden haberi olmadığina işaretti. Heleı Ben size birşey söyliyeyim mi dostum!.. Aradığmızı bu iz üzerinde beyhude arıyorsunuz. O şimdi lstanbulda bir evde gizlenmiş olacaktır. Diyince büsbütün rahat etti. Gülerek başını çevirirken kapıdan giren köylü kıyafetinde bir adamın gözlerini başkomisere diktiğini gördü: Mehmed Kutsi, bu köylüye: Üçüncü vagonda, ikinci sıra.^ Dedi. Kenan Kutsinin yüzüne baktı. Başkomiser çok ciddî idi. Gene pek mühim bir iz Üzerinde görünüyorsunuz Kutsi Bey!.. > Evet... Fakat bu da boş çıkacak diye korkuyorum. Malum, Pendikteki cinayet meselesi.. Hep ayni adamın işi değil mi? Başkomiser başını salladı: Küçük bir emare, bir ipucu yok mu? Pek az, yok gibi birşey. Çok mahir ve pişmiş, kurt olmuş bir haydudun işi. Bir kişi mi dersiniz? [Arkan var] Pendikteki beyaz ev Zabıia romanımız: 24 aradaki kapıyı açık bıraktı. Kenan bu lunduğu kompartimandan biraz iğilince arkadaki vagonda Nermini gördü. Fa kat onun arkasında gördüğü baş nazarı dikkatini celbetti. Uzanıp dikkat etti. Bu, kendisile gene bu yolda garib bir muhavereye tutuşmuş olan yakalıksız, orta yaşlı, geveze ve şüpheli zattı. Arada bir başını çevirip birisile konuşuyordu O zaman Kenan, karşıdan mütereddid gözlerini kendisine dikmiş olan Nermine pek manidar baktı ve ba§ını çevirdi. Tehlikenin çok yakında olduğunu bu suretle ânlatmış oluyordu. Fakat acaba Nermin anlıyor mu? Burası şüpheliydi. Nekadar anlasa Kenan, vahametin derecesini onun takdir edeceğindedn emin değildi. Kenan birden, geveze yol arkadaşı nın yanındaki zatm başını da görünce artık herşeyi anladı. Bu Kutsinin ta kendisiydi. Demek ki polis kaç gündenberi Pendiit hâdisesile de meşguldü ve demek Kutsi bu cinayetle ötekilerin ba Şu dakikada Nerminle her türlü tehlikeden uzak ve başbaşa şu trende seyahat etmek... Ne tatlı şey! Fakat bir vagonda o her türlü tehlikeden kendini uzak sanırken, arkasında belki de üç beş kişi var. Benim için yapılacak şey, Nerminle birlikte olmak değil, ötekilere yaklaşmaktır. Diye düşünürken bir de Nerminin bu Pendik yolunda ne işi olduğunu, şu cinayetlerle ne alâkası olabileceğini, bu kadar temiz yürekli, kalbinin safiyetini gösteren baygın ve süzgün bakışh bir kızın bu derece kötü hâdiselerle iştiraki olup olamıyacağını zihninden geçirmeğe başladı: Adam sen de; diyordu, hep bu acı şüphe ile kendi kendimi üzüyorum. Artık bunu düşünmemeliyim. Çünkü ne de olsa bütün hakikati bir gün öğreneceğim. Ben üstüme bir vazife aldım: Nermini korumak vazifesi. Bir kondoktör birinci mevkie geçerek

Bu sayıdan diğer sayfalar: