7 Eylul 1936 CUMHURtYET f TERBİYE BAHİSLERİ Kulak terbiyesi Yazan: Selim Sırrı Tarcan "Yavru hayatının daha ilk on beş gün belletmeli ve bunlan öğretirken ciyak, cide bir çocukluk hatırası canlandı: İlk de koyunları mı alahm? Sıhhiye Vekili Ierinde en ufak bir gürültüden irkilir. Ka yak bağırtmaktan sakınmalı. Sesi terbiye ek bol, gerçekten bol, ardıa fa olarak Bursaya gidiyordum, Karaköy Acenta idarehanesindeki bir memur Refik kamarasın pmın şiddetle kapanması, sert bir şeyin ederken kulağın terbiye gördüğünü unutrası kesilmiyecek kadar boL nhtımının Köprüye yakın kısmına yakla Ne yapalım? Evvelden haberimiz yokda saylavlarla ko yere düşmesi, gök gürlemesi veya kah mamalı. Fakat bu bolluk nerede ve ne. şır yaklaşmaz türkçeyi rumca şivesile tu. Koyunlar şimdi geldi. Bir yer bulmak nuşuyor, Afyon Kakaha, aksırık gibi bir anda çıkan ses Kulak terbiyesi bir taraftan herhangi de?.. Çocuk doğumunda mı?.. Inşallah, konuşan bir takım adamlar etrafımızı al lâzım. vücudünden bir elektrik cereyanı geçmiş bir sesin nerden geldiğini, ne ifade ettiği rahisar madensuyudılar. Her biri kendi vapurunu methedibir gün öyle olur, her evde bir beşik bol' Tayfa ısrarla bütün güverteyi gibi onu sarsar, titretir. İki, üç, dört ay ni, çocuğun kendi sesine vereceği ahengi n u n ehemmiyetli yor ve bize bilet satmağa çalışıyordu. luğu vücud bulur!... O halde bollukj yolcular kapladı. Koyunlara yer yok. Iık iken apansızm vuku bulan herhangi öğretirken diğer taraftan onu çok mühim hassalarından bah *** mecmualarda veya asrî divançelerdel Buraya kadar hiç mükâlemeye karışbir gürültüden çocuk ürker, sıçrar, sura olan musiki ve estetik terbiyesine hazır sediyor: olacak!.. Bu tahmin yabana atılamazsaj « On iki seneBen şahid olmadım, görmedim; fakat mıyan ve idarehanenin bir köşesinde matını ekşitir. Bu hal kulak aletini korumak ladığını daima gözönünde tutmalı. da bizim kasdettiğimiz bolluğun yanın dir muntazaman bu işittim: îstanbul Mudanya arasındaki sa başında yazı yazmakla meşgul bir için sevki tabiinin tezahürüdür. da mecmua ve divançe bolluğu kıtlrk saGerek göz ve gerek kulaklann terbi suyu içiyorum.» di vapur rekabeti bazan «münakasa» şek zat: yılır. îki, üç aylık yavruya anasının sesi bil* yesine dikkat edilirken, onların temizli yor. Sıhhiye Vekili Dr. lini alırmış. Vapurlann hareket zaman Git ikinci kaptana söyle: Baytar hassa türkü söylerse hoş gelir ve onu ke ğine ve sıhhatine de itina etmek lâzımdır. Merak ettiniz, değil mi?.. Gerçekten Bazı doktorlar ^fik Saydam ları yaklaştıkça karşılıklı fiat kırma mü selâm söylüyor, de. İdarei maslahat edeyiflendirir. Ağlıyor, haykınyorsa o tatlı Çünkü bir âletin iyi iş görebilmesi için öyledir, meraka değer bir mevzudur. dan bahsediüyor. Bu arada Celâl Muh sabakası o nisbette siddetlenirmiş. Ve bu rek şu koyunları alsın diye rica ediyor, Bes onu çabucak susturur. Beş aylık iken ilk şart onun mükemmel işliyebilmesidir. Çünkü lâğarlikten kendilerini çekemiyen tarın Hilâliahmer merkezinde müdür, rekabet, «bedava güverte bileti» derecp dersin. uzaktan gelen bir filüt, bir keman veya sıpavari eşekçikler ağlıya sızlıya taşıdıkGöz ve kulak terbiyesinin lüzum ve doktor ve memurlara Harbi Umumide sine düştükten sonra bile durdurulamazVapura girince dikkat ettim: Güver lan koca koca arabalara doldurularak mandolin sesi onu memnun eder. Sert ve ehemmiyetini ilk takdir eden (J. J. yedirdiği eşek etinin senası geçiyor. Ça mış. Karşı taraf «Bedava güverte bileti, tenin sol tarafındaki yolcular kaldırılmış, tanesi elli paraya satılan karpuzların işçok gürültülü sesler is'e bilâkis korkutur Rousseau) dur. Bakınız üstad ne diyor: nakkalenin işgali esnasında kısa bir zaüste de bir okka ekmek» diye bağırmağa yerlerine koyunlar yerleştirilmiş. Yolcu tiha kapayıcı bolluğunu dile alacak deve ağlatır. «Bir çocuk büyük adama nisbetle çok manda İstanbulda yapılan hastane teşki başlarmış. ların nereye kaldırıldığını gözümle gör ğilim. Hele caddelerde toz bolluğu, ke* Çocuğa en hoş gelen insan sesi olduğu küçüktür. Onun kadar ne kuvveti, ne de lâtını, bu hastanelerde 300 küsur bin kiBu işittiklerimde «mübalâğa» bulun medim. Fakat / ı p u r d v dışarı çıkarılanar sokaklarda çöp ve pislik bolluğu, yamuhakkaktır. Yumuşak, tatlı, hafif ses aklı vardır. Fakat gözleri ve kulaklan şinin tedavi edildiğini anlatıyordu. Sıh ması çok muhtemeldir. Bununla beraber mıyacaklarına göre ya ambara tıkılmıştakları tamamile işgal edilmiş hastane lerden çocuk bir haz duyar. Sesle kulak büyük adamınkilerden hiç farklı değil hiye Vekili, Ankarada lise ile Nümune mübalâğasız, doğru bir kısmı da olsa ge lar veya güvertedeki zaten sıkışık olan kapılarında hasta bolluğu, alışveriş âle arasında bir sempati vardır. dir. Onun gibi görür ve onun gibi de işi hastanesi arasındaki arsada ıkinci Tıb fa rek. Bu da bize o zamanki vapurcuların diğer yolcular büsbütün sıkıştırılarak a minde ihtikâr bolluğu, sinemalarda ba Beş altı aylık çocuklar pek yakında tir. İlk teçekkül eden ve çabuk tekemmül kültesinin kurulmasınm karargir olduğu «haleti ruhiyesini» göstermeğe kâfidir: ralarına bunlar da katılmıştır. Böylece yat filim bolluğu, sahnelerde soğuk nükolmamak şartile saz seslerinden hoşlan eden bu göz ve kulağa ne yazık ki lü nu, bu fakültenin tesisi için lüzumu olan Çuval, küfe, tavuk, koyun, öküz ve ininsanlar ve koyunlar kucak kucağa îs te bolluğu, plâjlarda kuru et bolluğu, dıklan halde bunlar yakınında çahnırsa zumu kadar ehemmiyet vermiyoruz ve on 8,5 milyon liralık tahsisatı Meclis verir san nakliyatı arasında bir fark görmez tanbula geldik. kaldırımlarda aşk bolluğu, mekteblerde hemen suratlan ekşir ve ağlarlar. Beş altı ları adeta ihmal ediyoruz.» vermez işe başlıyacağmı söyledi. lermiş! Vakıâ ve bilhassa Marmarada işli dönek bolluğu, mahkemelerde alacak aylık bir yavruyu musikinin eğlendirdiğini Ister göz, ister kulağın terbiyesi lüzuSıhhiye Vekilimiz göçmen işlerini Büyük General İsmet İnönü bize ka yen vapurlarımızın güvertelerini insan, davası bolluğu, kahvehanelerde esneme görüyoruz ve meselâ piyano çalınırken munu ilk takdir etmek ve terbiyecilere tetkik için bir iki güne kadar Trakyaya yavrunun ellerini ayaklannı oynattığı ve tavsiye etmek şerefi Rousseau'ya aid ise gidecektir Trakyada dört bin göçmen e botaj hakkını kazandırdıktan sonra da hayvan ve yük ile karmakarışık bir şe bolluğu, çocuklar arasında futbola ip kucağımızda musikinin ritmile sıçramak bu iki kıymetli uzvu amelî bir tarzda ter vinin inşaatı ikmal edilmek üzeredir. Ro insan ve hayvan nakli arasında fark gö kilde dolu görmek alıştığımız manzara tilâ bolluğu birer içtimaî tahsil mevzuu zetmemek alışkanlığı devam etti. lardan ise de böyle son dakikada yirmi da olsa bana bu fıkrayı yazdıran bü tstediğini hissederiz. Buna musikiden zi biye etmek şerefi de Pestalozzi ile Troemanya ve Bulgaristandaki bütün ırktaş Türkiye limanları ihtiyaclarına göre koyun almak için yüz yolcunun rahatsız yük bolluk kadar şaşılacak şeyler değilyade gürültüden hoşlanır dersek daha belindir. larımızın bir muhacir istikrazı yapılarak yapılmış Türk vapuru yoktu. Başka edilmesini Denizyollan İdaresi erkâ erdir. doğru söylemiş oluruz. Birçok hayvan Pestalozziye göre bütün fikir terbiye memleketimize nakledilmesini düşünenler memleketlerde, kendi hususî ihtiyaclarına nının hoş görmiyeceğinde kimsenin şüplarda da görüldüğü gibi çocuk gürültüyü Evet. Ne bol, ne bol diye şaşkınlık vardır. " gürültü için sever. Nitekim iki yaşında sinin hareket noktası hislerdedir. O ço göre yapılmış ve senelerce işletildıkten hesi yoktur. gösterilecek kadar engin olan bu bolluk, « Bu göçmenler tamamen geldikten üç yaşında hatta beş yaşında yavrular el cuklann zekâsmı eşya ile temasa getiresonra eskimiş, yıpranmıs vapurlar alındı. İstanbuldaki dilenci bolluğudur. Son Yeni vapurlarımız sonra nüfusumuz 1 7 buçuk milyondan on lerme geçirdikleri bir değnekle bir davu rek terbiye etmek istemişti. Çocuğa her İsimleri değiştirildi. Direklerine Türk Aldanmıyorsam harb gemileri müs modaya uygun zarif kostümlere bürünedokuz milyona çıkacaktır.» demektedirla, bir trampete hatta bir gaz tenekesine şeyi gösteriyor, tutturuyor, elinde evibayrağı çekildi. Yük vapuru diye yapıltesna olmak üzere memleketimizde rak haftada en az on defa kapınızı ça vurarak çıkardıklan sesten hoşlanırlar. rip çevirtiyor ve dinletiyordu. (Froe ler. mış vapurlar eskidikten ve bize geçtikşimdiye kadar bir tek yeni posta vapuru lan ve parmaklarını makineye kaptırmış Hele bir de seyreden olursa işi büsbütün bel) de meşhur altı hibesini çocuğun gö Muhacirlerin hep birden nakli ka ten sonra yolcu ve yük vapuru oldu. ışciler, anaları ölmüş süt emer üçüzler, ısmarlanmamış ve satın alınmamıştır. azıtırlar. Çocuk doğduğu zaman nasıl zünün önüne koyuyor. Her şeyden ev bil değil midir? suali üzerine birdenbire evlerinin damı başlarına çökmüş çocukHususî tenezzüh vapuru ve yahud Denizyollan İdaresinin eskicilikten gözleri baktığı halde görmüyorsa kulak vel çocuğu görmeğe, tetkik etmeğe, işit oturduğu yerden fırlıyan Sıhhiye Vekili yat şeklinde yapılmış olanlar bize «yük ar, tifoya tutulmuş dullar için para is meğe, anlamaya ahştınyor. vazgeçerek kendi denizlerimize, kendi miz: lan da sesin nerden geldiğinin ve ne oltiyen sık bayanları, rahmetli şair Nef'ive yolcu nakline mahsus vapur» olarak ıhtiyaclarımıza göre yeni gemi ısmarîa ye parmak ısırtacak kadar beliğ yazı « Beni çıldırtmak mı istiyorsunuz?» duğunun farkına varmaz. Filhakika ruhumuz en büyük gıdasını geldi. . mağa karar vermesi memleket lehine arla merhametinizi şahlandırmağa ça göz ve kulak gibi iki mühim uzuvdan a diye sordu ve sonra sözlerine şöyle devam Kulak seslerle istinas peyda ettikçe Büyük ve geniş Türk sularında, bir kaydedilecek bir muvaffakiyettir. Bu etti: lıyor. O itibarla bu iki melekenin tekâ ışan san'atkârları ve bunlara benzerleri hassasiyeti artıyor. Birkaç aylık çocuk Bu sene on beş bin muhacir getirt birinden çok uzak limanlar arasında iş güzel fikir ve teşebbüsten dolayı Deniz bir yana bırakmak şartile her sokakta mülüne doğuştan itibaren itina etmek lâuyurken en ufak bir gürültü ile gözlerini tik, şimdi de hazırlık yaptık. On beş bin liyen «hususî vapurlar» yolcu ile yük, yollan İdaresine ve bu teşebbüsü hakikat «resmen ve alenen» kesenize el uzatan zımdır. açar. Hafif bir ayak sesi onu uyandınr. yük ile yolcu arasında fark gözetmeden, haline getiren hükumetimize karsı sükran Seltm Stm Tarcan muhacir daha gelmek üzeredir. dilenciler, mübalâğa olmasm amma, serFakat yavaş yavaş çocuğu bu seslerle Muhacir getirtmek ne demektir biliyor ne bulurlarsa nakletmek mecburiyetinde ve minnet duymamak kabil değildir. gilerdeki karpuzlarla sayı yarışına çıka Cilfet ettirmek mümkündür. Nitekim bir musunuz? Bu iş için Istanbul limanında idiler. Bu sahada hususî teşebbüslerin Uzun tetkik ve tecrübeler neticesinde cak kadar çoktur. •çok evlerde çocğun odasında yüksek ses Bergamada bu yıl mahsul ancak üç silep bulabiliyoruz. Bu şilepler ı«ıesru rekabetle ve ziyan etmeden halk ısmarlanan yeni gemilerimizin bütün male konuşulduğu halde uyanmadığı görüŞu bolluk nereden geliyor ve neden iyi değil geldıkçe Tuzlaya gidıyorlar Muhacırler lehine «tekâmül ve terakki» göstermesî nasile kendi ihtiyacımıza uygun düsmesi lür. Yalnız dikkat olunacak birşey varsa sürüp gidiyor? Bunu tahmin veya tayic ımtcâ'nı yoktu. Bergama (Hususî) Bu yıl Berberaberlerinde eşya ve hayvanlarını ve kadar tabiî bir keyfiyet olamaz. Yük, o da çocuklarm kulağının dibinde fena, Ferdlerin yapamıyacaklarını devletın hayvan ve insanları bir tutmak alışkanlı etmek salâhiyetine malik değilim. Yal gama tütünleri hastalıksızdır. Havaların alâtı ziraiyelerini de getirdikleri için bunçirkin sert gürültülü sesler çıkarmaktan yapması karar ve prensipinin doğruluğu ğının kökünden kaldırılacağına, gemi nız şunu biliyorum ki fenerle güpegün çekinmeli. Kulağın yüreğe giden bir yol son zamanlardaki müsaid vaziyetile lü ların vapurdan çıkmaları, orada temizlenmeleri için günler geçiyor. Sonra Demir na en iyi misallerden biri de şüphesiz ki hamulesinin her sınıfına göre ayrı ayrı düz sokaklarda adam arayıp ta bulamr elduğunu unutmayıp oraya daima tatlı tünlerin nefaseti artmıştır. yan Diyojen îstanbula gelse ve en ka Fakat zahire ve hububat azdır. îhra yolları İdaresi göçmenlerin nakilleri için vapurlarımızdır. «Denizyollan» namı yerler bulunacağına hiç süphe yoktur. ahenkli seslerle hitab etmelidir. ranlık gecelerde gözü bağlı olarak di ancak 300 vagon tahsis ediyor. GöçmenYüzlerce güverte yolcusuna yatacak altında bütün bu eski vapurlar devlet eİki yaşında, üç yaşında bir yavrunun cattan sarfınazar, Adana ve Konyadan lenci aramağa koyulsa her sokakta el ler, her aileye bir ev tahsis edilmekte olgjözlerini nasıl terbiye ediyorsak, kulakla buğday getirilmektedir. Kışlık mahsulün line geçtikten sonra bunlan ıslah için yer temini kabil değilse hiç olmazsa yordamile sekiz on tanesini yakalar. Eşduğunu duymuşlar, Köstence limanına bunları koyun, tavuk, kavun ve karpuzrını da terbiye edebiliriz. Çocuk sesleri de bereketsiz olacağı anlaşılmaktadır. gece gündüz çalışıldı ve çalışılıyor. Famahsulünün bereketsizlikten gelir gelmez kızlarla erkekleri hemen evdan farklı tutarak kendilerine simendifer yanın kıymeti azlığındadır, derler. Di ayırd etmeği öğrendikten sonra ne yandan Buğday lendiriyor, öyle geliyorlar ve her bireri kat insan, hayvan ve eşya yerleri ayırd lerdeki ücüncü mevki şeklinde oturacak lenciler bu hükmün doğru olmadığını geldiğini, o sesi kimin veya neyin çıkar başka, rengi de bozuktur. Tohumluğa dığını, nekadar uzaklıkta olduğunu ona ihtiyaç vardır. Halk ta bunu Ziraat ayn ayrı ev ve toprak istiyorlar. Bu şerait edilmedikçe insan ile hayvan arasında bir yer göstermek imkânı bulunacaktır. kendi aralarındaki bollukla ispat ediyorve bu teşkilâtla muhacirleri hep birden fark gözetmemek zihniyeti ortadan kalar. Fakat adım başına çolak bir kol, keBankasından beklemektedir. anası veya mürebbisi öğretir. En kalabalık zamanlarda ancak kırk getirmek imkânsızdır. Maamafih elden kamıyacaktır. sik bir ayak, burunsuz bir yüz görmekten Kulağın işitme kudreti vahşilerde me Bu yılın yağmuru, Bergamada bazı elli kişiye baliğ olan birinci ve ikinci gelen herşey yapılacaktır.» ve gene adım başına tiksindirici bir yaldenilerden daha yüksektir. Onlar en kübatakhklar doğurmus, bu yüzden de sıtBuna bir mısal: Yirmi ağustos akşamı mevki kamara yolcuları arasında da FUAD DUYAR arış dinlemekten bıkıp usanan bizler, şu çük bir gürültünün nerden geldiğini ve ne ma başgöstermiştir. Sıtma bilhassa bağ, Marmara iskelelerimizden birisinden İs mevkilerine göre bir yer göstererek ve bolluğun kaybolup gittiğini gördüğümüz mahiyette olduğunu yanılmadan bir anbahçe ve tarlalardaki halk arasında göUzürri cemiyeti mubayaata tanbula gitmek üzere bilet alıyordum. hakikî bir fark yapmak imkânı bulun gün gerçekten sevineceğiz. da keşfederler. Hatta köylü çocuklarının rülmektedir. Ziraat Bankasının kinini Muamele biraz uzunca sürdüğü için a mazsa bu mevkilerden birini tamamile başladı şehirli çocuklara nisbetle kulaklan daha kalmamıştır, bekleniyor. Bergama, sıtHani o günler, hani o günler?.. lzmir (Hususî) Üzüm Cemiyeti centa beni yazıhaneye almak ve bir san hezfetmek daha uygun bir hareket olauyanıktır. Sebebi çünkü onların kulak ma mıntakası değildir. Fakat bu sene M. TURHAN TAN epeyce sipariş almış ve piyasadan muba dalye göstererek oturtmak lutfunda bu caktır. lan bizimkilerden daha çok işliyor. Şu maalesef vaziyeti değişmiştir. Tedbir yaata başlamıştır. înhisarlar İdaresi, hur lundu. Ben bilet muamelesini beklerken rrususata analar ve mürebbiler çok dikkat Doğrusunu söylemek lâzım gelirse ben alınması lâzımdır. da incir mubayaası için Aydın ve Nazilli etmelidirler: dışarıdaki muhtelif müracaat pencerele gerek güvertede ve gerek mevkilerde İzmir Afyon Ankara posmıntakasında tertibat almış, tesisat kurtaları işlemeğe başladı 1 Sert ve anî gürültülerden sakın rinden birine gemi tayfasından biri geldi bu tasnif ve tefrik işinin daha şimdiden Ingilterede maden grevi mustur. malı. 2 Yavrulan kırda açık hava gebirçok vapurlarımızda yapılabileceği kaİzmir (Hususî) Aydın hattı üzeve şöyle bir mükâleme başladı: Londra 6 (A.A.) Madenler Baka zintilerinde muhtelif sesleri dinlemeğe ve Bir Yunan vapuru karaya rinden İzmir Afyon Ankara posta Tayfa îkinci kaptan şimdi gelen naatindeyim. Hatta Denizyolları İdaresi onların mahiyetini keşfetmeğe alıştırmalı. nının uzlaştırma teklifi üzerine, Kal halkımızın içtimaî terbiyesine hizmet ba an işlemeğe başlamıştır. Dün bu hattan oturdu ve kurtarıldı koyunları alamıyacağını söylüyor. Kuş sesleri dinletmeli. 3 Sesin geldiği evaleti kömür havzasında evvelce te Yunan bandıralı Marina vapuru Pi Acenta Nasıl olur? Yirmi koyun kımından memleketimizde büyük bir rol lk Ankara treni gelmiş ve epeyce yolcu Tstikameti ve nekadar uzaktan geldiğini karrür ettiği veçhile pazartesi günü getirmiştir. Yeni sefer bütün hat güzerreden Köstenceye giderken Çanakkaleoynıyabilir. Vakit bulunca bu mevzua oğretmeli. 4 Konuştuklan vakit ses greve başlanmıyarak yeni nrözakerat için yer bulunmaz mı? âhında büyük sevincler uyandırmıştır. de Belgas mevkiinde karaya oturmuşlerine verecekleri ahengi oğretmeli. 5 için çarşamba günü Londraya gelmesi tur. Gemi, Alemdar tahsiliye gemisi taTayfa Evvelden haber vermedi bir daha dönmek fikrindeyim. Aydınhlar ilk tren gelirken tezahürat Üç yaşmdan itibaren şarkılar, neşideler tekarrür etmiştir. V. BİRSON yapmışlardır. rafından kurtarılmıştır. ğiniz için yer ayırmadık. Simdi her tarafı ve adeta inliyen bir lisanla hayatmdan dir diye sordukları zaman, tıpkı, Ercü duna bağlanacaktır. Belki Ercümend de luk hepsi hepsi geçecek. Böylece, hu * hava sınıfına geçerek göklerde hüküm duddan İstanbula kadar yayan yürü ~ mendin mektublarındaki lisanla: şikâyet ediyordu: «Artık geceleri uyuyamıyorum, diyor Aman bana bu sıcak yerlerden ran olacaktır. O zaman, Ercümend, kar meğe bile hazırım. Bilirsiniz ki sizi dü ' du. Doktorun verdiği uyku ilâçlarını faz bahsetmeyiniz. İçime fenalık geliyor, di talının kanadları üstünde sonsuz, esrarlı şünerek yol "yürümek bana vız gelir.» ve meçhul ufuklara doğru uçup gider la fazla aldığım halde, gözüme uyku g i r ye cevab veriyordu. Fakat, Sanihaya kavuşacağı günler miyor, Bazı bazı yorgun ve bitkin kısa Dünyada hiçbir yer şu Boğaziçine ken benim düşüncem de, bir kuş gibi ka yaklaştıkça Ercümend, bu defa da se bir uykuya dalsam da korkunc kâbuslar benzemez. Bu limonata gibi esen rüz natlanarak onun peşisıra uçacak...» di vincinden yemek yemez, uyku uyumaz la kan ter içinde kalıyor, uyanıyorum. Uy gârı hiçbir şeye değişmem. Portakal ye hayale dalmıştı. "Cumhuriyet,, in tefrik an 59 olmuştu. Aynaya baksıkça sinirleniyor, Abîdin Daver DAVBR kumu kaçıran bu kâbuslu rüyalar hep ay bahçeleri filân hepsi kendilerinin olsun, ağlamah oluyordu. Kafasına sabit bir fi 3 pardığını düşünüyordu. ni: Mersinden bindiğim vapur, tam beni güle güle otursunlar... Korudaki ağacTeşripievvel başında, Beykozdan Bo kir girmişti: Saniha ile Süha, ağustosu, Beykozda Bazan bir ağaca dayanır ve sanki Erİstanbula ve sevgili Sanihaya getirirken lann serin ve yeşil fışırtısı insana hayat montideki evlerine döndüler. Hazanla «Öyle çirkinleştim, öyle çirkinleştim yakın akrabalanndan birinin koşkünde cümend orada imiş te karşısındaki ağaca Marmarada batıyor. verir, hayat... beraber yapraklar birer birer dökülmeğe kı aynaya bakmağa cesaret edemiyorum. geçirdiler. Hemen hergün Abrahampaşa tırmanıyormuş gibi: «Yaramaz çocuk, başlayınca Sanihanın yüreğini yakan Artık, Sanıham, beni sevmiyecek, beni Şimdi beni görürseniz tanıyamazsınız. 4orusuna gidiyorlardı. Burada, Saniha çıkma ağaca, düşersin sonra» derdi. O, Bir gün, kocası, onu Floryaya gö hicran büsbütün artmıştı. Onun için Bey beğenmiyecek diye korkuyorum. Beni büyük bir azab ve işkence içinde yaşı şimdi bu güzel, yeşil ve kuş cıvıltılarile çok zayıfladım, iğne ipliğe döndüm. Güneşten öyle yandım ki beyaz değil zenci türdü. Orada bir gece kaldılar. Ertesi kozda ve koruda daha fazla kalama gördüğü zaman, yüzüme şöyle bir ba yordu. Korunun loş yollarında, göke doğ dolu koruda dolaşırken, Ercümendin çomıştı. kacak, sonra, aman Ercümend ne çirkin ru dimdik yükselen ağaclann, sarmaşık rak ve ağaçsız yerlere, oralardaki ölgün, sanırsınız. O kadar çirkinleştim, o kadar sabah, tayyare ile Avrupaya giden bir çirkinleştim ki artık talihin harikulâde bir dostlarını teşyi için Yeşilköy tayyare isİstanbula iner inmez, kocası gene a r olmuşsun haydi git, istemem seni diye lann, daima rutubetli çimenlerin, fujer kurak ve san tabiate karşı duyduğu kin lutfile, bu hicran beni öldürmez de, Is tasyonuna gittiler. Saniha, tayyarecilere kadaşlarile akşam safalanna daldı ve cek!» lerin arasında sarı bir dere gibi uzanan ve nefreti gayet iyi anlıyordu. ölü yaprakları çiğniyerek yapyalnız do Fakat, Saniha için bu, ne büyük azab, tanbula gelirsem, pek haklı olarak beni ve onların bulutlar arasında uçurdukları geceleri geç gelmeğe başladı. Fakat, ar Bu sabit fikrin bir ikincisi daha, kurt çelik kuşlara karşı, daima bir büyük he tık Saniha, kocasına pek aldırış etmiyor gibi beynini yiyordu: laşırken içinden hayıflana hayıflana dü" ne çekilmez işkence idi. Kendisi, yeşil, beğenmiyeceksiniz ve sevmiyeceksiniz.» Ercümendin bu şikâyetleri Sanihayı yecan duyardı. Şair tabiatli ve macera du. O, şimdi kendi hulyasına dalmış, «Bana öyle geliyor ki, son dakikada şünüyordu: serin ve canlı gölgelerde dolaşırken, E r öyle müteessir etmişti ki kışın, ıhk hava meclubu olan genc kadın, tayyareciliği kendi ümidile yaşıyordu. Çünkü, artık, bir mâni çıkacak ve mezuniyetimden is «Niçin yalnızım, niçin benim mahzun cümendi, mahzun aşkı, Suriye hudu sına bayıldığı cenub vilâyetlerini, o vilâ bir şiir ve kahramanlık mesleği telâkki Ercümendin gelmesine bir ay bile kal tifade edemiyeceğirn. Yahud da oraya aşkım, güzel zabitim burada yok, bu ne dunda, termometreleri patlatacak bir sıyetlerin zavallı Ercümendini bu kadar ederdi. Bilhassa askerî tayyarecilere da mamıştı. O, bir müddet sonra, Mersine gelir gelmez hastalanıp yatağa düşece fis ve serin koruda onun beline sanlarak, cakta yanıp tutuşuyordu. Zavallı çocuk, onlarla daha inecek, oradan vapura atlayınca İstan ğım ve ömrümü Bursadaki annemin ya" sarartıp solduran, bu kadar hırpalayıp ha ehemmiyet verir, koluna dayanarak dolaşacağıma neden hem kızgın güneşten, hem bunaltıcı havayıpratan sıcaklarını artık hiç sevmiyordu. fazla alâkadar olurdu. O gün hangar bula gelecekti. Son mektubunda: nında geçirmeğe mecbur olacağım, sizi tek başıma geziyorum?» dan, hem de mezuniyet gününü sabırsız Ağustosun bu sıcak günlerinde dostlan, ların önünde mavi üniformalı tayyare «Ah ne vakit yola çıkacağım, diyor istediğim gibi, doya doya göremiyece Ercümendin çocukluğunu böyle koru Iıkla beklemenin verdiği hummadan ya ahbabları: zabitlerini gördüğü zaman, yüreği titre du. Mersine doğru ilk adımımı atar at ğim.. Sanihacığım artık tahammül ede îuklarda geçirdiğini, yaramazlık ederek nıyordu. Saniha Hanım, şimdi Payasta, di. «Kimbilir, belki bir gün Yeşilköy, maz, hiçbir şeyim kalmıyacağına emi miyorum. Mutlaka sabırsızhktan ölece ağaclara tırmandığını, ham yemişleri koFilvaki son mektubunda sijıirlî, hırçın Mersinde, Adanada sıcaklar ne âlemde mavi hava yolile o çorak Suriye hudu nim. Hasret, hicran, uykusuzluk, yorgun ğim.» lArkası vari Yolcu vapurlarında insan, hayvan ve eşya farkı gözetilmemesinin önüne geçilmelidir Sıhhiye Vekili Trakyada Vapurlarımız deyince gözümün önün yolcu doldurdu. Bu yolcuları çıkarıp tetkikatta bulunacak 15,000 göçmen daha geliyor Posta vapurlarımız 11 Ne bol, ne bol?