1 Ağustos 1936 CUMHURtYET Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama okulunu bitiren kırk üç gence diploma ve mükâfat verildi Yapılan tecrübeler çok Açılma merasimini bizzat M, Hitler yapacaktır; muvaffakivetli oldu Berline bir milyon seyirci toplandı [Baştaraft 1 inci sahıfede] Berlin Olimpiyadları bugün açıhyor Yunan Veliahdi Berline tayyare ile gitti Yunanîstanda Türk su bombaları Deniz Gedikli okulunda Onlar gitmişlerdi ve giderlerdi Topkapı müzesindeki Kubbe altı, Onaltıncı asırdan bir yandan esir pazan, bir y« dan da cahiller karargâhı olmuştu. Av rupanın dört tarafından yakalanarak rayda veya paşa konaklarında terbiye e dılen esir çocuklar, efendılerinin yardımi le vezır oluyorlar ve Kubbealtında yer a lıyorlardı. Bunların çoğu okuma yazm bılmezdı. Içlerinde türkçeyi yabancı şiv ile konuşmaktan kurtulamıyanlar vardı. İste bu Kubbealtında bir gün sekiz devleth esir bozuntusu toplanıp İmpara torluğun dıs ve iç işlerini guya konu surlarken içlerinden biri bilinmez nasıl bir münasebet bularak sözü donanmaya intikal ettirdi: \ Ben, dedi, Konyada bulunurken donanmamız oraya geldi Şeyhülislâmla kazaskerler Ahfeşin keçisi gibi iri sarıklarla örtülü başlarını sallıyarak onu dınliyorlardı. Sadırazamlar, öbür vezirler de cehlin ağırlığını temsil eden soğuk bir vakarla kulaklannı kabartMezun talebeler İstiklâl marşı söylerken ve hep bir arada mışlardı. Yalnız biri, galiba üçüncü ve İlkmektebden ortamekteb derecesıne mektebi birincilik ve ikincilikle bitiren zir, Anadoluyu dolaşmış ve Konyayı görmüs olduğundan dayanamadı: çıkarıldıktan sonra bu yıl ilk mezunlarını Cemil ve Turgud mükâfaten Heybelia Paşa kanndaş, dedi, Konyada Jeveren Kasımpaşada, eskı Bahrıye Neza da Deniz lisesine, çüncü, dördüncü, be niz yok. Donanma oraya nice gelir?.. reti binasmdaki Deniz Gedikli Erbaş sinci, altıncı ve yedinci olarak bitiren Beriki tekzib olunmaktan sinirlendi, Hazırlama okulunda, dün bir mükâfat Mehmed, Baha, Kadri, îrfan ve Kenagözlerini aça aça bağırdı: tevzii merasimi parlak bir surette yapıl nın da gene mükâfaten Ankara askerî O vakit Seydi Ahmed Paşa kap mıshr. san'at lisesine nakledilecekleri kendilerine tandı, gemileri Hanyaya da getirirdi, Merasime saat 15 te Deniz komutanı bildirilmiş ve geriye yalan mezun talebe Konyaya da!... * * * yarbay Mahmudun mekteb bölüğü içinde donanmaya geçecekler arasından birinci olan Safaya altın saat, Ahmene nü teftisile başlanmış ve İstiklâl mar Gazetelerimizden birinde ünlü deniz şından sonra mekteb komutanı yarbay de altın kalem hediye edilmiştir. Bu yıl cilerimizden Murad Reisin korsanlıkla dolaşırken Izlanda adasına da bir küçük Hilmi Gökbaray bir nutuk söyliyerek mektebi 43 talebe bitirmiştir. Türk mahriyesinin ve mektebin kısa bir Mükâfat tevziinden ve geçid resmin filo yolladığını anlatan bir fıkra, arka daslarundan birinin dikkatini çelmiş ol tarihçesini yapmıştır. Talebelere Mareşal den sonra, teğmen Alp Kun talebcye duğundan bana sordu: Fevzi Çakmağın: müzikle idman yaptırmıs ve bu hareket Ne vak'anüvis tarihlerinde, ne « Ben az adam, fakat öz adam isti ler çok alkışlanmıştır. Misafirler hazıriaHamerle Lâmartinde böyle bir haber yorum» nan büfede izaz edıldikten sonra müsa yok. En iyi müverrih sayılan Yorganın Sözünü hatırlatan, onlara donanmada mere salonuna gecilmiş, orada teğmcn Osmanlı tarihi de Murad Reisin bu uzun ki vazifelerini anlatan mekteb müdürü Alp Kun tarafından yazılan «Kan şas seferini yazmıyor. Sen ne dersin, fıkra talebeler tarafından: maz» ısmındeki askerî piyes muvaffaki doğru mu, uydurma mı? Sağ ol!... Arkadaşımı neş'elendirmek için evvelâ yetle temsil edilmiş, müsamereye de bu lranyn kavrWti$im fıkravı söyledim, temennilerilc aelâmlanmışfır. suretle nihayet verılmiştir. Mezun talebe namına Turgud ve diMektebi bitiren genclerin Türk donan sonra bilebildiğim noktaları şu bıçımde anlatmağa koyuldum: ğer smıflar namına Fethi Ateş kısa birer masına ve vatana şerefli hizmetler etme Bu rivayeti bize ilk getiren rah • nutuk söylemişlerdir. Bundan sonra, lerını dılerız. metli'muallim Şükrüdür. Türklerin de nizciliği üzerinde derin tetkikler yapan, kendisi de bahriyeli olan o değerli tarihçimiz, bir İngiliz muharririnden tercüme Dün sabah, Yedikulede bir tren ka ederek böyle bir vakıayı kaydetmışti. Emniyet müdürü Salih Kılıc, dün, zabı zası olmuştur. Gardfrenlerin tehlikeyi Murad Reis filosuna mensub bir küçük ta işlerine bakan gazetecilerden bazılarını görüp vaktinde fren yapmaları büyük bu fılonun İrlanda ve İzlanda kıyılarında dolastığmı o Ingıliz muharrır tesbit et makamına davet ederek onlarla hasbıhal facıanın önüne gecmıştır. Yaptığımız tahkikata göre kaza şöyle mekle kalmamış, filonun eline düşen bir ermiş ve polisten havadis alma noktasınpapazın esaretten kurtulup memleketine dan memnun olup olmadıklarını sormuş olmuştur: Sabahleyin saat dokuzda 62 numarah döndükten sonra yazdığı kitabın da adını tur. marşandiz treni Alpulluya gitmek üzere ileri sürerek rivayeti tevsik eylemiştir. Bu suale cevab veren gazetecilerin Sırkecıden hareket etmiştir. Murad Reisten sekiz asır kadar önce bir hepsi polislerin kendilerine daima güçlük Tren Yedikule istasyonunun ilerisin çıkardıklarını müdüre misaller zikrede deki makastan geçerken birdenbire ma takım Türk teknelerinin Antil adalarına, oradan Amazon boyuna gittikleri, On rek anlatmıslardır. Bunun üzerine Salıh kas aksi tarafa doğru açılmıştır. Marşandördüncü asrın sonuna doğru Kubilâv Kılıc, yakında gazetecılerle polisin tema diz trenine bağlı otuz altı vagondan bir kısmı makastan geçmiş bir tanesi yoldan Kaanın Japonyayı istilâ için gönderdiği sını düzelteceğini vadetmistir. çıkmıştır. donanmanın kazaya uğrıyarak Amerika Polis müdürünün İstanbul gazetecile Kazanın farkına varan gardfrenler kıyılarına düştüğü ve kazazedelerin ka rıle yaptığı bu samimî konuşmadan mem çabucak frenleri sıkmışlar, makinist te raya çıkıp Peru împaratorluğunu kurduknun olduğumuzu söylemeğe hacet yoktur. frenlerin sıkılmasından bir tehlike oldu ları da kitablarda yazılıdır. O halde MuSalih Kılıc, halka haber ve bilhass^ ğunu anlıyarak lokomotifi durdurmuş, rad Reisin İzlanda adasına filo yollamabu suretle diğer vagonlann devrilmesinin doğru haber vermeğe çalışan gazetecılere önüne geçilmıştir. Bu kaza yüzünden hat sını hayretle karşılamakta mana yok. Onmüşkülât çıkarılmamasını temın ederse kapah kalmış vagon yola konuluncıya lar giderlerdi ve gitmişlerdi diyip susmak bütün İstanbul matbuatı kendisine müte kadar banliyö trenleri diğer açık kalan lâzım gelir. sekkir olacaktır. hattan islemislerdir. M. TURHAN TAN l:n nüfusunu bir milyondan fazla arttır dığı kat'iyetle söylenmektedir. Alman Olimpiyad komitesi yalnız iki yüz bin kişi alacak küçük bir stadyom yaptığı için ciddî üzüntüler içindeymiş. Dışarıda kalacaklar için bütün Berlin meydanlannda radyo tertibatı kurulmuş, filim şirketleri, her gün yapılacak müsabakalan akşam seanslarında sinemalara yetiştirmek üzere tertibat almışlardır. Bugün on birinci Olimpiyad oyunla nmn açma nutkunu bizzat Alman Devlet reisi M. Hitler söyliyecektir. Bundan sonra Yunanistanın Olimpiya dağmda, Zeüs mabedinde yakılan meş'ale son merhalesini eski sarayı kralî meyda nında kurulan kürsüde bitirecek ve ora da yakıldıktan sonra stadyoma getirile cektir. Elli üç milletin en güzide atletlerinin başlarında bayraklan olduğu halde ya pacaklan muazzam geçid resminden sonra bayraklar sahanın ortasmda halka teşkil edecek surette toplanacaklar ve orada bir Alman genci, amatb'r kalınacağına, amatörlük şerefinin her yerde ve her zaman müdafaa ve muhafaza edileceğıne dair hazır bulunan bütün sporcular na mma and içecektir. Bu merasim yapılırken de sahanın muhtelif yerlerine yerşletirilen kafesler icinde mahpus otuz bin güvercin salıve rüecektir. Bugün Olimpiyad hareketi olarak bu açılış merasiminden başka birşey yoktur. Dünya gencliğinin birbirlerile boy ölçüşsceği müsabakalar yann başlıyacaktır. Sofya 31 (A.A.) Yunanistan Veliahdi Prens Paul, hava yolile Bojourr chte tayyare meydanına gelmiştir. Prens, bıraz sonra Berline hareket etmiştir. Berlin 31 (A.A.) Olimpiyad komitesi başkanı Yunan Veliahdi Prens Paul, hususî bir tayyare ile buraya gel miştir. Hava müsabakasını Alman kazandı bir Berlin 31 (A.A.) Olimpiyad hava müsabakası, Alman Dagenburg tarafmdan kazanılmıstır. Olimpiyad sergisi açıldı Berlin 31 (A.A.) M. Göbels, bu sabah beynelmilel Olimpiyad sergisinin açılma merasimini yapmıştır. Meş'ale Alman hududunda Prag 31 (A.A.) Olimpiyad meş'alesi, saat 23 te Praga gelmiştir. Meş'ale, bugün öğle vakti Alman hududunda bulunacaktır. Berlin 31 (A.A.) Olimpiyad meş'aîesi, saat 11,45 te Alman hududuna gelmiştir. Meş'ale, yann saat 12 de Ber line vâsıl olacaktır. 1940 olimpiyadlarının Tokyoda yapılması mahtemel Berlin 31 (A.A.) Olimpiyad komitesi, 1940 Olimpiyadlarının yapılaca ğı şehri tayin etmek üzere dün bir toplantı yapmıştır. Finlandiya ve Japonya mu rahhasları, memleketlerinin namzedlik lerini komşular ve noktai nazarlarını müdafaa etmişlerdir. Atina (Hususî) Yunanistanın millî müdafaasma aid noksanların tamam lanmasına matuf çalışmalar günden gune inkişf etmektedir. Avrupaya gönderilen fen heyetlerinin avdetinden sonra yüksek müdafaa komisyonu son kararlarını verecek ve bütün askerî siparişler tamamlanacaktır. Devam eden son tetkikler arasında Türk Su Bom balarınm da tecrübeleri yapılmıştır. Ge çen gün. askerî bir Yunan tayyaresirun 1500 metro yükseklikten attığı 50 ve 100 kiloluk su bombaları denize değer değmez dehşeth bir infilâkla patladılar. Tecrübeleri takib eden fen heyeti, Türk mamulâtınm verdiği parlak neti celeri evvelkiler gibi mükemmel bul muştur. Aldığımız malumata göre, Türk bombaları, sadelik, kullanış kolaylığı. trotil miktarı cihetinden emsaline faiktir. Bombalarımızm infilâk tertibatı ve umumî evsafı mütehassısların takdir ve havretini kazanmıştır. Türk bombaları hakkında verılen sitayişli raporlardan sonra Yunan yüksek müdafaa komisyonunun Türk fırması lehinde karar vermesine mtizar olunmaktadır. Dost ve müttefik Yunanistanın, hava malzemesmi Türkiyeden alması, bugun olduğu gıbi bir harb esnasında Avrupa fabrıkaları mamulâtmdan müstağni kalabilmesini temin eyliyecektir. Turkivedeki harb sanayiinin yüksek kabiliyette olması ve dostlannın ihti yaclarını karşılıyacak kudrette buiunması Yunanistanda derin bir alâka u yandırmaktadır. Bu itibarla bomba siparişinin Türkıyeye verilmesi iki dost ve komşu ordunun bazı harb malzemesi üzerinde beraberliği hususunda ilk ve hayırlı bir adım olacaktır. T Basketbol takımımız Berlin (Sureti mahsusada Olimpiyad müsabakalarını takibe giden arkadaşı mızdan) Basketbol turnuvasında karşımıza çıkan Şili takımınm, Cenubî A merika şampiyonu olduğu söyleniyor. Bununla beraber bu iddiayı tevsik etmek kabil değildir. Çünkü buradaki takımlar hakkında bir türlü rivayet çıkarılıyor. Basketbol takımımız Şili takımile 7 a ğustosta karşılaşacaktır. Basketbolculan mız, bugün Uruguay takımile bir ekser siz maçı yaptılar. Bu eksersiz bizim ta kımın aleyhine neticelendi. Basketbol takımımız, eğer Şili takı miştir. Bu kulüblere mensub atletlerin mına galıb gelirse Avrupa şampiyonu o muayyen gün ve saatte Moda yüzme havuzunda bulunmalan tebliğ olunur. lan Polonya takımile karşılaşacaktır. Olimpiyad mehafili, Tokyonun inti hab edilmesi ihtimalinin daha kuvvetli Yeni İstanbul Defterdarı Kâzımm işe olduğunu, çünkü Ingilterenin namzedliğini geri almış bulunduğunu ve Japon pa başladığını yazmıştık. Defterdarlığın yıtahtının intihabına müzaheret etmesi memur kadrosu da bu ay içinde gele muhtemel olduğunu söylemektedirler. cektir. Defterdar muavinlerile müdürluklere bugünlerde tayinler yapılacağı Sutopu turnuvası söylenmektedir. İstanbul su sporları ajanlığından: Defterdar Kâzım, dün memurlarile 2 ağustos 936 pazar günü saat on beşte Moda yüzme havuzunda Galatasaray, görüşerek işleri hakkında emirler verBeykoz, Fenerbahçe, I. S. K., Güncş miştir. Yeni gelecek kadroda hıçbir memu kulüblerile Kocaeli mırttakası yüzücülerun açıkta kalmıyacağı haber verıl ri arasında su topu turnuvası başlıyacaktır. Bu maç iki seri üzerine tertıb edıl mektedir. Yeni İstanbul Defterdarı îzmir panayırma gidecek müesseseler Dün Ticaret Odasında İzmir panayırına iştirak edecek müesseselerin mümes silleri bir toplantı yapmışlardır. Bu top lantıda Oda Ticaret şubesi müdürü Ga lıb Bahtiyar da bulunmuştur. İzmir pa nayırına İstanbuldan toplu olarak kuvvetli bir «ekilde iştirak edilecektir. Berlin olimpiyadına giden Galatasaraylılar Polis Müdürünün gazetecilerle bir hasbıhali Yedikulede bir tren kazası îhracat yapacak yeni firmalar İktısad Vekâleti, 1 kânunusani 936 tarihinden evvel ihracatçı olarak teessüs etmemiş firmaların ne şekilde ihracat ruhsatnamesi anlabileceklerini bir talimat name ile tesbit etmiştir. Bu talımatname Ticaret Odasma da bildirilmiştir. Oda bu talımatnameye ıstınaden muamele yap * mağa başlamıştır. Ruhsatnameler bizzat Vekâlet tarafından verilecektir. Galatasaray izcileri hareketlerinden izcilerinden mürekkeb kırk kişilik bir grup Berlin Olimpiyadlarını takıb etmek üzere dün Almanyaya hareket etmiştir. Uç muallimin nezaretinde bulu evvel Ziraat Bankası kongresine hazırlık Galat asarav Ikinciteşrinde toplanacak olan Ziraat nan izcilerimiz bu münasebetle AlBankası umumî heyetine iştirak için manyanın bazı kısımlarını ziyaret ederek Viyana ve Peşteye geçe İstanbul Vilâyetince murahhas intihabıcekler, ağustos sonunda Istanbula dö nın yapılması alâkadarlara bildirilmiş tir. neceklerdir. isterim. Askerlik hayatında işsiz geçen zaman yok gıbidır. Talim, terbiye, ders, hizmet, nöbet... Fakat, hiç biri bana kâfi gelmiyor. Gerçi, Harb Akademisine girmek için hazırlanmak ta var. Fakat, bu ağır iklimde masa başında çalışamıyorum. Sıcak beynimi eritiyor ve fikirler ter haLnde yüzümden akıp gidiyor. Hem doğrusunu isterseniz, ben hayatımda hiçbir zaman nazariyattan hoşlanmadım. Ben iş, hareket adamıyım. Nazariyatçı değil ameliyatçı, tatbikatçıyım. Alırsın kıt'anı çıkarsın yola... Bılırsin ki askerlerın hıç bir zaman senin peşini bırakmıyacaktır. Onların bugün resmigeçidde olduğu gibi yann da muharebe meydanında senin arkandan geleceklerini daima, her yerde, avcı hattında, süngü hücumunda peşini birakmıyacaklarını bılırsin. Hepsinın, talime gider gibi ölüme de seninle beraber gideceğine eminsin. Genc zabit coşmuştu, onu başka bir adam haline sokan yükseltici bir heyecanla konuşuyordu: Evet, düşersin bölüğünün önüne ve yürürsün, yürürsün ve hulyaya dalarsın; yürürken hiçbir şey düşünmezsm; yürürken her şeyi düşünürsün. Meselâ, ben tozlu yollarda, bıtıp tükenmek bilmi" yen tozlu yollarda, güneş beynimde kay "Cumhuriyet,, in tefrîkasiz 24 Abidin Daver DAV'ER Sanihanm, müstehziyane bira şişelerine baktığını görünce: Okkalarla toz yuttuktan sonra bir şjşe biranın da lâfı mı olur? Evet birkaç gündenberi neş'eliyim, mes'udum. Çünkü çok çahşıyorum, hatta lüzumundan fazla çalışıyorum. Resmigeçidde bölüğümü gördünüz. Öteki kıt'alann hepsinden mun* tazamdı değil mi? Kendi kendimi me tetmek gıbi olmasın ama mükemmeldi, diyebilirim. Gece gündüz çalıştım. Asker lerimi o hale getirdim. Bir ara arkama dönüp baktım, Türkiyenin dört köşesinden gelmiş, çeşid çeşid insanlan, tezgâhtan çıkmış gibi bir hale koyduğumu gö rünce iftihar ettim, kumandanın önün den geçerken onun büyük bir takdirle baktığını görünce içimde iftihardan başka gurur da duydum. Geçerken bana küçük bir selâm vermeyişinizin sebebi bu gururunuz mu oldu? Binbası Osman Bey de, öteki arkadaşlarınız da tebessüm ederek, başlarını hafifçe eğerek bana selâm verdiler. Siz, tenezzül etmediniz. İstağfurullah; ben vezife esnasın da çok ciddiyim. Resmigeçidde sizi de ğıl, kaç senedır görmediğim anneciğimi bıle görseydim, gene en küçük bir tebessiim bile etmeden geçerdim. Bu hareke timi bir kusur telâkki ediyorsanız, bunu vazife başındaki ciddiyetime, tam askerce ciddiyetime bağışlayınız. Saniha, sesini çıkarmadr, içinden onu bir kat daha takdir etmişti. Fakat bu takdirini gözlerinde okumak kabildi. Ercümend devam etti: Ne diyordum? Ha... Çalışmak, çok çalışmak benim en büyük zevkim, saadetimdir. Ben içi içine sığmıyan bir adamım. Hareketsizlik beni öldürür. Mütemadi bir hareket, bitmez bir faaliyct nıyarak ter içinde yürürken ekseriya sizi düşünürüm... Saniha müstehziyane sözünü kesti: Beni ve udî Cemileyi, değil mi? Ercümend yerinden fırladı, iki yumruğunu sıktı: Hangi münasebetsız, bu ısmı sizın huzurunuzda ağzına almak küstahlığını gösterdi? Saniha, sakin bir tavırla §u ^jlanı uydurdu: Kocam. Kocanız mı? Kolları yanına diiştü, yumniKıan a çıldı, iskemlesinin üstüne yığıldı. Saniha Hanım, dedi, anlamadığım bir nokta var. Ben sert ruhlu, haşin, kaba saba bir adamım. Salon terbiyesi almış ince, nazik bir beyefendi değilim. Fakat, sizin gıbi temiz bir aile kadınının huzurunda böyle bir mahluktan bahset mek küstahlığını gösteren birinin, namusum üzenne yemın edıyorum kı dışlerini dökerdim. Ne yapayım ki bunu, size benden çok yakın olan kocanız söylemis. Şimdi gahba İstanbulda bu gibi şeyler moda olmuş. Zevcesine hayatın en kirli taraflarını göstermek, en utandırıcı hikâyeleri söylemek, vaktile namuslu kadın lardan sakianan iğrenc ve ayıb şeylen onlara öğretmek, eğer yeni bir moda ise, ben bundan nefret ederim. Buna, geniş düşünceli, hazımlı olmak gibi kulplar taksalar da ben böyle şeylerden ve böyle edamlardan iğrenirim. Saniha Hanım, eğer, ben bir kadını seversem ve onun da hayatta bekârlığın ve tabiatimizin hay vanî taraflarının bizi sürüklediği baya ğılıklara, iğrenc şeylere vâkıf olduğunu bilirsem, hicabımdan yerlere geçerim, ölürüm. Saniha, bu hararetli sözleri gözleri parlıyarak dinlemişti. Ercümend, son cüm leri o kadar imanla, o kadar ateşle söy lemişti ki genc kadının vücudü ürpermiştı. Şimdi onu nekadar asil ve şerefli, haşinhği içinde nekadar temiz ve güzel buluyordu. «Sevgilisinin safiyet ve ismetini çirkin bir düşünce kirletirse ıstırab ve hicabın dan ölecek, öyle mi? Genc kadın, onun düşüncesini nekadar haklı buluyor, onun hıddetıne neka dar yakmlık hissediyordu. Kendi =i de her zaman onun gibi düşün memiş miydi? Kocası, kendisine güzel, çirkin herşeyden bahsettiği zaman, acaba, yalnız o herşeyi öğrensin diye mi düşü nüyordu; Yoksa... yoksa hayatm çir kinliklerini bilmiyen bir saffeti izale et mek, bir masumun yüzünü gözünü açmak gibi kanşık bir zevke mi kapıhyordu? Kim bilir, belki de, ben hayatm her ta rafını ona gösterdim, öğrensin, bilsin ve j aldanmasm gibi, doğru olmaktan ziyade hılekâr ve aldahcı bir bahane ile kendisini »erbest bırakmak kaygısında mı idi? Halb«ki sonraları, bazı kimseler, Sanihamn hayat hakkındaki nazarî bilgisini ve bu bılgiden doğan masum serbestisini, hafifmeşreblik sanarak istifadeye kalkışmış lardı. Süha, kendisine kan ile koca arasında birbırinden sır saklamaz bir arkadaşhk cari olması lâzım geldiği hakkında kon ferans verirken kaç erkek, iki kapı arasında onu sıkıştırmış, kaç kavalye dans ederken onu göğsünün üstünde bastırarak saçlannı koklamış, yahud da masanın altında dizini dizine dayamiış, ayağı ile aya ğını aramıştı. O, zendost erkeklerin bu muamelelerine uğradığı zaman, en küçük j bir heyecan bıle duymadıysa, bunun se bebi, kocasmın öğrettiği çirkinlikler de ğil; babasından kendisine irsen intikal eden ciddiyet, annesinin vicdanına a§ıladığı safiyet idi. Saniha, kırli hakikatler, hayvanî arzu* lardan ziyade, temiz hayallerin, hissî emellerin kadını idi. lArkası