27 Afustos 193a CUMHtFRtYET Ekonomi Bakanı ile beraber Kara ejder başını kaldırıyor mu? Fikir çarpışması Şehir Budapeşte. Vak'anın geçti^i yer bir hastane.. Hasta, bir kadın.. A pandisitten ameliyat olacak.. Ameli yat masasında yatıyor.. Yanında ıki doktor.. Doktorlar hastalığın teshisin de fikir ortağı.. Fakat ameliyatın ya pılma tarzı üzerinde birleşemivirlar... Fikirler, fırtmalı bir denizde çarpısan dalgalar gibi çarpışıyor... Fikirler, çarpışan dalgalardan çıkan köpukler gibi köpürüp küfürleşiyor. Fıkır, kufürleştikten sonra, insan vahşetini temsil eden tokata dönüyor. Tokat, iki dok torun düellosunda karar kılıyor. Hasta ameliyat masasında iken düelloda çarpısan iki doktor. Budapeşte şehrinin hastanesinde ölünı halınde yatıyorlar. *** Fikir, varlığın içinde varlıkla beral.cr yürüyen, varlıkla beraber de&işpn, a kışın motörü. İnsan nesilleri. tabiatıle kavgaya başladıkları gündenberi, in san cemiyetlerile, cemiyet tesckkülle rıle beraber değişen itici kuvvet, sıç ratıcı kuvvet, yaratıcı kuvvet... Bu kuvvetin önüne, ferdin kpfasındaki dort köşeli taassubla, zümrenin şifreli programile, cemiyetin çerçevcli man tıkile karşı koymak, akar suya. kâğıd dan süpap yapmağa benzer. Celâl Bayann gezisi ile söylevlerinin önemi Endüstri ve devletçilik Nazilli f abrikası Keçiborlu kükürtleri Egede köylü ile ihracatçı arasmda ihtilâf Tacirlerin millî ödevi Iş kanunu... "Kara ejder,, tertib etmiş Italyan Lavrensi Raimodo Franchetti ile Italyan Bakanı Razzanın ölümleri hakkında garib iddialar Parıs Soir gazetesinin «Kara Ejder» hakkında verdiği malumata bugün de devam ediyoruz: [*] Bundan evvelki yazımızda da y ledığımiz gibi. Musolini, Kara Ejderin tehdid mektubunu nefretle karşılamış olmakla beraber, bu cemiyetin ne olduğunu çok iyi bilmektedir. Musolininın damadınm babası olan Kont Ciano, uzun müddet Çinde, dip lomatlık etmiş ve Kara Eıder cemiyetile çok sıkı münasebeji olan Hung admdaki gizli cemiyet hakkında tnpladığı esaslı malumatı uzun bir raDor halin de Musoliniye vermişti. İtalvan Bakanı Razza ile yedı yolcunun kurban gittikleri tayyare kazası. onun, Kara Ejderin icraatı hakkında besledıği kanaatleri kuvvetlendıren yeni bir delil olmuştur. Ağustosun 6 ncı günü, Romadan, Eritrede Asmaraya gitmek üzere bir tavyare hareket etmişti. Tavyareyi idare edenler. tecrübeli ve bilgili iki diplo mattı. Makinist ve telsizciden başka. yolcu olarak tayyarede Bavındırlık Bakanı Luigi Razza, hususî kâUbi ve kâşif Raımonda Franchetti vardı. Tayyare, öğleden sonra Kahireye geldi ve ertesi sabah beşi yir'ni geçe tekrar yola çıktı. Hareketinden on dakika sonra, tayyarenin telsizi, herşevin yolunda olduğunu haber venyordu. Fakat bundan sonra, başka hicbir ha • ber alınamadı, endişe başladı ve niha yet tayyareyi aramağa çıktılar. Tayyare, Kahireden on dört kilo metro ileride, parçalanmıs bir halde bulundu. İçindeki yedi yolcu diri diri vanmış, tayyarenin kömür kesilmiş olan enkazı, eksperlerin kazanın nev'i hakkında fikir edinmelerine yarıyacak halden çıkmıştı. Böyle alelâde bir tayj'are kazasında, Kara Ejderin ne alâkası olabılir sua lini soracaklar bulunacağını tahmin ediyorum. Mantık, bu suali icab ettırirdi, şayed tayyarede bir İtalyan bakanı ve ondan daha önemli bir şahsıvet oian Raimondo Franchetti bulunmamış olsaydı! Baron Raimondo Franchetti kimdir? Franchetti, İtalyanların Lavrensi idi. Daha pek genc yaşında iken Afrıkaya gitmış. 1912 senesinden itıbaren Su danı, Habeşistanı, Somaliyi, Entreyi. Dankaliyi dolaşmıs. evvelce bu rnıntakaları dolaştığı sırada yamndaki heyetle beraber öldürülen İtalyan kâşıf Giulettinin kemiklerini bulınuç. Eritrenin küçük bir limanı olan Assaba getir mişti. O zaman, Franchetti, şu sözü söyle mişti: Kadının yanında erkek slan, ormanda divan kurmuş, hayvanlara birer birer haber gönderip huzuruna getirtiyor, talımat veriyormuş. Bu meyanda, se^rtye de haber göndermiş. Postacılık vazifesini gören rilki git • miş, gelmiş ve: Efendimiz! demiş; serçe gelmryorf Gelmiyor mu? Evet. Hem de fena halde kafa tutup, üstelik kulunuzu tersledi. Acayip? Ne dedi?. Git, söyle o aslan olacak mel'una, bana rahat versin. Yoksa gelir, kafasını koparırım, dedi. Aslan bir lâhze düşündükten sonra, »ormuş: Dişisi yanında mıydı? Evet, başbaşa oturuyorlardı. Aslan bunu duyunca, başmı salhya ı rak: I Sümer Banhın Nazilli basma fabrikasının açılma Ekonomi Bakanı söylev verirken töremnde Ekonomi Bakanı Celâl Bayar son | Keçıborluda açılan kükürt fabrikası dort günluk İzmir gezisinde (seyaha memleket ihtiyaclarını karşılamakla tinde) üç dört açılma törenine, bir de beraber diğer bir cepheden de ehem temelatma merasimine başkanlık ettik miyeti haizdir. Bazı ecnebiler memle ten sonra bugün İstanbula dönmü.ş bu ketimizde mevcud bazı madenlerin imFikir akar, fikir tasar, fikir çarpışır. lunuyor. Bu işleri yalnız merasimdGn i tiyazlarını alarak onu işletiyor gibi göfikir cemiyet yapar, cemiyet yıkar, fabaret telâkki etmek doğru değildir. Ce rünmekte fakat hakikati halde Avru lâl Bayann berabcrinde bulundugum padaki bu kabil madenlerin istihsalâ kat hiç durmaksızın akar, akar, akar... Zaman olur, fikri altın kafese sokarbu gezide, o söylevleri icab ettiren hâ tını memleketimize sokmak için bizdedıselerin yapılan ve yapılacak olan e ki madenleri âtıl bir halde bırakmak lar, o, bir ruh gibi demirlerin arasm serlerin bıraktığı tesirleri yakından taydılar. Bunlar arasında bulunan Ke dan uçar... Zaman olur, fikrin ağzma gördum. Filhakika Celâl Bayann bu çiborlu kükürt madeni memleket istih kilid, ayağına kelepçe vururlar, o bir nutukları törenler ve içtimalarda söy salâtını karşılamakla kalmamış, ihra Hergül gibi ağzından kilidı, bacağ n lenen alelâde söylevler olmaktan ziya cat yapabilecek bir hale getirilmiş ve i dan zinciri koparır... Zındana sokar de memleketin iktısadî, içtimaî hatta dealist genclerin eline teslim edilmiş lar, karanlıkları yarar, ipe çekcıler, sicim sicim dimağlara dolasır... Fıkri tasiyasî bünyesile alâkadar tezahürleri tir. şıyan adamı boğarlar.. Adam ölür, fa di. Bu nutukların temas ettikleri mev Ege mıntakasında yapılan bu gezinin zular, h~rbıri üzerinde uzun uzadıya mühim bir noktasını da, müstahsille ih kat fikir yaşar... durulacak memleket meseleleridir. *** racatçı arasmdaki açıklığın ve anlasaCelâl Bayann beşınci Arsıulusal İzmir mamazlığm tekiki teşkil etmiştir. MemBudapeşteli iki doktor, tıb denilen Panayırını açarken verdiği söylev. en leketin en mühim istihsal ve ihrac ilim denizine yüzlerini sürdükten sondüstri işlerimiz ve devletçilik hakkında merkezi olan Ege bağ ve bahçeleri, gü ra, fikir denilen ummandan bü'ük. Büvük Önder Atatürkün çok kıymetli neşın bol ziyası altında altın renkli ü varlığın içinde varlık kadar büyjk kuvirşadlarını ihtıva edıyordu. Ku<vetli zümler ve içinden bal akan bardacık veti inkâr etmişler... Her biri benim sermayedarları bulunmıyan bir mem larla doludur. Buna rağmen köylü fe sediği fikrin ötekisinden üstün oldu leketin yürüyeceği amac. şahsi serrraye na bir vaziyettedir. Mahsulünü topla ğuna kanmıslar... Üstün fikir, alttaki sahıblerıni hımave etmek, fakat sahsî madan bir takım alacaklılann haciz ka fikrin boğazına sanlmış... Çarpısan iki sermaye İle yapılması mumkUn oirm rarlarlle karşılaşmaktadır. Bu da yet fikre bir Brovning silâhını hakem yapyan âcil ihtiyacları devlrt sermayesile mivormuş gibi ıhracatçılar müstahsil mışlar... ortaya çıkarmaktır. İşte Buyük Önderm den almağa karar verdıkleri mallarm Fikir çarpışır, fikir yaratır, fikir yafiatini iki kuruş birden düşürmüşlerdir. gösterdiği yol.. Nazilli fabnkasmın temelatma tcre İhracatçıların bu hareketleri hiç te ma yılır, fikir ezilir, fakat ölnıez, öldürü ninde Celâl Bayann söylevini halk o kul değildir. Hükumet ihracat malla lemez... İki doktor belki yarın kara kadar benimsemiş. orada yapılacak fab rımızın satışını temin edccek bırçok toprakta çarpısan, küfürleşen iki fik rikanın kendılerine temın edeceği fay klering mukaveleleri yapmıştır. Ya rin kurbanı gibi yatacaklar... Ameli daları o kadar kavramıştı ki bunun te bancı memleket tacirlerinin bankalar yat masasında yatan hastanın kurtuluzahürleri ancak o bayramı görmekle da bloke 36 mılyon liraları vardır. Bunşu, feza kadar geniş, kâinat kadar büları ancak mal almakla kapatacaklar anlasılabilirdi. yük. tabiate motörlük eden fikrin elmEkonomi Bakanı. birkaç sene evvel dır. Böyle olmasına rağmen ihracatçıliberalizm diye mahivetini bılmedıkleri nın ufaktefek bazı hareketlerden kus dedir. SABİHA ZEKERlYYA bırşeyı müdafaaya kalkanlara şu suali kulanarak fiatleri düşürmcsi cidden teessür uyandırmıştır. Türkofis Genel surdu: Direktörü halen İzmirde bu vaziyeti ıs Devletçilik olmamış olsaydı busün müşterek yürüyecek ihracat koopera lah için uğraşmaktadır. Hükumet çift Nazillinin ortasına gelip te size bu fabçinin vaziyetini düzeltmek ve ona yar tifleri teşkili kanunu en kısa bir za rikayı kım kuracaktı? dım etmek için uğraşmaktayken bun manda çıkacak ve müstahsille ihracatçı Halk bu sorguya: dan bazı ihracatçıların şahsi istifadeler arasında nâzım rolünü oynıyacaktır. Cumhuriyet idaresinin kurbanıyız. teminine müsaade edilmiyecektir. Ekonomi Bakanının beş günlük ge diye cevab verdi. Kadınlar sevinclermEkonomi Bakanı îzmirden hareketi zisi esnasmdaki mühim hâdiselerden biden gözyaşı döküyor, uyanık Nazillinin günü verilen şölende tacirlere hitaben: ri de İş kanunu hakkında İzmir Amele küçük çocukları bile bu müessesenın Biz tüccarlarımızdan millî vazife Birliğinde irad ettiği nutuktur. Celâl memleketlerine getireceği refah ve salerini yapmalarını istiyoruz. Her ta Bayann, işçiyi sermayedara, sermaye adetin neşesüe bayram yapıyorlardı. Bu fabrika, Ege mıntakası için, cıd cirimiz şahsî istifadesinden evvel millî dan işçiye ezdirmiyecek muvazeaıeli bir den hayatî bir ehemmiyeti haizdir. Ce vazifesini düşünmek mecburiyetinde iş kanununu bu sene mutlaka çıkaracalâl Bayar Millî Mücadelede Nazilli mın dir. Onun için aksine hareket edenler ğız; mealindeki sözlerini de ilâve edertakasında beraber çalıştığı bu mıntaka karşılarında hükumeti bulacaklardır; sek bu mühim gezinin faydalanm göshalkma son sistem bir fabrika armağan dedi. Bu ihtar pek yerindeydi. Senelerden teren kısa bir hıkâyesini yaprnış olu etmekle onlara karşı olan sevgisini ve inkılâb ve savaş arkadaşlığını göster beri devam eden bu vaziyete kat'î bir' ruz sonuc verilecektir. Kredi kooperatifile j F. DUYAR mistir. diyordu. Beni korkutan belki de onun eşsiz samimiyeti oldu. Ya beni aldatsa, insanların o kadar kolaylıkla kendini bıraktığı sentimental bir komedya oynasa, beni sevdiğıne ve mazide birçok tecrübeleri olduğu halde gene kalbine yalnız benim girebileceğime kandırmaga kalkışsa " Cumhuriyet „ in edebî romanı: 27 Yazan: Klod An* Çevlrenler. F. Varal ve F. Osman belki de avlanırdım, kimbilir? Fakat Aryet geniş bir manzaradır, ilk plânında yanla, insanı bu kadar uzaklara götüren VII hareketler görünen, ve namütenahiye bu kuruntuları besliyebilmenin imkânı Kırım doğru gidildikçe durgun, fevkalâdeliği yoktur. Sekîz gün sonra, Kon«tantin Mişel olmıyan ve ziya ile zaman zaman değiKendisinin herşeyi açık. Kadınların Kieften dönmüştü. Her akşam, işi bit sen bir manzara... İnsan buna bakmakla sakladıklarını o, meydana döker. İddiaya tikt«n sonra, saat beşle yedi arasında doyamaz. Gündüzleri ortalığı ateşe bo girerim ki, Kınmdan dönüşümde, Ar «Esnaf» bahçesinde geceyi beklerdi. Bu ğan güneş battıktan sonra hava çok tatlı yandan kaç tane dostu olduğunu sayısı radan, dünyanın en güzel manzaraların olur ve çiçekler sakin akşamlara güzel sayısına öğreneceğim. Unutmıyalım ki dan biri seyredilir. Solda, taraçanm alt kokularını yayarlardı. Konstanlın Mışel ben bir liste üzerinde bir numaradan baştarafında, limanın kalabahk mahalleleri; kadınların açık renkli elbiseleıini, zabit ka birşey değilim. Her ikimizi de uzun sağda, yeşıllık içinde, Rusyanın en zıya lerin üniformalannı, taraçalarda kayna tereddüdler ve boş yalanlardan uzaklaşde takdıs edılen kılısenın beyaz duvarla şan halkı seyreder. Sonra da gözlerini, tırdığı için kendisini bana bu kadar acıkrile yaldızlı kubbeleri uzanırdı. Daha alttarafta uykuya dalan ovaya çevirirdi. ça veren bu güzel kıza müteşekkir olma sonra yavaş yavaş akan Dineper gelirdi, Moskova macerası bu fevkalâde dekor lıyım. geniş dirsekleri, sularında izlerini b'rakan içinde tam hakikî şeklıle meydana çıkı Konstantin bu keyifle, Aryana sevinc vapurlan, mavna kervanları, havaya yordu. Konstantin Mışel buna bu kadar dolu bir mektub yazdı... Onun IVloskoyükselen dumanlar, su üstünde öten dü ihtirasla sarıldığma şaşıyordu. Aryanın vada oturduğu günlere sihirli bir güzeldük seslerile beraber, daha ötede hic bu mazısının onu nasıl bu kadar heyecana lık veren mübahaselerıni itiraf ederek, luvnadan ufka kadar giden koca Rusya kaptırdığını bir türlü anlıyamıyordu, Kırımda geçırecekleri haftalar için bin erası ve doğuya dogru uzanan ormanm kendi kendine: törlü saadet umarak... Aryan da ona koyu bir leke halinde görünüşü... Bu ga 1 Allaha şükür ki beni alddtmadı, yazmış ve her iki mektub yolda karşı j O halde, söyler! demiş. Daha okikaliîinı bile söyler! Bir zamanlar, kimin ağzından duy * duğumu hatırlıyamadığım bu fıkranın Italyan Lavrensi Raimoda içindeki hikmet çok derindir. Erkek ne Franchetti kadar âciz, kuvvetsiz ve kudretsiz olursa Bu otuz altı yaşındakı Afrika Mak olsun, dişisinın yanında aslana bile meyyaveli, müstakbel gizli hizmetler gör dan okur. mek üzere Eritreye doğru uçarken, bu Fakat disinin huzuru, sade bu tesiri alelâde tayyare kazasında can verdi. yapmakla kalmaz. Onun daha başka Onun Asmara seyahati, gayet gizli faydaları ve hele daha başka zararlan tutulmuş, tayyare etrafındaki gözcü da vardır. ler artırılmıştı. Yanınızda bir kadın bulunduğu za * 5 ağustosta, kendisine, imza yerinman, bir takım açıkgözler, bu vaziyeti de Çin mürekkebile yayılmış bir işa nizi istismar etmeğe kalkışırlar. ret taşıyan bir tehdid mektubu geldi. Bir dükkâna girersiniz.. Bir malın fiaFranchetti omuz silkti ve yola çıktı. tini öğrenmek istersiniz. Yanınızda ka * Kahire civarındaki Alnıaza tayyare meydanı, Romadaki gibi faşist milis dın varsa, söylenilen fiat iki kattır. Kazinoda hesab görürsünüz. Size ulerinin muhafazası altmda değildir. zatılan pusla bir kadınla birlikte ise . iyle olunca, haris Habeş Raslarmı. Haile Selâseye hücum ettirebilecek niz behemehal şişirilmiştir. olan adam, ağustosun altısında yanmış Geceyarısı evinize döneceksiniz. Yalbir kemik yığını haline gelmiştir. nızsanız, şoförler etrafınızı sarar: Hududun ötesinde, Adısababada, Ne Karaköye elli kuruş, beyefendi!.. güsün memleketinde vezıyet büsbütün Götürelim! Yarım kâğıd; ona binme başkadır, Kara Ejder orada çehresini yin... Buraya buyurun... değiştirmiştir. Sizi adeta paylasamaz olurlar. Ara Cibutıye, hiç durmadan san renkli larında kavga çıkar; küfürler savrulur. adamlar geliyor ve trene binip içerilere Fakat yalnız değil de, bir bayanla bera doğru gidiyorlar. berseniz, hepsi nazlanır. Taksiye razı oBunların hepsinin yüzü bir örnek, lursunuz. İneceğiniz zaman bir de gece jestleri bir örnek, valizlerı bir örnek zammı çıkar. tir. Bütün bu markacı oğulluğuna sebeb, Kimisi, Krallar Krahna silâh, kimisi yanınızda bir kadının huzurudur. Kadı onun tebaasına çorab bağı satmağa ge nm önünde pazarhk edilmez, münekaşa liyor. edilmez, ayıbdır! Erkek, ne kadar akıllı, dirayetli, acar olursa olsun, kadının re fakatinde enayileşir, pısmklaşır.. Bu bir kanaattır. Bazan celâllendıği de vakidir, amma, o zaman da, mondenlık nedır bilmiyor, hırbonun biri.. derler! Erciimend Ekrem TALU di dillerile hitab ediyordu. onlarla âdeta arkadaş oluyor, hatta daha ileri giderek, hacılığından, Mekkede islâm dinini kabul ettiğinden, hafızlığından bahsediyordu. Kendini dindar gösteriyor, hatta, dindaşlarmı günahtan korumağa. onlara yol göstermeğe çalışarak meselâ şu suali soruyordu: Size verilen galetalarda domuz yağı varmış öyle mi? Bu sual «askeri» yi iğrendirmeğe kâfidir. «Askerî» şeriat ahkâmı içinde domuzun haramiyetini herşeyden üs tün tutar. Propagandası yarıda kalan bu Ka nimura gibi yüzlercesi dolaşmakta ve hangisinın gerçekten tüccar, hangisi nin Kara Ejderin ajanı olduğu anla sılamamaktadır.» çiçek, kaya ve serviler tuhaf bir manzara vücude getiriyordu. Villânır. arkasında mutfakla, yemeklerini hazırlıyan hizmetçinin odası vardı. Bu hizmetci, Tatar kanından ince, siyah saçlı, çıp'ak ve aüzel ayaklı bir kızdı. Hiç kimseye duyurmadan yürürdü. Aryan, Kontantinin beraber yaşamak için bulduğu evı bir kedının yeni taşınılan yeri gözden geçirdiği gibi baştanaşağı dolaşmıs, ondan sonra mulfakta kay bolmuş ve Tatar kadmile uzun uzadıya görünmüştü. Kontantin ona ev işlerile uğrasmak vazifesini vermiş ve çok fanteziden korkmamasını tenbih etmısti. Hal buki yanılıyordu. Aryan kendisinin tam bir ev sahibi olduğunu gösterdi. Yemekler%ade zamanında sofraya konulmakla kalmıyor, hem çok nefis ve hem de çok çeşidli oluyordu. Aryan, Varvara Petrovnanın meshur ahçısından gclen yemeki reçetelerini Tatar kadma verir ve bunların iyice yapılmasına nezaret ederdi. Q kadar güzel yemekler yapılıyordu ki Kontantin hayran kahyordu. Aryan yeni vazifesini büyük bir ciddeyetle telâkki edıyor ve dostunu sofrada memnun, gördükçe seviniyordu. Ve Raslar. gitgide, ecnebi düşmanı kesiliyorlar. Bunlardan biri şöyle ba ğınyor: «Yaklaşan harb. ekonomik' bir harb değildir, dınî bir harb de de ğildir. Bu harb. ırkların harbi, siyah ların beyazlara karşı açtığı harbdir. Bütün renkli milletler, bütün beyaz milletlere karşı savaşacaktır. Zaferin bizde kalması lâzımdır. Bıre karşı on kısiyiz.» Ve çocuklar, sokaklarda, ecnebilere Afrikada ölürsem, ben de Assab karşı ölüm tehdidile dolu şarkılar söytopraklarına gömülmek isterim, ta ki, lüyorlar. askerlerimiz, burada karaya çıktıkları San benizli, bodur insanlar, yalnız zaman, İtalyan kemiklerinin kullerine Habesıstana değil, Saba Melikesinin bassınlar. topraklarına civar olan başka yerlere Franchetti oradan tekrar çöle dön ' dVdoİuyorlar.' müş ve 1930 senesinden ^tibaren. Haile K a h i r ; d e n v a h u d İskenderiveden Selâseye aleyhtar olan birçok Raslar d o l a ş a r a k E r i t ; e y e s o k u ! l T i a ğ a ç a h ş ı . la tanışmıştı. İtalya, icabında, bu Ras. yorlar, orada, toptan mal satıyorlar. lardan bazısım, Lâvrensin Arabları Bundan on beş gün evvel, bunlardan Türkler aleyhıne avaklandınsı gibi. biri vakalandı ve hudud haricine çı Habeş İmparatoru aleyhine ayaklan karıldı. Bu adamın ismi Kanimura idi. dırmak hususunda. Franchettiye gü Bu adam, yerli askerlere, kendi ke veniyordu. sesinin tahammül edemiyeceği ve o İste Franchetti bövle bir adamdı. adamlann ödiyemivecekleri kadar yük[*] Ilk yazı 24 ağustos tarıhli sayı sek yekun tutan kıymette eşyayı, takmızdadır. sitle verivordu. Kanimura onlara kenkumlu ve sıcak bir plâjda yalnızdılar. Sağlarında, sollarında, ye gerılerinde tek tek, sivrilmiş kayalar sıralanıyordu. Cansız dalgalar, yırtılan bir kumaş sesile, bu kayaların diblerinde ölüyordu. Günesin renklendirdiği birkaç bulut, berrak gökte asılmış gibi hareketsız duruyordu. Konstantin Mişelin vadetnıiş olduğu gibi, çıplak vücudlerini oks:yan günesin altında, ilâhlar gibi yaşıyorlar, hiç ko " nusmadan deniz havasını teneffüs edi yorlardı. Yalta tarafına geleli sekiz gün geç mişti. Her dakika daha samımî bir hayat geçiriyorlardı. Kontantinin arkadaşı olan bir ressamm kendilerine bıraktığı evde oturuyorlardı. Bu, Yaltadan Alutçaya giden yoldan pek uzak olmıyan, beyaz duvarlı ve kayalar içine gömülü küçük bir evdi. Bu evde üç oda vardı; en büyüğünün üç penceresi cenuba bakıyordu, badanalı duvarları şarkkâri kumaşlarla kaplanmıştı. Iran halılarile döşenmiş dıvanlar du varların boyunca uzanıyordu; bu oda hem salon, hem de yemek odalığı yapı yordu; yatak odası doğuya baktyordu, bunun önünde yüksck boylu r.ebatlar. laşmışlardı. Genc kız mutasavver seyahatten bah setmiyor ve âşık bir amca ile kıskanc bir yenge arasında geçen hayatını büyük bir incelikle anlatıyordu. Aryan, herşeye olduğu gibi, bu mektubuna da bir hafiflik, bir neşe vermişti. . Mişel kendisine bir telgraf çekerek Moskovaya varacağını ve ertesi günü hareket edeceklerini tekrarladı. Aryan Nıkolaevna onu garda bekli yordu. Eve gitmek için dindikleri arabada ona o kadar yaklaşmıştı ki... Son imtihanını da o gün büyük bir muvaffakiyetle vermişti; Kırıma gitmek için hiçbir ıtırazda bulunmadı, ve bir arkadaşının yardımile, babasını, amcasını, Varvara teyzesini ve onunla beraber kendisini bekliyen bir sürü arkadaşını nasıl aldat tığını anlattı. Yalnız, çok önemli sebeblerden dolayı on haziranda evinde bulunması lâzımgeldiğini ve bu hususun münakasa kabul etmediğini söyledi. Demek sade bir hafta serbest olabilirdi. Ertesi günü Sivastopol ekspresile Kırıma doğru uçuyorlardı. * • • Denizle bir hizada uzanan kırmızı (Arhası var)