17 Birincikânun 1935 CUMHURİYET Musiki anketimizin akisleri ramvaylarda inip binme usulü, sözümona, nizama konulalıdanberidir, eskiden tıklım bklım dolan vagonlann içinde, yolcular arasmda mutad olan akşam sohbeti, şimdi de du• k yerlerinde devam ediyor. a «Kapılanmızı kapamak şöyle dursun, Ayni saatte, hep birden dükkânlanm, yurdu beynelmilel san'atkârlann uğrağı .'azıhanelerini, tezgâhlannı kapıyan es haline getirmeliyiz!» naf, ayazda, ince ince, ciğerlere işliyerek Cumhuriyetin bu yoldaki neşriyah, sayağan yağmurun albnda, bomboş giden hası gittikçe genişliyen ve genişledikçe arabalann arkasından küfür ederek saatenemi artan bir musiki anketine kapı ollerce beklerken, biribirlerile günün havadu. Suad Derviş arkadaşunızın, lstandislerini konuşuyorlar. bulun «Konservauar âlemi» ni nasıl koMuayyen zamanlarda daima karşılaşnuşturduğunu, Ankarada da, yalnız bğım için, çoğu bana aşina olan bu simasan'atkârlar değil, bütün san'at severler lann içinde, hoş, nükteli sözler sarfeden, dikkat ve alâka ile takib ediyorlar. zarif kimseler de vardır. Ben de, bugün, bestekâr Muhlis SaBunlann, hadisatla alay eden, ufacık bahattini bu kapıdan içeri alıyorum; fabir gazete haberinden nükte yapmağa vekat, o, daha ilk adımını aatrken: sile bulan sohbetlerine kulak vermek âdef SON «Ğ» LER timdir. Kendilerini dinliye dinliye, bizim Esasta birleşir '«1u sesmiştir: «abka» = gök, tann, gün, ha Son eki vokal gibi görünen kelimele lstanbulda, bir çarşı esprisi var olduguna Hâmid Necdetin eteri va [ 2 ] . ler var! Muhliâ Sabahaddin rin birçoğu bazı lehçelerde pek eski za Ankara 16 (Hususi) Ressam ve ve bu esprinin pek te yabana ahlmıyacağıIV. DEDE Diye haykırdı. ler, bu münasebetle gazetenize söz soy heykeltraş Hâmid Necdetin, hava tehUygurcadaki «tedik» ( = akıllı, nük manlarda «ğ» yi kaybettikleri halde, ba na kanaat getirmişimdir. Muhlisi bütün sevenler, onun öfke liyenlerin dokunduklan bazı tellerden çı likesi karşısında Türk milletinin azmi teperdaz), Lebed ve Şor lehçelerindeki zı lehçelerde bugüne kadar «ğ» yi «g» Gene böyle, dün gece, otuz kırk kadar lendiği zamanı kollarlar. Anketimize vekıyor. İstisnasız olarak bu san'atkârlar, ni temsil eden bu heykeli, Halkevi sa «tediğ» (== akıllı hekhn) kelimelerile veya «k» ya değiştirmek suretile muhara duacı bir araya gelmiş, Eminönü durağınrilen cevablardan, bestekânn düşünce lonunda teşhir ediliyor. Başbakanımız za etmiştir. Meselâ çadır, kulübe mana da, bir türlü gelmiyen, ve inşallah bomboş sine uymıyanlan ileri sürdüğüm bunun cidden takdire, tazize lâyık birer yiik İsmet İnönü de, Tasarruf haftasını aç karşılaştırınız. (Rad. III. 1095). sına gelen «alaçuk» veya «alaçığ» keli gelirse hepimizi alıp götürecek olan her V. ANA içindir. Zaten, kan başma sıçramışb. O sek kıymettirler; ama, benim kanaatun tığı gün, bu heykeli görmüş ve san'at Kırgız, Kazan lehçelerinde «anay» mesi «Divanü Lugatit Türk» te (cild I manasile «Kurtuluş» tramvayını bekliyorturduğu otel odasında, rahatsızlığmı ce, sözlerini dinlememek şartile! Çünkü kâra iltifat etmiştir. Pek beğenilen bu S. 122) «alaçu» yazılmıştır. Bugün duk. işiterek ziyaretine gelen bir müzisiyen benim bu sözlerden çıkarabildiğim ne heykelden, milletin hava tehlikesine şekli (y = ğ) vardır. (Radloff. I, tice, Türkün kendi maksad ve mefhu karşı elbirliğile çalışmasmı gösteren bir 277). Bu kelimenin «ene», «inc* şek Kırgızlann «cak» (Rad. IV, 10) de Boğazdan kopan zehir zemberek poydostunu adeta paylayıp duruyordu: mile alâkadar olamıyacak, yepyeni bir hatıra olarak istifade edilecektir. linde telâffuzu da vardır. Buna göre dikleri Anadolu türkçesindeki «yay» ke razın tam esmekte olduğu cephesi Nas« Ben, en kuvvetli nağme diye ocereyan dileğidir: Muazzam filârmonik «eğdiş edilmiş» manasına gelen «enek», limesi divanda (cild I, 301) «ya» şek rettin Hocanın türbesi gibi inadma açık na derim ki, cıhz bir enstrumanla bile, bırakılan sığınağm albnda tir tir titreşen orkestralar teşkil edip Türk halkını, bu Almanya Türk tütünü istiyor dişi sığır manasına gelen «inek», Yakut lindedir. varlığını belli eder ve ifade kudreti sa«V. [ ğ» eki yalnız türkçede değil iki dükkâncıdan biri, ötekine sordu: çada «anah» (h = k, g, ğ) semantik orkestralann büyük ve teknik tesirleri alAlmanyadan son alınan haberler Dreskat vasıtalann elinde olduğu halde, ya eski devirlerde Türklerden kelime alan Ne var, ne çok, komşu? itibarile birbirine bağlı kelimelerdir. unda garb musikisine sevketmek. Aşağı dende Türk tütünlerine ve bilhassa Iz jar, kendini gösterir. kavimlerin dilinde de bir kanun olduğu Hiç! Ne olsun?. § yukan istenilen hep bu! VI. A Û A mir tütünlerine taleb olduğunu göstennekgörülüyor. Meselâ Baskçadaki «Sua» Udla Vağner çahnabilir mi ve niçm Aksıatan nasıl? Kınmcadaki «akay», Kazan ve T e ( = ateş» ) kelimesi Başkurtçada «su Meselâ; büyük san'atkâr, ustad Ce tedir. çalınamadığmı bir kere düşündünüz mü? Kulak asma! Bugünlerde, gene mal Reşid «halka musiki dinletmelidir!» Fiatlere gelince îzmîr tonka birincî ki leüt lehçelerindeki «ağay» (y = ğ), ak» [3] ( «güneşin en kuvvetli sıcağı») piyasa düşük.. Ivi bir terzinin eline çuvalı veriniz, odiyor. Halbuki mesele, musiki dinliyecek losu 0,95 1,15, Izmir tonka ikinci 0,80 Yakut kadınlannın kocasına hitaben kul kara kırgızcada «çuak» (Rad. III. 2165 Bu aralık, ilk suali soran zat, başka nu Ispanyol dantelâlarile de süslesin: ve dinlediği musikiden zevk alacak ge 0,90, Izmir tonka üçüncü 0,35 0.55, landıklan «ağay» (Pekarski, 15) keli «çok sıcak»), Altay, Teleüt, Uygurca birini görüp, ona doğru ileriledi ve muhaNe güzel tuvalet! niş halk kütleleri yaratmaktadır, dava Samsun açık yaprak kilosu 0,65 0,70, melerinde (v. \ ğ) ekinin «ğ» si «y» da «çok» (Rad. III. 2003» sıcaklık, a tabmı isaretle: Ya bu dantelâlar, ya bu terzilik benîm budur. teş, parlaklık) Yakutçada «çoh» (Pe Samsun görmez yağlı 1,10 1,20 mark • olduğu görülüyor. Bizim yumurtacı Sofronu tanrman has ipeklimin üzerinde olursa? VII. AYA karski, 3653 «kor, ateş»), arabca zan Yalnız Ekrem Besim, gelecek büyük nr. « mı? dedi. Dostum! Melodi kumaştır ve biz dısan'atkârlann yapacaklan en esaslı işi, Aya (el ayası, kef): Bu kelime bü nedilen «Şuağ» kelimeleri de bu Türk Tanımam olur mu? Onun işi 15! şardan bayağı kumaş ithal etmek istemiBursada evlenenfer tün Türk lehçelerinde müşterektir ve dili kanunu haricinde kalamaz. Kalama Sızlandığına bakma! o kadar güzel tayin etmiş ki, bayıldım: yoruz. Asıl kontenjan buna konmalıdır. Bursa (özel) Belediye Nikâh' me hiçbirinde sonunda «ğ» bulunduğuna dığmı şu analizden de görüyoruz: «Hiç olmazsa bizlere tahrik hissi verirler» Neden? Biz terziliğini öğrenmek, makasmı ge (1) (2) (3) (4) diyor. Bana da kalırsa, dinledigi musiki murluğundan öğrendiğime gore Bur tesadüf edilmiyor. Bu kelimede de şüp Neden olacak? Gazeteyi okırma tirtmek ve nihayet en geniş bir musa sada medenî kanunun tatbika başlan hesiz «ğ» vardı. Bunu bize «ayakayağ» Sua : Uğ f " s + uğ + ağ dın mı? Türkiyede adam başma 75 yuden zevk alabilecek bir halk kütlesi temaha ile astannı tedarik etmek ihtiya dığı gunden itibaren bugüne kadar kelimeleri gösteriyor. Pek eski zamanda Suak: Uğ + us + uğ + ak murta düşüyormuş. Sen onun kazancını şekkül etmedigi müddetçe, büyük san'atcmdayız.» (5002) nikâh muamelesi yapılmıştır. Çuak: Uğ + uç + "ğ + »k var hesab et gayri! kârlardan beklenecek yegâne şey de, bu Bu yıl içinde yapılan nikâh muamele el ve ayak tek bir kelime ile ifade edil Sesinin en yuksek perdesile konuşan Çok : Og + oç + ok + . miştir. «Kol», «kar», «el» gibi sözler Öteki, bu sefer yumurtacıya d™ J " tahrik işidir! Ekrem Besim, büyük san sinin mecmuu (500) ü aşmıştır. Gstad, bu sefer bana döndü: Çoh : Oğ + oç 4 oh 4 . meydana geldikten sonra «ayak» yahud eslendi: atkârlan dinlemeden büyük san'atkâr « Oda musikisi profesörünün gazeŞuağ: Uğ + uş + uğ f ağ «adak» bugünkü manaya tahsis edilmiş Öyle mi, Sofron? yetişemiyeceği bahsinde~tle, diger'arka varlıklanndan ümidlendiğimiz Nimet tir. «C» nin düşmesile meydana gelen tenize söyledikleri, adeta, millî duygu (1) Uğ: Köktür; sıcaklık, ateş, gü Ne olmuş? daşlanndan aynlıyor ve nihayet o da Vahid, Cemal Reşid, Ekrem Besim gi «aya» kelimesi de avuç içini (yani eski neş mefhumlannı ifade eder. ma dokundu. Bay Liko Amar, şu kuş Bak Eftim oğlu ne diyor? musiki terbiyesinin beşikten tnrçlamasj bi san'atkârlardan, bu hakikî san'atkâr ön ayaklann mühim bir yerini) ifadeye hikâyesim; Almanyada olsun işitmiştir. (2) Us: Ektir; sıcaklığın oldukça ge Ne diyor? kanaatindedir. lardan dileğimiz şudur: Hünnet değer hasredümiştir. Zira bu hikâye, Hitler iktidar mevkiine niş bir sahada tezahürü ve tecellisini gös Türkiyede adam başma 75 yumurBüyük san'atkârlar, hiçbîr vakit, yal bilgilerini ve yüksek teknik kabiliyetle geçmeden önce de söylenirdi! terir. düşüyormuş.. VIII. ALTı Malum ya, her kuşun yaşadığı mu nız büyük san'atkâr dinlemekle yeb'ş rini biraz da millî tarafa sarfetmeleri (3) U ğ : Sıcaklığın oldukça geniş bir Sofron basını salladı, dudaklannı bükBu kelimenin ashnda «altağ» veya hite göre bir lehçesi vardır. Bundan 120 mez. Belki musiki sahasmda değil, fakat ve cidden dünyada eşi bulunmryan Türk «altığ» olduğunu «altav», «altağ» (ı) sahada, üzerinde temessül ve tecelli et tü ve bedbin bir tavırla: sene evvel buraya gelen bir Alman kuş birçok nefis san'atlar sahasmda atalan nağmelerine ifade kudreti vererek, cihan (Rad. I) şekillerinden anlıyoruz. «lki» tiği obje veya süje. Nideyim, gardaş, dedi; adam ba; baz, bir çift saka alıp götürmüş, orada mız, yalnız kendi benliklerinden lham san'atine onlarla meydan okumalandır. kelimesi de «ikev» şeklinde vardır. «Elli» (4) Ağ: Sıcaklığı oldukça geniş saha şma 75 yumurta düştüğü halde, hâlâ içibu çiftten bir nesil yetişmiş. 120 sene alarak öyle muazzam san'at abideleri Türk esas nağmesi başlıbaşına bir var kelimesi de Çağataycada «elliğ» dir. Üç, da temsil eden obje veya süjenin mana mizde terbiye olamıyanlar var.. Sen ona yaratmışlardır ki, bu asnn birçok san'at l;k; fakat malul bir varlıktır. Dileğimiz, dört beş... adedlerinin de «üçev), «dör sını tamamlar. sonra, hâlâ Anadolu lehçesile ötüyor! şaş, asıl!. Eğer saym profesör, Türklerin duy kârlan, hâlâ o eserlerden ilham almaya bu varlığı illetten kurtarmak, bu inkılâb tev», «beşev»... şekillerinde söylenip Ercümend Ekrem TALU Görülüyor ki gerek mana ve gerek egulannm tekâmülü için, behemehal garb uğraşırlar! nesline yakışan bir heyecan ve ifade ile «üçü birden», «dördü birden».. mana timolojik analiz itibarile bu kelimeler ara musikisinin, adeta şmnga edilircesine, Terbiyenin beşikten başlaması lâzım techiz etmektir. sını ifade etmelerini göstererek bizim de smda fark yoktur. aşılanması kanaatindeyse; kendisinden, geldiğini, halk tabakalan, birçok münevVokalle biten ve bugün bütün Türk Yoksa, Bethofeni, Vağneri, Debüs diğimize itirazda bulunabilirler. Fakat her şeyden önce bu kanaatini değıştir verlerden çok daha önce sezmiştir. Me siyi, bizim çocuklanmız elbette ki Ba onlardan ricamız şudur: Acele etmesin lerce unutulan bazı kelimeler vardır ki mesi beklenir. Musikünizi ıslah etmek selâ eskilerin, çocuklan doğunca, kula yan Nimet Vahidin dediği gibi bir ler, sükunetle ilim dairesinde konuşalnn. bunlann sonundaki «V. j ğ» ekini te vazifesini ellerine bırakbğımız profesör ğına ezan ukutmalan, o zaman için dinî Fransız, bir Alman gibi bize takdim e Böyle konuşulursa, görülür ki, önceden barüz ettirmek müşküldür. Bununla be lerden, istenecek olan şudur: Kendi ben bir gösteriş olmakla beraber, terbiyenra demezler. Zaten matlub olan da bu altığ, ikiğ şeklindeki sayılann şekillerini raber lehçelerin tetkikile buna da imkân ligimize, kendi özümüze, kendi dilimize histen başlaması lâzım geldiğine inan olsaydı, kendileri bir tarafa bırakıhr, değiştirmelerile husule gelen altav, ikev vardır. Misal olarak 870 yıl önce yazıl ve kendi duygumuza has nağmelerin, dıklannı da gösterir. bunlan anlatmak içm Konservatuara bir sözlerinin manalan unutulduktan sonra, mış olan Divanü LugatitTürkteki «U yüksek millî heyecanlanmıza ve çok inBana, çok sevdiğim ^m'atkâr Mes'ud Alman, bir Fransız, bir ttalyan getirilir dilin gramerleşmesi devrinde benzetme la» ( = yol üzerine konulan işaret) ke ce hislerimize uyun olarak tekmil edil (analogie) yolile, bu «üçev, dördev...» limesini alalım. Muhtelif Türk lehçele Cemil cevab verebilir mi ki odasında di...» mesi. Aksi takdirde, onlann buraya gesözleri yarablmışbr. rinde «Ulağ» (yola binilen hayvan tün dil materyelleri bunu ispat ediyor. şark ve garb enstrumanlan, onun deha A. INAN • * * lişi, benim de buradan yanıma bir ney, nakliyat vasıtası olan hayvan) kelimesini IX. TURA bir tanbur, bir kemençe alıp Itrinin, De kâr parmaklannm altında inliyebilmek [1] Aristov, Zamitki, 81; Potanin San'atkâr] anmız arasmda, bir fiJcir Sibirya ve Altay Türk lehçelerinde şe bulduğumuz gibi, buna semantik cihe denin eserlerini Almanlara aşılamak için zevkile çırpmrp durmaktadır içinden ta orkestrası teşkil eden musiki anketimize, OSZM, IV, 16. Aynı eserde bu kelime hir, kasaba, ev, bina demek olan (Rad tinden sıkı bağlı olan «Ula» nin da en es mogolca <ubuk> (ayı = totem, ceddi şan bir zevk anını yaşamak için hangi Berline gitmeme benzer.» ki devirlerde «Ulağ» olduğunu anlanz. enstrumana el uzatır, hangi âlet onun değerli bestekâr Muhlis Sabahattin de, loff, III. 1446) sö'zünün eski şekli âlâ) kelimesiyle mukayese edilmiştir Muhlis Sabahattin tekrarladı: Hulâsa ve netice (s. 669). krymetli ellerinde inlemek ve dinlenmek işte bu sözlerle ve sesinin yüksek perde «rurak, turağ» olduğunu «durak» keli < San'ate çok muhtac olan muhiti bahtiyarlığına irişir: Tanburu mu, viyo Türkçede «vokal» hiçbir zaman te mesinde görüyoruz. [2] Zaharif, Mançu Lugati, S. 24. sile kajısnm. oldu! mizde, kapılanmız beynelmilel san'at lonseli mi? başma ek olamaz. Yalnız vokal gibi gö [3] N. Tahir. Başkurt Lugati, Ufa X. ARPA Ankara: 14/12/1935 kâra kapamak, hiç şüphe yok ki, doğru Bu kelimedeki «ğ» nin düştüğünü Ta rünen ekler, ashnda (V. f ğ) dir. Bü 1926. MEKKt SAİD ESEN 'değildir. Benim falsolu bulduğum ses >ulur. lyi düşününüz. Sizin gibi zengin Kannın gösterdiği, İrenin parnjağın | lren büâmukavemet, kendisini takib sâiT olmahsınız. Eğer mutlaka hiddetlenmeğe lüzum görilyorsanız, evvelâ gidip ıir kadın istediği kadar para bulabilir. dan hiç eksik olmıyan, üzeri taşlı nikâh otti. Bu gaddar mahlukun, kendi harimiElverir ki meram etsin! Hele biraz düsü alkasıydı. ne kadar sokulmak hususunda gSsterdiği JU kapıyı kapatayun. Ancak size peşın lünüz, Madam Vagner. Elbette çaresmi Ne olur?. Senedini size gönderi cür'et onu sersemletmişti. Rüya gördu şunu da söyliyeyim ki hakaretten asla mülulursunuz. rim; istediğiniz zaman kurtanrsmız. Her, ğünü sanıyordu. Kan, bir iskemleye yer :eessir olmam. Fakat hakikaten param yok. 0 1 ıalde kaybolmaz. Ben alacak değilim a" Biran için öfke ile kuvvet bulan İrenin eşmekle b«raber, aşikâr bir memnuniyetiaydı, memnuniyetle verirdim. Böyle mu Böyle zarif bir yüzügü benim gibi fakir enerjisi, hasmmın soğukkanlılığı ve azime: hhn bir parayı bulamam. Size biraz bir bir kadın ne yapacak? ^Eviniz güzel! dedi. Insan bu koltu kârane tavn karşısında birdenbire eridi. şey.. meselâ, yüz kuron.. vereyim. Bana ne diye zulmediyorsunuz> ğun içinde ne de rahat ediyor! Ya bu en Şimdi, verilecek dersini bekliyen bir mek Size dört yüz kurona ihbyaam ol Ne istiyorsunuz benden?. Mümkün de 1 fes resimler?. Bizlerin nekadar fakir ya :eb çocuğu gibi merak içinde ve mahviyet duğunu söyledim. ğil.. Mümkün değil, diyonım! Niçin anşadığımız ancak böyle hrsatlarda büsbü le bekliyordu. Teklif onuruna dokunmuş gibi, bu söz 'amryorsunuz ?. Görüyorsunuz ki elimden O halde, Madam Vagner, kırk detün belli oluyor. Gerçek söylüyorum, leri sert bir tavırla söylemişti. Yese düşen ne geldise yaptım. Artık beni anlamahMadam Vagner: Eviniz güzel.. Çok gü reden su geb'rmeğe hacet yok. Benim hasınız. Merhamet edin! lim yaman, biliyorsunuz. Size evvelce de Iren: zel! ^ Hiç bana merhamet eden olmadı. ' Sizi bir kere daha temin ederim ki Bu alçak kanyı kendi salonunda rahat söylemiştim. Bugün, kiramı ödemek için Şüphesiz, şantajla edbdiği para ile almHızlı bir zil çalınması kendisini bir paraya ihtiyacım var. Esasen bu kirayı ev dört yüz kuronum yoktur! diye haykırdı. Hemen hemen açlıktan geberiyordum da, ça yerleşmiş gören îren köpürdü: aldırmadılar. Sizin gibi zengin bir kadına, Yemin ederim! Eere daha kapıya kadar koşturmuştu. A mış, kankınnızı bir şemsiye.. Benden ne istiyorsun, sefil? Daha sahibine çoktanberidir, daha birçok borcKan, kendi evindeymiş gibi, serbestçe Ayni zamanda, kocasınm odaya gir ben ne diye merhamet edecekmişim? çip ta, karşısında yabana bir kadın göda mı şantaj yapıp, sızdıracaksm? Evimin lanm gibi, ödiyemedim. Fakat arbk işle lren, şiddetli bir cevab vermeğe hazırrünce, ilkin şaşakaldı; lâkin akcbinde, hareket ediyordu. Zengin mefruşab, bir rimi biraz yoluna koymak istiyorum. O mesini temenni ediyordu. nevi memnuniyet ve takdirle gözden ge içine kadar beni takib etmeğe nasıl cür'et lanıyordu. Fakat birdenbire kanı, damar O halde bulmağa çalışınız. korku ile geriye çekildi, zira bu yepyeni ediyorsun?. Fakat beni bu derece tazib nun içindir ki kalktım size geldim: Bana. larmda dondu. Sokak kapısı açılıp kapan Mümkün değil. elbise ve zarif bir de şapka giyinmiş ka çirerek, davet beklemeksizin, salonun ameselâ dört yüz kuron veriniz diye! ralık duran kapısma doğru yürüdü. Bel etmene müsaade etmiyeceğim!. Ben.. Kan, kıymet takdir edecekmiş gibi, mışh. Mutlaka. kocası yazıhaneden dönü'dmda, kendisini tazib eden mel'un şahİstenilen paramn çokluğundan ürken Kan, muhakkırane bir lâübalilikle söli etmemeğe çahşnğı bir istihza ile: yordu. Düşünmeden parmağından yüzupiyeti tanrmıştı. ve bu kadanna esasen 0 aralık malik bu treni tepeden brnağa kadar süzdü: 1 . Burası, değil mi? diye sordu. zünü kesti: Peki.. Meselâ şu yüzüğünüz.. Bu ğü kopanrcasma çıkanp kanya uzatb, o Siz misiniz, Madam Vagner?. Silunmryan lren: Henüz ağız açmağa kudretsiz bir hal Bu kadar bağınnayın. Kapı açık 2Î gördüğüme pek memnun oldum. Ga Imkânı yok! dedi. Gerçek söylüyo nu rehin edecek olursanız, mesele kalmaz da hemen koynuna soktu. de bulunan ve yolunu kesmek için sadece hr; hizmetçileriniz işitebilirler. Bana göre îrenin, duyduğu ayak sesleri üzerine, yet mühhn diyeceklerim var. rum: Bu kadar param yoktur. Size bu a' Ben mücevherden anlamam.. Hiç takma elini uzatan trenin şaşkmlıği karşısında hava hoş! Vızgelir. Zira hapisanede sü dım.. Fakat öyle sanmm ki bu zınlbya simasında beliren, tarif edilemez korkuBeyninden vurulmuş gibi, titriyen e yın içinde üç yüz kuron verdim. Ikide bir receğim hayatla, şimdiki köpekçesine sür dört yüz kuron verirler. nun önünde, kan: lile kapınm tokmağma rutunmakta olan onu tahnin için: ben nereden para bulayım? Eğer sizi taciz ediyorsam, işimizi düğüm hayat arasmda hiçbir fark yoktur Ne?. Nikâh halkam mı?! (Arhan var) İrenin cevabını beklemeden, kan içeriye Insan daima herşeyin bir kolaym Fakat siz Madam Vagner daha ihtiyat Idalıp, şemsiyesini bir kenara bırakh. çabuk bitiririz! dedi. Muhlis Sabahaddin ateş püskürüyor! «Büyük san'atkârlar sadece dinlemek için getirilir, kendi musikîmizi biz yapacağız» Güzel bir eser Hava müdafaasına dair yapılan bir heykel Dil üzerinde çaüşmalar (V. Ğ ) eki meselesi IBUGUN DEBUJ III. ABA rancı lehçesinde yulaf manasına gelen Aba: baba, büyük baba, hayret ve «arpakan» kelimesinde görüyoruz. (Rad taaccüb nidası, büyük kardeş, amca, I, 334). XI. KARA ceddi âlâ, anne, (Rad. I. bütün Türk Bu kelime güneşin tutulduğu zaman lehçelerinde). Bu kelimenin Sagaycada «agaa» peyda ettiği renk mefhumunu ifade için (Rad. I. 20), Teleüt ve Kızılcada icad edilmiştir. Bunun etimolojik şekli (abay» Rad. I, 621) olduğunu görü şudur: «ak + ar + ağ» yoruz, ki «abaa» nm son «a»sı ve «aBu kelimedeki «ğ» nin «k» konsoni bay» ın son «y» si «ğ» tebadülünden le değişimi, bunun daha sonraki bir devbaşka birşey değildir. «Abak» kelimesi Kırım lehçesinde rin mahsulü olduğunu göstermektedir. put, sanem demektir (Radloff, I, 621) «Ar» ek olmak sıfatile, eski itikada gö Kırgızlardan Uysun kabilesi kendi ced re, güneşin tutulduğu zaman «bir yerde takarrürünü» gösterir. ICaranhk kelime di âlâstna «Abak» adını verir. [ 1 ] «Vay babam!» yerine bütün Türk sinin de kökü budur. Uygur ve Çağatay lehçelerinde «ka lerde «Abak!» kelimesi taaccüp ve ni ra» kelimesi «karağ» şeklinde idi. (Rad. da edatı olarak ta söylenir. Bu da gösteriyor ki «aba» nm eski şekli «abağ» dır. II, 150). Teleüt, Şor, ve Sagay lehçe Mançu dilinde bu kelime «abka» şek lerinde «karaa» kelimesi «karanlık» malinde daha eski manasını muhafaza et nasına gelir. (Rad. II, 142). Tramvay beklerken T