CUMHUBtYET 30 Nisan 1936 Küçük Hikfiye Dudak boyası Gördün mü Osman? dedi. Bugün Arifin ağzında dudak boyası vardı. On sekiz yaşında böyle şeyler yapması... Vallahi çıldıracağım... Ben onunla yüzgöz olmak istemem... Rica ederim. Sen babasısın, sanki benim birşeyden habe rim yokmuş gibi onunla görüş, terbiyesini ver... Aile yuvasına adi kadmlann boya sını taşımasının doğru olmadığını ona acı bir lisanla öğret. Osman: Peki kancığım, dedi, sen müsterih ol. Ben onun terbiyesini veririm. Ertesi akşam Osman, evde değil, sokak kapısının önünde durmuş oğlunu bekliyordu. Ve epey bekledikten sonra nihayet oğlu köşenin başından göründü. Telâşlı, telâşh geliyordu. Babası hemen karşısına çıktı, kolunu koluna geçirerek: Arif, dedi. Seninle görüşmek isti yorum. Görüseceğimiz şey anneni alâka dar etmez... Erkekler arasında konuşu lacak birşey olduğu için seni burada bekledim. Arif kızardı, cevab vermedi: Inkâr etmeğe kalkışma. Bir kadınla seviştiğini biliyorum. Geç kalışlannın ve dudakların boyah dönüşlerin bana her seyi anlattı. Bak işte gene dudakların kıpkız.L Arif cebinden mendilini çıkarıp du daklarını sildi... Mendil kızardı. Sen küçük bir sersemsin. Insan sevgilisinden ayrıldıktan sonra hiç olmazsa bir aynaya bakar, yahud da bir mendille ihtiyaten dudaklarını siler, annesinin babasının karşısına böyle çıkmaz... Elini cebine götürmüştü. Cebinden küçük bir paket çıkardı: Senin sevdiğin kızın yanından ay rıldıktan sonra gene yüzünü, gözünü te mizliveceğini unutacağından korktuğum için... Sevdiğin kıza verilmek üzere sana bir düzine dudak boyası aldım. Bunlar dudağa bir kere sürüldü mü bir daha çıkmaz, ne leke yapar, ne birşey. Hem renkleri de pek güzeldir... Şimdiden sonra sevgilin hep bundan kullansın. Ve delikanlının cevab vermesini bek Iemeden onu kapıya doğru çekerek: Boyaları cebine koy... Ve çabuk vukarı çıkalım. Annen bu akşam ikimizi birden merak etmektedir. Dedi. Ceviren: Adana vapuru tayfaları nın bir şikâyeti Çocuk Haftası dün bitti fc Mebrure duvardaki saate baktı. Sonra içini çekerek: Arif gene gecikti, dedi. Bilmiyorum ki bu akşam kaçta yemek yiyeceğiz... İnşallah başına bir kaza gelmemiştir. Kocası okuduğu gazeteden başını kaldırdı: Canım bu yaştaki çocuğun başına ne gelir, dedi. On sekiz yaşında da so kakta yalnız dolaşmasını öğrenmezse bunu hangi yaşta öğrenecek? Bayan Mebrure kuru ve uzun boylu ve solgundu. Kocası kısa boylu, şişman ve kanlı bir adamdı. Aralarındaki fark bundan ibaret değildi. Ahlâkları da hiç birbirine benzemezdi. Prensiplerinde pek sertti. Gayet terbiyeli ve ciddî görüşürdü. Modern ahlâksızlık dediği şeye kar§ı da insafsızca muanzdı. Kocasına ge lince; o tamamile karısının aksi idi. O, hiç birşeyi ciddiye almıyan, hiç birşeye tasa etmiyen az bulunur, insanlardan biriydi. Yirmi senedir evli oldukları hal de aralanndaki bu ahlâk zıddiye tine rağmen henüz aralarında bir an laşmamazhk olmamıştı. Buna sebeb şüphesiz ki Osmanın uysallığı idi. İkisi de biricik oğullan Arifi pek severlerdi. Arif iyi bir çocuktu. Neşeli idi. Kendi yaşındakı bütün dığer çocuklar gıbı hayata susamış ve tasasız bir gencdı. Liseyi henüz bitirmişti. Hukuk fakültesine devam ediyordu. Bclki ıleride iyi bir avukat, yahud ciddî bir noter olacaktı.. Fakat şimdıki halde neşeli bir talebeydi. Ebeveynine şimdiye kadar hiçbir endışe ve keder vermemıştı. Yalnız şu son on beş gündenberi aksamları biraz geç dönüyor, fakat gene ebeveynine mazeretlerini söylüyordu. Fakat bu akşam annesi fazla bir endişe içerisindeydi. Tramvay kazaları, otomobil çarpışmalan... Binbir belâ... Düşünüyor ve içi titriyordu, birden kapı çalındı, Mebrure: İşte odur! Dedi.. Evet hakikaten gelen oydu. Hemen annesinin yanına gelmişti ve onun yanaklarındar öptükten sonra birkaç nazik cümle ile geç kaldığı için özür dilemişti. Ve sonra: Aman pek acıktım, diyerek yerin den fırlamış, yemek odasına geçmıştı. * * * Yemek odası pek aydınlıktı. Sofraya oturdukları zaman Mebrure kaşlannı çattı ve: Aa... Arif yaralandın mı? diye sordu. Yaralanmak mı?.. Nereden bunu çıkardın anne? Ağzının kenarlanndan kan sızıyor. Delikanlı gayriihtiyari bir hareketle havluyu ağzına götürdü. Ağzını sildi. Simdi ağzında birşey yoktu. Yalnız yemek havlusunun üstiinde pembe bir leke vardı. Bu kan lekesi değildi. Mebrure birden sükunet blumuştu. Fakat gene sert bir çehre ile: Peki kan değilse bu nedir?.. Bu mu?.. Bılmem... Hiç anlamıyorum. Hemen Osman söze karıştı: Bırak çocuğu canım... Sokaklar öyle tozlu ki insanın yüzü boya ıçınde kalıyor, hele kurulmakta olan yapıların ö nünden geçildi mi, kırmızı boya havaya karışıyor, yüze göze sürünüyor tozla beraber... Evet tozla beraber uçup terli yüz veya dudaklarda bir takım boyalar, lekeler hasıl ediyor. Geçen gün benim de başıma geldi ya!... Ve oğlunu karısının yanında mazur göstermek, daha doğrusu muhaverenin seyrini değiştirmek için uzunuzadıya hayalî bir hikâye anlatmağa başladı. Eğer iki gün sonra gene Arif geç kal masaydı ve gene tavandan akan parlak ışığın altında annesine bu kenarlan bo yanmış dudaklarını göstermeseydi bu hâdise unutulacalçtı. Fakat bu defa ağırbaşlı bir kadın olan Mebrure o gün oğlunu yüzlemedi. Yalnız odasına girdiği za man kocasına: Izmire at nakliyatı yapan Adana va puru mürettebatı aylıklarını alamadıkları için Izmirde işlerini bırakarak gemiyi terketmislerdir. Mürettebat başka vasıta ile îstanbula dönmüş ve Liman reisliğine müracaat ederek şikâyette bulunmuşlardır. Liman reisliği vapur sahibile tayfala rın ayrı ayrı ifadelerini almıştır. Adana vapuru mürettebatı armatoru şikâyet etmekle beraber bu vapuru kira lamış olan Diyana acentası aleyhine de bir dava açmışlardır. Diğer taraftan Adana vapuru sahibi Naim de vapurunu kiralıyan ve Izmirde is bulamadığı için gemiyi orada bırakarak îstanbula getirmiyen Diyana acentasını protesto etmiştir. Izmir Liman reisliği kaptan ve tayfaları tarafından terkedilen vapurun bir ka Dünkü müsamere' zaya uğramaması için içine nöbetçiler de bulunan yav koymuş ve vapuru muhafaza alhna al rularla müsa mıshr. mereyi veren Tahkikata devam edilmektedir. Adnan vapurundaki hâdise hakkında bir tavzih Geçen gunku nushamızda Adnan vapu . runda da tayfalarla vapur sahibi arasında alacak meselesinden dolayı bir hâdise ol . duğunu yazmıştık. Bu vapurun sahibi Naim bize gönderdiği bir mektubda hâdiseyi şoyle anlatmaktadır: Geminin İstanbuldan hareketi esnasında tayfa ve zabitana birer aylık peşin verdim ve donüşte Ciddeden 5 nisanda hareket et. tiğimissde kaptan ve tayfalara 10 nisana kadar aylıklarını Ingiliz altını olarak ver mek istedim. Çünkü donüşte üzerimizde Turk parası olmadığından bu parayı ver mek mecburiyetinde kaldım. Fakat buna karşı Portsaide kadar ne kaptan ve ne de tayfa bir para kabul etmedi. Zira İstan . bula birkaç gun içinde geleceğimiz tabiî bulunduğundan 15 nisana kadar olan parayı yani Ikinci aylıklarını istedller. Portsaidde kaptan ve tayfanın bir kısmı bir olarak grev yaptılar. Bu grev tam yedi saat devam etti. Bu greve bizzat kaptan İb rahim önayak oldu. Halbuki kaptan guya iki tarafın arasmı bulmak için çalıştığını soylemektedir. Yukarıda söylediğim gibi greve bizzat önayak olan İbrahim kapta mın bende alacağı olmadığı gibi 17 küsur lira da bana imzası mukabllinde borcu kalmıştır. Portsaidde ora hükumeti tarafın dan gönderilen kılavuz kaptanı gemiyi dışarıya çıkarmak İçin üç defa gemlye geldi ve grevin önü almmadıgını gördüğü zaman gemiye girmeden tekrar geriye dondü. Hatta bu kılavuz kaptanın İbrahim kaptanı bir takım acı sözlerle itham edişi, fSizin memleketinizde deniz kanımları yok mu? Sen utanmıyor musun) gibi sozlerlni Türk bayraRinın şerefinl düşündükçe gay. riihtiyari müteessir olarrk ağlamak dere cesine Reldim. İste bu yüzden bütün müs. pet delâille İbrahim kaptanı mahkemeye verdim. leride hakikat tezahür eder ve mes'ul olan taraf cezalandırıhr. Tayfanın söyledi|l yemek meselesl de tamamen uy durmadır. Söylendiğine göre tayfaya verilecek para 250 lira olmayıp ancak sened mııcibince seksen üç liradan ibarettir. Hal. buki Portsaidde yapilan grev yüzünden kaybedilen saatlere göre 500 llrayı mütecaviz bir zararım vardır. Çünkü hareketlmlz yirmi dört saat tehire ueramıştır. r RADVO Bu aksamki program J ISTANBUL: *4 18 Oda musikisi (plâk) 19 haberler ler 19,15 muhtelif plâMar . 19,30 Çocuk Esirgeme kuırumu namma konferans . 20 ekzotik mıısiki 20,30 stüdyo orkestraları 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadls servlal verilecektir. VİYANA18,05 konuşmalar 18,40 çan konserl 19,20 tiyatrolara dair 19,35 fenni haber. ler 19,45 konuşma 20,05 haberler 20.35 Macarların zamanı . 21,15 karışık yayın 21,45 plyes halinde bir Hind masalı . 23,05 haberler 23,15 eğlencell konser 1,05 dans musikisi. BERLİN: 18,05 konser 18,35 gene bir mlllet yülc. seliyor: 1 mayıs yayını 19,05 opera ya yını 20.05 spor 20.50 günün akisleri . 21.05 haberler 21,15 dans havaları 23.05 hava raporu, havadls, apor 23,35 dans havaları. BUDAPEŞTE: 18,05 zlrai yayın 19,20 hikâyeler 19,45 konuşmalar . 20,15 Japonların gecesi 20,50 konser 21,20 siyasi haberler 21,40 faru tezi konser 23,25 çingene musikisi 24,05 konferans 24,25 gramofon 1,05 son haberler. BUKREŞ: 19,20 konser . 20,05 konferans 20,25 gramofon 21 program 21,05 konuşma 21.20 senfonik konser 23.50 fransızca, al. manca haberler . 24 haberler. LONDRA: 18.20 konser 19.05 havadis 19,35 kon. ser 20,25 fantezl . 21.05 karısık yayın 22.05 piyano konseri 22,35 orkestra kon . seri . 23.25 havadis . 23,35 dans musikisi 24.35 havadis 24.45 karısık yayın. PARtS TP T T.l18,05 çocukların zamanı 18,55 kıraet 19,05 şarkılar 19.35 havadis . 20,40 şar kılar . 21.05 modaya dair 21,20 genclik yayımı . 21.30 tayyare haberleri 21,35 komedi 23.35 haberler. ROMA: 17.05 gramofon 17,40 konuşmalar . 17,55 havadis. borsa 18.05 facia . 20.10 Ispan yolca yayın . 20,20 ingilizce haberler 20,50 fransızca haberler 21,40 karışık konser 9"> 05 ntvra vavmı. genclerimiz Dün çocuk haftasının son günü idi. Bu münasebetle Istanbul, Beyoğlu, Üsküdar ve Kadıköy cihetindeki birçok ilkmekteblerde müsamereler verilmiş ve eğlenceler tertib edilmiştir. Eminönü Halkevi de muhitinde bulunan ilkmekteb talebeleri için Alav Köskünde bir müsamere vermiştir. S A R A Y Sineması Bu akşam : Istanbul Avcılar ve Atıcılar Birliğinden: 2 mayıs 1936 cumartesi günü öğleden sonra gidilip pazar günü akşamı dönülmek üzere Çınarcığa bir büyük av se feri hazırlanmıştır. İştirak etmek isti yen azanın derhal birlik merkezine mü i racaatlerini rica ederiz. SHİRLEY TEMPLE ve GANGSTERLER Küçük yıldızın en son temsili Fransızca sözlü büyük fîlm, Ve iiâveten MiKEY MAVS, 1 renkli SiLLi SENFONi DiKKAT : 3000 adet SHıRLEY' in fotografh bro? çocuklara dagıtılacaktır. Biiyük ve kCçükleri sevindirecek emsalsiz bir pragram başlıyor, KONSERVATUARIN HAVA K U R U M U G E C E S İ Profeıör 2 mayıs 1936 Cumartesi saat 21 de Çocuklar için fiatler 20 ve 25 kuruş. ŞEHIR TiYATROSUNDA LiKKO AMAR ROZENTHAL MUHiDDiN SADIK FERDi von ŞTATZER İMT1HANLARA HAZIRLIK ÇABUK, İYİ ve EHVEN ASRÎ LİSANLARI SÜVEYDA H. BERLiTZ'de oğrenınız Yejıi kurslar açıl.yor KAYİD BAŞLAMIŞTIR. BİR MECCANÎ TECRÜBE DERSt ALINIZ. Ankara: Konya caddesi • Istanbul: 373, tstiklâl caddesi. Müdüriyeti umumî taleb üzerine, bugün matinelerden itibaren ALBERT PREJAN DANlELLE DARR1EUX ve emsalsz komik LUCiEN BAROUX'un temsilleri 19 mayıs bayramı Karadenizli gencler bir şenlik hazırlıyorlar Atatürkün Millî Mücadele imanile Samsuna ayak bastığı on dokuz mayıs gününü, bütün Karadenizhlerin bayramı addeden Karadeniz talebe birliği, Türk tarihi kara günlerinin dönüm noktası, Mustafa Kamâl çevresinde Türk devrim ımanının başlangıcı bu mutlu günü, ulusal bayram, kurtuluş günü olarak karşılıyacaktır. 19 mayıs günü, Üniversite salonunda, Mahmud Esad Bozkurd ve Üniversite profesörlerinden Ali Fuad tarafından bu günün büyüklüğü hakkında, konferanslar verilecektır. Kouferansa, Kamutay azaları ve merkez Halk Partisi mümessilleri davet edilecektir. 19 mayıs gecesi sabaha kadar Taksim bahçesinde fevkalâde eğlentiler hazırlanmaktadır. Eski Türk mübareze örnekleri, meşhur pehlivan güreşleri, Karadeniz oyun ve türküleri, bıçak oyunlan, zeybek raksı, pıramıt oyunlan, dans müsabaka lan bu gecenin programlarını teşkil ediyor. Karadeniz talebe birliği, bugünün ulusal bayram olmasını temin için resmî makamlara müracaate ve maksadını teyiden bir broşür çıkarmıya da karar vermiştir. meğe başlıyordu. Düşünüyordu: Acaba neredeyim? Baygınlık halinden çıkarken bir kâbus gibi üzerjne çullanan ve Afrika hayatını hatırlatan gürültü imdadına yetişerek muammanm anahtarını delikanlının eline verdi. Cedric Lacy bir gemide idi, su üzerinde, motörün sesini, pervanenin dönüşünü iyice işitebiliyor ve sulann tahta bölmelere değerek çıkardıkları gürültüyü takib edebiliyordu. Görünüşe bakılırsa delikanlı Taymis nehri üzerindeydi. Fakat neresinde? Kulak verdi, lâkin başka hiç bir gürültü duyamadı. Gemi sanki nehrin tamamen tenha bir kısmında sular üstünde yüzüyordu. Her taraf o kadar »akindi ki adeta pamuk üzerinde kayıyor denilebilirdi. Cedric Lacy: «Tuhaf, diye düşündü, acaba Londradan çıktık mı? Doklara yakın veya Grave Sende doğru inmiş olsaydık, yük vapurlarına yahud da başka büyük gemilere rasgelirdik. Halbuki bana öyle geli Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar . dır: Istanbul cihetindekiler: Aksarayda (Ziya Nuri), Alemdarda (Abdulkadir), Bakırköyde (İstepan), Beyazıd . da (Sıtkı), Eminönunde (Mehmed Kâzım), Fenerde (Arifı, Karagümrükte fArif), Küçukpazarda (Hikmet Cemilı, Samatyada (Teofilos), Şehremininde (Nazım), Şehza debaşında iHalib. Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Asri Ittihad), Hasköyde (Yeni Türkiye), Kasımpaşada (Turan), Sarı yerde (Asaf), Şislide (Kurtuluş), Taksim de fGarih), (Limonciyan). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez), Heybellde (Yu suf), Kadıköy Altıyolda (Merkezl, Modada fModai. Ü'kıidar Selimlvede Nöbetci eczaneler SÜMER Gayet mühim SİNEMASI bir ilân 1 Mayıs Bahar bayramı Türk Maarif Cemiyelinin 1 VENİ FŞFRLEB Perşembe gazetesi ") Rozet günüdür. O gün göğüslerinizi cemiyetin rozetlerile süs emegi unutmayınız Perşembenin 57 nci sayısında herkesi a. lâkadar edecek mevzularda yazılar vardır. İbrahim Alâeddinin Okumuşlar okumuyor isimll makalesi, röportaj, güzel bir hikâye, Düşüncenin ve rüyanın resmi alınıyor, Zencilerle evlenmek modası geçti mi? başlıklı enteresan yazılar, sinema sahifesi, mizah, resimll fıkralar ve saire. Fiati 7,5 kuruştur. Tavsiye ederiz. YATAKLI Vagonlar Kontrölörü muvaffakiyetli rilmi ile beraber PiERRE BLANCHARD ve HARRY BAUR tarafından fevkalâde bir surette yaratıian CURUM ve C M ^ * ^" ^^ • • w ^ ^» B m OSMANLI BANKASI İLÂN Osmanlı Bankası gişeleri, 2 mayıs 936 dan 30 eylul 936 ?(dahil) e kadar aşağıda yazıh saatlerde açık buluna • caktır: «» aösterecek Bu iki büyük fılmi birden fförmek fırsatını kacırmayınız matinelerden başlıyarak M E L E K sinemasında senenin en büyük 2 ŞAHESERİ birden Bugün (Çajjırılar. konferanslar, kongfeİeP) Talebe Birliğinin kongresine davet Milli Türk Talebe Birliği G«nel Sekre terliğmden: Birliğin nisan devresi kongresinin 3 ma. yıs 936 pazar günü saat 10 da Eminönü Halkevi salonunda açtfacağı Birlikçi arkadaşlara bildirilir. 1 GALATA MERKEZİ VE YENİCAMİ ŞUBESİ: Adi günlerde: Saat 9.30 dan 15 e kadar Cumartesi günleri: saat 9.30 dan 12 ye kadar 2 BEYOĞLU ŞUBESİ: Adi günlerde: Saat 9.30 dan 12 ye kadar « 13.30 dan 15 e » Cumartesi günleri: Saat 9,30 dan 12 ye kadar. 1 K A S T A D İ V A Almanca orijinal nüshası, Baş rollerde MARTHA EGGERTH PH1LÎP HOLMES 2 K L E O P A T R A Rejisör: SECİL B. de MtLLE Fransızca sözlü ALEMDAR MIŞEL yor ki herşeyden ayrılmış her türlü insan faaliyet merkezlerinden uzaklaşmış bulunuyoruz!» Gözlerini kaldırdı ve dışarısını görüp ne tarafta olduklannı kestirmek için bir pencere aradı. Böyle birşey göremeyince ambarın dibinde bulunduğuna hükmetti. Üzerinde hâlâ bir fenalık vardı, bu, havasız ambardan mı oluyor, yoksa ona koklattıkları bayıltıcı ruhtan mı ileri geliyordu? «Başm dönüyor, diye düşündü, ayağa kalkmağa muvaffak olsam bile hemen gene yere yuvarlanacağım.» Bütün kuvvetlerini tekrar toplamak için hareketsiz durarak gözlerini kapadı. Merakmı mucib olan alet yeniden sesler çıkarmağa başladığı vakit bile gözkapaklannı kaldırmadı. Delikanlı bu sefer bu sesi tanıdı, bu, geminin düdüğünden başka birşey değildi. Düdük gecenin karanlığında uzun uzun ve acı acı öttü. Cedric Lacyye motör durdu gibi geldi, çünkü herşey birdenbire yeniden sükuta gömülmüştü. Fakat bir Ayasofyada ^^m^^^^a^m^^K^mm^mm^^mmm^mtm^^K^^^^^^^^mmmm Yarından itibaren her iki sinemada gösterilecektir dakika sonra, pervanenin dönmesile suların hışırtısınm doğurduğu muttarid gürültü gene başladı. Delikanlı kendi kendine sordu: «Beni nereye götürüyorlar, ne diye böyle hücum ederek beni esir ve mahpus ettiler?» Fakat, hiç birşeyin uyutmağa muvaffak olamadığı tahteşşuuru, delikanlının hatırasınm bile unuttuğu iki cümle ile cevab verdi: «Hay budala hay! Daha taklid edil miş bir yazıyı bile seçmeğe muktedir de ğilken polislik etmeğe kalkışmış!» Bu birinci cümleden sonra bu ikincisi geliyordu: «Herhalde müsterih olabilir, bu gece de, bundan evvel daha iki kere olduğu gibi, bu gece de, beşi kırk iki geçe ola cak.» Cedric Lacynin vücudüne sanki elektrik cereyanı boşaltılmıştı, delikanlı, şa kaklarını tazyik eden derin bir soğukluk hissetti. Delikanlıyı bu tuzağa çeken mektub S T R O G O F HÎLAL Şehzadebaşında ' B U G y N T Ü R K SİNEMASINDA Altın Toplıyan Kızlar Şayani hayret filmini gorünüz İlâveten: SPOR ve GENCLİK Besi kırk ikî geçe «Cumhuriyet» in zabıta romam:37 Yazan: Gharles de Richter Azkaldı, bir defa daha kendinden geçecekti, tam o sırada tiz sesli alet gene gürültü çıkarmağa başladı. Bu seferki gürültü o kadar mütemadi idi ki delikanlı hakikate avdet etmekten kendini ala madı. Birdenbire kafasında bir ışık parladı, sanki bir peçe yırtılıyor, kalın bir sis tabakası dağılıyordu. Beyninde çakan bir §imşekle, Thaisanın tezkeresini, otomobille yaptığı gezintiyi ve maruz kaldığı hücu mu hatırladı. Beynini karartan dumanı dağıtmağa çalışırken, olduğu yerde oturmağa muvaffak oldu, fakat kol ve bacakJannm ağnsmdan bağlanmış olduğunu anladı. Hareketsiz durdu, hislerine yavaş ya yaş sahib oluyor ve kafası daha iyi i$le Thaisa tarafından yazılmamıştı, ve bu kulağına kadar geliyordu ve Cedric Lacy gece de, bir insan için «beşi kırk iki geçe» bunları işittikçe büsbütün köpürüyordu. olacaktı. Saat kimin için beşi kırk iki ge Hemen açınız, diye bağırdı. Ben çede duracaktı? Scotland Yardın Cedric Lacysiyim. Eğer Bu, Thaisadan başka kimin için olabi açmazsanız okurum canınıza! Hiç birşey cevab vermedi. Bunun yelirdi? rine, yakınında bir yerde bir kapağın aCedric Lacynin kalbi burkuldu, sanki artık yüreği atmıyordu. Kafasını yalnız çıldığını hisseder gibi oldu. Bundan sonra bir tek dtişünce sarıyor ve onu baştanaşa da, tazyikten kurtulan bir gazin ıslığını ğı ipnotize ediyordu. Thaisa tehdid ediîi duydu. Cedric Lacy derhal vaziyetin farkına yor ve delikanlı onu koruyamıyordu! vardı ve bu gazi teneffüs etmemeğe çalı Evet Thaisa tehlikede idi, o Thaisa ki, herşeye rağmen muhakkak ona itimad et şarak, nevmidinin verdiği bütün enerjile bölmeye sıkıştı. Birinci defa olduğu gibi mişti, ve onun hatası yüzünden şimdi ölebu sefer de muvaffak olamıyarak ağır bir cekti. cisim halinde yere yuvarlandı. Sonra büBenliğini büyük bir nevrnidî buhranı yük bir gayretle tekrar yerden kalktı. sardı. Bağlarına rağmen surüne sürüne Teneffüs etmekten kendini alamadığı bu bölmeye kadar geldi. Bunu bir omuz vugaz adeta boğazını sıkıyor ve onu boğurarak yarmak istedi. Bölme pek mukavim yordu. Fakat zorla nefes ala ala asabiyetolmasa gerekti, sanki delikanlı omuzile ten sıktığı yumruklan havada bir daire vurdukça sarsılıyordu. Fakat Cedric Laçizdikten sonra, delikanlı, bir daha kalkcy bütün kuvvetile gayret ettiği halde mamak üzere yere yuvarlandı. maksadına erişemedi. Cedric Lacy bu sefer kat'î bir mağluBu sırada bir takım sesler işitilmeğe biyete uğramı§tı. başladı. Bu^arın fısıltıları delikanlının lArkast varl