11 Temmuz 1936 CUMHTRİYET Zavallı Istanbul! Coğrafî tetkikat Alman ve Çek talebelerinden bir grup şehrimize geldi Ludendorffa göre Hava, güneş ve denizin lüks sayıldığı şehir! Biraz hava almak, denize girebilmek için adeta bir seyahat yapmağa ve bir sürü masraf etmeğe mecburuz Harbe hazırlık işlerinin en mühimmi nedir? Harb ilân edildikten birkaç saat sonra tayyare kuvvetlerinin, motörlü kıt'aların seferberlik hazırlıkları ikmal edilmelidir Memleketimizde coğrafî tetkikatta buirer gözleri iğribüğrü taşlarla lunmak üzere Prag ve Berlin Universidolu terazilerini şakırdatarak telerinden birer doçentle bir grup Çek taselâmlaştılar, üç boy iple denklebesi dün şehrimize gelmişler ve Maarif leştirilmiş tablalarını yere koydular, yanVekâleti tarafından verilen emir üzerine yana çömeldiler, alınlarında dizili duran Galatasaray lisesinde misafir edilmişler terleri ellerinin tersile sildiler, konuşmadir. Çek ve Alman talebeleri, îstanbul 2 ğa koyuldular. Yorgun görünüyorlardı, [*] Mahallebiciler çarşısında bir dükkân pencerenin altından geçen halk miktan Universitesinden kendilerine terfik edilen Harb sureti kat'iyede ilân edildikten solunca, seferber edilen kıtaatın inkısa fakat dırı konuşuyorlardı: da oturuyorduk. Şimdiye kadar Istan zannederim ki şimdiye kadar böyle er coğrafya şubesi doçentlerinden Ahmed Heygidi günler he. Silivri yoğurdu bulda Bakırcılar, Sepetçiler, Çömlekçi ken hiçbir zaman geçmemiştir. Meğer biz Hulusi ve coğrafya şubesi son sınıf tale sonra geniş mikyasta tayyare kuvvetle mına müteallik umumî bir karar vermek rinin, süvari fırkalannın, motörlü kıt'a kolaydır. Bu devletlerin herbiri, kuvvet bir zamanlar beyaz ipekliler gibi came ler, Tarakçılar çarşısı vardı. Mahallebi birkaç arkadaş nasıl derdleşmişsek Bey besinden Nureddinle beraber bugün şark ciler, pastacılar da tarihte nam bırakmak oğlunda oturanlann birçoğu da derdleş vilâyetlerine gidecekler, orada coğrafî ve ların, ordunun filân ve falan kısımları lerinin heyeti umumiyesini ancak Al kânlarda saklanıyordu. Dirhemle değil için ittifak etmişler, hepsi Beyoğluna, Ga miş, başka bir çare bulamadıklan için jeolojik tetkiklerde bulunacaklardır. Bir nm, donanmanın ticaret gemilerine hü manyaya karşı sevketmek vaziyetindey miskalle satılıyordu. Şimdi çevrelik beze cum etmeğe memur olan hafif parçala diler. Filhakika, tabiyelerinin biricik he döndü, yüzüne bakan yok. latasarayla Taksim arasına taşınıyor, buralara koşmuşlar. ay kadar devam edecek olan bu tetkika nnın, mutlaka harbe hazır bulunmaları defi Alman ordusunun imhası idi. Fakat Obürü içini çekti, arkadaşım gamlı fctırasını kendileri için bir çarşı haline Park Otelle Alman sefareti binası ara ta Samsundan başlanacak, sıra ile Amaslâzımdır. Ordunun diğer kısımları da, Ingiltere ile Fransanın, ayni zamanda gamlı tasdika girişti: getiriyorlar. sında aşağıya doğru sapan bir yol var. ya, Tokad, Sıvas, Erzincan, Erzurum Okkasmı bu mubareğin yetmişe İşte bu çarşıda, bir pastacı dükkânın Eğribüğrü gider ve sonra birdenbire Ka ve Vana gidilecektir. Orada Van gölü o esnada, alelâcele ve sıra ile, seferberlik deniz kuvvetlerini de Alman donanması da birkaç arkadaş toplanmış görüşüyor bataş üstlerine düşen plâto şeklinde bü çöküntüsü tetkik edildikten sonra o civar hazırlıklarını ikmal edeceklerdir. Kara üzerine sevketmemiş olmaları, ancak düş sattığım günler oldu. Taş dirhemlerin bıduk. îçimizden biri saatine bakarak: yük bir arsaya çıkar. İşte halk bu arsaya da mebzulen bulunan eski yanardağlar ordusunun tayyare kuvvetlerinin ve do man erkânıh rbiyelerinin anlaşılmaz bir raktığı kâr da caba. Şimdi on beşe verinanmanın mütebakı aksamı, seferberli hatası telâkki edilebilir. Düşmanının bü yoruz da pahalı diyorlar, nasıl aramazsın A ! dedi. Geceyarısı olmuş! Gi doluyor, güneşin bulutlar arkasından kur gözden geçirilecektir. Dönüşte Kars, Beğin ikinci gününden itibaren, kendi g a r tün kuvvetlerini, keza imha etmek mak o günleri?.. dip yatmak vakti. Yarın sabah küsufu tulup çıkmasmı bekliyordu. yazıd, Ardahan vilâyetlerinde de tetki nizonlarında ve mensub oldukları liman* ** sadını güden Rusyanın, kendi kuvvetle * * * görmek istiyorum. Erken kalkmak lâ kat yapılacaktır. larda harbe hazırlanmış olacaklardır. rinin mecmuunu garb cephesine yığması Ucuzluğu musibet sayan bu kısa gö zım... Güneşin aya mı, ayın güneşe mi tut Sulh zamanında mevcud bütün teşekkül tamamen makul bir hareket olmasına mu rüşlü ayak satıcılarını dinlerken hatırıma Sarî bir hastalık gibi, küsufu görmek kun olduğunu unutarak bambaşka düşünECNEBİ MEHAFİLDE ler ve sulh ordusunu itmama tahsıs edilen kabıl, bu hududa yığdığı kuvvetlerin kıs şu fıkra geldi: Osmanlı tarihçilerinin mismerakı hepimizde uyandı. Fakat nasıl ve celere dalmışım. İşte bir şehir ki içindf oteşekküller, seferberliğin ücüncü günün mı küllisini, müttefıklerinin yaptığı gibi, kin bir dalkavukluk hissile «veli» diye nereden? Dördümüz de dağlık tstan turanlann hayatı ve sıhhati için, mes ud îsviçreden gelen kadın den beşinci gününe kadar, ihtıyat ve en tehlikeli düşman olan Almanyaya kar tanıtmak ıstedıklerı yarı delı padışahlarbulun şarka bakar sırtlannda oturduğuve bahtiyar olmaları için ne lâzımsa tabigazeteciler mustahfazlarla istihkâmları muhasaraya şı değil de Avusturya Macaristana kar dan İkikci Beyazıd, sıcak bir yaz günü muz halde güneşin doğuşunu görebile at bol bol vermiş: Güzel hava, berrak bir Marie Kuhn ve Erna Rutichhauser memur kıtaat ve geri hidematı teşekkül şı sevketmesi akıl erdirilemiyecek birşey cuma selâmhğı törenine çıkmıştı, at üs cek bir yer bulmakta güçlük çektik. sema üzerinde kış ve yaz kendisini esirleri bunlardan birkaç gün sonra hazırlantünde camiye gıdıyordu. Kızgın güneş alBeyoğlunun hangi noktasmdan sabah gemiyen güneş, denizlerin türlüsü; sert adında îsviçreli iki kadın gazeteci İstan mış olmalıdır. Ayni zamanda, yedek kı dir. bula gelmiştir. Kadın gazeteciler îsviçretında yavaş yavaş bunaldı, iliğine kadat güneşini görmek kabildir! Galatasaray Karadeniz, yumuşak Marmara denizi, Almanya ile Avusturya Macarista den yaya olarak yola çıkmışlar ve Bul taat ta ihdas edilecektir. ter içinde kaldı, hükümdarlık çalımını fimektebi karşısında bulunduğumuz için Boğaziçi ve Haliç birer şehir!.. Ve bünm vazifeleri daha güçtü. Alman başkugaristanm Burgaz şehrine kadar gelerek, Hava kuvvetleri süratle hazırlanabile mandanlığı, garbde Rusyaya karşı mah lân unuttu, bön bön etrafma bakmmağa ilkevvelâ burası akla geldi. Mekteb yetün bu ihtişam ve servetten halkın kolay oradan Varna vapurile şehrimize muvaceği cihetle, anti arien müdafaa vesaitile dud kuvvetler bırakmak ve en esaslı kuv başladı. Sığınacak bir gölgelik, hararet rine bu bina meselâ Belediye, Hükumtt ca istifade edebilmesi için dağlar, tepe salat etmişlerdir. hava istihbarat servisinin harbe karar vetlerini, Belçika ve Fransa toprakların giderecek bir bardak su arıyordu. dairesi olsaydı, etrafındaki bahçe bir ler, sırtlar, yamaclar... Üzerine yapıla Kadın gazeteciler İstanbuldan yaya o verildikten yani seferberlik emrinden bir da da Ingılız ordusıle çarpışmak icab etDevrın hususiyetleri selâmlığa çıkan meydan veya ufak park şeklinde halka bilecek bir şehir!.. larak Bulgaristana ve oradan İsviçreye kaç saat sonra harekete geçebilmeleri ik tiğinden, oralara sevketmek suretile bir bir padişahın yol üzerinde ve at üstünde açık bulunurdu. Havasızlıktan boğulan kesif kalabalık merkezindeki bu nok Tabiat lutfunu, zenginliklerini esirge gitmek istemişlerse de, müsaade alama tıza eder. çareıhal bulmuştu. Alman başkumandan BU içmesine müsaid değildi. Böyle bir hatadan yalnız güneşin çıkışını değil, ba meden bol bol vermiş. Fakat insanlar dıklarından dün akşamki ekspresle Sof Hududlann ve düşman harb gemile lığının, garbdeki düşmanlara karşı kat'î fiflık gösteren hünkârı seyirci halk de bşını da, denizi, mehtabı da görmek, ha bunlan inhisar altına almışlar. Halkın en yaya dönmüşlerdir. rinin yakında gelmeleri ihtimaline karşı, bir harb silâhı olarak ayni zamanda do ğilse bile Yeniçeriler yuha ile maskaraya iptidaî yaşama ihtiyaclannı, pahalıya elya almak kabil olurdu. harb limanlarının himayesi derhal temin nanmayı da kullanmağa niçin karar ver çevirirlerdi. Fakat İkinci Beyazıd, buYeni Sovyet ticaret de edilebilir birer lüks haline getirmişler! edilmeli; sahiller ve seyrüsefere elverişli mediği meselesine gelince, bu, benim için, naltıcı sıcağın zorile yarım aklını da kayTaksim meydanı düşünüldü: Deniz mümessili Biraz temiz hava alarak gezebilmek deniz yollan, ayni kısa müddet zarfmda İngiliz donanmasının vazıyetı kadar an betmek derecelerine gelmişti, başını so tarafındaki apartımanlar yapılmasaydı bir lüks: Geniş, temiz, ağaclı bulvar ve Sovyetlerin îstanbuldaki ticaret mü askerî idare emrine verilmelidir. Coğrafî nunu düşünmeden dört yanında içecek Istanbulun bütün güzelliklerini buradan laşılmaz bir hâdise olup kalmıştır. O zayol yok. Vapura, otomobile binip uzak messilliğine tayin edilen M. Ossipof şeh vaziyetleri ve dağları dolayısile hudud birsey arıyo^rdu. görebilirdik. Yalnız bu plâtö herhangi bir man enerjik ve vahdetli bir başkuman lara gitmek lâzım. Gezmeden şöyle otu rimize gelerek yeni vazifesine başlamıştır. lannı tesbit hususunda kolaylıklara mazNihayet gözüne bir yoğurtçu dükkânı şehir için bİT servet addedilirdi. Halbuki danlık yoktu. Bunun acısı sonra duyul çarptı ve çölde serab yakalamış yan bayburasının şehrin en hâkim tepelerinden bi rarak hava almak, deniz, güneş görmek Eski ticaret mümessili M. Vorobiof Mos har bulunan Fransa ve İtalya gibi devlet du. ler, hududlan için tahaffuz tedbirlerini gın bir serseri telâşile atın başını çekti, risi olduğunu bu apartımanlarda oturan lüks: Apartıman felâketine daha uğra kovaya gitmiştir. Avusturya Macaristan, kıtaatının kısmamış açık yerlerde kazıno veya duhulısühuletle alabilirler. Kaldı ki, Fransa, sağ tarafında yürüyen Sadırazama emir lardan başkalan yavaş yavaş unutuyorCEMtYETLERDE mı küllisini Galiçyaya sevketti; maama yeli bahçeler yapılmış. Deniz girmek bir kendi hududlarında bir istihkâm seddi verdı: lar bile. fih, Sırbistana karşı gönderdiği kuvvetler Terziler cemiyeti idare lüks: Ya Florya veya Suadiye gibi uzak vücude getirmiş bulunuyor. Fakat, düş Şuradan bir çanak ayran getir. SuAyazpaşa konuşuldu: Daha bir iki çok daha ehemmiyetli idi. O tarafta süyerlere gitmek ve adam başına en aşağı man devletlerle muhat bir memleket için, heyeti seçimi suzluktan bayılacağım! «ene evveline kadar buralardaki aralık ratle muvaffakiyetler elde edeceğini ve Sadırazam ilkin şaşırdı, sonra aklını Terziler Cemiyeti idare heyeti yeni se harb filen başlamadan evvel hududlan Bonra, muzaffer kıtaatmı Rusyaya karşı yerlerden güneş te, deniz de görülebili 100200 kuruş harcamak lâzım, hatta iyi su içmek bir lüks: Şişesi beş kuruşa! ç;mi dün muhtelif yerlerde yapılmıştır. nı müessir bir şekilde kapatmak, son debaşına devşirdı, seyircilerin de işitebileceyordu. Şimdi burası penceresiz bir korisevketmeği düşünüyordu. Fakat beklenen Baska memleketlerin bira ve şarabından Seçım sabahleyın emniyet altıncı şube rece güçtür. Böyle bir memleket için, medor halini aldı. zafer kazanılamadı; çünkü, Macar şı ği bir sesle kâhyasına şu ihtarı yaptı: daha pahalı. Şevketlu efendimiz halka nasıl yosonra Beyoğlu Belediye dairesinde ve selenin halli çaresi mefkuddur. Bu vadi mendiferlerinin, kendilerinden beklenen Nihayet şu karar verildi: BeyoğlunKoca Beyoğlu halkı, hava almak ihti akşamüzeri Ticaret Odasında yapılmış de yapılacak teşebbüsler, kuvvetlerin da hızmetleri ifaya kabiliyetleri olmadıkları ğurt yedirildiğini anlamak istiyorlar. Koş, daki iki arkadaş Taksim bahçesine, Ni şantaşındaki ahbab Taşlık denilen tepeye yaclarını bir dereceye kadar olsun gider tır. Seçimin neticesi bugün belli olacaktır. ğılmasını intac eder, bunun neticesi de anlaşıldı. Öyle ki, Avusturya kıtaatı, A şu dükkândan bir bardak ayran al da kolayca inhizamdır. Nitekim, 1914 te gidecek. Benim Ayazpaşada oturduğum mek icin çoluk çocuk boş arsalara döküvusturyanın, nihaî zafer kazanmağı ümid gel! Alman Başkumandanlığı, şarkî Prusyaîsveç elçisi gitti Seyirci halk, bu şahane alâkanın şükapartımanm karşısında yapılanı daha lüyor! Bu da muvakkat! Ayazpaşa ta ettiği noktada, yani Rusyaya karşı hareIsveç elçisi M. Winther,beraberinde nm cenub kısmmı hakkile himaye imkâ kete geçemediler. raflannda deniz görebilen ve halkın biranını kulaktan kulağa fısıldarken ayran çok yükselmemiş, Boğaza olan manzarageldi. Fakat ekşiceydi, hünkâr hoşlan yı kapamadığı için ben küsufu odanın riktiği bu son arsa parçası da kapanıyor: zevcesi olduğu halde iki ay kalmak ü nını bulamamıştı. Düşmanm bu vilâyeti, Kıtaatın bir seferberlik plânına göre Üzerine apartıman oturtmak için temel zere mezunen memleketine gitmiştir. seferberliğin hemen ilk günlerinde istilâ madı, yüzünü buruşturdu ve atını sürüp penceresinden görebilecektim. Kendisine sefaret kâtibi M. H. de Tamm etmemiş olmasını, tahaffuz tedbirlerinin inkısamı için, Başkumandanlıkça, harıci yürüdü. sondajı yapılıyor! * ** maslahatgüzar sıfatile vekâlet edecek tesirine değil münhasıran düşmanm bir siyaset şeraitinin tam olarak bilinmesi, Şimdi bu yüz ekşiliğini de tevil etmek V. BtRSON Sabah saat 4 ile 5 arasında bizim tir. hatasına atfetmek lâzımdır. İngiliz de vaziyetin düşman tarafında mevcud şek lâzımdı, Sadırazam gürlüyordu: niz kuvvetlerinin, bütün İngiliz donan lile gayet dikkatli surette mütalea olun İNHÎSARLARDA Yerli Mallar sergisi on gün Müreftede yapılan petrol ması tarafından müzaheret görmeleri ması, bundan doğabilecek imkânların hep yoğurt Şevketlu efendimiz halka bayat satıldığına müteessır oldular. Yomümkün olduğu halde, Şimal denizinde sinin gözden geçirilmesi, ve müstakbel hasondajı daha açık ğurtçuyu dükkân kapısına asın! [Tütün eksperlerinin imtihanı ki Alman limanlarının methalini kapat rekâtı askeriye sahalarının coğrafî vazi Bu vakıadan sonra îstanbulda yıllarca Sekizinci Yerli Mallar sergisi on gün Müreftede yapılan petrol sondajmda mak maksadile o denizde isbatı vücud etTütün eksperliği nizamnamesi mucibazı petrol tezahüratı görülmüş ve sonyetlerinin malum olması şarttır. Başku kötü yoğurt satılmadı, satılamadı!.. bince ehliyetname alacak eksperlerin im daha açık kalacaktır. Sergideki firma daj yapılan mmtakanın altındaki kuv memiş olmaları da tıpkı buna benzer bir mandanlık, ayni zamanda, kendi emrinların bir kısmı, havaların birkaç gün ev tihanlanna îzmirde başlanmıştır. vetli bir hava gazi tazyiki bir çok me hatanın mahsulüdür. deki kuvvetlerin vaziyetini son derece veline kadar fena gitmesi yüzünden bu Geçmiş günlere imrenen iki yoğurt feanbuldaki imtihan heyeti yedi se sene açıkta kurulan sergiyi kâfi dere vaddı yukarı atmıştı. Müreftede sondaj mükemmel olarak bilmelidir. Hududları çuya, pencereden başımı uzatarak bu fıkToptan harb nelik meslek hizmeti hakkında ibraz edi cede ziyaretçinin gezemediğini öne süyapan heyetin reisi Cevad Eyüb Taş nı müdafaa için ancak bir kara ordusuna rayı anlatmak istiyordum. Fakat onlar Harbe hazırlık işlerinin en mühimleri len vesikalann tetkikile meşgul bulun rerek kapanma gününün bir müddet man bu husustaki raporunu İktısad Vesahib olan İsviçre gibi bir devlet, harbi, gram yerine kullandıkları iğribüğrü taş kâletine vermiştir. arasında seferberliğin ihzarını, yani or maktadır. Bu vesikalardan içtimaca sa daha uzatılmasını istemişlerdir. Bu müRapora nazaran Müreftedeki tezahü dunun tam mücehhez ve derhal faaliyete çok gayrimüsaid serait dahilinde sevk ve ları üc boy iple denklestirilmiş terazile lih görülenlerin sahiblerine imtihansız racaatler sergiyi tertib eden Sanayi rının bir gözünde şakırdatarak uzaklaş Birliği tarafından tetkik edilmektedir. rün ifade ettiği vaziyet şu suretle hu geçmeğe hazır bir halde harekete getiril idare edecektir. Toptan bir harbın sevk olarak ehliyetname verilecektir. Vesika mışlardı. Sergide bir paviyon müsabakası ya lâsa edilebilir: mesini gözönünde bulundurmak lâzımdır. ve idaresi düşmana karşı zafer kazanmağa ları kâfi görülmiyenlerle eksperlik mesM. TÜRHAN TAN mütevakkıftır. İsviçre gibi bir devlet kenTersierin yukarı kısmında petrolu ihpılacağı evvelden malum olmadığı için Yukarıda, hududlann tanzım ve muleğinde yedi seneden daha az çalışmış tiva eden taşlar ve daha derine indirildini müdafaa ettiği zaman, düşmanı te bazı firmalar paviyonlarma kâfi itinayı Ankarada yapılacak paraşü olanlann imrihanlanna da bir haftaya dikçe petrol bulmak ihtimali vardır. hafazası bahsaıde de söylediğim gibi, pelemek vazifesini üzerine almasmı başka göstermemişlerdi. Şimdi paviyon mü 1914 te Fransanm, Belçikanın ve İngil kulesi Lâkin bundan mutlak bir petrol hazikadar başlanacaktır. sabakası dolayısile paviyonlann yeni nesi bulunacağı manasını çıkarmak ba terenin yaptıkları şekilde tek bir cephe bir devletten bekler. Binaenaleyh, ger Türk Hava Kurumu Ankarada 44 bi Samsundaki imtihan heyeti de imti den tanzimine başlanmıştır. Müsabaka çekten bir harbin nasıl olması lâzım geküsur lira sarfile bir paraşüt kules riz bir hata olur. Bu yalnız o mıntaka üzerinde harbi idare etmek mevzuu bahhanlara bu ayın 15 inden itibaren başh için gezicilerin reylerinin toplanmasına leceği hususunda îsviçreyi misal olarak yaptırmağa karar vermiştir. Kuleni da daha fazla çalışmağa cesaret ver [*] Bırinci makale 9 temmuz 936 tarihli alıp aldanmamalıyız. yacaktır. •nşası münakasava konulmuştur. hafta başmda başlanacaktır. mektedir. ^üshamızdadır. Ne güzel bir sonbahar sabahı idi. Ça telin, ondan sonra da Askerî Mahfilin hernedense, önündeki deniz gibi sonsuz tıları takib etti. Bunlar, lokantadaki sofra kuşlan, mimoza ağaçları üzerinde ötere ve bahçesinin önünden geçerek denize bir hüzün duydu. Kumsala uzanarak için komşuları zabitlerdi. Genc mülâzimler, bırbirinin koluna girmiş, şarkı söylüyor uçuşuyorlardı. Saniha, balkondan aşag doğru yürüdüler. için ağlamağa başladı. Hafif bir gürültü işiterek gizli bir ü lardı. Karı koca, onlara yol vermek için ya bakmak için iğildiği zaman, üç gea Süha, yürümekten hoşlanmadığı için yolun bir kenanna çekildiler. Saniha, şa zabitin konuşarak geçtiklerini gördü. adaîî vücudile bir pehlivan gibi sallana midle sordu: Kışlada ve civarındaki ordugâhta mikacı mülâzimin güzel yüzünün, kendi sallana gidiyor, sigarasını yakmış, sessiz Süha, sen misin? zıka çalıyordu. Saniha, mızıkanm sesine çehresine sürünür gibi geçtiğini gördü. sessiz çekiştiriyordu. Hayır, kocası değildi. Kurumuş bir "Cumhuriyet,, in tefrikasi: 3 Kocasının koluna sımsıkı sarıldı ve cil ayak uydurarak terliklerinin ökçesile bal" Abidin Daver DAV'ER Bir yaz gecesi gibi baş döndürücü ılık saz rüzgârla hışırdamıştı. Süha, biraz ökonda tempo tuttu. Sonra, pencereden oi veli bir sesle ona: Süha, önünde tabağa burnunu sokacak mış. Bu genc mülâzim, kıt'asınm en alay kokularla dolu berrak bir gece idi. Satede bir taşın üstüne oturmuş, sigarasını danın içine, küvette yüzünü gözünü yı i Sevgili Sühacığım, dedi! kadar iğilmiş, gülüp duruyordu. Saniha cı zabiti, arkadaşlannın neş'esi olacak. niha koşmağa başladı. Başına sardığı sa içmekle meşguldü. Saniha elini uzatarak kamıya çalışan kocasına bağırdı. 2 n kırmızı eşarpın iki ucu, kayıp giden za kurumuş sazı avuçlarının arasına aldı ve hayretle sordu: • Bak, bak garsonu nasıl çağınyor. Bahar, bahar kocacığım! î Ertesi sabah Saniha, harikulâde bir Ne var Süha, ne gülüyorsun? Genc zabitin şakrak sesi bütün lokan rif vücudünün iki tarafına birer kanat bu ot parçasını şefkatle sıkıştırdı. Süha, kara bıyıklarından sular aBu gece, içinde ne büyük bir sevmek saadetle, evlendiğinin ilk zamanlarındaki gibi çarpıyordu. Kocası, arkasından onu İşitmedin mi? tayı çmlatıyordu. karak geldi, karısını burnunun ucundac ve sevilmek, okşamak ve okşanmak, öp gibi bir saadetle uykudan uyandı. zevkle seyrediyordu. Hayır, ne var? Çağanoz, buraya bak! öptü. Giyinip sokağa çıktılar. îstanbul Bir akşam evvel, kepenklerini kapa Şu genc ve şakacı mülâzimin an Seniha başını çevirdi ve biraz evvel Saniha, nefes nefese sahildeki kum mek ve öpülmek ihtiyacı duyuyordu. lokantasının bomboş salonunda kahvalt lattıklannı dinlemedin mi? kendisme tebessüm eden güzel ve cür'et sala vardı. Gözlerinin önünde, deniz, gü Sonra, yattığı yerden kalktı. Eşarpının mağı unuttukları bir pencereden neş'eli ettiler. Onlar, çaylarını icerken beş los • müş bir tepsi gibi uzanıp gidiyor, sular uçları uça uça yola doğru yürürken ko bir güneş 'odaya doluyor, dışarıda gece Başka şeyler düşünüyordum, duykâr simayı gördü. Sonra lâkaydane: Iracı çocuk kunduralarını boyamak içi yağan çiy ile ıslanmış balkonun zeminı samadım bile... Ali Dayı ile alay eden mülâzim, tembel, sessiz ve baygın, kumlann üstüne casına: birbirlerile döğüşüyorlardı. j seriliyordu. Islak ve ince kumlara önce Çok yorgunum, otele gidelim, dedi. nşm bir ziya ile parlıyordu. Yeni gelen kur'a efradını almak ü dedi. Saniha dedi ki: ; Süha ayağa kalktı, sonra haşin ve ka Süha, küçük demir bir karyolayı ezen zere, kâtib arkadaşile beraber îstanbul Şakalaşan ve gülüşen gencler onu alâ leri gömülerek ayakları suya girinciye kadar yürüdü. Şimdi deniz, iskarpinlerinin ba bir hareketle karısını kendine doğru iri vücudile, saçları karmakarışık yum Kavga yok! Herbirînız bir aya • dan gelen vapura gitmişler. Kâtibin ku kadar etmemişti. Kocasına teklif etti: laklan o kadar büyükmüş, içine rüzgâr Haydi kalk, deniz kıyısına gidelim ucunu yalıyordu. Hafif ve serin bir im çekti. Fakat Saniha, bir yabancının te ruklarını sıkmış kocaman bir bebek gibi ğımızı boyayacaksınız. Beşinci de seyreif decek hepinize birer yüzlük! bad esiyor, deniz rüzgârının tuzlu nefesi, cavüzüne uğramış gibi kocasını iterek ge uyuyordu. dolmuş, bu yüzden vapur bir tarafma yat biraz! Ali Dayı, lokantanm büfeye en yakıt Saniha, kocasının burnunun deliklerine mış ve az kalsın, bir yelkenli kayık gibi, Süha istemiye istemiye kalktı. Ye örtüsünün uçlannı savuruyordu. Göğsün ri çekildi. Öteki, biraz sonra intikamını masasına oturmuş, nargilesini çekiştiri ' den çıkarıp şakaklarınm arasına soktuğu alacağından emin gibi ısrar etmedi. Tam üfledi. albora oluyormuş. Bunun üzerine mülâ mekten sonra, kahvesini soğutarak uzun Uyan, artık! Haydi kalk; öğle ol yordu. Süha da bir nargile çekmek istedî zim, arkadaşım vapurun ortasına sürük uzun, tenbel tenbel içmek âdeti idi. Ken mimozaların baygın kokusu ruhuna ya kasabaya doğru yürümeğe başlamışlardı Ali Dayı, bana da bir nargile, di lemiş, ve ona: «Yahu, yelken kulakla dısıne kalsa, zabitlerin sözlerıne kulak mi yılıyordu. Birdenbire, ebedî sevgiler ta ki kendilerine doğru gelen sesler işittiler, du; dedi. ye bağırdu Sonra sabahlığına sarılarak balkona nndan birini olsun sancak tarafına uzat, safiri olmak ve pehlivan yapılı Ali Dayı hayyül ettiği için mı, yoksa gece, bir aşk hep bir ağızdan şarkı söylıyen bu ses lArkası görmüyor musun batıyoruz» diye bağır ile konuşmak daha hoştu. Oturduklan o gecesi ve gönlü bomboş olduğu için mi, leri, gecenin karanlığı içinde sırma pırıl fırladı. Onların hasbihalleri