26 Haziran 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

26 Haziran 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 Haziran 193i CUMHUBİYET Tarîhî vesikalar böyle mi muhafaza edilir? Bulgaristamn ilânı igtiklâline dair vesikalar Hazinei Evraktan nasıl çıktı? .» • 1 '•' f f ' v *•";<«•> Troçki durmadan propagandada... îstikbali dördüncü Enter nasyonal temsil ediyormuş! Pariste çıkan L'intransigeant gazete si, Fransadaki grevler münasebetile, Troçki ve Dördüncü Enternasyonal i simlerinin mevzuu bahsolması üzerine neşrettiği bir makalede, Dördüncü En ternasyonalin, amele ihtilâli gayesini güden Troçkinin eseri olduğunu, eski Harbiye Komiserinin Rusyadan tardedildik ten sonra Siberyada ve Türkiyede ikamet ettiğini ve nihayet 1932 de, Fransada oturduğu sırada Dördüncü Enternasyonalin tesisine başladığım söyliyerek czcümle diyor ki: «Uçüncü Enternasyonalin iflâs ettiğini, onun boş yerini, badema, Dördüncü Enternasyonalin işgal edeceğini söyliyen Troçki, azimkârlığı sayesinde, Dördüncü Enternasyonalin müridi olacak bir avuç genci başına toplamağa muvaffak ol muştu. Bu suretle, yalnız Troçkinin yazılannda mevcud bulunan Troçkizm birkaç taraftar bulmuş oluyordu. îlk iş olarak, Dördüncü Enternasyonalin ku rulduğunu bildiren ve «Dörtler beyan namesi» adı verilen beyannamenin neşri oldu. Buna dörtler beyannamesi denmesinin sebebi, iki Holandalı, bir Alman ve bir Fransız zümreden müteşekkil ol ması idi. Troçki Fransada bir mecmua ve bir gazete tesis etmiş ve her lisana tercüme edilen hatıratının temin ettiği para ile, hem teşkil ettiği grupu, hem neşretmeğe başladığı gazeteleri beslemiştir. Troçkinin 1935 kânunusanisinde Fransadan uzaklaştınlması üzerine durması icab eden propaganda, hâlâ, onun beş on taraftarı elile devam etmekte ve tesis edilen propaganda gazeteleri el'an neşredilmektedir. Fakat tahsisatm mem baı belli değildir. Troçki ise, Osloda, Amerikadaki mutavassıtın, yazılanna mukabil gitgide daha az para göndermesine ve hastalığına rağmen, yorulmadan, usanmadan yaz makta, müstear isimlerle ve kendi ismile mütemadiyen makaleler neşrine devam etmektedir. Fransada, Halk cephesinin seçimde kazandığı muvaffakiyetten sonra, Troçkizmin ve Dördüncü enternasyonalin esası dörde ayrılmıştı. Grevlerden sonra bu dört zümre birleşmeğe ve bu suretle kuvvetlenmeğe karar verdi. Lutte Ouvriere ismile çıkarmağa başadıkları bir tek gazete, birinci sayısının mürekkebi kurumadan toplattırıldı ve gayriresmî bir takım tebliğler, bu gaze tenin, başlıbaşına, grevciler arasmda tahrikât yaptığını iddia etti. rr s 1yo s 1 t a r I h n o t 1a r I Tarihte Boğazlar Asrı sımyager meselesi ve Avrupa T • A • Çarlık Rusyası 1774 ten itibaren Osmanlı tmparatorluğımu parçalamak siyasetini takibe başladı ve Boğazlar meselesi bütün çetinliğile doğmuş oldu 2 Bütün Ondokuzuncu asır boyunca devam eden ve Yirminci asnn da ilk yirmi senesinde Avrupa siyasetini meşgul eden Boğazlar meselesi, Onsekizincı asnn son senelerinde; Rusların Osmanh Imparatorluğu üzerine kazandıkları askerî ve siyasi zaferlerden doğmuştur. Ruslar her nekadar daha 1696 da Karlofça muahedesile Azofe yerleşi yorlarsa da; fılen Karadeniz devleti olmaları ancak 1774 te Babıaliye kabul ettirdikleri Küçük Kaynarca muahede siledir. Bu muahede ile Dinyeper nehri mansabında kâin Kılburun kalesini ve Kırım yarımadasında da Yenikale ile Kireç burnunu alan Ruslar; ticaret gemileri i çin de Boğazladan serbestçe seyrüsefer Turkıyenın parçalanmasına hakkını kazanıyorlar. Avusturya Imparatoriçesi Boğazlardan ticaret kasdile gemi ge çirmek hakkı Ruslardan evvel Fransız, Avusturya ve îngilizlere bir seri kapitülâsyonlarla tanındığı için Ruslara tanı nan hak zâhiren Boğazlardan istifade eden devletlerin adedini fazlalaştırmaktan başka birşey değildi. Fakat hakikatte vaziyet şudur.. 1535 te Fransaya bahşedilen imtiyazlarda Boğazlara temas eden açık bir kayid yoktur. 1740 ta yenileştirilen bu imtiyazların 20 nci maddesinde deniliyor ki: Fransız tüccarlannın denizden ve karadan serbestçe geçerek arazimizde ti caret yapmalarına müsaade ediyoruz.(i) Halbuki Küçükkaynarca muahedesinde Boğazlardan serbestçe seyrüsefer k*ydi mevcud olduğu gibi, bu kayid sultanın Ruslara bir lutfu olmayıp, Rusların ona bir harb neticesinde kabul ettirdikleri bir şarttır. Rusların ticaret gemilerini Boğazlardan serbestçe geçirmek hakkını elde et meleri Osmanlı Imparatorluğunım aleyhinde olduğu kadar bu hakkı evvelden kazanmış Fransa, Ingiltere ve Avusturyamn aleyhindedir. Ondokuzuncu asırda Rus hakimiyetinin Kara ve Akdenizde yerlesmemesi için çalışan bu üç devletin Onsekizinci asrın sonlarında Rus ilerle yişine müdahale etmemeleri Avrupanın siyasal durumundan ileri gelmektedir. Fransa Yedi sene harblerinde mağlub olmus, Amerikadaki müstemlekeleri îngilizlere kaptırmıs; ve Avrupada da Lehistanın tefessühune mâni olamamıştı. XVI ncı Lüinin hükumeti şark islerinde faal bir politika oynamaktan âcizdi. îngiltere Amerikadaki müstemlekele rinde çıkan isyanla mesguldü. Osmanlı Imparatorluğunu Ruslara karsı korumik istiyen Avusturya, Prusya Kralı İkinci Fredriğin tesirile daha ziyade Alman işlerile uğrasmağa mecbur kalıyordu. Avrupanın bu durumundan istifade ederek Türk împaratorluğunu parçaîa mak istiyen Rusyanın Babıaliye imzalattığı Küçükkaynarca muahedesi ahkâmı Rus ihtiraslarının bir bitim noktası ol mavıp bir merhalesidir. Karadeniz ve kısmen de Akdeniz devleti olmak icin Boğazlara sahib ol mak emelini güden Rusya bu emelini bir an evvel tahakkuk ettirmek için Osmanlı împaratorluğunu baska bir Av rupa devletile taksim etmeği düsünmekte de kusur etmedi. Katerinanın taksim teklifleri Mari Terez zamanmda Viyanada kabul edilmiyor. îstanbul ve Boğazları Ruslara bırakacak bir taksimin Rusyayı cok kuvvetlendirecesini ve Avusturvava Şadiyi kendi hüviyeti içinde görünce şaşaladı ve bu halin bir izahını anyormuş gibi lâmbaya, kapalı perdeye, yerdeki kıllara, Sabahatin yüzüne baktı. Şadi ona dedi ki: Sabahat Hanıma birşey ikram e delim. Sor bak, çay mı ister, kohve mi? Sabahat doğrularak: Hiçbir şey istemem, dedi, yalnız bir bardak su... Boğazım kuruyor... Demindenberi yutkunmakta zorluk çekiyo rum. Suzan, devam eden hayret içinde Şadinin yüzüne bakıyordu. Serseri: Haydi, dedi, görüyorsun işte... Artık samimî konuşuyoruz, sen de üs tünden o kuşaklı, musibet entariyi çıkar. Sabahat herseyi biliyor. Suzan bir kelime söylemeden uzak lastı ve kıza bir bardak su getirdi. Sadi ona dedi ki: Hem sen artık git. Benim Sabahat Hanımla konuşacağım şeyler var. Suzan ellerini arkasına koyarak, mü frîJ Bulgar Kraltnın çektığı fransızca ash telgrafın Aym telgrafın Babtâhde yapılan turkçe tercumesı 1908 inkılâbını sendeletmek istiyen ilk harid darbe Sofya ile Viyanadan gel mişti. Henüz Abdulhamidi tahtmda tutan Meşrutiyet liderleri, Bulgaristan beyliğinin krallık ilân ve Avusturya Macaristanın da Bosna Hersek vilâyetini ilhak etmesi üzerine gerçekten müşkül bir mevkie düşmüşlerdi. Bulgaristan, belki askerî bir tazyikle ricate icbar olunabilirdi. « Lâkin Avusturya Macaristanın Sofya ile elbirliği yapmış olması dolayısile bu tazyike kalkışmak tehlikeli olduğu gibi Viyanaya boyun eğip Sofyaya kafa tutmıya da imkân yoktu. Bu sebeble Bulgaristamn krallığı meselesi büyük bir ehemmiyet alıyordu, inkılâbı zayıflatacak bir mahiyet gösteriyordu. Osrnanh tarihile ve Meşrutiyet devrile bu derece alâkası olan bir hâdisenin evrak hazinemizde saklı olması lâzım gelen vesikalara göre bugün izahı acaba mümkün müdür?.. Herhangi bir tarih meraklısı o hazineye müracaat ederek bu vesikalan gözden geçirebilir mi?. Biz, hiç tereddüd etmeden, buna «hayır» diyeceğiz. Çünkü evrak hazinesinde Bulgaristan istiklâlini tesbit eden vesikalar yoktur! Acaba bunlar benzerleri gibi satılmış mıdır?.. Yüreklere derin bir acı aşılamasi tabiî olan bu suale de hayır dıyebil mek mevkiinde bulunduğumuz için bah tiyanz. Çünkü vesikalar bizim elimizdededir, matbaamızdadır. Tarihî değerleri pek yüksek olan bu vesikaların ne suretle elimize geçtiğini söylemekte mazuruz. Bu, gazetecilik sırrıdır. Fakat onları, şu yazının basılmasın hitaben yazılmıştır. Mabeyn Başkâtibinin Sadarete yazdığı bir tezkere bu telgrafın Vükelâ meclisinde hemen okunmasını ihtar ediyor. Sadrazam Kâmil Paşanın reislıği altında toplanan o vakitki Osmanlı vükelâsı tarafından imzalanmış bir vesika, Krala verilecek cevabı gösteriyor. Babıali bu cevabın hiç bir ehemmiyeti olmadığını takdir etmiş olmalı ki bir yandan askerî tedbirler almağa kalkmış ve umumî erkânıharbiye merkezleri EHirne ile Kosova olmak üzere iki ordu hazırlan oprağı altın yapan Dunikowski adlı birinin Sinyor Musolini tarafından murakabe altına alm dığını gazetemiz Parisli Lö Jurnalden iktibas ederek okuyucularına bildirdi. Araya Italyan Başvekilinin adı girmemiş, Milâno Üniversitesi profesörlerinden biri de bu işi fen bakımından incelemeğe girişmemiş olsaydı Dunikovvskinin top raktan çıkaracağı altına bir pul kadar deger veren bulunmazdı. Fakat bu asrî simyagerin amliyesi hem resmî, hem ihnî bir mahiyet aldığından ben de bir kaç satırla bu garib mevzua temas etmekten geri kalamadım. Simya, kimyanın düzenli tarafıdır. Frenkler, cisimlerin terkiblerinden ve herhangi bir tahlil veya imtizacla gösteremedikleri değişikliklerden bahseden ilme chimie dedikleri gibi ayni tahlil ve tahlit usullerile çakılı elmas, bakın al tın yapmak iddiasına istinad eden sahtekârlığa da alchimie diyorlar. Biz Arablardan alarak birincisine kimya, ikincisine simya diyoruz. Vaktile şark hükümdarlan da simya ilminin hakikî bir şey olduğuna inanır lar ve saraylannda simyagerler besliye rek kumdan altın, camdan elmas çıkanlmasını bekleyip dururlardı. Bu gafil imanın en hararetlisini besliyenlerden biri Dördüncü Sultan Muraddır. Diyarbe kirde hayli verimli bir tezgâh kurup halkın vicdanını vergiye bağlıyan Şeyh >, Mahmud adlı biri, hükumetçe oraya sü: rülen bir Dürzi prensesinin simyada yüksek kudret sahibi olduğunu Sultan Murada söylemiş ve topraktan altın çıka nlmak üzere kıza bin altın serma/e, bin kuruş ta harclık verdirmişti. Kız, Diyarbekirin delikanlılarını başına toplıyarak, ışret ve raks meclisleri kurarak bu paraları güle eğlene yedi. Dördüncü Murad tarafından sorguya çekilince de dudak büküp geçmek istedi. Fakat boğduruldu. Bu paracanlı hükümdara Fas serse rilerinden biri de kendini simyager ola rak takdım etti, bir çuval topraktan bir harar dolusu altın yapacağını söyledi. Sultan Murad, Dürzi kızının düzencili ğini gözile gördüğü halde bu serseriye de lcapıldı. Çünkü simya ilminin gerçekten taşı elmas yapacağına inanıyordu ve tecrübelerin cılk çıkmasını o ilimde üstad geçinenlerin aczine veriyordu. Bu sebeble Diyarbekirde aldığı dersi unuttu, Faslı simyageri sarayda bir daireye oturttu, ne istiyorsa aldırttı, süzgecini, kazanını kurdurttu, mükellef yemekler tahsis ederek birkaç ay besledi ve bir gün huzuruna getirtip sordu: Ne yaptın bakalım dede?... Toprağı altın edebildin mi? Herif, çalımlı bir eda ile elini koynuna soktu, altın renkli bir nesne çıkardı: Buyurun şevketlu Hünkâr, dedi, ilk nümuneyi hazırladım. Sultan Murad Kuyumcubaşısını ça ğırttı, o nesneyi mehenge vurdurdu ve kalay olduğu meydana çıkınca Fash serserinin başını uçurttu, kesik kelle ile cesedini kendi bornuzuna sardınp denize attırdı. İşte eski simyagerlerin akıbeti ekseriya böyle olmuştur. Bakalım asrî simyager nasıl bir akıbetle karşılaşacak?.. razı olmıyan Mari Terez •tvvv fcjm... Mabeyin serkâtibinin tezkeresi Mechsi Vukelâ kararı dan «onra evrak hazinesine teslim edece ğimizi söylemek te lâzımdır. Elverir ki, hazine, bu gibi vesikaların böyle dosya halinde ellere geçmemesini kat'î surette temin etsin. Zira her aşırılan dosya Cumhuriyet gazetesinin eline geçmez, sınırlan aşıp kayıb da olabilir! ** * Ehemmiyetini gerçekten büyük bulduğumuz vesikalar on tanedir ve hepsi biri•birinin mütemmimi olan dolgun bir dosya teşkil etmektedir. En başta Çar Ferdi nandın kendi krallığını ve Bulgaristamn istiklâlini ne gibi sebeblerle ilân ettiğini bildiren bir telgrafname vardır. Fransızcadır, Yıldız sarayında Abdülhamide masını tensib ederek kumandanlarını ve erkânıharbiyesini intihab eylemiştir. Bunları da dosyada bulunan tezkerelerden anlıyonız. , Tarih bakımından dikkate değer bir nokta da Kosova ordusu erkânıharbiyesine Enver ve Cemal Paşalann (o vakit biri binbaşı, biri kaymakamdı) dahi so kulmuş olmasıdır. Demek ki Osmanlı Harbiye Nezaretile Babıali ve saray, bu askerî tertibatın alınmasını tasarlarken îttihad ve Terakki cemiyetile de anlaş mış ve cemiyetin en nafiz unsurlarını ordunun başına geçirmeği kabul etmiştir. Şimdiye kadar neşrolunmıyan bir vesika da o vakitki Alman sefiri Baron MaGayet hesablı bir sırada yapılan bu reşalin Sadrazama verdiği şifahî notadır tevhid işi, neşredilir edilmez toplattınlan ve Berlinin îstanbulla nasıl eğlendiğini ve tahrikât iddiasının bütün yükünü göstermektedir. omuzlarına yüklenen bu gazetenin intişaBu dosyayı evrak hazinesine iade et rı, bütün bunlar hayli garib hâdiselerdir. mekle tarihin eksik bırakılmak istenilen Bu zümre şeflerinden biri diyor ki: bir sahifesini tamamladığımıza kaniiz. « îstikbali biz temsil ediyoruz. Halk Neşrettiğimiz örnekleri gören okuyucula cephesinin radıkalizmi yüzünden sukutu rımızın ayni kanaati edineceklerine emi hayale uğrıyan kütleler, proletaryanın niz. hakikî emellerini temsil eden bizlere geeceklerdir. Bugün ana k 2,000 kişiyiz, fakat istikbaldeki amele ihtilâlinin çer Tuz fabrikası çevesi biz olacağız. Esf.sen bütün dün tzmir (Hususî) Tuzlada yeni yapıl yada sayımız yüz bine varır. Troçki dığını bildirdiğim ince tuz fabrikasının taraftarları sadece Sıberyayı doldurmaktecrübeleri yapılmış ve iyi bir netice la kalmamıştır.Belçikada, Holandada, alınmıştır. Bu fabrika, Türkiyedeki ilk İspanyada ve Cenubî Amerikada mü ince tuz fabrikasıdır. Açılma merasimi him şubelerimiz vardır. Komünizm, as ayın 29 unda ve İnhisarlar Vekili Ali kerî kanunlan, harb bütçeleri ve burjuva ittifaklarile, kıtaatın cesaretini kırınca, Rana tarafından yapılacaktır. aldatılan kütlelerin son baş vuracağı yer Tuzladaki rıhtım, bina ve yol inşaatı biz olacağız.» için, Çiğliden taş. nakliyatında kullanılFilhakika, Dördüncü enternasyonal mak üzere bir dekovil hattı tesis edil henüz bir heyulâdan ibarettir. Fakat, mişti. İhtiyaca kâfi miktarda taş nak ledildiğinden, hat tesisatı kaldınlmış, günün birinde korkunc bir hal alması ıhtimali yok değildir.» konyaya gönderilmiştir. karnıma dolduğu halde içimi yıkıyamadı. temizliyemedi, gene bu mendebur işi yaptım. Fakat ablam kan kusuyordu. Bil mezsin. Hayat ta az edebsiz şey değil ha. İnsan kendi haline kalsa fenalık yapmaz. Hem benim fenalıklarım daima fenalık yapanlara karşıydı. Sana karşı fazla sapıttım. Ne ise. Tıraşa başladık gene. Başmdan anlatayım, bilmem ki dinler mi sın? Sadi saate bakıyordu ve Sabahat gözlerile oturacak bir yer arıyarak cevab verdi: Çok isterim. Saat dört buçuğa geliyor. Seni geç bırakmam, emin ol. Şu sedire otur. Ben ayakta durursam daha iyi söylerim. I şıkları da yakalım. Sabahat, Hindlinin hatıralarını uyandıran sedire hayretle yaklaşarak oturur ken Şadi elektriği yaktı ve perdeyi in dirdi. Sonra oda kapısına giderek ba ğırdı: Suzan! Ermeni kızı gelip te kızın karşısında düşecek hissenin bu taksimden doğması melhuz neticelere tekabül etmiyeceğini gözönünde tutan Mari Terez Rus noktai nazarını reddediyor. Fakat 1780 de Mari Terezin ölü münden sonra yerine geçen îkinci Jozef Osmanlı împaratorluğunu taksime taraftar bilen Katerina II, 10 eylul 1782 de bir taksim projesi hazırlıyor ve tetkik için Viyanaya gÖjıderiyor. Bu projenin gayesi Türkleri Avrupadan atmak ve îs tanbuldan çıkarmaktır. Türklerin Av rupa arazisinden Eflâk ve Buğdan bir krallık teşkil edecekler, Makedonya, Tisalya, Bulgaristanda, merkezi îstan bul olan bir Rum imparatorluğu vücude getirecekler. Bu imparatorluğa Rum mürebbiyeleri tarafından büyütülen Katerinanın küçük oğlu Kostantin getiple cektir. Bu Rum imparatorluğu Rus împaratorluğunun tesiri altında kalmıyacaktır. Rusya, Ege adalarım almakla iktifa edecek; Avusturya da BosnaHersek ve Dalmaçya sahillerini ilhak edecektir. Fransa bu taksim projesine itiraz ettiği takdirde susturulmak için kendisine Mısır teklif edilecektir. Tamamen Rus menfaatine uygun olan ve Boğazları Ruslar vasıtasile Rusyanın nüfuzu altına koyan bu projenin gerek Viyana ve gerekse Pariste ihtirazî kayidlerle tetkik edılmeğe başlanması üzerine, Katerina yeniden Osmanlı împaratorluğu aleyhindeki siyasetine başlıyor. 1784 te Küçükkaynarca muahedesine muhalif olarak Kırımı Rusyaya ilhak ediyor. (2) 1787 de yeni arazisini ziyaret eden Katerina Gerson ve Sıvastopol tersanelerini teftiş ediyor, îstanbul yolu ibaresini ta sıyan takızaferlerin altından geçerek Türk Rus hududuna kadar gidiyor. (3) Katerina bu tezahüratla Rus milletine siyasî hedefinin îstanbul ve Boğazlar olduğunu bir kere daha göstermiş oluyor. Cumhuriyetin tefrikası: 43 SERSERI Yazan: Server Bedi Inan. İlk defa şimdi sana doğru söylüyorum. Ben sana ne dedim? «Onun şimdiye kadar söylediklerine inanma, bundan sonra söyliyeceklerine inan!» Inanmıyorum. Inan. Ben seni hep aldattım. Fakat bana fenalık etmedin. Paranı aldım. Oh... Para... Seni günlerce annenin yadigârın dan alıkoydum. Sabahat önüne bakıyordu. Nefes alışlan intizamsızdı. Arada bir derin, fakat yanyolda kalan ve basamak basamak boşalan soluklar alıyordu. §adi tekrarladı: İnan! Şadi ayaklarile yerde sürünen kıllan, kendi mazisini çiğniyormuş gibi bir ke nara iterek ellerini arkasına koydu ve başını salladı: Ben sana hayatımı anlatmalıyım, dedi, romandır. Bilmem dinler misin. Fazla tıraş etmem. Kısa keserim. Bir iki saatte biter. Sıkılırsan üsttarafını yanna bırakınz. Çok istiyorum bunu sana an latmak. Senin gibi melek kadar saf bir kız bunu dinlerse günahlanmın bir kısmı temizlenecek gibi geliyor bana. Belki hepsi. Belki hiçbiri. Bilmem. Fakat istiyorum, çok istiyorum. Anlıyorsun değil mi? Senin temizliğine yaklaşmak istiyorum. Kendimi öldürmek için denize at üm ben. Deniz bile gırtlağıma kadar Osmanlı împaratorluğu yaklaşmakta olan Rus tehlikesini uzaklaştırmak için Îngiltere ve Fransanın da tavsiyesi üze M. TÛRHAN TAN rine ağustos 1787 de Rusyaya harb i Ceyhanda Haseki oğlu Bekire: lân etti. Bu harbden Rusyanın yalnız Haseki, birkaç mana taşıyan eski bir başına istifade etmemesi için Avusturya kelimedir. Halayıklıktan gözdeliğe ge da şubat 1788 de Osmanlı împarator çen ve çocuk doğuran saray kadınlarına luğuna karşı harbe girmişti. haseki denildiği gibi Yeniçeri ocağının Avrupanın büyümesine aleyhtar olan 14 üncü, 49 uncu, 66 ncı, 67 nci orta Fredrik Babıali ile ittj^ak etti. Rusyanın larına da haseki denilirdi. Saray bostanmuazzam projelerini henüz anlamağa cılarından bir kısmı gene bu adla amlırdı. başlıyan îngiltere İsveçi Rusyaya karşı Onun has eskiden bozma olduğu söyleharbe sürükledi. Fransa ihtilâlinin 17§9 nirse de uydurma bir iştikak olsa gerekda başlaması ve 1 790 da Avusturya Imtir . M. T. T. paratoru Jozefin ölmesile siyasî vaziyette büyük bir değisiklik oldu. 1791 de A vusturva harbden cekildi. Ruslar harbe yalnız devam ederek Babıaliyi 1792 de Yaş muahedesini imzalamağa mecbur tereddid bir isyan hazırl^ı içinde ve tit ettiler. riyen bir sesle: Bu muahede ile; Dinyester nehri Rus Nereye gidecekmişim? dedi. ya ile Osmanlı împaratorluğu arasında Şadi mülâyemeti ve tahakkümü bir hudud oluyor ve Küçükkaynarca ile birine karıstıran dostane ve âmirane bir Rusların Boğazlardan seyrüsefer hak sesle cevab verdi: kında elde ettikleri imtiyazlar yeniden Eve git, yahud biraz dolaş, akşa tasdik ediliyor. Yaş muahedesile Rusya ma yedi buçukta lokantada buluşalım. artık cenubda tabiî hududlanna varmış Suzanın son tereddüdünü de kırmak bulunuyor. Karadeniz Osmanlı gölü olmaktan çıkmış, Rus, Osmanlı siyasî ve için ilâve etti: iktısadî menfaatinin çarpıstığı bir deniz Haydi şekerim. olmuştur. Çekilmeğe hazırlanan Suzan, Saba Fransa ihtilâlile bir tevakkuf devre hate karşı, Şadi üzerinde eski bir müna sine giren Rus Boğazlar siyaseti Bona sebet ve dostluk hakkı olduğunu hisset partın Mısırı istilâsile tekrar faaliyete tirmek istiyormuş gibi sordu: geçecek ve Fransanın Akdeniz siya'eti'e Ne konuşacak mısınız? carpısacaktır. Ben sana akşamüstü anlatınm. ENVER ZİYA Yedi buçukta mı dedin? Evet. [•] Bırincı yazı Cumhuriyetin 18 haziran Suzan ikisine de selâm vermeden u 1936 tarıhli nushasında çıkmıştır. (1) G. P Du Rausas Le Resıme dfis Cazaklaştı. Sadi onun ayak seslerini d i r ^ pıtulations, parıs 102 A rtousseau. dikten sonra bir sigara yaktı ve odanın (2) P P . Grave the Question of thft içinde birkaç adım attıktan sonra gelip Straıts, London 1931, Bouven« House. (3) E. Drıault. La Questi3i» dOrient, PaSabahatin karşısında durdu: lArkast var} ris 1898. P. Alcan.

Bu sayıdan diğer sayfalar: