CUMHURIYET 3 Ağustos KUçUk Hikâye iki ruya... Ağlamakta hakkım varmış değil mi? Kollarım gererek kuvvetli birkaç soluk aldı. Biraz önceki, rüyasını anlatan genc kız. o değildi sanki... Karşısında uzanan güzellikleri, kucaklamak ister gibi, kollarım büsbütün açtı: Oh!.. Ne güzel... Çiçekler, güneş. deniz, suyun sesi ne güzel... Birdenbire, aklma bir şey gelmiş gibi duraladı. Sonra çiçeklerini kucakhya rak şapkasım aldı. Yerinden kalktı: Çocuklar bana izin. Gece telefonda nişanlımla sözleşmiştik. Saat üçte buluşacağız... «Aycan» bileğindeki saate göz attı: Üçe yirmi var. Ben gidinciye kadar üç ölur. Allaha ısmarladık. Genc kızlar da yerlerinden kalkmıslardı. Üçü birden merdivenleri indiler. «Solmaz» sağa sola bakıyor, beğendiği çiçekleri kopararak demetini çoğaltı yordu. Demir kapının önüne gelince durdular. «Solmaz> kolundaki çiçekleri gös teriyordu: Yalnız odam değil. bütün ev dolacak. Tramvay geliyor galiba? Durak yerine kadar koşmak lâzım. Allaha ıs marladık... Kapıyı hızla açarak dışarı fırladı Çıngırak sesli sesli ötmüştü. Genk kız, koşarak uzaklaşırken, kardeşlerin gözleri birbirini buldu. <Aycan» m, bir çift kara üzüm gibi parlıyan gözleri buğulanmış, uzun kirpikleri, titriye titriye açılıp kapanı yordu: Nekadar içim yanıyor demîştım. Anlatacaktım. «Solmaz> gelince, sustum, dün gece ben de bir rüya gördüm. Rüyad* onunla birleşmişiz. Ayışığı altında bir yolda geziyorduk. Gülüyor dum ve gülerken uyandım. Rüya olduğunu anlayınca, içim yandı, gözlerim tutuştu, ağlamağa başladım. Ayrılığa alışmıştım, unutmak üzere idim... Hatta bir parça unutmuştum. Rüya beni hasta etti! Sen gülerek uyandın, ağlamağa başladın... <Solmaz» ağlıyarak uyan mış. gülüyor... Hangisi acı, hangisi se vinç? Hayat, bir rüya. «Aycan»? mes'ud olmak istiyorsak. istediğimize inana lım, istemediğimize inanmıyalım... En kısa vol galiba bu... TETKIKLER Akşam San'at mektebleri Ben bunlardan yalnız Ayasofyada Alemdar caddesindeki mektebın sergısını gezebildim. Bütün salonları gezdikten sonra bu feyizli müessesenin müdürünü görmek istedim, karşıma Bayan Bakiye çıktı.. Bu Bakiye ismi Güzel San'atlar Akademisi Resim şubesinin memlekete verdiği değerli san'atkârlann ilk kafilesine mensub Nevzadlar, Güzinler arasın da müstesna bir isim olarak hafızamda kalmıştı. Şımdi bu san'at ocağının başındakiler arasmda bu isme tesadüf edişim bana sevincli bir sürpriz oldu. Bayan Bakiye beni çok nezaketle kabul etti ve tedrisat hakkmda kıymetli malumatlarla beni izaz ve ikram etti. Ayrıldıktan sonra salonları bir daha gezdim. Ust kısım salonlarda terzilik, şapka cılık, eldivencilik, çiçekçilik, işlemecilik şubelerinin ciddî ve fantezi talebe eser leri yüksek bir görüş ve çalışışın kıymetli mahsulleri olarak gözönüne serilmiş bir çiçek bahçesini andırıyordu. Terzilikte biçki ve dikiş muvaffaki yetleri çok barizdi, nakış şubesinin eser leri bilhassa hesab işlerinde insanın tak dir ve hayranlığını celbediyordu. Çiçek işleri gözü aldatacak kadar tabiate uy ~ gun bir meharetin mahsulü olmuştu, şapkacılık şubesini de ayni kudretle muvaffak olmuş buldum, fakat nedense bütün bu şubelerden ziyade beni altkattaki (Ev idaresı) namı altında açılmış salon daha çok alâkadar etti. Burada her ev kadını için elzem olan birçok marifetlerin öğretildiği gösteriliyordu. Dünkü at koşuları At yarışlarının ikinci haftası daha parlak ve daha kalabalık oldu RADVO Bu aksamki programJ İSTANBUL: 18 senfonık musıki . 19 haberler 19,13 muhtelif plâklar 20 halk muslkisi (plâk)20,30 studyo orkestraları 21.30 son ha , berler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. VİYANA: 18,35 şarkılar ve opera havaları . 19,15 konuşma 19,40 gezınti 20,05 haberler, hava raporu. ticaret haberleri . 20,25 Berlmden naklen Olımpiyad müsabakaları 20,55 yeni hayat 21.05 halk şarkılan22,05 musikı: Şopenin eserleri 22,45 eğlencell konser 23 05 haberler . 23.15 konserin devamı 24,20 kitablara dair . 24,35 konuş • > ma 24.50 Vıyana musikisi. BERLIN: 17.05 eğlenceli konser 18,05 Olimpiyad müsabakaları 19,05 Şan konseri 20.05 Olımpiyad haberleri . 21,05 haberler 21,15 opera yayını: Vindsorun nes'eli kadınîarı 23,05 haberler . 23.20 Olımpiyad müsabakaları 23,50 gece musikisi 2,05 gramo A fonla konser. BUDAPEŞTE: 18 05 turizm meselesi 18,35 gramofon 19.50 piyano konseri « 20,25 piyes 21,35 Berlmden Olımpiyad müsabakaları BUKREŞ: 19 05 kıraat 19,20 konser 20,05 kon ferans 20.25 konserin devamı 20,55 er. menıce şarkılar 21,15 konferans 21,30 pıyano konseri 22,05 havadis . 22,10 Şan konseri 22,35 spor 22.50 gece konseri 23 50 fransızca ve rurr.ence haberler. LONDRA: 17,50 flut konseri 18,20 çocukların za. manı 19 05 havadLs 19,35 National ls • tasyonu 21,05 şimal istasyomı . 21,55 orkestra konseri . 23,05 spor, havadis23,35 daııs musikisi. havadLs 24,45 edebiyat. PARİS fP. T. T.l: 19,05 orkestra konseri 21.05 konuşma 21,25 şarkılar 21.35 ulusal yayın 22,05 facia . 23,35 havadis. ROMA: 18.20 eğlenceli musiki, inşad 19.25 yabancı dillerde konuşma 20.05 eglenceli musiki, gramofon 20,10 fransızca turizm haberleri . 20,55 Yunanistan için yayın, havadis. gramofon 21,45 piyano konseri, turizm haberleri 22 55 karışık yayın 23.45 dans musikisi, havadis, ingilizce h a . berler. Köşkün önündeki tarasta oturuyor lardı. Deniz. adalar ve karşı kıyılar, baygın yaz öğlesinin renkleri içinde uyuyor gibiydi. Çam dalları kıpırtısız hava soluksuz, her şey susuyordu. Yalruz, küçük mermer havuzun fiskiyesi, iç yıkayan bir şırıltile yükseliyor, billur damlacıklar içinde kırmızı balıklar dolaşan sulara dökülüyordu. «Aycan> öne iğik duran başını kal dırdı. kenarları ıslak, kızarmış gözlerini ablasma çevirdi: Nasıl, içim yanıyor bilsen!.. Sesinde derdli bir titreyiş, ablasınm yüreğine acıyla dolan bir sızlanışı vardı. Dağımk saçlanmn birkaç buklesi al nına düşmüş, solgun yüzüne, küçük bir çocuk görünüşü veriyordu: Ne yapmalı? Ablanın da gözleri kızarmış, yanak larında, taze göz yaşlarının ıslaklığı parlıyordu: îçim seninki kadar yanıyor, seninki sızlıyor, fakat, Fakat?.. Ne yapabiliriz ki? Sustular. Birbirlerine bakıyorlardı. Gözleri bir tek acıyı beraber duyan insanların sıcak bakışlarile dolu idi. îlerideki bahçe kapısımn kanadı aralandı, kapmm üstündeki çıngırak sesli sesli öttü. Bu sesler, durgun havayı titrete titrete gelerek, iki kardeşi dalçınlıktan uyandırdı. Başlarını kapıya çevirdiler. Bahçenin çiçek ve çimen bölümlü, kumlu yolundan, şapkasının lâstiğini koluna geçirmiş. saçlan bukleli, mavi elbiseii, güzel bir genc kız, iki yandan çiçek kopararak geliyordu. Uzun, kumlu yolun sonuna gelinciye kadar topladığı çiçekler, bir kucak dolusu olmuştu. Tarasaya yaklaşınca, kardelşeri orada gördü. Kucagındaki çiçekleri havaya kaldırarak bağırdı: Yakalandım çocuklar!.. Tarastaki genc kızlar, onun parlıyan gözleri, canlı, keyifli sesile uyanmış, derdlerini unutmuş gibi gülümsiyor lardı. «Aycan> ayağa kalktı. Birkaç basa mak merdiveni çıkan arkadaşına elini uzattı: Ne iyi ettin de geldin. Biz, iki kardeş nerede ise uyuyacaktık.. Belli. Gözlerin uykulu. hatta kı zarmış, yoksa ağladınız mı? Genc kızların yüzüne dikkatle bakı yordu. Sorgusunun karşılığını beklemeden: Dün gece, ben de ağladım. Hem de nasıl ağlamak! Gözlerim hastalanacak sandım. İki kardeş. merakla dinliyorlardı. Bu, kelebek gıbi daldan dala konan, su gibi akan, neş'eli, canlı, kahkahası bol kı zm, ağlaması için, bir felâketl»» karşı laşması gerekti. «Aycan> sordu: Niçin ağladm Solmaz? Genc kız, hasır koltuğun küçük tüy şiltesini düzelterek oturdu. Şap kasını yandaki iskemleye bıraktı. Ku cağındaki çiçekleri kokluyordu: Oh!.. Ne güzel... Çiçekler. renk ler, kokular, sesler ne güzel.. Niçin ağladm Solmaz? Genc kız gülümsedi: Benim ağlamam tuhafınıza gitti değil mi? Dün gece. bir rüya gördüm ve uyandıktan sonra, saatlerce çocuk gibi ağladım. Bir rüya için bu kadar ağlanır mı Solmaz? Ağlanır. Rüyamda nişanlımla ay nlmışız... Onu ne çok sevdiğimi, geceki rüyamla bir kere daha anladım. Ağlamam dinince, telefonu açtım. 0nu uykusundan uyandırdım. Saatlerce konuştuk. Onun sesini duymak, rüya nın acılığını yıkadı. İşte böyle çocuk lar. gece niçin ağladığımı anladınız... Söylerken, sesi alçalıyor. yükseliyor, ahengi değişiyor, gözlerinde pırıltılar yanıp sönüyordu. Dünkü at koşularında birinci yarışın son virajı îstanbul şenliklerinin birinci gününü teşkil eden bu haftaki at koşuları hayli kalabalık olmakla beraber gayet şık kadınlar da göze çarpıyordu. Seyirciler arasmda Orgeneral Fahreddin, General Said ve İngıhz sefırıle refıkası da vardı. Birinci koşu Birinci koşu, satış koşusu: Dört ve daha yukarı yaştaki yarımkan ve halis kan Arab aygır ve kısraklara mahsus tur. Atlar 800 lıraya satıhktı. 600 liraya satılığa konan 2 kilo, 400 liraya satılık olanlar 4 kılo eksik alırlar. Siklet 4 yaşındakiler için 58. beş ve daha yukarı yaştakiler için 60 kılodur. Mesafe 2000 metro. İkramiye birinciye 110, ikinciye 30, üçüncüye 15 lira. Netice: Birinci Talâtın Sarıkuşu 54,50 kilo, ikinci Necibin K. Dervişi 60 kilo, iiçüncü Yusufun Alceylânı 60 kilo. Plâse olmıyanlar: Sada, Ejder. Za man 2,2 dakika. Sarıkuş satılığa çıkarıldı. 400 liraya sahibine kaldı. Bahsi müşterekte: Ganyan 1 liraya 165 kuruş, birinci plâse 1 liraya 4 lira, İkinci plâse 1 liraya 12 buçuk lira vermiştir. Atlar arasındaki mesafe. birinci çok kolay, üç at boyu, ikinci bir at boyu geçti. Pratik ve fennî ütü usullerile bunun eski usullerle mukayesesi, ipekli ve yünIü ve muhtelif kumaşlardan fennî leke çıkarma usulleri, muhtelif renkte ipeklilerin yıkanma usulleri, beyazlardan pas lekesinin temizlenmesi usulü, muhtelif ku maşların boyanma usulleri, yün örgü, yünlü ve muhtelif kumaşlarla çorabların kaza ve yıpranma deliklerinin belirsizcesine yamanma usulleri, ipekli çorablann yıpranmadan evvel (her ayak için ilk yıpranma deliğinin açılma yeri muayyen olduğuna göre) buranın san'atlıca tak viyesi usulü, çamaşır, gömlek ve muhtelif eşya üzerinde kolacılık usulleri, eldiven, maden eşya ve sairenin temizlenmesi keyCAHİD UÇUK fiyeti, ve eski ipekli çorablardan istifade usulleri.. Hulâsa ekonominin güzellik, temizlik ve zarafette oynıyabileceği bütün mühim roller burada fennî ve son sistem bir tarzda talebeye öğretilmiş ki bu öğ Deyli Herald gazetesinin yazdığına retim işinin amelî tecrübelerile bu salon göre İngiliz hükumeti iki yeni büyük harb gemisinin inşasma başlamak üze dolmuş ve süslenmişti. Cemiyette çok ehemmiyet kazanmış redir. Yeni gemiler 30 bin tonluk ve 30 mil bir kazanma yolu vardır, bir de artırma süratli olacak ve 35,5 santimetrelik top yolu.. İkincisini bilmiyen birincisinde muları bulunacaktır. Bomba ve mermilere karşı muhafaza için 17,78 sentimetre vaffak olamaz. Binaenaleyh Türk kız Iarına bir çorabdan, bir robdan veya bir zırh tertibatı yapılacaktır. Bu gemiler için 12 milyon İngiliz li çamaşırdan döne döne istifade etmesini rası sarfolunacağı tahmin edilmek lâyıkile öğreten bu şubenin muvaffakiyetedir. ti cidden sevinmeğe ve övünmeğe değer. Bana kalsa diğer şubeler birer san'at ve Birdenbire delirdi Bursa (Hususî) Yıldırım mahalle ihtısas şubeleridir, fakat bu Ev idaresi şusindeki polis noktası önünde Çakıcı De besinden her Türk kadını istifade etmek li Hüseyin admda biri ansızın delirmiş mecburiyetindedir. ve elinde bir bıçak olduğu halde sağa Bayan Bakiyenin ifadesine göre meksola saldırmıya ve halkı heyecana dü teb iki sınıftır. Birinci smıfın sekiz yüz dürmiye başlamıştır. küsur talebesi varmış.. Bu kalabalık zümNokta memuru Hamza ile bekçi îb re muayyen saatlerde devam etmek su rahim delinin elindeki bıçağı güçlükle retile derslerini takib ediyorlarmış. Şu almışlar ve kendisini yakahyarak mü suretle talebe ekseriya yekdiğerini gör şahede altma alınmak üzere hastaneye meden, tanımadan burada okur, öğrenir göndermişlerdir. ve çıkarmış. Maamafih delinin elindeki bıçağın aCumhuriyet kültürünün bu feyizli mühnması biraz pahalıya mal olmuş, po essesesinden göğsüm kabararak çıktun ve Iis memuru Hamza ile bekçi îbrahim ellerinden hafif surette yaralanmışlar sayısmın çoğalmasma dua ettim. dır. üçüncü yarıştan bir görünüş Zaman 2,15 dakika, atlar arasmda mesafe, bir at boyu, bir boyun. Bahsi müşterekte: Ganyan, 1 liraya 15 lira, birinci plâse 1 liraya 140, ikinci plâse 120 kuruştur. Beşinci koşu İkinci koşu İngiltere iki zırhlı daha yaptırıyor İkinci koşu 1936 senesinde 500 lira kazanmış yerli 3 yaşmdaki İngiliz aygır ve kısraklara mahsustu. Mesafe 1800 metro. İkTamiye birinoiye 280, ikinciye 55 lira idi. Netice: Birinci Emir Salihin Önüsavı 58,5 kilo, ikinci Akifin Başkanı 56,5 kilo. Zaman 2,2 dakika. bahsi müşterek Ganyan 1 liraya 2 lira. Atlar arasındaki mesafe 4 at boyu. Beşinci koşu Handikap: 3 yaşmda yarım kan İngiliz aygır ve kısraklarma mahsustu. Azamî siklet 58 kilo idi. Mesafe 1400 metro. İkramiye birinci 180, ikinci 55, üçüncü 25 lira idi. Netice: Birinci Gülüzar 54 kilo,ikinci Mareşal Fevzi Çakmağm Bayburdu 51 kilo, üçüncü Barlight 48 kilo. Zaman 1,33 dakika. atlar arasındaki mesafe iki boy, çok uzak. Bahsi müşterek 1 liraya 3 lira, birinci plâse 155 kuruş, ikinci plâse 180 ku ruş. Çifte bahis 1 liraya 7,5 lira vermişti. Nöbetçi Eczaneler Bu gece nobetçi olan eczaneler şunlardır: îstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Abdülkadır), Bakırkoyde (Istepan), Be. yazıdda (Belkis), Eminönünde (Beşlr Kemal. Cevad>, Fenerde (Emilyadu, Kara gumrukte <"Suad). Kuçükpazarda (Hasan Hııiiısii, Samatyada fErofılos), Şehremi ninde (A. Hamdi), Şehzadebaşmda (Ha « 111). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Yiçopulo), Hasköyde (Nesim Aseo), Kasımpasada (Müeyyed), Merkez nahiyçde (Matkoviç). (Vinikopulo), Şişlida ıPertev), Taksimde ıKemal Rebül). Usküdar, Kadıkoy ve Adalardakiler: Büyükadada ıŞmasn, Heybelide (Ta * naşl, Kadıkoy. Pazaryolunda (Rifat), Modada (Sıhhat), Usküdar, Imrahorda (İmrahor>. SABRİ Üçüncü koşu Üçüncü koşu: Dört ve daha yukarı yaşta yarımkan ve halis kan Arab ay gır ve kısraklara mahsus. Siklet 4 yaştakilere 56 kilo. beş ve daha yukarı yaştakilere 58 kılo idi. Bu sene 300 lira kazananlar 3 kilo, 500 lira kazanan 5 kilo. 700 lira kazanan 7 kilo fazla taşıyacaktı. Mesafe 2400 metro. İkramiye birinciye 190, ikinciye 50. üçüncüye 20 lira idi. Netice: Birinci, Eminin Necibi 61 kilo, ikinci Alceylân 63 kilo, Sada 65 kilo. Plâse olmıyanlar Demir. Zaman 2,55 dakika, atlar arasmda mesafe iki at boyu, bir at boyu. Bahsi müşterekte: Birinci Ganyan 1 liraya 3 lira. plâse 165 kuruş, ikinci plâse 17 lira getirmişti. Resmî İlânlar Türk Limited Şirketi Ankara Mümessilliği Resmî İlânlar Türk Limited Şirketinden: Şirketimizin Ankara Mü messilliğine Bilâl Akba tayin olunmuştur. Ankarada devairden para ahzü kabzı, şirket namına temas ve müzakerede bulunmak salâhiyeti yalnız mumaileyhe tevdi edilmişrir. Keyfiyet bilumum Resmî Devairin nazarı dikkatine vazo • lunur. Yeni çıktı Ç YENİ ESERLER Varhk Bu değerli edebiyat ve fıkir mecmuası . nın 1 ağustos tarihli 74 uncu sayısı kıymet. li imzaların makale, hikâye ve siırlerile çıkmıştır. Tavsiye ederiz. 21 inci yılmın 11 inci sayısı çıkmıştır. içinde • Karabük İş kanunu Endustrileşen Turkiyede Buhar türbinleri . Demir makme ve motorlerı . Maden kaplamacı lığı Akumulâtörler gibi butun işçi ve teknisyenleri llgilendiren pratik yazüar vardır. Tavsiye ederiz. İzmirde çıkar. Endüstri Dördüncü koşu s.ç. Dördüncü koşu Handikap: Üç ve daha yukarı yaşta halis kan İngiliz aygır ve kısraklara mahsustu. Mesafe 2100 metro. İkramiye birinciye 245, ikinciye 55. üçüncüye 20 lira idi. Netice: Birinci. Fikretin Tomrusu 51 kilo, ikinci Markiz 56 kilo, 3 üncü Prens Halim Saidin Kopeni 58 kilo. Plâse ol mıyanlar: Soronıpo. ÇlÇERON Hitabetile bütün eski Roma tarihini parlatan Çiçeronun bu tercümei hali o zamanların en yük sek tarihçisi Plütark tarafından yazılmıştı. Haydar Rifatın kalemile dilimize çevrilmiştir. 40 kuruş. Kadıkoy Süreyya bahçesinde H A L K OPERETI Bu akşam 21.45 te BAY BAYAN Büyük operet 3 perde Fiatlar 50, 35 Pek yakında B A B A L I K Sah akşamı Taksim bahçesinde F L O R Y A amele görmeğe hazınz. Başka müşterilerimiz tarafından bize yapılmış teklifler de vardır. Acele edilmesi. Z.» ^Cumhuriyet» in zabtta romam: 124 Kel adam, fiatın bu kadar yüksek olduğunu görünce yerinden sıçradı. Derhal büyük şefine telefon ederek cevab aldı. Bu cevab, bir kelimelik kısa bir cevabdı: Birinci şık imkân dahilindedir, fakat bir tşe girişin. eve saklanmış oldukları takdirde, sokağa Kel adam, derhal cevabını yazdı. çılunalannı beklemek zarureti vardır. LâBu, Pariste, şark malları toptan satışile kin muhakkak bunların ortaklan olmalı, uğraşan ve kendisinin Paris ajanı M. binaenaleyh asıl onları göz altında bu Blaiseauya mahtubdu. luudurmalıyım.» Bu telgraf esasen, en sıkı bir sansürü Mejnini, sünger kâğıdından öğrendiği bile aldaürdı: tezkereden çok jeyler bekliyordu. Bu «10X10X25 eb'admda fevkalade tezkere muhakkak ki birinin eline varmış şark haiıları bize teklif edilmiştir. Satıcı h. Bunun için kel adam, cvin etrafını sar ile derhal münasebete girişerek millî müze dırmıştı. Fakat kimse gclip tuzağa düş hesabına işi yapın.» medi. Bu hal şefi son derece hayrete düM. Blaiseau bu telgrafı alınca hemen şürmüştü. Lâkin bunu, şu suretle izah ediharekete geçti. Elsasen Paristen gelen bir yordu: Alman servisinin miizakerata gihaber de, kendisine, nasıl temasa gireceriştigi herhalde haber alınmıştı. ğini göstererek vazifesini kolaylaştırnr.ştı. Kel adam artık büsbütün ümidini kes Tayin edilen günde Cumhuriyet meydameğe başlamıştı, bu sırada birşey onun nındaki barda bir aperitif alacak ve bir kuvvei maneviyesini biraz yükseltti. seyyar satıcının kendisine teklif edeceği Bu, Paristen gelen Z imzalı bir tel bir halıyı on iki buçuk franga kabul edegraftı. içinde şunlar vardı: cekti. Müzakereyi iyi bir neticeye eriştir«Müzakere imkânı daima açıktır. Ha mek için bu suretle kendisine lâzım gelen lılann sabşı için yirmi bej bin lira ile mu tafsilât verilecekti. Beşi kırk iki geçe Yazan: Charles de Riehler Kİ adam bir taraftan ellerini uğuştu rurken şurasını düşündü. Pariste başlıyan iş, nereden başladı ise oraya avdet edi yordu. Bastien, sıyahlı kadm ve Muriel Smith bunun için mi ortadan kaybolmuşlardı. Ne olursa olsun, her şey gÖ3 teriyordu ki, acele etmek lâzımdı. Bu keyfiyet Bloseauya üçüncü bir telgrafla bildirildi. Kel adam ayni zamanda, Berlin postasında küçük bir tahkikatta bulundu. Gayretinin mükâfatını gördü, zira, birkaç bin telgrafı gözden geçirdikten sonra eline şöyle bir telgraf düştü: «Halı satışı yo lunda. Muriel ile iş yapmak daha doğru. Mukarrer adrese teklifte bulunmalı.» Burada «Muriel» den maksad Almanyadan baska birşey olamazdı. Bütün bunlar şunu ispat ediyordu: Sendika Z nin, işi yapmağa memur edilen adamı emri Berlinden yollamıştır. Binaenaleyh hâlâ bu şehirde bulunduğu ihtimal dahilinde idi. Bu nokta, araştırmalara yeni bir faaliyet getirdi. Kel adam, rehin mukabilinde ikrazda bulunan herifin evinde hiç bir taharriyatta bulunmamış, sadece orasını göz altında bulundurmakla iktifa etmişti. Bu sefer herşeyi tamika karar vererek oraya bir leyh kel adam, karanlığa kurşun sıkma taşıyıp tasımadığını bilmiyordu, o bu a polis baskını yapılmasmı emretti. Polis dığmdan emin olarak, büyük gazetelerin ı damı Marsilya zeytinyağı ve sabun tüc • her tarafı altüst etmişse de birşey bulama beşinci sahifesine şu ilânı koydurdu: carlarından M. Pominique adı altında mıştı. «Doria, dikkat. İngilterede bulunan a biliyordu. Kısa boylu Yahudi Allaha kasem ede dam, vadini yerine getirmek için şimdi Kendisine Bastienin resmini gösterdikrek temin etti, çelik kapı, kendisi bu eve burada bulunuyor. Senin adresini bilmi leri vakit derhal tanıdı. Şimdiye kadar yerleşmezden evvel yapılmış olsa gerek yor. Ne pahasına olursa olsun sokağa çı bu hususta susmuş olması şundan ileri geti, zira kendisinin hiç birşeyden haberi kayım deme.» Lyordu: Pansiyoncu kadın bu adami yoktu. Bir gün bir yabancı gelerek ondan Diğer taraftan bütün evlere polis me müşteri olarak telâkki etmiyor, ona mi evini istemiş ve muvakkaten kullanacağı murları göndererek, kiracılardan her kim safir gözile bakıyordu, zira M. Pomini • bu bina için büyük bir para teklif etmiş kırk sekiz saatten fazla içeride kalırsa que, kadının Pariste metrdotellik eden ti. Klsa boylu Yahudi de tabiî kabul et bunu karakola bildirmelerini kiralıyan oğlu tarafından tavsiye edilmişti. mişti. Fakat siyahlı kadının tevkif edildi Iara emrediyor ve bunun sıhhî bir meseKel adam, bir an için, Achille Bas ği gündenberi hiç kîmseyi görmemişti. leden ileri geldiğini söylüyordu. Hile tam tieni de yakahyabileceğini düşündü. FaVaziyet bu merkezde olabilirdi: Kel manasile muvaffakiyetle neticelendi. kat kadının sonradan verdiği malumat o" Kel adama bir sürii ihbar geliyordu. nun bu ümidini söndürdü. adam bu malumatla iktifa etti. Fakat bununla beraber gene birşey fik Daha dört gün geçmeden kendisine şu Doria pansiyona geldiği gün M. Po rini kurcalıyordu: Dorianın ihaneti. Bu haberi verdiler: Pansiyoncu bir kadın minique Berlinden uzaklaşmıştı. Demek kadın eğer hâlâ Berlinde ise, hareketinin karakollardan birine giderek, evinde otu ki garlara sıkı emirler verilmeden şehir cezasını muhakkak görmeliydi. Kel adam ran bir kiracı kadının, ilânda bildirilen den çıkmıştı. Nereye gitmişti, ne zaman bu hareketi hazmedemiyor ve öcalmak halde olduğunu söylemişti. dönecekti? Pansiyoncu kadın bu hususta için kıvranıp duruyordu. Verilen izahattan anlaşıldığına göre, hiçbir şey bilmiyordu. Alkına nihayet bir çare geldi: Doriayı, bu kadının pansiyonda oda tuttuğu tarih, Kel adam, Doriadan daha fazla maihanet ettiği adam Berline geldi diyerek Dorianın ortadan kaybolduğu tarihe u lumat alabileceğini umdu ve hemen ka " korkutmak ve bu suretle kadını ininden yuyordu. Kel adam pansiyoncu kadını dının yanına getirilmesini emretti. yanına getirterek bizzat isticvab etmişti. dışarı çıkartmak. Herhangi bir muhataraya girmek is t Doria hâlâ Berlinde bulunduğu cihet Doriayı o eve getiren adam hakkmda ka temediğinden Dorianın derhal tevkif e le, hergün havadisleri takib etmek için dının verdiği malumat ta şayanı dikkatti. dilmesini muvafık eörmüştü. herhalde gazeteleri okuyordu. Binaena Gerçi pansiyoncu bunun Bastien ismini lArkası varj