15 Eylul 1935 £ Kırıkları CUT\THURÎYFT Dünyayı dolaştım 6 Jl Biz bize Küfür gazetesi Nihayet Memnu beldeye, Pekine gelmiştik! kalmış çok güzel bir vazo... Artık burası mütemadiyen soyuian bir şehir olmuştur. Mabedler yıkılmakta, tavanlar çökmekte, taşların arasını otlar basmaktadır [Fransız edibi Mösyö Francis de Croisselin dünya gezisine dair konfcransını derce devam ediyoruz.} Şanghayh ahbablarım bana: Hang Çeuyu ziyaret etmemezlik etme, demişlerdi. Sanghaydan birkaç saat mesafededir ve Çin şiirinin, Çin ressamlığının ilham aldığı yerdir. Öyle boğucu bir sıcak vardı ki, ta kib edeceğim yoldaki zorluklar, bana basanlması ımkânsız gayretler gibi gö rünüyordu. Bunların hepsini başarabil miş olduğumdan dolayı bugün pek bahtiyarım. İki gün, dünyanın en lâtif tablosu i çinde yaş^dım. Kıvılcım yapraklı, iğribüğrü bir kâfuri ağacı, başlıbaşına bir orman vücude getiriyor. Çin peyzajmın şasırtıcı güzelliğini orada anladım. Bir göl, her bıri bir şaheser olan merrner den kücük köprüler, yuvariak güzel dağlar... Fakat bunlardan bahsedecek vaktim yok... #** Pekine hareket ediyoruz. Şanghav Ekspresteyiz, amma ismi böyle değil ve Marlene Ditrichin trenine hiç benzer yerı yok! Berbad bırşey. Kâğıddan masa örhileri gayet m'urdar, yemekleri, yenecek gibi değil ve herkes, etrafa tükürü yor. Nankin! Burası yeni hükumet mer kezi. Eskıden, burası, Çının en güzel sehinlerinden biri imiş; fakat, eski se hirden meydanda hiçbir şey kalmamış. Dahilî harblerde, Nankin süpürülmüş, Çinliler, şimdi, daha kökünden süpürü yorlar! Ortada muazzam bir hükumet ">cr kezi projesi var, fakat hükumet merkezi yok. Birkaç bakanlık binası var ki, Sanghay Ürayı gibi, şehrin bir saat ^t^oi^J ...^.l.«. var»ı inlublan. eskı ve yeni mımariyı bırlestiren çok güzel yeni bir üslub. Varoşlarda kalabalık kaynasıyor. Fakat şehre gırdiğınız gıbı kimsecikler yok. Evleri arar durursunuz. Orada bir ha vuz, bir stad ve bir de bakanlıkların bulunduğu muhteşem saraylar var: İşte o kadar. Çinliler, sanki binalarını hayal ülkesınde kuruyorlar! Ufak, dağhktan ibaret ve harikulâ de. Şehirden çıktınız mı, iki anıt eörürsürıüz: Biri yepyeni ve cumhuriyetin mavi rengine boyanmış olan Sün Yat Senın mezandır; öteki de Minglerin türbesi. Lâkin ben bu türbeyi size tasvir etmi yeceğim. Minglerin Pekindeki türbeleri o kadar daha güzel kü. Nihayet, işte Pekin! Bu efsaneler şehrini ne vakittir görmek isterdim. Ora ya kalbim meraktan çarparak geldım. Hareketimden önce, Çin hakkında sizın de okumanızı tavsiye edeceğim. Buyük bir eser yazmış olan Mösyö Abel Bonnardı görmeğe gitmiştim. O bana: Pekin, kırıkları kalmış, çok güzel bir vazo tesiri yaptı bana! demişti. Bonnard kıtabını 1923 te yazmıştı. Bugün, o bahsettiği kırıklar sırça olmuş! Yalnız, yanlış anlamayın: Pekin her şeye rağmen çok güzeldir. Çerçeve hâlâ dumyor, saraylar yerlıyerınde! Bu memnu beldeyi yadettikçe, bu saraylar, kır Pekinde, eski Çin sarayıntn bahçesinde împaratoriçe paviyonu mızı, mor, turuncu, çividî mavi renklerde, fakat heyhat! Hepsi de bomboş, kıymetli birer çekmece gibi gözlerimin önüne geliyor. Şehnn dışındaki sahrada bir mabed ve yahud ki sadece tepeleri ziyaret et tıkten sonra, harb mirparısinin hankala rından biri olan Davul kapısından Pe kıne girmek; pembe bir akşam, sahane hiyabanlarda yürümek; içinde nilufer lerin yeni sürmeğe başladıkları havuzun yanından geçmek; görünüş itıbarile eşı olmıyan zafer yollarından geçerek bu mor beldeye dahıl olmak, benım hersiinkü emsalsiz hatlarımı teşkıl edıyor du. Lâkin, yazık ki, Pekinin adı artık Reiping olmakla da kalmamış, hırsızlar tarafından spyulmuş ve soyuian, katle dilen bir şehir olmuştur. Mabedler bi rer birer yıkılmakta, tavanlar çökmede, taşların aralıklarını otlar basmaktadır. Hıçbır san'at eserı kalmamıştır: Çer * • çcveler gene harıkulâde, fakat artık hıçbir şeyi cerçevelemıyorlar. Pekinde, antıkacı dükkânlarında ba zı nefis eşya gördüm. Bunlar belki hakikî, belkı yalancı, ve belkı de her ıkısı idi. Zira Çinde sahte saydıkları şeyler, bizdeki sahtelıkjerden değıldır. Bız, Avrupada, sahte sözüne bir aldatma mef humu izafe deriz. Orada, bu böyle de ğildir. Kmer ve Tang san'atının en münakasa götürmez örneklerı, ıhtımal kı büsbütün hakikî değildir. Kimbilir? Bunlar belkı de kısmen düzeltılmiş ve dındarane bir itina ile kopye edilmiştir. En büyük müverrıhlerden ve arkeo loğlarımızdan biri olan Mösyö Rene Grusse, müzede bulunan bir Tang atı nın kırılan bacağı tamir edilmek istenil diği zaman, içerisinde on senelik Cin gazetelerının parçalanna tesadüf olundu ğunu bizzat hikâye etmişti. Bu, satın aldığım şeyler hakkında bana ıtımad telkın edecek bir hikâyedir. Görüyorsunuz ya: Çinde sahte eşya yoktur; yalnız cemilekârlık vardır! *** Çine ayak basılır basılmaz, ilk ha tıra gelen, bu ülkenin terakki ve inkişaf meselesidir. Filhakika, her biri biner senelık küçük san'atlar, terakki dediğimize ve hatta bazan da, hüsnü zanla (me Pariste, Actioh Françaıse ismınde bir gazete çıkar. 1908 senesınde Charles Maurras ve Leon Daudet tarafından kurulan bu gazetenın gayesı krallık uğrunadınların dudaklarını boyamada mücadele etmek, cumhurıyeti batıralarının aleyhinde bulunanlar rak yerıne tekrar eskı hanedanı getır var: Ben bu fikirde değılim. mektir. Charles Maurras ile Leon DauDudak boyası, tabiatle tamamen aykın det hemen hergün şımdıki rejımi tenkid, olmadıktan sonra, kadın simasındaki krallık rejımıni metheden makaleler }'amevcud manayı kuvvetlendınyor. Dünzarlar. Bilhassa Leon Daudet'nin yazıyada, soluk dudaktan daha fena tesir yapan birşey tasavvur edemem. Soluk, ları çok şıddetlıdir. Kıymetli bır romanrenksiz dudakta, hastalık değilse bile bir cı, tanınmış bir doktor olan bu adamın bezginlik, canından bıkkınhk, neşesizlik, küfürlerini okuyup ta şaşmamak kabil bizarlık ifadesi vardır. Renksiz dudak, olmuyor. Onun nazarında Fransayı idare genclik ve kadınlıkla tezad teşkil eder. edenler baştanaşağı serseri, hırsız, rezil En güzel çiçekler, en güzel ve en canlı adamlardır. • kuşlar, kelebekler bol renkli olanlar deEvet, Leon Daudet hükumeti idare eğil midir? Şairlerimizin çiçek ve kele denlere hergün, küfürler savurur. Fabekle bir sıraya koydukları kadın, o halkat arasıra Fransanın başına hakıkaten d* nıcın, yüzünün en cazıb yerlerınden şüpheli adamlar gelmesine rağmen gazeLiri olan dudaklarını ufacık bir himmetle tenin satışı tek bir sayı bile artmaz. Okuuınlandırmasın? yanlar bellidır: Eskiden kalma, harab olAncak, doğrusu şu ki, bazı kadınlar mağa yüz tutmuş asilzade aileleri, bir bu hususta ifrata varmıyor değıller. Onkısım zabitler, bır kısım lıse \e üniversite j larda öyle dudaklar görüyoruz ki, hiç talebeleri. Bunlar da gazeteyi Leon | bir hakıkate tevafuk etmiyor. Böyleleri Daudet'nin küfürlerini okumak için decın, burunlarıle çenelerinin arasında ya ğıl, sırf bütün kalblerile krallık rejimine fena tedavi edilmiş bir yara ya bir çiy bağlı oldukları için alırlar. Gazetenin ba! e: parçası, yahud ki fem pişmiş bir kiresımının artması veya eksilmesi Leon . mid kırığı sıkışmış ta kalmış sanırsınız. Daudet'nin küfürlerine bağlı değiidir. . Bir kısmı da, renk değil, fakat şekil itibaKralhk cereyanı kuvvetlenirse gazetenin nle ifrata verıyorlar. Büyük bir ağzı küsatışı artar, zayıflarsa eksilir. Hatta ez! çültmek, kâğıd gibi incecik dudakları kazetenin hesab defterlerini karıstırarak bu lınlaştırmak, fazla kalın olanına guya cereyanı takib etmek mümkündür. Doğİtalyan ordusunun son yaptığı manevralardan görünüşler cazib bir şekil vermek maksadile vücude ruyu bildiren vesikalara bakarak yazıyorum, 1926 danberi Action Française'tıı Ingılız ordusunun maruf kumandan I General Robinsona göre Habeşlıler getirilen bu karıkatürler de pek sakıl olusatışı yarıyarıya azalmıştır. Leon Dau larından olup Hindistanın batı kuzeyi için en uygun tabiye usulü, çete harbi o yor. Kadın, hususıyetıni ıyıce bilmek, anladet'nin küfürlerini artırmasına, ve Fran (şimali garbî) sınırındaki dağlık yerlerde lacaktır. Gayet arızalı olan arazide Hamakla kadın olur. Göreneğe tâbi olan, sanın, 1926 danberi çok tenkid edılece'< ve Irak Kürdistanında uzun müddet süel beşlıler iyi bır surette çete harbi yaptıkdevirler geçirmesine rağmen gazetenin hareketler yapmış olan General Rovan ları takdirde, İtalyanlar ancak demiryo her yaptığını, başkaları da yapıyor diye satışı buç;ün kırk binden fazla dejnldir. Robinson Habeşistanda vukuu beklenen lu ve şose yaptıkça ilerlıyebileceklerdır. yapan kadın daima gülünc mevkie düşer. Fakat bu yoldaki ılerleme çok batı o Baska süs eşyasında, olduğu gibi, dudak Fransa gibi bir buçuk milyondan faz'a harbin ihtimallerine dair yaptığı tetkıkatı allığında da, her tene ve her ağıza z'öıe lacaktır. Ingılız kumandanı dıyor kı: basan gazeteleri olan bır memlekette kırk bir kitab halinde neşretmiştir. muhtelıf renkler düşünülmüştür. Bunlan « Bu yolda İtalyanların ilerlemesi bin çok ehemmiyetsız bir rakamdır. Ingiliz generalı eserının basında ıkı taFransada, devlet adamlarına küfür cde rafın teslihat ve teçhizatı hakkında bır beş sene mi, on sene mi, elli senemi sü rasgele alıp sürmek, filâncanın karısı firek halkı tahrik etmek, onu kendi hesabı cok tafsilât vermiş ve İtalyan ordusunun recektır? Bunu kımse söylıyemez. Italya, lânca ruju kullanıyor ve yakıstırıyor diye na kazanmak kabil olamaz. Orada her her türlü asrî silâhlarla mücehhez olma böyle yarım asır sürmesı muhtemel olan aynıni alıp kullanmak: İşte hata buradakes, hâdıseleri takib ederek iyi kötü bır ına rağmen Habeş ordusunun türlü tür harbin masrafına tahammül edebılır mı? dır. Yoksa, kendine gerçekten yakıştırdıkBırıncı Adua hezımetı Italyanın yalkanaat edinir. Küfürlerin, palavraların, lü tüfeklerle müsellâh olduğunu ve asrî uluorta iddiaların bu kanaat üzerinde te usuldakı talım ve terbıye hususunda dahı nız şerefine bir darbe teşkil etmişti. İkın tan sonra, arada bır, tabıatın renk husu siri yoktur. Bunun icindir ki, asıl efkârı iki ordu arasında büyük fark olduğunu cı bır Adua bozgunluğu millî bır felâket sundaki ıhmalini, şöylece, bir damlacık olur ve İtalyanın bütün mevcudiyetini rujla telâfı etmek yirminci asrın kadınına umumiyeyı temsıl eden matbuatta küfür kaydetmıştir. çok uygun düşüyor. temelınden yıkar.» namına bırsey göremezsiniz. General Robinson Habeşlilerin gayet Hem, erbabı diyor ki, dudak alhğınm Bızde de böyle olsaydı, ne iyi olur cesur ve çetın muharıb olduklarını ve General Rubensona göre Habeşliler da, bütçe gibi, fazileti terbiyetkârisi vardu. tayyareden hiç korkmadıklarını, tayya eski sistemdeki toplarını kullanmamalı « Buyurun, küfür edin» dçâelerdi reyı kursunla düşüreceklerine emin ol dır. Mıtralyözlerını ve makinelitüfekle mış. Kadını da, erkeği de çok defa şeyde, duklarını yazdıktan sonra Habeşlilerin rini de ancak baskınlarda kullanarak tana uymaktan menediyormuş. Ve bunu hesaba katmıyaalardan, şim* « Aman efençTim, Estağfurulllıb cesaretıne bir misal olmak üzere Vahal mühimmattan tasarruf yapmalıdırlar. Ordiye kadar birçok kimselerin canı yan • dîyebilseydik! • = vahası hâdısesınde Habeşlilerin İtalyan dunun fazla efradını cephede bulundurtanklarına karşı pala ile yürüdüklerinı mayıp bol erzak yetiştırmek ıçın tarla mıs! Dudak allığının aleyhinde bulunanlaIngılız zabıtlerının gözlerıle görmüş ol larda kullanmahdır. rın nazarı dikkatlerini bu noktaya celbeTahakkuk miidürü değişiyor duklarını kaydetmiştir. İngiliz generaline göre, M. Musolini derim. İstanbul maliye t»hakkuk direktörü Sılâh ve talim cihetinden Habeşlilerin bati ve lâkin emin ilerleme hareketını Erciimend Ekrem TALU Talât bir müddet mezuniyet almıstr. T a Italyanlardan gerıde olmalarına rağmen, bırakıp parlak ve büyük zaferler kazanlâtın Izmır defterdarlığına tayını yiik güzel ve uygun bır mukabıl sevkülceyş mak ıçın harekâtı zorladığı ve tesrı ettığı Bursa saylavlarının :ek tasdıka arzolunmuştur. usulü takib ettıkleri takdirde harbi kaza takdirde hezimet ve mağlubiyet kendısı incelemeleri için mukadder ve muhakkak olacaktır. nacaklarını İngiliz generali yazmıştır. Bursa (Ozel) Şehrimizin kurtuluş Bir kızı yaralıvan çocuk bayramında bulunmağa gelen Bursa sayYesilköyde oturan Antonyayı, Muiz lavlanndan Esad, Fatin, Galıb, Mustafa. isminde bir çocuk ortada hiç sebeb yokFehmı ve Sadeddın Ferid bütün ilçeleken bıçakla iki yerinden yaralamıştır. Porimizi dolaşarak halkla temas etmışler; lisler yaralıyı tedavi altına almışta;, suçihtiyaclar ve dilekler üzerinde Parti kulu küçüğü de yakalamıslardır. rumlarına mensub zevatla konuşmuşlardır. Yarın akşam Uray; saylavlarımız denıyet) adını verdığımız şeye mâni şerefine bir şölen verecektir. olmaktadırlar. Sıze, bınbır mısal arasından bır taneBursa kız lisesi büyültülüyor sını deyivereyim: Bursa (Özel) Türk Kültür CemiÇinde, resmen, taksi yoktur. Bir takyetinin buradaki kız lisesini büyütmek yosı ıstedığınız vakıt otelde sıze bir kâğıd lundaki kararının tatbikine başlanmış ve imzalatırlar ve taksınin ücretıni de otele lisenin bugünkü ihtiyacı karşılamıyan biödersiniz. Yalnız Şanghayda, taksilerın nasını genisletmek icin yeni ve bi'yük bir serbest islemesine izin verildiği gün, bina yaptırmıya başlanmıştır. Bu binanm 80,000 ad>m açıkta aç kalır. İşte her temel atımı törenle yapılmış ve törende şey de buna göredir. Öyle ki, en modern tınaların yanıbaşında, başka ülkelerde 7\ntalya (Ozel) Yurdun bu kö kamları çiftçiyi mütemadiyen teşvik et İibayımız Şefik Soyer; memleketin bu Yakında j k jüt kenevir ekimi ılım ocağı hakkında iyi sözler söyiiyerek binlerce yıl evvel tarihe karısmış birçok şesinde de pirinç ekimi günden güne iyi mektedirler. Y k d k d l ki küçük san'atlara tezgâh olan ufacık leşip asrileşiyor. Şimdi de pamuk ve çel de denenecektır. Gönderdığım resim şa iîk temeli atmıştır. Törende saylavlarımu dükkânlar görürsünüz. tık ekımlerine önem verilmektedır. Bu rımızın ilgili makamlarının ileri gelenle ve hükumetle Parti erkânı da bulunmuş(Arkası var) hususta şarımızın ileri gelen ilgıli ma rini Hacı Salihin çiftliğinde gösteriyor. tur. GUNDE BÜÖ Italya acele bir zafer Dudak allığı babındadır! kazanmak isterse yenilir «Italya, şose ve demiryolu yaparak ilerliyebilirse bu da beş, on ve belki elli sene sürebilir..» Bir Ingiliz generaline göre • •«* Antalyada çeltik ekimine önem veriliyor Yazan: Klod Ane Doktor, anlattığım gibi, bana delice tutkundu. Bana hiç aldırma mış olsaydı ben onu cezbe çalı şırdım. Hayır, bendeki biricik is tek meraktı. Kendi kendime münakasa ediyor ve hangi sebeblerden dolayı Vladimir İvanoviçi de bir kere denemek isteIdiğimi düşünüyordum. Teyzemin fevkalâde olduğunu söylediği bu adamın kıymeti nedır?... Böyle muhakeme ediyordum, bununla beraber anlamadığım bir şey beni tutuyordu. Bu, Varvara teyzenin canını sıkacağımı düşündüğümden değildi. Geçecek kısa macerayı o bilmiyebilirdi de... Seni bir kere, yalnız bir keJe aldatırsam ne olur. Bu, iş te öyle bir şeydi. Bunu tabiî bilmez ve ıstırab çekmezdin... Fakat onunla müşterek bir Idotl olmakta iğrenc bir şey vardı... Velîıasıl başka tarafta adamakıllı meşgul " Cumhuriyet,, in edebî romanı: 45 Çevirenler: F. Varal ve F. Osman düm. Sözün kısası, doktoru bir kenarda tutuyordum. Fakat işte o akşam şampar.ya kadehini boşalttığı vakit meraktan baska bütün hisler benliğimde Ölüverdi. Kendi kendime hemen: « Ne kadar mantıksızlık ettim! Bütün bunlar ne oluyor? Hiç, hakikatte, hiç. İstedığımi yapmak ve nihayet bu fevkalâde sırrı öğrenmek hakkım değil miydi? Şunu da kaydetmeği unutma ki eskisinden daha fazla âşık değildim. Vladimır Ivanovıçe dün nasıl baktımsa gene öyle bakıyordum. ^ alnız, herşeyin önünde iğildiği yeni bir mantığın kanunlarına ıtaat edıyordum. O andan sonra bütün gece yemeğince ona karşı soğuk durdum, hele sımdi kendısinden o kadar emin bır halı vardır ki insanı son derece kızrlın yordu. Küstahlıklanmı dinlerken hafif hafıf tebessüm ediyordu. Onu tokatlıyacağım geldi... Dışarı çıktığı vakit ise beni kavalyemden kaçırarak kendi kız^^na götürünce: Şoseye gidiyorum» dedim. Doktor arabacıya: « Pekâlâ, şoseye olsun» diye emır verdL Buz gibi gecede, mutad olduğu üzere ona yaslanmış, son hızla ilerledik. Her tarafım uyusmuş, kendımden geçmiş gibi idim, fakat bununla beraber bir tiyatroda geçen bütün vak'alara olduğu gibi, gö zümü dört açarak herşeyi vazıh bir şekılde görüyordum. Vladımir konuşmu yordu. Şosede birkaç kilometro gittikten sonra arabacıya: Eve çek, dedi. İtiraz etmeksizin dinliyordum. Nihayet onun evine geldik. Hastalarını kabul ettiği daire evden ayrı idi. Gırdık... Ah, bilseniz salon o kadar sıcaktı kü... Konuşurken sesimin çıkışına bile hayret edıyordum... Odada fazla ışık vardı. Burada Aryan durdu. Konstantine, gene kız fena halde sarardı gibi geldi. Aryan kendisini kurtarmağa çalışa rak: Haydı, gel de yat, dedi. Fakat beni sıkıyorsun, dedi, nefes du. Lâkin erkek artık ona kısaca bağlaAryan aldırmaz göründü, karşı ko nılmıs ve terkedılmek üzere olan birisi alamıyorum. Konstantin, kolunun, gene kızı, ve çe yar gibi yaptı. Konstantin husunetle ko gibi bakıyordu. ruhunda fedakârlık duylimsiz göğsünü, nefes aldırmıyacak ka lundan tutup çekti. Gene kız itaat ede guları çoktan yıpranmıştı, sadece yumurek yatak odasına geldi. Hiç ionusma sak muamele ediyordu. Ona ehemmıyet dar sıktığını farketti. Kolunu gevşetti, sustular. Konstan dan yanyana uykuya daldılar. Onları vermiyor, artık sert söz söylemiyordu. ancak birkaç santimetro ayırıyordu. Fa Kendini buz gibi bir soğuklukla koruyor tin: kat aralarında sanki aşılmaz bir uçurum \ve bunu bir müdafaa aleti gibi kullanı Sonra? dedi. vardı. yordu. Sonra, ne olacak, bu hollerde ne Şımdı, şundan bundan uzun uzun koolmak mukadderse o oldu. Vladimir İva j nuşuyorlardı; fakat hiç münakasa etnoviçin de öbürleri gibi adi bir erkek olMisel, işleri kendini daha birkaç hafduğunu ancak o zaman anlıyabıldım. ta Moskovada alıkoyduğu müddetçe meksizin... Birbirlerinden sakınıyorlar, Tabiî sen müstesna! diye müstehzi bir Aryanla beraber yaşamakta devam etti. ve tehlikeli mevzulara girmekten, tahrik eder sualler ve iğneleyici kelimeler kul tebessümle ilâve etti teyzemin de... Ne münasebetını kesmek, ne de MoskoLâkin sözün burasında Konstantin o vada kalmak kudretini bulamıyordu. Sa lanmaktan çekiniyorlardı. nu birdenbire ve siddetle itti. Aryan ye kınılması imkânsız hale gelen bozuşup Ekseriya Konstantin, ona ihtiraslı çore düstü, başını masanın ayağına çarptı. ayrılma gününde Petersburga kaçmak cukluğunun hikâyelerini anlattınyordu. Olduğu yere yıkılıp kaldı. Hıçkırıklar lâzımdı. Bir gece, Aryanın garib bir mütaleası üküçücük vücudünü ritmık bir şekılde Gene kızın karakterini ve ruhunu dol zerine gülerek: duran izzetinefis duygularını gayet yasarsıyordu. Nekadar fena terbiye edilmişsin Konstantin mütereddid mütereddid kından tanıdığı ırın bılıyordu ki onu tersen kücük kız! dedi. birkaç adım yürüdü. Ne yapacağını bil ketmesi iradesini yeniden ve derhal niza Tabir yanlış, diye cevab verdi, ben mıyor gıbiydı; c^nra Vürklü paltosile ma koymak için kâfi gelecektı. Bu mağkürk başlığını aldı ve kapıyı gürültü ile rur kız, hareket ettiği gün hemen yeni terbiye görmemıştım kı... Eğer bu, senın bır âsık edinecektı. Ona mektub yazmı hoşuna giderse çocukluğumun nasıl reççarparak çıkıp gitti. Otele ta sabahın saat altısında dön yacak, telefon etmiyecek ve Konstantinin tiğini anlatayım. Ben daha küçükken Romada kışlık bir apartımanımız vardı. dü. Aryan divana uzanmıştı. Bir şala arkasından Petersburga gelmıyecekli. Bu eınada Aryanın yanında, gene Annem güzel, zarif ve açık mesrebdi. örrünmüş, uyuyordu. avnı samımıyet havası ıçınde bulunuyor(Arkası var) KonstantİD jert bir sesle: Genclik şiiri