CÜMHURÎYET 8 Haziran 1938 KUçUk Hikâyo Dört kocal1 kadını, öteki kömürcülerin elinden almış olmak, onu kendine hasretmek zevki vardı. Rozanın kâğıdlan boynunda asılı duran torbasının içindeydi, kömürcünün kâğıdlan da kulübenin bir köşesinde, boru gibi yuvarlak bir teneke mahfazada duruyordu. Onun için evlenme muameleleri kolay oldu. Evlendikleri gün gene bir cumartesiydi. Kulübeye birlikte geldiler ve Ro za her zamanki gibi işe koyuldu. Borniş, dügün hediyesi olarak ona yeşil pazenden bir entari almış, parmağma da iri bir halka takmıştı. Aradan bir hafta geçti. Borniş mem nundu. Her zamanki gibi az lâkırdı ediyor, fakat bazan içinden kıkır kıkır güleceği geliyordu. Cumartesi sabahı uykudan uyandığı zaman Rozanın, ayakta, çıkınını bağla makla meşgul olduğunu gördü, hayretle sordu: Ne yapıyorsun? Hazırlanryorum. Bugün cumartesi bilmiyor musun? Kömürcü, ahk alık onun yüzüne baktı, sonra: Divane misin yahu? dedi, evlendiğimizi unuttun mu? Eskisi gibi o mendeburlara mı gideceksin? Roza başını kaldırdı, sakin bir tavırla: Niçin gitmiyecekmişim, dedi. Sen bana evlenelim dedin. Ben de peki de dim. Hep seninle otururum demedim ya.. Şimdi söylüyorum öyleyse, hep benimle oturacaksm. Nasıl olur? Ötekiler ne yapar sonra? Olamaz. Ne zamandır beraber yaşıyorum, bensiz yapamazlar. Hem bu yaptığın günahtır. Sade kendini değil, bir parça da onları düşün... Roza, çıkım elinde, ayakta duruyor; kömürcü, kapmın önüne dikilmiş, onun dışan çıkmasına mâni oluyordu. Hayır, gitmiyeceksin diyorum sa na! Ben seni nikâh ettim, benimsin ar tık! Bakımsız bir kasaba Beyşehir halkı Belediyeden şikâyet ediyor Beyşehir (Hususî) Başı beyaz sarıklı ve dumanlı Anamaz dağlarının karşısında ufuksuz yeşil sulann ve susuz sırtm eteğinde engin bir ovaya bakan Konya vilâyetinin bu büyük kazası bü yük bir transit merkezi olduğu halde çok bakımsızdır. Burasının en büyük derdi susuzlukla ışıksızlıktır. Gazetede başka kasaba ve şehirlerde bu yoldaki çalışmalan okuyup gıpta ve hasedle yese kapılıyoruz. Kasabaya üç kilometro gibi çok yakın bir yerde içmeğe yarar bir Çemçem suyu vardır. Bu su üzerinde üç senedenberi getirmek masdannm bütün sıygalan tasrif edilmektedir. Küçük bir emekle kasabaya getirile bilecek bu suyun herşeyi hazırlanmış, borular gelmiş, bunlann döşenmeleri için hendekler açılmış ve dört bin küsur liralık masraf parası da bankaya yatınlmıstır. Bütün bunlar hazır olduktan sonra neden beklenildiği sualine verilecek ce vabın ne olacağını herkes gibi Beyşehir liler de merak etmektedirler. Halk, içinde birçok nevi basilleri, mikroblan ve sıtmayı barındıran göl suyile ihtiyacını gidermektedir. Kışın şiddethv den göl bazan buz tutunca kasaba halkı buzu kırarak yarıbeline kadar buraya girip suyunu almakta devam için birçok acı meşakkatlere katlanmaktadır. Kasaba her akşam bir ölü sessizliği ve ruhjuzluğu içinde sanki tayyarelerin gece hücumlarına karşı maskelenmiş gibi isli ve âdi petrol lâmbalannm ışığile u yuyor. Belediyenin bir an evvel faaliyete geçip bu iki mübrem ihtiyacı gidermesi muhakkak lâzımdır. Umraniye köyündeki tnkılâb abidesi açıldı RADVO Ç Bu akşamki program ) İSTANBUL: 18 hafiı musiki (plâk) 19 haberler « 19,15 muhtelif plâklar 19,30 Hava Ku * rumu namına konferans: Tayyared Nurt Kızılkanad tarafından . 20 halk muslkl si (plâk) . 20,30 stüdyo orkestralan 21.80 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansınffl gazetelere mahsı» havadia servisl verlle^ cektir. VİYANA: 18.25 gramofon 18,55 kanşık yayın • 19,40 ingilizce ders . 20,05 haberler, hava raporu 20,15 karışık yaym 21,15 muslkl* 23.05 haberler 23,15 şarkılar re musiki • 24,15 kitablara dalr . 24,45 dans muslMflL BERLİN: 18,35 konuşmalar 20,20 gitara konsa. ri 20,50 günün akislerl . 21,05 haberler * 21,15 karışık yayın . 22,15 orkestra yayını • 23,05 hava raporu, spor, havadis 23,35 gece yayını. BUDAPEŞTE: 19,20 Şan konseri . 19,50 konuşma, şarkılar . 20.35 piyes . 21,25 haberler 22,43 konser 24,05 röporta] 1,05 son haber. BUKREŞ: 18,05 konser 19.05 havadis 19,20 konser . 20,30 Şan konseri 21,10 konferans, askeri musiki 22,35 haberler, koro kon . seri 23,25 gece konseri, almanca, fransızca yayın 24 haberler . 24.05 konser. LONDRA: 20,05 karışık haberler . 21 opera yayı nı 22.10 dans musikisi 22.50 musiki . 23,25 havadis 23,35 dans musikisi 24,35 havadis . 24,45 musiki. PARİS [P. T. T.] : 18,35 konuşmalar, orkestra konseri, havadis 20.25 mecmualara dair, konuşma lar 20,40 konser, edebiyat, haricî haberler . 21,25 şarkılar, komedi, havadis. ROMA: 18,20 dans musikisi . 19,30 yabancı dillerde yaym ve haberler 20,50 Yunsnis tan için yayın 21,20 havadis, konser, konuşma 23,05 karışık yayın. Bir eylul sabahı idi. Şişman Roza, şafakla beraber yataktan kalkmış, çıkınını bağlıyor, bir haftadanberi birlikte yaşadığı kömürcü Bornişin kulübesinden çıkıp gitmeğe hazırlanıyordu. Kömürcü düşünceli, dalgın bakışlarla onu seyrediyordu. Birdenbire: Bana bak be Roza! dedi. Ağır ağır, kelimeleri tartarak söylü yordu. Roza başmı kaldırdı. Öteki de yam etri: Roza be! Seninle evlensek nasıl olur? Alay mı ediyorsun? Hayır. Sen istersen ben evlenirim. Roza onun ciddî söylediğini anladı ve şa§rı. Erkeğin ne demek istediğini anlı yamıyordu. Işte böyle pekâlâ yaşayıp gidiyorlardı. Değiştirmeğe ne lüzum vardı sanki? Fakat reddetmeği de lüzumsuz gördü. Neye yarıyacak evlenmek? diye sordu. Bir müddet sustular. Sonra Roza, bir daha sefere kadar düşüneceğini söyledi ve yaratılalıberi, içine, doğan güneşin ışıkları süziilmemiş olan ormanın yeşil göl gesi altında, sabah sislerine daldı, tabiatin kuru yapraklardan dokuduğu halılara basa basa, daha uzaktaki kömürcünün kulübesine doğru yollandı. Roza, uzun zamandanberi, bu koca ormandaki dört kömürcünün dördile beraber yaşıyordu. Adına Şişman Roza derlerdi. Bir mart sabahı bir irmak kenannda bulunmuş, cemiyetin himayesinde büyümüş, çalışacak yaşa geldiği zaman bir iki çiftlikte hizmetçilik, daha sonra şehirde bir kahvede garsonluk etmiş, nihayet gene köye dönmüş, pek sevdiği bu ormanda, arada tanıştığı bu dört kömürcü ile yaşamağa başlamıştı. Hayatını tıkırına koymuş, saat gibi muntazam işletiyordu. Her cumartesi sabahı, bir hafta beraber yaşadığı kömürcüden aynhr, öteki kömürcunün kulübesine doğru yola düzülür, saman rengi saçları yemenisinin altında sımsıkı sanlı, mavi gözleri düşünce ve zekâ ifadesinden mahrum, ileriye doğru bakarak sakin, kuvvetli adımlarla yürür giderdi. Yanaklan, kışın sert rüzgârlarile kızarmıyacak kadar pembe, ayakları yerdeki çamurlardan müteessir olmıyacak kadar kuvvetli, vücudü, fırtınah yaz günleri gökten sel gibi inpn Mıfanasa yağmurlara aldırmıyacak kadar dayanıklı idi. Iki kulübe arasındaki yolun uzunluğuna göre, o günkü nöbet sahibinin kulübesine azçok geç varır ve bir hafta müddetle oraya yerleşirdi. Şişman Roza o kulübede geçirdiği bir hafta zarfında siler, süpürür, yemek pişirir, erkeğin anlattığı masallan dinler, pırtılannı tamir ederdi. Şişman Roza, hafta başında kulübeye son bir çekidüzen verdikten sonra çorabının koncuna sıkıştırdığı birkaç frankla yola çıkardı. O gün aynldığı erkek, sebebini pek te anlamadan, içinde bir sıkınn duyar, buluşmak üzere kulübesine gittiği erkek, onun geleceğini bildiği için işten erken döner, üç haftada su görmiyen yüzünü yıkamağa yeltenirdi. Fakat Şişman Roza, bu dört erkek arasında hiç bir fark gözetmezdi. Hepsi ayn ayrı onun koca sıydı, ve bazan, sanki dördü bir arada bir tek vücudmüş gibi hepsini birden düşündüğü de olurdu. Evlenme teklifini hayretle karşıladığı Bornişten aynldıktan sonra, bermutad, birer hafta öteki kocalarında kalmış, birinin fazlaca yıpranan esvablarını yamamış, ötekinin yaralanan dizini sarmış, üçüncüsünün yeni öğrendiği bir şarkıyı dinlemiş ve dördüncü hafta avdet ettiği zaman, kömürcünün ikinci defa yaptığı teklife «peki» demişti. Adam memnun oldu. Şişman Rozayı ciddî ve intizamlı buluyordu. Fazla olarak birikmiş parası da vardı. Yamadan, sökük dikmekten anlıyor, mükemmel çorba pişiriyordu. Bütün bunlann fevkinde, Umraniye köyünde yapılan tnkılâb ve Atatürk abidesi açılış mercuiminde bulunanlar înkılâbımızı kö>lüye tanıtmak ve gelecek nesillere bu mes'ud günlerin bir hatırasım bırakmak maksadile her köyde bir abide dikilmesi için Üsküdar kaymakamhğı tarafından verilen bir karar üzerine iki hafta evvel Alemdar köyünde bir büstün açılış töreni yapılmıştı. Dün de Üsküdar kaza kaymakamlığı hududuna dahil köylerden Çamlıcada Umraniye halkı tarafından yaptırılan abidenin açılış merasimi icra edilmiştir. Köy muhtarmm davet ettiği misafir ler sabahleyin saat 9 da hazırlanan vesaitle Umraniye köyüne gitmişlerdir. Köyün başlagıcından itibaren her yer bayraklar ve dallarla süslenmiş ve a bidenin bulunduğu meydanın başlan gıcma da Atatürkün vecizelerile bezenmiş temiz kır çiçeklerinden güzel bir tak kurulmuştu. Köyün içlerinde bir de kadın azası bulunan ihtiyar heyeti ve köylüler misafirlerini ayn ayn karşıhyarak hatırlarmı sormuş ve köylerini gezdirmiş lerdir. Başta Üsküdar kaymakamı Lutfi, Üsküdar Parti başkanı Şefik, Çocuk Esirgeme kurumundan eczacı Celâl, Şehir Meclisi azasından Makbule Esad, Kâ mil, General Esad, Ticaret Odasından Gani, Üsküdar Parti üyesinden Kâzım ve Kısıklı nahiye müdürü Şükrü ve sair zevat olmak üzere merkezden, 3rakm ve uzak bütün köylerden gelenlerle meydanın etrafında kadınlı erkekli beş yüz kişi toplanmıştı. Merasim, Üsküdar Halkevi bando sunun çaldığı îstiklâl marşile başlan mıştır. Bundan sonra köyün gene muhtarı Tevfik bir nutuk söyliyerek gelenlere teşekkür ettikten sonra bu kara gün leri bir hamlede aydmlatan Türk köy lüsünün ve milletinin hayatını yeni baştan yaratan Atatürktür, diyerek bu muazzez başın, başımızda ebediyen payidar olmasını dilemiş ve «yaşasın Cumhuriyet, yaşasm Atatürk» cümlelerile sözünü bitirmiştir. Bundan sonra, köyün ilk kadm azası Ayşe kürsüye gelerek her Türk köylü kadımna has bir çeviklik ve azimle gü zel ve öz türkçe bir hitabede bulunmuş ve Cumhuriye't köylülerinin kadın, erkek farla tanımıyarak, Atatürk ve va tan uğruna sevgi ve imanla çalıştıklarını ve onun her emrine tek bir vücud gibi koşacaklarını söylemiştir. Köylü hatiblerden sonra Kaymakam Lutfi bir nutuk söylemiş ve Atatürkün Millî Mücadele Savaşını nasıl yaptığım, milleti nasıl kurtardığını anlatarak saltanat devrinde halkm ve zavallı köy lünün çektiği ıstırablı günlerle Cum huriyet devrinin iyüiklerini mukayese ederek Cumhuriyetin feyizlerini birer, birer saymış ve şiddetle alkışlanan nutkundan sonra kordelâyı keserek abideyi açmıştır. Abideye civar köylerden gelen 7 çelenk konulmuş ve bu sırada köy muallimi de birkaç sözle köylünün bu sevincli gününde duyduğu hissiyata tercüman olmuştur. Bundan sonra mektebli köylü çocukları ateşli manzumeler okumuş lardır. Merasimden sonra misafirler, hazırlanan büfede izaz edilmişlerdir. On beş, gün sonra Sultançiftliği civarında 3 üncü abide açılacaktır. . Gölde boğuldu Konya (Hususî) Tat köyünden Kadir, Hakkı, Bekir adında üç çocuk Sille yolunda yağmur sulannm yaptığı bir göle yıkanmak için girmişler bunlar dan ileriye giden Bekir çamura sapla O, bu haksızhğa hayret ediyor, dedi narak boğulmuştur. ğinden dönmemeğe azmettiğini gösteren fütursuz, sakin bir tavırla: Alenî teşekkür Gideceğim, diyordu. Al, yüzüğü sana bırakıyorum. Üç hafta sonra, geldiğim zaman alınm. Yüzüğü parmağından çıkardı, Bornişe u^attı; sonra, onun hâlâ yumusamadığını görerek ilâve etti: Hem bana bak, eğer ben gitmiyecek olursam, ötekiler gelip seni öldürürler. Haydi, kapının önünden çekil. Bırak ta eıdeyım. Kömürcü, yumruğunu kaldırdı; fakat Roza sakin ve merin, gerilemedi, gözlerini bile indirmedi, sadece: Seni böyle zannetmezdim, dedi. Borniş, kaldırdığı yumruğu, gevşek geşvek yanına salıvermişti. Ötekilerden daha kuvvetli olduğuna emin değildi. Kendisinden öc almağa kalkışacaklarından korkuyordu. Bu korku ile beraber, içine başka bir endişe daha girdi. Rozanın bir daha gelmemesi ihtimalini düşündü. Kapmm önünden çekildi ve kadına yol verdi. Şişman Roza, her zamanki sakin ve fütursuz yürüyüşile ormanın loşluklarına daldı, nöbetteki kocasının kulübesine doğru yürüdü. Çeviren: HAMDt VAROĞLU Müzmin apandisit hastalığına duçar olarak" tehlikeli ve mühim krizler ge çiren oğlum Halide, apandisiti yapışık ve karışık olduğu halde büyük bir ihtimamla ve muvaffakiyetle ameliyat yaparak kendisini bu derdden kurta ran gene ve çok kıymetli operatörleri mizden Bay Kâzım İsmail Gürkana ve hastalarına seyyanen bir valide şefkati gösteren çok temiz ve adeta samimî bir aile ocağı ve hakikî bir şifa yurdu olan Teşvikiye Sağlık Evi sahibi doktor Bay tbrahime ve asistanlanna ve her an hastalanmn imdadına koşan hastaba kıcı hemşirelere alenen teşekkürlerimi sunanm. A. Nureddin Molvali Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar • dır: Istanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Esadl. Bakırköyde (Hilâl), Beyazıdda (Belkis). Eminönünde (Salih Necati), Fenerde (Emilyadil, Karagümrükte (Suad), Küçükpazarda (Hasan Hulusi), Samatya da (Teofilos), Şehremlnlnde (Nâzım), Şenzadebaşında (Hamdi). Beyoglu cihetindekiler: Galatada (Merkez), Hasköyde (Yeni Türkiye), Kasımpaşada (Turan), Sarıyerde (Asaf), Şişlide (Merkez), Taksimde (Matkoviçi, (Kemal Rebül). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şinasii, Heybelide (Ta naş), Kadıköy, Pazaryolunda (Rifat), Modada (Sıhhat), Üsküdar Çarşıboyunda î Nöbetçi Eczaneler Suadiye Plâjı Sinemasında Bugünden itibaren Ipekçi Kardeşler şirketinin en e«ki müesıiıi ve müdürlerinden CEVDET, FAH1R, İHSAN IPEKÇİ'nin baba«ı, Kâni, Rifat, Avni Ipekçi'nin ağabeyisi, Hamaratzade Mehmed Nedim, Va • hid İpekçi'nin kayinpederi 52 sene evvel Selânikte FEYZ1YE «Şimdiki IŞ1K LUesi» ni tesi» edenlerden ve bu mektebin ya • şamasına ve tealisine cansiparane çalışıp tnemlekete binlerce münevver yetiştiren, Feyziye Mektebleri Cemiyeti idare heyeti reui, memleketimizin en eski ve maruf tüccarlarından: YARALI t P E K Ç t İ S M A t L KUŞ KARAMBA ve diğer 16 muhtelif eğlenceli numaralar TAKSİM BANÇESİNDE vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 12 de Nişantaşında Valikonağı cadde sinde Kuyumcuirfan sokağında 8 numaralı evinden kaldırılacak ve Teşvikiye camisinde namazı kıhnarak aile kabristanma Beyoğlu Halkevinden: Evimizm sosyal yardım şubesi üyelerinden adları v» ihtısasları aşağıda yazüı hekimler, bakım kanlarile gidecek ihtiyaclı fakir hastalara parasız bakacaklardır. Bakım kartları Evimlz Direktörlüğündea verüir. Ibrahim Hanlf Denker iç hastalıklan, Nihad Sezal kadm ve cerrahi hastalıklar, Cafer Tayyar kadm ve doğum, profe;r Bahaeddin Lutfi böbrek, mesane, idrar yolları, Fuad Hamld Bayer böbrek, mesane, idrar yollan, Muammer Nuri bobreiî, mesane, idrar yolları, İsmail Kenan züh revî hastalıklar, profesör Fahreddin Ke rim ruhî ve asabi hastalıklar, Şevket Hüsnü kulak, burun, bogaz, Naci Sümersan çocuk hastalıklan, Mezbur iç hastalıklan, Psalti diş hastalıklan, Nihad İffet diş hastalıklan, Vahram Ekmekçl diş hastalık. Fakir hastalara parasız bakacak doktorlarırıız defnedilecektir. Teşekkür Kolordu muhasebeciliğinden müte kaid ve Aksaray Muradpaşa mahallesi mümessili ve Kızılay Ocak başkanı merhum Bay Halil Hulusinin cenaze sinde bulunarak teessürümüze iştirak eden Kızılay Horhor semt Ocağı ile Kız Öğretmen okuluna, gerek telgraf ve mektubla taziyette ve gerekse bizzat cenaze merasiminde bulunan ehibba ve akrabalanmıza ayn ayn teşefcküre teessürümüz mâni olduğundan teşekkü rümüzün gazetenizle iblâğını dilerir. Merhumun ailesi ve evlâdlan Arkasmda, Sir Walter Stanleyin Maraisdeki takibinde giydiği ayni yeşil rob, başında, iki kızıl bukleyi meydanda bırakan ayni küçük sapka vardı. Fakat yüzü solgundu ve gözlerinde bir yorgunluk alâmeri vardı. A^~lığı belliydi. Gözkapaklan kızarmıştı, dudaklannın titremesi, hıçkınklannı zaptetmek için kendini zorladığmı gösteriyordu. Oda birdenbire aydınlanınca ellerile yüzünü örtmüştü, fakat şimdi, karyola nın başucunda ayakta hareketsiz duruyor, Cedric Lacyye bakıyordu. Cedric Lacy durdu. Daha ileri gitmeği imkânsız gibi görüyordu. Cenaze, ortayerde bir mania teşkil ediyordu. Bir kelime söylemeden Thaisa Strafforda baktı ve onun gÖzlerindeki hüzünlü bakış karşısında bu sefer kendisi başını çevirmeğe mecbur oldu. lArkast varj IŞIK Lisesi Direktörlüğünden: Lisemizin 52 yıllık hayatını temin eden, yaşama ve ilerlemesi için çahfan, Miiessis 1PEKÇ1 İSMAİL vefat etmiştir. Bugün saat 12 kaldırılacak olan cenazesine iştirak için lisemiz talebe ve mezunlarının mektebde bulunmalarını dilerim. Almanca öğrenmek «stiyenlere Fransızca konuşan gene bir Alman felsefe ve edebiyat profesörü ALMANCA ve ingilizce dersleri vermektedir. Ba kalorya imtihanma hususî surette ha zırlar. Kat'î ve seri tedris metodu. Fiat mutedildir. Gazetemiz vasıtasile profesör M. M. adresine rnüracaat. 6SMART BOY'S Viyana cazının îştirakile hergün »aat 18 de MATİNE DANSANT FEYZİYE Mektebleri Cemiyetinden: Cemiyetimizin müessis ve reisi 1PEKÇ1 İSMAİL vefat etmiştir. Kendisine karşı olan son borcumuzu yapmak için bütün azayı bu gün saat 12 de Valikonağı caddesinde Kuyumcuirfan sokağmdaki evinden kaldırılacak olan cenazeye iştirake davet ederiz. mağma koydu ve durdu. Şimdi kulağını kapıya dayamış dinliyor, çok fazla gerilen sinirlerinin tesirile aldanmış olup olmadığını düşünüyordu. Tam o esnada, kulağına, açık açık bir nefes sesi geldi. îlkönce cevab alamadı. Elini duvara doğru uzatarak, ışığı yakmağa teşebbüs ettiği esnada gölgenin kımıldadığını ve kendisine doğru bir adım attığını gördü. Ayni zamanda da bir ses işitildi.. Fakat bu se3 o kadar hafifti ki, bellibelirsiz Hurafeye inanır bir adam değildi. Ka işitiliyordu. Buna rağmen Cedric Lacy, pmın tokmağını yavaşça çevirdi, kapıyı sesin sahibini tanıdı ve yüreği hızh hızlı açtı ve bir adım ileriledı. Once birşey gö çarpmağa başladı. Sesin sahibi: remedi. Cenazenin durduğu oda karan • Akşamlar hayrolsun Cedric, diyorlıklara gömülü idi ve kanadları kapalı du, beni beklemiyordunuz değil mi? duran pencerelerde kalın, kadife perdeler Karsisındaki Thaisa Strafforddud. vardı. Lacy, evvelâ gırtlağı sıkıhyormus gibi Fakat, biraz sonra, gözleri karanlığa bir tazyik hissetti ve son derece şasırdı. alışınca, odanın nihayetıne doğru, karyolanın başucunda, kımıldamadan duran Duvara dayanmağa mecbur oldu. Maa bir insan şekli görür gibi oldu. Şekli da mafih, bütün iradesini topladı, zâfını yenha iyi seçmeğe çalışarak gölgenin hare meğe muvaffak oldu ve elektrik düğmesiket etmesini bekliyerek olduğu yerden ni çevirerek gene kıza doğru bir adım atayrılmadı. Fakat bu intizar haddinden h. fazla uzadığı için, nihayet seslenmeğe Oda biran içinde apaydmlık olmuş, karar verdi ve sükutun ortasmda garib Cedric Lacy, oradaki mevcudiyetile kenbir akisle çınlıyan sesini yükselterek: Kimdir o? Burada ne arıyorsu di üzerinde büyük bir tesir uyandıran kızı görebilmişti. nuz? diye sordu. Her akşam saat 22 de GALA MÜSAMERELERİ ni muntazam tutmak merakmda olan insanların gündelik hareketlerini tesbit ettikleri neviden bir ceb defteri ele geçir mek ümidinde olan Lacy, sukutu hayale uğramıştı. Ya Sir Walter Stanley hiçbir zaman böyle bir defter tutmamıştı, yahud da, bu defterleri, daha emin bir yere, meselâ kasasına saklamıştı, ki. bu da pek muhtemel birşeydi. Cedric Lacy, kütübhanenin perdele rinden birinin arkasında saklı bulunan çelik kasaya doğru baktığı sırada, birdenbire durakladı. Biraz evvel işittiği gürültüyü tekrar duymuşhı. Dinledi; önce bunu bir vehimden ibaret zannetti, fakat biraz sonra, gürültünün gerçekten mevcud olduğuna îüphesi kalmadı. Tavandan pelen ses, bir döseme tahtası gıcırtısı idi. Lady Morprane Stanleyin cenaze odasında birisi vardı. dada. Lady Morganeın cenazesi duru yordu. Ingiliz âdeti mucibince, cenaze nin başında hiç kimse beklemiyordu. O nCumhuriyet* in zabıta romam *73 kadın da, on beş sene kadar evvel yapı lan hatayı bilerek hayatile ödemişti. Evin içinde uyanık olarak Cedric Lacyden başka kimse yoktu. Onun etrafmı Cedric Lacy başmı kaldırdı. Üstkatkuşatan sükutta, elim birşey vardi. ta bir ayak sesi işitir gibi olmuştu. Bir Yağmur yağmağa başlamıştı. Dışan saniye dinledi, sonra yanlış işittiğine e da, ıslak caddeden geçen taksiler, teker min, gözlerini yazı masasını dolduran leklerinin gürültüsünü kısıyor gibiydiler. kâğıdlara çevirdi ve işine devam etti. Esasen, caddenin faaliyeti azalmış olaVakit, takriben geceyansıydı vc, iki cak ki, aradasırada bir iki klaksondan defa faciaya sahne olan bu konakta her başka bir gürültü işitilmiyordu. şeyin uykuya dalmış olması lâzımdı. Cedric Lacy yazı masasının gözlerini Cedric Lacy, burada, Sir Walter Stanleyin kütübhanesmde yapyalnızdı. açmış, içindekileri halının üstüne boşaltMüstesna vaziyetinden istifade ederek mıştı. Fakat, kâğıdların hepsini okuduğu araştırmalarını ileri götünnek istemişti. halde, henüz işe yarıyacak birşey öğreneBu yığınlarla kağıdın, vesikanm, defterin memışti. Bu kâğıdların çoğu dost, ahbab arasında, kendisine ipucu verecek, bu mektubları, davetivelerden ibaretti. Bükorkunc hâdiseyi bir parça aydınlatacak tün bunlar, sanki Sir Walter, muayyen bir iki vak'aya nasıl olsa tesadüf edeceği tarihlerde, bütün kâğıdlarını muntazaman imha edermiş gibi, yeni, birkaç ay evvclki ni umuyordu. f Üstkatta hizmetçiler uykudaydı ve arihi taşıyordu. Yazan: Gharles de Richter tam kütübhanenin üstüne tesadüf eden o Oturduğu koltugu gıcırdatmamağa gayret ederek yerinden kalktı ve ayaklarının ucuna basa basa yürüdü, yazı odasınm k^ısını açtı, hiç pıtırdı etmeden yuResmî vesaik bulmak, ve bilhassa, işi karı kata kadar çıktı, elini kapmın tok i