23 Hazlran 1936 CUMHUBIYET Insanların havassı hamsesine tamamen sahib tlk yapılan köprü yıkılınca Serhas asi suyu cezalandırbir hale geldiler dı ve yeni bir köprü yaptırıp boğazı geçti. Arkasında 5,283,220 kfşf vardı! ' 3 •) Yirminci asır insanlarına, geçen asırlann esirleri kadar itaatle hizmet gö ren makine adamlar âleminde gitgide pek büyük terakkiler müşahede edil mektedir. Almanlar ve Amerikalılar, tayyare lerı sevk ve ıdare eden makine adam lar yapmışlardır. Son deniz manevra larında, İngılizler ,makine adamlar tarafından idare edilen tayyareler vası tasile 35.000 tonluk Rodney zırhhsını tabıî bilkuvve batırmışlardır. Amerikah muhendislerin imal ettikleri makine adamlar, elektrikli kulaklar vasıtasile ses işitmekte ve canlı bir insan gıbı çağırıldığı vakit yanınıza, gelmekte, nefes almakta ve lâkırdı söylemektedır. Bunların içinde, en korkuncu, hakikî kopekten hiç farkı obnıyan çelık köpektır. Yanına yaklaşıldığı zaman var kuvvetile havlıyan ve üzeri nize hücum edıp sivri dişlerini baldırınıza geçırecek gıbı hareketler yapan bu makme köpek hakikî bir kopekten kat kat korkunc ve tehlikelidir. Çünkü e inden kurtulmağa imkân yoktur. Makine adamlarm en şayanı dikkat olanları «elektrikli göz> vasıtasile ha reket edenlerıdır. Televizyon mütehassıslarınm uzaktan resim nakletmek i şinde kullandıkları bu göz, makine a damın yanına yaklaşanı görür görmez Serhas Çanakkaleden nasıl geçmişti? Konferans Münasebetile Makine adamlar da adam oldular! w Inönü kampı açılıyor Temmuzda faaliyete geçecek olan kampta tahsil gören genclere temin edilen muafiyetler Kazaya âşık! ir zamanlar bizde de yerli yazıcılarımız kadar şöhret ve rağbet kazanan bir Fransız muharriri vardı, adı Pol dö Koktu. Memleketinde unutulmuşken bizim diyanmızda sevile, sevile ve bol bol okunuyordu. Bu muharririn ne kadar hoşa gittiğini anlamak için san'at bakımından kendisine kat kat faik olan büyük üstad Hüseyin Rahminin bile ondan tercümeler yapbgını söylemek kâfi gelir. işte bu adamın oldukça güldürücü bir eserini rahmetli Ahmed Mithat dilimize çevirmiş ve bilmem ne münasebetle «Kamere Âşık» admı vererek neşretmişti. Mütercimle sansürün yaptıklan bir sürii tahribata rağmen halk romanı be ğendi. Babıâli caddesine ise bu eser yüzünden yeni bir şaka mevzuu yayıldı. Genc ve ihtiyar yazıcılar arbk münasebetli münasebetsiz birfbirlerine havaya âşık, paraya âşık, uykuya âşık, arabaya âşık, palavraya âşık gibi adlar takıyorlardı. O sırada ben de henüz mektebe gidiyordum. Hemen her gün ya burnu sıynk, ya kulağı yırtık olarak mektebe gelen bir arkadaşmıız vardı. Ona da edebiyat hocamız rahmetli Ismail Safa Bey «kazaya âşık» adını vermişti. Gerçekten edib ve gerçekten nüktedan olan tsmail Safa bu adı bütün bir smıf talebesi önünde arkadaşımıza takarken hocalık vazifesini de ihmal etmedi ve bize o zarif talâkatile kazanın ne oldu ğunu öğretti. Bugünkü gibi hatırımdadır. Aziz şair kazayı tarif eden f arsça bir ; kıt'a okumuş ve onu şu biç mde tercüme etmişti: Kaza, bir afettir. insanlardan birini mahkum edince beş parmağından ikisini kurbanının gözlerine koyarak onu körleştirir, iki parmağile mahkumun kulaklarını tıkar ve son parmağile ağzını örtüp «sus!..» der. Bu durumda kazazede olacak adam görmez, duymaz ve bağırmaz, mukadder olan çukura yuvarlanır! Ismail Safa Bey bu teşrihten sonra gülerek bizim arkadaşa dönmüş ve ilâ ve eylemişti: Fakat sen ey kazaya âşık çocuk! Bu mahkumlar içinde bir gönüllüye benziyorsun. Gözünün bağlanmasına, kulaklarınm tıkanmasına, ağzının örtülmesine görülüyor ki hacet yok. Kendin gülerek, istiyerek ve yalvararak kazaya koşuyorsun!.. *** Kadıköyüne işliyen Akay vapurlannm Köprüye yanaşışlannı şöyle bir lâhza seyredenler, İstanbul halkından yüzde sekseninin kazaya âşık olduğunu anla makta güçlük çekmiyeceklerdir. Aman Allahım, o ne telâştır, o ne atıhştır? Sanki herkes Köprüde haykırılacak bir müjde getiriyor, yahud herkeste üç saniye önce karaya çıkmak için hayatî bir ıztırar var!.. İnsan, denize düşmek tehlikesini göze alarak iskejeye sıçramakta yarışa girişen bu yurddaslan gördükçe kazaların neden sık sık vukua geldiğini acıya acıya arlıyor ve Acem şairi tarafından tasavvur olunan beş parmaklı âfetin en zivtde Istanbulda dolaştığına inanmak ızt"arında kahyor. Kahvehanelerde koca bir günü ve yarım peceyi esnemekle geçirenler vapurdan iskeleve çıkmak için topu topu üç dakika bçkleseler ne olur ki?... ' ı Inönü hampında yelken uçuşları için hazırlıklar Yüksek ehliyetnamesi olduğu halde C brövesini almağa muvaffak olamıyan Türkkuşu azası piyade smıfına nakledileceklerdir. Halen faal aza olarak Türkkuşu şubelerinde çalışanlardan, Inönü kampındaki talim devresinden evvel, askerlik hizmetlerini ifaya çağırılanların altı ay tecilleri istenilmişse de, buna kanunen imkân göriilememiştir. Bu gibilerin bi rinciteşrin celbine kadar olan müddet zarfında yetiştirilmelerine çalışılacak tır. Türk Hava Kurumu, yukarıki esaslar dairesinde, Inönü kampına iştirak edecek Türkkuşu üyelerine bir tamim gönder miştir. Bu tamimde şöyle deniliyor: 1 Temmuz başında Inönü kam pında bulunacaksınız. Buna göre şimdiden hazırlığmızı yapınız. 2 Yol masrafınız, kampta yiyip içmeniz Türk Hava Kurumu tarafından temin edilecektir. 3 Kampa hareket ederken şu eş yayı almalısmız: Ufak bir baş yastığı; battaniye veva bir örtü; yatak carşafı; alüminyom iki yemek kabı ve iki tas; kaşık, çatal, bıçak; silinecek; herkesin hu susî ihtıyaclarına göre yanlarına alacakları ufaktefek. 4 Seçilecek kamp üyeleri hazırlıklannı en geç 28 haziranda bitirmiş olmaIıdırlar. Hava ihtiyat zabiti yetiştirmek üzere açılan C kampına ilk girecek genclere ve kampın idare ve tedris heyetlerine azamî muvaffakiyetler dileriz. Hava ıhtiyat zabıti yetiştirmek mak sadile Türkkuşu tarafından înönünde temmuz başmda açılacak olan C kampının hazırlıklan bitmek üzeredir. Halen, merkezden oraya gönderilen memurlar kampın eksıklerini tamamlamakla meş guldürler. Bu kampa iştirak edecek lise mezunlanna, Universite ve yüksek tahsil müdavimi genclere, bazı muafiyetler ve riîmesi, geçenlerde Büyük Millet Mec lisince kabul edilmiştir. Ihtiyat sübay ve askerî memurlar kanununun 14 üncü maddesinde yapılan tadılâta göre, yük sek mekteblerle yüksek deniz ticaret mektebi ve Universite mezunlanndan askerî yüksek ehliyetnamesi olanlar ve lıse ve muadili mezunlarile Universite ve yük sek mekteb müdavimlerinden yüksek yelken uçuşu görerek C brövesıni alaniar kıt'ada ve sefainde talim görmezler, doğrudan doğruya mekteb, sefain ve mües seselerde altı ay tahsil görürler, Sonra zabit vekilliği ile altı ay hizmet ederler. Böylece askerî hizmetleri 12 aydan ibaret olur. C brövesi alıp ta mekteb, sefain ve müesseselerde 6 ay tahsil görenlerden ikti dar ve ehliyetleri tasdık kıhnanlar, ihtıyat yarsübay nasbedilirler ve sınıflan takım kamutanlığmda, (kıt'ası bulunmıyanlar sınıf ve mesleklerine aid işlerde) hava ihtiyat y^arsübaylan hava mektebinde altı ay daha hizmet görürler. Bu müddeti muvaffakiyetle bitirenler, muvazzaf yarsübaylar hakkındaki şerait dairesinde astegmen nasbolunurlar. Muvaffakiyet göstermiyenler üç ay daha istihdam olunarak yetiştirilir ve liyakat gösterenler astegmenlikle, göstermiyenler yarsübay lıkla terhis olunurlar. Millet Meclisinin verdığ bu muafiyet lerden istifade etmek istiyen Türkkuşu azası, bu sene Inönünde açılan C kanr pına gideceklerdir. Türkkuşu azalığına kayidli olan ve A, B brövelerini almış bulunan lise ve muadili mekteb mezunları kendi mekteb kamplarım bitirdıkten sonra C kampına iştirak edeceklerdir. Türkkuşu üyesi olan yüksek mekteb talebesi, hava smıfına ayrılmak sureti'e, kamplarım Türkkuşunun yüksek uçuş kampmda yapacaklardır. Bunlardan C kampına iştirak edecek olanları, Mıllî Müdafaa Vekâleti hava sımfına nakledecektir. SerhaMin Çanakkaleyi Tabir caizse medeniyetın de denız ler gibi medleri, cezirleri vardır, deni lebüir. Bir devletin diğer bir devlete değil de bir kıt'anm başka bir kıt'a ü zerine çullandığı hissini veren büyük harbler ,işte o medlerden ve cezirler den birer örnektir. Medeniyetin beşiği olan orta Asyadan kurenin her yanına dağılan, yayılan olgunluk ışığı zaman geçtikçe bir takım ülkelerde ve bir kısrm milletlerın ilinde pek kuvvetli bir ziya halini aldı. Kökü orta Asyaya bağlı tohumlardan büyük filizler serpilip yetişti ve bu tekâmül hâdisesinde ortaya şark ve garb medeniyeti denilen iki ayrı cihan çıktı. Tohum birdi, başaklar başka idi ve iki medeniyet birbirine karşı üstünlük iddia ediyordu. İşte ilk çağlarda Asyanın zaman zaman Avru paya yüklenmesi, Avrupanın da me selâ tskenderi kılavuz yaparak Asya üzerinde tahakküme kalkışması bu iddia yüzündendir. 2400 yıl önce Asya medeniyetini temsil etmek nöbeti İranlılarda idi, garb medeniyeti ise Yunanlılıkta temessül ediyordu. İkisi de orta Asyadan abn mış nüveden üreme olan bu iki mede niyet, hayat ve cemiyet kanunlarının zorile nihayet mücadele vaziyetine geçti. Asya, Avrupaya yüklendi. Fakat silâhların ustünde fıkirler ve iradeler de dövüştüğü için harb çok çetin ve çok sürekli oldu, medli ve cezirli bir boğuşma yüz gösterdi. Asya medeniyetini garb medeniye tine hâkim kılmak dileğini mızraklann ve kılıcların ucuna takıp yürüten Dâ ranın oğlu Serhastı. Babasmdan miras kalan bir hmçla bu işi mutlaka başarmak istiyordu. Bir İran ordusunun Yunan topraklarmda mağlub olması da o emele ayrı bir kuvvet vermişti ve bü tün Asyayı heyecana düşürmüştü. Serhas temsil ettiği şark medeniye tinin şanile, haşmetile mütenasib ted birler alarak, hazırlıklar yaparak ha rekete geçtiği gün Asya tek bir göz gibi garbe bakıyordu ve bütün garb de tek bir gönül gibi ayni heyecanın ıstırabını duyuyordu. Kudretli hükümdar işte böyle bir durumda büyük ordusile Abydos önüne geldi. Abydos, şimdiki Bigada ve Nâra limanı yakınında bir küçük kasabadır. Mitolojide Hero ile Leandrm trajik muaşıkalarile yer al mıştır. Bu kasaba önünde Çanakkale Boğazınm darlığı 1300 metrodur. Ba basmm Bosforu köprü kurarak geçti ğini unutmıyan Serhas, karalara olduğu kadar denizlere de hâkim olduğunu düşmanlarma hissettirmek ve şeref yolunda babasmdan geri kalmamak için bu yolu gemilerle aşmadı, bir köprü kurulmasına emir verdı. Bu enıir ye rine getirilebilirse yirmi yıl kadar önce Bosforun seyrettiği köprüden daha büyük bir sınaat eseri Çanakkale Bo ğazma temaşa ettirilmiş olacaktı. Şahinşahın iradesi tabiatile muhte rem tutuldu ve hemen işe girişildi. Ayni zamanda başka bir fen heyeti Atoş [şimdiki Ağriboz] dağını yararak İran donanmasını kolaylıkla Selânik kıyı lanna ulaştıracak bir kanal kazmağa memur edilerek yola çıkarılmıştı. Ça nakkale Boğazında kurulacak köprü nün iki misli uzunlukta bulunacağı tahmin olunan kanalın açılması için Trakyanın, Makedonyanın bütün genc kolları seferber edilmişti ve fırtmalara göğüs gere gere vazife görmek üzere Atoş eteklerine gönderilmiştL Koprünün kurulma işinde çalışanlar Finikeli ve Mısırlı mühendisler, mi marlar ve ustalardı. Bu fen ehli adamlar da Bosfor köprüsünü yapan mimar Androkles gibi geniş dubaları sırala mak suretile istenilen yolu yapmağa çalışıyorlardı. Fakat bir talihsizlik, açılma töreninin yapılacağı gün köprüyü yerinden oynattı, merasime riyaset etmeğe hazırlanan Şahinşahi de çileden çıkardı. Köprüyü yerinden oynatıp [*] tlk yazüar 20, 21 haziran tarihli sayılanmızdadır. \ geçifi çarpıklaştıran, dubalardan bir kısmını açıklara atan yaman bir fırtınaydı. Lâkın Serhas, insanlar gibi bütün tabü unsurlann da kendine saygı göstermesini istediğınden küstah fırtmayı ve ona uyan denizi affedemedi, hatta rüzgârlara söz geçiremiyen fen adamlarım da suçlu bulmaktan geri kalamadı. Şahane olnaaktan çok daha başka birşey olan bu korkunc hiddetin neticeleri tarih bakımından ibretli sahnelerdir: Binbir güçlükle galebe edilerek kurulan koprünün harab olmasmdan gazaba düşen Şahinşah ilkin ürkütücü bir sükünetle kıyıya indi, elini denize doğru uzattı, göklere duyurmak ister gibi gür bir sesle ve şu suretle kızgınlığım haykırdı: Acı su! İşte efendın seni cezalan dırıyor. Çünkü sen ona saygısızlık gösterdin. Fakat sen istesen de, istemesen de Serhas gene üzerinden geçecek. Yalnız sen kurbansız kalacaksın, bundan sonra kimseden saygı görmıyeceksin. Anladın mı yalana su? Ve emir verdi, Çanakkale sulanna üç yüz değnek vurdurdu, bir kürek mahkumu olduğunun remzi olmak ü zere de Boğazın tam ortasına bir çift bukağı attırdı, arkasından mühendisleri, mimarlan huzuruna getirttirerek birer bırer kestirdi, cesedlerini denize gömdürttü ve yeni bir fen heyetine yeni bir köprü kurmak vazifesini yukletti. Atoş kanalı biterken köprü de ta mamlanmış bulunuyordu. Serhas, kı yıya kurulu altın tahtı üzerinden bu pek sağlam sınaat eserini zevkle ve ordusunun geçişini de gururla temaşa ettL Tarihçi Herodot bu ordunun bir milyon yedi yüz bini piyade, seksen bini süvari ve üst tarafı araba cenkcisi, develi muharib ve saire olmak üzere tam beş milyon iki yüz seksen üç bin iki yüz yirmi kişilik bir yekun taşıdığını yazar!... Serhas muhteşem arabasma binerek köprüyü geçmek üzere hareket eder ken ağlıyordu. Eniştesi, mağrur hü kümdarın gözyaşı dökmesine hayret etti ve ayak öperek sebebini sorunca şu cevabı aldı: Bu on binlerce insandan yüz sene sonra yeryüzünde tek bir kişi kalmıyacağmı düşünüyorum da beşer hayatı nın kısalığma ağlıyorum!.. Serhas hakhydı. Çünkü bugün Çanakkaleden geçen ordunun hikâyesini okurken biz de: <ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde> demekten geri ka lamıyoruzL Makıne adamlar, btr gun hizmetçi işini de gorecekler derhal harekete gelir ve gizli bir bıçak vasıtasile, kendisine doğru uzanan eli derhal keser. Bu nevi makineli adam ar, meselâ kuyumcu dükkânlannda kullanılmak üzere çok büyük bir rağ bete mazhar olmaktadırlar. Hulâsa, makine adamlar, insanlarm havassı hamsesine tamamen sahib bir hale gelmişlerdir. Görüyorlar, işitiyorar, lâkırdı söylüyorlar, icabında ken dilerini silâhla müdafaa edebiliyorlar. Yakm bir atide evlerde makine hiznıetçilerin çalıştığını ve hizmetçi derdinin ortadan kalktığını görmemiz, hatta istikbal harblerınde makine insanlardan orduların çarpıştığına şahıd olmamız ihtimali pek kuvvetlidir. Inönü kampına tstanbuldan 25 genc gidecek ADLİYEDE Düello teklifi bir tehdiddir Bir hâdıseden dolayı avukat Hasan Fehminin; avukat İsmaıl Münırle avukat Fuad Sedadı düelloya davet ettiği yazılmışsa da Baro reisi Hasan Hayri; Baronun böyle birşeyden malumatı olmadığını söylemişti. Bu hususta Müddeiumumilik nezdinde yaptığımız temasta da; düellonun memleketimizde kanunen memnu olduğuna göre böyle bir davetin tehdid mahiyetinde olduğu; şayed bir müracaat vaki olursa takibat yapılacağı bildirilmiştir. Tam ehliyetnamesi olan, fakat yüksek tahsile devam etmiyen lise ve muadiH mekteb mezunlan da yüksek ehlıyetna melerini C kampına iştirak etmek suretıie oradan alabileceklerdir. Bunları da hava smıfına Millî Müdafaa Vekâleti ayıra caktır. Yüksek tahsil talebesile lise ve muadili mezunlanndan tam ehliyetnamesi olanlar için, C kampı 20 temmuzdan 30 eylule 15 bin ampul çalmış kadar devam edecektir. C kampmda, bu M. TURHAN TAN Mısır bandıralı bir vapurdan elektrik gibiler için havacılık derslerile beraber, el lâmbalanna mahsus on beş bin tane yüksek ehliyetnamenin piyadeliğe aid SAĞLIKİŞLERÎ ampulü çalmakla suçlu Hâmid yakalana kısımları da okutulacaktır. rak Adliyeye gönderilmişti. Suçlunun Yeniden hasta nakli dün Sultanahmed birinci sulh ceza mahotomobili alınacak kemesinde duruşması yapılarak iki ay İstanbul sıhhiye müdürlüğü, mevcud ve çalmdıktan sonra bu ampulleri saklahasta nakil arabalannm ihtiyaca kâfi gel makla suçlu Kasımla arkadaşı İsmailin mediğini görcrek yeniden iki otomobil de üçer gün hapislerine karar verilmiştir. alııunasını kararlaştınnış ve keyfiyeti Vekâlete bildinniştir. Bir Rumen gazetesinin fena Vekâlet yakında bu arabalaruı temini bir yazısı için icab eden Jahsisaügönderecektir. Bükreşte neşredümekte olan Üniversel Ticaret Odasında yapılacak gazetesinde Anadoluyu gezen bir tüc yeni teşkilât cann ifadesine atfen Romanyadan ana Ticaret Odasında yapılacak olan yeni vatana gelen kardeşlerimiz hakkmda bir teşkilât hazırhklanna başlanmıştır. Oda yazı çıkmıştır. Bu yazı, Romanyada türktetkikat ve istihbarat şubesi müdürü Hak" çe olarak intişar eden Yıldırım gazetesi kı Nezihi yeni teşkil edilecek sanayi şu tarafından pek haklı olarak şiddetle besi için hazırlıklar yapmak üzere vazi tenkid edilmiştir. Guya bu tüccar Elâ fesinden ayrılmıştır. Tetkikat şubesi mii ziz taraflannda yerleştirilen muhacirlerin dürlüğüne Oda neşriyat şubesi müdürü sefalet içinde kaldıklarını ve oradaki ik Galib Bahtiyar vekâlet cdecektir. Yeni limle ünsiyet edemediklerini söyliyerek teşkilât Hakkı Nezihinin sanayi ve GaRomanyadaki Türkleri ana vatana hicBakırköy ikinci mektebde himaye helib Bahtiyann da ticaret şubesi müdürü ret etmemeğe teşvik etmekte ve icab eyeti tarafından yoksul çocuklara ders yıolacağı anlaşılmaktadır. derse dinlerini bile değiştirerek Romanlı başmdanberi her gün mükemmel ye Esnaf şubesi işlerine de başmurakıb yada kalmalarını tavsiye etmekte imiş. mekle beraber elbise ve ders levazımı veNihad bakmaktadır. Esnaf şubesi müdüAlâkadarların bu çirkin yalan hakkın rilmiştir. r'J Mehmed Ali istifa edeceği sırada Oda Bu çocuklar, ders yılı sonunda sıhhi idare heyeti tarafından istifaya davet c da tahkikatta bulunarak efkârı umumibir muayeneden geçirilerek tatilde tedadilmiştir. yeyi tenvir etmelerini dileriz. Şehrimizdeki Türkkuşu mektebinde 28 haziranda dersler kesilecektır. Halen Rami ile atış mektebi arasındaki sahada talimlere devam edılmektedir. Mektebe devam eden gencler plânörle sıçramalar yapmağa başlamışlardır. Ankaradan Türkkuşu mektebine gelen bir emirde Inönünde açılacak olan yüksek yelken uçuşu kampına îstanbuldan 25 kişinin gönderilmesi istenmistir. Dün Hava Kurumunda tayyareci Savnınin başkanlığmda toplanan muallimler heyeti talebeler arasından kampa çıkabilecek olanlardan 25 genc ayırmıştır. Bunların içinde kız olarak yalnız muallım Nacıye vardır. Inönü kampına iştirak edecek olan plânörcü talebenin hemen hepsı Universite ve lise talebesidir ve bunların mühim bir kısmı halen askerî kamplarda bulunmaktadır. Türkkuşu mektebinde ders programlan da değiştirılmiştir. Uçuş talimleri sabah lan rüzgârsız havada başlamakta ve fa sılalarla öğleye kadar sürmektedir. Bundan bir müddet evvel Sovyet Rusyada Kokdebel şehrindeki Sovyet yüksek tayyare mektebine tayyarecilik tahsiline gitmiş olan genclerimizin yedisi haziran sonunda Sovyet Rusyadan dönecekler dir. M TTJRHAN TAN ÜNtVERStTEDE Kampa giden talebeye verilecek yardım tahsisatı Her sene Pendikte kurulan askerî kampa giren Universite talebelerindatt vakit ve hali iyi olmıyanlara ÜniversS^ tarafından yardım edilmektedir. Fakal bu yıl birinci devre kampı bitmek üzere bulunduğu halde Maarif Vekâletinin vermekte olduğu tahsisat henüz gelmemis/tir. Universite idaresi, Maarif Vekâje tine müracaat ederek tahsisahn biran eT* vel gönderilmesini istemiştir. Alâkadar makamlar, bundan sonra kampa çıkacak olan talebelerin askerî bütçeden aynlacak tahsisatla iaşe edil meleri lâzım geldiği fikrindedirler. Maamafih bu sene vakit geçmiş olduğundan kampa giren talebeler için evvelce aynlmış olan tahsisatm acele olarak gönderilmesi beklenmektedir. Bakırköyde bakılan çocuklar POLtSTE viye ihtiyacı olanlar ayrılmış ve bu yol da bakımlarına devam edilmesine ve kül tür direktörlüğünün Kızıltoprakta kura • cağı talebe kampına da himaye heyeti ta rafından dört çocuk gönderilmesine ka • rar verilmiştir. Resmimiz çocukları mu allimlerile bir arada göstermektedir. BİR AMELE DENİZDE BOĞUL DU Büyükdere tuğla fabrikası amelesinden Nuri dün denize girmiş ve sahilden 30 metro kadar açıldıktan sonra birdenbire çırpmmağa başlamıştır. Nuri bir müddet çırpuıdıktan sonra denize dalmış ve bir daha gdrünmemigtir. Yapılan araştırmada Nurinin cesedi fc lunamamıştır.